Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 EKİM 1993 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Y)zlaşanüniversite öğretimi
Giriş sınavlan sıralama sınavlandır, düzey belirleyid değüdir. Bu
sınavlar sonucunda bir öğrendnin belli bir fakülteye girmesi, o
fakültede okumak için gerekli yetenek ve bilgi düzeyinde olduğunu
asla göstermez. Yalnız ilkokul mezunlan bu sınavlara katüsa.
onlar da bu sisteme göre üniversitelere girebilirler.
Prof. Dr. Y.Müh. İLHAMİ ÇETİN İTÜ
Elektrik-Elekîronik Fakültesi Öğretim Üyesi
D
emagog, Yunancadan
gelen çok eski bir söz-
cüktür. Kökierine göre
anlamı halk önden
olup, başlangıçta bu
anlamda kullanılmış-
ür. Isa'dan önce yaklaşık 445 ... 385
yıllan arasında Atina'da yaşamış ve el-
İi beş kadar komedi yazmış olan ünlü
komedi yazan Aristofanes, Şövalyeler
adlı oyunu ile demagog sözcüğünün
anlamını değjştirmiştir. Ince gözîemle-
ri, sürükleyici entrikalan ve iğneleyici
çeşitlemeleri ile politikacılan, ünlü ki-
şileri. genelde toplumsal yaşamı. bu
yaşamda gözlediği saplantılan, yol-
suzluklan. gösterişi.. eleştiren usta ya-
zar bu yapıtında yerdiği demagog
Kleon ile yeni bir politikacı tipi. yeni
birpolitikacı kavramı yaratmıştır. Ar-
tık demagog, halkın tutkulannı ve
önyargılannı onaylayarak. överek
onun desteğini kazanmak isteyen. ka-
zanmak için aldatıcı yollara başvuran
politikacı olmuştur. Böyle bir politi-
kacının eyiemine demagoji deniyor.
Yeterli bir kültür birikimi sağlama-
dan. I945'ten itibaren demokrasiye
geçme çabalanna başlanınca, dema-
gog'lar ülkemizde etkinliklerine ve
gelişmelerine çok elvenşli bir toprak
buldular: Halk için diye diye. değerleri
değersiz ve değersizlikleri değerli gös-
tererek, halka ve ülkeye büyük kötü-
lükler yaptılar. En fazla bozduklan
alanlardan biri eğitım ve öğretim ol-
muştur. Atatürk Cumhuriyeti'nin son
derece akılcı, çağdaş. tutarlı ve gelece-
ğe dönük öğretim sistemi demagog
politikacılanmız sayesinde bugün A'-
dan Z\e. ilkokuldan üniversiteye ka-
dar bozulmuş durumdadır!
Üniversite giriş smavları
Bu sınavlar normal liselerde veril-
mek istenen köklü bilgiler yerine öğ-
renciyi yüzeysel ve basit düşünmeye
yöneİtmekte. gerçek hayatta karşıla-
şılmayan beş şıktan birini seçme yete-
neğini geliştirmektedir. Öğrenci. dü-
şünmeyı öğrenmeye dayalı köklü bilgi-
ler'le üniversite öğretimini destekle-
meyen yüzeysel bilgiler arasında seçim
yapmaya zorianarak büyük bir ikile-
me sokulmaktadır. Bunun sonucunda
bir yandan lise öğretimi. özellikle son
sınıflar. öbür yandan tüm üniversite
öğretimi baltalanmaktadır. Liseler,
ünıversite öğretimine hazırlayan kuru-
luşlar olmaktan çıkmakta, dershane-
lere benzeyerek üniversiteye girmenın
bir aracı olmaktadır. Bu yanlış ve eği-
timi geriletici sistemi benimsemeyen
Galatasaray Lisesi. Alman Lisesi gjbi
Avrupa düzeyindeki liselerimizi biti-
renler giriş sınavlannda parlak başan
sağlayamayınca herkes şaşıyor. Oysa
üniversiıelerin beklediği ve istediği.
üniversiıe öğretimine en kolay uyum
sağlayan ve en başanlı olan bu liselerin
dünya standartlannda yetiştirdikleri
öğrencilerdir. Bu gerçeği gözardı ede-
rek bazen sıradan liselerin gjriş sınav-
larında büyük başan jîöstermesi özen-
dirici olmamahdır. Onemli olan üni-
versite öğretimindekı başandır ve bu
başannın koşullan farklıdır.
Ortaöğretimin yetersizliği: Giriş sı-
navlan, sıralama sınavlarıdır. düzev
belirleyici değildir. Bu sınavlar sonu-
cunda bir öğrencinin belli bir fakülte-
ye girmesi, o fakültede okumak için
gerekli yetenek ve bilgı düzeyinde ol-
duğunu asla göstermez. Yalnız ilkokul
mezunlan bu sınavlara katılsa. onlar
da bu sisteme göre üniversitelere gire-
bilirler. Giriş sınavlan öğrencileri kök-
lü bilgiye değjl ezberciliğe ve yüzeysel
öğrenemeye ittiğinden. üniversitelen
kazanan öğrendlerin büyük çoğunlu-
ğu o üniversitelerde okumak için ge-
rekli bilgi düzeyinin çok altında bu-
lunmaktadır. Liseyi bitirenler ulaşıl-
ması gereken düzeyin çok gerisinde
kaldığından. lisenin verdiği çürük alt-
yapıya sağlam bir üniversite öğretimi-
nin inşa edilmesi olanaksızlaşmakta-
dır. Üniversite öğrencilerimizin pek
çoğu yeterli Türkçe bile bilmemekte.
tümce kuramamakta. özel adlan
küçük harflerle yazmakta. "de"nin
bazen bitişik. bazen ayn yazıldığının
ayırdında olmamaktadır.
Öğretim birliğinin bozulması: Giriş
sınavlanna lise ve dengı meslek liseleri.
imam haıip liseleri mezunlan katıl-
makta. sınavlann sıralama niteliğin-
den yararlanarak bütün üniversitelere
girebilmektedir. Oysa bu öğrenciler
başka alanlara yönelik yetiştirildikle-
nnden. düşünme ve bilgi düzeyleri.
somuttan soyuta geçebilme yeteneği
normal lise öğrencilerininkine asla uy-
mamaktadır. Bilgi altyapılan yetersiz
olunca. bu öğrenciler dersleri anlaya-
mamakta ve tümüyle ezbercilik yapa-
rak kendilerini kurtarmaya çalışmak-
tadır.
440 bin öğrencinin üniversiteye alın-
ması: Bugün üniversite öğretiminin en
büyük sorunu. ortaöğretimden gelen
öğrencilerin bulunmalan gereken dü-
zeyin çok altında kalmalandır. Giriş
sınavlan ile bir ölçüde seçilenler bu du-
rumda ise, açıkta kalan 440 bin öğren-
ci acaba hangi bilgi düzeyindedir? Ne
yazık ki bunu düşünen yoktur. Ama
sınav sonuçlarından çıkan acı gerçek
ortadadır: Bınlerce aday 500"e yakın
sorunun hiçbirini yanıtlayamayarak
sıfır almıştır. Türkiye ortalaması. 52
sorulu matematikte 9.09 ve 62 sorulu
fen bılimlerinde 9.45'tir. Bu önemli
gerçeği görmezlıkten gelerek açıkta
kalanlann sayısını azaltmak için kon-
tenjanlan zorlamak. gece üniversitele-
ri açmak ya da şimdi kararlaştınldığı
gibı açıköğretime giriş sınavının 2. ba-
samağında başarısız 440 bin öğrenci-
nin tümünü almak büyük bir aldatma-
cıdır. gerçekçilikten uzak siyasal bir
yatırımdır ve Türk yükseköğretimine
şimdiye kadar yapılan kötülüklerin en
büyüğüdür. Sözü geçen öğrencilere
"bitirdikleri fakültelerin diplomalanmn
verilmesi" ise normal öğretim gören
öğrencilere yapılmış bir haksızlıktır.
diplomalı enflasyonu yaratmaktır ve
eşi görülmemiş bir demagoji örneği-
dır. .
Gerekli bılgı düzeyine ve yeteneğe
bakılmaksızın öğrencilen üniversitele-
re doldurmanın sonucu, üniversite
öğretimini daha aşağıya çekmek ola-
caktır. Türkiyede kimse çocuğu için
bilgisiz öğretmen. hastası için bilgisiz
doktor. inşaatı için bilgisiz mühendis.
devlet işleri için bilgisiz memur.. iste-
miyor. fakat bu sonuca götürecek her
şeyin yapılmasına göz yumuluyor.
Kamuovuna açıkça söylemek gerekir
ki. ortaöğretimi bitiren herkesin istedi-
ği alanda yükseköğretim yapabilmesi
için gerekli koşullan yerine getirmesi
beklenemez. Gerekli koşullan yenne
getirmeyenlere üniversite öğretimi ve-
rilmesi de kimseye yarar sağiamaz.
Gençleri yaşamlannda başansızlığa ve
mutsuzluğa mahkûm eder. niteliksiz
elemanlar ülkeye yük olur. gelişmeyi
ve ilerlemeyi engeller. Bu gerçekleri
anlatmada değerli basınımız da yar-
dımcı olmalı ve üniversiteye gıreme-
yenleri bir haksızhğa uğramış gibi
göstermemeli. aldatıcı siyasal ginşim-
leri desteklememelidir.
Öğretimin yozlaşması
Velilerin ve öğrencilerin yetennce
aydınlatılmamış olmasından kaynak-
lanan bir bilinçsizlik içensinde. ülke-
mizde her öğrencinin her üniversite
öğretimini yapabileceği sanılmakta-
dır. Yeter ki istediği bir fakülteye gire-
bilsin. sonra oradan mezun olması
doğal bir beklenti olmaktadır. Oysa
her öğretim öncekilerin devamıdır ve
öğrencide hem belli bir yetenek. hem
belli bir bilgi düzeyi gerektirir. Bu ne-
denle her lise mezununun önce hangi
üniversite öğrenimi için uygun oldu-
ğunun saptanması yaşamsal önemde-
dir. Dünyanın hiçbir ülkesinde öğren-
ciler başıboş ve sorumsuzluk içinde
yükseköğrenim alanlannı seçmezler.
Bizim sistemimizde seçim bir "yer
kapmaca" biçiminde geçtiğinden. ye-
tenek ve bilgi dikkate alınmamakta-
dır. Sonuçta üniversiteier. verimli bir
öğretim için gerekli koşullan yerine
getirmeyen öğrencileri yetiştirmek gibi
olanaksız bir işi başarmaya çalışmak-
tadır. Dünyanın hiçbir yerinde görül-
meyen sayıda sınav hakkı. bize özgü af
yasalan iîe 21. yüzyılın insanlan yetiş-
tirilemez.
Üniversitenin temeli olan. üniversite
öğretiminin üzenne inşa edildiği orta-
öğretim çökmüş durumdadır. Öğret-
menlerin düzeyi çok yetersiz kalmak-
tadır. Milli Eğıtim Bakanlığı kadrosu
çağdaş bir öğretimi gerçekleştirecek,
birikmiş sorunlan çözebilecek nitelik-
te değildir. Öğrencinin niteliğini değil.
niceliğini arttırmak hedeflenmektedir.
Üniversiteier ise bir eğik düzlem üze-
rinde durmadan aşağıya doğru kay-
maktadır. "Bu ahval ve şerait altında"
görev yapması gereken ilgililer bilgisiz,
bilgililer ilgisiz ohna izlenimini ver-
mektedir.
Ortaöğretimin yetersizliği ve giriş sı-
navının yapılış biçimi. üniversitelere
zayıf öğrencileri yığmakta. bunun so-
nucunda üniversitelerde öğretim süre-
si uzamakta, başan oranı düşmekte ve
hepsinden önemlisi öğretim düzeyi
aşağıya çekilmektedir. Bu durum ül-
kemize yapılmış çok büyük bir kötü-
lük. geleceğimizi tehdit eden büyük bir
tehlikedir. Bunu önleyecek çözüm ve
önenler. bir başka yazının konusudur.
ARADABm
MEHMET AYDIN
Emekli Yazm Öğretmeni
Patrona Torunları...
Toplumca hemen bütün alanlarda olayların sonuçları-
nı önceden kestirerek gerekli önlemler alınacak yerde,
nedense olanların hep arkasından gider olduk. Öncelik-
leri belirleyip aşırtları ve geleceği görebilme işinin; kök-
lü bir birikimle deneyime, önseziye ve derin bir kültüre
bağlı olduğu bir gerçek. Son yıllarda bu çizgiden epeyce
gerilere düştük sanıyorum. Bugün toplumsal olaylarda
da politrk olaylarda da aynı acıları yaşıyoruz.
Yirmi birinci yüzyıla yedi kala. Sıvasta yaşanan toplu-
kırım, tümüyle bir ortaçağ eylemidir Bu olayın utancı,
ülkemizin üzerinden hâiâ kalkmış değildir. Tevfik Rkret
"Eyleme geçmiş bağnazlıktan daha tehlikeli bir şey yok-
tur" diyordu. Ne yazık ki Türk halkı. bu kanlı olayı yaşadı.
Hem de Cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı kentte;
Alevi hoşgörüsünün egemen oluduğu ve konuk olarak
gidilen bir yerde... İktidarın bu olaya ilgisizliğinden ce-
saret alan gericilerin yeni "Sıvas Olayı" peşinde olduk-
larını görerek bu konuyu yazmak istedim...
37 seçkin insanın diri diri yakılması, Atatürk ve büyük
Halk ozanı Pir Sultan büstlerinin parçalanıp yerlerde
sürüklenmesi asla bağışlanamaz suçlardır. Bağnazlığın
her türlüsünü de üstümüzden bir türlü atamadık. Hele
kara yobaz damarı, Patrona Halil Ayaklanması'ndan bu
yana durmadan sürüpgeliyor. 31 Mart Olayı. Menemen
Olayı, Kayseri, Kahramanmaraş-Çorum olayları, İstan-
bul Kültür Sarayı'nın yakılması, Muammer Aksoy, Çetin
Emeç, Bahriye Üçok. Turan Dursun ve Uğur Mumcu-
nun öldürülme olayları gerçekte o zincirin birer halkala-
rı sayılır. Geçmişteki Kayseri olaylarını, o dönemin
Merkez Komutanı olan Fehmi Başar dirayetiyle önle-
mişti. Sıvastaki olayların birtugaya, onca güvenlikgüç-
lerine ve itfaiyeye karşın önlenememesi son derece
düşündürücüdür.
Ölay sırasında, "kahrolsun laiklik. şeriat isteriz ve
şeytan Aziz" gibi naralar atılmıştır. Aslında islamlık bir
hoşgörü dinidir. Her türlü kıyımı kargışlar. Laiklik, tüm
inançlara ve düşüncelere karşı bir duyunç (vicdan) öz-
gürlüğüdür. Kimseyi belli bir tavır için bağiamaz Insanı
daha içtenli ve daha bağımsız kılar.
Öteyandan, geçmişdönemdeki "İmranÖktemOlayı-
'nda olduğu gibi kimi imamlar, öldürülen sanatçıların
cenazelerini yıkamak istememişlerdir. Oysa bizim dini-
mizde "aforoz kurumu" yoktur. Tanrı ile kul arasına
kimse giremez. Ayrıca, kimin asıl günahkâr olduğunu
da kişioğlu belirleyemez. Bu davranışta olanların ger-
çekte dindarlıkları bile kuşkuludur.
Sıvas kırımında, ölen ve kurtulanlar arasında birçok
dostlarım vardı. Kurtulanlar tek avuntumuz sayıldılarsa
da, vahşice öldürülenler içimizin onulmaz yara alması-
na ve kan ağlamasına neden oldular.
Yerleri asla doldurulamaz Asım Bezirci, Metin Altıok
ve Behçe Aysan yakın dostlarımdı. Asım Bezirci'yi İs-
tanbul Edebiyat Fakültesi nden tanırdım. ilk tanışma-
mızda onun yaşam pratiği, bana biraz zayıf gibi gelmişti.
Bir ara 61 'li yıllarda Dönem Yayınevi sahibi arkadaşım
Ertuğrul Ayaydın'la birlikte Bursa da evime gelip benim
konuğum oldular. Ama sonradan Bezirci'nin nasıl yorul-
mak bilmez bir eleştirmen, edebiyat bilimcisi ve araştır-
macı yazar olduğunu herkes biliyor. Kendisinin 'özlem-
le' diyerek adıma gönderdiği 'Şairlerimizin Diliyle
Barış"adlı kitabını, kitaplığımın en özenli yerinde saklı-
yorum.
Rahmetli Metin Altıok'la bu yıl, 14 Nisan 1993'te Po-
latlı'da düzenlenen bir şiir matinesinde bir arada bulun-
duk. Altıok, çok görkemli geçen o edebiyat matinesi ile
Gordiyum Müzesi anılarını her görüştüğümüzde dile
getirirdi.
Değerli Doktor Şair Behçet Aysanla da kışın, sanatse-
ver bir ailenin evinde, sanat söyleşisinde bulunduk.
Orada bol bol şiirler okunup post-modernizm akımı tartı-
şıldı. Sonradan Ankara Sanat Kurumu'nda o anımızı da
tazelemiştik. Şimdi artık onlar, aramızda sonsuza değin
yoklar. Yurdumuzun bunca yetişmiş seçkin insanlarının,
gözleri dönmüş bir yığın 'Patrona Torunları'ntn ellerin-
de öldürüleceklerini, önceden kim bilebilirdi ki...
Protokol!
Bu ülkede, cüzdanı dolu. beyni boş olanlar olduğu gibi, cüzdanı boş.
beyni dolu insanlar da var. Önlar fıkir sahibidirler. onlann da
yürekleri vatan sevgisiyle atar.
RECEPBİLGİNER
-Buvazı.Cumhurbajkanma. Başbakana.
Bakanlara ve tüm Protokol müdürlerine
ıthafımdır Eğerokurlansa..-
O
kumazlarsa. okumayanlara
diyeceğim bir şey yok. On-
lar, sadece, kendilerine du-
yurulanlarla yetiniyoriarsa.
antenleri çalışmıyor demek-
tir. Gereken sesleri alamı-
yorlar. net görüntüleri göremiyorlar de-
mektir. Yazık!
Eğer. okuyorlarsa, kendilerine şunlan
sövlemek istiyorum: Ben. elli yıllık gazete-
ciyım. Buna ek olarak piyes yazarlığım var
ve Tiyatro ve TV Yazarlan Derneği başka-
nıjim. Ama. bu sıfatımla. hiçbir protokol-
da yerim yoktur. Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti başkan yardımcısı olduğum için
zaman zaman. kimi törenlere. davetlere
çağnlınm. Gidebildiğim bu davet ve tören-
lerde gördüklerim. gidemediklerimdeduv-
duklanm beni dehşete düşürür. Ertesi gün.
gazetelerde şöyle bir haber okurum:
"Cumhurbaşkanınm dünkü töreninde İs-
tanbul sosyetesinin seçkin kişileri ve önde
gelen sanatçılar hazır bulundular.. \b."
Kimdirsosyetenin seçkin kişileri? Para ba-
balan ve eşîeri. Bu eşlerin gıysileri. takılan
ballandıra ballandıra anlatılır.
Ya önde gelen sanatçılar? Bir şair. bir ro-
mancı, bir ressam, bir opera sanatçısı mı?
Hayır! Ya kim° İ.Tatlıses. Bülent Ersoy.
falan filan.
Haberin aynntılannı okuyunca. isimler
arasında, vergi yüzsüzleri. hayalciler. hat-
ta. baa "Baba"lar bile. seçkin sosyete sını-
fına sokulurlar. Bu davet listesi hazırlanır-
ken. servet sahiplerinin o serveti nereden.
nasıl elde ettikleri önem taşımaz. O kişile-
rin bulunduklan nokta önemsenir.
Ya sanatçılar. hangi ölçülerle seçilir?
Birkaç yıl önce. dönemin Başbakanı.
Atatürk Kültür Merkezi'nde bir davet
yapmıştı. Hazret. kendi davetine. tam bir
buçuk saat geç geldi. Salona girerken de
karşılaştıklan ilk sanatçı Bülent Ersoy'la.
sohbete dalmış. sonra da kimsenin elini
sıkmadan. kimseyle selamlaşmadan. ken-
disi için aynlan köşesine gitmişti.
Daha önceleri de iki ayn Cumhurbaşka-
nı tarafından, Ankarada. Çankaya
Köşkü'nde, her kesimden sanatçılâra veri-
len kokteylde dedavetliler kuyruk oluştur-
muş. onlar da el sıkmalan şerefine ermiş-
lerdi!
Yakın günlerde, günümüz Cumhurbaş-
kanı. Orta Asya ve Kafkasya Cumhuriyet-
leri başkanlan onuruna Dolmabahçe Sa-
rayı'nın bahçesinde bir yemek vermişti.
İran Cumhurbaşkanı da davetlilcr arasın-
daydı. Yemek gecikti. Sonradan öğrendik
ki. İran Cumhurbaşkanı. sofrada içki veri-
lirse. daveti boykot ederım demiş. anlı şanlı
ve laik hükümetimiz de sofrada içki servisi
yapılmasını yasaklamıştı. Devlet olarak.
demek ki kişiliğımiz. bu kadar.
O yemckte bir başka ayıp daha işlendi.
Dolmabahçe Sarayfnın o görkemli merdi-
venlerinde davetlilere çekilmek istenen
musiki ziyafeti de arabeskçı Coşkun Sa-
bah'a teslim edilmiştı. O da Türk musikisi
adına. tek başına ve uduyla "Bir ihtimal da-
ha var" şarkısıyla konsenne başlamış. ara-
besk parçalarla tamamlamıştı. Zavallı
Dolmabahçe Sarayı. zavallı tarihi Türk
musikisi. Kimlerin elinde. nasıl düzeysiz
halegetiriliyor
0
Korkunç bir zevk ve estetik çöküntüsü
bu! Şimdilerde. ülkemizde değişim ve geli-
şim rüzgârlan esiyor. ya da estinldi yuttur-
macası sergileniyor. Basında ve sözlü ya-
yında. parti kongrelerinde.
Ben de bir değişim ve gelişim önerisinde
bulunuyorum: Geçmişten günümüze uza-
nan dönemlerde. eklerle yamalı bohçaya
dönüşen, bütün protokol listelerini yırtıp
atın, yeni protokol listeleri oluşturun.
Gerçi. geçmişten devraldığınız bazı alış-
kanlıklardan kurtulmanız kolav deâıl.
Örneğin. siz yine. Osmanlı dönemini bile
gölgede bırakan. sünnct ve evlilik düğünle-
rinde boy göstermeye devam edin.
Ticaret ve sanayi dünyasının meslek
odalannda onlardan akıl almayı sürdürün,
Ödün venn. hesap verin. güvenlerini ka-
zanmaya çalışm? Böyle yapmaya eliniz
mahkûm. biliyorum. Yapmazsanız. o kol-
tuklarda oturtmazlar sia. Ama bu ülkede,
cüzdanı dolu. beyni boş olanlar olduğu gi-
bi, cüzdanı boş. beyni dolu insanlar da var.
Onlar fikir sahibidirler. onlann da yürekle-
ri vatan sevgisiyle atar. Şivil topiumun ge-
reği, dcmokratik.örgötleri var.
Siztere. beş yıldızlt-oteHerin havuz başla-
nnda. ya da sosyete lokallerinde, hayvar,
viski ikram edemezler. Göz kamaştıncı ar-
mağanlar veremezler. ama fıkir verirler.
Bir şey ıstemeden verirler. Ne tahsis. ne leş-
vik. ne vergi affı, ne ihale isterler... Ve onla-
rın uğraşlan sanattır. sanatın. hemen her
dalıdır. Bövlece. sosyal yönden. kültür ve
eğitim yönlerinden topiumun nabanı elle-
rinde tutarlar.
Dünyadaki bütün manevi platformlarda
onlann adı geçer. Evrensel müzikte. çağdaş
romanda. resimde. şiirde. tiyatroda. hep.
onlardan söz edilir. Onlar. Türkiye'nin ay-
nasıdır. Çağdaş Türkiye. dünyaya bu ay-
nadan yansır. Siyasetçilerin resmi gezile-
rinde değil.
Arada bir onlarla da.özel. genel toplantı-
lar yapın. Resmi giysiJerinizin dışında ya-
ratacağınız ılıman bir ortamda. konuşun.
konuşturun.
Çok yararlanırsınız.
Bilmediklerinizi bilmek fırsatını bulur-
sunuz.
Başkalannın söylemediklerini duyarsı-
nız.
Öyle. büyük. görkemli salonlarda da
yapmayın bu toplantılan. Her alandaki
kuruluşlann. belli sayıdaki temsilcileriyle
de yapabilirsiniz bu toplantılan.
Siyasetten. para oyunlannın. silahlan-
manın dışında. dünyanın bütün köşelerin-
de. insanlar ne düşünüvor. nasıl bir dünya-
da yaşamak istiyor. bu toplantılarda gözle-
rinizın önüne serilir. Dosdoğru ve gıllıgışsız
olarak... Yeter ki, gelişim ve değişim edebi-
yatı içinde, yeni protokol listesi hazırlama-
nıngereğineinanın.
PENCERE
TARTIŞMA
BİRMENDİLGÖKYÜZÜ
Metin Demirtaş'ın son şiirleri,
Cem Yayınevi tarafından yayımlandı.
ParkOtel
I
stanbul'da yeşil alan ve
parklaryok.ama
ParkOtel var.
Yapının gölgesi.
sanat. kültür. topluma
yaraşır kent ve çevre
bilincınden yoksun. cebi dolu.
kafalan boş Mercedes'li
magandalann. hayali
ihracatçılann. anayasa ve
kanun tanımaz silahsız
anarşistlerin ve bunlann siyasi
partilerle bürokrasiye
yuvalanmış işbirlikçilerinin
kara gölgeleri gibi çöküvermiş
boğazın üzerine.
İçişleri Bakanlığı. yapının
yıkılmasına ilişkin yargı
karannın uygulanmasını
engelliyor. Eski oyun yine
sahnede. Demokrat Parti
kodamanlannın Kalender''deki
kaçak villalan CHP'li belediye
tarafından vıkılacak iken,
Demirel hükümetinin karan ile
villalannçevresi askeri alan
oiuverdi de yıkım ekipleri
Orduevi alanına giremedilerdi.
Kore'yi, Somali"yi, kaçak
yapıyı ordusuna korutmasına
karşin, doğuda öğretmenini
koruyamayan kafa yapısı hep
iktidarda.
Sosyal demokratlann bin
parçaya bölünmüşlüğünden
naklı olarak umutlananlar.
seçimler sonunda yerel
yönetimlere gelmesi beklenen
sözde liberalîenn utanç anıtını
yıkmayacaklan hesabı ve
bürokratlann da katkısı ile
durumu marta kadar idare
ediyorlar. 3194 sayılı İmar
Kanunu. bu konuda İçişleri
Bakanlığı'na belediyeler
üzerınde vesayet hakkı
tanımıyor. Yetkili. Bayındırlık
ve İskan Bakanı da İçişleri
Bakanı'nı koalisyon uğruna
uyarmıyor.
Belediye derhalyıkıma
başlamalı; belediye, konunun
bilincindeki meslek kuruluşlan.
siyasi partiler ve vatandaşlar.
yargı karannın uygulanmasını
engelleyecek kolluk kuvvetleri
hakkında suç duyurusunda
bulunmalıdır.
Cengiz Alatlı
Y. Müh. Mimar
Sen Hiç Oldün mü
Arkadaş?..
Nâzım Hikmet 1938'de 28 yıl hapse mahkûm edil-
di. Suçu neydi?.. Hiç!.. Savcının iddianamesi kos-
koca bir yalandı. Şair 12 yıl içerde kaldı; 1950'de afla
çıktı; ama, yakasını bırakmadılar; öldüreceklerdi.
Nâzım aldı başını, Rusya'ya gitti; ardından tartış-
ma başladı; köftehorun biri Bedri Rahmi'ye:
— Keşke, demiş, kaçmasaydı da ölseydi..
Bedri Rahmi adama sormuş:
— Arkadaş, sen hiç öldün mü?
Can-ı azizi tehlikeden uzak birinin ötekine beriki-
ne kahramanlık dersi vermesi ne kadar kolaydır!.. Di-
yarbakır'daki gazetecilere deniyor ki:
— Tehditlere pabuç bırakmayın!.. Gazeteci dedi-
ğin sırasında ölmesini bilir!..
Haydi canım sen de!..
Payitaht İstanbul, Olağanüstü Hal Bölgesi'ni çok-
tan gözden çıkarmış..
Dünya âlem bunu biliyor..
Başkent Ankara ne yapacağını şaşırmış, partiler
birbirinin kuyusunu kazıyor..
Diyarbakır'daki gazeteciye diyoruz ki:
— Sen ÖIL
•
1974'te Türkiye Kıbrıs'açıkınca 'Pax Amehcana'-
yı çiğnemiş oldu..
Ardından Ermeni terörü başladı..
Amerikan Kongresi'nde garip rüzgârlar esiyordu;
"Türkler 1915'te Ermenilere soykırım uygulamamış-
lar mıydı?" VVashington'da senatörler ve temsilciler
eyleme giriştiler, Kongre'den bu yolda karar ha çıktı
ha çıkacaktı; Ermeni terörünü haklı göstermek için
medya kolları sıvadı..
Sonra ne oldu?..
Ermeni terörü birdenbire durdu, Kongre'de soy-
kırım iddiası gündemden düştü..
Ve PKK ortaya çıktı..
VVashington'dan gelen haberlere bakılırsa Kıbrıs'a
karşı PKK pazarlığı açık kapalı tezgâhlanıyor; her-
kes biliyor ki Amerika istediği anda PKK'nın Suriye
ve Kuzey Irak'taki kaynakları kurutulur; defteri dü-
rülür.
Bugün PKK, Türkiye ile ABD arasındaki bir pazar-
lığın konusuna dönüşmüştür.
Ortadoğu'da her işin içindeki petrol kokusunu Mı-
sır'daki sağır sultanın burnu da duyumsuyor.
•
Diyarbakır'daki gazeteci bu işin içyüzünü bilmiyor
mu sanıyorsunuz?
Başbakan'dan, koalisyon hükümetinin bakanların-
dan, New York Times'ta çalışan gazetecilerden,
VVashington'daki yetkililerden daha iyi biliyor..
Ve şen adama diyorsun ki:
— ÛIL
Neden ölsün?
Payitahttaki keyfi gıcır kodamanın tezgâhına ham
madde olsun diye mi?..
Bugün Anadolu'da bir yandan etnik çelişkileri kö-
rüklüyorlar, öte yandan dinsel bağnazlığı pompalı-
yoriar; inananlar-inanmayanlar ya da Kürtler-Türkler
birbirini boğazlarsa, emperyalizmin ekmeğine tere-
yağı sürülüyor. Aşağıda yoksul halk birbirini öldüre-
cek, yukarıda tezgâh işleyecek; demokrasinin temeli
olan emek-sermaye çelişkisi unutulacak..
Oyun, kaba, açık, acımasız..
Gazeteci neden ölsün?..
•
İletişim devrimi yalnız medyanın kitleleri uyutma-
sına hizmet etmiyor, çelişkilerini kendi içinde taşıdı-
ğından, gerçekler halka da yansıyor; Anadolu'nun
bağrında yoksulları birbirıne tokuşturma tezgâhı ba-
kalım daha ne kadar sürecek?..
İstanbul, Mütareke yıllarındaki gibi gece gündüz
lüks, sefahat ve gösterişle ya hey..
Anadolu kan-ı revan..
TULGAV
yitirdik.
Acımız çok büyüktür.
CETİZ, ÖRS ve SANDER
AİLELERİ
TEŞEKKÜR
Ani rahatsızlığımda ilk tanıyı koyarak tedavi için
elinden gelen tüm çabayı harcayan, SSK Yenişehir
Hastanesi Dahiliye Kliniği Servis Şefı
Dr. ZİYA GÜNAL
ile
Dr.KAMİLGÜRSOY,
Dr.MORİSŞEN,
DR. HARUN YENİCE,
As. Dr. ALEV SARAL'a
teşekkür ederim.
Her zaman yanımda olan dostluk simgesi Op. Dr.
ERTUĞRUL LÜTFÜ ERDEM'e, Baş Hemşire Yrd.
SÜHEYLA İSTENEK'e, servis hemşireleri İPEK ACAR,
KEVSER DUVA, SAKtNE KORKMAZ, EMİNE AKSU,
SELtME YEŞİL, sevgili kardeşim SEZİN
ALTINBULAK'a tüm, hastane personelineteşekkürü
borç biiirim.
NÜVİT TOKDEMİR
KUŞAYAK
YARAMAZ SÖZCÜKLER
BALİNA İLE MANDALİNA
YAZILARISEVENAYI
Büyük şair Fazıl Hüsnü Oağlarca'nın çocuklarımız
için yazdığı şiirler, öykü-şiirlerden oluşan bu dört
kitabının üçüncü basıları,
Tümzamanlar Yayınevi'nin Çocuk Dizisi olarak
yayımlandı.
Tel.: 0216 336 90 81 Kadıköy