29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 EYLÜL1992 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 'Düşüşten Sonra' Miller • Kiiltür Servisi - Amcnkalı yazar Arthur Miller'ın yenı oyunu"Düşüşten Sonra'yı kızı Rebecca Miller sahneye koyuyor, Otuz vaşındaki Rebecca Miller, babasının yeni oy ununun Marilyn Monroe ile evliliğinden sonrakı >aşamını konu aldığını söyledı. Rebecca Miller. 'Düşüşten Sonra'yı sahneye koyarken, babası Arthur Miller ile annesi fotoğraf sanatçısı Inge Morath arasındakı ılişkıyı daha dennhğıne kavradığını belirttı. Pentagram'ın ikinci kaseti İST ANBL L (ANKA)- Türk heavy metal gruplanndan Peniagram'ın ikinci kaseti "Traıl Blazer" yakında piy asa> a çıkıyor. Grubun gitaristi Hakan Utangaç vaptığı açıklamada. "Trail Blazer" adını taşıyan albümde 11 parçanın bulunduğunu ve bunun ilk kasetlcnne göre çok daha melodikbirçalışrna olduğunu belirtti. Utangaç, kasetcıktıktan sonra, Tekırdağ. Bursa. Antalya, Adana ve İstanbul illerin: kapsayan birturneye çıkacaklannı da sö> ledı. Freddie Mercury heykeli • Kültür Senisi- Ünlü rock şarkıcısı Freddie Mercury'nin Londra'daki mezanna mermer bir heykelinin dıkilmesi tasansı boşaçıktı. Rock topluluğu Queen'in şarkıcısı Mercury gecen sonbaharda AIDS'den ölmüş ve Queen grubunun öteki üyeleri RogerTaylor. John Deacon ve Bnan May. Mercury'nın dev bır heykehnı ünlü müzısyenin Londra'nın kuzeyındeki mezanna doıkmek için girişımde bulunmuşlardı. Kâtibitn Festivali • İSTANBLL(AA)- 4. Uluslararası Kaubim Kültür ve Sanat Festivali" bugün Üsküdar'da başhyor. Üsküdar Belediyesi'nce düzenlenen festival, akşam Ahmediye Alanı'nda yürüyüşle açılacak. Anıta çelenk konulması ve saygı duruşundan sonra Üsküdar Belediye Başkanı Niyazi Yurtseven, festivalin açılışkonuşmasını yapacak. Bugün Üsküdar Beledıyesı.KKTCve Üsküdar İmar ve Kültür Derneği folklor gruplan ile Asya Otantik Türk Müziği ve Kazakistan Halk Gruplan da gösteriler sunacak. Naci Girginsoy öykû yarışması Kültür Servisi- Öykücü, romancı. gazetecı Naci Girgınsoy'un ölümünün lO.yüındaKocaeli gazetesince bır öykü yanşması düzenlendi. Her yıl yineleneceği bildirilen yanşmanın konusu "çevre". Yanşma tüm amatör, profesyonel yazarlara açık. ıki övkü ile katıhnabilecek. Uzunluğuençok lOdakülo sayfası olacak öyküler, beş nüsha olarak gönderilecek. Yanşmayaengeç lOaralığa kadar başvurulacak. ödüller, birinciye 3, ikinciye 2, üçüncüye 1 milyon lıra olarak belirlendı. Yanşmanın seçici kurulunda Adnan Özyalçıner. Şakir Balkı. Ruşen Hakkı bulunuyor.( Başv uru adresi: K ocaeli Gazetecihk ve Yayın A.Ş Körfez Sanayi Sitesi 205 Blok, l,A41040İzmit) Dört yüzüncü ölüm yıldönümünde 'deneme' türünün babası Montaigne Yaşarken düşünmek, düşünürken yaşamak • 'Denemeler'i dilimize çeviren Sabahattin Eyu- boğlu'ya göre, Montaigne'in özelliği, bir tek insan- da bütün insanlığı dile getirmesi, kimseye benzeme- den herkes olması, dünya ile bağdaşıp kendine özgü kalması, tadına doyulmaz dili, düşüncesiyle teklif- sizce sarmaş dolaş söyleşisidir. Eyuboğlu: "Denemelennin her satınnda Montaigne. babacan bir eda ile hep serbest düşün, ra- hat söyle! der gibidir." Çağdaşlan 'Delıliğe Övgü" yazan Erasmus, "Gargantua' yazan Rabelais, 'Denemeler" yazan Bacon gibi Montaigne de Rönesans sonrası Avrupası'- nda hümanist akımın başını çekmiş, akıldışı inançlara karşı akhn egemenliğıni kurmaya çalışmıştır. S. Eyuboğlu'nun dediği gibi, özellikle de doğaüs- tüne ve bağnazhğa eleştirel bir tutumla karşı çıkmıştır. Büyük İtalyan düşünürü An- tonio Gramsci'ye (Gramşi) göre "eleştirel cabanın başlan- gıcı, insanın gerçekte ne oldu- ğunun bilincine varması, bir çe- şıt kendi kendini tanımasıdır", tıpkı Montaigne'in yaptığı gibi. Montaigne'i tanıyıp değer- lendirme yolunda, gelin yine S. Eyuboğlu'ya kulak verelim 1952 tarihli önsözünden şu ak- tarmaya kimsenin diyeceği ol- maz sanıyorum: "Filozofu sadece sistem ku- ran değil, bıze düşünmesinı öğ- reten adam olarak görenler içinse ası) filozof Montaigne, diğerleri. sistemciler, daha çok bilim adamlandır. Gerçekten de Denemeler'in asıl gördüğu iş, bize bır tek insanı (ki Monta- igne'in asıl istedıği güya buy- du), bir düşünüşü, bir bilgı yo- lunu tanıtmaktan çok, hepimı- zin günlük hayatına kadar ine- rek, bizi yaşarken düşünmeye, düşünürken yaşamaya, kendı kendımizın düşüncesıni aşma- ya sürmesidir. Hiçbir meselede Montaigne: Ben sizin yerinıze düşündüm, düğümü çözdüm, siz artık dü- şünmeyin, sadece benim dediğj- me uyun, demez. Hep; bakın düşündükçe neler çıkıyor orta- ya, siz de bir düşünün, kendi içi- nize ve çevrenize bakın, ipucu isterseniz işte benimki. der gibi- dir. İşte Sokrates'inki, işte falan köylününki, der gibi. Bır adım, bir adım daha derken kendimi- zi Montaigne ile birlikte haya- ta, insan düşünoesinin çıkabil- diği tepelerin birinden bakar buluruz." VEDAT GİJNYOL Dünya edebiyatına 'deneme' türünü armağan eden Fransız yazar Montaigne, bundan tam 400 yıl önce yaşama gözlerini kapamış, ama denemeleri za- mana meydan okuyarak tazeli- ğını, değenni korumuş, hâlâ da korumakta. Nedır Montaignein dene- melerinı bunca aratan, güncelli- ğını, msan doğasına bağlı gün- cellığini sürdürüp duran şey? Sokrates'in "Kendi kendini tanı!" önerisi doğrultusunda Montaigne, ömrü boyunca her davranışını, oturup kalkışını. günlük yaşamının her anında. ev içi, ev dışı olaylar karşısında- kı duygu ve düşüncelerini kağı- da döküp kendinde. insan de- nen bilmeceyi çözmeyi baş uğ- raş bilmiş. Ona göre "her insan kendinde bütün insanlığı taşı- maktadır." Bu bakımdan, bır insanın kendini tanımaya cah- şması. tüm insanlarda ortak özellıkleri saptamasını sağlar kanısındadır Montaigne. Montaigne'in 'deneme' adı alundaki yazılannın özelliği, bir durumu, bır düşünceyi, bir duyguyu, bir olayı yaşam se- rüveni içınde ele alıp özgürce iş- leyerek adeta bir mektup içten- liğinde okuyucuya, ders venr gibi değil, sadece bir saptama olarak sunmasıdır bence. Türkiye'de Montaigne'in 'Denemeler'ini yüreğinde ve kafasında yaşayıp 1940'tan 1973'e kadar büyük bir tutku ile dilimize çeviren Sabahattin Eyuboğlu olmuştur. Çevirile- rinin dört beş baskısına her se- fer yazdığı birbmnden güzel önsözlerden alıntılar yaparak Montaigne'in önemini, ayaküs- tü belirtmeye calışacağım bura- da. Sabahattin Eyuboğlu'ya gö- re "Montaigne'in özelliği bir tek insanda bütün insanlığı dile getirmesi, kimseye benzemeden herkes olması, dünya ile bağ- daşıp kendine özgü kalması. tadına doyulmaz dili, düşünce- siyle teklifsizce sarmaş dolaş söyleşisidir." Yine şöyle diyor Sabahattin PORTRE I MONTAİGNE Denemeninbabası" Denemeler' adlı yapıtıyla deneme türünün öncüsü olan Michel de Montaigne (28 Şubat 1533-13 Eylül 1592), Latınceyı anadilı gibi öğrendığı çok iyi bir eğitım aldı. Bordeaux Yüksek Mahkemesi'ne danışman olduğu sırada tanıştığı şair ve edebiyat adamı Etienne de la Boetie ile kurduğu dostluk. yaşamının en güçlü bağlanndan birini oluşturdu. Deneme yazmaya 1571 'de başlayan ve yazmayı aralıklarla ölümüne kadar sürdüren Montaigne, 1580-81 yıllannda. ancak ölümünden sonra basılan 'Gezı Günlüğü'nde anlattığı Avrupa gezisinecıktı. Kanşıkhklarla geçen 1581-85 arasında Bordeaux Belediye Başkanlığı da yapan Mon- taigne, 1588'den sonra 'De nemeler' için yeni bir kitap yazmadı. Ama kitaba hem kendisıyle hem de ahlak, müstehcenlik ve dinle ilgili yeni bölümlerekledı. Aynca Fransa'dakı ıç savaşlar üzerine, bıryandan Katoliklen.daha çok da Protestanlan cesurca suçla>an yeni bölümler yazdı. DENEMELER'DEN SEÇMELER Buraya kadar ben konuş- tum, daha doğrusu Sabahattin Eyuboğlu can dostumu konuş- turdum. Şimdı. yine S. Eyu- boğlu'nun çeurısınden Monta- igne'in okuyucuya seslenışini dinleyelim: "Okuyucu, bu kitapta yalan dolan yok. Sana baştan söyle- yeyim ki, ben burada yakınla- nm ve kendım dışında hiçbir amaç gütmedım. Sana hizmet etmek yahut kendıme ün sağ- lamak hiç akhmdan gecmedi, böyle bir amaç peşinde koş- maya gücüm yetmez. Bu kıta- bı. yakınlanm için bir kolaylık olsun diye yazdım. İstedim kı. benı kaybedeceklen zaman (ki pek yakındır) hakkımda bıldik- İeri. daha etraflı. daha canlı ol- sun. Kendimi herkese beğendir- mek niyetınde olsaydım özenır bezenir, en göstenşli halimle ortaya çıkardım. lCıtabunda sade. tabii ve her günkü halim- le, özentisiz bezentısız görün- mek isterim. çünkü ben kendi- mi olduğum gibi anlatıyorum. Burada kusurlanm. nasıl bır adam olduğum. edebin, terbi- yenın müsaade ettiği ölçüde. açık olarak görülecektır. Hâlâ ilk tabiat kanunlannın rahat serbesüığı ıçinde yaşadıklan söylenen ınsanlar arasında ol- saydım. emın ol ki kendimi tas- tamam ve çınlçıplak da göste- nrdım. Kısacası, oku>ucu. ki- tabımın özü benim. Boş vakit- lerinı bu kadar sudan ve an- lamsız bir konuya harcamam akıl kan olmaz. Haydı uğurlar olsun." Yasalar üstüne 'Yasalar doğru olduklan ıçın değil, yasa olduklan ıçın yürür- lükte kahrlar. Kendilerini din- letmelen akıl dışı bir güçten ge- lir, başka bir şeyden değil. Mis- tik olmak işlerine gelir. Yasa koyanlar da çok kez budala. ya da eşitlik korkusuyla haksızlığa düşen kimselerdir. Nasıl olursa olsunlar, ınsandırlar sonunda, her yaptıklan şey ıster istemez sudan \e değışkendir. Yasalar- dan daha çok, daha ağır, daha genış haksızlıklara yol açan ne vardır?' Filozof "Bır filozofu çiftleşırken ya- kalayıp, ne yapıyorsun diye sor- muşlar: Bir insan ekıyorum diye cevap vermiş serinkanlıh- kla ve hiç utanmadan. Sarmı- sak ekerken görülmekle bu ışı yaparken görülmek arasında aynm yokmuş onun ıçın.' Bilim 'Bılım iyi olmasına iyı bir ılaçtır. ama hiçbir ilaç sak- landığı kabın pisliğıyle değişip bozulmayacak kadar zorlu de- ğildir.' Cinsel yanımız "... Kadınlan türlü \ollardan *ldaüp azdınyoruz. kısacası. Durmadan hayallenni coşturu- yor, dürtüklüyoruz, sonra da dışıliklerine lanet okuyoruz. Doğrusunu söyleyehm: Biz er- keklerin hemen hepsı kendı gü- nahlanndan çok kansının gü- nahlanndan gelecek ayıptan korkar. kendı vıcdanından çok kansının vıcdanı üstüne titrer. (Aman ne fedakârhk!) Tek kansı ondan daha iffetlı kalsm da hırsız olmaya, yemin boz- maya, kansının adam öldürme- sine, aforoz edilmesine razıdır herkes...' Pazarlık Para vermekten haz du- yanm. omuzlanmdan bir yük atmış, bir çeşit kölelikten İcur- tulmuş gibi olurum. Aynca para venrken doğru bir iş yap- manın, başkasını memnun et- menin keyfıni duyanm. Ama hesap, kiıap pazarlık isteyen alışverişlere yanaşmam, bu tür- lüsünü benim yerime yapacak kimse olmadı mı. işin uzaması- na meydan vermem. Yaradılışı- ma çok aykın gelen o iğrenç ko- nuşmalara düşmektense bırakır kaçanm. Efendi ve uşaklar Platon'un bir öğütü hiç hoşu- ma gitmez: Kadın olsun, erkek olsun hizmelçilerimizle şakalaş- madan. senli benlı olmadan, hep bir efendi ağzıyla konuş- mahymışız. Benim aklım buna ermedikten başka. servet üstün- lüğüne öylesine önem vermek hiç de insanca ve haklı bir dav- ranış değil. Uşaklarla efendiler arasındakı aynhğın daha az göze battığj yerde daha adaletli bır düzen vardır bence. Denemeler , Montaigne , Türkfe- sı Sabahattm Eyuboğlu Cem Yavmevi 365 sayfa 20. basım 8 yaşındaki Luke McShane, dünyanın en küçük satranç ustası unvanına sahip Satranç dünyasının küçük prensi • Dünya 10 Yaş Altı Satranç Şampiyonu olan Luke'un en büyük düşü, Wimbledon'da tenis oynamak. Luke'u bir 'da- hi' çocuk olarak görüp görme- diğini soranlara, annesi, 'Ben şimdilik onun karşıdan karşıya geçmeyi, giysilerini katlamayı, burnunu kanşürmamayı öğ- renmesini istiyorum' diye yanıt verdi. Kültür Servisi - Almanya'nın Duis- burg kentinde düzenlenen Dünya On Yaş Altı Satranç Şampiyonası'nı kaza- nan Luke McShane, satranç tarihinin en genç 'usta'sı oldu. Uluslararası Sat- ranç Federasyonu, sekiz yaşındaki Lu- ke'a 'usta' (master) unvanını verdi. Duisburg'dakı dünya şampıyonası- ndan birkaç hafta önce de okulundaki yüzme turnuvasında sırtüstü yanşını kazanan Londrah Luke McShane, İngiliz gazetelerinde bir "dahi çocuk" olarak tanıüldı. Satranç ustası Luke McShane'ın an- nesi Jennifer Selway, "The Observer' gazetesinin TV eleştirmeni. Yıllardır kocasından ayn yaşayan Selvvay, oğlu- na satranç oynaması için en küçük bir baskı yapmadığını. çünkü kendisinin satranca dayanamadığmı söylüyor: 'Satrancın güzellığini ve sonsuz çeşit- hliğjni uzaktan anlayabiliyorum. Ama satranç tahtasının başma oturmayagö- reyim, hiçbir şey düşünemiyorum. Lu- ke, satranç taşlannın nasıl ilerletileceği- ni 5 yaşında babamdan öğrendi. İlk oyununu oynadığı sırada yüzünde beli- ren denetimli memnunluİc, 6 aylıkken 8yaşındaki satranç ustası Luke McShane, satranç o\ narken son derece soğuk- kanlı. McShane, okuldaki \ü/me yanşlarında da birincilikler kazanıyor. ilk dondurmasını yediği andaki gülüm- seyişinin aynısıydı!' Daha 3 yaşında e\de zekâ oyunlan- na başlayan Luke McShane, ilkokula başladığında derslerde hiç zorluk çekmemiş. Şu sıra. dünva şampiyon- luğu dışında İngiltere Dokuz Yaş Altı ve Londra 10 Yaş Altı satranç şampi- yonu. Annesi Jennifer Sehvay'e bakıhrsa, 75 yaşındaki dedesı Lionel Selway, Lu- ke'a satrançta yenilmekten bıkmış artık. Luke'tan ınükamını, onu iskam- bil oyunlannda yenerek alıyor. Gazeteler ondan satrancın 'dahi ço- cuğu' diye söz ediyor. ama annesinin Luke'tan çok basit beklentileri var: Büyüdüğü zaman bitki adlannı bil- mesini. yelkenh kullanmasını. sufle yapmayı öğrenmesini, parülerde pıya- no çalıp eğlenmesini istiyorum. Ama daha da acıl olarak yolda karşıdan karşıya geçmesini, umumi telefon kul- lanmasını, giysilerini katlamasını öğ- renmesi gerekiyor. Daha sonra karşısı- na Shakespeare çıkacak. Hovvard Hawks'un filmleri ve kuantum fiziği çıkacak. Rus romancılannı okuyacak, kravat bağlamak zorunda kalacak. Daha yapacak çok ış var önünde." Bir keresinde annesi. Luke'a, İkinci Dünya Savaşı sırasında satranççılar- dan şifre çözümünde yararlanıldığını anlatmış. 'Şimdi' diyor, 'geceleri yattığında kafasından sayılar geçirerek oyunlar oynadığını bilıyorum. Bu fıkır- den çok hoşlandı.' Annesinin Luke'u bir "dahi çocuk' olarak görmesi çok zor: 'Arabanm ar- kasında erkek kardeşiyle boğuşuyor. Bazen birbirlerine ayıp sözler fısıldayıp kahkahalar atıyorlar. Sürekli olarak herkesin içinde burnunu kanştırma- masını, kahvaltısmı bıtırmesını, okula geç kalacağını söylemek zorunda kaldığınız oğlunuzu bir dahi çocuk ola- rak görmek mümkün mü?' Jennifer Selway. oğlunun başanlan- ndan büyük gurur duyuyor. ama Lu- ke'un yaşamı karmaşıklaştıkça üzerin- dekı baskılann da artmaya başlaya- cağından korkuyor:' Yine de benim ya- pabileceğim bır tek şe> var. O da hayat- ta karşısına çıkabilecek başka ılgınç hamleleri ona göstermek...' 'Beethoven' İstanbul ve Ankara'da altı sinemada gösterilmeye başlandı Sevimli köpek 'Beethoven'ın serüvenleri Kültür Servisi - Sevimli kö- pek "Beethoven" gösterilmeye başlandığı sinemalarda izleyen- lere neşeli saatler yaşatıyor. Film, hayvanlardan nefret eden George Newton'ın yaşa- mına "Beethoven"in gjrmesiyle gelişen olaylan konu alıyor. Yönetmenliğini Brian Le- vant'ın yaptığı fılmde 16 Saint Bernard köpeği rol aldı. Fılmde süre olarak en çok görünen iki yaşındaki Saint Bernard sekiz aday arasından seçildi. Başlıca rollerde Charles Gro- din, Bonnie Hunt, Dean Jones, Nicholle Tom, Christopher Castile var. Newton ailesi. her gün rastla- sürer. dığımız ailelerden biridir. Ken- Beethoven bu aileye sevgiyi. di halinde bir aile reisi olan Ge- sadakaü, cesareti öğretip, aile ve pıs bır çöp bidonunda sakla- narak geçirir. Uyandığında karşısında rü- Brian Levant'm yönettiği fılmde 16 Saint Bernard köpeği rol aldı. Filmde en çok görünen iki yaşındaki Saint Bernard sekiz aday arasından seçildi. "Beethoven" Kadıköy Süreyya, Osmanbey Gazi, Beyoğlu Atlas, Çemberlitaş Şafak, Bakırköy İncirli ve Ankara Metropol sinemalannda gösteriliyor. orge Newton. hiçbir zaman bir köpeğe bağlanabıleceğini dü- şünmemiştir. Son derece titız olduğundan evinin ve bahçesi- nın daima temiz ve düzenli ol- masını ister. Bu durum, Beet- hoven'le karşılaşıncaya kadar düzenini tamamıyla değiştire- cektir. Köpek hırsızlannın, yaşadığı evcil hayvan satan dükkanı bir gece basması ve hayvanlan çal- masıyla ortada kalan Beetho- ven, bütün geceyi soğuk. ıslak yalannın evini görür. Küçük, güzel. bakımlı bir bahçesi olan ve kapısı açık bırakılmış bu ev, Beethoven için büyük bir fırsat- tır. Beethoven de tabii bu fırsatı, ailenin en küçük fertlerine gös- tererek kullanır. George Newton'un tepkisi çok büyüktür. Yine de üç çocu- ğunun yalvarmalanna dayana- mayarak bu sevimli hayvanı eve kabul eder. Tam birbirlerine ısınmaya başladıklan anda ise Bcetho- ven'in eski sahibi çıkagehr. Oysa Beethoven için bir tek sahip vardır. Oda Newton aile- sidir. "Beethoven", Kadıköy Sü- revya, Osmanbey Gazi. Beyoğ- lu Atlas. .Çemberlitaş Şafak. Bakırköy İncirli ve Ankara'da Metropol sinemalannda göste- rimde. Şensoy: Desteklemiyor Levent Kırca: Destekliyor. Tiyatrolara yardım' tartışılıyor Destektiyatroya mı yoksa projeye mi? AMKARA (AA> Kültür Ba- kanlığVnın bu yıl başlattığı özel tiyatrolara yardım projesmde prodüksiyonun esas alınması, bazı tiyatro sahiplerinde tep- kıyle karşılanırken bazı tiyatro- cular da bu uygulamayı destek- lediklerini bildirdiler. Ali Hürol Tiyatrosu sahibi Ali Hürol, "Ben bu durumda kapıda bilet kesecek adam bu- lamam" derken Levent Kırca - Oya Başar Tiyatrosu sahibi Le- vent Kırca. bu uygulama ile ti- vatrolar arasındakı sınıflandır- manın ortadan kalkmış olaca- ğını söyledi. Ali Hürol. Kültür Bakan- lığı'nın prodüksiyona destek vermesine kanşı olduğunu be- lirterek "Prodüksıyon değil. ti- yatro desteklenmeli" dedi. Kendisinin de bir oyunla ba- kanlığa başvurduğunu belirten Hürol, kendisinden "Bu oyun sizin salonunuza sığmaz" ge- rekçesiyle oyunu değiştirmesini istediklerini anlattı. Hürol, tek- rar bakanlık yetkilileri ile yaptı- ğı görüşme sonucunda ise "İs- terse bu oyunu oynayabileceği, bu konuda bir dayatma olma- dığı. ancak yeni bir prodüksi- yonla tekrar başvurulması ge- rektiği"nin kendisine bildirildi- ğınisövledi. Dormen Tiyatrosu sahibi Haldun Dormen de kendisini kanıtlamış bir tiyatronun oyu- nuna göre değerlendirme yapıl- masının doğru olmadığını söy- ledı. Dormen şu görüşleri savundu: "Projeye göre değer- lendirme yapamazsınız. Çünkü ortada sadece proje değil. tiyat- ronun türlü sorunlan var. Tadi- lat projemiz var. Sahne, depo yapmak isüyoruz. İsme ve gec- mişe para vermek lazım. Geçen senekı o> un tutulmuşsa bu yıl o o> unu oynamayacak mıyız? Bir tiyatro 20-30 sene varsa, o tiyat- roya yeni proje diye dayattıra- mazsınız. En az beş senelik bir limiı koysunlar." Dormen, ba- kanlığa "Hastahk Hastası", "Anfitrion". ile çocuk oyunu "Cadı Dolap ve Aslan" adlı , o>unlan önerdıkleri bildirdi. Ortaoyuncular Tiyatrosu sa- hibi Ferhan Şensoy. projelerin esas alınarak yardımyapılması- nı tasvıp etmediğini belirterek Türk tiyatrosuna katkılan ve geçrnişteki durumlannın da göz önüne alınması gerektiğini sa- vundu Levent Kırca ise bakanlığın yeni u>gulamasını desteklediği- nı bildirdi. Projeye destek ile tiyatrolar arasında snıflandır- manın ortadan kaldınlmış ola- cağına işaret eden Kırca, "Her tiyatro daha kaliteli ve daha iyi ve güzel yapıtlar ortaya çıkara- caktır" dedi. Kırca, proje de- ğerlendirmesi sayesinde çıkış yapma şansı elde edeceklerini de savunarak bakanlığa "Han- gi Yüzle", "İspinozlar" ve "Siz Kime Bakmıştınız" adlı proje- lerle başvurduklannı kaydetti. Hadi Çaman da bakanlığın yeni projeye destek vermesinin müdahale anlamına gelmediği- ni belirterek "Ben kendi adıma memnunum" diye konuştu. Çarnan. "Kültür Bakanhğı proje bazında yardım edecek. Bakanlık. eski oyunlar için bize gelmeyin, diyor. Yani içimiz- den biri tek bir proje ile giderse onun için de bu destek söz ko- nusu" dedi. I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle