25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 MART1993 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Yargısızinfazve hukuk Çağımızın hukuk anlayışına ve yasal düzenlemelere göre polisin temel görevi. izlediği kişi hükümlüise onu yakalayarak infaz kurumlanna teslim etmektir, eğerzanlı ise onu yakalayarak yargılanmasını sağlamaktır. HALİT ÇELENK Hukukçu Y ıllardan beri süren, geçen aylarda daha da yoğunluk kaza- nan, basında ve hu- kukçular arasında "yargısız infaz" ola- rak nitelenen öldürme olaylan ülke- miz yönetiminde ivedi çözüm bekle- yen önemli bir sorun haline gelmiştir. Emniyet görevlilerinin izlemeleri ya da yapılan ihbarlar sonunda zanb kişile- rin banndığı saptanan evlerde ya da apartman dairelerinde operasyonlar düzenlçnmekte, zanlılar bu operas- yonlar sonunda öldürülmüş olarak bulunmaktadır. Bu uygulamalar kamuoyunun bü- yük tepkisine neden olmakta. öldü- rüm olaylan, halkın emniyet güçlerine güvenini sarsmaktadır. Bu konuda akla gelen soru şudur: Emniyet görevlileri silah kullanabi- lir mi? Kullanabilirse hangi hallerde kullanabilir? Bu silah kullanma yetki- sinin ölçü, sınır ve koşullan nelerdir? Konuyu düzenleyen Polis Görev ve Yetki Yasası'nın 16. maddesi ve asayi- şe müessir fıillerin önlenmesi hakkın- daki 1481 sayılı yasa kolluk güçlerine silah kullanma yetkisini tanımakta. ancak bu yetkinin kullanılabilmesi için kimi koşullann gerçekleşmesini öngörmektedir. Bu koşullar gerçekleş- meden silah kullanan, adam öldüren ya da yaralayan emniyet görevlısi hak- kında C. Savcıhğınca soruşturma ve kamu davası açılabilmekte ve polis gö- revlisi cezalandınlabilmektedir. Yasal dunım Polis Görev ve Yetki Yasası, pohse. nefsini müdafaa (meşru müdafaa) du- rumunda kalmışsa. ağır cezalı bir suç- tan yakalanıp da kaçma ya da polise taarruz etme durumunda olan kişi ya- pılacak ihtarlara uymamış. kaçmaya ve taarruza engel olmak için başka çare de bulamamışsa, ağır cezah bir suçtan hükümlü ya da zanlı olup zabıtaca aranan bir kişi yakalanmaya teşebbüs edildiği sirada kaçar ve dur emrine ku- lak asmayarak başka türlü ele geçiril- mesi kabil olmazsa silah kullanma yetkisi lanımıştır. Çağımızın hukuk anlayışına ve ya- sal düzenlemelere göre polisin temel görevi, izlediği kişi hükümlü ise onu yakalayarak infaz kunımlanna teslim etmektir, eğer zanlı ise onu yakalaya- rak yargılanmasını sağlamaktır. Her iki halde de kolluk görevlisinin görevi izlediği kişiyi sağ olarak ele ge- çirmektır. Çünkü yaşam hakkı kişinin temel haklanndandır. Bu hakkı onun elınden almaya kimsenin yetkisi yok- tur. Ölüm cezalannı yasalanndan kal- dıran Batı ülkelerinin çoğunluğu insa- nın bu temel hakkına saygının örneği- ni vermişlerdir. Suç bilimine (krimino- loji) göre suçlann kökenı toplumsal- dır. Toplumun ekonomik, sosyal ve siyasal koşullan, yani toplumsal dü- zen. suçlann koşullannı hazırlar. tnsa- noğlu suç koşullannı tamamen orta- dan kaldıran bir toplumsal düzene henüz ulaşamadı. tnsan doğuşta suçlu değildir. Onu toplum yaşamında suç sayılan eylemlere iten. yine toplumsal koşullardır. Ruh hastalan ve psişik anomaliye duçar olanlar bunun istis- nasını oluştururlar. Aynca "'bağımsız bir mahkemede yargılanma hakkı" da insanın temel haklanndandır. Bütün bunlar izlenen kişinin sağ olarak ele geçirilmesini zorunlu hale getirir. Yukanda değinilen ve açıklanmaya alışılan yasa maddelerindeki "..Kaç- maya ve taarruza mani olmak için baş- ka çare bulunmaımş" "..Dur emrine kulak asmayarak başka türiü ele geçi- rilmesi kabil olmazsa" hükumleri em- niyet görevlisinin zanlı ya da hüküm- lüyü yakalamak için bütün çarelere. yollara, yöntemlere başvurması, onu sağ olarak ele geçirmek için tüm ola- naklan kullanması gerektiğini anlat- maktadır. Örneğin zanlı ya da kaçak kişinin banndığı ev ya da apartman dairesi sanlmış, kolluk güçlerince giriş ve cıkışlar engellenmiş, dışan ile bağ- lantısı kesilmiş, bu kişilerin teslim ol- malannı sağlayacak tüm önlemler ahnmışsa, zaman içinde amaca ulaşıl- ması mümkün iken saldın yoluna gi- dilmesi, yürürlükteki yasarun metnine ve amacına ters düşecektir. "Nefsi müdafaa" ~ Nefsi müdafaa (meşru müdafaa) durumuna gelince: Yasa emniyet gö- revlisinin yaşamını korumak için de hükümler getirmiştir. Yaşamı açısın- dan meşru müdafaa durumunda ka- lan polis, silah kullanabilecektir. Ancak yasa, nefsi müdafaa durumu için de keyfıİiğj önlemek amacıyla ki- mi koşullar getirmiştir. Polisin, nefsini müdafaa amacıyla silahını kullanabil- mesi için kendisine yönelik bir saldın- nın o anda var olması, saldınya uğra- yan görevlinin bu saldından kurtul- ması için başka bir yolun kalmamış olması. saldın ile savunma arasında bir 'oran'ın bulunması (bıçağa karşı tabanca oransızlıktır) savunmanın saldınyı yok edecek ölçüde olması ge- reklidir. Bu koşullann gerçekleşme- mesi halinde nefsi müdafaadan söz edilemeyecektir. Yasalanmıza göre kolluk güçlerinin görevi. zanlıyı yakalamak ve suç ka- nıtlanyla birlikte C. Savasına ve yargı organlanna teslim etmektir. Bunun da amacı suç zanlısının yargılanmasını sağlamaktır. Bağımsız bir mahkemede yargılanma vatandaş için bir hak ol- duğu gibi yargılama işylevi de toplu- mun huzunı için gereklidir. iki açıdan da zanluun sağ olarak ele geçiriİmesi gerekir. Yukarıda açıklanan yasa hü- kûmleri bu nedenlerle koüuk görevlisi- ne zanlıyı sağ olarak yakalamak için her türlü çabayı gösterme. tüm ola- naklan kullanma yükümlülüğünü ge- tirmiştir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi, zanlıyı sağ olarak ele geçirmek için gereken tüm önlemlerin alınmamast ve hukuksal koşullar ger- çekleşmeden silah kullanma yoluna gidilmesi sonucu öldürme olaylannın ortaya çıkması yargısız infaz niteleme- lerine haklılık kazandıracaktır. Siyasal iktidarlann ve C. Savcıhkla- nnın, insan haklannı ve özellikle ya- şam hakkmı doğnıdan doğruya ilgi- lendiren bu tür uygulamalara titizlikle eğilmesi, silah kullanma yetkisinin hu- kuka. yargıya ve olaya uygun biçimde kullanıhp kullanılmadığını denetleme- si ve keyfi uygulamalan engelleyici önlemleri alması gereğine inanıyoruz. ARADABIR MUHStNE HELİMOĞLU YAVUZ Halkbilimci- Yazar 'Asya'mn Kurtuluşu' Ankara'da oturmanın en iyi yönlerinden birisi de kül- tür-sanat olaylarını, yakından izleyebilmek oluyor kuş- kusuz. ÇankayaKültürveSanatVakiı, başkentyaşamı- na bu yönde oldukça düzeyli katkılar yapan seçkin bir kuruluş. On beş günde bir cumartesi günleri, Atakule toplantı salonunda, sanatın hemen her alanınin ustala- rıyla Ankaralılar'ı buluşturuyor. Yaklaşık iki saati bulan bu söyleşiler inanıyorum ki, dinleyicilerin bilgi-görgü dağarcığını oldukça varsıllaştırıyor. 6 Şubat 1993 günü de bu salonda Zeliha Berksoy'u dinledik. Aynı zamanda Bertolt Brecht'in de doğum gü- nü olan 6 şubat buluşmasında, Berksoy'unsöyleşi konu- su da Brecht veepik tiyatro üzerineydi. Berksoy bu alan- dasondereceyetkin, iyi sistematizeedilmiş, bilimsel bir konuşma yaptı. Konuşmasından, 'Berliner Ensemble'- de geçirdiği yılların boşa gitmediği, bu işi orada iyice öğrenip-özümsediği, hemen belli oluyordu. Ote yandan da bu konuşmasıyla bilimsiz sanatın olamayacağını. bi- limle desteklenmiş sanatın-sanatçının, ortaya hangi bo- yutlarda ürünler koyabileceğini, en iyi şekilde örnekli- yordu. Yıllardır sanat çizgisini övgüyle, sevgiyle izlediğim Zeliha Berksoy yalnızca iyi bir oyuncu değil, aynca Brecht konusunda tiyatromuzun öncü adlarından birisi- dir. Bizim kuşağımız fakülte yıllarında Brecht'le, epikti- yatroyla onun aracılığıyla tanışmıştır. Biz, bu işin ne olup ne olmadığını, Sevgili Vasıf öngören'le Berksoy- un, tiyatro literatürümüzde ölümsüzleştirdiği Asiye'yle anladık. Asiye Nasıl Kurtulur'un provalarını hiç kaçırma- dan izler ve epik öğelerin nasıl kullanıldığını anlayıp öğ- renmeye çalışırdık. Yıllar sonra gittiğim Viyana ve Budapeşte'de, bu alan- da yaptığım incelemeler sırasında tanıştığım bir Macar yönetmen, "Bu işi sizde de iyi anlayanlar var. Geçen yıl- larda bir süre ülkenizde bulurtdum ve bu arada da As- ya'nın Kurtuluşu'nu izledim. işte orada, bu iş iyi ya- pılmıştı 1 dedi. Once bir duraksadımsa da biraz sonra, onun 'Asiye Nasıl Kurtulur'dan söz ettiğini anladım. Bu oyundaki Asiye 'bir şekilde' de olsa kurtuldu belki ama; bu güzel-öncü tiyatro adamlarımız kurtuldu mu bil- miyorum... Vasıf öngören'in Almanya'dan, bir kalp krizi sonucu ölüm haberi geldiğinde, onun çok sevgili karde- şi. benim çok değerli dostum şair-yazar Veysel öngö- ren'in yüreğine çöken acı ve bu acının yüzüne düşen gölgesi, elletutulacakkadaryoğundu. O anda'söz bitti..' Saatlerce susup oturduk... Zeliha Berksoy'un ise bu sanat dalında verdiği uğraş- ları ilgiyle izliyoruz. Bu alandaki dünya değer birikimini, ülkemizin içinde bulunduğu sanat ortamında gereğince ve özgürce kullanabiliyor mu... Bana pek kullanabiliyor gibi gelmedi. Çünkü söyleşinin sonunda, 'ülkemizde dü- zeyli sanatın alan kaybı' konusunda gelen bir dinleyici sorusu karşısında, Birdokunup, bin ah işittik...' Sonuç olarak, Zeliha Berksoy gibi bilimle sanatı bir- leştirebilen insanlarımız çoğaldıkça, bilimsiz sanatın cüce kalacağı ve hiçbir zaman evrensel boyutlara ula- şamayacağı iyiden iyiye anlaşıldıkça, ülkemizdeki çoğu sanatçılarımızın ve sanat eğitimcilerimizin sanat ve sa- natçı anlayışları da değerli bir eğitimci-sanatçı tanıdığı- mın saptamasıyla; bir 'usta-çırak' ilişkisi, bir 'şartlı ref- leks' hareketi olmaktan çıkacak, sanat bilimle, bilinçle, yürekle yapılacak bir iş olacak ve bilimsel bir yörüngeye oturacaktır... TARTIŞMA OKURLARDAN tSKTnüi uygubması•lstanbul Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi'nin (ISK.Î) AH 121062 nolu (mesken) abonesiyim. İSKİ'nin kullandığımız su bedelini tahsil ederken uyguladığı yontem üzerimizdeki geçim sıkıntısını biraz daha arttırmış bulunmakıadır. Acaba şişirilen kadro yükünün acısını vatandaştan mı çıkaracaklar? Tarafıma 18.12.1989 tarihinden 29.9.1992 tarihinekadar gönderilen faturalar "Abonman Mahsup Faturasf adı alunda gelmiş ve düşük bedeller tahsil edilmiştir. 21.10.1992 tarih ve 13224038 nolu fatura ile kesin hesap çıkanlmış ve 1.196.000.-TL. tahsilatyapılmıştır. 14.11.1991 tarihindesu birim fiyatı 5OO.-TLm 3 ,28.5.1992'debirim fıyat 800.-TL, m 3 .21.10.1992'de fıyat 2.025.-TL/m 3 "dır. Yukanda belirttiğim tarihler arasında kullandığım su bedelleri en son fıyat (2.025.-TL, m 3 ) üzennden değerlendirilmiştir. 1993 yıh ocak ve şubat aylannda tarafıma gelen faturalar da "Abonman Mahsup Faturası" olarak gelmeye devam ediyor. Bu gjdişle 1993 yıh sonunda birim fıyat 10.000.-TL,'m 3 olursa bu fiyatan bu yıl boyunca kullandığımız su bedelini ödemek zorunda kalacagız. Faturalann ilgili olduğu dönemin birim fiyatından değerlendirilmesi gerekmezmi? Naci Ertan Bir insanlık ayıbı H ıçbırınsan.bir buşkiisının bcştebiri sayılırmı? Sayılırsanc olur.' Bir bü\ ük insanlık ayıbı \apilmis. olur. Bızeyapıldıbuayıp... Önccçıkanlun bir yöncimolikle. bı/ öğretım görevlilcnnin rckıörünıü/ü seçmc hakkımı/elımizdcn alındı. Bu.salt bir temel insanhk hakkımızın kullandınlmuv ışı değil. av nı /amanda bi/. "Siz rcktör scçmc şctcncğincsiihipdoğilsiniz" dcmckiı. İlk jvıp bövlc haşladı... Bi/.anılan \önetmcliğındcği^tirilmcsini umar. bckîcrkcn karşımızıı çıkan üni\cr>>iieleryasa uıslağıv la büsbüıün şaşkına döndük.dehşetedüştük... MEB'ceuzunsüredir hazırlanarak günyüzüne çıkanlan bu yasa taslağı öncckini de aratacak düzcydedir. Taslağın •"rcktör seçimiyle" ilgili maddesi. her öğretim üyesine bir oy hakkı öngörmüşken aynı bölüm öğrelim görevlilerinin beşı için bircn hakkı öngörülmüştür. Bu öğretim görevlılerine "'sizin bc^iniz bir öğretim üvcsıcderya da sizın bcşınız bir öğretim görev lisi edcrsiniz"" anlamına geliyor... Bü\ ük bir insanlık ayıbı laşıyacak bu değerlendirmc. uygulamada birçok sorunlann üremesine. vaşanmasınada orıam saelıvacaktır... Bir kere bu yasa, öğretim elemanlan arasındaki farklılığı başlatacak. bölünmüşlük ve aynmcılığı derinleştirecektir. Aynı çatı alunda yan yana ortak amaç için çalışmakta olanlar arasında tartışma ve huzursuzluğu başlatarak dayanışma ve yardımlaşmayı kaldırarak. eğı'tim öğretimdeki venmlıliği kesinlikleolumsuza çtkılevecektir. İşin bir başka yüzü de baş öğretim görev lisine bir oy hakkı veren bu taslak. onu "hisse scnedi" >erinc koymaktadır. Bu uygulama ünlversitelerin '"anonim şi rketleşmesini"de başlatmış olacaktır. Yıllardır a> nı çatı altında, aynı koşullardavanyana çalıştığımız öğretim üyesi arkadaşlanmızın. bu taslak karşısındaki suskunluklan bizi düşündürmektedir. Üniversite bütünlüğünün bozulması karşısındaki bu suskunluktan ürkmekteyiz... Şimdi biz Öğretim görevlileri. nasıl gireceğiz sınıflara, onuru kınk, başka bir insan olarak... Nasıl ders işleyebileceğiz. öğrencilerimianezik bakışlan altında... İlk işimizorgütlenmek. Bu dernek mi olur. sendika mı olur? Yoksa beşte birde >etmez. altıda bir. sekizde bir. onda bir olacağız bu gidışle... Sürüp gider yoksa bu insanlık ayıplan... İslam Çankaya Zeus Sunağı nasıl gitti?-^_- . _ . ıllardır ^ ^ f konuşulan. geri ^ ^ M almak için ^ f girişimler I yapılanZeus _^^_ Sunağı nedir? Alman>a'>a nasıl gitmiştir? Turizm me\siminin başlamasına az bir zaman kala dilerseniz bu konuya değinelim. İse. Zeus Sunağı hakkında bilgi vererek başlamak istiyorum: Şu anda Almanv a'da Berlin Vlüzesi'nde -diğer adıv la Pergamon Müzesi- bıilunan ^ u s Sunağı > ey a Pergamon Sunağı. İzmir'in Bergama ilçesindeki antik Pergamon kentinin akropolisinde yer almaktaydı. Birri>a>etegore Pergamon Kralı 2. Eumenes'in, Selevkos Kralı 3. Antiokhos'a ve Galatlara karşı kazandığı zaferin anısına yaptırılıp Zeus ile Athena'ya adanmıştır. Burada Zeus Sunağı konusuna biraz ara verip, Osmanlının tarihi eser anlay ışına bir göz atalım: Osmanlı İmparatoriuğu döneminde hangi > abancı devlet. Saray'ı etkilemeyi becerirse bulduğu tarihi eseri de rahathkla ülkesine götürebiliyordu. Zira Osmanlı için bu eserler birer taş parçasından başka bir şey değildi. \ abancı araştırmacdara verdiği mesaj şuydu: "Taş çıkarsa sizin, altın çıkarsa bizim." Abdülhamit dönemindeki bir olayı da çarpıcı bir ömek olarak aktarmak istivorum: Zamanın Aydın valisi, ulusal değerlerin yağmalanmasmdan rahatsız olup, tarihsel yapıtların dışan çıkanlmasını v asaklar. Bunun üzerine yörede kazı y apan Almanlar. valiyi Abdülhamit'e şikayet ederler. Bunun üzerine valiye ferman gönderen padişah şöy İe der: '"Osmanlı ülkesinde taş mı noksan ki bir alt düzey kafire çok görürsünûz." Aynca Almanların istedikleri taşlann 'tiz verilmesi'ni emreder. Işte Osmanlı kafasınm en güzel ömeği... Şimdi tekrar dönelim Zeus Sunağı'na: 1878'de \ örede demiryolu yapınıında çalışan Alman mühendis karl Humann sunağı keşfetmiş, toprak altında kalan parçalannı da kazı y aparak çıkartmıştır. Osmanlı hükümetinin de izniyle kaidesi dışında bütün sunak sökülerek Berlin'e taşınmış, orada yeniden kunılmuştur. İçinde bulunduğu müze bugün, Pergamon Müzesi adını taşımaktadır. Asıl yerinde ise bugün yalnızca temelİeri bulunmaktadır. İşteböy lece. bir eşi daha bulunmay an o güzelim tarihsel yapıtlar. Anadolu'da büyük uygarlıkların bıraktığı benzersiz kalıtlar. birer taş parçası olarak görülmüş, y ağmalanmasına yıllarca göz \ umulmuş, hatta teşvik edilmiştir. O halde suç kimin? Götürenin mi (Hem de y asal yollarla). yoksa verenin mi?.. Çem Özkaya İstanbul PENCERE Inananlara saygımızvar, katillere asla!emokrasinin tamoturmuş oldusu bu ülkedeLAİK TÜRKİYE diyoruz. Sayın AzizNesin'in dediği gibi Türkiye laık değiîdir; Çünkü laik bir ülkede Diyanet İşleri ve başkanlığı olmaz. Bizırn ülkemizde bu var. bu da yetmiyormuş gibi okullanmızda zorunlu din ve ahlâk dersleri var: ne yani biz çocuklanmızı ahlâksız mı yetiştiriyoruz? Yine vetmiyormuşgibi Kuran kurslannın da zorunlu eğitime girmesi isteniyor. Bu insanlar ne yanmava çalışıyor? Laiklik nerede Laldı. Tabıi ki dilde. Demokrasi iyi çalışmıyor. Ee.. bırakınız o zaman Hasan Mezarcf nın ve onun gibi düşünenlerin istekleri olsun. Hilafet devri ve padışahlık kurulsun. Sayın büy ükler. lütfendikkatediniz. "Kale içten yıkılır" atasözünü unutmayın;z. Bu vatanı bize çetin mücadelelerle tertemiz bırakmış olan Atatürkümüzü ve ilkelerini hiçe sayıyorsunuz. Ülkemizde birçok Isîam örgütü bulunmakta, kanlı eylemlerini hâlâ sürdürmekteler, amaçlan belli; Türkiye Cumhuriyeü'ni ve Atatürkdüşüncelerini yok etmek, halifelik kurmak. Kaldı ki bunlann din öğreti biçimlerini zorunlu hale getirip okullara sokmakla ekmeklerine yağ sürmüş olmuyormusunuz? Sayın Köksal Toptan. bu ülkede her dinden insanlar yaşamakta. Laikdüzendede kimse kimsenin dininden sorumludeâildir. 1985'teeski Üsküdar Müftüsü Hasan AliÜnal'ın oldürülmesine fetva verdiği için idamla yargılanan Mahmut L'sta Osmanoğlu gibi okullardançocuk kaçırtıp ismini değiştirerek mürit toplayan Müslüman. dinli olacaksak dinsiz olmayı yeğleriz. Dini vecibelerini inandıklan için yerine getirenlere saygımız vardır, katillere asla. Sayın Cüney t Bora, 7 Mart 1993tarihlitumhuriyet'teki yazınıza kısa bircevap: Laiklik dinsizlik yey a dine karşı çıkmak değildir. İnsanın düşünce ve inanç özgürlüğüne zorunluklar getirmeden saygı duymaktır. Sev gidir. saygıdır. hoşgörüdür. Kısaca çağdaş demokrasi anlayışıdır. Ben birev hanımı olarak bütün bu olaylan gözlemleyebiliyorsam. siz milletin vekilliğini üstlenmiş sosyal demokratlar birçok insanın defalarca aynı şeyleri yazdığı. birleşmeniz istemiyle hemfıkir olduklan halde neden hâlâ laf salatası yapıyorsunuz? Ne bekliyorsunûz? Elinizi çabuk tutmazsanız yann çok geçolabilir... Onemli Not: Kendi dilinde ibadet etmeyen tek ülke olarak yaşıyoruz. Bu ayıbı Tannnın her şeyi bildiği düşüncesiyle " Aydınlann" tartışmaya açmalarını istiyoruz. NEJLAÖZEL Nâzmi ile Apo!••• Nevruz... Güneşli bir günün sabahı... Havada bahar kokusu... "Güneş, artık o her gün öğle vaktine kadar, bana yakın, benden uzak, sönerek, ışıldayarak yürür... Ve gün ikindiye döner, gölgeler düşer duvarlara, başlar tutuşmaya demirli pencerenin camı; dışarda akşam olur, bulutsuz bir bahar akşamı... Işte içerde baharın en kötü saati budur asıl." • Demirli pencerede tutuşan güneşe bakarak özgürlü- ğe hasret duyan adam kim? Biliyorsunuz: Nâzım Hikmet!.. Italikle dizilmiş şiir, "Bir Cezaevinde Tecritteki Ada- mın Mektupları "ndan alındı; on dörtyıl demir parmaklık- lar ardında geçmiş bir yaşamın tutsağı, Türk diline en güzel şiirleri armağan etmesini bildi. Peki, biz ona ne yaptık? Yurttaşlıktan attık... Kırk yıl önce Türkiye Cumhuriyeti'nin nüfus kütüğün- den sildiğimiz en büyük şairimizin vatandaşlık hakkına kavuşması için bugün, ülkemizin namuslu insanları se- ferber olmuşlardır; binlerce, on binlerce, yüz binlerce yurttaşın imzasını içeren dilekçelerin Ankara'ya ulaş- ması gerekiyor bu yolda... Katılın bu seferberliğe!.. Katılın ki en büyük şairini yurttaşlıktan atan devletin ayıbını elbirliğiyle silelim. • Apo... PKK lideri Abdullah Ocalan... Yurtdışında basın toplantısı yaptı. Beyruta yakın bir yerde Türkiyenin gazetecilerini topladı; terörü durdur- ması için barış koşullannı devletebildirdi; "25günlüktek taraflı ateşkes" ilan ettiğini açıkladı. Vedediki: - Silahları bırakalım, siyasal çözümü yeğleyelim, ülke- ye dönüp politika yapmak istiyorum. Peki, Ankara ne düşünüyor? Devlet büyükleri, Milli Güvenlik Kurulu, hükümet, Cumhurbaşkanı. Başbakan, iki arada bir derede kaldı- lar; boşa koysalar dolmuyor, doluya koysalar almıyor. Çünkü "Anadolu'da akan kan yerde mikalacak?"d\yen- lerin soluğu yönetimin ensesindedir. Bir de Türkiye Cumhuriyeti'nin yasaları var; devletin ileri gelenleri ka- nunları anımsatarak diyorlar ki: - Apo, asıl adıyla Abdullah Öcalan, Türkiye Cumhuri- yeti vatandaşıdır; dağdan inmek istiyorsa, yasalara gö- re yargılanır. • llginç!.. Evet 'ilginc' bir toplumuz değil mi? Abdullah öcalan vatandaş... Nâzım, "vatanhaini!.." Kimbilir, Apo PKK'yı kurmasaydı, kanlı terör eylemle- rini başlatmasaydı... Ne bileyim, şiir yazsaydı, öykü ya da romana heves etseydi, kendini yazıya verseydi, sonucu ne olurdu? Abdullah Öcalan bu konuda diyor ki: "- Yaşamım çok heyecan verici bir romana dönüşüyor giderek. İleride bir roman türü denemeye girişebilirim. Türkiye'de yeni bir edebiyatın gelişmesine çıkış noktası olabilir diye düşünüyorum." Aman sakın na Apo!.. Roman, şiir, öykü gibi yazı işlerine bulaşma, sonra seni de vatandaşltktan atarlar. SİZİ KANADA'YA GÖTÜRÜYORUZ Yeni dünyanın bu en güzel ve modern ülkesinde Ingilizce öğrenmek istiyorsanız BİMEKS'i arayın. Bimeka Dış Tlcaret Ltd. Şti. Tel.: (1) 373 52 45 - 373 52 94 - 372 55 56 NAZIM HİKMET KÜLTÜR VE SANAT VAKFI bağışlarınıziçin,- ist. Emlak Bankası Tünel A.K Şb 30440/20262-6 (T L.) Ist. İş Bankası Beyoğlu Şb. 1303311 (T.L.) Adres:GeneralYazganSk MehtıBeyApt 10/1080050 Tunel lstanbul Tel: 252 63 14-15 Fax 252 63 14 İLAN tSKENDERUN 2. AŞLİYE HUKUK HÂKİMLtĞİ'NDEN Esas No: 1992/767 Davalı: Abdulgani Turnacıgil, adresı meçhul. Dava: Tedbir nafakası Davacı Kavsar Turnacıgil vekili tarafından davalı Abdulgani Tur- nacıgil aleyhine açılan tedbir nafakasının mahkememizde yapılan açık duruşması nedeniyle: Davalı adına yapılan adres araştırmasında adresinin tespit edile- mediğınden bu kere adına dava dilekçesinin ve oturum gününün ila- nen tebügine karar verilmiştir. Duruşma günü olan 5.5.1993 günü saat 9'da duruşmaya gelmeniz veya sizi temsilen bir vekil göndermeniz gelmediğiniz veya bir vekil göndermediğiniz takdirde HUMK'nun 509 ve 510'ncu maddeleri ge- reğince davanın gıyabınızda kalacağı ve karar verileceği davetiye ye- rine kaim olmak üzere ilan olunur. 1.3.1993 Basm: 46723 UNYE SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN İLAN Dosya No: 1992/589 Davacı Sabri Çıraklı vekili Av. M. Cemal Duygun tarafından da- valı Pesendide aleyhine açılan ortaklığın gıderilmesı davasının mah- kememizde yapılan açık dumşmalan sırasında verilen ara karan uyannca; Yapılan tüm arama ve araştırmalara rağmen adresi tespit edilemeyen Ünye'nin Kaledere Mahallesi'nden Halil kıa Pesendide'nin adına ila- nen tebligat yapılmasına karar verilmiş olmakla adı gcçenin veya rni- rasçılarımn duruşma günü olan 14.4.1993 günü saat 9.00'da Ünye Sulh Hukuk Mahkemesi duruşma salonunda haar bulunmalan ve- ya kendisini bir vekılle temsil ettinnesi aksi takdirde gıyabmda du- nışmalann yapılarak karar verileceği hususu davetiye yerine gecerli olmak üzere dava dilekçesi ve duruşma günü ilanen tebliğ olunur. 9.2.1993 Basın: 46698
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle