Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 31ARAUK19S3CUMA
14 DUNYADAN
Kenya'dafeodalizm denemesiKenya'dagerçekleştirilenfeodal
yaşam denemesifıyaskoyla
sonuçlandı. Çağdışı bir uygulamanın
kaçınılmaz başarısızlığı kanıtlandı
G
azeteci ve ak tenli Sam Kiley, pek çok-
lannın "böyle şey olmaz" diye niteleye-
ceğı bir şey yapıyor. Kiley Kenya'daki
evinde, kara tenli uşakîar çahştınyor. Kı ley bu
ilişki biçiminin sömürüye dayandığmı, üstelik
eski kötü sömürgecib'k gûnlerini çağnştırdığını
kabul ediyor ama... Öykünün öteki yüzünü ge-
lin bir de onun ağzından dinleyelim:
Siyasi açıdan doğru kabul edilen prensıplere
göre beyaz bir adamın hizmetkar tutmaması
gerekir. İnsanlan bu tür bir işte çahştırmak al-
çalücı ve sömürücü bir tutum olarak görûlür.
Bu tamamen doğru bir yargıdır. Siyasi doğrula-
ra uymak konusunda tamamen kusursuz bir
geçmışim olmasına karşın Afnka'ya geldiğim-
de, paramın yettiği kadar kimseyi yanıma al-
mayı sorumluluğum olarak gördüm. Bu,_bir tür
Cçüncü Dünya iş yaratma projesiydi. Üstelik
çiftlığın günlük işlerinin de idame ettirilmesi ge-
rekıyordu. Mutlu bir feodalizm düşü kuruyor-
durn. Bugün ise artık feodalizmin neden öldü-
günü biliylorum: Toprak sahibine dayanılmaz
yükler bındiren bir sistem.
îyi bir gece bekçisi bulmak zor
Çaltşanlann
her
birine
birer
toprak
parçası
verilince
ogüne
kadar
pek
bir
ürûn
almamayan
. çiftJik
rengarenkbir
sebze
bahcesine
dönüştü.
Kenyalılar, uşaklan hakkında fazla konuş-
mazlar oysa Nairobi'de yaşayan yabancılann
vatu'dan (çalışanlar) başka konuşacak konu-
lan yoktur, çünkü, özellikle de sokaktan tut-
tuysanız. sorun yaratabilirler. Ben de yapılma-
ması gereken şeyi yapıp adamlan sokaktan top-
ladığım için gece bekçilerimden (burada askari
diyorlar) yana inanılmayacak derecede şanssı-
zım.
tlk bekçim. Nyakuyu, kapıma gelip iş istedi.
"Niye askari ölmak istiyorsun" diye sordum.
"Birilerini öldürmek istiyorum" dedi. Anında
işe aldım. Bir ay sonra da kovdum. Arabamda
uyuyakalması, doktora gitmek üzere para ister-
ken kullandığı garip yöntemler yüzünden (bir
keresinde tedavıye ihtiyacı olduğuna inandır-
mak ıçin penisini göstermişti) değil. Ama, saba-
hın 2'sinde körkütük sarhoş, çığlıklar atarak
kaçan hizmetçim Ester i evinin etrafında ko-
valamaya başlaması bardağı taşiran damla ol-
du.
Nyakuyu'nun ardından işe aldığım Masai de,
üst üste birkaç gece uykuya dahnca Nyakuyu'-
nun akibetine uğradı. Üçüncüsû, Jeremiah'ın
sonunu hırsızlık hazırladı. Eve iki kez büyükçe
kamyonetlerle geldi, üçüncüsünde yakaladık.
Yanlış gece bekçileri seçmemin dıştnda evli-
lik, çocuklar, hastabklar, mülk ve pohsler yü-
zünden de başım dertteydi. Yoo, hayır ben evli
değilim. Çocuğum da yok. Ama bahçıvanım
Eston evlendı, çocuğu oldu. Ama başbk parası-
m ödemedı. Gelinin ailesi gelip Eston'ın kansını
ve çocuğunu götürdü. Bırakılmalan için ödedi-
ğim para 90 sterbndi.
Çocuk konusuna gelince. Çiftlikte kaç çocuk
yaşadığını bılmıyorum. Aslında ortalarda do-
laşmalan çok keyifli ama kreş. hastalık ve okul
masraflan beni bitinyor. Aslında bunlargenel-
likle ailelenn sorumluluğundadır ama ben za-
ten onlara babalık yapmış sayıbnm.
Güçlü kuvvetli olan Ester'i, Turkana, Masai
ve Samburu gibi savaşçı kabilelerden gelen er-
kek calışanlan bıraz rahatsız etmesi için işe
aldım. Abisi esrar çekerken yakalandı. Cezası
20 sterhn. Ester kendine bir de çiftlik aldı: 400
sterlin. En uzun süre işte kalabilen askarim Jo-
seph, kapıyı açarkan benı breakdansa benzer
ganp hareketlerle selamlıyor ve "baba'" diye
sesleniyor. Bu onur, beraberinde kansı ve ço-
cuklan gıbı ek )u&.Lı u^ g.tunyor.
Kenya'da toprak sıkınusı var. Bu yüzden, ge-
reksiz derecede büyük toprağımı, vatulara ken-
di şambalannı (küçük çiftlik) inşa cünelen için
ödünç vermek akıllıca bir fikir gibi göründü.
Evimin üç yanındaki çimenb'klerde artık yığm-
larla fasulye, dan ve yeşil sebze yetıştiriliyor.
Onlan hiç bahçelerinde çabşırken görmüyorum
ama ne zaman Afrika'daki savaşlarla ilgili bir
haber yapmaya gitsem, geri döndüğümde şam-
balann sınırlanrun biraz daha genişletilmiş ol-
duğunu farkedıyorum. Yine de bu yaşamdan
hoşlanı>orum. Bu küçük köyümde, arkadaşım
dediğım insanlar var. Hem böylece "zenginbği-
mı" ve toprağımı eşit olarak dağjtmanın bir yo-
lunu da bulmuş oldum.
TheTimes
Dünya Cözüyle
Türkiye,her perşembe
LeventKırca'yı izliyor
Milyonlarca Türk, her perşembe televizyonlannın
karşısına mıhlanıyor. Haftanın iple çekilen bu gü-
nünde en ciddi ve en hassas konulan ve olaylan
alaya alan 'Olacak O Kadar' programı yayınlanıyor.
Tüm ülke genelinde büyük bir ilgiyle ızlenen programı ko-
medyen Levent Kırca, eşi Oya Başar ve on beş kişilik ekipleri
hazırbyor.
Skeçler, haberler ve reklamlardan oluşan güldürü progra-
mının bu kadar ilgiyle izlenmesinin en büyük nedeni konu-
şulamayan, eleştirilemeyen birçok konuya değinmesi: Aske-
ri darbelerden işkenceye, polis baskısıdan aile sorunlanna.
Büyük bir cesaretle ele alınan konular alay ve iğnelemenın
incebkleriyle işleniyor. Cesaretle ele alınan konuylardan biri
işkence. Kırca ve ekibi skeçlerden birini buna ayırmış: Pobs
Festivab. Baş aşağı asıbnış bir adam polis memuru kendisine
vurdukça şarkı söylüyor. Bir grup tutuklu elektrik verilince
folklor oynuyor... Bir diğer çarpıcı skeç pijamayla ekmek al-
' ' ' maya giden bir
adamın tutuklanıp
yirmi yıl boyunca
hapishaneden ha-
pishaneye dolaştı-
ktan sonra serbest
bırakılması.
Kırca programı-
nda ciddi ve hassas
konulann yanısıra
televizyon reklam-
larını ve haberlerini
de alaya abyor.
Tanınmış bir par-
fiim reklamı, Kırca
ekibı tarafindan ye-
niden ele ahndığı-
nda ortaya apayan
bir şey çıkıyor: Bir
Anadolu kadını
kılığındaki Oya Ba-
. . . Şar morarmış gözü
Levent Kırca başannın donıgunda. v e
^^ş
dudak-
lanyla şöyle diyor 'Ben erkeğimi sesinden, vuruşundan tanı-
nm'.
Usta makyajcılann yardımıyla kıbktan kıbğa giren Kırca
ve ekibinin yüksebşi özel televizyonlann ortaya çıkmasıyla
başladı. Yıllarca çabştığı devlet televizyonundan aynlan ve
özel bir kanala geçen Levent Kırca daha iyi olanaklara ka-
vuştu. 13 haftabk iki dizi program haarlayan Kırca ekibi,
yıbn geriye kalan zamanında ülke içinde turneye çıkıyor.
Programlannda olduğu gibi tiyatroda da kendi yazdıklan
oyunlan oynuyorlar.
Levent Kırca programın liberaller kadar dindarlar tara-
findan da izlendiğini, herkesi tek bir çatı altına topladıklannı
bebrtiyor. Bu başannın altında halkla ibşkilerini koparma-
ması yatıyor çünkü gerek ekonomik gerekse artistik başan-
nın temelınde esin kaynağından kopmamak yatıyor. Çekim-
lerin yapıldığı stüdyolann bulunduğu beş katb bina da
küçük atölyelerin ve dükkanlann bulunduğu bir semtte bu-
lunuyor.
fuaitnit
Hint Silikon Vadisi gelişiyor
Amerikan bilgisayarşirketlerinin ucuz işgüçü nedeniyle büyük çaplı
yatırımlaryapması, Hindistan 'da bilgisayar sanayiine ivme kazandırıyor
H indistan'da bilgisa-
yar mühendisleri Batılı
meslekdaşlanyla boy
ölçüşebilecek düzeyde olduk-
lanndan, Hindistan'ta faaliyet
gosteren uluslararası şirketler
Hintb uzman kullanmaya özen
gösteriyor.
Konusunda uzman Hitli mü-
hendisler ayda ortalama 800
dolar (12 milyon TL) kazanı-
yor. Bu rakam, ABD, Avrupa
veya Japonyadaki geb'r düzeyi
ile kıyaslandığında oldukça dü-
şükkabyor.
Örneğin Motorola adb Ame-
rikan şirketi haberleşme konu-
sunda Hindistan'da büyük
yatınmlar yaparak, araç telefo-
nunu yaygın hale geürdı.
Son yıllarda ileri bilgisayar
teknolojisi gerektiren sanayi
yaünmlan Hindistan'da büyük
hız kazandı. Örneğin Motorola
İridium adb projeyle, uydu
araalığı ile cabşan telefon siste-
mini kurdu. Sistemin Ameri-
ka'da tasarlanmasma karşın,
bugün bir çok parçası Hindis-
tan'da üretibyor.
Bombay'ın 800 kilometre gü-
neydoğusunda bulunan Banga-
lore kenti Hindistan'ın "Silikon
Vadisi" olma yolunda. Banga-
lore'da bugün 100'den fazla bil-
300
200
gisayar şirketi gerek
software (bilgisayar
yazılımı). gerek hard-
ware (bilgisayar do-
nanımı) konusunda
çok ileri bir bilgisayar
teknolojisi kullanı-
yor; on binlerce bilgi-
sayar mühendisi ken-
di alanlannda devrim
yaratacak gelişmelere
yol açıyor.
IBM, Hewlett-Pac-
kard, Citıcorp ve Mo-
torola gibi Amerikan
şirketleri Hindistan'-
da yatınm yapan belli
başb fırmaLar. Ülkede
bulunan bilgisayar
mühendisi sayısı gö-
zönüne alındığında
yalnızca ABD ve
Rusya Hindistan'la
yanşabibr.
Bangalore'da bilgi-
sayar sanayiinin bu
kadar hızb gebşmesi,
toplumsal değişimle-
re yol açıyor. Olduk-
ça gelişmiş bir orta sınıfın
yanısıra Hindistan'a yabancı
bir "bar kültürü" ortaya
çıkıyor. Uzay sanayiinin kurul-
masından sonra bir kültür şoku
yaşa>an Bangalore'lular, ya-
Yazılım patlaması
Hindistan'ın yazılım
ihracaatı
400milvon dolar
'85 .'87 '89 '91 '93
1993 rakamı tahmintdir
bana işadamlan ve onlann ya-
şam tarzlanna ayak uydurmak
zorunda kabyor. Bugün Hin-
distan'ın en lüks otellen Banga-
lore'da.
Asya'nın dev adımlarla ilerli-
yen ekonomilenyle kıyaslandı-
ğında Hindistan'ın bilgisayar
üretimi devede kulak kabyor.
Ne var ki, bilgisa>ar üretimi gi-
derek Hindistan'ın dışsatımında
büyük bir yer tutuyor.
Bilgısayara ne yapması ge-
rektığjni bildiren kodlu talimat-
lara software deniyor. Softwa-
re, mektup yazmak. rapor haa-
rlamak, telefon direktiflen ver-
mek gibi işlevleri yerine getır-
mek için kullanılır. Motorola'-
nın İridium projesinde olduğu
gibi Hindistan'taki software
üreümi, ABD'de tasarlanan
ana programlara. bir alt prog-
ram yazmaktan oluşuyor.
8 yıl önce Hindistanın soft-
ware şirketlerinin dışsatımı 24
milyon dolar dolaylanndaydı.
Bu yıl ise toplam software
dışsaumının 350 milyon dolar
civannda olacağ) tahmın cdıli-
yor.
Büyük bir software şirketinin
yöneticisi Dewang Mehta. bilgi-
sayar üretiminın bu denlı hızla
büyümesıni, ucuz ış gücüne,
eğitim düzeylerinin Batıdan ge-
ri kalmamasına. lisan bilen uz-
man sayısının artmasına bağb-
yor.
Edward A.Gargan
NewYorkTimes
1993:ÖlümTariaIan
The Herald Tribnne 29 Aralık 1993
Çiıvde kaliteli
ııüfus politikası
PEKÎN (.\A) - Çin, dış dün-
yada Naa rejiminin uyguladığı
"soyantmı" politikasına benze-
tilen "kaliteli nüfus" politikasını
savundu. Sağlık BakanbğYndan
bir sözcü, Çin'de daha iyi bir do-
ğumpobtikasıiçinhazırlanan"ı»-
nısun kalitesini iyileştirmeye" vö-
nelik yasa tasansının, Adolf Hit-
ler'in 3. Reich dönemindeki ırkçı
"soyantnn" pobtikalan ile niçbir
ilgısi olmadığını, araacın sağlıklı
kuşaklar yaratılması olduğunu
savundu. Çın hükümetince geçen
hafta acıklanan yasa tasansı. bazı
ülkelerce, Almanya'da Nazi reji-
mı dönemınde uygulanan "so-
yantım" poiitikası ile özdeşteş-
tirilmışti.
ÇALIŞANLAR1N / SORULARI - SORUNLARI / YILMAZ ŞÎPAL
'Kaııun önünde eşitlik
9
: Ben, eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfmda görev yapan
bir öğretmenim. Eşim ise bir üniversitenin saynevinde
hemşirc olarak çalışmaktadır.
Oğlumuzun kalbinde doğuştan delik bulunmaktadır.
Bu saynlığın tedavisi de bulunduğumuz ildeki üniversi-
te saynevindeki bir tek uzman hekim tarafmdan yapü-
maktadır. Dönüşümlü bakımlar için çocuğun üniversi-
te saynevine gitroesi gerekmektedir. Her seferinde bu
savnevine sevk konusunda ilgililerden kaVnaklanan
büyük zorluklaria karşılaşmaktayım. Eşün hemşire
olarak çaljştığı sağlık kuruluşunda çocuğunu tedavi et-
tirememektedir.
Sorum şöyle: Eşün kadın memur olarak çocuğunun
bakımını üstlenebilir mi? Yasa ve yöneönelikler buna
izin >eriyor mu? \'emıiyor ise nasü bir çözüm getirebi-
lirim?
" Ailenin reisi erkektir" saçmalığuıı aşabilir miyim?
S.Y.
YAJNTT: Anayasanın 10. maddesinde "kanun önünde eşit-
lik" öngörülmüştür.
"Madde 10 - Herkes, dil, n-k, renk, cinsiyet, siyasi düşünce,
febefi inanc. din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırun gözeril-
meksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, zümreye veya sınrfa imtiyaz tanınamaz.
Deviet organları ve idare makamlan bütün işlemlerde kanun
önünde eşitlik ükesine uygun olarak hareket etmek zorunda-
dır."
Birçok konuda olduğu gibi, anayasanın 10. maddesinde
öngörülen eşitlik, kadın-erkek eşitliği konusunda da yaşama
geçirilememiştir.
Her ikisi de deviet memuru olan eşler için bu eşitlik yıllardır
sağlanamamıştır.
Devlet memuru olan eşlerin ortak çocuklan için öngörülen
uygulamalarda, kadınlar geri plana itilmiştir. Bu uygulama-
lardan biri de, hastalık sigortası yönünden çocuklann yalnız-
ca babaya bağımlı olmasıdır. 20 yıl önce, 11.8.1973 günlü
Resmi Gazete'de yayımlanan "Devlet Memurlannın Tedavi
Yardunı ve Ceıtaze Giderkri Yönetmeliği"nin 40. maddesi. ka-
dın-erkek eşitliği konusundaki çelişkiyi açıkça vurgulamakta-
dır.
"Kan \e kocanın her ikisinin de bu yönetmeükten yararlanan
memur olrnası halinde, aik yardımı ödeneğine müstehak çocuk-
lar yalnız baba tarafmdan düzenlenecek beyannamede, boşan-
ma >e a\rılık vukuunda ise mahkeme çocuğu hangi tarafa bı-
rakmışsa, çocuk onun tarafmdan düzenlenecek beyannamede
gösterilir."
Yönetmelikte öngörülen çocuklann yalnız baba tarafmdan
düzenlenecek beyannamede gösterilmesi ile anayasanın 10.
maddesinde vurgulanan cinsiyet farkı gözetmeksizin "Devlet
organlan ve idare makamlan bütün işlemlerde kanun önünde
eşitlik ükesine uygun olarak hareket etmek zorundadır" kuralı-
nı devlet. kendı memuruna uygulamamaktadır.
20 yıldan fazla bir süredir yürürlükte olan, çocuğun yalnız-
ca babası tarafmdan düzenlenecek beyannamede gösterilme-
sine son verilerek, anayasada öngörülen cinsiyet ayınmı ya-
pılmaksızın "kanun önünde eşitlik" ilkesinin kısa sürede
yaşama geçirilmesini diliyoruz.
ANKARA-ANKA
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Yeni Bip Şarkı...
Bir yılı geride bırakıyoruz bugün. Bir yıl kısa bir zaman
dilimi aslında; geçmişten geleceğe uzanan ağaçta bir
dal da değil, bir yaprak, bir küçük tomurcuk neredeyse.
Ama neler yaşanıyor o yılda! Tomurcuk güzel çiçekleni-
yor. 1993 böyle bir yıl mı acaba? Soruyu yanıtlamak hiç
kolay değil. Bir yıla neler sığdı, neler yaşandı dünyamız-
da ve ülkemizde. Barış yolunda adımlar nasıl geriledi,
savaş çok acımasız boyutlara vardı, umut soldu, inandı-
ğımız dağlara ne çok kar yağdı! Siyah-beyaz tablosu
oluştu durmadan! Kavramlar anlamını yitirdi, çağdaşlık
çağdışılığa. uygarlık barbarlığa dönüştü, yozlaşma do-
ruğa vardı her dalda... Ülkemizde savaş, dünyamızda
savaş, kanlı ve kirli tırmanışlarla uzadı gecelerimiz. Bel-
ki de en uzun yılı yaşadık... O yıl sona eriyor bugün. Ya-
rın yeni bir sabaha uyanacağız, güneşi umutla selamla-
yacağız yeniden. Insanın doğası bu. Yeni yıia umutla
bakıyor, yitik düşleri gerçekleştirmek için yeniden sıvı-
yor kolları. Bu da bizim gorevimiz değil mi? insan olma-
nın görevi. O görevi başarmak zorunda. Bireyler de,
toplumtar da bitkisel değil üretken yaşamla onurlanır.
Oyleyse sil yeni baştan.
Okurlanm bılir, karamsarlığı sanat olaylarıyla aşarım.
Sanatçı dostlanmı da teşekkürle anımsanm her yılba-
şında. Yaşama sevincimi onlar yeşertir. Yılbaşı konser-
lerini siz de izlediniz mi acaba? TRT de yayımlıyor. Üç
gün üst üste çaldı CSO Kalabalık sokağa taştı. Ayakta
durup oturanları engelleyenler, haklı tepkiler, kırılan
camlar, başkent Ankara'yı yetmiş yılda çağdaş bir kon-
ser salonuna kavuşturamayanlar açısından utandırıcı
bir olay. Sevindirici olay da, konserin havası ve düzeyi
doğrusu. Gürer Aykal başka bir coşku veriyor bu kon-
serlere. Bu kez opera sanatçıları da katıldı konsere.
Kadın sanatçıların elbiseleri biraz yadırgandı, ama şar-
kılan çok alkışlandı. Sevgiyle eleştiriyorum, güzel bir
sesin sahibine daha sade çizgiler yakışıyor. Opera ve
CSO işbirliğinden çok hoşlandı başkentliler. Gürer Ay-
kal
1
ın sürprizlerinden de. Salondan birine değneğini
veriyor, genç bir kız çıkıyor sahneye, orkestrayı yöneti-
yor, çalgıcılar dans ediyor, şarkı söylüyor, üstelik bir caz
sarkısı. Alışılmışın dışında güzel, neşeli, sıcak bir gece,
onca gerilimden sonra rahat bir soluk. Salon ve sahne
bütünleşiyor, yaşama sevınciyle gülümsüyor herkes.
Acı ama gerçek, siyasal orkestralarla yaşanamıyor bu
tür bir olay. Oysa büyük özlemimiz.
• • •
Mavi Tuna, yeni yıl konserlerinin geleneği oldu artık.
'Şimdiye kadar bestelenen valslerin en güzeli' diyor Gü-
rer Aykal. Tuna rengini çoktan yitirdi, ama Strauss'un
muziğinde yaşıyor maviliği. Valslerin en güzeliyle dal-
galanıyor insan, tüm sevdiklerini kucaklayarak dans
ediyor. Yitik sevgililer, dostlar, anılar sarmaş dolaş olu-
yor biranda.
Ben de gözlerimde yaşlarla dinledim Mavi Tuna'yı,
geçmiş yılları anımsadım. Rahmetli Hasan Işık ile dans
ettiğim ilk baloyu, Ankara Palas'ta; sonra tüm yitik dost-
ları, yitik sevgilileri, dünyamızdan aynlan güzel insanla-
rı... 1993te de ne güzel insanlar ayrıldı dünyamızdan.
Kimi bombalandı, yaşamı söndü, ışığı sönmedi. Kimi
yandı, yakıldı. küllerı bir utanç duvarı gibi dikiliyor karşı-
mızda, belleklerde anıtlaşıyor. Kimi sonuna dek direndi
kansere, onurlu bir savaş verdi. Kimi seksen yaşına kar-
şın genç öldü, yeni şarkılarsöylemeye hazırlanırken. Ne
yanabaksam elleri, yapıtlan var! Ben Mavi Tuna'yı dinlh
yorum, onlar Aşiyan'da Boğaz ın şarkısını ya da başka
bir toprak parçasında dağların, rüzgarın şarkısını...
1993'te tiım şarkılar yarım kaldı değil mi?
1994te tamamlanacak mı o yarım şarkılar? önce öz
şarkılarımızı yüreklice söylememiz gerekiyorgaliba. Gi-
derek yoğunlaşan sağırlığı aşmak zorundayız. Yitik du-
yarlığı yeniden oluşturmak, tekseslilik eğilimini önle-
mek gerekiyor, çoksesliliğe yönelmek. Her dalda
yaşanan yozluğu aşmadan çağı yakalayamayız. Mesle;
ğimize de büyük görevler duşüyor bu yolda. O görevin
bilincini duyuyor muyuz yeteri kadar? Acı ama gerçek,
olaylartersini kanıtlıyor. Çıkarsal yöntemler, tekelleşme
eğilimlerı ağır basıyor, kamuoyu sağlıksız oluşuyor, ya-
pay sorunlar yaratarak olaytar çarpıtılıyor, kişiler de
kurumlar da yaralanıyor. Başbakan Çiller, "Ben bacı-
yım, ben anayım, tüm yaralan ben saracağım" diyor,
ama umut vermiyor doğrusu. Nasıl saracak yaralan?
Ödünlerle mi, acı faturalarla mı ya da Istanbul Belediye
Başkan adayını çöplükte açıklayarak mı? Sayın Çiller de
öğrenecek elbet. eskımiş, yıpranmış kişilerle yeni politi-
kalar üretmek hiçbir siyasal kuruluş için olası değil. Ek-
rartda izlerken şaşırıyor insan. Siyasal trafik hayli yo-
ğun, ama yol nereye bellı değil. Geçmişe mi, geleceğe
mi? Kimi politikacılar köşekapmaca oynar gibi partiler
arasında mekik dokuyor, ayrıldıkları yere dönüyor, vak-
tiyle ayrılışlarını güçlenme diye yorumlayan liderler de
sevinçle gülümsüyor, taze güç diye sunuyorlar bu kez!
Güler misiniz, ağlar mısınız?
Toplumda yeni seslere, yeni sarkılara, yeni politikala-
ra özlem var.
Hepinize güzellikler diliyorum sevgili okurlanm. Yeni
yılda hep birlikte yeni şarkılar söylemek umuduyia.
BULMACA
1 2 3 4SOLDAN SAĞA:
1/ Bibnçaltına itibniş bir
duygu ya da isteğin, kar-
şıtı görünümünde ya da
başka bir biçimde bılince
yükselmesi. 2/ Haysiyet...
Japonlar'a özgü bir tür
güreş. 3/ Uygun, yerinde,
denk..."— söyleyen evvel
dahi menfûr idi gerçi /
Hâinlere amma ki riayet
yeni çıktı" (Ziya Paşa). 4/
Belirti... Yat lımanı. 5/
Açık seçik olan, anlaşıl-
maz yanı bulunmayan...
Deyim. 6/ Bir nota... Antimon ele-
menünin simgesı. 7/ Bilgisız, kül-
türsüz kimse... At bakıcısı. 8/
Japonya'da dinsel törenlerde oku-
nan bir çeşit ilkel nesir... Hayvan-
lara vurulan damga. 9/ Küçük
ispirto ocağı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ İngılız Uluslar Topluluğu'na
üye olan bağımsız ülkelere verilen
ad. 2/ Sürek avında pusuda bekle-
yen avcı... Jokeylerin gjydıği ke-
narsız başbk. 3/ "Beşikler vermişim —'a / Sabncaklar, hamak-
lar / Havva Anan dünkü çocuk sayıbr / Anadolu'yum ben"
(Ahmed Arif)... Türkiye'nin plaka işareti... Eski Mısır'da güneş
tannsı. 4/ Faiz... YeKn esişi. 5/ İslamlıktan önce Kâbe'de duran
üç puttan biri... Anadolu'da kurulmuş eski uygarbk. 6/ Aritme-
tikte bir kuvvetin derecesini veren sayı... Günlük ihtiyaanı kar-
şılamak üzere bir hayvana verilen yem miktan. 7/ Kanuni Sul-
tan Sükyman'ın şiirlerinde kullandığı mahlas. 8/ Halk edebiya-
tma özgü bir şiır türü... Bulunulan yerden daha yüksekte kalan
düzlük. 9/ Belli bir topluluğa özgü olan işaret... Numararun kı-
sa yazıhşı.
Cumhuriyet okurlarınm yeni yüını en ıçten duygularımla kutla-
rım. Sedat Yaşayan