Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
31ARAUK1993CUMA CUMHURİYET SAYFA
EKONOM 13
Geçmiş yıllardaki kamu açığına 1993'te ithalatın patlaması sonucu dış açık da eklendi
Ekonomideaçığııruzbirdi, ikioldu
T boı
Ekonomi tek açıkla girdiği 1993'ü çifte açıkla kapattı. Üstelik
geçen yıldan kalan kamu açığı daha da büyüyerek cumhuriyet
tarihininrekordüzeyineçıktı. 1992'de 12.6 olan kamu kesimi
borçlanma gereği 1993'te 16.5'eyükseldi.
J.• P<
Cari işlemler dengesi yıl sonu itibanyla 6 milyar dolara
yaklaşarak cumhuriyet tarihinin açık rekorunu kırdı. Bu açık
aynı zamanda 1980'den bu yana ilk kez ödemeler dengesinde
potansiyel bir krizin varlığını da ortaya çıkardı.
Ekooomi Servisi - Ekonomi tek açıkla girdiği
1993'ü çifte açıkla kapattı. Üstelik geçen yıldan
kalan kamu açığı daha da büyüyerek
cumhuriyet tarihinin rekordüzeyineçıktı.
1992'de 12.6 olan kamu kesimi borçlanma
gereği 1993'te 16.5'eyükseldi.
Geçen yıllardan gelen iç açığın yanında 1993'te
bir de dış açık ortaya çıktı. Yıllarca büyütülen iç
açık, sonunda dış açığı doğurdu. Ülkenin mal ve
hizmet ihracı ile ithalatının net bilançosunu
veren cari işlemler dengesi yıl sonu itibanyla 6
milyar dolara yaklaşarak yine cumhuriyet
tarihinin açık rekorunu kırdı. Bu açık aynı
zamanda 1980'den bu yana ilk kez ödemeler
dengesinde potansiyel bir krizin varlığını da
ortaya çıkardı.
İhracatın çok küçük orandaki artışı karşısında
ithalatın patlamasından kaynaklanan dış açık,
yine cumhuriyet tarihinin en büyük açığını
oluşturdu. İhracatın ithalaü karşılama oranı
yüzde 51 'e geriledi. Geri kalan ithalatın
finansmanının bir bölümü, turizm gelirleri. işçi
dövizleri, transit ticaret gelirleri ile karşılandı.
Buna rağmen cari işlemler dengesinin yıl sonu
itibanyla 6 milyar dolar açıkla kapanması
bekleniyor. Bu da yine cumhuriyet tarihinin en
yüksek cari açığı oluyor.
Cari açığı ise yabana sermaye girişi karşılıyor.
Doğrudan yatınmlar yanında portföy
yatınmlan ve kısa vadeli sennaye girişleri ile
ödemeler dengesindekı açık kapatılıyor.
Üstelik bu açık, ekonominin yönetimindeetkili
olan IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlann
uyansına rağmen oluştu. Açığın karşılığı ya da
ödülü ise Türkiye ekonomisinin en yüksek
büyüme hızına ulaştığı yıllardan birini
yakalaması oldu. 1990'daki yüzde 9.2'lik
büyüme dışlandığında son 25 yılın en yüksek
kalkınma hızına ulaşıldı. Büyüme hızının bu
düzeye çıkmasında tüketimin reel olarak yüzde
14 oranında büyümesi etkili oldu.
Ama neyin karşılığında?
Tabii ki iç tasarruflann artışı veya ekonomide
verimliliğin yükselmesi karşılığında değil.
Hükümetin çok yüksek performans gösterdiği
dış borçlanma ile.
DIŞBORÇLABİMA -Dünya
ekonomisinin durgun se>Tettiği bir ortamda
sermaye piyasalannda borç bulmak, hele biraz
da faiz yüksek tutulduğunda pekala
mümkündü. Hükümet de öyle yaptı. Yaklaşık
10 milyar dolar net borç aldı. 1992 sonunda 54.6
milyar dolar olan dış borç yıl ortasında 59.7
milyar dolara çıktı. Dış borcun yıl sonu için
63-64 milyar dolara varacağı hesaplanıyor.
Kamu ve özel sektör adeta yanşırcasına
dışandan borçlanmaya giderek içeride Türk
Lirası'na çevirip kullandılar. Bu borçlar aynı
zamanda Merkez Bankası'nın döviz rezervini
yükseltmesine de en büyük katkıyı yaptı.
Yükselen rezervler ve piyasaya döviz arzı,
kurlan da baskı alünda tuttu.
Kurlann enflasyonun altında kalması sonucu
dışandan fonlama büyük bir ivme kazandı.
Bankalar otomobil ve konut alanında isteyene
TL üzerinden, isteyene döviz üzerinden kredi
sundular.
BtTtMEBİİN MOTORTJ Aslında
ekonominin 1993'te Çin'in ardından ikincı en
yüksek büyüme hızına ulaşması beklenmeliydi.
Çünküyan sektörleri ile ekonominin lokomotifı
olan iki ana sektör çok canlıydı. Otomobil son
yıllann en canlı sektörüydü. Türkiye otomobil
pazan hızla gelişen bir pazardı.
Otomobildeki canlılığa, bu yıl birde inşaat
sektörü eklendi. 1987 genel seçimleri sonrasında
durgunluğa giren inşaat sektörü 4.5 yıllık
aradan sonra 1992"nin ortasından itıbaren
canlanmıştı. Bunda bankalann konut kredisi
saçmaya başlamalannm ve durgunluk
döneminin sonuna denk gelmesinin etkisi
büyüktü. 4.5 yıl sonra gelen bu canlılık kış
mevsiminde de sürdü ve 1993'ün tüm aylanna
yayıldı. Daha önce inşaat sektörü iki yıl durgun.
üç yıl canlı ya da üç yıl durgun, iki yıl canlı bir
dönem geçiriyordu. Son durgunluk dönemi
uzun sürdüğünden canlılık dönemi de
mevsimsel ara vermeden sürüyordu.
Dolayısyla yurtiçindeki iki ana sektördeki
canlıhk dışandan alınan borçla fınanseedilince
büyüme hizı da aldı başını gjtti.
İTHALATTA PATLAMA -Canlanan
ekonomi ile birlikte ithalat da patladı. Öyle ki
her yıl kasım-aralık aylan ithalatın
konjonktürel olarak artmasına ve yeni yıhn ilk
aylannda düşmesine karşılık 1993'ün ilk
aylannda ithalat durmadı. Önce, kurlann artma
ihtimaline karşı ithalatın öne alındığı sanıldı.
Ama ithalatın yılın geride kalan aylannda
paüamasını sürdürmesi. bunun yapısal bir
gelişme olduğunu ve kalıcılığmı ortaya koydu.
Şöyle ki sadece tüketim mallan değil,
hammadde ve ara mallarda aynı şekilde artış
oldu.
MİKRO
DİNÇ TAYANÇ
Şecaat... Sirkat... Fecaaö
Yılın son günü, uyanır uyanmaz nereden detakıldı aklıma,
babamın sık sık yineledıği söz, bilemıyorum; "Şecaat an
edeyım derken, sirkatinsöylermerd-iKıpti..."Tütkçes\,'X?in-
gene'nin merdi, derdimı anlatayım derken suçunu söyler"e
yakın bir anlam taşıyor...
Evden çıkıp Gazete'ye gelinceye değin, beynimin içinde
yankılanıp duruyor babamın sözleri... Sanki, bir şeyler anlat-
maya çalışır ya da anlatmamı ister gıbi...
Yazmaya otururken hala düşünüyorum ve hala kavra-
yabılmış değilim...
Babamın sesi, anlaksızlığıma öfkelenmişçesine kulakları-
ma dolmaya başlıyor:
"Oğlum, adam çıkmış: onca yılyönettiği ve de 'yönetemi-
yorsun diyen 'hemşerilerinin' oylarıyla 'uğurlandığı' kente
'kurtancı' olarak döneceğinı açıklıyor. Açıklamayu da kendi
kurdurttuğu (kurdurtmadıysa bile devr-i iktidannda dağlaş-
masına gözyumduğu) çöplüğünde 'horozlanarak'yapıyorü!
Adama anımsatmazlar mı ki 'Arkadaş senin devr-in talan
devri dıye anılmaktadır. Anıiıp da belgelenememektedır;
çünkü zat-ı aliniz, uğurlanırken, dosya-disketne varsa cebel-
lezı etmişsindir!' diye?"
Babamın sesini duymazlanıp düşünmeye oturuyorum.
Oturuyorum, ama bu ışin neresınde 'mertlik', neresinde 'şe-
caat', neresinde 'sirkat1
olduğunu kavrayamıyorum.
Babam, bu dünyada ve de öteki dünyada yıllanmışlığın
'sabrıyla' başka 'tefe' geçiyor:
"Oğlum, Boğazıçı Sultanı çıkmış avaz avaz 'Ezaaan, bay-
raaak. ' diye unleniyor. Vergi Yasası, özelleştirme, hak-
hukuk, laikllk' diye çığınyor. 'Sarı size armağan olsun' de-
melenıyor!
Sultana demezler mi ki 'A benim sultanım, Vergi Yasası
dediğin bir delik deşık kevgırdir. Kevgirden emek ve de
emekçı elenmış, para ve de para sahibinin çıkarları kevgir
üstü kalmıştır. Özelleştirme dedığın, bir rezilliktir ki verdiğin
fiyata alıcilanmayan kompradorlar iş pazarlığa dökülünce
üç otuzparaya KIT arsalarını kapatmaya gihşmişlerdir. Hak-
hukuk dediğin bir başka garabettir ki hiçbir demokratik ülke-
ninkilere benzemez. Laıklik dediğin. saye-i şahanende yo-
bazların şeriatına kucak açtırmanın binek taşına döndürül-
müştür..."
Gene baba sesini duymazlanıyorum. Gene düşünü-
yorum... Ve gene kavrayamıyorum; mertlik', şecaat' ve de
sirkat' bu ışin neresinde..
Babamın sesı, anlaksızlığımın aptallığa dönüştüğune
kızmışçasına yükselerek ve gene sabır dolu, bir başka 'tele'
geçiyor.
"Oğlum. bir başka adam çıkmış 'Bu gıdişin sonu yoktur.
Ekonomi batmıştır. Dış borç, iç borç; artan ithalat, azalan ih-
racat derken bu nasıl büyümedir? Böyle büyümenin sonu,
küçülmedir' dıye iktidara 'talip'olmaktadır.
Adama demezler mi ki 'A benim yılmaz savaşçım, bunca
batağı kendi devr-i iktidannda görmemiş miydin? Görüp de
önlem almış mıydın? Senin iktidar olmanla, ekonomi politi-
kası mı değışecektir? Değişip de borçlar ortadan kalkacak
ve dahi dış ticaret açığı kapanıp da sağlıklı büyümeye mi ge-
çilecektır?"
Aptallığım dangalaklığa dönüşmüş olmalı ki, gene kavra-
yamıyorum 'mertlıği
1
. şecaatı' ve de 'sirkati'!
Babamın sesınde de sabır kalmıyor artık... Kafasının 'tel'i
atmışçasına unleniyor:
''Oğlum, adamlar yıllardır ne sosyal sigorta primi ödemiş-
ler, ne vergi vermişler, ne tadesini aldıklan ıhracatı namus-
larıyla yapmışlar... Gene de çıkıp ağlaşıyorlar. 'Bizi Avrupa
Birliği 'nden koruyun' diye, yerden yere vurdukları devletçili-
ğin 'korumacı' kanatlan altına sığınmaya çabalıyorlar. Bu-
nunla da yetinmeyip TV ekranlannı işgal ederek, ürettikleri
'mal'ların reklamlarıyla sizleri bir güzel tavlayıp, kazıklıyor-
lar.
Adamlara sormazlar mı kı 'Bre nabekarlar! Kar üstüne kar
katlamaktasınız. Hem de cunta icazetiyle, emekçilerin her
hakkını gaspettiğinız yıldan beri... Ödemediğiniz primlerin
emekten ve de emekçiden çalıntı olduğunu bilmez misiniz?
Vermediğiniz vergilerle, dcvleti borç batağına sürüklediğini-
zin ayrımında değil misiniz? Hayalen yaptığınız ihracatın,
bugünkü dış ticaret açığının temelini oluşturduğunu nasıl
yadsırsınız?' diye."
Dangalaklığın ötesini düşünemediğimden, kendimi savu-
nuyorum: "Ama baba. buralarda işler senin bildiğin,
bıraktığın gibi değil... Bütün bu saydığın adamlar, sultanlar
'vizyon sahibi' insanlar. Artık çağ atlayan Türkiye'deyiz. Şu-
nunşurasında21. Yüzyıl'a nekaldıki..."
Babamın sesi son kez duyuluyor, hem de tıpkı azılı çocuk-
luğumda azarladığı tel'den:
Oğlum, senin halin. bu ülkenin istikbali gibi. Bırak şecaa-
ti, sirkati kavramayı. Barı. fecaati gör!"
Ana fikir: Benim bu dünyada yaşayıp da 'göremedikle-
rımi', babam taa ötekı dünyadan kavrayıp uyarıyorsa, işin
içinde iş var demektir.
Ana fikrın ana fikri' Bazı şeyleri 'kavrayabilmek' için öteki
dünyaya göçmeyi beklemek hıç de iç açıcı bir eylem olmasa
gerek. Yeni yılda, daha bir 'kavrayıa' olabilirsek, yalnız kav-
ramakla kalmaz. kavrayışlı olduğumuzu gösterecek demok-
ratik eylemleri de gerçekleştirirız...
DÜNYAEKONOMISINEBAKI5 "Tori/ün sonu" ve cmliscli bfr- vik 1993
ERGtN YILDIZOĞLU
LONDRA - 1989'da Fransız Devrimi'-
nbı 200. yddönümü Berlin Duvan'nın yıkdtşı
ile çakışarak büyük bir heyecan yarattı
Batı'da. 1989 yüı, soğuk savaşuı bittiği ve li-
berat-demokratik ideallerin ve bunun eko-
nomik temeli olduğu ileri sürülen pazar
ekonomisinin Doğu Avrupa'da >aşadığı ri-
vayet edilen komûnizme ve bu vesile ile otori-
ter rejünJere karşı bir kere daha üstünlügü-
nün kanıtlandığı bir yıl olmuştu. Aynı yıl
Francis Fukuyama, o zaman hüvıik ilgi gö-
ren "Tarihin Sonu" makalesini yayımladı.
Fukuyama'ya göre 20. Yüzyıl'a otoriter re-
jimlere (özellikle ekim devrimi kastedile-
rek) karşı mücadele ederek giren liberal
demokrasi, önce II. Dünya Savaşf nda fa-
şızme, sonra da 1989'da İcomünizme karşı
sürdürdüğü savaşı zafer ile sona erdirerek
insan dogasına en uygun politik rejim ol-
duğunu kanıtlamıştı. Böylece tarih hedefı-
ne ulaşıyor ve bitiyordu. Birkaç ay sonra
1990'daeski ABDDevlet BaşkamGeorge
Busfa, artık bir "yeni dünya düzeni"nin baş-
ladığını müjdeleyecekti. Ancak Irak'ın
Kuveyt'i işgal ettiği günden beri peş peşe
gelen olaylar bu "yeni dünya düzeni"nin
aslında bir istikrarsızlıktan başka bir şey
olmadığını gösterdi. 1993 yıh ise bu soğuİc
savaş sonrası dönemde "tarihin sonu", "li-
beral demokrasinin nihai zaferi" türünden
iddialann ne kadar boş olduğunun özellik-
le ortaya çıktığı bir yıl oldu.
Bmııft kriz w pazar efcoınmisi
1993 yüı, 1989'da başlayan ekonomik
durguniuğun en şiddetli yaşandığı yıl oldu.
Her ne kadar 1993'te ABD'de yavaş da
olsa yeni bir ekonomik toparianmanm
başladığı, yılın ikinci yansmda İngiltere'-
nin de aynı yola girdiği görüldüyse de yıl
bovunca Avrupa'da ve Japonya'da ekono-
rnik durgunluk. işsizliği ve iflaslan arttıra-
rak derinleşti. Şiddetli ekonomik durgun-
luk "yeni dünya düzeni"nin en önemfî id-
diası üzerine koyu bir gölge düşürdü. Ser-
best piyasa düzeninin ekonominin tüm so-
runlanru kendi kendine çözeceği inancı
hem ulusal ekonomilerin hem de global
ekonominin işleyişi açısından fena halde
sarsıldı 1993 yılında.
Ekonomistler, politikaalar ve özellikle
de köşe yazarlan arasında 1980'lerde piya-
sa ekonomisinin fazıletlerini sorgulamak
neredeyseayıpbirhalegelmişti. 1987borsa
krizi, 1989'da başlayan durgunluk ve
1993'te Avrupa para sistemini çökerten
para krizd ve nihayet Rusya'da serbest pi-
yasa ekonomisinin toplumsal etkilerinin
politik sonuçlannın dayanılmaz hale gel-
mesi serbest piyasa ekonomisini savunan-
lan oldukça zor duruma düşürdü. ABD'de
Demokratlann başkanJık seçimlerini
kazanmasından sonra Keynes yeniden
sıkça tarüşılır oldu. Hükümetlerin, işsizli-
ğin artmasını önlemek ve iflaslan durdur-
mak için devlet harcamalan ve düşük faiz-
lerle müdahale ederek ekonomiyi can-
landırmalannın gerekli olabileceği görüşü
yeniden taraftar bulmaya başladıT 1993
yıhnda 'herkes' pazar ekonomisinin 'zaaf-
lannı" yeniden görmeye başlamışu. Rusya
seçimleri ise bardağı taşıran son damla
oldu. Pazar ekonomisinin iddialı
savunuculanndan VVall Street Journal
gazetesinin 28 arahk başmakalesi "Rusya'-
da ekonomi politikasının en büyük hatası
Josef Stalin yanlış olduğuna göre Milton
Friedmandoğnıdurvarsayınııoklu"..."Piya-
sa ekonomisi bir gerekliliktir... ama politik
olarak y aşa> abilmesi için 'sosyal pazar eko-
nomisi' ounalıdır" diye yazacaktı. Avrupa
ve Japonya durgunluk içinde kıvranırken,
ABD ve Ingiltere'de toparlanma nazlanı-
rken. Uzakdoğu'da otoriter rejimlerin ve
şiddetli devlet müdahalesinin neredeyse
Kural olduğu bir seri ülkede ekonomik bü-
yüme hızının %7 - % 12 arasında seyretme-
si. pazar ekonomisi - demokrasi ve ekono-
mik büyüme arasında kurulmuş denklem-
leri alt üst eden bir başka tartışma konusu
olacaktı.
Peki 1993 yılında serbest pazar ekono-
misine karşı yeniden canlanan bu güven-
sizük belirgin bir ekonomik yönelime yoj
açabildi mı? Ne gezer. Gelişmış ülkelerdeki
bütçe açıklan ve yüksek kamu borçlan ge-
leneksel Keynesgil ekonomi po-
litikalannın uygulanması olasılığını hemen
saf dışı ettı. Çığ gibi büyüyen işsizliğe ve
derinleşen ekonomik durgunluğa karşı
ekonomik polıtika üretmekteki bu ba-
şansızlık ise haziranda Avrupa ülkeleri
liderleri Kopenhag toplantısında ve kasım
ayında yayımlanan Avrupa Ekonomik
Komisyonu raporunda fatura emekçilere
çıkarülarak örtülmeye çalışıldı. Avrupa
Topluluğu ülkeleri hükümetleri. işten çı-
karmayı kolaylaştıracak ve işçileri daha
düşük ücretlere çahştırmaya imkan verece-
ğine inandıklan bir seri politıkada anlaş-
maya vardılar. Böylece emek pazannın
esnekleştirilmesi adı altında işçi haklanna.
sendikal harekete ve refah devletinin son
kalınülanna karşı bir saldın başladı 1993
yılında. Bu nedenle >ılın son aylan Avru-
pa'da şiddetli işçi eylemlerine şahit oldu.
Global ekonominin işleyişi söz konusu
olduğunda, gelişmekte olan ülkelerde ser-
best ticaretin genelde ileri sanayi ülkeleri-
nin işine yaradığına dair bir kuşku, 1980"-
lerde zayıflamış olmakla birlikte. eskiden
beri varlığını koruyordu. Fakat 1993
yılında benzer bir yaklaşımın ABD'deki
yeni yönetiminin ekonomik strateji uz-
manlan tarafından da sayunulmaya baş-
landıgı görüldü. ABD'de işsizliğin ve eko-
nomik durguniuğun sebebini uluslararası
ticaretteki gelişmelere bağlayan güçlü bir
korumaalık lobısi oluşmuştu. 1993,1980"-
lerde büyük günah sayılan, hemen herke-
sin uygulamaya çahşmasına rağmen asla
ağzına almamaya dikkat ettiği, merkanti-
lizmin hortladığı yıl oldu.
Ekonomik durgunluk, dış pazarlann
önemini arttırdıkça, merkez ülkeleri arası-
nda ticari rekabet hızlandı. Ticaret blok-
lannın oluşması 1993 yılının en çok konu-
şulan ve en çok korku yaratan konusu
oldu. NAFTA imzalandığında da AT tica-
ret blokuna karşı bir ABD-Kanada Mek-
sika ticari blokunun oluştuğundan kimse-
nin kuşkusu yoktu. Sorun bu iki blok ve
Japonya etrafında oluşmakta olan Uzak-
doğu yen bölgesinin arasındaki ilişkilerin
nasıl düzenleneceği idi. Ufukta 1929 bu-
nalımını izleyen ticaret savaşlan türünden
bir gelişme mi vardı?
Ticaret savaşlannın engellenmesinde
tüm umutlar GATT Uruguay Raundu'-
nun imzalanmasına bağlandı 1993 yılı bo-
yunca birbirini izleyen onlarca toplantıda
ABD kendi zayıflayan ekonomik hege-
monyasını güçlendirmek için, AT de kendi
pazarlannı korumak için birbirleriyle kı-
yasıya mücadele ettiler. Geri kalan 116
ülke ise bu mücadeleyi ring kenanndan
merakla ve endişeyle izledi. Anlaşmanın
imzalanması için konmuş zamanın bıtimi-
ne ancak birkaç saat kala ABD ve AT an-
laştığında, ortaya ticaret savaşlannı
engellenemeyecek kadar eks'ık ve gelişmek-
te olan ülkelerin kuşkulannı yatıştırama-
yacak kadar merkez ülkelerin çıkarlannı
savunan bir anlaşma çıktı. 1993 yılında
hoıtlayan merkantilizm GATT Uruguay
Raundu'nun imzalanmasını engelleyeme-
di, ama iyice kuşa çevirmeyi de becerdi.
Kısacası, "liberal demokrasinin zaferi"-
nin ve de "yeni dünya düzeninin" temelini
oluşturan pazar ekonomisi ve serbest tica-
ret 1993 yılında büyük darbeler yedi.
Liberal demokrasinfr garip zaferi_
Doğu Bloku çökünce 'tarih bitmiş' ve li-
beral demokrasinin zaferi tamamlanmıştı.
Uluslararası düzeyde ise "soğuk savaşın
bitmesiy le bir hak ve hukuk ve banş" düzeni
başhyordu. 1993 yılı bu iddialann da içini
fena halde boşaltü.
SSCB tehlikesinin ortadan kalkması ile
o zaman kadar gerileyen ekonomik üstün-
lüğüne rağmen ABD'nın nükleer şemsiyesi
altında bir blok oluşturmak zorunda kalan
merkez ülkelerinin aralanndaki çelişkiler
şiddetle öne çıkmaya başladı. ABD'nin tek
başına global arenada hareket etmek için
gerekli mali güce de sahip olmaması ile bu
durum birleşerek yeni bir "kolektif sömür-
gecilik" eğilimi yarattı. Somali'de başansız
bir şekilde kendini gösteren bu yeni eğilim.
NATO'nun kendine yeni işlevler araması-
na da bağlı olarak Birleşmiş Milletler bün-
yesinde yeni bir tür militarizmin de hortla-
ması demek oluyordu. Uluslararası ilişki-
lerde hak ve hukuk düzeninin yerine tekrar
silah ve sömürgeciliğin öne çıkmakta ol-
duğuna dair işaretler belirdi. 1993"de.
Liberal demokrasinin 'nihai zaferine' ge-
lince, bunun bir kuruntu olduğu Kuzey
Afrika ve Ortadoğu'da ve Türkiye'de
İslamcı akımlann gelişmesinde ve Alman-
yada yükselen ve katlıamlara yol açan fa-
şist hareketlerde kendini gösterdi. Sonra
Italya'da belediye seçımİcrinde merkez
partiler (liberal demokrasinin kaleleri)
çöktü ve özellikle faşist parti, sonra sol itti-
fak ve bölgeci Kuzey Ligası büyük başan-
lar kazandılar. Soğuk savaşın bitişinin
ardından patlayan skandallar tüm
Avrupayı kasıp kavururken, işsizliğin
yaru sıra göçmenler ve yabancılann sayısı
artarken geniş kalabalıklar merkez parüle-
rinden. liberal demokrasiden uzaklaşarak
siyasi yelpazenin ucundaki partilere sav-
rulmaya başladılar. Bu koşullarda faşist
hareketler1
güçlenmeye başladı. Çeşitli ül-
kelerin faşist partilerinin entemasyonal bir
ittifak kurma calışrnalanna girdikleri de
görüldü.
Liberal demokrasiye en şiddetli tepki
belki de Rusya secimlerinde ortaya çıktı.
Seçimlerde liberal demokrasinin. pazar
ekonomisinin savunucusu reformcular
beklediklerini bulamazken faşist eğilimli li-
beral demokrat(l) parti özellikle büyük ba-
şanlar kazandı. Bu partinin lideri Rusya'-
da 1994'de yapılacak başkanhk secimlerin-
de en güçlü aday olarak ortaya çıktı. Nük-
leer silahlan ve dünyanın en büyük ikinci
ordusunu kontrol eden bir faşist diktatör
olasılığı tekrar dünyanın kabuslan arasma
giriyordu.
1993 yılı. 1989 yılının yarattığı ham ha-
yallerin yıkılması açısından özeljikle ilginç,
ama a>Tiı derecede endişe verici gelişmele-
rin daha da belirginleştigi bir yıl oldu.