Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sx.Y=A CUMHURİYET 15 NİSAN1993 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
EyalçtsistemiGüneydoğuiçinçözümolur mu?
Kir. sorununun bir aynlıkçı hareket olarak ortaya çıkması ve
o }öre halkında oldukça yankı bulmasının bir önemli nedeni
de gittikçe güçlenen Türkiye Cumhuriyeti devletinin
Ortadoğu'da bir süper devlet mertebesine girmesini istemeyen
dı< güçlerin, terörist bir grubu harekete sevk ederek, terörist
ha-eketi desteklemiş olmasıdır.
Prof. Dr. BEDÎN. FEYZİOĞLU
U
fkesi ve milleti ile bir bü-
tün olan Türkiye Cum-
huriyeti'nde yüzyıllar-
dır birbkte ya$ayan
insanlann etnik köken-
lerine göre aynlıkçılık
bahanesivle açılan savaşınun silah yo-
luylı çözülmesinın olanaksızbgp anla-
şıldığından ve konunun artık görüşme
ve anlaşma yoluyla çözüimesi gereği
belırlendiğinden beri federasyon ya da
eyakt sistemi uyguJayarak çözüm
önerileri yeniden ileri sürülmeye baş-
lanmıştır.
Savın Devlet Başkanı, daha önceleri
de bu iki çözüm yolundan birincisin-
den sadece "Neden mümkün olmaya-
cağını anlacmak için söz ediyorum"
demıştır. Bu defa 39 sayıb Aktüel der-
gisindeki (s. 26) demecinde "Kürt so-
runu eyalet sıstemiyle çözûlür" düşün-
cesini Üen sürerken, neden federasyon
olamayacağına ilişkin mütalaasını da
açıklamaktadır.
özal'a yanıfc Hayır
ÖzaJa göre, "Federasyon olmaz"
çünkü "coğrafya müsait değildir."
Güneydoğu'da "Korkunç dağlar var-
dır. O dağlar içerisinde orada büyük
şehirlerin kurulması, Fırat ile Dick
arası hariç, mümkün değildir. O böl-
gede nüfus fazla olmayacaktır. Onla-
nn çoğu batıya göç edecektir ve Türki-
ye insanı büyük çapta sahillerde
yaşayacakür."
Kjsaca, Özal'ın kanısmca "Güney-
doğu Bölgesi, coğrafî özellikJeri nede-
niyle federasyon olmaya müsait değil-
dir."
Eyalet sisteminde ise, kendi millet-
vekilini kendisi seçtiğine, belediye baş-
kanını, belediye mecüsı ile il genel
meclisi üyelerini kendileri seçtiğine gö-
re, bir de valileriniseçerlerse, "kim-
senin birsey istemeye hakkı kalrnaz."
Sayın Özal bu mütalaalan bebrttik-
ten sonra. Aktüel dergisine verdiği
demeci bir soru ile bitiriyor: "Doğnı
mu değil mi?"
Kısaca cevaplamak gerekirse "Ha-
yır, doğru değil" demekle yetinilebilir.
Şımdı o sorunun ve bu cevabm etraflı
bir tahliline, özelükle I984"ten beri iyi-
ce belirgin hale gelen "aynbkçıbk"
hareketinin, şekilde ve özde dayandığı
nedenlenne kısaca değinmeye çalışa-
lım.
Bir kez Sayın özal'ın yaptığı gjbi
Türkiye ile ABD'yi mukayese etmekte
fazla acele etmemek gerekir. Ame-
rika'da, "Kuzey-Güney" savasından
bu yana, etnik kökenlen çok çeşitli
olan, fakat o ülkede yerleşen herkes
kendisini "Amerikalı" saymakta ve
bununla övünmektedir.
Türkiye'de de, yakın tarihe kadar,
etnik kökeni ne olursa olsun, hemen
herkes, Türklüğü ile övünmekte ve
Atatürk'ün "Ne mutlu Türküm diye-
ne" sözünü bütün gençlik gönülden
haykırmakta idi.
Bu arada, okullarda, öğrenciler ara-
sında "Kürt Hasan", "Laz Sefer" ya
da "Arnavut Nihat" diye etnik kökeni
bilinerek ya da sırf dış görünüşü, tipi
itibariyle böyle sıfatlarla çağnlan
gençterelbette vardı. Fakat bunlardan
hiçbiri, kendisine yurt içinde ve yurt
dışında rnilliyeü sorulduğunda "Tür-
küm" sözünden başka bir cevap ver-
mezdi.
Ne olduysa son 10-15 yılda oldu. Iç
ve dış etkilerle Güneydoğu'da baa
gruplar Kürt kökenli yurttaşlan ana-
vatandan aynlmaya teşvik etmişler,
bu görüşlerini, terörist yöntemlerle
yürütmeye çabşmışlardır.
Aynbkçı terörist hareketin başlan-
gıçta çok hafife alınması, 1984-87 ara-
sında aynlıkçı gnıbun güçlenmesine
neden olmuş, bu hareket "insan hak-
lan vs." iddialan da eklenerek Av-
rupa'ya sıçratılmış ve böylece sadece
yurtiçi bir sorun olmaktan çıkanlarak
uluslararası bir boyuta ulaştınlmışür.
Tûrkiye'nin baâ komşu ülkelere
karşı tutumunda son yıllarda değişik-
lik başlayınca, aynlıkçı hareket, sığın-
ma ve talim yerlerini bu ülkelerde
bulabilmiş, silah ve teçhizat gereksini-
mini de Baü'dan sağlayınca, 1992 yı-
hnda Nevnız Bayramı'nı, Güney'in
birkaç ilinde halkı silahlı isyan hareke-
ti denemesine kadar sürüklemek iste-
miştir.
özal gerçekçi değil
Koalisyon hükümetınin, Nevruz
vesilesiyle başlatılmak istenen aynlıkçı
terörist hareketi 1992 martında kolay-
lıkla basürrnası üzerine de PKK örgü-
tünün telkini ile Güneydoğu kökenli
14 milletvekili hükümetin SHP kana-
dından aynlmış ve daha önce yine bu
partiden istifa etmiş bulunan iki mil-
letvekili ile mecliste bir HEP grubu teş-
kil etme yoluna girmişlerdır.
Şimdi daha TBMM'deki, "yernin"
töreninde, Anayasa'nın emrettiği "ye-
min metnini" aynen okumak isteme-
yen ya da bu metni kerhen okuyan bu
milletvekillerinin meydana getirdiği
grubun, "Vatanın ve milfctin bölün-
mez bütünlüğünü" koruma yeminine
mi yoksa Güneydoğu'nun aynlması
emeline mi bağb kalacaklan, bir ara
gûndemin en önemli sorununu teşkil
etmiştir.
Işte, bu aşamada, Sayın Devlet Baş-
kanı'nın "Federasyon olmaz ama
eyalet formürfi ile Kürt sorunu çözü-
lür" görüşünün ne derece gerçekçi ol-
duğunun araşünlması gerekir.
Kürt sorununun esası, 70 yılhk
Cumhuriyet döneminde, Güney-
doğu'da gerekli eğitim verilememesin-
den doğmuştur. Resmı dilin Türkçe
olduğu anayasalarda yazıb olduğu
halde, o bölge halkına Türkçeyi öğre-
tememiş bir eğitimin, bugün ortaya
çıkan Kürt sonınundaki en büyük gü-
nahı yüklenmesı gerekir.
Kürt sorununun ikinci büyük nede-
ni bu bölgenin ekonomik bakımdan
geliştirilememiş olmasıdır. Bu neden-
de yine hükümetlerin ekonomik poli-
tikalannın yetersızliğı kadar, doğa
koşullannın müsait olmamasının da
önemli yeri vardır.
Kürt sorununun üçüncü büyük ne-
deni, o bölgelerde ulusal kültürün ve
ulusal bırlik ve beraberhk ilkesinin ye-
teri derecede yerleştirilememiş olması-
dır.
Nihayet, Kürt sorununun bir ayn-
lıkçı hareket olarak ortaya çıkması ve
o yöre halkında oldukça yankı bulma-
sının bir önemli nedeni de, gittikçe
güçlenen Türkiye Cumhuriyeti devle-
tinin Ortadoğu'da bir süper devlet
mertebesine girmesini istemeyen dış
güçlerin, terörist bir grubu harekete
sevk ederek, terörist hareketi destekle-
miş olmasıdır.
Bu derecede aynlıkçı bir hava yara-
üldığı bir dönemde, Güneydoğu'ya
ayn bir eyalet statüsü verilmesi, yann
federasyon sıstemini ve öbürgün de
bağunsız bir devlet istemini ileri sürme
yohınu açmak demekür.
Baü devletlerinden, bugün bir baha-
ne ile bize cephe alanlara. yann bizden
yana gözükenlerin de katılması ve he-
men hepsinin gizli-açık, aynlıkçı Kürt
hareketmi teşvik ve tahrik etmeleri ha-
linde, yerel meclıslerinı kurmuş, valisi-
ni kendisi seçmiş bir eyaleti. federasyo-
na çevirtmesi, ardından bağmısızlığını
isteünesi işten bile değildir.
Sonuç
Son kez Kuzey Irak'taki bir Kürt li-
derinin aracıhğı ile PKK bderinin tek
yanlı "silah kes" ilan etmiş bulunması
ve bunu sürdürmek niyetinde olması,
ancak Türkiye'nin üniter devlet sta-
tüsünde hiçbir değişjklik düşünülme-
mesi halinde geçerb kabul edilebile-
cektir.
Bu itibarla, Kürt sorununun çözüm
çaresini yine eğitimde aramak gereke-
cektir. Yüzyıllardır birbkte yaşamış,
kederde-tasada bir ve beraber olmuş
Türkiye Cumhuriyeti'nin değişik kö-
kenli tüm öteki yurttaşlan gjbi Kürtle-
rin de bir azınlık değü gerçek Türk
vatandaşı olduklannı kabul ve bu
Cumhuriyetin ülkesı ve milleti ile bö-
lünmez bir bütün olduğunu benimse-
meleri ve o yöre hallanın da herkes
gibi bırincı sınıf vatandaş olduklan-
nın. önce milletvekiDeri, ardından bü-
tün yöre halkınca yürekten inanmala-
nnın sağlanması için gerekli telkin ve
eğitimin bıkmadan, usanmadan veril-
mesi sayesinde cözülebılecektır.
ARADABIR
H.BASRİ AKGÎRAY Hukukçu
Temelden Çözüm Gerekli
Kadın Hakları Haftası, bu yıl oldukça coşkulu kutlandı.
Ne var ki, îüm bu gürültülü hafta içinde, ülkemizdeki ka-
dın-erkek ayırımcılığı ve kadınlarımızın, çağdaş anlam-
da, haklannı kullanamama nedenleri gereği gibi sapta-
namadı.SayınTürkânSaylan'ınCumhuriyet'tekibiröne-
risi ayrık tutulursa (3 Mart 1993 günlü Cumhuriyet, 2.
sayfa) Medeni Yasa'nın birkaç maddesinin değiştirilme-
siyle sorunun çözümfenebilecegi kanısı oluşturuldu.
Bilindiği gibi Medeni Yasamıza göre koca, aile birliği-
nin başkanıdır. Ortak evi koca secer. Aile birliğini koca
temsiı eder. Çocukların veliliği (velayeti) konusunda an-
laşmazlık olgulandığında, kocanın oyu gecerlidir. Karı-
nın ikametgâhı, kocanın ikametgâhıdır. Kadın, kocasının
soyadını taşımak zorundadır.
Şimdi, Medeni Yasa değiştirilip tüm bu yetkiler kadına
verilse, o zaman da erkek haklanndan söz etmeyi bir
yana bıraksak bile, sorun temelden çözülmüş olacak
mıdır? Aslında kan-kocadan oluşan iki kişilik aile yöne-
tim kadrosunda, birinin üstün oya sahip olması zorunlu-
dur. Tersi durumda, bire bir oyla hiçbir sorunu çözme
olanağı bulunamaz. Kaldı ki, bu hak ve yetkiler kadınla-
ra verilse de aşağıda ctegineceğimiz, daha etkin kural-
lar nedeniyle, kadınlarımız bu hakları kullanamayacak-
br. Bu nedenle, kadın-erkek eşitliğini sağlayabilme,
kadınlanmızı çağdaş özgürlüklerden gereği gibi yarar-
lanma olanağına kavuşturmak sorununu, daha gerçekçi
olarak irdelemek ve temel nedeni saptamak gerekir.
Kanımızca bu temel neden, Sayın Saylan'ın sözünü
ettiğim makalesinde vurguladığı gibi din eğitimidir. Ne
var ki, ne bir kadın kuruluşu ne bir politikacı ne de bir
düşünür, bu konuya değinmek gereğini duymustur. Ter-
sine, din eğitimi, birkaç oy uğruna daha da yaygınlaştı-
rılmış, Kuran kursları, ımam hatip okulları, her yıl daha
da artbrılarak temel eğitim kurumları olması için giri-
şimlerde bulunulmuştur.
Bilindiği gibi Kuran kurslarında, imam hatip okullann-
da, doğaı olarak, kuran ağırlıklı din dersleri verilmekte,
Kuran'ın yorumu yapılarak anlamı öğretilmektedir. Bu
durumda, o kurumlarda eğitim gören gençlerimiz, karı-
sını dövmenin bir hak olduğuna ınanacaktır. Çünkü, Ni-
sa Suresi'nin 34. ayeti böyle emretmiştir. Her zaman ve
yerde, erkeğin sözünün geçerli olduğunu kabul edecek-
tir. Çünkü, Tanrı, erkeğin karısından üstün olduğunu bu-
yurmuştur (Bakara Suresi, Ayet 228-237). Kadın çarşaf
giyecektir. Çünkü Kuran, kadınların evde oturmasını ve
örtünmesini kurallamıştır. Kutsal kitabımızda, evlilikte,
mirasta, çalışma yaşamında, kadın hak ve özgürlükleri-
ni kısıtlayan daha birçok kural vardır. Böyle olunca, sö-
zünü ettiğimiz kurs ve okullarda eğitim gören gençle-
rimiz, Tanrı buyruğu olarak kabul ettikleri bu kurallara
uymayı temel bir görev sayacaklardır.
Bu nedenle, Sayın Saylan'ın, "...Din eğitimi, devlet
eliyle yaygınlaştırılıyor, Kuran kursları engellensin.
imam hatip okulları açılmasın" önerisine katılmamaya
olanak yoktur.
Gerçekten, bu dinsel kurallar, yüzyıllar boyu insanla-
rımızı o denli koşullandırmıştır ki, bir bölüm aydınımız
dışında, kadınlarımız, erkeğin üstünlüğünü doğal birol-
gu olarak kabul etmişler; böylece süren yasamlannda,
mutlu olduklannı bile zaman zaman dile getirmişlerdir.
Bu gerçekler karşısında Medeni Yasa'nın bazı mad-
delerinin değiştirilmesini önermek yeterli değildir.
Unutmamalı ki kadtn hak ve özgürlükleri konusunda en
hızlı yasal atlım, Atatürk'ün önderliğinde, ülkemizdeya-
pılmıştır. Kadınlara seçme seçilme hakkı, Fransa, Italya,
Isviçre gibi en uygar ülkelerden önce bizim kadınlanmı-
za sağlanmıştır. Bugün, boy hedefi yapılan Medeni Ya-
sa'nın, kadın hak ve özgürlükleri alanında getirdiği ola-
naklar, çoğu uygar ülkelerde bile az rastlanan türdendir.
Ne var ki bu yasal olanaklan, yukanda sözünü ettiğim
dinsel baskılar yüzünden, kadınlarımız gereği gibi kulla-
namamış, erkeklerimiz de bu kurallara dolanarak, kadın
hakları konusunda gerekli çabayı göstermemişlerdir.
Bu nedenle sorunun çözümü, din eğitimınin yaygın-
laştırılması yerine, laikliği yaygınlaştırmak yoluyla top-
lumu aydınlığa kavuşturmaktır. Kadınlarımızın mutlulu-
ğu, ancak aydınlık bir toplum düzeni ile sağlanabilir.
OKURLARDAN
Ormanlan SatmaymL
Türk cumhuriyetlerinin orman satarak ekonomik
bunabmlannı gidermeye çalıştıklannı öğrendik. Dünyanın
yaşam kajnağı olan ormanlar, birtakım ülkelerin ekcnomik
çıkarlanna alet mi olacak? Insanlar, doğanın düşüncesızce
katledilmesine seyirci mi kalacaklar? Biz gençler; çöl değil
onnan, bozkırdeğil yeşillik istiyoruz.
Derya Beken - Banu Ergün / Ankara
TARHŞMA
Bizim hastalığımız
T
akriben bundan
10 yıl önce
Yalova'nın
Gökçedere
beldesındeki
Termal
kaphcalannda Atatürk
zamarundan kalma birTermal
Otel vardı. Buradayaşb
insanlar banyo kürlenne
gelirler, otel eskiymiş demez
sakin ve asude birkaç gün
geçirirlerdi. Sonra bu Termal
Otel'in birazyukansmda Çam
Otel adı alunda yeni bir tesis
kuruldu ve aniden Termal Otd
için 'üzerinde bulunduğu
toprak kaygan, otel her an
Yâlova'ya doğru kaymaya
başlayabilir' dıyerek,
görüfinerniş bir hızla otel yerle
Bir edildi. Akabınde yöre
halkına "Merak etmeyin bu
otebn yenia en kısa zamanda
yeniden insaedilecek" dendi ve
tam 10 yıldır bu yıfaları otelin
yerine bırakın yenisini yapmak,
en küçük birçivi bileçakjlmadı.
Sonuç olarak Termal Otel'in
boş arazisi otopark olarak
kullanılmakta, arabalannı
park edenlerdenpark ücreti
abnarak şahane bir işleünecibk
örnegi sunulmaktadır. Bugüne
kadar bir tannnın kulu çıkıp
ilgili veya ilgisiz olsun "Yahu
madem yenısi yapılmayacakü,
mevcut olan tesis neden yerle
biredildi" diye sormuyor.
Sorulsa verilecek olan yanıt
malum; "zemin kaygan, inşaat
yapmak sakıncab' olacak.
Şimdi bir başka amaç için
Termal ormanlan talan
edilmekte. Turizm
Bakanbğı'na sonıyonım:
Roma çağından kalma antik
tiyatronun etrafına ve sıte
kabntılannın üstüne gudubet
yapı ınşasına kim olur verdi?
Kımsenın aküna sunu sormak
gelmez mı, bu ne bıçim
turizmalik, ınnaklan botla
geçmek mi tunzmcibktir?Oren
yerlerini haşat ederiz,
ormanlan katlederiz, nedir
bizim bu hastalığımız?
MeteApak/
Kızıltoprak-İstanbul
PENCERE
tlsiim tellteli Am- s
er
Mimn^âm mk mm\ %.. ^
Arçelik Y#fkili Sotıcıîafi'ndo»
Hemen teslim veya
Haziran, Temmuz, Ağusfos teslimi,
çok uygun ön ödemeli
scçcnoKleıveıi yvvcHicmııı*
Nisan'da Arcelik imkânlarını ve
kaiHesini kfyasiamcıdan
aiışveriş yapmcıyın!
Yarısı Balık, Yarısı Kız..
1993 Türkiyesi'nde solun da yarısı iktidarda, sağın da
yarısı iktidarda..
Solun yarısı muhalefette, sağın yansı muhalefette..
Ülkede çok parti var..
Ama Refah Partisi bir yana, karbon kağıdıyla kopyası
çıkarılmış siyasal partileri üst üste koydun mu, görüntü-
deki çoğulculuk içinde tekdüzelik ağır basıyor.
CHP'nin ya da DSP'nin SHP'ye muhalefeti ne anlam
taşıyor? Programı bir, tabanı bir, kumaşı bir, dokusu bir,
insanı bir!.. Hıh demiş birbirinin burnundan düşmüş. Üç
sosyal demokrat partinin hızlı politikacılarına bakıyor-
sun; dün kol kola olduklarıyla bugün zehir zemberek,
dün kavga ettikleriyle bugün kucak kucağa; sözde sol
politika yapmak adına havanda su dövmekten başka bir
iş yapmıyorlar.
Ne olacak?
DSP ya da CHP, bugün hükümet olacak da ülkeyi
SHP'den iyi mi yönetecek?
Liderler ne şimdiye dek sınavlannı iyi verebildiler, ne
kadroları yeterlidir, ne de muhalefette derslerine iyi çalı-
şıyorlar!.. Sabah kalkıp akşama kadar yaptıkları iş, tele-
vizyona ve basına günlük demeç vermekten oluşuyor.
Bu yüzden hükümetin 500'üncü gününde muhalefetin
başını çekmek de ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a
nasip oldu; ortada ne Ecevit var, ne de Baykal..
Niçin?
Çünkü DSP'nin de CHP'nin de muhalefeti, iktidara de-
ğil; SHP'ye yönelik.. Solun kpinde solun bir kanadıyla
uğraşıyorlar; varsa yoksa SHP!.. Sol muhalefet, doğru-
dan toplumsal bozuk düzene karşı bir eleştiri getireme-
diği zaman, hiçbir anlam taşıyamıyor.
Sosyal demokrat kesim, birbirini yemeye çalıştkça
ufalanacak, gücünü yitirecek, halkta umutsuzlukyarata-
cak...
•
Sağ kesim de unufak görünüyor.
Ne var ki görüntüdeki bu unufaklık kimseyi aldatma-
sın!.. Türkiye'nin 1993'teki toplumsal, hukuksal, örgütsel
yapısı sağdadır. Ticaret, ziraat, sanayi odalanyla, bor-
salarıyla, işadamı dernekleriyle, holdingleriyle, tekelci
şirketierin yaygın yelpazesiyle ağırlıklar sağda toplandı.
12 Eylül'ün düzenlediği yasalar, 1990larda da gecerli-
dir. Televizyonlar ve basın da apaçık tekelci sağın uzan-
tısı gibi gelişiyor..
Peki, sağın 1993'teki sorunu ne?
Apaçık görünüyor ki DYP-SHP koalisyonu sağa yetmi-
yor, ANAP-DYP ortaklığını yeğliyorlar.
Tekelci iş çevreleri, bu oyunu gizli saklı oynamıyorlar;
amaçları "Ana-Yol"formülünüuygulamaktır. özal vak-
tiyle 'Türkiye'de ikibuçukpartiolacak"^demişti. Oöngö-
rü tutmadı; partiler çoğaldı; ama, büyük sermaye, Tür-
kiye'de Demirel-Yılmaz ikilisini bir araya getirmek için
çabalıyor; gazetelerde her gün bu yolda yayınlar yapılı-
yor. ANAP ile DYP'nin birbirini yolsuzluklarla suçlama-
sına kimse kanmasın!. Hükümeti parçalayıp Demirel'in
bileğini büktükleri gün, sağda koalisyon gerçeklesecek-
tir.
•
Solun yarısı iktidarda..
Yarısı muhalefette..
feağın yansı iktidarda..
Yarısı muhalefette..
Tarihimizde ilk kez solla sağ, gönül rtzasıyla hükümet-
te ortaklık kurdu.
Ve kafalar karıştı..
Solcular, bugünkü iktidar ortaklığının anlamını, ancak
sosyal demokratlar yönetimi ellerinden kaçırdıklan gün
aniayacaklar Şimdi solcularımız bakanlıklara güzel gü-
zel girip çıkıyorlar, bakanlan toplantılanna çağırıyorlar,
belediyelerde şenlikler yapıyorlar, demokrasi adına nu-
tuklar atıyorlar.
Ama, solcumuz yıllardan beri muhalefette racon kese
kese, iktidarın ne olduğunu unutmuş; bugünü değerlen-
direceğine ve çalı^ıp çabalayacağına, muhalefete çeki-
lip sol rüya görmek için kendine dönüp içine kıvnlsa
daha mutlu olacak..
TÖRKİYE'DCİUKEZ
KOLTORİMECESİ
KARTAL VE FOÇA BELEDİYELER) ELELE...
"ÇAĞDAŞ EĞİTİM VE KÛV ENSTİTÛLERİ"
Etkinliklerimize katılmantzı bekliyoruz...
MEHMET ALİ BÜKLÜ NtBAT DtRİM
Kartal Belediye Başkanı Foça Belediye Bafkanı
tZLENCE
Kartal Belediyesi etkinükleri 17 Nisan 1993 Cumartesi
Sosyal Güvenlik ve ÇaLşma Bakanı
Sn. MEHMET MOĞULTAY'ın katıbmlanyla...
10JO 17 Nisan Halk Kütüphanesi açılışı (Havuzlu Park yanı Kartal sahi-
ü)
11.0» Hapining canlı sergi (Hasan Ali Yocel Kttltür Merkezi)
11.15 Hasan Ali Yücel Halk Kütüphanesi açılışı (Hasaa Ali YOcel Kültür
Merkezi)
11.30 Köy Enstitüsu Marşı ve tarküler, halkoyunUn (Hasan Ali Yacd
Koltür Merkezi)
11.40 I.Hakkı Tonguç Işliği kurs mezunlan diploma töreni (Hasan Ali
Yücel Kttltür Merkezi)
12J» "ÇAĞDAŞ EĞlTtM VE KÖY ENSTİTÜLERİ" (Hasan Aü Yû» el
Kültur Merkezi)
PANEL - Yöneten: Sami Karaören
Katılanlar: Uğur Murncu, Mahmut Makal, Talip Apaydın, Ali
Bozkurt, Mehmet Başaran, Prof. Dr. Toktamış Ates, Vedat Günyol
2»M KÖY ENSTtTÜLERİ IŞIĞINDA EDEBİYATIM1Z (Hasan Ali Yü-
cel Kültur Merkezi)
Sunan: Metin Gökyokus
Katılanlar: Vedat Günyol, Mahmut Makal, Talip Apaydın, Ali YOce,
Can Yücel, Mehmet Basaran, Sami Karaören (öykü, şiir, anılar).
Hüseyin Başaran (Müak)
FOÇA BELEDtYESt ETKlMjKLERİ 18 NİSAN 1993
12.00 Uğur Mumcu Parkı açılif töreni (Foça giris)
13J0 ÇAĞDAŞ EĞİTİM VE KÖY ENSTİTÜLERİ (Belediye Sineması)
Panel - Yöneten: Celal Ülgen
KatıJanlar Uğur Mumcu, Mahmut Makal, talip Apaydın, Ali Boz-
kurt, Mehmet Başaran, Vedat Günyol, Prof. Dr. Toktamış Ateş
15.00 Feht Oğuz Bayır Düsün ve Sanat öduiü Töreni (Bdedıye Sineması)
15J0 Hüseyin Başaran (Müzik) (Belediye Sineması)
UNER'imizi
Hep beraber uğurladık.
Dostlanmıza teşekkürler!..
ARGÜDEN'ler
"Ölümün aklıma geldikçe (hiç çıkmıyor ki) Hamtet'in son
perdesinde Horatio'nun sözlerini anımsıyorum: Asil bir
kalp atmaz oldu. Av. Üner ARGÜDEN (l.B.D. Yıl 1990,
sayı 4, 5, 6. Sayfa 542; Dostum Av. Akın Düren'e apk
mektup yazısından.)
a r v i s i
Nflfus cüzdanımı ve
ehliyetimi kaybettim.
Hükümsüzdür.
AKAR Y1LMAZ
öğrenci kimliklerimi ve
pasomu yitirdün. Oçersizdir.
KIVILCIM TEZtN