Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 MART1993 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Yargısızinfazve hukuk
Çağımızın hukuk anlayışına ve yasal düzenlemelere göre
polisin temel görevi. izlediği kişi hükümlüise onu yakalayarak
infaz kurumlanna teslim etmektir, eğerzanlı ise onu yakalayarak
yargılanmasını sağlamaktır.
HALİT ÇELENK Hukukçu
Y
ıllardan beri süren,
geçen aylarda daha
da yoğunluk kaza-
nan, basında ve hu-
kukçular arasında
"yargısız infaz" ola-
rak nitelenen öldürme olaylan ülke-
miz yönetiminde ivedi çözüm bekle-
yen önemli bir sorun haline gelmiştir.
Emniyet görevlilerinin izlemeleri ya da
yapılan ihbarlar sonunda zanb kişile-
rin banndığı saptanan evlerde ya da
apartman dairelerinde operasyonlar
düzenlçnmekte, zanlılar bu operas-
yonlar sonunda öldürülmüş olarak
bulunmaktadır.
Bu uygulamalar kamuoyunun bü-
yük tepkisine neden olmakta. öldü-
rüm olaylan, halkın emniyet güçlerine
güvenini sarsmaktadır. Bu konuda
akla gelen soru şudur:
Emniyet görevlileri silah kullanabi-
lir mi? Kullanabilirse hangi hallerde
kullanabilir? Bu silah kullanma yetki-
sinin ölçü, sınır ve koşullan nelerdir?
Konuyu düzenleyen Polis Görev ve
Yetki Yasası'nın 16. maddesi ve asayi-
şe müessir fıillerin önlenmesi hakkın-
daki 1481 sayılı yasa kolluk güçlerine
silah kullanma yetkisini tanımakta.
ancak bu yetkinin kullanılabilmesi
için kimi koşullann gerçekleşmesini
öngörmektedir. Bu koşullar gerçekleş-
meden silah kullanan, adam öldüren
ya da yaralayan emniyet görevlısi hak-
kında C. Savcıhğınca soruşturma ve
kamu davası açılabilmekte ve polis gö-
revlisi cezalandınlabilmektedir.
Yasal dunım
Polis Görev ve Yetki Yasası, pohse.
nefsini müdafaa (meşru müdafaa) du-
rumunda kalmışsa. ağır cezalı bir suç-
tan yakalanıp da kaçma ya da polise
taarruz etme durumunda olan kişi ya-
pılacak ihtarlara uymamış. kaçmaya
ve taarruza engel olmak için başka çare
de bulamamışsa, ağır cezah bir suçtan
hükümlü ya da zanlı olup zabıtaca
aranan bir kişi yakalanmaya teşebbüs
edildiği sirada kaçar ve dur emrine ku-
lak asmayarak başka türlü ele geçiril-
mesi kabil olmazsa silah kullanma
yetkisi lanımıştır.
Çağımızın hukuk anlayışına ve ya-
sal düzenlemelere göre polisin temel
görevi, izlediği kişi hükümlü ise onu
yakalayarak infaz kunımlanna teslim
etmektir, eğer zanlı ise onu yakalaya-
rak yargılanmasını sağlamaktır.
Her iki halde de kolluk görevlisinin
görevi izlediği kişiyi sağ olarak ele ge-
çirmektır. Çünkü yaşam hakkı kişinin
temel haklanndandır. Bu hakkı onun
elınden almaya kimsenin yetkisi yok-
tur. Ölüm cezalannı yasalanndan kal-
dıran Batı ülkelerinin çoğunluğu insa-
nın bu temel hakkına saygının örneği-
ni vermişlerdir. Suç bilimine (krimino-
loji) göre suçlann kökenı toplumsal-
dır. Toplumun ekonomik, sosyal ve
siyasal koşullan, yani toplumsal dü-
zen. suçlann koşullannı hazırlar. tnsa-
noğlu suç koşullannı tamamen orta-
dan kaldıran bir toplumsal düzene
henüz ulaşamadı. tnsan doğuşta suçlu
değildir. Onu toplum yaşamında suç
sayılan eylemlere iten. yine toplumsal
koşullardır. Ruh hastalan ve psişik
anomaliye duçar olanlar bunun istis-
nasını oluştururlar. Aynca "'bağımsız
bir mahkemede yargılanma hakkı" da
insanın temel haklanndandır. Bütün
bunlar izlenen kişinin sağ olarak ele
geçirilmesini zorunlu hale getirir.
Yukanda değinilen ve açıklanmaya
alışılan yasa maddelerindeki "..Kaç-
maya ve taarruza mani olmak için baş-
ka çare bulunmaımş" "..Dur emrine
kulak asmayarak başka türiü ele geçi-
rilmesi kabil olmazsa" hükumleri em-
niyet görevlisinin zanlı ya da hüküm-
lüyü yakalamak için bütün çarelere.
yollara, yöntemlere başvurması, onu
sağ olarak ele geçirmek için tüm ola-
naklan kullanması gerektiğini anlat-
maktadır. Örneğin zanlı ya da kaçak
kişinin banndığı ev ya da apartman
dairesi sanlmış, kolluk güçlerince giriş
ve cıkışlar engellenmiş, dışan ile bağ-
lantısı kesilmiş, bu kişilerin teslim ol-
malannı sağlayacak tüm önlemler
ahnmışsa, zaman içinde amaca ulaşıl-
ması mümkün iken saldın yoluna gi-
dilmesi, yürürlükteki yasarun metnine
ve amacına ters düşecektir.
"Nefsi müdafaa" ~
Nefsi müdafaa (meşru müdafaa)
durumuna gelince: Yasa emniyet gö-
revlisinin yaşamını korumak için de
hükümler getirmiştir. Yaşamı açısın-
dan meşru müdafaa durumunda ka-
lan polis, silah kullanabilecektir.
Ancak yasa, nefsi müdafaa durumu
için de keyfıİiğj önlemek amacıyla ki-
mi koşullar getirmiştir. Polisin, nefsini
müdafaa amacıyla silahını kullanabil-
mesi için kendisine yönelik bir saldın-
nın o anda var olması, saldınya uğra-
yan görevlinin bu saldından kurtul-
ması için başka bir yolun kalmamış
olması. saldın ile savunma arasında
bir 'oran'ın bulunması (bıçağa karşı
tabanca oransızlıktır) savunmanın
saldınyı yok edecek ölçüde olması ge-
reklidir. Bu koşullann gerçekleşme-
mesi halinde nefsi müdafaadan söz
edilemeyecektir.
Yasalanmıza göre kolluk güçlerinin
görevi. zanlıyı yakalamak ve suç ka-
nıtlanyla birlikte C. Savasına ve yargı
organlanna teslim etmektir. Bunun da
amacı suç zanlısının yargılanmasını
sağlamaktır. Bağımsız bir mahkemede
yargılanma vatandaş için bir hak ol-
duğu gibi yargılama işylevi de toplu-
mun huzunı için gereklidir. iki açıdan
da zanluun sağ olarak ele geçiriİmesi
gerekir. Yukarıda açıklanan yasa hü-
kûmleri bu nedenlerle koüuk görevlisi-
ne zanlıyı sağ olarak yakalamak için
her türlü çabayı gösterme. tüm ola-
naklan kullanma yükümlülüğünü ge-
tirmiştir. Bu yükümlülüğün yerine
getirilmemesi, zanlıyı sağ olarak ele
geçirmek için gereken tüm önlemlerin
alınmamast ve hukuksal koşullar ger-
çekleşmeden silah kullanma yoluna
gidilmesi sonucu öldürme olaylannın
ortaya çıkması yargısız infaz niteleme-
lerine haklılık kazandıracaktır.
Siyasal iktidarlann ve C. Savcıhkla-
nnın, insan haklannı ve özellikle ya-
şam hakkmı doğnıdan doğruya ilgi-
lendiren bu tür uygulamalara titizlikle
eğilmesi, silah kullanma yetkisinin hu-
kuka. yargıya ve olaya uygun biçimde
kullanıhp kullanılmadığını denetleme-
si ve keyfi uygulamalan engelleyici
önlemleri alması gereğine inanıyoruz.
ARADABIR
MUHStNE HELİMOĞLU YAVUZ
Halkbilimci- Yazar
'Asya'mn Kurtuluşu'
Ankara'da oturmanın en iyi yönlerinden birisi de kül-
tür-sanat olaylarını, yakından izleyebilmek oluyor kuş-
kusuz. ÇankayaKültürveSanatVakiı, başkentyaşamı-
na bu yönde oldukça düzeyli katkılar yapan seçkin bir
kuruluş. On beş günde bir cumartesi günleri, Atakule
toplantı salonunda, sanatın hemen her alanınin ustala-
rıyla Ankaralılar'ı buluşturuyor. Yaklaşık iki saati bulan
bu söyleşiler inanıyorum ki, dinleyicilerin bilgi-görgü
dağarcığını oldukça varsıllaştırıyor.
6 Şubat 1993 günü de bu salonda Zeliha Berksoy'u
dinledik. Aynı zamanda Bertolt Brecht'in de doğum gü-
nü olan 6 şubat buluşmasında, Berksoy'unsöyleşi konu-
su da Brecht veepik tiyatro üzerineydi. Berksoy bu alan-
dasondereceyetkin, iyi sistematizeedilmiş, bilimsel bir
konuşma yaptı. Konuşmasından, 'Berliner Ensemble'-
de geçirdiği yılların boşa gitmediği, bu işi orada iyice
öğrenip-özümsediği, hemen belli oluyordu. Ote yandan
da bu konuşmasıyla bilimsiz sanatın olamayacağını. bi-
limle desteklenmiş sanatın-sanatçının, ortaya hangi bo-
yutlarda ürünler koyabileceğini, en iyi şekilde örnekli-
yordu.
Yıllardır sanat çizgisini övgüyle, sevgiyle izlediğim
Zeliha Berksoy yalnızca iyi bir oyuncu değil, aynca
Brecht konusunda tiyatromuzun öncü adlarından birisi-
dir. Bizim kuşağımız fakülte yıllarında Brecht'le, epikti-
yatroyla onun aracılığıyla tanışmıştır. Biz, bu işin ne
olup ne olmadığını, Sevgili Vasıf öngören'le Berksoy-
un, tiyatro literatürümüzde ölümsüzleştirdiği Asiye'yle
anladık. Asiye Nasıl Kurtulur'un provalarını hiç kaçırma-
dan izler ve epik öğelerin nasıl kullanıldığını anlayıp öğ-
renmeye çalışırdık.
Yıllar sonra gittiğim Viyana ve Budapeşte'de, bu alan-
da yaptığım incelemeler sırasında tanıştığım bir Macar
yönetmen, "Bu işi sizde de iyi anlayanlar var. Geçen yıl-
larda bir süre ülkenizde bulurtdum ve bu arada da As-
ya'nın Kurtuluşu'nu izledim. işte orada, bu iş iyi ya-
pılmıştı
1
dedi. Once bir duraksadımsa da biraz sonra,
onun 'Asiye Nasıl Kurtulur'dan söz ettiğini anladım.
Bu oyundaki Asiye 'bir şekilde' de olsa kurtuldu belki
ama; bu güzel-öncü tiyatro adamlarımız kurtuldu mu bil-
miyorum... Vasıf öngören'in Almanya'dan, bir kalp krizi
sonucu ölüm haberi geldiğinde, onun çok sevgili karde-
şi. benim çok değerli dostum şair-yazar Veysel öngö-
ren'in yüreğine çöken acı ve bu acının yüzüne düşen
gölgesi, elletutulacakkadaryoğundu. O anda'söz bitti..'
Saatlerce susup oturduk...
Zeliha Berksoy'un ise bu sanat dalında verdiği uğraş-
ları ilgiyle izliyoruz. Bu alandaki dünya değer birikimini,
ülkemizin içinde bulunduğu sanat ortamında gereğince
ve özgürce kullanabiliyor mu... Bana pek kullanabiliyor
gibi gelmedi. Çünkü söyleşinin sonunda, 'ülkemizde dü-
zeyli sanatın alan kaybı' konusunda gelen bir dinleyici
sorusu karşısında, Birdokunup, bin ah işittik...'
Sonuç olarak, Zeliha Berksoy gibi bilimle sanatı bir-
leştirebilen insanlarımız çoğaldıkça, bilimsiz sanatın
cüce kalacağı ve hiçbir zaman evrensel boyutlara ula-
şamayacağı iyiden iyiye anlaşıldıkça, ülkemizdeki çoğu
sanatçılarımızın ve sanat eğitimcilerimizin sanat ve sa-
natçı anlayışları da değerli bir eğitimci-sanatçı tanıdığı-
mın saptamasıyla; bir 'usta-çırak' ilişkisi, bir 'şartlı ref-
leks' hareketi olmaktan çıkacak, sanat bilimle, bilinçle,
yürekle yapılacak bir iş olacak ve bilimsel bir yörüngeye
oturacaktır...
TARTIŞMA
OKURLARDAN
tSKTnüi uygubması•lstanbul Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon
İdaresi'nin (ISK.Î) AH 121062 nolu (mesken) abonesiyim.
İSKİ'nin kullandığımız su bedelini tahsil ederken uyguladığı
yontem üzerimizdeki geçim sıkıntısını biraz daha arttırmış
bulunmakıadır. Acaba şişirilen kadro yükünün acısını
vatandaştan mı çıkaracaklar?
Tarafıma 18.12.1989 tarihinden 29.9.1992 tarihinekadar
gönderilen faturalar "Abonman Mahsup Faturasf adı
alunda gelmiş ve düşük bedeller tahsil edilmiştir. 21.10.1992
tarih ve 13224038 nolu fatura ile kesin hesap çıkanlmış ve
1.196.000.-TL. tahsilatyapılmıştır. 14.11.1991 tarihindesu
birim fiyatı 5OO.-TLm
3
,28.5.1992'debirim fıyat
800.-TL, m
3
.21.10.1992'de fıyat 2.025.-TL/m
3
"dır.
Yukanda belirttiğim tarihler arasında kullandığım su
bedelleri en son fıyat (2.025.-TL, m
3
) üzennden
değerlendirilmiştir.
1993 yıh ocak ve şubat aylannda tarafıma gelen faturalar da
"Abonman Mahsup Faturası" olarak gelmeye devam
ediyor. Bu gjdişle 1993 yıh sonunda birim fıyat
10.000.-TL,'m
3
olursa bu fiyatan bu yıl boyunca
kullandığımız su bedelini ödemek zorunda kalacagız.
Faturalann ilgili olduğu dönemin birim fiyatından
değerlendirilmesi gerekmezmi?
Naci Ertan
Bir insanlık ayıbı
H
ıçbırınsan.bir
buşkiisının
bcştebiri
sayılırmı?
Sayılırsanc
olur.' Bir
bü\ ük insanlık ayıbı \apilmis.
olur. Bızeyapıldıbuayıp...
Önccçıkanlun bir
yöncimolikle. bı/ öğretım
görevlilcnnin rckıörünıü/ü
seçmc hakkımı/elımizdcn
alındı. Bu.salt bir temel
insanhk hakkımızın
kullandınlmuv ışı değil. av nı
/amanda bi/. "Siz rcktör scçmc
şctcncğincsiihipdoğilsiniz"
dcmckiı. İlk jvıp bövlc
haşladı... Bi/.anılan
\önetmcliğındcği^tirilmcsini
umar. bckîcrkcn karşımızıı
çıkan üni\cr>>iieleryasa
uıslağıv la büsbüıün şaşkına
döndük.dehşetedüştük...
MEB'ceuzunsüredir
hazırlanarak günyüzüne
çıkanlan bu yasa taslağı
öncckini de aratacak
düzcydedir. Taslağın •"rcktör
seçimiyle" ilgili maddesi. her
öğretim üyesine bir oy hakkı
öngörmüşken aynı bölüm
öğrelim görevlilerinin beşı için
bircn hakkı öngörülmüştür.
Bu öğretim görevlılerine "'sizin
bc^iniz bir öğretim üvcsıcderya
da sizın bcşınız bir öğretim
görev lisi edcrsiniz"" anlamına
geliyor...
Bü\ ük bir insanlık ayıbı
laşıyacak bu değerlendirmc.
uygulamada birçok sorunlann
üremesine. vaşanmasınada
orıam saelıvacaktır...
Bir kere bu yasa, öğretim
elemanlan arasındaki farklılığı
başlatacak. bölünmüşlük ve
aynmcılığı derinleştirecektir.
Aynı çatı alunda yan yana
ortak amaç için çalışmakta
olanlar arasında tartışma ve
huzursuzluğu başlatarak
dayanışma ve yardımlaşmayı
kaldırarak. eğı'tim öğretimdeki
venmlıliği kesinlikleolumsuza
çtkılevecektir.
İşin bir başka yüzü de baş
öğretim görev lisine bir oy
hakkı veren bu taslak. onu
"hisse scnedi" >erinc
koymaktadır. Bu uygulama
ünlversitelerin '"anonim
şi rketleşmesini"de başlatmış
olacaktır.
Yıllardır a> nı çatı altında, aynı
koşullardavanyana
çalıştığımız öğretim üyesi
arkadaşlanmızın. bu taslak
karşısındaki suskunluklan bizi
düşündürmektedir. Üniversite
bütünlüğünün bozulması
karşısındaki bu suskunluktan
ürkmekteyiz...
Şimdi biz Öğretim görevlileri.
nasıl gireceğiz sınıflara, onuru
kınk, başka bir insan olarak...
Nasıl ders işleyebileceğiz.
öğrencilerimianezik bakışlan
altında...
İlk işimizorgütlenmek. Bu
dernek mi olur. sendika mı
olur? Yoksa beşte birde
>etmez. altıda bir. sekizde bir.
onda bir olacağız bu gidışle...
Sürüp gider yoksa bu insanlık
ayıplan...
İslam Çankaya
Zeus Sunağı nasıl gitti?-^_- . _ . ıllardır
^ ^ f konuşulan. geri
^ ^ M almak için
^ f girişimler
I yapılanZeus
_^^_ Sunağı nedir?
Alman>a'>a
nasıl gitmiştir?
Turizm me\siminin başlamasına
az bir zaman kala dilerseniz bu
konuya değinelim.
İse. Zeus Sunağı hakkında bilgi
vererek başlamak istiyorum:
Şu anda Almanv a'da Berlin
Vlüzesi'nde -diğer adıv la
Pergamon Müzesi- bıilunan
^ u s Sunağı > ey a Pergamon
Sunağı. İzmir'in Bergama
ilçesindeki antik Pergamon
kentinin akropolisinde yer
almaktaydı. Birri>a>etegore
Pergamon Kralı 2. Eumenes'in,
Selevkos Kralı 3. Antiokhos'a ve
Galatlara karşı kazandığı
zaferin anısına yaptırılıp Zeus
ile Athena'ya adanmıştır.
Burada Zeus Sunağı konusuna
biraz ara verip, Osmanlının
tarihi eser anlay ışına bir göz
atalım:
Osmanlı İmparatoriuğu
döneminde hangi > abancı devlet.
Saray'ı etkilemeyi becerirse
bulduğu tarihi eseri de rahathkla
ülkesine götürebiliyordu. Zira
Osmanlı için bu eserler birer taş
parçasından başka bir şey
değildi. \ abancı araştırmacdara
verdiği mesaj şuydu: "Taş
çıkarsa sizin, altın çıkarsa
bizim."
Abdülhamit dönemindeki bir
olayı da çarpıcı bir ömek olarak
aktarmak istivorum: Zamanın
Aydın valisi, ulusal değerlerin
yağmalanmasmdan rahatsız
olup, tarihsel yapıtların dışan
çıkanlmasını v asaklar. Bunun
üzerine yörede kazı y apan
Almanlar. valiyi Abdülhamit'e
şikayet ederler. Bunun üzerine
valiye ferman gönderen padişah
şöy İe der: '"Osmanlı ülkesinde
taş mı noksan ki bir alt düzey
kafire çok görürsünûz." Aynca
Almanların istedikleri taşlann
'tiz verilmesi'ni emreder. Işte
Osmanlı kafasınm en güzel
ömeği...
Şimdi tekrar dönelim Zeus
Sunağı'na: 1878'de \ örede
demiryolu yapınıında çalışan
Alman mühendis karl Humann
sunağı keşfetmiş, toprak altında
kalan parçalannı da kazı
y aparak çıkartmıştır. Osmanlı
hükümetinin de izniyle kaidesi
dışında bütün sunak sökülerek
Berlin'e taşınmış, orada yeniden
kunılmuştur. İçinde bulunduğu
müze bugün, Pergamon Müzesi
adını taşımaktadır. Asıl yerinde
ise bugün yalnızca temelİeri
bulunmaktadır.
İşteböy lece. bir eşi daha
bulunmay an o güzelim tarihsel
yapıtlar. Anadolu'da büyük
uygarlıkların bıraktığı benzersiz
kalıtlar. birer taş parçası olarak
görülmüş, y ağmalanmasına
yıllarca göz \ umulmuş, hatta
teşvik edilmiştir.
O halde suç kimin? Götürenin
mi (Hem de y asal yollarla).
yoksa verenin mi?..
Çem Özkaya
İstanbul
PENCERE
Inananlara saygımızvar, katillere asla!emokrasinin
tamoturmuş
oldusu bu
ülkedeLAİK
TÜRKİYE
diyoruz. Sayın
AzizNesin'in
dediği gibi Türkiye laık
değiîdir; Çünkü laik bir ülkede
Diyanet İşleri ve başkanlığı
olmaz. Bizırn ülkemizde bu var.
bu da yetmiyormuş gibi
okullanmızda zorunlu din ve
ahlâk dersleri var: ne yani biz
çocuklanmızı ahlâksız mı
yetiştiriyoruz? Yine
vetmiyormuşgibi Kuran
kurslannın da zorunlu eğitime
girmesi isteniyor. Bu insanlar
ne yanmava çalışıyor? Laiklik
nerede Laldı. Tabıi ki dilde.
Demokrasi iyi çalışmıyor. Ee..
bırakınız o zaman Hasan
Mezarcf nın ve onun gibi
düşünenlerin istekleri olsun.
Hilafet devri ve padışahlık
kurulsun. Sayın büy ükler.
lütfendikkatediniz. "Kale
içten yıkılır" atasözünü
unutmayın;z. Bu vatanı bize
çetin mücadelelerle tertemiz
bırakmış olan Atatürkümüzü
ve ilkelerini hiçe sayıyorsunuz.
Ülkemizde birçok Isîam örgütü
bulunmakta, kanlı eylemlerini
hâlâ sürdürmekteler, amaçlan
belli; Türkiye Cumhuriyeü'ni
ve Atatürkdüşüncelerini yok
etmek, halifelik kurmak. Kaldı
ki bunlann din öğreti
biçimlerini zorunlu hale getirip
okullara sokmakla
ekmeklerine yağ sürmüş
olmuyormusunuz?
Sayın Köksal Toptan. bu
ülkede her dinden insanlar
yaşamakta. Laikdüzendede
kimse kimsenin dininden
sorumludeâildir.
1985'teeski Üsküdar Müftüsü
Hasan AliÜnal'ın
oldürülmesine fetva verdiği için
idamla yargılanan Mahmut
L'sta Osmanoğlu gibi
okullardançocuk kaçırtıp
ismini değiştirerek mürit
toplayan Müslüman. dinli
olacaksak dinsiz olmayı
yeğleriz.
Dini vecibelerini inandıklan
için yerine getirenlere saygımız
vardır, katillere asla.
Sayın Cüney t Bora, 7 Mart
1993tarihlitumhuriyet'teki
yazınıza kısa bircevap: Laiklik
dinsizlik yey a dine karşı çıkmak
değildir. İnsanın düşünce ve
inanç özgürlüğüne zorunluklar
getirmeden saygı duymaktır.
Sev gidir. saygıdır. hoşgörüdür.
Kısaca çağdaş demokrasi
anlayışıdır.
Ben birev hanımı olarak bütün
bu olaylan
gözlemleyebiliyorsam. siz
milletin vekilliğini üstlenmiş
sosyal demokratlar birçok
insanın defalarca aynı şeyleri
yazdığı. birleşmeniz istemiyle
hemfıkir olduklan halde neden
hâlâ laf salatası yapıyorsunuz?
Ne bekliyorsunûz? Elinizi
çabuk tutmazsanız yann çok
geçolabilir...
Onemli Not: Kendi dilinde
ibadet etmeyen tek ülke olarak
yaşıyoruz. Bu ayıbı Tannnın
her şeyi bildiği düşüncesiyle
" Aydınlann" tartışmaya
açmalarını istiyoruz.
NEJLAÖZEL
Nâzmi ile Apo!•••
Nevruz...
Güneşli bir günün sabahı...
Havada bahar kokusu...
"Güneş,
artık o her gün öğle vaktine kadar,
bana yakın, benden uzak,
sönerek, ışıldayarak
yürür...
Ve gün ikindiye döner, gölgeler düşer duvarlara,
başlar tutuşmaya demirli pencerenin camı;
dışarda akşam olur,
bulutsuz bir bahar akşamı...
Işte içerde baharın en kötü saati budur asıl."
•
Demirli pencerede tutuşan güneşe bakarak özgürlü-
ğe hasret duyan adam kim?
Biliyorsunuz:
Nâzım Hikmet!..
Italikle dizilmiş şiir, "Bir Cezaevinde Tecritteki Ada-
mın Mektupları "ndan alındı; on dörtyıl demir parmaklık-
lar ardında geçmiş bir yaşamın tutsağı, Türk diline en
güzel şiirleri armağan etmesini bildi.
Peki, biz ona ne yaptık?
Yurttaşlıktan attık...
Kırk yıl önce Türkiye Cumhuriyeti'nin nüfus kütüğün-
den sildiğimiz en büyük şairimizin vatandaşlık hakkına
kavuşması için bugün, ülkemizin namuslu insanları se-
ferber olmuşlardır; binlerce, on binlerce, yüz binlerce
yurttaşın imzasını içeren dilekçelerin Ankara'ya ulaş-
ması gerekiyor bu yolda...
Katılın bu seferberliğe!..
Katılın ki en büyük şairini yurttaşlıktan atan devletin
ayıbını elbirliğiyle silelim.
•
Apo...
PKK lideri Abdullah Ocalan...
Yurtdışında basın toplantısı yaptı. Beyruta yakın bir
yerde Türkiyenin gazetecilerini topladı; terörü durdur-
ması için barış koşullannı devletebildirdi; "25günlüktek
taraflı ateşkes" ilan ettiğini açıkladı.
Vedediki:
- Silahları bırakalım, siyasal çözümü yeğleyelim, ülke-
ye dönüp politika yapmak istiyorum.
Peki, Ankara ne düşünüyor?
Devlet büyükleri, Milli Güvenlik Kurulu, hükümet,
Cumhurbaşkanı. Başbakan, iki arada bir derede kaldı-
lar; boşa koysalar dolmuyor, doluya koysalar almıyor.
Çünkü "Anadolu'da akan kan yerde mikalacak?"d\yen-
lerin soluğu yönetimin ensesindedir. Bir de Türkiye
Cumhuriyeti'nin yasaları var; devletin ileri gelenleri ka-
nunları anımsatarak diyorlar ki:
- Apo, asıl adıyla Abdullah Öcalan, Türkiye Cumhuri-
yeti vatandaşıdır; dağdan inmek istiyorsa, yasalara gö-
re yargılanır.
•
llginç!..
Evet 'ilginc' bir toplumuz değil mi?
Abdullah öcalan vatandaş...
Nâzım, "vatanhaini!.."
Kimbilir, Apo PKK'yı kurmasaydı, kanlı terör eylemle-
rini başlatmasaydı...
Ne bileyim, şiir yazsaydı, öykü ya da romana heves
etseydi, kendini yazıya verseydi, sonucu ne olurdu?
Abdullah Öcalan bu konuda diyor ki:
"- Yaşamım çok heyecan verici bir romana dönüşüyor
giderek. İleride bir roman türü denemeye girişebilirim.
Türkiye'de yeni bir edebiyatın gelişmesine çıkış noktası
olabilir diye düşünüyorum."
Aman sakın na Apo!..
Roman, şiir, öykü gibi yazı işlerine bulaşma, sonra
seni de vatandaşltktan atarlar.
SİZİ KANADA'YA
GÖTÜRÜYORUZ
Yeni dünyanın bu en güzel ve modern
ülkesinde Ingilizce öğrenmek istiyorsanız
BİMEKS'i arayın.
Bimeka Dış Tlcaret Ltd. Şti.
Tel.: (1) 373 52 45 - 373 52 94 - 372 55 56
NAZIM HİKMET
KÜLTÜR VE SANAT VAKFI
bağışlarınıziçin,-
ist. Emlak Bankası Tünel A.K Şb 30440/20262-6 (T L.)
Ist. İş Bankası Beyoğlu Şb. 1303311 (T.L.)
Adres:GeneralYazganSk MehtıBeyApt 10/1080050
Tunel lstanbul
Tel: 252 63 14-15 Fax 252 63 14
İLAN
tSKENDERUN 2. AŞLİYE HUKUK
HÂKİMLtĞİ'NDEN
Esas No: 1992/767
Davalı: Abdulgani Turnacıgil, adresı meçhul.
Dava: Tedbir nafakası
Davacı Kavsar Turnacıgil vekili tarafından davalı Abdulgani Tur-
nacıgil aleyhine açılan tedbir nafakasının mahkememizde yapılan açık
duruşması nedeniyle:
Davalı adına yapılan adres araştırmasında adresinin tespit edile-
mediğınden bu kere adına dava dilekçesinin ve oturum gününün ila-
nen tebügine karar verilmiştir.
Duruşma günü olan 5.5.1993 günü saat 9'da duruşmaya gelmeniz
veya sizi temsilen bir vekil göndermeniz gelmediğiniz veya bir vekil
göndermediğiniz takdirde HUMK'nun 509 ve 510'ncu maddeleri ge-
reğince davanın gıyabınızda kalacağı ve karar verileceği davetiye ye-
rine kaim olmak üzere ilan olunur. 1.3.1993
Basm: 46723
UNYE SULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
İLAN
Dosya No: 1992/589
Davacı Sabri Çıraklı vekili Av. M. Cemal Duygun tarafından da-
valı Pesendide aleyhine açılan ortaklığın gıderilmesı davasının mah-
kememizde yapılan açık dumşmalan sırasında verilen ara karan
uyannca;
Yapılan tüm arama ve araştırmalara rağmen adresi tespit edilemeyen
Ünye'nin Kaledere Mahallesi'nden Halil kıa Pesendide'nin adına ila-
nen tebligat yapılmasına karar verilmiş olmakla adı gcçenin veya rni-
rasçılarımn duruşma günü olan 14.4.1993 günü saat 9.00'da Ünye
Sulh Hukuk Mahkemesi duruşma salonunda haar bulunmalan ve-
ya kendisini bir vekılle temsil ettinnesi aksi takdirde gıyabmda du-
nışmalann yapılarak karar verileceği hususu davetiye yerine gecerli
olmak üzere dava dilekçesi ve duruşma günü ilanen tebliğ olunur.
9.2.1993
Basın: 46698