Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
AYFA CUMHURİYET 26 AĞUSTOS1992 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
BüyükTaarrmve Zafer
Ju Büyük Taarruz ve Zafer'in 70. yılı, onun gerçek değerini ve önemini
Slenlere kutlu olsun!
VURERUĞURLU
l.,2.,3.,4.,5. Cumhuriyet tarüşmalannın sür-
•üğü şu gûnlerde Büyük Taarruz ve Başkomu-
anlık Meydan Savaşı (26-30 Ağustos 1922)
ızerinde biraz olsun durmakta ve bir-iki nokta-
ı aydınlatmakta, sanınm günümûz politikacı-
kn açısından azımsanmayacak kadar çok yarar
«r. Çünkü bu taarruz ve savaş Gazi Mustafa
Lemal'in dediği gibi "Türk milletinin hürriyet
\e istiklal fıkrinin ölümsüz abidesi" olarak bü-
3Ük bir zaferle sonuçlanmıştır. '
Sakarya Savaşı'ndan sonra (23 Ağustos-12
Eylül 1921) ordu büyük taarruz hazırhklanna
bişlamıştı. Bu haarlıklann amacı düşman
kivvetlerini yurt topr'aklanndan kesinlikle at-
rraktı. Kuşkusuz bu hazırlıklar için bir zaman
geçmesi gerekiyordu. Ama bu evre uzadıkça
Meclis'teki muhaliflerin sert eteştirileri de
kendini göstermeye başladı. O kadar ki, Sa-
karya zaferinin üzerinden dört ay geçmeden.
bu zafer için orduya alkış tutanlar, onun baş-
komutanına mareşallik rütbesini ve gazi
sanını verenlerden bazılan muhalefete geç-
mişlerdi. Zaman geçtikçe muhalefet kuvvetle-
niyordu. Bu durum Meclis çalışmalannı da
zorlaştınyordu. Aynca, ordunun durumu ve
gücü konusunda kuşku ve tedirginlik duyan-
lar da vardı. Bunlar, "Sakarya Savaşı'ndan
sonra aylar geçtiği halde ordu niçin taarruz
etmiyor? Ne olursa olsun bîr taarruz yapıl-
malıdır. Hiç olmazsa belli bir cephede bir ta-
arruz yapılmalıdır ki ordumuzun yeteneğinin
olup olmadığı anlaşılsın" diyorlardı. Bu sözle-
re Başkomutan Mustafa Kemal, Meclis'te şu
açıklamada bulunmak zorunda kalmıştı: "Or-
dumuzun karan taarruzdur. Fakat bunu tehir
ediyoruz. Sebebi, hazırlıklanmızı tamamen
ikmale biraz daha zaman lazımdır. Yanm
hazırlıkla, yanm tedbirlerle yapılacak taar-
ruz, hiç taarruz etmemekten çok daha fe-
nadır. Durmamızı, taarruz karanndan vaz-
geçtiğimiz veyahut bunu yapmaktan ümidi-
mizi kestiğimiz suretinde telakki ve tefsir et-
meye mahal yoktur." ("Nutuk).
Oysa Meclis'teki bu sert eleştirilerin ve karşı
çıkmalann amacı Mustafa Kemal'in kendisi
idi. Çünkü bazı milletvekilleri onun başan-
lannı çekemiyor, yerinde kararlannı içlerine
sindiremiyorlardı. Sonunda bu muhalifler,
Başkomutanlık Yasası'nın üçüncü kez uzaül-
ması önerisi Mecüs'e geldiği zaman bu dü-
şüncelerini açıkça ortaya koydular.
Sakarya Savaşı'ndan önce üç ay için kabul
edilen bu yasa 'görülen lüzum' üzerine uzatılı-
yordu. Aynı yasanın bu kez de uzatılması gö-
rüşme konusu olunca muhalifler olumsuz bir
hava yarattılar. Sert ve çetin tartışmalar oldu.
Sonunda yasa kabul edilmedi, geri çevrildi.
ARADABIR
Dr. SABİHA ÇAYCI
Hukukçu
Demokratikleşme Paketi
Koalisyon hükümetı son aylarda "demokratikleşme pa-
keti" adı altında topladığı bir dizi yasa önerisinı, TBMM'ye
sunarak halkımıza vaat ettiği demokratik ve eşitlikçi bir
toplum yaratma sözünü yertne getirme çabasında.
Çağımızda kadının sosyal ve siyasal konumu toplumun
demokratikleşmesinde koşut olarak gelişme göstermek-
tedir. Çoğulcu ve kanlımcı demokrasinin yerleşmesi an-
cak kadın haklannda gelişmeyle sağlanabilir.
Ülkemizde kadına siyasal ve sosyal hakların yasal ola-
rak tanınmasının üzerinden yaklaşık yanm yüzyıl geçme-
sine karşın anayasa ve yasalarımızda kadın-erkek eşitliği-
ne aykırı ve kadın aleyhine hükümler yer almaktadır.
Biliyoruz ki kadına yasalarca verilen haklar kadınlarca
yeterince kullanılamamakta, kadınların toplumsal ve siya-
sal konumları gerektiği kadar gelişme gösterememekte-
dir. Biz yine de eşitlikçi demokratik toplum yaratma vaat
eden iktidarın bu iddiasını öncelikle yasalarda eşitlik sağ-
laması ile kanıtlayabileceğini ve bu düzenlemenin de de-
mokratikleşme paketinin kapsamı içindeolması gerektiği-
ne inanıyoruz.
Bu nedenle 1985 yılında onayladığımız, cinsler arası
ayrımcılığın yasalarda ve uygulamalarda önlenmesini ön-
gören uluslararası sözleşme hükümleri uyarınca, ulusal
düzenlemelerin yapılması da kanımızca yeni kurulan
kadın sorunlarından sorumlu devlet bakanlığının öncelikli
görevlerinden biri olmalıdır.
Aynca yasaların uygulamalarından kadın aleyhine do-
ğan sonuçlan ortadan kaldırmak için önlemler almak da
iktidarın sorumluluklarıarasındadır. Başta anayasa ve va-
tandaşlık yasası, kadın-erkek eşitliği ilkesine aykırı olarak
ayrımcılık getirmektedir.(Ana. Md. 66). Medeni kanunu-
muz da "pederşahi aile" görüşüne uygun olarak düzen-
lenmiştir (Md. 152,153,154,156,159,200, 263).
Ülkemizde genellikle yasal mal rejimlerinden birisi olan
'mal ayrılığı' rejimi zımnen kabul edilmekte, bu rejim bo-
şanmada kadın aleyhine sonuçlar doğurmaktadır. Bu ne-
denle Medeni Kanunumuzda mal rejimleri ülke koşul-
larımıza uvqun olarak yeniden düzenlenmelidir.
Yine Medeni Kanunumuzda son değişiklikle getirilen
boşanmayı kolaylaştıran hüküm de mesleği ve kişisel ge-
Itri olmayan ileri yaşlardaki kadınların yaşam düzeylerin-
de büyük gerileme yarattığından ve çoğunlukla da sefale-
te yol açtığından dolayı yeniden düzenlenmesi gerekir.
Geniş kadın kitlesini ilgilendiren bu hüküm ilgili bakanlık-
ça öncelikle ele alınmalıdır.
Ceza Yasası'nda da kamuoyunda en çok tartışılan bir
madde olan zina maddesi de kadın erkek arasında açıkça
ayrımcılık getirmektedir. Bu ayrımcı hükmün kırsal kesim-
de çoğunlukla uygulanan dinsel nikah dikkate alındığında
ne denli kapsamlı sosyal yaralar açtığını unutmamak ge-
rekir. Ceza Yasası, cezayı etkileyen nedenler açısından da
ayrımcılık yapmaktadır.
Çalışma yaşamını düzenleyen yasalar genel olarak
kadın işçi açısından ayrım gözetmemekte, fakat toplu iş
sözleşmesi uygulamaları bazen kadın aleyhine sonuçlar
doğurmaktadır. "Eşit işe eşit ücret" ilkesi uygulanmamak-
ta, kadın işcilerin kreş sorunları yıllardır ihmal edilmekte-
dir.
Kadınlara uygulanan "eve iş götürme" sistemini or-
tadan kaldırıp, kadınları da iş yasasının koruyuculuğu altı-
na almalı ve kadın sömürüsüne son verilmelidir. Ülkemiz-
de sayıları öbür kesimlerden çok fazla olan kırsal kesimde
çalışan kadınlara Bağ-Kur Yasası'nda ayrımcılık getiril-
miş ve kadınlar 'aile reisi' olmak koşulu ile zorunlu sigor-
taiılık kapsamına alınmıştır. Kadınlar için sağlıklı ve çağ-
daş ulusal politikalar saptamak ve bu politikaların da-
yandığı yasal düzenlemeleri yapmak ve anayasal güven-
cesini sağlamak, hükümetı, özellikle de kadın sorunların-
dan sorumlu devlet bakanlığmın önemli ve öncelikli gö-
revlerinden olmalıdır. Yasalardaki eşitsizliğin giderilme-
sini beklemek kadınların en doğal haklarıdır.
tLAN
KÜÇÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK
• t
HÂKİMLtĞt'NDEN
Esas No: 1991/1071
Davacı: Selahatün Tüncer. Vekili: Av. Seyit Ali Kaya tarafmdan da-
valılar Zafer MUnir Tuncer, thsan Temel ve Kemal Koç aleyhine açı-
lan tescil davası nedeniyle mahkememizde yapüan açık yargüama
sonunda:
Mahkememizce davalılardan Zafer Münir Tüncer adma Cumhuri-
yet Mah. Karanfıl Sok. No: 42, D.25 Küçükçükmece adresi ile Ertuğ-
rul Mah. Necati Albumuz Sok. No: 8/8 Beşikta$/tstanbul adrcsleri-
ne davalı adına çıkarümış olan tebligaüar mahkememize bila ikmal
olarak iade edilmiş, yapüan zabıta tahkikatı sonunda da davalının açık
adresi tespit edilememiştir.
Mahkememizde yapılacak olan 14.9.1992 günü saat: 9.45'te yapı-
lacak olan dunışmaya davalı Zafer Münir Tuncer'in bizzat hazır bu-
lunması veya kendisini bir vekil ile temsil ettinnesi, aksi takdirde yok-
luğunuzda davaya devam olunacağı ve karar verileceği HMUK'nın 377
ve müteakip maddeleri gereğince ilan olunur. 20.8.1992
Basın: 9631
Ama bu durumda ordu başkomutansız
kalmış oluyordu. Olaydan büyük üzüntü du-
yan bazı bakanlar görevlerinden çekilmeye gi-
riştiler. Durum, rahatsız olduğu için o gün
Meclis çalışmalanna katılmamış olan Musta-
fa Kemal'e bildirildi.
Ertesi gün Meclis'te gizli bir oturum
yapıldı. Mustafa Kemal konu üzerinde bazı
önemli açıklamalarda bulunduktan sonra.
konuşmasını şu ilgi çekici sözlerle tamamladı:
"Meclis-i âlinin başkumandanlığın lüzum'una
kani bulunduğundan şüphe olmamakla bera-
ber, muhalefetin, hiç bir esasa müstenit olma-
yan tezahüratı, Meclis karannı, şayanı arzu
olmayan bir noktada tezahür ettirdi. Bunun
neticesi ne oldu efendiler, biliyor musunuz?
Başkumandanlık iki gündür muğlak ve mual-
lak bulunuyor. Bu dakikada ordu kuman-
dansızdır. Eğer ben, orduya kumanda etmek-
te devam ediyorsam gayri-kanunî kumanda
ediyorum. Meclis'te tecelli eden reye göre, ku-
mandadan el çekmek isterim. Fakat gayri ka-
bili telafı bir fenalığa meydan bırakmamak
mecburiyeti karşısında bulundum. Düşman
karşısında bulunan ordumuz başsız bırakıla-
mazdı. Binaenaleyh bırakmadım, bırakamam
ve bırakmayacağım" (Nutuk). Konu uzun
tartışmalardan sonra oylandı, Başkomu-
tanlık Yasası üç ay daha uzatıldı.
Mustafa Kemal hızla taarruz hazırlıklanna
girişti. Çalışmalannı büyük bir gizlilik içinde
sürdürdü. Düşman kuvvetleri Sakarya Sa-
vaşı'ndan sonra çekildiği yerleri daha da sağ-
lamlaştırmıştı. Bunun için çok iyi hazırlan-
mak gerekiyordu. Mustafa Kemal o günkü
taarruz planını daha sonra şöyle açıklamıştı:
"Düşündüğümüz, ordulanmızın kuvayı asli-
yesini düşman cephesinin bir kanadında ve
mümkün olduğu kadar cenah haricinde top-
layarak imha meydan muharebesi yapmaktı.
Bunun için nıuvafık gördüğümüz vaziyet ku-
vayı asliyemizi. düşmanın Afyonkarahisarci-
vannda bulunan sağ cenah grubu güneyinde
ve Akarçay ile Dumlupınar hizasına kadar
olan sahada toplamaktı. Düşmanı bu cenah-
tan vurmakla mümkündü." (Nutuk)
6 Ağustos 1922'deTürk ordusuna, gizli ola-
rak, büyük taarruza hazırianması emri veril-
di. Başkomutan Mustafa Kemal, kimseye ha-
ber vermeden, Batı Cephesi Karargahı'nın
bulunduğu Akşehır'egeldi. Burada komutan-
larla bir toplantı yaptı (20 Ağustos 1922). Bu
toplantıda 26 Ağustos 1922 sabahı büyük ta-
arruz günü olarak kararlaştırıldı.
Büyük taarruz 26 Ağustos 1922 sabahı top
ses>leriyle Kocatepe'de başlamış, hızla Dum-
lupınar'a doğru yayılmıştı. 30 Ağustos 1922
günü düşman kuvvetlerinin büyük bir kısmı,
Mustafa Kemal'in ateşçemberi içinden bizzat
kendisinin yönettiği Başkomutanlık Meydan
Savaşı'yla yok edilmişti. Beş gün, beş gece sü-
ren bu kanlı ve çetin carpışmayla tasarlanan
kesın sonuç ahnmış, hazırlanan plan büyük
başanyla uygulanmıştı.
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal, 1 Eylül
1922'de, Türk ordusunun kazandığı bu eşsiz
zaferi Türk ulusuna bildirmiş, kahraman as-
kerlerine de ünlü tarihsel buyruğunu yermişti:
"Ordular! İlk hedefıniz Akdeniz'dir. İleri!"
Türk ordusu 9 Eylül 1922'de İzmir'e girdi,
hızla Akdeniz'e aktı.
Bu Büyük Taarruz ve Zafer'in 70. yılı, onun
gerçek değerini ve önemini bilenlere kutlu ol-
sun!
İNGtLİZCE'yi 8 ayda
konuşun sizi
Amerikalı
dostlannuzla
tanıştıralım.
Bahariye Cad. 62/3
349 59 38
SATHJK EV
Kaynarca'da 120 m
2
üzerine kurulu iki diire iki
dükkân sahibinden acele
satüıktır. E-5'e 500 m
içtride.
Ist. Tel: 310 41 91
Tekkdag lel: 304 31
TARHŞMA
UNICEF'in Dunyadaki Etkinlikleri ve Islevi
tnsanlığın geleceğini tehdit eden, savaşa, kıthğa, açlığa, susuzluğa ve
ölümcül hastalıklara son vermek için bu alanda uğraş vermek, savaş-
mak ve çeşitli etkinliklerde bulunmak bütün insanlığm görevi ol-
malıdır.
Bilindiği gibi, Birleşmiş Milletler Çocuk
Fonu (UNICEF) dunyadaki çocuk
ölümlerini önlemek, açlık, hastalıklar,
okuma-yazma bilmemek ve buna benzer
sorunlan temelden çözmek için 11 Arabk
1946 yılında kurulmuştur. Bugün, dünya-
mızda her altr saniyede bir çocuk, normal
kullanılması gereken aşı ve ilaçlan kullana-
bilme olanaklan olmadığından herhangi
bir hastalık nedeniyle ya ölmekte ya da sa-
kaüar ordusuna katılmaktadır. Birçok
ölümlerin önlenebilme olanaklan varken
ilaçsızlık ve kötü beslenmeden dolayı, dün-
yada her gün 40.000 çocuk yaşamlannı yi-
tirmektedir.
UNICEF'in kuruluşundan beri (yani, 46
yıl içinde birçok etkinlikler içinde olduğu
tarlışma götürmez bir gerçektir. Bu etkin-
likleri şöyle sıralamak olanaklıdır:
1- Çocuklan ölümcül hastalıklara karşı
korumak için ilgililerle yakın işbirliği içeri-
sifie girmek ve ilgili toplumlann katıhmını
sağlayarak, çocuklann korunabilmeleri
için yeni etkili yönternlerin geliştirilmesinjn
sağlanmastna yönelik çabalar. Çocuklara
yönelik, aşılama, bakım ve büyütme. süt
verme ve daha değişik yardımlar için ulusal
ve bölgesel alanlı uygulamalar ve etkinlik-
ler.
2- Azgelişmiş ülkelerde (özelbkle de.
Üçüncü Dünya ülkelerinde), çocuklann
sağlığma, geleceğine yönelik kısa ve uzun
vadeli çeşitli geliştimıe projelerinin ortaya
konulması, bunlann yaygınlaştınlması ve
işlerlik kazanması doğnıltusundaki çalış-
malar. Burada, şu olguyu önemle belirt-
mek gerekir ki, yukanda sözü edilen proje-
lerden 113'ü günümüzde etkinliğini sür-
dürtne aşamasındadır.
3- Son yıllarda, açbk. kıtlık, su baskıru ve
ülkeler arasındaki anlaşmazlıklar dolayı-
sıyla oluşan savaşlarda anasız-babasız ve-
ya kimsesiz kalan çocuklann sağlıklı bes-
lenmeleri ve içine düştükleri bu olumsuz
ortamdan kurtulmalan doğnıltusundaki
çabalar. Bugün. milyonlarca çocuk az ge-
lişmiş ülkelerde ölüm kalım savaşıyla baş-
başa olduğu gerçeğini anımsatmak gerekir.
Günümüzde, Filistin. Kamboçya, Bangla-
deş. Peru, Etiyopya. Irak, Yugoslavya
(Bosna-Hersek), Azerbaycan (Yukan Ka-
rabağ) ve dünyanın daha birçok ülkesinde
süre gelen savaş, kıtlık ve susuzluk dolayı-
sıyla, ortada kalan ve beslenemeyen mil-
yonlarca çocuğun kurtanlmasına yönelik
çahşmalar. Bu çabalar, küçümsenmeyecek
kadar oldukça fazladır.
4- UNICEF'in etkinliklerinden biri veen
önemlisi, eğitim-öğretim ve sağlıkla ilgili
alanlardır. Eğitim-öğretim. tanmsal etkin-
likler, sağlık, cinselHk, doğumla ilgili bilgi-
ler ve daha değişik alanlarda milyonlarca
kişinin dogru bilgilerle yeüşürilmesi ve bu
etkinlikleri dünyanın birçok ülkesinde sis-
temli bir ş^kilde yaygınlaştınlmasıyla ilgili
çabalar. Özellikle de, son yıllarda çeşitli ül-
keler arasında çıkan savaşlar dolayısıyla,
anne, baba ve yakınlanru kaybeden bakı-
ma gereksinim duyan milyonlarca çocu-
ğun ölümcül hastakklardan korunması,
sokağa atılmalannın önlenmesi ve gjderek
de onlann topluma kazandınlmasına yö-
nelik çalışmalann önemi gittikçe anmak-
tadır. Kuşkusuz. bugün çeşitli nedenlerle
ortada kalan milyonlarca çocuğun eğitim-
öğretim, sağlık, meslek edinme ve buna
benzer sorunlannın temelden çözümünü,
sadece UNICEF'den beklemek, hazır lok-
maya konmaktan farklı bir şey değildir. Bu
bağlamda, soruna ilişkin ulusal ve ulusla-
rarası kuruluşlann, demokratik kitle ör-
gütlerinin etkin katkılan da son derece
önemüdir.
5- Sorunu temelden çözecek yeni teknik
bilgilerin uygulanması ve yeni projelerin
üretilmesi. Bu konuda, ulusal ve uluslara-
rası UNICEF komiteleri ve bunlara destek
verecek diğer birçok demokratik kuruluş-
lar araalığıyla kamuoyu oluşturulması ve
sorunu sürekli gündemde tutmak için ka-
muoyunda tartışmaya açılması kaçınıl-
mazdır.
Belki, UNICEF finansman kaynaklan-
nı nereden sağlıyor diye bir soru sorulabi-
lir. Bu konuya şöyle açıklık getirmek gere-
kir. UNICEF, dunyadaki devletlerin ve
özel kişi ve kuruluşlann bağışlan tarafın-
dan fınanse edilmektedir. Gelirlerinin %
75'ini hükümetlerin yardımlanndan sağ-
larken. % 25'ini ise yardım kampanyalan
ve geleneksel tebrik karü ve buna benzer
birçok şeylerin satışlanndan sağlamakta-
<Jır. Buna paralel olarak. kartpostal. mek-
tupluk. hediyelik ektikei, doğum tebrik
kartı gibi çeşitli malzeme ile eğitici-öğretici
oyunlar ve daha birçok hediyelik eşyanın
satılmasıyla UNICEF bütçesine ek ekono-
mik destek yapılmaktadır. Burada, UNI-
CEF'e yapılan özel bağışlann önemli bir
yer işgal ettiğini anımsatmak gerekir.
Sonuç olarak, geleceğimiz ve en büyük
varlığımız olan gençlerin ve çocuklann çe-
şitli etkenlerden dolayı yalnızlığa itilmesi-
ni. başka bir deyişle yok olmasını önlemeyi
sadece UNICEF'e bırakmak büyük bir ha-
tadır. Konunun önemini insan haklan ba-
zında ele alarak, sorunu ulusal, bölgesel ve
uluslararası düzeyde çözmek gerekir. Ön-
celikle belirtmek gerekir ki, dünyada daha
halen güncelliğini koruyan çeşitli ülkeler
arasındaki savaşlan tamamen önlemek,
dünya banşını koruyucu proje ve politika-
lar üretmek gerekir.
Doç. Dr. ALİ ARAY1CI
ÖZEL BORA
SÜRÜCÜ KURSU
PENCERE
Gurvjoğan koyunda geleneksel bir'
82 öda, suıtlerde uydu TV
Hergun 14.30'a kadar kahvaltı
Küçuk alışverışlerınız ıçın çarşı, 150 m kıyı şerıdı, havuz ve jakuzi.
Uzman ögretmenlerın yönetımınde surf okulu ve diğer su sporları
Yanmadayı keşfedebıleceginız tekne gezilen ve kıralık motorsıkletler
Ve tabıı Farılyanın denızı.
Bir başka Bodrum yaşayacaksınız.
89.DÖNEMKAYITURI
DEVAMEDİYORI
Hafta sonu-Hatta içi ve
Akşam kunsian devam ediyor.
Derstunt;.
ÜSKÛrJAR: 343 (7 12-310 92 86
KOZYATAĞI: 3C2 47 33
TARABYA: 2C2 08 18
Düşündüğünüz gibi...
KARADA
Tunzm işteimelen A Ş
b f Zevttnogij HoıcJır--g kufulüŞo İsUntMJİ Ttl: (1) 275 30 70 F«c (1) 266 95 44 A R i v
Masöz'den
evinizde masaj
502 31 85
Nüfus cüzdarumı, askeri
kimlik kartımı, Makine
Mühendısleri Odası kimlik
kartımı, SSK kartımı
kaybettim. Hükümsüzdür.
A YÇE YALÇIN
KAŞTAŞİRİN BİR EVİNİZ VAR
ANIMaTEL
* Tüm odalar Balkonlu, Duşlu, WC.li
* 24 saat sıcak su
* Panoramik manzaralı cici bir teras
2 KÎŞİ,ODA + AÇIK BÜFE
KAHVALTI : 150.000 TL.
Rezervasyon: 9 (3226) 1791
Not: En az 6 kişilik grubunuz varsa neden MAVI
YOLCULUĞU denemıyorsunuz?
Teknede tam pansiyon kişı başı günlük 300.000 TL.
Adres: Recep Bılgın Cd. No: 12 KA$
Tam pansiyon + yol +
geziler -teksı) harcayacağınız filmler
DQĞU KARADENİZ'e
YEŞIL YOLCULUK
İneboludan Hopa'ya Karadeniz. Sarp kapısından
Kaçkarlar'a, UzungöTden Çamlıhemşin'e.
Ayderden Küfnbet'e dağların doruklarında yeşil
ötesi yolculuk Amasya'da tek Türk mumyası,
Hattuşaş'ta Hitit Uygarlığı, Anadolu Uygarlıklan
Müzesi, Ankara Kalesi'nde veda yemeği ve
buraya sığdıramadıklanmız.
PAMUKBANK'IA 12 AYA KADAR VADE
BAYBASÛS TURIZMİSTANBUL ANKARA
338 86 61-338 16 51 425 90 82 - 4 n 54 67
Seyahaı Accntası bletme BtfİRe no 2149
Insanlık Bilind mi,
Düşmanlık Bilind mi?..
Mapusane avlusu, enine yedi, boyuna sekiz adım. Vol-
ta!.. Gitgel, gitgel!. YanımdaYavuz. Bıyıklar sarkık. Saçlar
papak gibi. Volta atarken konuşuyoruz.
- Abi ilk kez sHahın kabzasını kavramak zordur; ama, bi-
rileri kavradı mı, ardı gelir...
- Deme YavuzL
-Halkkatıhr...
-YapmaYavuz!..
Gidip geliyoruz, konuşuyoruz. Genç arkadaşım halkın
sömürüye karşı silahlı direnişe geçeceğine inanıyor. Ara-
dan 20 yıl geçti, 2000'e yaklaşıyoruz; halk ekmek peşinde,
emekçi işbaşı yapacak, akşama dek ter dökecek, paydos
zili çaldığında yola düşecek; kaşık düşmanı, evde sofrayı
kurmuş bekliyor; çocuklar cıvıl cıvıl; birlikte çorbaya kaşık
salacaklar; somunu bölüşecekler.
Adam geçim derdinde, ailesini bırakıp da silahın kabza-
sını mı kavrayacak..
Ne zaman sitahın kabzası kavranır?
Yunan İzmir'e çıkmış. Kordonboyu'nda gösteri yürüyü-
şü yapıyor. Alkış, kıyamet. Rumlar ortalığı birbirine katı-
yorlar. Türkler'de öss. Bir tek kurşun sıkılıyor, Hasan
Tahsin'in tabancası patlıyor. Yunan, Anadolu içlerine yü-
rüyor, eşraf ve halk sessiz. Düşman asıp kesmeye, ırza
geçmeye, camileri kirletmeye başlayınca iş değişiyor. Yi-
ne de Mustafa Kemal, Erzurum'dan başlayıp örgütlerte
örgütlene Afyon'a geldi...
Kolay mı halkın silaha sanlması!..
Irzına, namusuna, en kutsal saydığı değerlere saldınl-
madan, insan savaşı göze alamaz; sorunlannı barış içinde
çözmeyi yeğler. __^^- "^
Güneydoğu halkına kulak verelim...
Ne istiyor?
Kan, gözyaşı, ölüm, işkence ve korkuyu mu yeğliyor?
Dingin ve güvenceli yaşamı mı?
Şırnak'taki tugayın, kentte yaşayan binlerce yurttasa
ağır silahlarla saldırdığını söyleyen kişi, hiç kimseyi inan-
dıramaz. Ordu, çıldırmadı; Şırnak halkı da delirmedi. Ak-
şam vakti, her evde sofra kurulmuş, karı koca, çoluk çocuk
yemek yiyecekler, oturup gülüşecekler, televizyon seyre-
decekler; cennette yaşamıyorlar elbet, yoksulluk dizboyu;
ama, cehennemi yeğlemek için akıllarını peynir ekmekle
yemişolmalılar...
Peki, yaşanan nedir?
Kimliği ne olursa olsun, bir terör örgütü, geceleyin haya-
tı kundaklıyor.
Ana oğlunu, baba kızını, ağabey kardeşini, dede torunu-
nu bu savaşın ortalık yerine neden sürsün? Eğer Kürtkim-
liğini, Kürt kültürünü, Kürt haklarını devlete tanıtmak amaç
ise, barışçı yollar tümden kapandı mı? Bir düşman ordusu
Şırnak'ta geceleri kapıları kırıp evleri basarak aileleri mi
kurşunluyordu? Güneydoğu'da bir kanlı savaşın bölgeyi
baştan sona sarmasını bekleyenler ne umuyorlar?
Anadolu halkı birsınavdan geçiyor. Nüfusun gerçek ya-
pısı bilinmiyor; ama, söylenenler doğruysa, 15 milyon Kürt
ile 45 milyon Türk birlikte yaşayabilecekler mi? Sorun bu-
dur!.. Kürtterle Türkler iç içedirler; batıda, doğuda, mahal-
leli, köylü, kasabalı, kentti, kapı komşusu, can dostu, akra-
bası, hısmı, yazgı birliğini paylaşıyorlar.
Ya herkes birbirinin boğazına sarılacak ya da dostluk,
kardeşlik, sevgiyi Anadolu ekininde üretecek!.. Fransız
Maraş'a, Yunan İzmir'e girdiğinde yazgı birliği yapanların
Anadolusu'nu kanlı bir cehenneme çevirmek isteyenlerin
hevesleri kursaklarında kalacaktır.
•
Kimilerine "kardeşlik, dostluk, sevecenlik, birlik" söz-
cükleri belki "çocuksu, romantik, düşsel" gelebilir; ama,
ben "insan"a inancımı yitirmedim.
Insanlık bilincinin düşmanlık bilincine ağır basacağına
inanmadan bu dünyada yaşanır mı?
VEFAT
SelçukKızEnstitüsüemeklimodaöğretmeni,
MoraYenişehirli Merhum İbrahim ve Müberra
Turhan'ın kızı; Merhume Münire Çamer, Kemal
Uluğ, Eşref Kıray'ın kardeşi; Dr. Nesibe Nimet
Batıyok'un ablası; Süheyla Onanç, merhume
Nevin Uluğ, Dr. İbrahim Kıray, Süha Karabey,
Dr. Gülen Kıray, Selma Çamer, Dr. Engin Uluğ
ve Işık Akçoğlu'nun teyzeleri,
merhum Dr. Baha Şevengin'in eşi
HALİMENEYYİRTURHAN
24 Ağustos 1992 günü vefat etmiştir.
Cenazesi 27 Ağustos 1992 Perşembe günü
Fatih Camii'nde kılınacak öğle namazından
sonra Kozlu Mezarliğı'ndatoprağa verilecektir.
Tanrı'dan rahmetdileriz.
AİLESİ
BAŞSAÖLIĞI
Değerli büyüğümüz
HALİMENEYYİRTURHAN
24 Ağustos 1992 günü vefat etmiştir. Ailesi ve
yakınlarına başsağlığı dileriz.
Emel-EnvepNalbant
TEŞEKKÜR
Ses tellerimde oluşan nodûlü başanlı bir operasyonla
tedavi eden
Op. Dr. FEBHAT ERİŞİR
Dr. KERIM NASIRI
ve anestezist Dt SEYHAN MERiÇ'e sonsuz
teşekkürterimi sunanm.
RAHMİSMTUK
Nüfus cüzdanımı kaybettim.
Geçersizdir.
ALİ ARICA
Nüfus cüzdanımı kaybettim.
Geçersizdir.
SEDAT BOZKURT