Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19MART1993CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Siir Haftası
MELİH CEVDET ANDAY
G
ecen hafta benim için
şiir haftası oldu. O
yüzden bu yazım şiir-
le dolup taşacak. En
sevdiğim şiirlerimi
aktaracağım okurla-
nma? Hem onlan. hem paylaşmak is-
Lediğimycnilerimi.
Karşı dergisinin ocak sayısında Ah-
inct L'ysal'ın "Sana Ne Söylesem
Ömrüm" adlı şiirinc yakalandım önce.
3nu dosılanma, yakınlanma da oku-
Jum. Buraya ilk parçayı alıyorum:
Güz geldi ah. güle ne söylesetn
Sana ne söylesem ömriim
Sen ki şiirler düşürürdün
L zun uğultularla akan sulara
foprağın tuzu, taşın izi olurdun
Bilmediğim bir Fin şairinden küçük
bir kitap okudum sonra. Pentti Saari-
toski adında bir şair. Fince aslından
dilimizcccviren Prof. Kemal Özüdoğ-
nj. Saarikoski. genç yaşta ölmüş. dün-
vanın bclli başlı dillerine çevrilmiş.
ûlkcsindc büyük ödüller kazanmış bir
şair. Çcviri Düzlem Yayınlan'nda ba-
slmış.
Gerçekten ne oluyor
Seni seviyonım
yabancı bir iilkevi sever gibi
kayatıkları ve köprüyü sever gibi
KSIZ bir akşam gibi kitapların
kokusu sinmiş
bu diinyada sana yürüyorum
gökkubbenin altında
arasında iki rşığın
düşüncem seni giyinmiş
Arkasından büyük bir kitap. Erdal
Alova'nın dcrlcdiği "Türkiye'den ve
Dünyadan Aşk ve Erotizm Şiirleri
Antolojisi'" adlı bir kitap aldı içine be-
ni, sarmaş dolaş olduk. Sosyal Yayın-
lar arasında basılan bu derlemede
kimleryok ki! Süleyman Peygamber'-
dcn Karadeniz türküsü Zclife'yc dcğin
bir şiir hazincsi. Biz Hayyam'ın bir
Rubai'si ilc başlayalım:
Dün gece usul boylu sevgilim >e ben
Bir kıyıda gül rengi şarap içerken
Sedefli bir kabuk açıldı karşımızda
Sabah müjdecisi çıkı\erdi içinden
(Sabahattin Eyuboğlu)
Juan Ramon Jimenez. çağdaş İs-
panyol şiirini önemli ölçüde etkileyen
bir Ispanyol şairi. Eray Canberk'in çe-
vinsinden bir şiirini sunuyorum:
Gece İlâhisi
Bir yıldız ve bir damla gözyaşım
Değdiler birbirlerine ve birden
Bir tek damla olduiar
Tek bir yıldız.
Kör oiup kaldım scvda ile
Ve sevda ile kör olup kaldı gökyüzü
Bütün evrendi -ne fazla ne eksik-
Yıldızın kaygısı, gözy aşının ışığı.
c.e. cummings (büyük harf kullan-
maz) Amerikan şiirinin en özgün ve en
güç çevrilir şairlerinden biridir. Onu.
dilimizde. şiir ve çeviri deneyimi ile
haklı bir üneermiş olan CevatÇapan'-
ın kaleminden okumak çok keyif veri-
ci:
Hiç Gitmediğim Bir Yerde
Hiç gitmediğim bir yerde, sevinçle öte-
sinde
her rürlü j aşantımın, kendi sessizliği ve
gözkrimin
en ince krmıltısında birşey var içime gö-
men beni,
bir şey dokunamayacağım kadar bana
yakın
kolayca açar beni en ürkek bir bakışın
parmaklar gibi kapamış olsam bile ken-
dimi.
sen hep yaprak yaprak açarsın beni, ba-
harın
(dokunup ustaca, gizlice) açışı gibi ilk
giiltimi
ya da beni kapatmaksa istediğîn, ben
nayatım kapanırız güzelce, birden
karın her yere özenle inişini
düşleyen yüreğince şu çiçeğim;
duyduğum hiçbir şe.v bu ülkede
erişemez giicüne sonsu/ inceliğinin;
renkleriyle \ apısının beni bağlayan,
öldüren, hiç durmadan, her nefeste
(bilmiyonım nedir bu sende olan. bu ka-
payan ve açan,
yal'nız anlıyor içimde bir şey
gözlerinin sesini güllerden derin olan)
kimsenin yok, yağmurun bile böyle
küçük elleri
Samih Rifaı. Rene Char'dan ne gü-
zel şiirler çevirmiş. nc güzel çevirmiş...
Rene Char çağdaş Fransız şiirinin bü-
yük ustalanndan bin. İkinci Dünya
Savaşfnda. direniş örgüılerinde
önemli görevler aldı. 1930"da Gerçe-
küstücü akıma katıidı.
Sepetçinin Kadını
Seviyordum seni. Seviyordum fırtına-
nın kınştırdığı bir pınara benzeyen yii-
zünü, öpüşünü saran beyliğinin armala-
nnı. Kimileri yusyuvarlak bir düşgücü-
ne sığınır. Banaysa gitmek yeter.
Lmutsuzluktan getirdiğin sepet öylesi-
ne küçüktü ki sevgilim. incecik söğut
dallanyla örebildik onu.
Octavio Paz. iki yıl önce Nobel ödü-
lünü kazanmış olan Meksikalı şair ve
denemeci. Şiirlerinin vedenemelerinin
çoğu dilimize çevrildi, büyük ilgi gör-
dü. Onun küçük bir şiirini Ülkü Ta-
mer'in çevirisinden okuyacaksınız.
Son Sabah
Sınıra kadar uzanmış şimdi
Ormanda yitip giden saçlann,
Ayaklann benim ayaklanmda.
Geceden bile büyüksün uyurken
Ama bir odaya düşler de sığar.
Ufacık bir çoğalmayla nasıl çoğalıyo-
ruz!
Bir taksi geçiyor dışardan
Hayaletler doldurmuş içine.
Akan, durmadan akan ırmak
Dönüş yolculuğuna başlamış bile
Yann bir başka gün mü olacak?
Ve beni sarhoş eden bir Divan bey-
ti... 16. Yüzyıl şairimiz NevTden. Din-
dışı gazelleriyle büyük üne ulaşmış,
örnek tuıulmuş bir şair.
Dün gece sohbetimiz yâr ile rindâne idi
Sager idi ben idim şem idi pervane idi
ARADABIR
ÇEMALPTEKİN
İstanbul Barosu Avukatlarından
IGMapüapOlmasın...
Şehzadebaşı'nda, Vezneciler'i Süleymaniye'ye bağ-
layan bircadde vardır: 16 Mart Şehitleri Caddesi. Birta-
rihtir bu isim. Istanbul'un işgalini anlatır; bağımsızlık uğ-
runa al kanlara boyananları, vurulup şehit düşenleri an-
laör... 16 MartŞehitleri'dironlar...
"1920nin 16 Martı 1 Bozdoğan Kemeri'nde I Kurşuna
dizdi kafir ikimizi I Ahmet oğlu Nasuh arkadaşımın adı I
Reşadiyeli Veli oğlu Mehmetbenimkisi.
1920'nin 16 Mart sabahı I Karakolun karşısında I Bı-
rakmadım elimden silahı I Yere serdim İki Ingilizi I Se-
nin ırzını kurtardım İstanbul'um I Sana can feda çakır
gözlü gülüm.
Kuva-yı Milliye Destanı'nda, istanbul'un işgalini ve 16
Mart şehitlerini böyle anlatır Nazım Hikmet
Esir düşse de teslim olmayan Istanbul'un, 16 Mart Şe-
hitleri'nin hikayesidir bu... işgalcilerin. Şehzadebaşı'-
ndaki 10. KafkasTümeni'neyaptıkları baskında, oracık-
ta şehit düşen vatan evlatlarmın hikayesidir antatılan...
Yıl 1920'dir.
Hikaye burada bitmez... Yıl, bu kez 1978'dir: Yine mar-
tın 16'sı; yjne istanbul, Bozdoğan Kemeri'nin yanıbaşı...
Bir başka işgali yaşıyor canım İstanbul. Bu kez boz bir
kurt kılığına girmiş, uluyor kafir. Ve.. martın kışa dönük
yüzü...
Üniversitenin Beyazıt Meydanı'na bakan cümle kapı-
sı.. Dersten çıkıyor|aç... Hykuk ye. Iktisat'ın öğrencileri^
Aydınlıkyüzlefi...',^-/ V««*i * --•> -
Ansızın, havada ıslık çaiarak, bir yılan gibi geldi ÖIÜ(TK
"Bomba!" diye bağırabilmiştı ancak birisi. Zaman o an
durdu sanki; öyle, boşlukta asılı kaldı her şey. Sonra,
gümbür gümbür bir gök görültüsü sağır etti kulakları.
Ecelsiz geldi ölüm. Parçalandı, savruldu genç bedenler;
savruldu ders kitapları. Kanlı et parçaları uçuştu hava-
da. Sonra, otomatik sılahların takırtısı duyuldu birsüre...
Sonra her şey sustu. Yedi karanfil düştü toprağa. Al kan-
lara boyandı Beyazıt Meydanı... Gökyüzü boşandı, bo-
şanacaktı...
16 mart, iki karanlık dönemin takvim yapraklarında
kesiştiği gün değildir yalnızca. 16 mart günü kesişen, 16
Mart şehitlerinin kaderidir. Bir ulusun alınyazısıdır o
gün kesişen belki de, kim bilir?
Bu, "makus talihini" yenmeye çalısan bir ulusun hika-
yesidir. Ve... devam eden; 16 Mart Şehitlerinin hikayesi-
dir...
Bu kez yıl 1978'dir. Bu kez saldıranlar, kimfiği belirsiz
(!) karanlıkgüçlerdir. "Faili meçhul" diye geçerlerzapta.
Faili meşhurdur oysa: Emperyalizm. Bu kez maskeli su-
ratıyla, bu kez sinsice sızmıştır vatan toprağına...
Ve... toprağa düşen o karanfiller haykırdılar bir ağız-
dan:
"Bağımsızlık Mustafa Kemal'den armağandı bize.
Emperyalizmin ahtapot kollanna teslim edilen ülkemi-
zin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. Mezar taşla-
nmıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle,
başlanmızı ezmek, kanlanmızı emmek istediler. Ameri-
kan üsleri kaldınlsın dedik, sokak ortasında sorgusuz
sualsiz vurdular.
Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım,
unutma bizi..." (Sesleniş - U.Mumcu)
1920deşehitdüşenlerin kanları yerdekalmadı: Mus-
tafa Kemal önderliğirvdeki Kuvayı Milliye Ordusu'nun
yanıtı, bir tokat gibi emperyalizmin suratında patladı. Iş-
galciler "geldikleri gibi gitmişlerdi."
1978 Martı'nda şehit düşenlerin kanları ise hala silin-
medi. Ne acıdır ki, Cumhuriyet tarihimizin neredeyse
tüm demokrasi şehitlerinin kanları da hala yerli yerinde-
dir.
OKURLARDAN
Insanlık öldü mü?Sayın Cumhuriyet Gazetesi'ne
Size yazmış olduğum yaanın kabul edilmesi dilegiyle size yolluyorum.
Belki kabul etmezsinizama yınede yolluyorum (yaşım: 11).
Biliyorsunuz ki belediyenin açtığı karton, kağıt ve
gazetelerin ayn. cam ve pet şişelerin ayn atıldığı kumbaralar
var. Ama bunlara dikkat eden yok.
Bunlann içine gereken şeylerin değil de meyva koçanlanru,
.yiyecek artıklannı ve beazer şeyleri atmışlar.
Aynca içineyalnızca cam atılan kumbaralar var. Bunlann
üzerinde de, 'Bu camlann geliri Darülacezeye bırakılacaktır'
diye bir yazı var. Acaba bu camlann gelirinin hepsi
Darülacezeye mi gidiyor, yoksa bu gelirin bir kısmı
belediyeyemi bırakılıyor?
Ama, kimsenin ne bu kumbaralara ne de bu olaylara dikkat
ettiğini sanmıyorum.
Pınar İlkiz
Erbakan'aaak mektup
Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan, bir
konuşmasında şöyle demiş: "Bu memlekette birtakım
radikaller. her toplumda karşımıza çıkıyor ve 'Efendim bu
yasalarla bu işler halledilmez, bunlar hilekârlardır. Bu işleri
silahla yapacağız" diyorlar. Onlan teskin etmek, yasal
yollara götürmek için sizin yüzünüzden bizim canımız
çıkıyor."
Şimdi Sayın Erbakan'a soruyorum; karşınıza çıkan bu
insanlan nasıl yola getinyorsunuz. Onlann kulaklanndan
tutup "Hıımm bu yaptığınızcaiz değildir bırakın bakayım o
silahlan" mı diyorsunuz.
KAHRAMAN TAZEOĞLU
TART1ŞMA
Istanbul'u kurtarabilecek miyiz?
oğazlar
Bölgesi'nden
(İstanbul
Boğazı-Marmara
Denizi-Çanakkale
Boğazı)transit
gecen gemilerin sayısında ve
özellikle boyutlanndaki
artışlar, bölgede deniz kazası
olasılığını arttırmaktadır: geciş
yapan gemilerin
boyutlanndaki artışlara paralel
olarak "doğalgaz" gibi -dökme
halde ve büyük miktarlarda-
patlama tehlikesi olan yükler
taşınması, olası kazalann
sonuçlannı da ürkütücü
kılmaktadır. 1979yılında
Ahırkapı-Kadıköy arasında
çatışan "Independentza"
tankerinin yarattığı tehlike ile
1991 yılında Boğaziçfnde
çarpışarak batan canlı hayvan
yüklü"Rabunion 18"inçevre
kirlenmesi yönünden yarattığı
tehlike. bu ürkütücü sonuçlann
göstergeleridir.
Son günlerde Azerbaycan,
Kazakistan ve Türkmenistan
petrol ve doğalgazı ile ilgili
taşanlann, Boğazlar Bölgesi
üzerindeki yansımalan
düşûndürücüdür. Eğer, anilân
ülkelerin petrolü ve doğalgazı
boru hatüyla Karadeniz
kıyısına indirilerek oradan
gemilerle Akdeniz'e
ulaştınlırsa, Boğazlar
Bölgesi'nden geçişler bundan
ne oranda etkilenir? Bu
sorunun yanıtım bulajrilmek
için olabildiğince yalın bir
hesapyapahm.
Taşınacak petrol ve doğalgaz
yıldayaklaşık olarak 100.000
' (THE INDEPENDENT)
detveyt tonluk 900 tankerin
Boğazlar Bölgesi'nden
geçmesini gerektirecektır.
Daha küçük gemilerle taşıma
-örneğin 20-30 bin detveyt
tonluk gemilerle taşıma-
maliyetleri çok arttıracağından,
taşımalann yaklaşık 100 bin
detveyt tonluk gemilerle
yapılması zorunludur.
Son yıllarda, yılda sadece 8-10
tane 100.000 detveyti aşan
geminin Boğazlar Bölgesi'nden
geçtiği gözönünde tutulursa,
artışın yüz kat gibi olağanüstü
bir artış şeklinde gerçekleşecegi
görülür.
Boğazlar Bölgesi'nin deniz
trafıği yönünden en riskli
kesimi Boğaziçi'dir;
Boğaziçi'ndede:
• Daroluşu;
9 Dönüş gerektirmesi;
• Akıntıetkısi
nedeniyleen tehlikeli kesim
Arnavutköy-Kanlıca-Bebek-
Anadoluhisan dolaylandır.
Özellikle Kanlıca yakınlannda
gemilerin karşılaşmamalan
için, 100 bin detveyt tondan
büyük gemilerin gecmesi
gerektiğinde. İstanbul
Boğazj'ndan gecişlerin 2-3 saat
için durdurulması kaçınılmaz
olmakta ve bu uygulama birkaç
yıldırsürmektedir. Boyu 170
metre kadar olan bir geminin
Boğaziçi'nde seyrederken
yapmak zorunda kalacağı
dönüş (rota değiştirme)
manevralan incelenirse. geçişin
karaya oturtnadan
gerçekleştirilmesinin bile
büyük bir beceri gerektirdiği
görülür; böyle bir geminin
Kanlıca dolaylannda benzeri
bir gemi ile karşılaşması
durumunda ıse çarpışma
neredeyse '"kaçınılmaz"dır.
Taşımayı yapacak gemilerin
boş olarak geçişleri de
Boşanma tarüşmaları
B
oşanma da> asının
reddinden sonra
ücyılayrıyasayan
eşlerden birinin
açtığı boşanma
davası, şimdiki
yasal düzenlemeye göre kabul
ediliyor. SH P Çorum
Viillervekili Cemal Şahin, bu
sürenin bir yıla indirilmesi için
yasa önerisi veriyor. Hemen ad
takılıyor: Kolay boşanma
j asası.' Ya da oîay, hemen
kadın-erkek ka\gasına
dönüştürülüp, kadınların
ezildiğinden soz ediliyor. Bu
yasa. kolay boşanma yasası
filan değildir. Önce btinu
saptayalım. kadın hakları ile de
ilgisi yoktur. Evliliği, bir sosyal
güvenlik kurumu ve kocayı da
para makinesi olarak kabul
etmek, kadınlık onuru ile
bağdaşırmı?
Kadınlık gururu, evliliği, bir
sosyal güvenlik kurumu ve
kocayı da para makinesi olarak
görmeyi kaldırıyorsa, sorun
yoktur. Kırsal kesimdeki
kadının, kocasına ekonomik
yönden bağımlı olduğu, bu
yasayla kadının sokağa
atılacağı da abartılmışsavlardır.
Boşanma da> aları ile ilgili
istatistiklere bakılırsa, bu
a'jartrna görülebilir. Kaldı ki
ülkenin genel gelişmişlik.
kalkınmışlık düzeyini
> ükseltmeyle, makro planda
çöziilebilecek sorunlar
boşanmayı güçleştirerek mi
çözüleçektir?
Temelinden çökmüş, köklü
olarak sarsılmtş bir e\ liliği,
yasayla ayakta tutmanın. ne
toplum, ne de bireyler yönünden
yararı yoktur. Ya da nasıl olsa
gerçekleşecek bir boşanmayı,
bir yıl yerine, üç yıl sonrava
bırakmanın anlamı nedir? Bu
rutum. mutsuz insanlan
çoğaltmaktan başka şeye
yaramaz. Münferitörnekleri
genelleşrirmek, doğru değildir.
Bir yıllık ayrılık süresinde,
kocanın. nafaka >ermemek için
önlemler alacağını, üç yıllık
ayrılık süresinde ise kendisini
toparla> abileceği öne süriilüyor.
Hakim. nafakayı resmi
kayıtlara (örneğin, bordroya),
geçim koşullarına, yaşam deneyi
kurallarına, gerekir ve koşulları
varsa bilirkişi incelemesine göre
saptar. Bu konuda ne önlem
alınabilir ki?
Şunu anlamıyorum: Kendisini
istemeyen. se» meyen. say gı
duymayan kocasma sımsıkı
sarılan kadın, acaba kadınlık
gururunu ayaklar altına almıvor
mu? Sayın İmren Aykut, eski
1993 Ahmet YeseviYılı
B
uyılın Ahmci
Yescvi yılı olarak
bcnımsenmesi.
bcrabcrindc
önemli sorularve
sorunlar
getirmektedir.
Sorulann yanıtlandınlması.
sorunlann iscçözümlcnmesi
gcrckmcklcdir.
Ahmcl Yescvi'nin birTürk
olması önemli değildir; çünkü
Yescvi bir şerialadamıdır.
••Hikmct"adını vcrdiği şiirlcrini
İslam dininin propagandası
amacıyla yazmıştır. Hancfılik
mezhebindendir vc
Muhammet'in sünnetınc
bağlıdır. Muhammet'in
sünnetinebağlı. Hancfilik
mezhebinden olan şerıatçı bir
insanın Türk olması nedenli
önemli? Onun Türk olmasıyla
övünenlçrırkçıyaklaşımlardan
kaçınılmalıdır.
Bu saptamalan yaptıktan
sonra Bcktaşilik'in temelini
Yesevilik'in oluşturmadığı
kendiliğınden oriaya çıkıyor.
Çünkü Bcktaşilik Sünni
olmayan bir tarikattır.
Bcktuşilik tarıkatını Ycscvilik'c
dayandıranlar nesnclliği.
bilimsclliği unutuyorlaryada
unuımak istiyorlar. Bilimscllik
gcçmişi nesncllikle ortaya
koynıaktır. Böyle
duvranmadıklan sonra
yapılanlar bilimscllik değil
Kimsenin hakkı yok!
6
Kanal'ın 1
marttan itibaren
başlattığ veher
pazartesi akşamı
_ saat 24'te yayına
•gireceğini
açıkladığı "Festival Filmleri"
kuşkusuzçok iyi bir girişim.
Ancak I. haftadan başlayarak
içimizde tereddüt ve kuşİcular
uyandı. I mart gecesi gösterime
giren film, yönetmenliğini
Fernando Solanas'ın yaptığı.
"Tangolar" ya da "El Exilio Dc
Gardel Gardel'in Sürgünü"
adlı siyasal içerikli; ama
adından da anlaşılacağı gibi
müzikal yönü ağır basan bir
fılm idi. BufilmJ985 Venedik
Festivali Özel Ödülü yanında.
1985'de Fransa'dasenenin "En
İyi Müzikal Filmi" olarak
Academia Francesa Del Disco
Ödülü. Havana 1985 Latin
America Film Festivali'nde En
İyi MüzikÖdülü. I986'da
Fransa'da En İyi Film Müziği
olarak "AltınCesar"
kazanmıştı.
Bu filmi bir Türk ckranından
seyrederken. kolayca
cözümlenebilecek çevin ve asla
çözümlenemeyecek telafTuz
hatalannıhiçdikkatealmadık.
Ancak bazı şarkılann
Fernando Solanas ve Jose Luis
Cas Tiniero De Dios
tarafından yapıldığı. ama ana
müziğinin Astor Piazzolla
tarafından yaratıldığı bu filmin
müziği ilegelişigüzel
oynandığına. gereksiz yerlerde
ve lamamen keyfı olarak bir
başka filmdcn (Tango Bar
filminden, A. Stamponenin Mi
Amigo Cholo adlı parçasi)
aktarma vecklcmeler
yapıldığınaşahit olduk. Hem
gözönünde tutulursa. her geciş
için 2 saat kapatılması halinde
taşıma 100.000 dwt'Iuk
gemilerle yapılırsa İstanbul
Boğazı'nın yılda: (1800x2 = )
3600 saat;
eğer taşıma 150.000 dwt'luk
gemilerle yapılırsa. İstanbul
Boğazı'mh yılda. (1200x2 = )
2400 saat, yani lOOgünöteki
gemilere kapatılması gerekecek
demektir. Bu. gerçekleştirilmes
-olanaksız değilse- olağanüstü
güçbirişlemdir.
Bu konuda Türkiye'nin
yaptığını basından
öğrendigımiz girişimlerin ilgili
devletler ve TMO gibi
örgütlerde, "makes"
bulduğunu ummak istiyoruz.
Montrö Sözleşmesi'nin ya da
Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin
getirdiği kurallan yorumlar ve
anlamlandınrken her ülkenin
ve örgütün apaçık gerçekleri
gözönünde tutmak zorunda
olduklannı; kimsenin göz göre
göre Türkiye'den Boğazlar
Bölgesi'nde "yıkım" anlamına
gelecek mutlak tehlikeler içeren
çözümleri benimsemesini
bekleyemeyeceğini -
düşünüyoruz.
Azerbaycan Dışişleri
Bakanı'nın 10martta yaptığı ve
"Azerbaycan petrolünün
Akdeniz'e akıtılması projesini
benimsedikleri"ni belirten
açıklaması. yukanda
belirtmeye çalışüğırruz tehlikeyi
bir ölçüde azaltan bir
gelişmedir. Ancak bununla
avunamayız.
Gündiiz Aybay
Kaptan/İstanbul
Sosyal Güvenlik ve Çalısroa
Bakanı olarak sosyal güvenlik
kavramını. benden mutlaka iyi
bilir. Evli kadının sosyal
güvenlik sorunu, kağıt üzerinde
kalanevliliklerlemi
çözüleçektir?
Sorunun, kadın-erkek eşitliği,
kadının sömüriilmesi
bağlamında suıtulması da bir
saptırmadır.
Hasbel kader yapılan,
yürümeyen evîilik noktalanınca,
yaşam boyu nafakaya olanak
sağlandı. Peki, birkaç ay ya da
bir yıl sümtüş evlilikten sonra
erkeğin bu mahkumiyeti,
erkeğin somürülmesi değil
midir? Kadın kunıluslarınıız, bu
çifte standarta karşı ne derler?
Osman Kiper
Avukat/İstanbul
••fllmscl"liktir.
Bcktaşilik lcmel fclsefcsini
Vefaiyc tarikatından
almaktadır. "Gayri sünni" bir
tarikattır. Yesevi'lik'ten aeldiği
belirtilen Nakşibcndilikre hiç
bir ilgisi yoktur.
Olgulardcğişmezler. İnsanlann
da olgulan değişıinncyc.
siiptırmaya hakian yoklur.
AZİZMERHAN
de bir kez değil, filmin sonuna
kadar birkaç defa. Neden?
Hangı hakla? Aynca filmin en
can alıcı ve duygusal
sahnelerinden birinde, plakta
ünlü şarkıcı Roberto
Goyeneche'nin söylediği
"Solo" adlı parçanın yerine
gene aynı değiştirilmiş melodiyi
dinledik. Uluslararası ödüller
kazanmış yapıtlarla böyle alay
edercesine oynamaya sanınz
kimsenin hakkı olmamalıydı.
Saygılanmla.
Fehmi Akgün
PENCERE
Apo'nun Yazgısı
Savaş ya da terör, bir politikanın şiddet yöntemleriyle
yürütülmesi demektir.
Başlangıçta kanlı şiddet eylemleriyle işe başlayıp so-
nunda devlet kuran bir dizi politikacı. Ortadoğu'da yaşı-
yor; israilde ya da Kıbrıs Rum kesiminde "eski terörist"
ve "yenı devlet adamı "ndan geçilmiyor.
FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) de başlangıçta terörle
işe başladı; daha amacına ulaşamadı; ama, bir kazanı-
mı var: FKÖ, artık terör örgütü sayılmıyor; Filistin halkı-
nın meşrutemsilcisidir.
•
Yunanordusu, 15 Mayıs 1919da İzmir'eçıktı. Kordon-
boyu'ndaki işgalcilere tabancayla ateş eden gazeteci
Hasan Tahsin, terörist miydi?
Hayır..
Ne var ki şiddeti yeğlemişti.
Batı -en başta Amerika- uzun bir süre Kemalistleri
"eşkıya, haydut, çeteci, terörist" olarak tanımladı; Ana-
dolu halkını Istanbulda padişahın mı, yoksa Ankara'da
Büyük Millet Meclisi hükümetinin mi temsil edeceği ko-
nusundaki tartışmalar sürüp gitmiştir. Sonunda Türkiye
Cumhuriyeti'nin temeli, -terörle değil- bir kurtuluş sava-
şıyla atıldı; emperyalizmle savaşımda halkla birlikte
yoğrulan yönetim, devleti kurdu.
O dönemdeki dünya dengelerine oturdu bu devlet,
başka biçimde başarı kazanılamazdı. Dünya ikiyeçatla-
mıştı; Mustafa Kemal, Milli Mücadele'deSovyetler'esır-
tını dayadı. Batı11 emperyalistler, Birinci Oünya Savaşı'-
ndan yorgun çıkmışlardı; tarihte 'yıldızın parladığı an'dı.
Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri çok sağlam atılmıştır;
bu işin masada bağlanması da kolay olmadı; Lozan Ant-
laşması, Birinci Dünya Savaşı ertesinden bugüne ayak-
ta kalan tek belgedir.
•
Apo diye anılan PKK lideri Abdullah öcalan'm yürüttü-
ğü siyaset silahlıydı
Silahlı eylemle işe başlayan örgütün bir halkın temsil-
cisi olarak onaylanması için iki koşul var: Gerçekten
halkın desteğini sağlaması ve silahının gücünü kanıtla-
ması. PKK iki koşulu da sağlayamadı; Batı, PKK'ya des-
tek vermeye gönüllüydü; gerçekler ağır bastı?
Nedir o gerçekler?
PKK ya da Apo, Marksist-Leninist olduğunu ileri sürü-
yor. Oysa 1989da Sovyetler dağıldı; Ortadoğu'da güç
dengesi değişti. ABD ve Batı Avrüpa, "Türkiye'yi böl-
mek" gibi bir rizikolu girişimi bir noktaya kadar kullana-
bilir. Ankara'yı köşeye sıkıştırmak için PKK'yı destekle-
mek oyunu, meyvesini de verdi; Kuzey Irak'ta Kürt
federe devletinin çekirdeği kuruldu; Vaşington'un elinin
altında Saddam'a karşı petrol vahasında kullanabilece-
ği bir Kürt gücü bulunuyor.
Artık Apo'ya gerek var mı?
Ankara, Barzani'ye yaklaşarak Kuzey Irak'ta Kürt fe-
dere devletine göz yumunca, Apo ortalıkta kaldı, Va-
şington'un da istediği uzlaşma gerçekleşti; Türk Silahlı
Kuvvetleri, Kuzey Irak'taki harekâtla PKK'ya darbeyi
vurdu; Anadolu'nun Güneydoğusu'nda Hizbullah ortaya
çıktı; terörün yeraltı kolları birbirine dolandı.
Apo'nun Talabani gözetiminde ve arabuluculuğunda
barış aramasmın anlamı açık değil mi?
•
21'inci yüzyıla doğru hızla değişen dünyanın dengele-
rini kavramak kolay değil. Anadolu halkı, emek-serma-
ye çelişkisinde anlamını bulan bir demokrasiye yönel-
mek yerine etnik çelişkilerin kanlı kavgasını yeğler mi?
Barışçıl bütün yollar zorlanmadan savaşı yeğlemek ça-
ğımızayakışır mı?
Apo, TC ile masaya oturmak istiyor.
Bir masaya karşılıklı oturmak, devletler hukukunda
eşitlenmek anlamına gelir.
Talabani'nin yedeğinde basın toplantısı yaparak bu
amaca ulaşmak olanağı var mı? Apo, öyle görünüyor ki
gerçekleri değerlendirmede eksik kalıyor. Ocalan'ın ön-
ce iki körfez arasında yaşadığının bilincine varması ge-
rekiyor; bunlardan birincisi Basra Körfezi, ikincisi isken-
derun Körfezi..
Ikisinede petrol akıyor; ikincisineyakındaOrta Asya-
nın petrolü de akacak. "
Siyasal Yaşamından Kesitlerle
NÂZBVTIN DAVALARI
Atilla Coşkun
/^f~\fy~) f^\ Nuaıosmari>«Cod.
V^CTI I If i 3
Vöyınevı ^ ^
Kordeşler Hon 3 / 3
Td: 52717 41 • Faks: 526 97 42
50.000 lira (KDV içinde)
İLAN
BOĞAZLIYAN SULH HUKUK
MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN
Dosya No: 1992/136 Esas
Davaa Kadriye Döğenci vekili tarafından, davalılar Fatma, Sahure,
Ahmet, ömcr, Selim, Himmet, Besat ve Döndü Ayyıldız aleyhine
mahkememize av'ılan verasetin iptali davası nedeniyle,
Davalılardan Besat A>yıldız adına çıkarılan dava dılekçesi ve du-
ruşma gunüne havi teblıgatlar davalıya tebliğ edilememiş, zabıta ma-
rifetiyle yaptırılan tahkikatlarda da davahnın adresi tespit
edilememiştir.
Bu nedenle davalı adına ilanen dava dilekçesi özeti ve duruşma günü
ile saatinin tebliğine karar veriJnıiş ve duruşma 27.05.1993 günü sa-
at 9.00'a bırakılraıştır.
Yukanda yazılı gün ve saatte adı geçen davahnın veya temsilcisi-
nin belirtilen günde mahkememizde hazır bulunması, aksi takdirde
yargılamanın yokluklannda yapıljp devam edilecegi HUMK'nun 509
ve 510. maddeleri gereğince duruşma günü ve saati ile dava dilekçesi
özeti yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
Basın: 46744
İLAN
RİZE SULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Dosya No: 1992/211
Davacılar Güngör Gevez ve arkadaslan vekili Av. Recep Ali Kaya
tarafından davalılar Mehmet Hacıoğlu ve 19 arkadaşı aleyhine mah-
kememizde açılan taksim ve izalei şuyuu davasının mahkememizde
yapılan yargılaması sırasında verilen ara kararı gereğince;
Davalılardan Gülsüm Kısal'ın tüm aramalara rağmen bulunama-
dığı, hakkında yaptırılan zabıta araştırmasında da adresi meçhul ol-
duğu bildirildiğinden hakkındaki tebligatın Basın Ilan Kurumu
aracılığı ile yapılmasına karar verilmiştir.
Davacılar vekili tarafından Rize Portakalhk Mahallesi'nde kain
1218 ada 28 parsel, aynı ada 22 ve 30 parseller ile Islampaşa Mahal-
lesi'nde kain 973 ada 1 parsel, 983 ada 1 parsel ve 980 ada 6 parsel
sayılı taşmmazlar hissedarlar arasında nzai laksim ediJemediğinden
mahkemece taksim edilmelerine, taksimleri mümkün olmadığı tak-
dirde salışları suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmesini ta-
lep etmiş olmakla;
Davalı Gülsüm Kısal'ın duruşmanın atılı bulunduğu 31.3.1993 günü
saat 10.50'de Rize Sulh Hukuk Mahkemesi salonunda hazır bulun-
ması veya kendisini bir vekille temsil etlirmesi aksi halde dunışma-
ların bundan böyle gıyabında yapılacağı ve karar verileceği dava
dilekçesi ve davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
Basın: 46767