Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 AĞUSTOŞ1992 ÇARŞAMBA
12 DIZIYAZI
Ölüm Saraybosna'ya gökyüzünden yağıyor. Önce bir bombanın ıslığt, ardından patlama
Oniim arkam sağıııı solıuıı ölüm
'araybosna'yı çevreleyen tepelerde birkaç yıl önce sevgililer dolaşırdı.
Ağızlardan çıkan söz, hayata ve yaşamaya işaret ederdi. Sonra kara bulutlar
çöktü tepelerin üstüne. Hırvatistan ve Slovenya'nın ardından bağımsızlığını
ilan eden Bosna-Hersek de savaşla tanıştı. Şimdi o tepelerde
Saraybosna'daki Boşnaklan hedef alan keskin Sırp nişancılar ve fîize
rampalan var. Ağızlanndan çıkan söz, savaşa ve ölüme işaret ediyor. Bütün
dünya Saraybosna cehenneminden haberdar. Herkes savaşa seyirci.
KORKUNUN
BAŞKENTİ
SARAYBOSNA
SÎNAN GÖKÇEN
- 1 -
Tanımanız gereken ilk ses, ıshk sesi.
Tepelerden üstünüze gelen bombanın
çıkardığı ıshk sesi. Bu hastahklı sesi ta-
nımak zorundasınız. Bu sesin, yaşamı-
nız boyunca beyninizde yer eden tüm
seslere baskın gelmesi, diğer tüm sesle-
ri unutturması gerekiyor.
Sevgilinizin sesini, en sevdiğiniz şar-
kıyı, arabanızın motorunun dost ho-
murtusunu, her şeyi, her şeyi unutma-
nız; bu sesi, insanın kanını donduran
bu çirkin ıshk sesini beyninize kaama-
nız gerekiyor. Busesi tanımak, tanıyor
olmak ölümle kalım arasındaki ince-
cik sınınn hangı tarafında kalacağıru-
an acımasız karanru veriyor.
Saraybosna bu sesi çok iyi tanıyor.
Saraybosna altı aydır bu sesle uyu-
yor, uyanıyor ve yaşıyor. Bu ıshk sesi
sohbetleri bölüyor, uykulan yanm bı-
rakıyor. Bizim 4-5 gûn büe tahammül
nın başlannda, 'dikkat pusu' tabelası
var. Bunun anlamı şu: Karşıdaki tepe-
lerde bir Sırp keskin nişancısı ehndeki
uzun menzilli ve dürbünlü tüfekle pu-
suya yatmış, sizin bu sokaktan geçme-
nizi bekhyor. Buralarda ölüm, bir
tüfeğin gez ve arpacığmda. Ölüm, düş-
man bir gözün, gez ve arpacık hizala-
masında sizin suretinizi görüp tetiğe
usulca dokunması kadar yakın.
Ama her şeye rağmen Saraybosna
aldırmaz görünmeye çahşıyor. Kent
her zamanki gıbi, savaş yokmuş gibi
soluk alıp veriyor. Bir kargaşa, panik
yaşanmıyor. Ekmek almak için düz-
gün sıralar oluşturuluyor. Kentten ara
sıra dışanya çocuk ve kadın taşıyan
otobüslerden birinde olabilmek için
nereye başvuracağınız belh. Kimse
birbirini çiğnemiyor. Bir ahşmışhk ve
sakinlik gözleniyor. Artık binalann iç-
araybosnaklar duvar
diplerinden yürüyüp,
karşıdan karşıya geçerken
koşturuyorlar. Düz bir hat
boyunca uzanan kentin
tepelere bakan ara
sokaklannın başlannda,
'dikkat pusu' tabelası var.
Bunun anlamı şu:
Karşıdaki tepelerde
keskin nişancı bir Sırp,
elindeki uzun menzilli ve
dürbünlü tüfekle pusuya
yatmış, sizin bu sokaktan
geçmenizi bekliyor. Ölüm,
gez ve arpacık kadar
yakın.
edemediğimiz bu ses, Saraybosna'da
yaşamın bir parçası. Daha doğrusu
yaşamın kendisi, en temel belirleyeni.
Öbür dünyadan gelen ses
Sokakta yürürken, evinizde oturur-
ken ya da hâlâ açık olan birkaç 'cafe'-
nin birinde kahvenizi veya içkinizi
yudumlarken bu ses kulağınızı ürma-
layabilir. Yeri, zamanı, sırası, kurah ve
ahlâkı yok bu sesin. Havada süzülerek
kente yönelen bir bombanın çıkarttığı
bu ıshk sesi kimseye acımıyor. Hiç seç-
meci değil. Bır sonraki kurbanı 2 ya-
şında bir çocuk da olabilir, 70 yaşında
bir adam da.
Şaşmaz bir kararhhkla beyninizi ka-
nncalandıran bu sesi duyduğunuz
anda yapabileceğiniz tek bir şey var:
Kendinia yere, bir binanın içine, du-
var dibine atmak. Gerisi şans.
Tepelere bakıyoruz. Doğanın insan-
lar için bir övünç kaynağı olmaktan
bir korku kaynağı olmaya dönüşmesi-
nin en çarplcı örneklerinden birini ya-
şıyoruz. Çok değü. daha altı ay önce
Saraybosna'yı kuşatan bu tepeler sev-
gililerin nice sırlannın, oyunlann, gün-
batımlannın mekânıydı. Şimdi aynı
tepeler, Saraybosnahlar için, Sırp mi-
lislerin kentte 24 saat boyunca bomba,
kurşun yağdırdıklan ve ele geçirilmesi
gereken stratejik askeri noktalar.
Refleksleriyle yaşayan kent
Saraybosnahlar refleksleriyle yaşı-
yorlar. Duvar diplerinden yürüyüp,
karşıdan karşıya geçerken koşturu-
yorlar. Düz bir hat boyunca uzanan
kentin tepelere bakan ara sokaklan-
lerine taşınmış eski sokak 'cafe'lerin-
den taşan hüzünlü jazzritmleri,maki-
nah tüfek ve bomba seslerine kanşı-
yor.
Dûşmana inat yaşamak
Bir genç kızla konuşuyoruz. Adı
Stella. 22 yaşında. Giyimi, kuşamı ve
tavırlanyla size bir savaş kentinde ol-
duğunuzu unutturuyor. Savaşm tek
ipucu, gözlerinde ara sıra kendini ele
veren bir korku ve çekingenh'k.
"Neden sokaktasın, korkmuyor
musun?" diye soruyoruz. "Direniyo-
rum" diyor. Stella, sokakta direniyor.
Kendini eve kapatmayarak, korkuya
tutsak düşmeden direniyor. "Bakın"
diyor, birkaç yüz metre ötede ölüm
pusulanna yatmış keskin nişancılara.
"Tüfekleriniz beni korkutmuyor. Ya-
şıyorum. Ve direniyorum."
22
Saraybosna'dan bir görünüm: Roket mermileri arasmda iki çocuk. Savaşın çocuklarda açöğı yarayı kim kapatacak?
Renault 4 model arabanın içinde beş gazeteci. Görevleri tehlike
En uzun bir kilometreKiselyak, Saraybosna'ya yakla-
şık 50 kilometre uzakhkta. Kent.
Saraybosna'ya en yakın son Bosna
noktası. Kiselyak'tan 20 kilometre
uzakhktaki Ilıca Sırplann denetimi
altında.
Kıselyak'ta oluşturulan basın
merkezine başvurarak Saray-
bosna'ya gjtmek istediğimizi söylü-
yoruz. Üçü Fransız, ikisi Türkiyeh,
beş gazeteciyiz. Görevliye pasapor-
tumuzu uzaünca irkiliyor. Gitme-
mize izin veremeyeceğini söylüyor.
Nedeni, Sırplar'ın tüm Müslüman
Bosnahlan Türk' olarak nitelemesi
ve Türklerden nefret ediyor olmala-
n.
'Öldüriilebilirsiniz' diyor. Israr
ediyoruz. Ihca'daki Sırp kontrol
noktalan ile temas kurarak iki Tür-
kiyeh gazetecinin Saraybosna'ya
geçmek istediğini söylüyor. Sırpla-
nn yanıtı olumlu. Fransız gazeteci-
ler için zaten bir sorun yok. Sırplara
ne kadar güvenebileceğimizi soru-
yoruz. Yanıt, yüzde 50. Yüzde elh
bize yüksek bir şans gibi gözüküyor.
Renault 4 model arabamıza dolu-
şup yola koyuluyoruz. 10 dakika
kadar sonra ilk Sırp kontrol nokta-
sındayız. Artık dönüş yok. Elimiz-
den geldiğince sakin görünmeye çah-
şıyoruz. Pasaportlanmız inceleni-
yor, çantalanmız sıkı sıkı aranıyor.
Sorun yok. Bir Sırp askeri aracının
eşhğinde, Ihca'daki askeri merkeze
ulaşıyoruz. Burada diger Sırp nok-
talanndan geçişimiz için gerekh kâ-
ğıtlar düzenleniyor. İki saat kadar
sonra yeniden yola çıkıyoruz. Bir-
kaç kontrol noktasından daha geç-
tikten sonra son kontrol noktasına
ulaşıyoruz.
Artık önümüzde sadece bir kilo-
metrelik bir yol var. Ancak Saray-
bosna'run merkezine ulaşan bu yol,
yolculuğun en tehlikeli kısmı. Çün-
kü havaalanının yanında uzanan
yol sürekli olarak Sırp ateşi altında.
Sırp noktalanndan gecip gehniş ol-
manız bir şey farkettirmiyor. Sırp-
lar, Saraybosna'ya yönelen her şeye
ateş açıyor. Daha on gün önce
ABD'li bir gazeteci bu yolda öldü-
rülmüştü.
Arabamız bu yolun başında bir
an için duruyor. Birî>irimizle veda-
laşıyoruz. Renault 4 birden ileri atı-
hyor. Ulaşabildığimii., en yüksek
hızla yolu bitirmeye çahşıyoruz. KJi-
şe bir deyişle, bize yıllar kadar uzun
gelen birkaç dakika yaşıyoruz.
Ve nihayet Bosnahlann deneti-
mindeki bölgedeyiz. Yanmış yıkıl-
mış kente ilk ayak bastığnnız anda
derin bir nefes ahyoruz. Ancak bu
kısa bir soluk oluyor. Fransız arka-
daşımız çantasını Ihca'da unuttuğu-
nu anımsıyor. İki kişi arabaya bine-
rek aynı yolu tekrar katediyor.
Dönüşte Sırplar arabaya ateş açı-
yor.
Saraybosna'da beş gün kaldık.
Beş gün boyu kentin barut kokan
havasını soluduk. Dehşete, acıya,
korkuya ve çaresizliğe tanıkhk ettik.
Tüm bunlar karşısında bir şey yapa-
mıyor ohnanın çarcsizhğini hisset-
tik.
Saraybosna'da bir savaş yaşan-
mıyor. Savaşlann bir kurah, bir ah-
lâkı olur. Saraybosna'da yokediş ve
direniş yaşanıyor. Direnenlerin faz-
la şana yok. Çünkü silahlan yok.
Ve dünya bu trajediyi sessizce izli-
yor. Dünya bu trajediyi timsah göz-
yaşlan akıtarak izhyor.
Saraybosna bu savaşı kazanırsa,
hiç kimsenin bu zaferden kendine
pay çıkartmaya hakkı ohnayacak.
Kaybederse, herkesin yüzünü iki eh
arasına ahp bir kez daha düşünmesi
gerekiyor. İnsanhk, ciddi bir sınavı
kaybediyor.
' yaşındaki Stella,
sokakta direniyor.
Kendini eve kapatmadan,
korkuya tutsak düşmeden
direniyor. "Bakın" diyor,
ölüm pusulanna yatmış
keskin Sırp nişancılara.
'Tüfekleriniz beni
korkutmuyor.
Yaşıyorum. Ve
direniyorum."
Saraybosna'da herkes
direniyor. Silahı olanlar
silahıyla, silahı
olmayanlar da sokağa
çıkarak.
Saraybosna'da herkes bir şekilde di-
reniyor. Silahı olanlar silahıyla, silahı
ohnayanlar da sokağa çıkarak.
Ancak kent tüm bu aldırmaz tavn-
na ve yiğitçe meydan okuyuşuna kar-
şın can çekişiyor.
Bunu hemen hissediyorsunuz. Bir
yumurta 5, bir tavuk 25 Alman
Markı'na satıhyor. Kentin büyük bır
kesiminde telefonlar çahşmıyor. Çah-
şanlar ise dış dünyaya ulaşamıyor. Su
ve elektrik yok. Lokantalarda buluna-
bilen tek yiyecek, her şeyin birbirine
kanştınlarak yapıldığı çorba.
Ve Saraybosnahlar her şeye rağ-
men, yaşadıklanyla dalga geçmesini
de becerebiliyorlar. Bir Sarayboşnah
şunlan anlaüyor: "Sırplar kentimizi
kuşatarak bizi ekmeğe ve makarnaya
mahkûm ettiler. Bu yüzden sürekh ki-
lo ahyoruz. Ancak yine Sırplann ateşi
nedeniyle sağa sola koşuşturmaktan
aldığunız kilolan geri veriyoruz. Sırp-
lar hiç olmazsa sağhklı öhnemize yar-
dımcı oluyorlar."
Akşam erken iniyor kente
Saraybosna'ya akşam erken iniyor.
Yaşam saat 17.00'de duruyor. Çünkü
bu saatten sonra Sırp bombardımanı
yoğunlaşıyor. Herkes evine çekihyor.
Kapılannı kapaüyor. Nispeten koru-
naklı evlerde birkaç aile birden yaşı-
yor. Bir tür komün hayatı oluşturul-
muş. Evlerin arka bahçelerinde
domates, salatahk yetiştiriliyor. Her
şey paylaşıhyor.
Karanhğa gömülmüş kenti yangın-
lar aydınlatıyor. Bir de şu şarkı "Sa-
raybosna, Saraybosna, seni Kalaşni-
koflarla savunacağız toplara tanklara
karşı."
SÜRECEK
POLTTIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
ÇocuMar İçiiL.
Resimde gördüm, kitapları önüne sermiş, başına çöme-
lerek oturmuş, satıyor. önce bana numara yapıyormuş
gibi geldi. Sonra, yaşam öyküsünü okuyunca,
"Bu adam her şeyi yapar" dedim. Gerçekten de her şeyi
yapmış, yapıyordu. 1947 doğumluydu, bizim önce (kızım)
ile yaşıt. Onun da başından çok şeyler geçmişti, bunun '
da... Bir 12 Mart, bir 12 Eylül fırtınası az mı? Nurullah Can'-.
ın bana yolladığı şiir kitabı, çocuklar için, adı da: Memleket -
Çocukları... \
Hep düşünürüm, büyükler için ayrı, çocuklar için ayrı şi-'
irler yazılır mı? Okudukça, bana yazılırmış gibi geliyor.
Bugüne değin, bana da 'yaz!' diyenler oldu, göze alama- •
dım.
Nurullah Can'ın iki şiir kitabı daha var: Insanlara Dogru
(1977), Şiir Güzeldir (1988)... Bunları görmedim. Az yazdı-
gını kendi söylüyor. 'Kim Nurullah Can' diyecek olursanız,
kendi ağzından dinleyelim:
"21 Haziran 1947 doğumlu. Filyos, Başverencuma,
Amasra, Kılınçköy-Yalova, Kemerburgaz, Heybeliada,.
Burgazada, Fatih, Kadıköy, Londra, Wissech, Polatlı, Çor-,
lu, Pendik'te yaşamış. Yıllardan beri Kızıltoprak'ta. Oğren-
ciyken fabrikalarda, 1969-70'te Ingiltere'de lokantalarda
ve tarlalarla çalıştı. 1965te Heybeliada, Hüseyin Rahmi
Gürpınar Lisesi'ni, 1970'te Istanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Coğrafya Bölümü'nü bitirdi. özel sektör kuruluş-
larında beyaz yakalı oldu. Şimdi emekli. Konuşmayı, kah-
veleri, resim sergilerini, radyo dinlemeyi, çiçekleri, Kadı-
köy'ü, kedileri ve dağları seviyor. Erciyes'e tırmandı."
Bu yaşın içine sığdırılan bu kadar güzel ömür, geriye
bakıldığında kişiyi gönendiriyor. Şairin dediği, "Yolun ya-
rısından çoğu da aşılmış."
Yazdığı dergileri sıralıyor. Sayacak olursak hayli kaba-
rık bulabiliriz. Memleket Çocukları 14 sayfalık bir kitap,
içinde 12 şiir var. İlk şiir 'Bulut Kardeş' oluyor. Şiir çocuklar
için yazılmış ama edası, konusu ile büyüklere gibi... Ahmet
Telli de bu şiirin büyükler için olduğu kanısında... Çocuk
için nesneler, canlılar 'kardeş' değildir. Gerçi oyuncakla-
rın çocuk dünyasında böylesi bir yeri var. Nesneler dünya-
sınaçocuğun bakışı 'basit' değildir."
Afrika'da açlık, Asya'da kan, çocuklar için kolay imgeler
midir? Biz dünyadaki açlığı büyüklerin kafasına sokamaz-
ken, çocukların kafasına nasıl sokabiliriz?
İlk okuduğum çocuk şiiri Tevfik Fikret'in Şermin'iydi. Bu
şiirlerde çocuklar büyüklerin ağzından konuşurlardı.
"Masal Masal İçinde" şiirini okuyalım. Bir öykü var, ma-
sala dönüşmüş, şöyle ki:
Biliyorum adını sorsam
Kader diyecek
Annesini sorsam
Üvey diyecek
Elinden tutup sevmek istesem
Ürkerek bakacak bana
Yok ağlamıyorum çocuk
Gözümde yaş yok
Çocuk uzat ellerini yarına
Yarında yalan yok
Çocuklar için şiir olunca, çocuklar için resim, çocuklar
için müzik, çocuklar için hertürlü sanatdaolacaktr. Nurul-
lah Can, bunlardan şiiri deniyor. Ahmet Telli'ye göre ise
"Nurullah Can, çocuk ile evrensel; çocuk ile sevgi; çocuk
ile gelecek iiişkilerini insanlığın kurtuluşu bağlamında ele
alıyor."
Her şey çocukla mı başlıyor diyelim.
Başlayabilir...
BULMACA
SOLDAN SAGA:
1/ Saraylarda ve bü-
yük konaklarda ye-
mek ve sofra işlerini
yöneten kimse. 2/
Bayağı... Bir ağ at-
mada çıkarüan balık
miktarı. 3/ Bir inşa-
atı ya da havai bir
hattın iletkenlerini
taşıyan, temel üzeri-
ne kurulmuş metal
ya da betonarme dü-
şey öğe... Asya'da bir
ırmak. 4/ Nişastayı
parçalayarak şekere
çeviren bir enzim...
Hayvanlara vurulan damga. 5/
Olumsuzluk belirten bir önek... Sı-
nır boyu. 6/ Bir zaman birimi... Sı-
ğır sürüsü. 7/ Çakala benzeyen ya-
banıl bir hayvan. 8/ Futbolda bir
meyki... Hindistan'da büyük toprak
sahibi prenslere verilen ad. 9/ Denk,
eşit, eş... Tahıl için kullaııılan sekiz
kiloluk ölçek.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Kaçak mal. 2/ Yapılmış, gerçek-
leşmiş iş... Bir tanm araa. 3/ Avusrurya'nın para birimi... Iran'da
tarihi bir kent. 4/ Imkân. 5/ Yok etme, tüketme... Birrenk.6/
Kobalt elementinin simgesi... Ortaoyununda taklitci. 7/ Oylum-
lu... Iri bir çeşit çiğde. 8/ Ispanyolların sevinç ünlemi... Geri dö-
nen. 9/ Şiddetli acı ve sıkıntı... Elma, armut, erik gibi meyvele-
rin kurutulmuşu.
Kvltür • Sanat 233 64 26 • 230 21 S7
Ailenin reisi kuyruklu olan.
Her evelazım.
28 AGUSTOS'TA SlNEMALARDA.
Bir suç örgütünün gerçek Oyküsü
»TlMflHİ PflmDÖIFS SİCHARDCHBi)
lüdrtây SÛHtTYA
O l C A Z I
stnmınTinııiM
8Dafkoy74
Ç t t Ş
(1360682) 11 ÛÛ-15 3O-I60O-190O-2I 45
(243 75 7S) 11 4S 14 1S-1645 19 1S 21 30
(247% 55) 13 0O-1S 00-1715-1910-21 <5
(572 (X 44) 11 00-14 15-1600-1830-21 15
(51S2C6O). 11 00-13 jO-1600-1830-21 X
29.CADDE
YÖN.GEORGE GALLO
28 AGUSTOS'TA
DEMİR KARTALLAR - 3
Şişli SİTE (247 69 47) 11.00-13.30-16.00-18.45-21.45
Ç.taş ŞAFAK 3 (516 26 60) 11 00-13.30-16 00-18.30-21.00
teyoÇlu SİNEPOP (25111 76) 12 00-1415-16 30-18 45-21 00 j
Ç taş ŞAFAK 1 (5162660) 11.00-13 30-16.00-18 30-21 00 :
Pendık OSCAR (390 09 69) 12 00-14 30-1715-21 30
OZELD RSLER
ÇtaşŞAFAK4 (516 2660)1100-13 30-1600-18 30-2100
SEÇME FİLMLER HAFTASI - 5
Kadıköy AS(3360050) 13 00-15 45-18 30-21 15
Cuma AMADEUS " Salı DÖŞLER TARLASl
C tesı ÇİNGENELER ZAMANI Çarş THE DOORS
Pazar KIRILMA NOKTASI Perş THE WALL
Ptesı ALLEN-2
MİCKEY ROURKE'S HAFTASI
Beyogiu DÜNYA (249 93 61) 12 00-14 15-16 30-18 45-21 15
9 1/2 HAFTA Cuma-pazar-salı-perş
VAHŞİ ORKİDE Ctesı-Ptesı-Ç^
Kadıköy AS (336 00 50) 11 OO(Hergun) NİL'İN İNCİSİ
;i5ren«w»aMartEvıraiMnM
YAZ ŞENLİĞİ 4
KADEN FİLMLERİ
SHIRLEY VALENTAYN
12.15 -14.30 -16.45 -19.00 - 21.30
ÖZEL ORKESTRA EŞLİĞİNDE
AHMET KAYA
KONSERİ
1 EYLÜL SALI
Saat 20.30
HARBİYE AÇIK HAVA TİYATR0SU
Bilet Salış:
Vakkorama Taksım 25115 71
Vakkorama Suadiye 350 87 42
Bakırtcöy Karya Sıneması 542 11 72
Kartal H.AIı Yıicel K.M. 353 37 78
Bilgi için : İMGE 0RGANIZASY0N 354 92 44
BILETL£R NUMARAUDIR
Imoe
RUMELİ
HİSARI
mNŞER^Rİ
ZÜLFÜ
LİVANELİ
27-28-29-30-31 Ağustos
Bilet satış yerleri :
Vakkorama Taksim Tel: 251 28 88
Vakkorama Suadiye Tel: 350 87 42
Rumeli Hisan Gişesi Tel: 257 75 50
M9IT
PBO0UCTI0K
REKLAM FİIMİDAĞIT1MINDA
• • ••
249 50 33
MISSISSIPPI
MASALA
Mıra Naır
Denzel VVashıngton
OKM Ortaköy Kiiltör Merkezı
258 69 87
li.00-15 30-18.00- 20 ÎO
tLAN
KÜÇÜKÇEKMECE2.
ASLİYEHUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Esas No: 1991/1070
Davacı: Saü Ergovan. Vekili:
Av. Seyit Ali Kaya tarafından da-
vaülar Zafer Münir TUncer, thsan
Temel ve Kemal Koç aleyhine açı-
lan tescil davası nedeniyle mah-
kememizde yapılan açık yargıla-
ma sonunda:
Mahkememizce davalılardan
Zafer Münir 'Rıncer adına Cum-
huriyet Mah. Karanfil Sok. No:
42, D.25 Küçükçükmece adresi üe
Ertuğrul Mah. Necati Albumuz
Sok. No: 8/8 Beşiktaş/tstanbul
adreslerine davalı adına çıkanl-
mış olan tebligatlar mahkememi-
ze bila ikmal olarak iade edümi^,
yapüan zabıta tahkikaü sonunda
da davalının açık adresi tespit
edilememiştir.
Mahkememizde yapılacak
olan 14.9.1992 gttnü saat:
9.45'teki duruşmada davalı Zafer
Münir Tuncer'in bizzat hazır bu-
lunması veya kendisini bir vekil
Ue temsil ettirmesi, aksi takdir-
de yokluğunda davaya devam
olunacağı ve karar verileceği
HMUK'nın 377 ve müteakip
maddeleri gereğince ilan olunur.
20.8.1992
Basın: 9633