15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
AYFA CUMHURİYET 26 AĞUSTOS1992 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER BüyükTaarrmve Zafer Ju Büyük Taarruz ve Zafer'in 70. yılı, onun gerçek değerini ve önemini Slenlere kutlu olsun! VURERUĞURLU l.,2.,3.,4.,5. Cumhuriyet tarüşmalannın sür- •üğü şu gûnlerde Büyük Taarruz ve Başkomu- anlık Meydan Savaşı (26-30 Ağustos 1922) ızerinde biraz olsun durmakta ve bir-iki nokta- ı aydınlatmakta, sanınm günümûz politikacı- kn açısından azımsanmayacak kadar çok yarar «r. Çünkü bu taarruz ve savaş Gazi Mustafa Lemal'in dediği gibi "Türk milletinin hürriyet \e istiklal fıkrinin ölümsüz abidesi" olarak bü- 3Ük bir zaferle sonuçlanmıştır. ' Sakarya Savaşı'ndan sonra (23 Ağustos-12 Eylül 1921) ordu büyük taarruz hazırhklanna bişlamıştı. Bu haarlıklann amacı düşman kivvetlerini yurt topr'aklanndan kesinlikle at- rraktı. Kuşkusuz bu hazırlıklar için bir zaman geçmesi gerekiyordu. Ama bu evre uzadıkça Meclis'teki muhaliflerin sert eteştirileri de kendini göstermeye başladı. O kadar ki, Sa- karya zaferinin üzerinden dört ay geçmeden. bu zafer için orduya alkış tutanlar, onun baş- komutanına mareşallik rütbesini ve gazi sanını verenlerden bazılan muhalefete geç- mişlerdi. Zaman geçtikçe muhalefet kuvvetle- niyordu. Bu durum Meclis çalışmalannı da zorlaştınyordu. Aynca, ordunun durumu ve gücü konusunda kuşku ve tedirginlik duyan- lar da vardı. Bunlar, "Sakarya Savaşı'ndan sonra aylar geçtiği halde ordu niçin taarruz etmiyor? Ne olursa olsun bîr taarruz yapıl- malıdır. Hiç olmazsa belli bir cephede bir ta- arruz yapılmalıdır ki ordumuzun yeteneğinin olup olmadığı anlaşılsın" diyorlardı. Bu sözle- re Başkomutan Mustafa Kemal, Meclis'te şu açıklamada bulunmak zorunda kalmıştı: "Or- dumuzun karan taarruzdur. Fakat bunu tehir ediyoruz. Sebebi, hazırlıklanmızı tamamen ikmale biraz daha zaman lazımdır. Yanm hazırlıkla, yanm tedbirlerle yapılacak taar- ruz, hiç taarruz etmemekten çok daha fe- nadır. Durmamızı, taarruz karanndan vaz- geçtiğimiz veyahut bunu yapmaktan ümidi- mizi kestiğimiz suretinde telakki ve tefsir et- meye mahal yoktur." ("Nutuk). Oysa Meclis'teki bu sert eleştirilerin ve karşı çıkmalann amacı Mustafa Kemal'in kendisi idi. Çünkü bazı milletvekilleri onun başan- lannı çekemiyor, yerinde kararlannı içlerine sindiremiyorlardı. Sonunda bu muhalifler, Başkomutanlık Yasası'nın üçüncü kez uzaül- ması önerisi Mecüs'e geldiği zaman bu dü- şüncelerini açıkça ortaya koydular. Sakarya Savaşı'ndan önce üç ay için kabul edilen bu yasa 'görülen lüzum' üzerine uzatılı- yordu. Aynı yasanın bu kez de uzatılması gö- rüşme konusu olunca muhalifler olumsuz bir hava yarattılar. Sert ve çetin tartışmalar oldu. Sonunda yasa kabul edilmedi, geri çevrildi. ARADABIR Dr. SABİHA ÇAYCI Hukukçu Demokratikleşme Paketi Koalisyon hükümetı son aylarda "demokratikleşme pa- keti" adı altında topladığı bir dizi yasa önerisinı, TBMM'ye sunarak halkımıza vaat ettiği demokratik ve eşitlikçi bir toplum yaratma sözünü yertne getirme çabasında. Çağımızda kadının sosyal ve siyasal konumu toplumun demokratikleşmesinde koşut olarak gelişme göstermek- tedir. Çoğulcu ve kanlımcı demokrasinin yerleşmesi an- cak kadın haklannda gelişmeyle sağlanabilir. Ülkemizde kadına siyasal ve sosyal hakların yasal ola- rak tanınmasının üzerinden yaklaşık yanm yüzyıl geçme- sine karşın anayasa ve yasalarımızda kadın-erkek eşitliği- ne aykırı ve kadın aleyhine hükümler yer almaktadır. Biliyoruz ki kadına yasalarca verilen haklar kadınlarca yeterince kullanılamamakta, kadınların toplumsal ve siya- sal konumları gerektiği kadar gelişme gösterememekte- dir. Biz yine de eşitlikçi demokratik toplum yaratma vaat eden iktidarın bu iddiasını öncelikle yasalarda eşitlik sağ- laması ile kanıtlayabileceğini ve bu düzenlemenin de de- mokratikleşme paketinin kapsamı içindeolması gerektiği- ne inanıyoruz. Bu nedenle 1985 yılında onayladığımız, cinsler arası ayrımcılığın yasalarda ve uygulamalarda önlenmesini ön- gören uluslararası sözleşme hükümleri uyarınca, ulusal düzenlemelerin yapılması da kanımızca yeni kurulan kadın sorunlarından sorumlu devlet bakanlığının öncelikli görevlerinden biri olmalıdır. Aynca yasaların uygulamalarından kadın aleyhine do- ğan sonuçlan ortadan kaldırmak için önlemler almak da iktidarın sorumluluklarıarasındadır. Başta anayasa ve va- tandaşlık yasası, kadın-erkek eşitliği ilkesine aykırı olarak ayrımcılık getirmektedir.(Ana. Md. 66). Medeni kanunu- muz da "pederşahi aile" görüşüne uygun olarak düzen- lenmiştir (Md. 152,153,154,156,159,200, 263). Ülkemizde genellikle yasal mal rejimlerinden birisi olan 'mal ayrılığı' rejimi zımnen kabul edilmekte, bu rejim bo- şanmada kadın aleyhine sonuçlar doğurmaktadır. Bu ne- denle Medeni Kanunumuzda mal rejimleri ülke koşul- larımıza uvqun olarak yeniden düzenlenmelidir. Yine Medeni Kanunumuzda son değişiklikle getirilen boşanmayı kolaylaştıran hüküm de mesleği ve kişisel ge- Itri olmayan ileri yaşlardaki kadınların yaşam düzeylerin- de büyük gerileme yarattığından ve çoğunlukla da sefale- te yol açtığından dolayı yeniden düzenlenmesi gerekir. Geniş kadın kitlesini ilgilendiren bu hüküm ilgili bakanlık- ça öncelikle ele alınmalıdır. Ceza Yasası'nda da kamuoyunda en çok tartışılan bir madde olan zina maddesi de kadın erkek arasında açıkça ayrımcılık getirmektedir. Bu ayrımcı hükmün kırsal kesim- de çoğunlukla uygulanan dinsel nikah dikkate alındığında ne denli kapsamlı sosyal yaralar açtığını unutmamak ge- rekir. Ceza Yasası, cezayı etkileyen nedenler açısından da ayrımcılık yapmaktadır. Çalışma yaşamını düzenleyen yasalar genel olarak kadın işçi açısından ayrım gözetmemekte, fakat toplu iş sözleşmesi uygulamaları bazen kadın aleyhine sonuçlar doğurmaktadır. "Eşit işe eşit ücret" ilkesi uygulanmamak- ta, kadın işcilerin kreş sorunları yıllardır ihmal edilmekte- dir. Kadınlara uygulanan "eve iş götürme" sistemini or- tadan kaldırıp, kadınları da iş yasasının koruyuculuğu altı- na almalı ve kadın sömürüsüne son verilmelidir. Ülkemiz- de sayıları öbür kesimlerden çok fazla olan kırsal kesimde çalışan kadınlara Bağ-Kur Yasası'nda ayrımcılık getiril- miş ve kadınlar 'aile reisi' olmak koşulu ile zorunlu sigor- taiılık kapsamına alınmıştır. Kadınlar için sağlıklı ve çağ- daş ulusal politikalar saptamak ve bu politikaların da- yandığı yasal düzenlemeleri yapmak ve anayasal güven- cesini sağlamak, hükümetı, özellikle de kadın sorunların- dan sorumlu devlet bakanlığmın önemli ve öncelikli gö- revlerinden olmalıdır. Yasalardaki eşitsizliğin giderilme- sini beklemek kadınların en doğal haklarıdır. tLAN KÜÇÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK • t HÂKİMLtĞt'NDEN Esas No: 1991/1071 Davacı: Selahatün Tüncer. Vekili: Av. Seyit Ali Kaya tarafmdan da- valılar Zafer MUnir Tuncer, thsan Temel ve Kemal Koç aleyhine açı- lan tescil davası nedeniyle mahkememizde yapüan açık yargüama sonunda: Mahkememizce davalılardan Zafer Münir Tüncer adma Cumhuri- yet Mah. Karanfıl Sok. No: 42, D.25 Küçükçükmece adresi ile Ertuğ- rul Mah. Necati Albumuz Sok. No: 8/8 Beşikta$/tstanbul adrcsleri- ne davalı adına çıkarümış olan tebligaüar mahkememize bila ikmal olarak iade edilmiş, yapüan zabıta tahkikatı sonunda da davalının açık adresi tespit edilememiştir. Mahkememizde yapılacak olan 14.9.1992 günü saat: 9.45'te yapı- lacak olan dunışmaya davalı Zafer Münir Tuncer'in bizzat hazır bu- lunması veya kendisini bir vekil ile temsil ettinnesi, aksi takdirde yok- luğunuzda davaya devam olunacağı ve karar verileceği HMUK'nın 377 ve müteakip maddeleri gereğince ilan olunur. 20.8.1992 Basın: 9631 Ama bu durumda ordu başkomutansız kalmış oluyordu. Olaydan büyük üzüntü du- yan bazı bakanlar görevlerinden çekilmeye gi- riştiler. Durum, rahatsız olduğu için o gün Meclis çalışmalanna katılmamış olan Musta- fa Kemal'e bildirildi. Ertesi gün Meclis'te gizli bir oturum yapıldı. Mustafa Kemal konu üzerinde bazı önemli açıklamalarda bulunduktan sonra. konuşmasını şu ilgi çekici sözlerle tamamladı: "Meclis-i âlinin başkumandanlığın lüzum'una kani bulunduğundan şüphe olmamakla bera- ber, muhalefetin, hiç bir esasa müstenit olma- yan tezahüratı, Meclis karannı, şayanı arzu olmayan bir noktada tezahür ettirdi. Bunun neticesi ne oldu efendiler, biliyor musunuz? Başkumandanlık iki gündür muğlak ve mual- lak bulunuyor. Bu dakikada ordu kuman- dansızdır. Eğer ben, orduya kumanda etmek- te devam ediyorsam gayri-kanunî kumanda ediyorum. Meclis'te tecelli eden reye göre, ku- mandadan el çekmek isterim. Fakat gayri ka- bili telafı bir fenalığa meydan bırakmamak mecburiyeti karşısında bulundum. Düşman karşısında bulunan ordumuz başsız bırakıla- mazdı. Binaenaleyh bırakmadım, bırakamam ve bırakmayacağım" (Nutuk). Konu uzun tartışmalardan sonra oylandı, Başkomu- tanlık Yasası üç ay daha uzatıldı. Mustafa Kemal hızla taarruz hazırlıklanna girişti. Çalışmalannı büyük bir gizlilik içinde sürdürdü. Düşman kuvvetleri Sakarya Sa- vaşı'ndan sonra çekildiği yerleri daha da sağ- lamlaştırmıştı. Bunun için çok iyi hazırlan- mak gerekiyordu. Mustafa Kemal o günkü taarruz planını daha sonra şöyle açıklamıştı: "Düşündüğümüz, ordulanmızın kuvayı asli- yesini düşman cephesinin bir kanadında ve mümkün olduğu kadar cenah haricinde top- layarak imha meydan muharebesi yapmaktı. Bunun için nıuvafık gördüğümüz vaziyet ku- vayı asliyemizi. düşmanın Afyonkarahisarci- vannda bulunan sağ cenah grubu güneyinde ve Akarçay ile Dumlupınar hizasına kadar olan sahada toplamaktı. Düşmanı bu cenah- tan vurmakla mümkündü." (Nutuk) 6 Ağustos 1922'deTürk ordusuna, gizli ola- rak, büyük taarruza hazırianması emri veril- di. Başkomutan Mustafa Kemal, kimseye ha- ber vermeden, Batı Cephesi Karargahı'nın bulunduğu Akşehır'egeldi. Burada komutan- larla bir toplantı yaptı (20 Ağustos 1922). Bu toplantıda 26 Ağustos 1922 sabahı büyük ta- arruz günü olarak kararlaştırıldı. Büyük taarruz 26 Ağustos 1922 sabahı top ses>leriyle Kocatepe'de başlamış, hızla Dum- lupınar'a doğru yayılmıştı. 30 Ağustos 1922 günü düşman kuvvetlerinin büyük bir kısmı, Mustafa Kemal'in ateşçemberi içinden bizzat kendisinin yönettiği Başkomutanlık Meydan Savaşı'yla yok edilmişti. Beş gün, beş gece sü- ren bu kanlı ve çetin carpışmayla tasarlanan kesın sonuç ahnmış, hazırlanan plan büyük başanyla uygulanmıştı. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal, 1 Eylül 1922'de, Türk ordusunun kazandığı bu eşsiz zaferi Türk ulusuna bildirmiş, kahraman as- kerlerine de ünlü tarihsel buyruğunu yermişti: "Ordular! İlk hedefıniz Akdeniz'dir. İleri!" Türk ordusu 9 Eylül 1922'de İzmir'e girdi, hızla Akdeniz'e aktı. Bu Büyük Taarruz ve Zafer'in 70. yılı, onun gerçek değerini ve önemini bilenlere kutlu ol- sun! İNGtLİZCE'yi 8 ayda konuşun sizi Amerikalı dostlannuzla tanıştıralım. Bahariye Cad. 62/3 349 59 38 SATHJK EV Kaynarca'da 120 m 2 üzerine kurulu iki diire iki dükkân sahibinden acele satüıktır. E-5'e 500 m içtride. Ist. Tel: 310 41 91 Tekkdag lel: 304 31 TARHŞMA UNICEF'in Dunyadaki Etkinlikleri ve Islevi tnsanlığın geleceğini tehdit eden, savaşa, kıthğa, açlığa, susuzluğa ve ölümcül hastalıklara son vermek için bu alanda uğraş vermek, savaş- mak ve çeşitli etkinliklerde bulunmak bütün insanlığm görevi ol- malıdır. Bilindiği gibi, Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu (UNICEF) dunyadaki çocuk ölümlerini önlemek, açlık, hastalıklar, okuma-yazma bilmemek ve buna benzer sorunlan temelden çözmek için 11 Arabk 1946 yılında kurulmuştur. Bugün, dünya- mızda her altr saniyede bir çocuk, normal kullanılması gereken aşı ve ilaçlan kullana- bilme olanaklan olmadığından herhangi bir hastalık nedeniyle ya ölmekte ya da sa- kaüar ordusuna katılmaktadır. Birçok ölümlerin önlenebilme olanaklan varken ilaçsızlık ve kötü beslenmeden dolayı, dün- yada her gün 40.000 çocuk yaşamlannı yi- tirmektedir. UNICEF'in kuruluşundan beri (yani, 46 yıl içinde birçok etkinlikler içinde olduğu tarlışma götürmez bir gerçektir. Bu etkin- likleri şöyle sıralamak olanaklıdır: 1- Çocuklan ölümcül hastalıklara karşı korumak için ilgililerle yakın işbirliği içeri- sifie girmek ve ilgili toplumlann katıhmını sağlayarak, çocuklann korunabilmeleri için yeni etkili yönternlerin geliştirilmesinjn sağlanmastna yönelik çabalar. Çocuklara yönelik, aşılama, bakım ve büyütme. süt verme ve daha değişik yardımlar için ulusal ve bölgesel alanlı uygulamalar ve etkinlik- ler. 2- Azgelişmiş ülkelerde (özelbkle de. Üçüncü Dünya ülkelerinde), çocuklann sağlığma, geleceğine yönelik kısa ve uzun vadeli çeşitli geliştimıe projelerinin ortaya konulması, bunlann yaygınlaştınlması ve işlerlik kazanması doğnıltusundaki çalış- malar. Burada, şu olguyu önemle belirt- mek gerekir ki, yukanda sözü edilen proje- lerden 113'ü günümüzde etkinliğini sür- dürtne aşamasındadır. 3- Son yıllarda, açbk. kıtlık, su baskıru ve ülkeler arasındaki anlaşmazlıklar dolayı- sıyla oluşan savaşlarda anasız-babasız ve- ya kimsesiz kalan çocuklann sağlıklı bes- lenmeleri ve içine düştükleri bu olumsuz ortamdan kurtulmalan doğnıltusundaki çabalar. Bugün. milyonlarca çocuk az ge- lişmiş ülkelerde ölüm kalım savaşıyla baş- başa olduğu gerçeğini anımsatmak gerekir. Günümüzde, Filistin. Kamboçya, Bangla- deş. Peru, Etiyopya. Irak, Yugoslavya (Bosna-Hersek), Azerbaycan (Yukan Ka- rabağ) ve dünyanın daha birçok ülkesinde süre gelen savaş, kıtlık ve susuzluk dolayı- sıyla, ortada kalan ve beslenemeyen mil- yonlarca çocuğun kurtanlmasına yönelik çahşmalar. Bu çabalar, küçümsenmeyecek kadar oldukça fazladır. 4- UNICEF'in etkinliklerinden biri veen önemlisi, eğitim-öğretim ve sağlıkla ilgili alanlardır. Eğitim-öğretim. tanmsal etkin- likler, sağlık, cinselHk, doğumla ilgili bilgi- ler ve daha değişik alanlarda milyonlarca kişinin dogru bilgilerle yeüşürilmesi ve bu etkinlikleri dünyanın birçok ülkesinde sis- temli bir ş^kilde yaygınlaştınlmasıyla ilgili çabalar. Özellikle de, son yıllarda çeşitli ül- keler arasında çıkan savaşlar dolayısıyla, anne, baba ve yakınlanru kaybeden bakı- ma gereksinim duyan milyonlarca çocu- ğun ölümcül hastakklardan korunması, sokağa atılmalannın önlenmesi ve gjderek de onlann topluma kazandınlmasına yö- nelik çalışmalann önemi gittikçe anmak- tadır. Kuşkusuz. bugün çeşitli nedenlerle ortada kalan milyonlarca çocuğun eğitim- öğretim, sağlık, meslek edinme ve buna benzer sorunlannın temelden çözümünü, sadece UNICEF'den beklemek, hazır lok- maya konmaktan farklı bir şey değildir. Bu bağlamda, soruna ilişkin ulusal ve ulusla- rarası kuruluşlann, demokratik kitle ör- gütlerinin etkin katkılan da son derece önemüdir. 5- Sorunu temelden çözecek yeni teknik bilgilerin uygulanması ve yeni projelerin üretilmesi. Bu konuda, ulusal ve uluslara- rası UNICEF komiteleri ve bunlara destek verecek diğer birçok demokratik kuruluş- lar araalığıyla kamuoyu oluşturulması ve sorunu sürekli gündemde tutmak için ka- muoyunda tartışmaya açılması kaçınıl- mazdır. Belki, UNICEF finansman kaynaklan- nı nereden sağlıyor diye bir soru sorulabi- lir. Bu konuya şöyle açıklık getirmek gere- kir. UNICEF, dunyadaki devletlerin ve özel kişi ve kuruluşlann bağışlan tarafın- dan fınanse edilmektedir. Gelirlerinin % 75'ini hükümetlerin yardımlanndan sağ- larken. % 25'ini ise yardım kampanyalan ve geleneksel tebrik karü ve buna benzer birçok şeylerin satışlanndan sağlamakta- <Jır. Buna paralel olarak. kartpostal. mek- tupluk. hediyelik ektikei, doğum tebrik kartı gibi çeşitli malzeme ile eğitici-öğretici oyunlar ve daha birçok hediyelik eşyanın satılmasıyla UNICEF bütçesine ek ekono- mik destek yapılmaktadır. Burada, UNI- CEF'e yapılan özel bağışlann önemli bir yer işgal ettiğini anımsatmak gerekir. Sonuç olarak, geleceğimiz ve en büyük varlığımız olan gençlerin ve çocuklann çe- şitli etkenlerden dolayı yalnızlığa itilmesi- ni. başka bir deyişle yok olmasını önlemeyi sadece UNICEF'e bırakmak büyük bir ha- tadır. Konunun önemini insan haklan ba- zında ele alarak, sorunu ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde çözmek gerekir. Ön- celikle belirtmek gerekir ki, dünyada daha halen güncelliğini koruyan çeşitli ülkeler arasındaki savaşlan tamamen önlemek, dünya banşını koruyucu proje ve politika- lar üretmek gerekir. Doç. Dr. ALİ ARAY1CI ÖZEL BORA SÜRÜCÜ KURSU PENCERE Gurvjoğan koyunda geleneksel bir' 82 öda, suıtlerde uydu TV Hergun 14.30'a kadar kahvaltı Küçuk alışverışlerınız ıçın çarşı, 150 m kıyı şerıdı, havuz ve jakuzi. Uzman ögretmenlerın yönetımınde surf okulu ve diğer su sporları Yanmadayı keşfedebıleceginız tekne gezilen ve kıralık motorsıkletler Ve tabıı Farılyanın denızı. Bir başka Bodrum yaşayacaksınız. 89.DÖNEMKAYITURI DEVAMEDİYORI Hafta sonu-Hatta içi ve Akşam kunsian devam ediyor. Derstunt;. ÜSKÛrJAR: 343 (7 12-310 92 86 KOZYATAĞI: 3C2 47 33 TARABYA: 2C2 08 18 Düşündüğünüz gibi... KARADA Tunzm işteimelen A Ş b f Zevttnogij HoıcJır--g kufulüŞo İsUntMJİ Ttl: (1) 275 30 70 F«c (1) 266 95 44 A R i v Masöz'den evinizde masaj 502 31 85 Nüfus cüzdarumı, askeri kimlik kartımı, Makine Mühendısleri Odası kimlik kartımı, SSK kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. A YÇE YALÇIN KAŞTAŞİRİN BİR EVİNİZ VAR ANIMaTEL * Tüm odalar Balkonlu, Duşlu, WC.li * 24 saat sıcak su * Panoramik manzaralı cici bir teras 2 KÎŞİ,ODA + AÇIK BÜFE KAHVALTI : 150.000 TL. Rezervasyon: 9 (3226) 1791 Not: En az 6 kişilik grubunuz varsa neden MAVI YOLCULUĞU denemıyorsunuz? Teknede tam pansiyon kişı başı günlük 300.000 TL. Adres: Recep Bılgın Cd. No: 12 KA$ Tam pansiyon + yol + geziler -teksı) harcayacağınız filmler DQĞU KARADENİZ'e YEŞIL YOLCULUK İneboludan Hopa'ya Karadeniz. Sarp kapısından Kaçkarlar'a, UzungöTden Çamlıhemşin'e. Ayderden Küfnbet'e dağların doruklarında yeşil ötesi yolculuk Amasya'da tek Türk mumyası, Hattuşaş'ta Hitit Uygarlığı, Anadolu Uygarlıklan Müzesi, Ankara Kalesi'nde veda yemeği ve buraya sığdıramadıklanmız. PAMUKBANK'IA 12 AYA KADAR VADE BAYBASÛS TURIZMİSTANBUL ANKARA 338 86 61-338 16 51 425 90 82 - 4 n 54 67 Seyahaı Accntası bletme BtfİRe no 2149 Insanlık Bilind mi, Düşmanlık Bilind mi?.. Mapusane avlusu, enine yedi, boyuna sekiz adım. Vol- ta!.. Gitgel, gitgel!. YanımdaYavuz. Bıyıklar sarkık. Saçlar papak gibi. Volta atarken konuşuyoruz. - Abi ilk kez sHahın kabzasını kavramak zordur; ama, bi- rileri kavradı mı, ardı gelir... - Deme YavuzL -Halkkatıhr... -YapmaYavuz!.. Gidip geliyoruz, konuşuyoruz. Genç arkadaşım halkın sömürüye karşı silahlı direnişe geçeceğine inanıyor. Ara- dan 20 yıl geçti, 2000'e yaklaşıyoruz; halk ekmek peşinde, emekçi işbaşı yapacak, akşama dek ter dökecek, paydos zili çaldığında yola düşecek; kaşık düşmanı, evde sofrayı kurmuş bekliyor; çocuklar cıvıl cıvıl; birlikte çorbaya kaşık salacaklar; somunu bölüşecekler. Adam geçim derdinde, ailesini bırakıp da silahın kabza- sını mı kavrayacak.. Ne zaman sitahın kabzası kavranır? Yunan İzmir'e çıkmış. Kordonboyu'nda gösteri yürüyü- şü yapıyor. Alkış, kıyamet. Rumlar ortalığı birbirine katı- yorlar. Türkler'de öss. Bir tek kurşun sıkılıyor, Hasan Tahsin'in tabancası patlıyor. Yunan, Anadolu içlerine yü- rüyor, eşraf ve halk sessiz. Düşman asıp kesmeye, ırza geçmeye, camileri kirletmeye başlayınca iş değişiyor. Yi- ne de Mustafa Kemal, Erzurum'dan başlayıp örgütlerte örgütlene Afyon'a geldi... Kolay mı halkın silaha sanlması!.. Irzına, namusuna, en kutsal saydığı değerlere saldınl- madan, insan savaşı göze alamaz; sorunlannı barış içinde çözmeyi yeğler. __^^- "^ Güneydoğu halkına kulak verelim... Ne istiyor? Kan, gözyaşı, ölüm, işkence ve korkuyu mu yeğliyor? Dingin ve güvenceli yaşamı mı? Şırnak'taki tugayın, kentte yaşayan binlerce yurttasa ağır silahlarla saldırdığını söyleyen kişi, hiç kimseyi inan- dıramaz. Ordu, çıldırmadı; Şırnak halkı da delirmedi. Ak- şam vakti, her evde sofra kurulmuş, karı koca, çoluk çocuk yemek yiyecekler, oturup gülüşecekler, televizyon seyre- decekler; cennette yaşamıyorlar elbet, yoksulluk dizboyu; ama, cehennemi yeğlemek için akıllarını peynir ekmekle yemişolmalılar... Peki, yaşanan nedir? Kimliği ne olursa olsun, bir terör örgütü, geceleyin haya- tı kundaklıyor. Ana oğlunu, baba kızını, ağabey kardeşini, dede torunu- nu bu savaşın ortalık yerine neden sürsün? Eğer Kürtkim- liğini, Kürt kültürünü, Kürt haklarını devlete tanıtmak amaç ise, barışçı yollar tümden kapandı mı? Bir düşman ordusu Şırnak'ta geceleri kapıları kırıp evleri basarak aileleri mi kurşunluyordu? Güneydoğu'da bir kanlı savaşın bölgeyi baştan sona sarmasını bekleyenler ne umuyorlar? Anadolu halkı birsınavdan geçiyor. Nüfusun gerçek ya- pısı bilinmiyor; ama, söylenenler doğruysa, 15 milyon Kürt ile 45 milyon Türk birlikte yaşayabilecekler mi? Sorun bu- dur!.. Kürtterle Türkler iç içedirler; batıda, doğuda, mahal- leli, köylü, kasabalı, kentti, kapı komşusu, can dostu, akra- bası, hısmı, yazgı birliğini paylaşıyorlar. Ya herkes birbirinin boğazına sarılacak ya da dostluk, kardeşlik, sevgiyi Anadolu ekininde üretecek!.. Fransız Maraş'a, Yunan İzmir'e girdiğinde yazgı birliği yapanların Anadolusu'nu kanlı bir cehenneme çevirmek isteyenlerin hevesleri kursaklarında kalacaktır. • Kimilerine "kardeşlik, dostluk, sevecenlik, birlik" söz- cükleri belki "çocuksu, romantik, düşsel" gelebilir; ama, ben "insan"a inancımı yitirmedim. Insanlık bilincinin düşmanlık bilincine ağır basacağına inanmadan bu dünyada yaşanır mı? VEFAT SelçukKızEnstitüsüemeklimodaöğretmeni, MoraYenişehirli Merhum İbrahim ve Müberra Turhan'ın kızı; Merhume Münire Çamer, Kemal Uluğ, Eşref Kıray'ın kardeşi; Dr. Nesibe Nimet Batıyok'un ablası; Süheyla Onanç, merhume Nevin Uluğ, Dr. İbrahim Kıray, Süha Karabey, Dr. Gülen Kıray, Selma Çamer, Dr. Engin Uluğ ve Işık Akçoğlu'nun teyzeleri, merhum Dr. Baha Şevengin'in eşi HALİMENEYYİRTURHAN 24 Ağustos 1992 günü vefat etmiştir. Cenazesi 27 Ağustos 1992 Perşembe günü Fatih Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Kozlu Mezarliğı'ndatoprağa verilecektir. Tanrı'dan rahmetdileriz. AİLESİ BAŞSAÖLIĞI Değerli büyüğümüz HALİMENEYYİRTURHAN 24 Ağustos 1992 günü vefat etmiştir. Ailesi ve yakınlarına başsağlığı dileriz. Emel-EnvepNalbant TEŞEKKÜR Ses tellerimde oluşan nodûlü başanlı bir operasyonla tedavi eden Op. Dr. FEBHAT ERİŞİR Dr. KERIM NASIRI ve anestezist Dt SEYHAN MERiÇ'e sonsuz teşekkürterimi sunanm. RAHMİSMTUK Nüfus cüzdanımı kaybettim. Geçersizdir. ALİ ARICA Nüfus cüzdanımı kaybettim. Geçersizdir. SEDAT BOZKURT
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle