27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK1993 PERŞEMBE 12 DIZIYAZI Y e ş i l y u r t ' t a n S t r a s b o u r g ' a Bir d ı ş k ı y e d i r m e ö y k û s ü C E L A L B A Ş L A N G I Ç -5- Xü. Cizre Cumhuriyet Savcılığfnın açtığı soruşturma, aldığı ifadeler tek bir işe yaramıştır; "Görevsizlik ka- ran" vermeye. 30 ocak akşamı savcılık karan açaklandı; Yeşilyun dosyası Cizre İlçe tdare Kurulu'na gıdecek. fşte bu noktada Yeşilyun olayı, yargının konusu olmaktan çikıp id- arcnin konusu içine giriyor. Bu da "Olağanüstü Hal hukuku"nun bir başka cilvesi. Ancak ışin ilginç yanı, dosya Ciz- re İlçe İdare Kurulu'na da gidemi- yor.Çünkü Mardin ValiJiğf nin özel bir kuryesi. dosyayı 31 ocak günü abpdoğruca Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'ne götürüyor. Bir de yazı gönderijor aynı gün Mardin Valili- Mûfettiş lûzumu ••Olağanüstü Hal Bölge Valiliğı'ne İlimizde görevlı bınbaşı hakkında Cizre Cumhuriyet Savcılığı'nca ef- rada suımuamele ıddiasıyla alınan görevsizlik karan vc tahkikat dos- yası, ılışıkte sunulmuştur. Konu. müfcttış teknığini lüzumlu kıldığın- dan, soruşturmanın, Memurin Mu- hakemau Hakkındakı Kanun hü- kümlerine görc yapılması..." Dışkı, binbaşıyıçoküzüyor>-Binbaşı Çağlayan anlatıyor: Yanıma muhtan ve bazı polisleri alarak okula gittim. Okulu aradık, birşey bulamadık. Okulun içinde ve dışında insan pislikleri olduğunu görünce, doğal olarak sinirlendim ve üzüldüm. Kesinliklehakaretetmedim. Temizlenmesini emrettim. Okullar konusunda aşın hassas bir kişiyim. kanlığı tabmat veriyor ve Teftiş Kurulu Başkanlığı iki müfettişe gö- rev yazısın) gönderiyor. xra. İlçe İdare Kurulu'na gitmesi gere- ken dosya, 31 ocak günü, kendini bir anda Olağanüstü Hal Bölge Va- liliği'ndc, bundan latn bir gün sonra da AnHara'dangelen İçişlen Bakan- lığı müfettişlerinde bulmuştu. Müfettişler 2 şubat günü Cizre'ye geldiler. Aynı gün, suçlanan binba- şınm görev yeri dejpştirildı. Dosya acaba müfettişlere değil de doğrudan Cizre İlçe İdare Kurulu'- na gitseydi, kuruldakiler nasıl karar verecekti? Mal Müdürü, Milli Eği- tım Müdürü, Tapu Müdürü, Hükü- met Tabibi gibi bir ılçedcki hiyerar- şinin en altında olanlar, nasıl karar vereceklerdi bınbaşı hakkında? Sakat uygulama Bu uygulamanın ne denli sakat olduğunu, rcsmi makamlar da ka- buledıyordu. Müfctüşlerin Cizre'de göreve başladığı gün, Olağanüstü Hal Bölge Vali Yardımcısı Nazif Kayalı, gazetecilerin sorusunu ya- nıtlıyordu. Gazeteciler - İlçe İdare Kurulu'- nda inceleme ve araştırma yapılma- yordu? Millervekilleri Ciineyt Canver >e Fuat Atala>, Yeşilvurttu çocukiarla. Olağanüstü Hal Bölge Valıliğı sı- nırlan içinde yine "olağanüstü bir hız" yaşıyoruz. Cizre'den dosyanın aünıp Mardin üzerinden Diyarba- kır'a ulaştınldığı vc Mardin Valisi'- nin "müfcttiş tekniğini" lüzumlu gördüğü gün. Olağanüstü Hal Böl- ge Valisi Hayri Kozakçıoğlu da bir yazı yazıyor Içişleri Bakanlığı'na: "Cizre Cumhuriyet Savcıhğı'nea görevsizlik karan verilmiş ve dosya idari makamlara tevdı edilmiştır. Konunun öncm verizelliğınedcniy- le idari makamlarca yürütülecek olan bu tahkikatın, bakanlıkça gö- revlendirilecek mülkiye müfettişle- nnce yapılmasının uygun olacağı değeriendirilmektedir..." Bürokrasi ne demek? Olağanüstü Hal Bölgesi'ndeki bu hız Ankara'da da sürüyor. Aynı gün, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Burhanettin Bigalı imza- sıyla bir yazı gönderiüyor İçışleri Bakanlığı'na: "Konunun önem ve özelliği nede- niyle tahkikatın mülkiye müfettişle- rince yapılmasının uygun olacağı- nın değerlendirildiğı, ilgi ile bıldiril- miştir. îddıanın. Bakanlıkça görev- lendirilecek mülkiye müfettişlerince incelenmesinin, komutanlığımızca da uygun görüldüğünü arzederim." Bir gün içinde olanlar, bunlarla da kalmıyor. Aynı gün İcişleri Ba- kanlığı, Teftiş Kurulu Başkanlığı'na bir yazı göndererek iki müfettişin görevlendirilmesini istiyor. Teftiş Kurulu Başkanlığı da aynı gün iki müfettişe birer yazı göndererek "Derhal olay yerine gitmeterini" is- ter. Bir de bürokrasi var derter. Bakın neler yapılabiliyor bir gün içinde. Binbaşının dosyası Cizre'den Mar- din'e geliyor, bir yazı eklenerek Di- yarbakır'a gönderiüyor. Olağanüs- tü Hal Bölge Valiliği, benzeri bir yazıyla, mûfettiş göndenlmesıni ıstı- yor. Jandarma Genel Kpmutanlığı olumlu görüş bildiriyor. İcişleri Ba- British Councîl denetimli okullar UTSOxfordCentre Wolsey Hall. 66 Banbury Road, OxfordOX26PR Tel:9.9.44865516162 faks:9.9.448653109 10 Başvuru: Graham Simpson Haftalık kurs ücreti: 145-160 pound Vacational Studies Pepys' Oak, Tydehams, Newbury Berkshire RG14 6JT Tel: 9.9.44 635 418 67 Başvuru: lan G Mucklejohn dan dosya neden Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'ne gönderildi? Kayalı - ilçe İdare Kurulu'ndan önce bir muhakkik tayin cdilır. Bu muhakkik, yerel memurlardan biri olacaktır. Etki altında kalınabilece- ği düşüncesiyle, Mardin Valiliği ta- rafından mûfettiş ıstcnJı. Müfettiş- lerin olayı süratle sonuçlandıracak- lannı umuyorum. Müfettişlerin raporu sonucunda suç unsuru gö- rülse de görülmese de dosya Cizre İlçe İdare Kurulu'na gönderilecek- tir. Sonunda dosya. İlçe İdare Ku- rulu'na gönderildi de. Ancak olayı tahkik etmede bile "etki altında" kalacağı düşünülen İlçe İdare Ku- rulu'nun "yerel memurlan" karan nasıl vereceklerdi acaba? Biz şimdi, görev lendiriien iki mü- fettişin yaptığj soruşturmaya bir ba- kalım. Ufak bir aynntı Müfettişler işe, köylülerin ifadele- rini alarak başlarlar. Herşey "sil baştan' olmuştur. Cizre'de müfet- tişler, altmışa yakın kişinin ifadesini aldı. Bunlardan kırk kadan Yeşil- yurt köylüsü, gensı güvenlik görev- lisıyli. İfadeler alınırken "küçük" bir so- run çıkmıştı. Bazı köylüler Türkçe bilmiyordu. Hemen kaymakamlık- taki bir bckçi "yeminli tercüman" olarak görevlendirildı. Müfettişlerin hazırladığı dosyada da bu konu "'ye- minli tercüman aracılığıyla alınan ifadesi" diyc belirtildi. Ancak bu dosyayı okuyanlann aklına şöyle bir soru gelebilir: - Acaba Yeşilyurt köylüleri nece konuşuyordu? Dosyada bu belırtilmemiş. Yoksa Yeşilyurt köylülerinin dilleri İngiliz- ce, Fransızca ya da Almanca mıydı? Kaymakamhk bekçisi "yeminli ter- cüman" olduğuna göre, Türkiye'- nin Güneydoğu'sunda yeminli ter- cüman olabilecek kadar yabana dil bilenler. bekci olarak mı çalıştınlı- En baş kahraman Bu türden daha çok fantezi soru- lar üreülebilir elbet. Şırndi biz veri- len ifadclcre bakalım. Olayın "en baş kahramaru" elbet- te kı Yeşilyurt köyü muhtan Abdur- rahman Müştak'tır. Müştak'ın savcılığa verdiği ıfade, bir serüven fılmi gibi, soluk soluğa. XIV. Saat 02.00 sıralannda evimin ka- pısı calındı. Gelen bir astsubaydı. Yanında sivil bir polis vardı. Astsu- bay bana "Hemen acele gel, komu- tan seni bekliyor" dedi. Ben de "Üs- tümü giyinip hemen geliyonım" şe- klinde cevap verdım. Çok acele gi- yinip dışan çıktım. Astsubay ve ya- nındaki görevlilerle köy meydanın- da bekleyen komutanın arabasına yürüdük. Ben tam arabamn yanına gidip komutana "hoş geldin" diye- cektim. Komutan el işaretiyle gel- mememi istedi. Hatta "Siktirol, yanıma gelme" dedi. Bunun üzerine bana Kamil Müştak'ın evini sordu- lar. Bir timle birlikte Kamil Müş- tak'ın evıne gıttik. Evdekılen kaldır- dık. Orada bulunan görevhler kım- lik kontrolu yapüktan sonra evde kimsenın kalmamasını, çoluk çocuk hcrkcsın giyinip köy meydanında toplanmalannı istedik. Diğer köylü- ler de evlerinden çıkartılıp meydana toplandı. Hava aydınlanıyordu. On beşyir- mi el silah sesi duydum. Yanımdakı görevliye "Ne oluyor?" diye ? >r- dum. "Mcrak etme, birşey yok" di- ye cevap verdi. Polis özür diliyor Köy meydanına hcrkes toplan- mışü. Görevhler, kadınlarla erkek- lerin aynlmasını istedi. Polisler, tüm kadınlann yüzlerini ve hatta ağızla- nnı açtırarak dişlerine baktıktan sonra erkeklere geldıler. Hepımizin teker teker kimlıklerini kontrol etfi- ler.Kontrol işi bitince bir görevli "Kusura bakmayın, sizi rahalsız et- tik, bir kaçak anyorduk. Benim işim bitti. Rahatlıkla sıgaranızı içebılirsi- niz" dedi. Ancak bu kontroldan sonra askerlcr dagılmamamızı, ko- mutanın geleceğini söylediler. Hava aydınlanmıştı. İki askerle gelcn komutan, bağırmava başladı Bu arada akla gelcbılecek her türlü küfürü de ediyordu. Askerier, er- kekleri iki ara halinde dizdiler. Komutan yanımıza gelir gelmez, önüne gelene vurmaya başladı. Kü- fürle beraber "Siz PKK'lılan koru- yorsunuz. Yardım ediyorsunuz" diyordu. Sonra "Muhtarkim?" diye sordu. "Benim" dedim. O sırada ko- mutan yanıma gelmişti. Hiç birşey sormadan birkaç tokat vurdu. Son- ra bana "Köyden üç kişi kaçtı. Silah seslerinı duymadın mı? Sana iki da- kika mühlct veriyorum. Bu üç kişiyi hemen bana bulup teslim edecek- sin ' dedi. Ben de "Komutanım, madem üç kişinin kaçtığını gördü- nüz, neden vurmadınız? Benim hiç- birşeyden haberimyok. Kaçanlann kim olduğunu bilmiyorum" diye ce- vap verdim. Bunun üzerine beni tek- rar tokatla, yumruk'la hatta tekmey- le dövmeye başladı. Bir müddet son- ra yorulunca sopa istedi. Bunun üzerine, bcş-alü santim kalınbğında sopa getirdiler. O sopayla beni bir süre daha dövdü. Bu arada köylü- ler, komutanın "yat-kalk" komu- tuyla yatıp kalkmaya başladılar. Ancak yaşiılar yatıp kaJkamadık- lan için, onlann bir kenara aynlma- sını söyledı. Pöve döve öldûrün Bu arada askerlerden bırisi ko- mutana "Köylülerin arasında Kon- yalı imam var" deyince, komutan onu çıkardı. Yat komutuyla tüm köylülen yatırdıktan sonra köylüle- rin üzerinde gezinmeye başladı. Bu arada yerde yatan köylülere de tek- meyle vuruyordu. Sonra komutan yanıma geldı. Beni tekrar dövdü. Komutan, Kamil Müştak'ı sor- du. Müştak sıradan çıktı, komuta- njn yanına geldi. Gelir gelmez onu da tekmeyle ve yumrukla dövmeye başladı. Kamil yere düştü. Askerle- re "Kamil Müştak'ı ahn, okula gö- türün, döve döve öldürün" diye emir verdi. Askerier, Kamil Müştak'ı ahp okula götürdüler. Dövüp dövTne- diklerini bilmiyorum. Biraz sonra • MuhtarMüştak anlatıyor: Komutan, beni tokatla, yumrukla hatta tekmeyle dövmeye başladı. Bir müddet sonra yorulunca sopa istedi. Bunun üzerine, 5-6 santim kalınlığmda sopa getirdiler. O sopayla beni bir süre daha dövdü. Bu arada köylüler, komutanın "yat-kalk" komutuyla yatıp kalkmaya başladılar. Kamil Müştak'ı askerier okuldan köy meydanına getirdiler. Kamil Müştak'ı getiren askerlerden bir ta- nesi "Komutanım, devletın yapür- dıgı okulun içı insan pisligi dolu. İşte pisliğı toplattım, getıriyorum" diye- rek Kamil Müştak'ın elınde bulu- nan insan pisliğıni komutana gös- terdi. Bunun üzerine komutan da "Bu pisligi herkese süriin, ağzma ve- rin, ağzına süriin" diye emir verdi. Bu emir üzerine de Kamil Müştak, elindeki insan pisliğıni köy meyda- nında bulunan bütün erkeklerin ağzına sırayla sürdü. Babanın ağzına sûr Kamil Müştak herkesin ağzına pislık sürdükten sonra, komutan, Bahattin Müştak'a "Sen de babanın ağzına pislik sür" diye emir verdi. Bahattin Müştak da babası Kamil'- ın elinden insan pislığini alarak ağzı- na sûrdü. Ağzımıza sürülen bu in- san dışkısı pek fazla katı değildi. Bu işlem bittikteiı sonra komu- tan. sırada bulunanlara bakarak iç- lerinde titreyenleri dışan çıkardı. "Sızin birşeyiniz var ki korkudan titriyorsunuz" dıyerek, bunlan gö- türmelen için jandarmalara emir verdi. Toplam beş alü kişiydiler. As- kerier aynca Kamil Müştak'ı ve çömelmiş vaziyette bekletildiklen olmuştur. Yanıma muhtan ve bazı polisleri alarak okula gittim. Okulu aradık. Herhangı birşey bulamadık. Ancak okul viran dunımdaydı. Ok- ulun içinde ve dışında insan pis- lıkleri olduğunu görünce. doğal ola- rak sinirlendim ve üzüldüm. Kesin- likle hakaret etmedim Binanın iç- indeki insan dışkılannın temizlen- mesini, binanın kısa sürede onanl- masını emrettim. Okuilar konusun- da aşın hassas bir kişiyim. Hatta geçen yıl Silopi'de köylerin çoğunun okullannı onanp köylüye teslim et- mışımdir. Ateş etmesinler diye Biz köyden aynldıktan sonra ar- kadan ateş edebılecek kişıleri askeri araca bindirdik. Kamil Müştak dı- şında kalan şahıslan biraz ileride serbest bıraktık. Köyden aldığımız şahıslardan yalnız Kamil Müştak'ın gözleri bağlı idi. O şahsı da başlayan ve devam eden operasyonun gereği olarak Cizre'ye götürdük. Ancak daha sonra köyde kalması uygun görüldüğünden, bızzat ben askeri araçla köyün kenanna kadar gön- derip serbest bıraktırdım. Yalına- yak değildi. Benim şikayet edilmemin nedeni. İfadeler aluurken küçük bir sonın çıkmıştı. Baa köylüler Türkçe bifani- yordu. Hemen kavmakamlıktaki bir bekçi, yeminli tercüman olarak gö- revlendirildi. Müfettişierin hazırladığı dosyada da bu konu "yeminli tercü- man aracılığıyla alınan ifade" diye belirtildi. (Fotoğraf: CCNGİZ MLMAY) _L köyümüzde hayvan otlatmak için bulunan göçer Ahmet Kaya'yı da gözlerini bağlayarak arabaya bin- dirdiler. Okulun önünde bekkme Köyden götürülecekler arabaya bindirildikten sonra komutan as- kerlere "Köylünün tümü okulun or- aya gitstn" dedi. Biz de toplu halde okulun önüne gıttik. Komutan bu sırada aracına binip aynldı. Biz, yanımızdaki askerlerle beraber oku- lun yanına geklik. Askerier bize "Yirmi dakika okulun önünden ay- nlmayın" diye emir verdi. Askerier köyden gittikten sonra da yanm sa- at kadar korkudan okulun yanında bekledik, daha sonra evimize dağıl- dık. XV. Yeşilyurt köyü muhtan Abdur- rahman Müştak, olayı böyle anlatı- yor. Ya suçlanan bınbaşı ne diyor? İşte binbaşının ifadesi: Ben köyün dışında operasyonu izliyordum. Köylüler meydana top- lanırken, köyün üst tarafmdan üç teröristin kaçmakta olduğu bildiril- di. İkaz atışı yapılması emri verildi. Ben de köylülerin ve askerin bir za- rar göımernesi için yere yatmalannı telsizle bildirdim. Köy meydanına geldığimde gö- revliler işlem yapmadan duruyor- lardı.Ben emniyet görevlilerine, "Suzan" kod adlı kadın teröristin eşkâline uygun bir kadın olup olma- dığına bakmalannı söyledim. Bu kadın teröristin dişlek ve sakallı ol- duğu söylenmişti. Bu nedenle görev- liler kadınlann ağızlanna veyuzleri- ne bakular. Bu arada köyün yaşlıla- nnı ve imamlannı ayn bir kenara, şüpheli gördüklerimizi ayn bir ke- nara aldık. Köy meydanındaki ara- mayı usulüne uygun olarak yapük. Hedef küçültmek için bazı köylüie- rin, yani şüpheli şahıslann yere yatı- nldığı ve öyle arandığı. bazı şahısla- nnsa hareketlerine engel olmak için operasyonun devamını önlemek, kendı foyalannın ortaya çıkmasını önlemeyeçalışmak içindir. Ben köy- lülere kesinlikle küfür ve hakaret etmedim..Onlan yere yatınp kaldır- madım. Üzerlerinde gezinip tekme- lemedim. Köylülere sıra dayağı at- madım. Hiçbir şekilde köylünün ağzına insan dışkısı sürdürmedim. Şahsıma karşı bir senaryo düzenlen- mektedir. Ben de rapor alınm Köylüler dayak yediklerini beyan edereİc rapor almış olabilirler. Dok- tora kimi göndersek, yani tarlada calışan hangi köylüyü göndersek, bir iki gün rapor alması mümkün- dür. Operasyon sırasında ben bile birkaç defa düştüm kalktım. Ben bi- le doktara gitsem birkaç gün rapor alınm. XVI. Binbaşının da olay hakkındaki anlatımı böyle. Acaba kim doğruyu söylüyor? Olayla ilgili olarak ifade veren tüm köylüler aynı savda birleşiyor: - Bize dışkı yedirildi. Sıraimamda Ancak yine aynı olayla ilgili ola- rak tanık sıfatıyla ifade veren tüm güvenlik görevlileri de aksini savu- nuyor: - Biz dışkı yedirilmesi gibi birşeyi ne yaptık ne de gördük. Kürt kökenli Yeşilyurt köylüleri bir yanda, güvenlik görevlileri baş- ka bir yanda. Ancak köyde bir de "resmi" ola- rak atanmış imam var. Konya- Doğanhisar doğumlu bu imam da olayın görgü tanıklanndan. O gece köy halkıyla birlikte meydana geti- rilen. ancak köy halkından olmayan Konyah İmam o geceyi nasıl anlatı- yor acaba? SÜRECEK Haftalık kurs ücreti: 325 pound Vıctoria School of English 28 Graham Tcrracc SloaneSquare, London SVV1 Tel: 9.9.4471 730 13 33 Başvuru: Robert Baldwin Haftalık kurs ücreti: 85 pound Wessex Academy School of English 84/86 Boumemouth Road, Parkstone, Poole, EX>rset Tel: 9.9.44 202 74 47 00 faks: 9.9.44 202 71 6266 Başvuru: Mr M.H. Francis Haftalık kurs ücreti: 71-142 pound West Sussex School of English 7 Hıgh Street, Steynıng. WestSussexBN443GG Tel: 9.9.44 903 8145 12 faks: 9.9.44 903 812451 Başvuru: Charles Deane Haftalık kurs ücreti: 220-230 pound VVestern Languagc Centre Forge House, Limes Road, Kemble,G!os,GL76AD Tel: 9 9.44 285 770447 faks: 9.9.44 285 7700 13 Başvuru: Michael Lawlor Haftalık kurs ücreti: 499 pound Wimbledon School of English 41 VVorple Road, London SW19 4JZ Tei:9.9.4481 947 1921 faks: 9.9.44 819440275 Başvuru Davıd Rodgers Haftalık kursücretr lOOpound VVinchester School or English Beaufort House, 49 Hyde Street, Winc!.ester, Hants SO23 7DX Tel: 9.9.44 962 85 1844 faks: 9.9.44 962 87 03 80 Başvuru: Annc Rostron HaftahkTcurs ücreti: 127 pound Windsor English Languagc Centre 51 Albany Road, Windsor, BerkshireSUlHL Tel: 9.9.44 753 86 69 66 faks: 9.9.44 753 86 69 66 Başvuru: Michael Osborn Hatıalık kurs ücreti: 166-195 pound YES Educational Centre 12 Eversfıeld Road, Eastboume, EastSussexBN2l2AS Tel: 9.9.44 323 64 48 30 faks: 9.9.44 3.13 72 62 60 Başvuru: Robert Lewis Haftalık kurs ücreti. 156-219 pound Young English Studies 27, Delaney Street, Regent'sPark, London NW17RX Tel. 9.9.44 71 3886644 faks: 9.9.44 71387 7575 Başvuru: Mr Michael Saywell Haftalık kurs ûcretı: 235 pound SÜRECEK ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Şosyal Demokpatların İşi Gûç... SHP'nin on aydan beri çıkan bir dergisi var; adı: "Sos- yal Demokrasi". Derginin sahibı Erdal Inönü, Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Gazalcı, Sorumlu Yönetmeni de Nazım Bayata. Yönetim yeri: SHP Genel Merkezi. Hinthorozu Erdal Bey, bu hafta başında, Anadolu Ku- lübü'nde, dergiyi çıkaranlarla partıli bakanlara bir ye- mek verdi. İlgi çekicı konuşmalar yapıldı. Konuşmalann ilkini Erdal Bey yaptı. SHP'nin "Sosyal Demokrasi ; " der- gisi yanında, bir de "SHP'den Haberler" adında haber bülteni de nisan ayından ben yayimlanmaktaydı. Erdal Bey, "Bir partinin, bir gazete, bülten, dergi gibi düzenli bir yayın organına ihtiyacı aç//c"dedıkten sonra, 'bunun çok zor bir iş olduğunu' belirtti. Dergiyle bülten onar bin basılıyor, tüm parti örgütüne gidiyordu. Erdal inönü'yle konuşmak isteyen bir gazeteci, yazılı sorularını gönderirken şoyle bir soru da yöneltmiş: ' 'Sosyal demokratların artık Türkiye de duzene bir de- ğişiklik getırmek, yenilikler getirmek, sosyal devleti kur- mak gibi fikirleri bıraktığını, artık iktidarda sağ partiyle beraber olarak bunlardan uzak çalıştığını görüyoruz ve- ya boyle bir fikir var. Dolayısıyla soldaki fikirler nasıl canlanacak, solnasılkurtulacak?Ne düşünüyorsunuz?" Erdal Bey, bu sorunun "tamamen saçma bir soru", bu yaklaşımın "tamamen gerçek dışı" olduğunu, "Sosyal Demokrasi" dergisinin bu konuda katkı yapabileceğini söyledi. inönü, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Çünkü arkadaşıma da söyleyeceğim; yani sol de- mek, sosyal demokrat demek, daima muhalefette kal- mak mı demektir? Yalnız muhalefette mi sol olunur? Yalnız muhalefette mi sosyal demokrat olunur? İktidar- da olunamaz mı? Ya da bir sosya! demokratparti iktida- ra geldiği zaman sosyal demokrat olmaktan çıkar mı? Düzenıdeğiştireceğiz, daima değişiklik istiyoruz ve ikti- dara gelmişiz; gücümüz yettiği kadar bunu yapmaya çalışıyoruz. Bu, sosyal demokrat olmak niye sayılmı- yor? Çünkü öyle garip bir cevap var; yani, muhalefettey- ken tabii, bütün ideallerinizi, aklınıza ne geliyorsa, ne gibi özlemleriniz varsa hepsini söylüyorsunuz. Ve bun- lar büyük bir canlılık yaratıyor. Ve sonra bir gün iktidara geliyorsunuz, iktidara geldiğiniz zaman, koalisyonda olun, tek parti olun fark etmez bu anlamda. İşte, Is- panya 'da Sosyalist Parti iktidara geldi, onlara da şimdi karşı, başka muhalefetpartileri var, onlar da diyorlar ki: 'Siz ideallerinizi unuttunuz, biz sizden daha iyi yapaca- ğız.'. Ama her zaman olacaktır. Yani bir parti iktidara geldiği zaman, muhalefetteyken söylediklerini ya da programını tam gerçekleştiremediğinı ileri surenler, 'Biz gelsek daha iyisini yaparız' diyenler hep olacaktır. Ama bu, partinin sosyal demokrat olmaktan çıktığını göstermez..." Erdal Bey, bunları kendisinin söylemesinin yetmedi- ğini, bunlann dergide de işlenmesı gerektiğıni anlattı. înönü, "Bizim karşılaştığımız zorluklar koalisyondan kaynaklanmıyor; karşılaştığımız sorunlar Turkiye'nin karşı karşıya olduğu sorunlardan geliyor" dedi. Erdal Bey, "Hepinize afiyet olsun" dedi. Alkışlandı, derginin çalışanları ile partililer onuruna kadehini kaldırdı. Daha sonra, derginin yazarlarından Cahit Talas ko- nuştu. "Sosyal Demokrasi" dergisinin önemli bir görev yaptığını söyledi. Bu tür yayınlar parti eğitiminin bir ara- cıydı. Cahıt Talas, konuşmasının bir yerinde özerle şöyle dedi: "Sayın Genel Başkan, sosyal demokrasinin çok de- mode bir duruma geldiğini iddia edenlerden söz etti; bunun tersi bence daha doğru. Yani sosyal demokrasi demode olmaktan çok, sosyal demokrasinin benimsedi- ği düşünceleri kapitafistler kendileri benımsediler, sos- yal demokrat olma yoluna girdiler. Bunu açıklamaksızın girdiler..." Cahit Talas. sözü solun dağınıklığına getirerek, "Sa- ğın dağınıklığı kendi sorunudur. Hiçbir dönemde dağı- nık solun başanya ulaştığı görülmemiştir" dedi. Cahit Talas, konuşmasının bir yerinde "Partiler iktidar yanşmasında eşitdurumda değildirler'dedi, konuşma- sını şöyle sürdürdü: "Bir parti ülkemızde laikliğe karşıdır. Şeriat düzenini öngörmektedir. Ve devlet, bütçesinden birkaç trilyon //- rayı, bu düşüncenin daha da guçlenmesini sağlayacak bir kullanıma izin vermektedir. Düşünelim: Türkiye'de 600'un üzerinde imam-hatip okulu', 'lisesi' var. Yüzler- ce, binlerce Kuran kursu' var. Her camiden imamı ve müstahdemleri, bir partinin militanlandır. Bunları cay- dırmaya imkan yok. Ve devlet bütçesinden beslenmek- tedirler; militandır ama. İmam-hatip liselerinden yüz binlerce çocuk çıkmaktadır her yıl. Ve bunlar şartlandı- rılmıştır Kuran kursları öyle. Bu durumda nasıl eşit bir yarışa girilecek? Sosyal demokrasinin işi çok zor... Türk halkı sosyal demokrasilerde daha mutlu olur. Çünkü sosyal demokrasi, daha eşitlikçi, daha hakça bir düzeni amaçlamaktadır Bir adil düzen'den söz edilmektedir. Ortaçağda bir 'adil ücret' teorisi vardır; bir 'adil fiyat' teorisi vardır, bunlann ikisinin bir araya gelmesi, bunu savunanlar Katoliklerdir. Faizı reddeden Katoliklerdir ortaçağda uzun süre! Demode olan bir şeyi halkımıza söyleyerek yanlış bir sunuş içine girenler var. Bunlarla da savaş- mak, gerçeği ve doğruyu halka iyi anlatarak sosyal demokrasinin gelişmesine böylece yardımcı olmak da yine hepımizin görevleri içindedir... " BULMACA SOLDANSAĞA: 1/MelihCevdetAndayın toplu şiirlcnni içeren ve 1978 Sedat Simavi Vakfı Edcbiyat Ödülü'nü kaza- nan yapıtı. 2/ Karakter... İskambildc bir kâğıt. 3/ 4 Kcsıntilerden sonra ka- lan miktar... Bir arsanın boyutlannı ve sınırlannı göstcren harita. 4/ Yel- kcnleri olmakla birlikte kürekle de yol alan eski zaman gemisi. 5/ Ismaili- ye tarikatının önderlerinc 1 2 3 4 5 verilen ad... Kıyı. 6/ Türkcede ilgi adılı... "En ummadığın kcşfeder esrâr-ı dcrûnun,/ — herkesı kör âle- mi scrsem mi sanjrsın" (Ziya Pa- şa)... Kıta sözcüğünün kısa yazılı- şı. 7/ Lidcr... Bir göz rengi. 8/ Tuzağa düşürülen şey... Duyu or- ganlannın dıştan algıladığı birnes- nenin bılince yansıyan benzeri. 9/ Sazlık. kamışlık. YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sabahattin Ali'nin bir öykü ki- tabı. 2/ Çıt, perdc... Arka, sırt. 3/ İki atlı kızak... Şubc. 4/ Mısır'- ın plaka işarctı... Aşk. 5/ Cıltteçeşitlı ncdenlerle oluşan kaşınülı döküntüler. 6/ Kurçatovyum elementinin simgcsi... Evcil bir gcyik.. İşarct. 7/ Çıkılması güç kayalık yer... Bağırsaklar. 8/ Bir dağ sırasının yamaçlanndan her biri. 9/ Konusu bir soruştur- ma, araştırma olan gazete yazısı. SAVAŞ YILLAREVDA BÎR SÜRGÜN Kemai Sölker 20.000 lira (KDV içinde) Çgğdoş Yaymlan Tarkocağı Cad. 39-41 Cağalothı-lstanbul
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle