Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 M ART1993 CUMARTESİ
12 DIZIYAZI
Modem BabiFden armağan hakireler
Kadın gözüyle
fahiselik
tarihi
HAZIRLAYAN:
NESRİNARMAN
• "Londralı genelev
patronlannın
sağladığı bakire
kızlann her dakika
ırzına geçiliyor, öyle
mi?"
• Ünlü Beraard
Shaw, dağıtımı
reddedilen gazeteyi
nehir kıyısmda
kurduğu tezgâhta
sattı.
ZÜRAFASOKAK
'Kızmiateyze olurmusunT
taj oimaktan çıktı, ne güzel sohbet
Saat bir hayiiflerlemiş.Onlann ettik. Hem ben senin yerinde sen
zamanını çalmamalıy ım daha faz- de benim yerimde olabilirdin. Sen
la. "Hepinize çok teşekkür ede- beaira içûı önce insan sonra da
rim" diyorum. En esmer olan, kadiRsın." "Sevdim seni" diyor,
"nasusa bizi unutursun, niye ha- "dedik ya, sen bi tuhafsın. Benim
ürlayasm ki" diyor. Ona bakıyo- 20 yaşuida bir kızun > ar, onun ma-
rum. "Bak" diyonun, "Bu, ropor- nevi teyzesi olur mıtsunT' Buıtu
İngiltere'deki fahişeliği inceleyen Lordlar
Kamarası 1882'de örgütün yasayı daha serbest
yöndedeğiştirme konusundaki desteğini
benimsedi. Komisyon raporu, kampanyayı,
gûnahı sabit fıkir haline getiren imgelerden
oluşan bireylem olarak gördükleri için
reddeden baa muhaliflerin eleştirilerini de
çürüterek İngiltere'de ve kıtaya gönderilen
kadın ticaretinde skandala varan boyutlarda bir
dununun söz konusu olduğunu açığa çıkardı.
Muhaliflere hatın sayılır desteklerden biri de,
Londra fahışeleriyle ilgili, Victoria dönemi İngil-
tere'sınin kafasmı kuma sokmuş duyarlığını şoka
sokan gazete yaalanydı? WT Stead, Pall Mall
Gazette'nin duygusal, düşûnoesizce hareket eden
sorumsuz editörüydü. 1885'te, Benjamin Scott
Stead'Ie fahiselik ve kadın ticareti ûzerine bir ko-
nuşma yaptı. Stead, belki de ınodenı gazeteciliğin
Uk ömekleri sayılabilecek araştırma ve yazılanna
koyuldu. önoe Scotland Yard Suç Araştırma Bü-
rosu'nun işten el çektirilmiş şefı Howard Vincent'le
görüştü. llk sorusu şöyleydi:
"Şu dakikada, bir randevu evine gidecek olsam,
şöhreti iyi bir randevu evine, patron parayı bastır-
dığım takdirde bana... baştan çıkartılmamış bir kız
sağlayabılir mı?"
"Kesinlikle" diye yanıtladı Vincent.
"Ama", dedi Stead sorusunun yanıtını çok iyi
bilircesine, "bu bakiler bu işi gönüllü mü yoksa gö-
nülsüz mü.."' Vincent soruya şaşırmıştı.
"Tabii aralannda nadir de olsa gönûllü olarak nza
gösterenler de çıkar."
"Yani demek istiyorsunuz ki," diye basürdı Vin-
cent, "Londrab genelev patronlannın sağladığj
bakire kızlann her dakika ırzına geçiliyor, öyle
miT
"Kesinlikle.""Ama kızlar çığhklar aüyorlar."
"Elbette aüyorlar. Ama kuytu bir yatak odasında
çığlıkJann ne yaran olur? Düşüncenize, gerçek
anlamda öldürülme amacıyla saldınya uğrayan bir
adam ya da kadının çığlığı iki dakika sürer. Diğer
türdeçığlıklann süresi de yalnızca beş dakikadır."
"Peki, polis devriyeleri?"
"Bir şey duysa bile müdahale etme hakkı yok."
"Ama tecavüz ağır bir suç... Kız, tecavüzcü aley-
hine dava acabilir miT'
"Kime dava açacak? Saldırganın adını bilmez. Bilse
bile ona kim inanır? Iffetini kaybeden bir kadın
daima geçersiz bir tanıktır. Kötü şöhretli bir evde
bulunması cinsel ilişkiye nzası konusunda bir kanıt
sayılacakür... ve kadın şantaja kalkışan bir
serüvenci olmakla suçlanacaktır.'"Modern
Babil'den Armagan Bakireler' baslığını alan bu
yaalar 6 Temmuz 1885'te yayımlanmaya başladı.
Pazartesi günkü gazetede Stead kızlann ve
kadmlann tuzağa düşürülmesınden, seks licaretin-
den. direnenlerin kayışla dövüldüğünden, yetkili-
lerin aldırmazlığından ve "kimsenin yarutlamadığı
çığhklar'dan sözediyordu. Salı günü ise, bir Pimli-
co genelevinden kaçan genç bir kadınla yaptığı,
arkadaşlannın 'kötü yola' düşürdüğü kızlann kor-
kunç öykülerini anlatan bir söyleyişle de destekle-
nen tuzağa düşürme yöntemlerini inceden inceye
açıkhyor, iki genç muhabbet tellah kadının sansas-
yonel ve oldukça dramatik açıklamalanna yer veri-
yordu.
SURECEK
Rontantikaşk masalkm vepornografiDiyetinı ki kadınlarm büyük böhımü fa-
hişe. Ama daha da biiyiik bir bölümü cin-
sel ve evsel hizmetJerini kocalarına ücret-
siz olarak sunmayı sürdüriiyor. Sosyal ve
ekonomik güçsüzlük. kadînlann eviilik
akdinin koşullarını kabul etmelerini zo-
runhı kılan başlıca etken. Ama romantik
aşk, bu eşitsiz koşullan çicekJer ve dantel-
ler arasına gizliyor
Sevgüisi tarafmdan terkedilmiş bir kız
bir kadın olarak sonsuza dek murlu yaşa-
yacağma mandınlarak kandınkmıştır; bo-
şuna didinmiş bir eş kocasına köte gibi bo-
yun eğmesi gereğine güclü ve yaygın bir
aşk endüsrrianin demet demet çicekleriy-
le yanardağ gibi patlamaya hazır rutku-
lanyla ve dahi mum ışıklanyla ikna edili-
yor.
Kadm dergileri ve reklamlar da son do-
kunuşları yapıp romantik aşkı, etkfleyici
seksi sportmence egzotizmle harmaniayıp
bir kadmdan beklenen gttniük evsd görev-
leri talep ediyor.
Christian Dior'un da açıkladığı gibi,
uygun bir şekilde manipüle edilirse. kiro-
13i duygusu, y arahcılık, kendini fark etme
-cinsel haz da dahil- gibi özellikler ev
kaduıına satın alabileceği şeylerle rahatça
şırınga edilebilir.
Romantik aşk kadınlara eş olarak hiz-
met sunmaya dönüştürülerek sunuluyor.
Ama bu paketin en can alıcı noktası gûçlü
erkeklerce korunan aciz, narin çicekİer
benzeri bir kadın imajı. Ve işte aralannda-
ki pazariık: "Ömriin boyunca yalnız, ama
yalnız beni seversen, seni her türlü kötü-
lükten, açlıktan koruyacak. mutlu edece-
ğinı."
Bir görüşe göre lecavüz uygulamaysa,
pomograrl de bu işin teorisi.' Pomografı,
romantik aşk macerasuıın a> nadan > ansı-
\an imajıdır. Böyle bir macerada erkek
güçlü ve komvacu, kadın >ımıuşak ve
saftır. Pomografıde erkek güçlü ve sınır
tanımayan, kadın yumuşak >e iffetsizdir.
Romantik aşk böylece kadına bir güvenük
duygusu »erir; pornografi ise erkeğe er-
keklik ve mertlik.
Son toplamda: Kadm güven dolu, erkek
iseşehvet
Ve bir ammsatma: Bugün pornografi
endüsrjrisi fılm ve müzik endüstrilerinİD
topbunından çok daha büyük rakamuuı
dondüriiyor.
(\Vomen, A VVorid Report, Oxford Ln.
Press)
Toprağa
(tiişen
hzıl
karanfilBûyük insan Uğur
Mumcu'ya saygıyla...
Bir kızıl karanfil daha düştü
toprağa, silinmez gölgesi
kazmdı beUeğimize. Doğru
bildiği yoldan hiç şaşmadan,
Atatürkçü gerçeği
savunarak. geleceğin in-
sanlarma Atarürk ilkelerini
öğreterekJaikTürk
Cuoımıriyetf nin varuğını
korumak için ernek
harcayarak > aşadı... Kö-
tüye gjdendeğişimde
Atatnrkçüözûnü
degıştirmeden savaşan
korkusuz insan, her
cümlesiyk insancıDığı,
laiküği,demokratiküği,
AUtürkçülOğü aşjladıTürk
Ulusu'na.
Bir kızıl karanfil daha düştü
toprağa, yolunu izleveceğiz
can pahasına. Kültûr
emperjalizmine, düşün
savaşına, depoütize etme ve
yozlaştırma çabalanna
yenikdüşmediO. Belliki
ucuz mûcadekyi seçen bir
avuç fanatiğin kurbaaı oldu.
Bizler davamızda düşünce
katliamına karşı; aklmızla,
Atatürk'e bağlılığınnzia,
Tûrk ulusuna inancımızla
savaşacağız.
Büyük insan, bu ülkenin bir
damarıydın sen halkunn
nabzını yaşatan. Emeğinin
karşıbğuıı ödeyeceğiz.
Ata'nm büyük eserini,
savnnduğun düşüncekri
yaşatacağız.
Bir kızıl karanfil daha düştü
toprağa, şundi O olmasa da
ardmdayız; bizler de
yıhnadan koru\ acağız
hükuku, devleti. doğnıyu,
mnudu; bir kızıl karanfil
ohıp düşsek de toprağa...
Bizler özel İzrair Batı
Dershaneleri öğrencileri,
yani laik, anti empervalist,
demokratik, tam bağımsız,
insan haklannı gözeten,
Atatürk ilke ve devrimleri
ışığmda yûrüyen insanlar
olarak tepkimizi <Ble
getiriyonız.
Sevgüi Lğur Mumcu,
Senin savunduğın ve
yücelttiğin bu değerieri,
bizler ve bizinı gibi dösünen
insanlar Itoruyacaitır...
Batı Dershaneicri
öğrencüeri - 1200'ûtşkm
unza
onurla kabul ediyorum. Beni öp-
meye davranıyor sonra çekiliyor,
"Şİmdi sen bunlarda hastank var,
diye çekinirsin." Ona sıkıca
sardıp öpüyorum. Onlar benim
için socnut birer yüz artık. Benden
bir parça oldular.
Vedalaşıp çıkıyoruz. Başko-
miser \ ardımcLSi Kemal'e de, uza-
yan çalışmam nedeniyle fenaJıklar
geçirrtiğime eminim ama o son de-
rece sabuiı ve nazik tavnnı hiç
bozmuyor. Hatta bir başka eve
daha girmemizi oneriyor.
tkinci evde bir parti var. Her yer
süsienmiş. Pastalar, kurabiyeler..
Bir doğum günü kutlanıy or. Ekibi,
beni ve fotoğraf makinesiy le tbra-
him'i görünce bir an her şey donu-
yor sanki, benim 'merhabarrf da
havada asdı kalıvor. Dost yüzler
yok burada. Ekip olağan kont-
rolüne başladı yine. İki tane dok-
tor kontrolünde çabşamaz raporu
alan kadına ve evin yöneticisİDe
hazırlanmalan. şubeye gidecekle-
rini sö) lüyorlar. Tatsız bir durum.
"Zaten canımc sıkkın, bir de se-
nin abuk sabuk sorulannla uğra-
şamayız" diyor gözler. "Peki",
diye sessiz bir yanıt veriyorum ben
de ama yine de bir iki sonı sorma-
ma izin veriyor bakışlan. "Gene-
lev şart" diyorlar, "yoksa ibneter
çoğalacak" diyorlar, "tetefonlu
evler kalksın" diy orlar.
Dışarda bir iki poz sokağın ge-
nef havasını çekiyor İbrahnn, o
kadar. Polb, konrrol noktasındaki
memurla konuşmak istiyorum
ama bu pek olanaklı gibi görün-
müyor. Yauuzca şunlan söylüyon
"Karakolda olsaydım daha rahat,
daha huzurlu olurdum. Burada sü-
rekli stres var. Müşteriler probtem
çıkanyor. Hayır. hanımlar sonın
yaratmıyor. Giriş çıkışlarında
kayıt rutuyoruz."Yokuştan aşağı
inerken ben Kemal Bey 'e birşeyler
soruyorum ve tam bu sırada ar-
kamda önce İbrahim'in sonra
ekipteki memurlann sertleşen ses-
lerini duyuyorum. İkimiz birden
geri dönüyoruz ve mesete anlaşıh-
yor. Yolun kenanndaki büfed
beni Romanyalı zannedip laf
atmış. Onlar da bizim kim olduğu-
muzu anlatmaya girişmişler belli
ki Adamın yüzündeki ifade bir
mucize olsa da yok olsam biçimİB-
de. Yokuşun başına geldik. Tarihi
ta Cenevizuiere dayanan sokak-
tan aynlıyoruz.
O N B I N L E R
İÇİNYAZDI
Acım, sevgimkucaklaştı
Değerli Cumhuriyetçüer,
Uğur Mumcu için duyduğum acı, insan için
duyduğum aalara kanştı. Onun için duydu-
ğum sevgi, insana duyduğum sevgiyle harman
oldu. Acımla, sevgim kucaklaştı. Şunu demek
geliyor içimden:"Ve çeliğe su verildi".
Büdiğimliz su, bildiğimiz demir bir araya
geliyor da çelik oluyor. Bir fark, küçük bir
fark var sadece arada. Demirle su bir araya
gelince sertleşiyor da, sevgiyle acı yürekte
birleşince yumuşuyor yürek, ak pamuk gibi.
Ak güvercin gibi pır pır edıp duruyor,
kafesine sığmıyor, oraya buraya vuruyor
kendini. Dağlar denider aşıyor, sevilene
ulaşıyor. Onun sevgisine, onun acısma
bulanıyor, ağardıkça ağanyor. Ağardıkça
parlıyor. Yük oimaktan çıkıyor, uçuruyor
adamı. Uçuruyor ta sonsuzluklara. Uğur
Mumcular'ın ve öteki güzel insanlann
yüreklerini görmek için. Yitirdiğımiz.
yüreklerini yüreğimize katan güzel insanlann
yüreklerini görmek için. Böyle yiter de insan
yok olur mu?
M.İrfanUYGAN
Keşkeöğrenmeseydik, Tailimeçhul'u
Burhan Özfatura Temel İlkögretim
Ortaokulu öğrencilerinin Uğur
Mumcu'nun öldürülmesıne tepkileri
belki de diğerlerinden çok anlamlı
oldu. Türkçe öğretmenleri Caner
Canlı'mn eşliğinde gazetemiz İzmir
Bürosu'na gelen yannın Türkiyesi'nin
sahipleri kırmızı karanfıllerin yanında
bir dcdosya getirdüer. Dosyaya
Mumcu'nun öldürüunesiyle ilgili
duygu ve düşüncelerini yazmışlar. İlk
sayfada 7/D öğrencisi Ash Ayva'nm
kısa bir mesajı var. Şunlan yazmış Ash:
"Varolan en güzel duygunun evgi
olduğunu söylüyorlar. Ama günier
ölümhaberleri ile geçiyor. Faili meçhul
diye bir sözcük öğrendik, keşke öğren-
mesiydik
Biz sevgi dedikleri şeyi, bizden
sonrakileri nasıl öğreteceğiz? Bizden
öncekilerin bize öğretemedikleri
sevgiyi... Bunca değerli insan haince
kaydedilirken."
Türkçe Öğretmeni Caner Canlı,
şürinin dizelerinde dile getirmiş,
düşüncele»ini;
"Dİemokrasiye,
İnsan haklanna,
Tam bağımsız
Ve
Çağdaş bir Türkiye'ye
Kavuşmanın yılmayan umudu
Vede
Inancıyla, elle tutulur
İnsan sıcakhğıyla
Yaşatıyordu tüm güzellikleri
Yaşamda Uğur Mumcu.
O artık yok!
Yüreğimizde bir kez daha
Biledik; sevgiyi,
Umudu, hıncı,
Her an ölüm kahramancadır,
Uğur Mumcu hepimizden önce yaşadı
Bu kahramanlığı
Tıpkı diğer demokrasi şehitleri gibi.
Ben bir edebiyat öğretmeniyim
Şimdiye kadar yaptığım gibi
Şımdiden sonra da
Derslerimde; demokrasiyi, insan
haklannı
Tam bağımsız ve çağdaş bir Türkiye
Mücadelesini
Ve
Demokrasi şehitlerini anlatacağım
Ki!
Boşuna yaşamış olmasın On'lar
Ölümsüzleşsinler,
Sonsuza kadar...
7/C Sınıfı'ndan Hatice Dündar da
duygulannı şöyle dile getirmiş:
"Babam Uğur Mumcu'nun köşe
yaalannı hiç kaçırmazdı. Her zaman
Cumhuriyet Gazetesi okurdu. Uzun
uzun okumasına bir anlam veremiyor-
dum.Büyüdüğümzaman iyi anlamıştım.
Bu gazete demokrasiyi savunan bir
gazetedeydi. Babam hepimizi
demokrasiye saygı duyan kişiier olarak
yetiştirmişti. Uğur Mumcu'yu ya-
kmdan tanırdım. Evde birçok kitaplan
vardı. Mumcu'nun duygulan da
evimizde yaşardı. Babam hep bize
Mumcu'yu örnek gösterirdi. "Onun
gibi olun, menfaat için başka tarafa
geçmeyin" derdi.
O öldürüldü ama Türkiye Cumhuriyeti
yaşamaya devam ediyor. Bizler de
Kendhrtizegeküm
Uğur Mumcu bilincimiz için birsanstı.
Şanslan birer birer yiüriyoruz. Onceki
kuşaklar için, benim için, henüz doğma-
yanlariçin birkayıpbu. Belki birçocuk
bir yerde yazısım okuyup, dünyaya
farklı bir yönden bilgiyle yaklaşma
şansını yakalayabilecekti. Evde
"Madem onu bu kadar çok se-
viyordunuz neden bize tamtmadınız,
okutup bilgilendirmedinız? Ben kendi
çabalanmla keşfettim. Neden
tohumlannı ekmiyorsunuz? Sevgi yeni
dünyalar yeni ufuklar açmayacaksa
neye yarar" dedım. Evet lütfen bir
yaşama. birdûşünceye. bir insana sahip
çıkmak ve anlamak için O'nun yok
olmasıru beklemeyeliin. Bu bilgileri, bu
birikimi mümkün olduğunca
aktaralım. Durağanlaşmasına izin
vermeden üretelim. Yokolmaya karşı
belki tek çaremiz üretmek. Üretmek;
hele sevginin gücüyle üretmek, varhğı
sonsuzluğa giden yolda bir adım, bir
adım daha ileriye götürüyor.
Sonsuzluğa ulaşmak için böylesi bir
umut geçerli olabiür mi dersin?
Dedim ya, şansımızı yavaşyavaş
yitiriyoruz.
Kendimize gelelim....lütfen!
Naime AKDEDE
Mumcu'nun yaşamı gibi, çıkarsız insan
haklanna ve demokrasiye saygılı birer
öğrenci olacağız.
Yannlarda herkesin bu değerlere sahip
çıkmasını sağlayacağız."
7/A Sınıfı'ndan Dilan Norkoçda
Mumcu için şu düşüncelerini kağıda
dökmüş:
"Uğur Mumcu demokratik, kültürlü,
çalışkan ve insanlarla iyi ilişkilerde
bulunan değerli bir gazeteci yazardı.
Onun öldüğünü duyduğum an çok
etkilendim. Duyduğuma göre bir hasta
ziyareüne gitmek için arabaya
bindiğjnden birkaç dakika sonra
vahşeı gerçekleşmiş. Benceonu
öldürenler kendileri için de büyük bir
hasara yolaçtılar.Ona yapılan suikast
Türk Milleti'ne. demokrasiye, insan'
haklanna yapılmıştı. Mumcu'ya
düzenlenen suikast büyük bir tepki ya-
rattı. Babamlar İzmir'de olan yürüyüşe
katıldılar. Babamınsöylediğinegöre,
bir caddeden öbür caddeye kadar
yürüyünce yaklaşık kırk bin kişi
katılmış.
Uğur Mumcu gibi değerli birinsanın
yetişmesi için çok uzun yıllann geçmesi
gerekir. Uğur Mumcu öldü ama
kalbimizde yaşıyor. Biz onun ilkelerini
sürdürüp, onu yaşatacağız."
POLTTIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Oıtak Geçmişten Kalan...
Orhan Özacun, 'CHP Bibliyografya Denemesi'ni yaz-
mış; orada diyor ki, "Fiilen 1919, resmen 1923 yılında
kurulan CHP'nin, cumhuriyet döneminin siyasi partileri-
ne modellik etmesine kârşın bugüne değin bir bibliyog-
rafyasının yapılamamış olması, bizi bu deneme girişi-
minde bulunmaya yöneltti."
CHP, cumhuriyetten bu yana kurulan en eski partiler-
den biridır. Birçok sıkıntılar geçirerek bugüne değin gel-
miştir. Askeri rejimler 12 Eylül'e kadar partiyi kapatama-
mış, ancak 12 Eylül generalleri kapatmıştır.
Aradanyıllargeçmiş, açılması unutulduğubirdönem-
de, kapatılan bütün partilerle birlikte CHP de yeniden
açılmıştır. Açılması CHP'lileri derleyip toparlayacak yer-
de dağıtmıştır. CHP solu bugün darmadağındır. Solda
birlikarayanlar var. Amabu birlik hiçbirzaman sağlana-
mıyor.
Orhan özacun. "Ortak geçmişlerini bilmeyenlerin de-
ğil bütünleşmesi, birbirlerini anlamaları dahi olası değil-
dir" diyor.
Geçmiş, önemlidir. Geçmişi birmeyenler geleceği ha-
zırlayamazlar. Elden geldiğince, geçmişten kalan bel-
geler geleceğe aktarılmalıdır.
Eski belgeler korunabiliyor mu? Geçmişe bakıldığın-
da korunamadığı, saklanamadığı anlaşılıyor. CHP tari-
hinde üyelerin yeniden yazımı, kütüklerin yeniden dü-
zenlenmesi sonucu birçok belge yitiyor. 12 Eylül gene-
ralleri geliyor. arşivlerdeki belgeleri SEKA'ya gönderi-
yor, yeniden kâğıt yapıyor; içinde yakılanları da var.
Gün oluyor, hükümetle parti birbirine karışıyor. Parti-
nin muhalifleri parti içinde barınıyor. Bu arada gözüme,
parti organlar» içinde basılmış, 'Shakespeare Kimdi?'
diye bir konferans ilişti. Konferansı, Dil Tarih ve Cograf-
ya Fakültesi okutmanlarından Saffet Dengi vermişti.
Sonra evlenince adı Saffet Korkut olmuştu. Saffet Hoca'-
yı öğrencilik yıllarımızdan tanırız; aydın, bilgili, sol gö-
rüşlüydü. Onulmaz bir hastalığa tutularak çok genç
yaşta öldü. Şair Enver Gökçe'nin, Saffet Hoca için bir şii-
ri vardır, bazı dizelerini buraya almak isterim (1946):
Bir Saffet Hoca vardı dost bağında
Hürriyet yoktu sağlığında
Gün geldi gitti incecikken
Yiğitken, güzelken, gencecikken.
Şimdi ne kadar dost varsa arkasında
Hasatçı, öğrenci, öğretmen
Ne kadar gül varsa toprağımızda:
Daldırma gül, ak gül, gonca gül;
Ne kadar sevgili varsa arkasında:
Tiyatro, iş, kitap, şiir, marş
Yanar yanar ağlaşır cümlesi
Çoban ateşi hatırasında
Belgelereeğildikçe CHP'nin nedenli karmaşıkolduğu
görülüyor. Her düşünce, görüşlerini yansıtabiliyor. Bu
bakımdan Orhan özacun'un bibliyografya denemesi
belgeler için bir anahtar niteliği taşıyor. Bu anahtarla
birçok belgeye -eğer yitmemişse- ulaşılır. CHP, son yıl-
larında Halkevleri aracılığıyla şiir, roman, resim gibi
dallarda ödüller koymuş, böylece halka daha yakın ol-
ma yollannı aramıştı. Romanda Yakup Kadri Karaos-
manoğlu'na, şiirde Cahit Srtkı Tarancı'ya ödülter ver-
mişti. Resimde kimin ödül aldığını şimdi anımsamıyo-
rum.
CHP, tek parti olarak yıllarca ülkenin başında kalmış-
tır. Bu bakımdan, araştırıldığında çok belgeye rastlana-
caktır. Sadece CHP'nin geçmişine rastlanmayacak,
CHP'yle kaynaşan ortak geçmişlerle karşılaşılacaktır.
Kitapta birçok eski fotoğrafa rastladım. Dikkatle bakıl-
dığında birçok anıyı çağrıştırıyordu. Bizim gençliğimiz
CHP'nin bu yılları içindegeçti.
BULMACA
SOLDAN ŞAĞA:
1/ Yavuz Özkan'ın. 1978
Antalya Film Şenliği'nde
birincilik ödülünü kaza-
nan fılmi... En kalın er-
kek sesi. 2/ Aralannda
ilgi ya da benzerlik bulu-
nan şeylerin tümü... Şe- c
ker ve limonla içilen sıcak
su. 3/ Ateşleme bozuklu- 6
ğu nedeniyle bir motorun j
içinden gelen gürültü. 4/
Çalışma, emek..» Çare... 8
Kalın bükülmüş sıcim. 5/ Q
Ödün... Bir cimnastik ara-
1 2
a. 6/ Hollanda'nın plaka işareti...
Huysuz, çirkin ve yaşlı kadın. 7/
"Doludur gönlüm ışıklarla bu —
sabahı" (Yahya Kemal)... Su. 8/
Yankı... Yol üzerinde oluşmuş çu-
kur. 9/ Rüzgâr ya da dalgalann
etkisiyle geminin yatıp kalkması...
İspanya'da Bask bölgesinin ba-
gımsızhğı için savaşım veren gizli
örgüt.
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1/ Yavuz Turgul'un, 1987 Antalya
Film Şenliği'nde birincilik ödülünü kazanan filmi. 2/ Hile...
Yurdumuzun batıdaki en uç noktası olan burun. 3/ Dişçi ker-
peteni... Senaryosunu Ydmaz Gûney'in yazdığı ve Şerif Goren'-
in yönettiği, 1982 Cannes Film Şenliği'nde "Altın Palmiye"
ödülünü kazanan film. 4/ Avustralya'da yaşayan bir cins deve-
kuşu... İnce perde ya da örtü. 5/ Bir nota... Fiyaka. 6/ Küçük
testi, çömlek. 7/ Sıcak bölgelerde yetişen yağlı bir ağaç... Ender.
seyrek... Tavlada bir sayı. 8/ Yahudi nüfusuna karşı koyma
politikasını güden kimse. 9/ Kutsal eşyalann saklandığı Hint
kökenli anıt... Baston.
İLAN
MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI'NDAN
Bakanlığımıza intikal eden bir olay ile ilgili olarak yapdan araşür-
madan, Beko-Casio marka, 108 SRrnodel ve AE 11200061 sicilno.lu
yazar kasanın, ilgisız kişilerin eline geçtiği, haksız yere vergi mdesin-
den yararlanma amaana yönelik olarak sahte belge dûzenlemede
kullanıldığı tespıt edilmiştir.
Bu nedenle. yukanda sözü edilen yazar kasaya ait olan ve en son
sannnda AE 11200061 skal numarası bulunan fışler geçerli belge ola-
rak kabul edilmeyecektir.
Anılan yazar kasayı veya bu yazar kasaya ait fışleri görenlerin du-
rumu, en yakın Maliye ve Emniyet birimlerine büdirmeleri ilan olu-
nur.
Basın: 21986
KARS KADASTRO MAHKEMESİNDEN
Dosya No: 991/343
Davacı Hazine vekili davalı Hayrettin Işkey aleyhine Kars merkez
Güdeii köyüne ait 1256 nolu parselin yapılan tespitinia iptaJi ile Ha-
zine adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmis,
Yapılan yargılarna sırasında davalının adrcsi tespit edilemediğinden
dava dilekçesı ile duruşma gününün Uanen tebliğine karar vtrilmiş
olup yukanda yazılı dava dilekçesi örneğinin Uanen tebliğı ile davaya
karşı dıyeceğinizi duruşmanın alılı bulunduğu 29.4.1993 günü saat
09.00*a kadar mahkememize bildirmeniz veya kendinizi bir vekille tem-
sil ettirmeniz, duruşmaya gelmediginiz veya kendinizi bir vekille temsil
ettirmediğiniz takdirde yargılamanın yokluğunuzda yapılarak karar
verileceği ilanen tebliğ olunur.