27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19MART1993CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 Tkeodorakis Kültür EısOtüsü • vTİNA(AA)-Yunanlıünlümüzısyen Mkis Theodorakisin adına Lûcsemburg'da uluslararası bir kültür entitüsü kurulacağı bildirildi. Lücsemburg Başbakanı ve Kültür B<ı(anı Jacques Sander, Theodorakis'e göiderdiği mektupta. enstıtününü ünlü betecinin "0. y aşgünü olan 29 Temmuz 19^5'teaçılmasını önerdi. 1995 yılında Liksemburg.'A\rupa kültür merkezi' olirak çcşitli sanat faaliyetlerine sahne olicak. Theodorakıs kısa bır süre önce mızîkledaha yakından ılgılenebilmek aiTacı\lamillet\ckilliğındenaynlarak Yınan Devlet Televız) onu"nda müzik dir;ktöaı olarak çalışmaya başlamışü. TTSGenelKurulu •ESTANBLL (ANKA) -Turkıye YazarlarSendıkası (TYS) Genel Kurulu. 20Tiart cumartesı günü Gazeteciler Coniyetı Burhan Felek Konferans Saonu'nda toplanacak. TYS"den ya?ılanaçıklamaya göre genel kurula tün siyası partı ba.şkanlannın yanı sıra Kütiir Bakanı ve Islanbul Büyükşehir Bcediye Başkdnfnın da konu'k olarak kaulması beklenen Genel Kurul'da tüzük depşiklıği önerileri karara bağlanacak ve yo.iet.im vedenetim kurullan için seçım yapılacak. Omer Şerif Briç Festivali'nde • Kültür Sen isi - C nlü oyuncu ve briç ustası Ömer Şerif. 'Briç Dünyası" dergisince Marmans'te düzenlenecck " 1. Uluslararası Bnç Fesıtvali"ne katılacak. 25-30 nisan tarihleri arasında gerçekleşecck turnuvaya. dünya şampiyonu İtalyan Belladonna Forquet. Fransız Levy Moulel ve ba>an dünya şampiyonu Amerikalı Mc Callum gibi isimlerin de katilacağı bildirildi. Otello, yeniden İDOB'da • Kültür Servisi - İstanbul Dev let Opera ve Balesi. 1988-89 sezonunda sahnelediği ve büyük ılgı ile izlenen G. Verdi"nin •'Otello",operası,m/20 martta tckrar repertuârina katiyor. Shâkespeare'm aynı adlı \ apıtından opera metnini A. Boito'nun yazdığı opera orijinal dilinde yonımlanacak. Orkestrayı Renato Pulumbo yönetecek. Otello'yu Aydın Gün sahneye koydu. dekor ve kostümünü OsmanŞengezerhazırladı. Koroyu Gökçen Kora> çalışlırdı. koregrafi Geyvan Mc Millen'a, ışık düzeni ıse Ertekin Kulan a an. 20 mart cumartesi 15.30"dasunulma>abaşlanacakolan Otello'da Erol Lras, Zehra ^ ıldız. Mesut İktu, ErkanTezcan, Leonidas Asteris. Necdet Pınazlıoğlu. Ali İhsan Onat, Jaklin Çarkçne Kurtuluşu Demirperçin rol alacaklar. 'Gnup BiP'den pop-caz • Kültür Servisi - Ece Berker (solist), Andrey Krokhalev (tenorsaksofon ve pi\ano)\e Yuri Ryadchenko'dan (kontrabas) oluşan "Grup Bir". her hafta çarşamba, cuma ve cumartesi günlen 18.30-21.30 arasında. The Marmara İstanbul Merhaba Bar'da klasik ve pop-caz'dan öraekler sunacak. Öte yandan 22 mart pazartesi günü Opera Kondoru'nda. Ayhan Ilter ve Orhan Kızılkaya'nın"Dostluk 1993" başlı kh sergisi açı lacak. Sergi 4 nısana dek sürecek. 'İletim Gazetesi'nden yarışma • Kültür Servisi - İstanbul Üniversitesi İletışım FaküHesi'nın uygulama gazetesi "İletim"'. İ.Ü. öğrencilerinin katılabileceği şiir, öykü ve makale yanşması düzenliyor. Son başv uru tarihi 16 nisan olan yanşmanın ödül töreni 3 mayısta yapılacak. Seçici kurulu. Prof. Tayfun Akgüner. Prof. Nükhet Güz, Doğan Hızlan. Hilmi Yavuz. Doç. Durali Yılmaz"dan oluşan yanşmada her dalın bırincisine 20"lik. ikincısinc 15"lik. üçüncüsüne 10'luk kıtapseti armağan edılecek. (Adres İ.Ü. İletışim Fakültesi FakülteSekreterlıği Beyazıt-İstanbul Tel: 512 52 57) 'BirGünDeniz' • Kültür Servisi -68'len ve Deniz Gcnniş'i konu alan. Mehmet Esjtoğlu'nun >azdığı veyönettıği "Bır Güı Denız" adh oyun, Kccamustafapaşa ABT Kültür Mcrkezi'nde sarneleniyor. Geçen yıl Almanya, İsvçre. Fransa, İngiltere ve A."\usturya'da sahnelcnen oyunun dckor ve costümü Ali Özgüley. maklan Cem Yalın. dans düzeni Mtzhım Çimen, müzıklcri ErhanŞaka tanfından hazırlandı. Kıza Tiyatrosu •Cültür Servisi - Yaklaşık beş ay önce kırulan "Koza Tiyıarosu" Kadıköy Hdk Eğitim Merkezi'ndegösterilerinı südürüyor. 20 kişilik kadroya sahipolan ti }ilro. Kandemir Konduk'un "İnsanlığın Lijumu Yok" adlı oyununu hersalı sı_Lu\or. KadirGültekin'in yönet'Jği OAinda Reyhan Kızılkaya, ZeynepTaner, KTdirGültekin, Arzu Ercan,Cem CTaıyurt, Hakan Akar ve Gülşah Öner rol aîror Collard'm fılmi Cesar ödülünü aldı, Fransa'da AIDS'i Önleme Bilgilendinne Merkezi senaryo yanşması açtı Film sektörü AIDS viriisünü keşfettiKültür Senisi - Film sektörü, AIDS vi- riisünü keşfetti. Hollyvvood dünyası, 'Geceyansı Eksp- resi'nin (Midnight E\press) başrol oyun- cusu Brad Davis'în AIDS'ten ölmesi ile bir kez daha sarsıntı geçirdi. V ıllar süren ilgisiz- lik ve boşvermişliğinden uyanan dünva film sektörûnün, 1993-94 sezonu fimlerinde AIDS'i yeni bir ürün olarak kullanması bek- leniyor. Bu konuda ilk örnekler almmaya basjandı bile... Jonathan Demme'in yönettıği "Phila- delphia' fılminde AIDS'e yakalanan bır avukatın hikayesi anlaülıyor. Filmde avu- katı Tom Hanks canlandınyor. Aiîe Değer- leri (Family Values) adlı filrnde ise bin ho- moseksüel olan iki arkadaşın öyküsünden yola çıkılmış. Fransa'da ise AIDS, sanat hayatına ilk kez edebiyatla girdi. Bu konudaki ilk çarpıcı örnek Guibert'den geldi. Okuyu- cunun yüzünde adeta bir tokat gıbi patla- yan 'Hayatımı Kurtaramayan Arkadaşnna' ülkede tüm dikkatlcri üzenne çekmişti. Sınemada ilk ciddi örnek ıse 1987 yapımı Paul VecchiaH'nın "Hala'sından sonra Cyrill Collard'ın bir mılyondan fazla seyir- ci çeken Vahşi Geceler'ı (Les Nuıts Fauves) oldu. 18. Cesar ödüllennde En İyi Film Ödülü. geçen günlerde 35 yaşında ÂIDS'ten ölen Fransız yapımcı Cyrill Collard'ın 'Vahşi Geceler' filmine verildı. "Vahşi Geceler', çağımızın vebas\ olarak nitelendirilen AIDS hastalığjnın pençesin- den kurtulamayarak ölen Collard'ın ilk fil- miydi.Oldukça duygusal geçen Cesar ödülleri töreni gecesinde, artık kalıplaşmış olan "Sanat. yaşamı ölümsüz kılar" deyişi bır kez daha doğrulandı. 'Vahşi Geceler' filminin yönetmeni. yazan ve aynı zaman- • Aİt)S, sanat yaşamına ilk kez edebiyatla girdi Fransa'da. Sinemada ilk ciddi ömek Vecchiali'nin 'Hala' sından sonra Cyrill Collard'ın bir milyondan fazla seyirci toplayan 'Vahşi Geceler ' filmi oldu.Cesar ödülünü alan film, gençlik üzerinde büyük etki y aptı. • François Margolin'in, ölümcül yalanlarla AIDS'e yakalananlann öyküsün- den yola çıkarak gerçekleş- tirdiği 'Yalan' filmdeNat- halie Baye ve Didier Sandre oynuyorlar. da başrol oyuncusu Cyrill Collard, törende çalışma arkadaşlan tarafından saygıyla anılarak çalışma enerjisi, özgürlük duygu- su ve korkusuzluğuyla ö%üldü. İlk olarak 1986 yılında AIDS'e yol açan HIV viriisünü kaptığını keşfeden Collard'- ın eleşürmenierden ve halktan olumlu tep- kiler alan fılmı, yaşamı ile benzerlikler taşı- yor. Collard'ın dört yıl önce basılan aynı adlı romarundan uyarladığı fılminde; hızlı yaşayan, önüne gelenle yatan Parisli bi- seksüel Jean'ın öyküsü anlatıhyor. İntiha- ra kadar varan bir romantizm ve biseksüa- litenin anlatıldığı bu film, o gûne kadar hiç- bir AIDS"le mücadele örgütünün başara- madığı oranda, özellikle gençlik üzerinde etki yaptı. Filmde Jean'ın aşık olduğu 17 yaşındaki kızj canlandıran Collard'ın rol arkadaşı Romane Bohringer. törende yönetmene yapüğı konuşmasında "Filmin bana güç verdi, hayat verdi. Umanm ki sen de orada bir kamera ve bir sürü negatif bulabilirsin" dedi. Filmin çekimlerine başlandığı sırada hasta olan ama iyi görünen Collard'ın, di- ğer ünlü sanatçılar gibi (Freddie Mercury. Rudolf Nureyev) hastahğını kamuoyun- dan hiç saklamadığı. aksine filmiylc açıkça ortaya koyduğu belirtiliyor. AIDS konusunu inceleyen bütün araştı- rmaalann karşısına çıkan bir olgu olarak 'Yalan' 37 yaşındaki yönetmen François Margolin'in ilk filminin hem konusunu hem de adını oluşturdu. Hastalığın bu- laşüğı kadınlann oranı son 8 senede yüzde sekizden yüzde onalüya çıkü. İşte çiftler arasında söylenmeyen gizli heteroseksüel, homoseksüel ilişkilerin getirdıği ölümcül yalanlar, AIDS virüsüne yakalananlann orarunın da artmasına neden oluyor. Margolin'in Mensonge (Yalan) fılminde on yıllık evli, tek çocuklu gazeteci bir çiftin hikayesi anlaülıyor. Her şey Noel öncesi Emma'nın (Nathalie Baye) yapürdığı tahlil sonuçlannı okumasıyla değişecektir. Ha- mile olduğuna sevinemeden AIDS virüsu taşıdığıru öğrenen Emma; bu beklenmedik gehşme karşısmda yıkık, eşi Charles'ın (Di- dier Sandre) Ermenistan'da görevde ol- ması nedeniyle yalnızdır. Ne yapacağıru bi- lemez. O güne kadar ne uyuşturucu kul- lanmış ne de Charlesa sadakatsizlık etmiş- tir. Charles'ın geçmişte kendisinden bir şeyler saklayabileceğinden hareketle onun arkadaş çevresini araştırmaya başlar. Bul- duğu bir defterdeki adres onu homoseksü- ellerin gittiği bir bara götürecektir: Char- les, biseksüeldir. Filmin senaryosunu yazan Didier Saa- da, aynı zamanda AIDS'li hastalann teda- vi gördüğü St. Louis Hastanesi'nin psiki- yatristidir. Başrollerde Didier Sandre ve Nathalie Baye oldukça etkileyici oyuncu- luk çıkartıyorlar. Bu arada Sandre'dan önce bu rol için kendilerine teklif götürülen birçok aktör ret cevabı vermişti. Yönet- men Margolin ise bu ilk filminden önce uzun yıllar Raymond Depardon'nun asis- tanlığmı yapmıştı. Bu arada Fransa'da bulunan 'AIDS'İ. önleme Bilgilendime Merkezi' Fransa'da 31 mayısa kadar sürecek bir senaryo ya-ı nşması açtı. Gelmesi planlanan 3.000 se- naryodan en iyi 30 tanesi televizyonlarda spot fılmi olarak gösterilecek. Yalan fil- minin senarisü Didier Saada'nın dediğj. gibi insanlık daha önce hıç rastlamadığı kadar akıllı bir virüsle karşı karşı>a. İşte böyle bır ortamda film sektörü de yavaş/ yavaş AIDS'i keşfetmeye başladı. Önü- müzdeki günlerde daha bırçok filnın Mar- golin'in Yalan'ını ızleyeceği şimdiden söy- lenebilır. Resmi tarihe güvensizliği artan sinema seyircisinin biyografık filmlere ilgisi artıyor Beyazperdenin gerçeğî ve saygmlığıKühür Senisi - J.F.K., Chaplin, HofTa, Malconn X fılmlerinin dünya sınemalannda arka arkaya vizyona girmesı, biyografık fılm- lerin yenilik mı yoksa bir geleneğe dönüş mü tartışmasmı da berabennde getirdi. Holl>wood"un tarihçesine baküğımızda, bu filmlerin şüphesiz yeni bir tür olduklannı söylemek çok zor görünüyor. Hollywood'un 'alün cağ dönemı' olarak kabul edilen 1927-60 yıllan arasında 300'den fazla biyog- rafık film çekildi. Her stüdyonun o yıllarda bu tip filmlere yönelmesi adeta bir zorunlu- luk olmuştu. Hatta bazı yönetmenler bu ko- nuda uzmanlaşmışlardı. Politikadsn (Gandhi, Lincobı). resme (Van Gogh, Modigliani), müzıkten (LJszt, Chopin) edebivata (George Sajıdihcmen her alanda sık sık gündeme gelen biyografık filmler, daha sonralan Arabistanlı Lavvrence örneğin- de olduğu gibi destansı kahramanlann an- latılmaya başlanmasına kadar gidecekti. Seyircinin beklentisine uygun Variety dergisınin Genel Yaym Yönetme- ni Peter Bart, biyografik filmler hakkında şunlan söylüyor: "Film saygmlığı kavramı, iyi konular ve tarihm dayanılmaz çekiciliği karşısmda her zaman daha az önem taşıyordu. Aslında ayn bir tür olmaktan çok. biyografık fılmler Hollyvvood'un kullandığı basit birer araçtı- lar. Dolayısıyla kurgu sinemasının karşı- laştığı zorlayıa örnekler oterak öyküsel anla- tımalık. romantizm, mutlu son gibi öğeler is- ter istemez biyografik filmlerde de kullanı- Imaya başlandı. Bütün bunlann sonucunda biyografik filmler Amerikan halkınm hisset- mek ya da unutmamak istediklerini yan- sıtmaya başladı. İnandıklan Amerikan rü- yasuıın gerçekleşmesı için Louis B. Mayer gibi ınsanlann yaşamöyküleri örtülü birer motivasyon oluşturuyordu." Statten Island Üniversitesi iletişim profe- sörü George Custen şunlan söylüyor "Bi- yografik sinema türünün temel formülünü, önce senarist, sonralan stüdyo patronu ola- cak olan Darryl F. Zanuck bulmuştu. Buna göre, perdeye aktanlacak tarihsel kişinin ger- çek hayatı ya da kişiliğı ne olursa olsun, film seyircinin deneyimlerine ve beklentilerine uy- gun bir şekilde anlatılmalıdır." fşte tam bu noktada tarihm önemli kişilik- leri birer sinema standır Oyunculuk ve tarihi kişilik kavramlan artık ıç ice geçmiştir. T.E. LaitTence'ın, Peter OToole'a ya da Marie Antoinette'in Norma Shearer'a ne kadar çok benzedikleri merak konusudur 1927-1960 dönemi Biyografık filmler için böylesine klasik bir anlatımı benimseyen Hollywood. zamanla seçici de olmaya başladı. Fiziksel bozukluk- lar. sapık ilişkiler, boşanma, cinsel sorunlar gibi konular bu tür filmlerde tamamıyla gö- zardı ediliyordu. İkinci Dünya Savaşı'na ka- dar sürecek dönemde seyircilerden bu türden filmlere yönelik talep, daha çok kalburüstü insanlann anlatılması yönündeydi. Bu ne- denle 1927'den 1940'a kadar üretilen toplam 22 film. kralıyet ve politıkacılann hayat hika- yelen üzenne kurulmuştu. 1927-1960 döneminde Amerika ve Avru- pa. biyografik filmlenn yoğunlaştığı yerler oldu. Bu dönemde gercekleştirilen 300 do- layındaki biyografik filmden 198'i Amerika'- da. 50 tanesi ise Fransa ve İngıltere'de ger- çekleşmıştı. Rusya'da ise sadece devrim son- rası dönemde bazı ömeklere rastlandı. RomanoofTlann ve Tchaikovsky'nın yaşam öyküleri bu dönemde beyaz perdeye ak- tanlmıştı. Üçüncü Dünya ülkeleri de az da olsa biyografik filmlere ilgi gösterdi. Destansı öğelcrin ustaca kullaruldığı On Kumandan, Kleopatra gibi örnekler seyircinin dikkatini bir hayli çekü. Yukanda da belirttiğimiz gibi temel olarak kabul edilen büyük insan ımajının sinema ek- ranlanna yansıtılması sırasında başkahra- manı kötülemeye yönelik hiçbır harekete yer YENİ BAŞLAYANLAR DAİMA GENÇ - Daniel McCormick, 1939larda deneme pilotu olarak mutlu bir ya- şam sürmekte, bir yandan da evlenme planlan yapmaktadır. Ancak bir kaza sonucunda, sev- gjlisini ka\bedince bütün dengeleri alriist olur. Gönüllû kahktığı bir fızik deneyi sonunda 50 yıllık bir uykuja dalan McCormick 1992'de uyandıgında, kurduğu >eni dostluklar \e bul- duğu bir aşk sa> esinde, zamanın kimse\i bek- lemediğini; ancak gercek aşkın sonsuz olduğu- nu görür. Ste>e Miner'ın yönettiği filmde Mel Gibson, Jamie Le Curtis. Elijah Wood, tsabel Glasser ve George Wendt oynuyorlar. (B. Emek, Ş. Kent, K. Reks, M. Mövenpick. B.74, Ç.tasŞafak) AGLATAN OYUN - Gösterildiği ülke ve festivallerde derin bir şaşkınlık \arahnts, bek- ienmedik bir başan kazanmış ve Oscar'a aday gösterilmiş olan '"Ağlatan Oyun" Neil Jor- dan'ın bir çalı^ması. Daha önce "Mona l.isa" ve "Biz Melek Değiliz" adlı filmlerini izlediği- miz Jordan bufilminde,IRA tarafından rehin yoktu. Bu amaçla seyircinin rahatsız olabile- ceği her türlü aile ilişkileri gözardı ediliyordu. öte yandan filmin ticari başansı için gerekli olan bazı prosedürlerin uygulanması da söz konusuydu. Gerek geçmişte gerekse günümüzde film yapımalan, fılmi çekilen ünlünün tanıdı- klanndan onay almayı sürdürüyorlar. Ken- dilerine 'danışman' statüsü de verilen bu ak- rabalar kimı zaman film platolannı ziyaret ederek film üzenne kamuoyunun dikkatinin çekılmesını sağlıyorlardı. Tıpkı Tbomas Edi- son'un kızının Spencer Tracj'i filmin plato- stmda »yaret «mesinde olduğu gibi. Gu- nümüzdeki d^rumun -bınjte«ls»>5}t defiştir- mişse de- pek de farklı olduğu söylenemez. George Custen'ın bu konudaki görüşleri şöy- le: "Şurası kesin ki hiç yeteneğine bakı- lmaksızın ömeğın Geraldine Chaplin'in At- tenborough'un Chaplin fılminde rol alması filmin doğruluğunun onaylanmasına yöne- liktı. Tabii bu dunım aynı zamanda çok iyi bir reklam malzemesi de oluşturuyordu. Gene Malcolm X'in dul eşi Dr. Betty Shbazz'ın Spike Lee'nin fılminde oynamasm- da da aynı şey amaçlanmış olabilir. Yalnız burada kocasınm imajının perdeye aktan- lması sırasında direkt olarak bir kontrol me- kanizması oluşturmak isteği de söz konusu olabilir." GandhTmn çekimlerinden sonra Richard Attenborough "Bir insanın hayatmı tüm ger- cekleri de bır filme aktaramazsmız" diyordu. Peter Bart ise bu konudaki eleştirilerini Chaplin filmı özelinde Attenborough üzerin- de yoğunlaştınyor"Dickens romanlannı ammsatacak derecede mutlu bir çocukluk ve Oscar onur ödülünü almak üzere Hollyvvo- od'a dönraesi. İşte bu iki zaman dilimi arası- na Attenborough her şeyi anlatmak ve koy- mak istiyor. Belkı de Hollywood'un altın yıllannı yaşadığı dönemlerde olduğu gibi, konu olan kişinin yaşamının belli bir dönemı ele ahnıp. o konuda yoğunlaşmaya gidilseydi Jaha güzel bir sonuç elde edebilırdi." \krabalar 'danışman' Aslında özellikle Amenkan halkı, biyogra- fik filmler ya da tarihsel romanlar karşısmda gerçekçi bir eleştiri yapabilecek bir tarih bilgi- sinden yoksun görünüyor. Her şeye rağmen sinema izleyiasi, bu tür filmlere her zaman- kınden daha çok ilgi gösteriyor. Bu noktada tarihsel gercekçılik ıster istemez bır zorunlu- luk haline geliyor. Şüphesiz tanh bıhmcileri- nin adlannın jenerikte yönetmen ve yapımcı- larla aynı oranda anılması da buna bağlı. Bel- kı de bizlere, "Gerçeğin aktanlmasında hiç- bir şey beyazperdede anlatılan kadar gercek ve saygın olamaz" mesajı aktanlmak isteni- yor. Biyografik filmlere ilginin artmasındaki bir diğer neden ise toplumlann resmi tanhle- re karşı güvenlerinın gün geçtikçe azalması. Amerika'da özellikle John F. Kennedy'nin öldürülmesi ve Watergate olayından sonra daha da yoğunlaşan bu güvensizlik, seyirci- nin biyografik filmlere yönelmesine neden oluyor. 'Dainta Genç'te Mel Gibson'a Jamie Le Curtis eşlik ediyor. tutulan bir Kuzey İrianda askeri Ue IRA mili- tanlannın ilişkilerini konu alıvor. Filmde başlı- ca rolleri Stepnen Rea, Miranda Richardson ve Forest W nitaker oynuyor. (Ş. Site, B. Sine- pop. K. Moda. Ç.taş Şafak, R. Jndrfi) HONVARDSEND-Anthon) Hopkins,Va- nossa R Redgra\e. Emma Thompson >e llele- na Bonham Carter'tn o\nadığı f\tm bugün gös- terime giriyor. James Ivory'nin yönettiği film- de olaylar 20. yüzyıl başı İngilteresi'nde geçi- yor. Margaret \e Helen Schegel kardeşlerin, Wikox ailesiyle olan karmaşık ilişkilerini an- latan film birçok dalda Oscar'a aday gösteril- di. (B. Fitaş. Ş. No>abaran. K. Kadıköy, An- kara Mirhatpaşa) TENDEKİTUZ - Bugün gosterime girecek fîlmlerden biri de Fransa-ABD ortak > apımı "Tendeki Tuz." Andrew Birkin'in yönettiği, Greta Scacchi. Vincent D'Onofrio, Rudolf II- ling. Claudine Auger ve Anais Jeanneret'nin o\nadığı film, Fransız entelekrüel McKvan ile İskoç bahkçı Gavin McCall arasındaki cal- kantılı >e tutkulu aşk övküsünü anlatıyor. Film, kültürel ve sos\ al farklılıklann bir ilişki- yi nasıl etkilediğini anlatnor. (Ş. Site, B. Dün- ya, K.S.M., Ç.taş Şafak) YOKOL FRED-Ate De Jong'un yönettiği, çügın, neşeii bir fdm. Elizabetfa, çocukluğunda yarattığı havali arkadaşı Fredie \ ıllar sonra baba etine döndüğünde >ine karşılaşır ve Fred ona yine istemediği çdgmlıklan yaptırma>a devam eder. Elizabeth'in yaşamına müdahale ederek sonınlannı, çözmesine yardım eden Fred onu terk eder; ancak bu sefer de Eliza- beth'in kücük kızı ile dosthık kurar. Phobe Cates, Rik Mavall ve Marsha Mason'un rol aldığı fîbn bugün viz>ona giriyor. (H. As, K. Ocak, B. Lale, Ankara Batı) Yenüiklere ve çelişkilere < açık olunKültür Servisi - 29 martta açıklanacakj Oscar ödülleri için genye sayışın başladığı şu günlerde Oscar'a aday filmler birer bi-j : rer sinemalarda gosterime gınyor Bun- lardan Al Pacino'nun başrolünü üstlendi-. ği "Scent of a VVoman" (Kadm Kokusu) arih fılm "yıhn en iyi filmi". "yönetmeni", "erkek oyuncusu" ve "senaryo uyarla- ması" olmak üzjere dört dalda Oscar'a: aday gösterildi. Yönetmenliğini Martin Brest'in yaptığt filmde görme özürlü emekli albay Frank Slade (Al Racino) ile yaşlılara eşlik ederek • harçlığmr^jfıkarnıaya çalışan yaülı oliflf öğrencısi Charlie Simss'in (Chris O'Doo- nell) New York'ta bırlikte geçirdikleri maceralı hafta sonu anlaülıyor. Al Pacino. kör bir adamı canlandırma- nın teknik zorluğuna ınışli çıkışlı bir kişiliğın nüanslannın eklendiğı roîünde oldukça başanlı. Eleştirmenlere göre ha- yatın henüz eşığinde, sessiz sakin Char- lie'yı canlandıran Chris O'Donnell da fılmde Al Pacino'nun hıç de gölgesinde kalmayan başanlı bir oyun çıkartıyor. Filmin yönetmeni Martin Bresu bu iki farklı insanın aralanndaki etkileşimi, duygusal dinamiği izlemenın bir zevk ol- duğunu söylüyor: "Bır yanda zeki, in- sancıl. ama hızlı yıkıma doğru gıden zır- deli bır albay. diğer yanda hayatın henüz eşiğinde olan deney^msiz, masum bir ço- cuk. Çocukta kendinden bir şeyler bulan albay onun da kcndi hayatında olduğu Al Pacino, şaşırtıcı tango sahnesinde. gibi > anlış kararlara sürükleneceğine ina- narak yardım etmeye kararveriyor." Sessiz kahraman diye nitelenebilecek Charlie karakterini Mark Twain'in ro* manındaki Huckle Burry Fin'e benzeten senorya yazan Bo Gohbnan, geleceğin bu tip insanlann olacağım savunuyor. Gold- man "Eğer filmin bir mesajı varsa o da ancak yenıliklere \e hayatın çelişkilerine açık olduğumuz zaman devam edecek gücü bulabiliriz düşüncesidır" diyor. Filmin çekimlerinin çoğu New York'- un lüks otellerinde yapılmış. Çekimlerin genellikle gece gercekleştirildiği filmde bir de ünlü bir tango sahnesi var. Bu sahnedc yaşlı albay görmemesine karşın muhte* şem tangosuyla yalnızca salondaki izler yenlen değil, Charlie'yi de oldukça şaşırtıyor. Sahnenin düzenlenmesi için tutulan iki koregraf Al Pacino'nun tangoyu çok iyi hıssettiğini söylüyor. i Rolüne çok iyi hazırlandıgmı belirten Al Pacino, filmde yalnızca kör bir adaırn mimikleriyle canlandırmaya çalışmadığiT ru, amacmın göremeyen bir adamın dün- yasını anlamak olduğunu söylüyon Oyuncu bunun için New York'taki bir görnıe özürlüler derneği ile bağlantıya gej- çip özellikle atlattıklan travmadan sonri görme duyusunu kaybeden insanlarla gör rüşmüş.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle