15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 AĞUSTOS1992 PERŞEMBE 12 DIZIYAZI 1951 'de yayın hayatına atüan Yeryüzü, iktidann baskısı yüzünden gökyüzüne açılamadı Dikkat! Yeryüzü göründü o HAPÎSTEN BÂBIÂLİ'YE Şükran Kurdakul Denizli'den dönünce, bizim Karşı- yaka'mızda geap dolaşma özgürlüğü- mûzün bile üstüne yürümeye çalıştılar. Yalnızlığa itilmedik. Bu bile ayakta duımanın bir simgesi sayılmalıydı. Se- vecenliğimize inanan iyi niyçtli insan- lann düşünsel güçleri, ideolojik yan- daşlıklan değil sevecenliği destek oldu bize. Değışik bir aşamaydı bu. • Ama asıl güç kalem ve birlikte çahş- îmadaydı gene. Çünkü, biri düşüncenin somutlan- masını, öteki yaşama geçmesini sağlı- yordu. Nice gençlik arkadaşı anımsı- yorum bu yıllardan. Çarşıda pazarda yollanıu kesip, çıkardığımız dergilere yardım istediğını. Nıce genç öykü ya- zan ve şair adı. GençNesil 1947'lerde bu dergjlerden birini, Genç Nesil'i çıkaranlar arasında bu- lunduğum için seviniyorum. Ancak üç sayı yayımlama olanağını bulduğu- muz Genç Nesil İzmir'de basılmasına karşın. Çıkabildiği üç sayıyla ülke öl- çeğinde ilgi görmüş, Nurullah Ataç gjbi düşün adamlannca başlı başına bir yazıyla övgüye değer bulunmuştu. Derginin yasal sorumluluğunu üst- lenen Kemal Dayan da o tarihte şiir yaayordu. Büyükçe bir kitap da çıkar- mıştı. tstanbul Hukuk Fakültesi'nin III. sınıfında öğrenciydi. Yüksek Tahsil Gençlik Demeği'ne üye olduktan sonra edebiyatla ilgisini kesti. tşlevine de önem vermemeye başladı. 1951 tutuklamalan başlayın- ca ülkcdışınaçıktığınıduyduk. Çıktığı yıl sinirsel bir rahatsızlık nedeniyle öl- düğünü, 1977'deöğrendim. Hiç unutmam, her fırsatta da söyle- rim. Ilhan'ın (Berk) "İnkılabın Dışın- da Düşünülmeyen Şiir" başbğıyla rhan Kemal, Rıfat Ilgaz, sonra da A.Kadir'in katılımlannı sağlayınca bir akşamüstü Çiçek Pasajı'nda buluştuk. Üçü de kırk yaşlanna ulaşmamışlar henüz. Ama üçünün de defterlerinde yüz yıllık serüven var. Kadir, İskit Yayınevi ile Dünya gazetesinde düzeltmenlik yaparak yaşamını sürdürüyor. Otekiler, imzah imzasız her türlü yazıdan ellerine geçen telif hakkıyla götürüyorlar. Ben, Ziraat Bankası'nın Tahmis deposunda çalışıyorum. 51 'in yaz sonu olmalı. O söyleşiden derginin biçimi, boyu bosu, içeriği üzerinde karara vararak çıkıyoruz. Adını Arif buluyor: Yeryüzü. Geri Dönemezsin romanında bugiln de yaşamını sürdüren Cumhuriyet Meyhanesi odak olmak üzere bu sa- natçı bannağını anlatır. Lambo, Lef- ter, Cin ve merhum Krepen (sidikli) pasajdaki meyhaneler süsüdür onun. Abidin Dino'nun, okumalara doya- madığım, Fikret Mualla (1980) kita- bında coşumculukla kırgınlığı, yaşa- nanla geleceği, kendine ve dünyaya inanmakla kuşkuculuğu bir arada gö- türenlerin Balıkpazan yanar söner. Her sözcük varoluş savaşımında yaşa- dığıru karuüamaya çalışanlardan ha- ber verir. Gerçekten varoluşu ile sanata, dü- şün dünyasına, uygarlık savaşımına katkıda bulunmak isteyen nice genç adam, ancak tutkunlara özgü, yaşam resimleri bırakıp gecti o meyhaneler- den. Tarihselliğin hüzne dönüşmesi olur- lar anımsanınca. Sabırlan tükenip çekilenler vardır aralannda. II. Dünya Savaşı'nın korkulu rüyası veremin, alkolün alıp götürdükleri vardır. Yaş aldıkça kafamızın içinde seyre- derken seslerini duyar gibi olduklan- mız. Rıfat Ilgaz'lar, Orhan Kemal'ler gi- bi yaratma özgürlüğüne ayku-ı yasala- ra karşın dirençlerini yitirmeyenler. Maraş Kışlası D'aha ilk sayı dizgiye girmeden Bükreş Radyosu Nâzım'ın Romanya'da bulunduğunu yayıyor dünyaya. TKP tutuklamalan başladığında ikinci sayfalanmızı bağlıyoruz. Dördüncü sayımız çıkmadan Arifi tutukluyorlar. Aynı günler Yeryüzü'nde çıkan üç şiir 142. maddeye aykın görülerek şairleri ağır cezaya veriliyor. Suat Taşar, Şükran Kurdakul, SabihŞendil. çevirdiği yaasında (Genç Nesıl, Sayı 3,1948) "Direnç hareketi şairlerle ka- zanıldı" der Paul Eluard. "Çünkü on- lar biz demeyi öğrenmişlerdi." Bence, bizim toplumsal savaşım ta- rihimiz için de geçerli olan bir yanı var bu sözlerin. Dergiyi çıkarmaya başladık ya. Dünyalar bizim. Özellikle bizden öncekılerle bera- berliğimiz büyük anlam taşıyor gözü- müzde. Yığın kapatılalı beş yılı geçmiş. Bizvanz. Yürüyüş'te Rıfat Ilgaz, Sait Faik, Orhan Kemal, Ö.F. Toprak, A.Kadir, Cahıt Irgat, Kemal SüJker yazıyordu. Bizde de yazıyorlar. Aynca Ahmed Arifi, Arif Barikat'ı (Damar), Sabri Alünel'i. Oktay De- nizi (Fethi Naci). Memet Fuat'ı, Me- tin Özek'i. Abidin Özkan'ı ile bizim kuşak savaşımın sürdüğünü kanıtlı- yor dergide. Herkese inat Yıl 1951. Adı Demokrat olan partirun başka- nı Aydınlı toprak ağasının denediğı her türlü baskı yöntemine inat, 1950 seçimlerinde bozguna uğramış Cum- huriyet Halk Partisi'ne inat. Ülkenin düşün yaşamında geleceği temsil edenlere sorumluluklannı anımsatıyoruz. Var mıyız? Asıl sorun bu. İktıdardakiler Türkçemizi bozmaya çalışıyorlar. Tarih bilincimizın yok edılmesi için çağ dışı önlemler alınıyor öğrenim programlannda. Var mıyız? Skolastiğe kan veriliyor. Var mıyız? Ülkenin can damarlan yabana ser- maye tekellerine terk edilmek üzere. ABD ile yapılan anlaşmalar ulusal ba- ğımsızlığımıza gölge düşürebilecek yaptınmlarla dolu. Var mıyız? Arkadaş çevrelerinde uzun tartış- malardan sonra varlığımızın somut- Tûrk Edebiyatçdar Biriiği Genel Sekreteri Orhan Kemal (sağda) 1966'da, hücre calışması yaptığı iddiasıyla tutuk- landı. Orhan Kemal ve TIP'li iki arkadaşı 13 Nisan 1966'da Sultanahmet Cezaevi'nden tahliye edildi. lanması için dergı çıkarmanın gerekh- liği üzerinde birleşildi. AriFle (Damar) birlikte önce Rıfat Ilgaz, A.Kadir, Orhan Kemal, Lütfi Erişçı gibi bizden önceki düşün ve ede- biyat adamlannın görüşlerini aldığı- mızı anımsıyorum. 'Hayır' diyen yok Kimse "Hayır" demiyordu. 1946 tutuklamalanndan sonra Mehmet Ali Aybar, Hür ve Zincirü Hürnyet, Aziz Nesın, Baştan. Yeni Baştan, Rasih Gürhan, Nuhun Gemi- si; Banş Severler Cemiyeti Banş dergi ve gazetelerini yayımlamışlardı. 1947 ve 1950 arasında çıkan bu der- gi ve gazeteler de -tutuklamalardan öncekiler gibi- demokratikleşmenin vazgeçilmez koşullan adına savaşım verirken ABD yardım programınırı ülke bağımsızlığına ters düştüğünii anlatmayı gündemlerinin birinci mad- desinde tuttular. Bu nedenle de, son CHP hükümet- leri yasa dışı baskı yollanyla sustur- maya çalıştı onlan. Markopaşa. kapa- tıldığı için Merhum Paşa, Malûm Paşa adlanyla çıkmak zorunda kaldı. Hür'- den sonra Aybar'ın İzmir'de yayımla- dığı Zmcirli Hürriyet. CHP'nin Dr. Lebit Fehmi Yurdoğlu ile Necip Mir- kelamoğlu'na kurdurduğu 9 Eylül Gençlik DerneğTnin üyelerince basıl- dı. Matbaanın makine ve öteki araçla- n kullanılmaz hale getirildı. tuk. Üçü de kırk yaşlanfta ulaşmamışlar henüz. Ama üçünün de defterlerinde yüz yıllık serüven var. Kadir, İskit Ya- yınevi ile Dünya gazetesinde düzelt- menlik yaparak yaşamını sürdürüyor. Ötekiler, imzalı imzasız her türlü yazı- dan ellerine geçen telif hakkıyla götü- rüyorlar. Ben, Ziraat Bank.ası'nın Tahmis de- posunda çauşıyorum. 51 'in yaz sonu olmalı. En büyük ülke yeryüzü O söyleşiden derginin biçimi, boyu bosu, içeriği üzerinde karara vararak çıkıyoruz. Adını Arif buluyor. Yeryüzü. Bir karanmız daha var: İlk sayı 15 ekimde hazır olacak. Ama daha ilk sayı dizgiye girmeden Bükreş Radyosu Nâzım'ın Ro- manya'da bulunduğunu yayıyor dün- yaya. Haber Hürriyet'te manşet. TKP tutuklamalan başladığında ikinci sayfalanmızı bağlıyoruz. Dördüncü sayımız çıkmadan Arifi tutukluyorlar. Ayru günler Yeryüzü'nde çıkan üç şiir 142. maddeye aykın görülerek şa- irleri ağır cezaya veriliyor. Suat Taşar, Şükran Kurdakul, Sa- bih Şendil. Yeryüzü'nün yayımlandığı yıl Ceza- yir halkı kunuluş savaşı veriyordu. Baskı sûriiyor İktidar kabadavılan Demokrat Parti iktidanndaysa Ba- nş dergisi (1950) Banşseverler Derneği yöneticilerinin (Behice Boran, Adnan Cemgil, Osman Fuat Toprakoğlu, Nevzat özmeriç, Muvakkar Güran, Naci Ormanlar vb.) tutuklanmasıyla birlikte koğuşturmaya uğradı, çıkma olanağını bulamadı. Yeni bir dergi girişimi konusunda konuştuklanmız, iktidarlann ilericı gazcte ve dergiler karşısındaki bu çağ dışı tutumunu anımsatıyorlardı bıze. Doğruydu elbet. Ama başka doğrular da vardı algıla- yıp geçemediğimiz. Onlar amacımızla çelişmediğıne göre dergi çıkmalıydı. Orhan Kemal, Rıfat Ilgaz, sonra da A.Kadir'in katılımlannı sağlavınca bir akşamüstü Çiçek Pasajı'nda b'uluş- Bizim iktidar kabadayılan Kurtuluş Savaşımıza düşünsel olarak yaklaşma cabalanmıza engel olmak istiyorlar. 29 Ekim'ı izleyen ilk dergide (1 Kasım 1951) Atatürk'ün demeçlerinden aldı- ğımız parçalann bile hesabı soruluyor savcılıkta. "...Türkiye halkı, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun hükümeti uşak muamelesine tahammül edemez. Her medeni millet ve hükümet gıbı > arlığı- nın hürriyet ve istiklalinin tanınması talebinde katiyyen musırdır." "...Heyeti milliyemizce bizi mahvet- mek ısteyen emperyalizme karşı. bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı mü- cahedeyi caiz gören Liı lucîeği takip eden ınsanlanz." İlk sorgumda Sava Yardımcısı Hakkı Müftüoğlu'nun öfkeden gözle- ri dönüyor okurken. - Nerden çıkardınız bunlan? - Büyük Meclis ve İnkılap kitabın- dan. - Kim yazmış? - Neşet Halil Atay. Neşet Halil'in andığım kitabı Cum- huriyetin 10. yıldönümünde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı'nın ilgi- siyle basılmıştır. Şakıyorum, ne tarihten utanıyor sava, ne kendisinden, ne benden. "Milli Kurtuluş Şarkısı" şiirim için ifademi almaya başlayınca hukuk dışı hilelere de başvuruyor bu Hakkı Müf- tüoğlu. - Ne anyor o şiirin üstündc Stalin'in resmi? Müftüoğlu'nun Stalin'in resmi de- diği, Nuri İyem'in genç bir Kuvvayı Milliyeciyi simgeleyen deseni. Bir suçu varsa bıyıklı ve de Kuvvayı Milliyeci oluşu. İddianamede, 142. maddeye aykın eylemde bulunduğum savı ile ağır ce- zada yargılanmamı isterken bir de ba- lon uçuruyor sava. "Sovyet ihtilaline raslayan 1 kasım- da çıkan dergıde..." Mahkemede şiirimizi savunmadan önce, bu hileli yanlışlan düzeltmeye çalışıyonız. - O resim genç bir Kuvvayı Milliye- ciyi simgelemektedir. - Sovyet ihülali, 1 kasımda değil 7 Kasım 1917'deyapılmıştır. - Dergimiz 29 Ekim 1951 'den sonra- ki ilk sayısında (1 Kasım 1951) Cum- huriyet Bayramımızla ilgili şiirler, yazılar ve Atatürk'ün demeçlerinden parçalar yayımlamıştır. Yargılanmamız sürerken Arifi (Damar) TKP üyesi olduğu savıyla tu- tuklamışlardı. Ama dergi çıkıyordu. BahkpazarTnda toplantı Cumartesi günleri Rıfat Ilgaz, Or- han Kemal, A.Kadir, Lütfı Erişçi, Fethi Naci, Sabri Soran, Metin Özck, Dr. Cezmi Ulucan ve başka arkadaş- lar Balıkpazan'nda bir meyhanede toplanıyorduk. Bilirsiniz, edebiyatımızın 30'lu^ 40'b yıllan konuşulurken adı anılan Istan- bul köşelerinden biridir Balıkpazan. Cahit Irgat. 1950'lilerde yayımladığı Ben Orhan Kemal'i Adana'da tanı- mıştım. Maraş Kışlası'nda askerliğımi yaparken (1948-50) Ahır Dağlan'nın çöl fırünasına benzer rüzgân yaşıtlan- mı da etkiliyordu belki ama neredeyse kirpiksiz bırakacak kadar beni gözle- rimden vurmuştu. Alay revirinden ve- rilen ilaçlar fayda etmeyince asker hastanesine gönderilme iznim çıkü. Bir geceyansı Eloğlu İstasyonu'ndan trene bindim ver elini Adana. Bir kente yolu düşünce özgür adım dolaşmanın keyfini nasıl çıkarabilir sürgün alayında askerlik yapan... Kelle paca çorbası içer, acılı köfte yer. Varlık ve Yaprak dergilerini satan bir kitabevi arar. Ben de çorba içtim, köfte yedim. Hüseyin Polisci'nin dükkânını ara- dım. - Bu Varlık ve Yaprak dergilerini alıyorum dedim, sevinç içinde. - Buyur al hemşerim... Dükkânın arka bölümünde birisiyle söyleşiyor kitapçı. tkisinin de yüzü be- nim seçemeyeceğim ışıkta. Ben parayı uzaurken o birisi öne çıkıyor. - Dur bakalım asker ağa. Duruyorum. - Kimsin sen yahu? Böyle sabah sa- bah Yaprak dergisi filan. Kafamın kanştığını, biraz da kuş- kulu bir şaşırmaya düştüğümü anla- yınca gülerek elini uzaüyor: - Ben Orhan Kemal. Yıl 1949. Izmir'de çıkardığımız Genç Nesil'e öykü göndermesi için ben yazmıştım Orhan Kemal'imize. Adımı söyleyince fırlıyor dışan. Adam gibi konuşmak Doğru bir kahveye. Adam insan gi- bi konuşmayı, dirdemeyi unutmamış olmak ne güzel. Yeryüzü dergisini yayımladığımız 1951-52 yıllannda Orhan İstanbul'da yaşıyordu. Babaevi ve Avare Yıllar'ın yazan olarak edebiyaümızdaki yerini almıştı. Ama yaşamını götürmek için olağanüstü birekmek kavgası veriyor- du. Lütfı Erişçi'nin özel "Kredi Def- teri"nden adı hiç silinmeyen Orhan Kemal'in umudu dalındaydı ama. Kendisine, bize ve geleceğin okurlan- na güvenini yitirmemışti. - Şu Bereketli Topraklar bi çıksın... Bereketli Topraklar yayımlanır, "telif hakkını tahsil" sıkıntısı bitmez. - Şu Murtaza bi tefrika edilsin... Murtaza "tefrika edilir", Varlık Ya- ymlan arasında çıkar. Nâzım (Orhan Kemal'in büyük oğlu, şimdi petrol mühendisi), liseye başlar, gereksinme- ler çoğahr. Magazinlere öykü yazar Orhan, ro- manlar yazar soluk soluğa. San def- terler biter, Orhan'ın yaa ameleliği bitmez. Orhan Kemal tutuklanıyor Orhan Kemal'i 1966'da hücre calış- ması yaptığı savıyla tutuklamışlardı. O tarihte Türk Edebiyatçılar Birliği'- nin genel sekreterliğini yapıyordu. Melih Cevdet başkanımızdı. Orhan'ın tutuklandığını duyar duymaz İstiklal Caddesi'nin yan sokaklannda bir ti- yatroda (belki Gen-Ar) "Orhan Ke- mal Gecesi" düzenledik. Melih'in konuşmasının son tümcesini hiç unut- madım: "Orhan Kemal gibi edebiyat adamlannı yaratan bir ülkenin gelece- ğinden umut kesilmez." SÜRECEK AJNKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇt Teldn heri Mkmeme Enine Boyuna- (1) Tekin lleri Dikmen, CHP'nin eski milletvekillerindendir. SODEP'e, sonra da SHP'ye girmiştir. Şimdi, SHP'nin üye- sidir. Şimdilik bu yeter. ileride, gerekirse Tekin lleri Dik- men'le ilgili aynntıtı bilgi verebilirim. Necdet Uğur'a, Ahmet Isvan'a, Ertan Ünver'e sorduğum gibi CHP'nin ye- niden kurulması olayını ona da sordum. Araya pek az gir- dim. O konuştu, ben dinledim. Tekin lleri Dikmen'le enine boyuna yaptığımız bu görüşme, kanımca ilginç oldu... - Tekin Bey, yazılı mı konuşursunuz, sorulu yanıtlı mı yoksa böyle hazırlıksız, yüz yüze konuşabilir miyim? - Şimdi ben, sesli düşünüyorum, sakıncası yok benim için. - Gelelim o zaman CHP olgusuna; 9 eylülde kurultayı olacak herhalde... - 9 eylül meselesini ileri sürdüler arkadaşlanmız; ama son yasa, bu açıklamalara olanak veren yasa, son yöne- tim kuruluna, "Siz, delegelerin saptanması ve ilktoplantı- nın yapılmasında, yargıca yardımcı olacaksınız..." diyor. Yargıç, çalışmasını Ankara'da yapıyor. Toplantı, Ankara'- da olacak. Onun için Izmir toplantısı, belki parti açıldıktan sonra 9 eylülden önce açılabilirse, Izmir'de toplantı yapa- bilirler. - 9 eylül izmir'in kurtuluşu... - önemli bir tarih o; işgalciler kaçtılar gittiler, denize dc- küldüler, deyim neyse. Onu artık Kurtuluş Savaşı'nı ya- panlar, sonuca vardılar orada. Haa, şimdi... Onun için 9 eylül olmayabilir; bana göre bu arkadaşlanmıza verilen görev şu; son CHP yönetim kurulu üyelerine; - Kim veriyor görevi? - Yasa veriyor. Son çıkan yasa veriyor, diyor ki siyasal partilerin son yönetim kurulu üyelerinin şu görevleri var- dır; nedir o görevler? Yargıca yardımcı olmak, delegelerin saptanmasına yardımcı olmak, toplantının yapılmasında yardımcı olmak. Şimdi, arkadaşlanmız kendilerine politik bir görev de verdiler; yani salt hukuk tekniği içinde kalan bir görevi aşarak politika yapıyorlar..."bu olmalıdır, şöyle olmalıdır böyle olmalıdır..." diye siyasi temaslar yapıyor- lar ve kendilerini yetkili görüyorlar. Mecellede bir kural vardı: "lcazeti lahika, vekaleti sabıka hükmündedir." Yani "Gelecekteki onay, tasvip, verilmiş gibidir" anlamına. Onayı var partililerin, eh peki, yapsın.'ar! İyi şeyler yapıyor- lar. "Birleştirelim" diyorlar, "Büyütelim" diyorlar. "Daha büyük bir CHP" diyorlar. Yalnız ben coşku dozunu fazla görüyorum ki bazı yanlışlar da görüyorum. örneğin CHP açıldı, Kavaklıdere mi nerede? -Ziya Gökalp Bulvarı'nda, genel merkez açıldı... - Evet, genel merkez. Şimdi, bu son yasa diyor ki delege- ler gelip toplandıkta. başkanlık divanı oluştukta, sanıyo- rumaklımdaöyle kaldı, "Hükmi şahsiyeti iktisapeder.'Şu anda CHP'nin 'hükmi şahsiyeti', yani tüzel kişiliği yoktur. Onun için parti açılamaz. Haa, sembolik bir şey, "Biz aç- tık" belki bürosu; irtibat bürosu olur, partililerin, delegele- rin irtibat bürosu olur. Falan. Onun için... Bir zamanlar, bir kişi, bir parti açtı, dltı oku aldı. "Burası CHP'dir" dedi, ama orası CHP olmadı! - Kim açmıştı? * - Güngör soyadlı bir vatandaş. Kapatıldı sanıyorum bu parti. Adı CHP idi, amblemi altı oktu. Siyasal partileri Ana- yasa Mahkemesi kapatıyor, büyük olasılıkla onu da o ka- pattı. Kapatıldı! Yani, alt oku almak, CHP adını almak yetmiyor. Bunun yanında başka ögeler gerekli. CHP kim? Ne? Şimdi usuma şey geldi; Yunus Emre'nin: "Cennet cennet dedikleri / Birkaç köşkle birkaç huri / Is- teyene ver anları / Bana seni gerek seni..." Bence CHP'nin şu kadar binası, şu kadar parası, şu ka- dar köşk ve hurileri çok önemli değil. "Bana seni gerek seni." O 'sen' nedir? Atadığımız nedir, bulmaya çalıştığı- mız nedir? Bulmaya çalıştığımızı, ben büyük çapta buldu- ğumuz kanısındayım. Noksanıyla bulduğumuz kanısında- yım. Binalargitti,nedediler?"Partinizfeshedilmiştir, sizin malvarlığınızı Hazine'ye mal ettik. Siz, bu ad altında karar alamazsınız. Açıklayamazsınız, çalışma yapamazsınız." O, insan ögesi çok önemli; yani CHP binalardan ibaret değil. O insanlar, CHP'liler ne oldu? CHP'liler, kahvelerde, kendi dükkanlarında, şehirlerarası telefonlarla, birbirle- riyle büyük bir irtibata giriştiler. Arayış içine girdiler ve bu yasağı kabul etmediler. "Biz varız, biz devam edeceğiz" dediler. Sosyal hareketler, bazen hukuku aşar. Aşmazsa, dizginleri elinde tutan yöneticiler, yasalarlaçok statik, yani donmuş bir duruma getirebilirler toplumu; soluk alamaz bir hale getirebilirler. Genel kural, yasaya saygıdır, ama hukuku çiğneyen bir yasaya saygı yoktur. Bunu aşmak ge- rekir. CHP'liler de bunu yaptılar. Ve toplandılar, arayış içi- ne girdiler. Verilen hukuksal olanaklardan da yararlandı- lar. Yasal olanaklardan yararlanarak partiler oiuşturdular. Halkçı Parti çıktı, "Biziz CHP" dedi, bu ad, Necdet Calp'ın İsmet Paşa'ya yakınlığı, oraya giden bazı eski CHP'li par- lamenterler, bu imajı verdiler halka. Necdet Calp'ın TV- deki bir konuşması, "Biz yaptırmayız, verdirmeyiz" deme- si, elini masaya vurması, erkekçe bir ses... Vatandaş aktı, gitti. İsmet Paşa'nın bir sözü vardır, 31 Mart Olayı'nda sa- nıyorum Edirne'dedir, "Asker, diyor avuçlanmızın içinden akarak gitti! Padişahı görecek, Halifesi'ni görecekti ve biz zabitan buna engel olamadık; böylece avuçlanmızın için- den aktı gitti; görevini ifa ettikten sonra tekrar kışlasına geldi!" Şimdi, bizim vatandaşlarımız da örgüte karşın ay- dınların telkinlerine karşın avuçlarımız içinden akarak Halkçı Parti'ye gitti! BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ C vitamini eksik- liği nedeniyle oluşan bir hastahk. 2/ Yıl- dızçiçeği... Eski dil- de kuş gagası. 3/ Gerçekleştirilmesi zamana bağlı istek... Kuşların taşlık da denilen midesi. 4/ Eski ve bilinmeyen bir tarihi anlatmak- ta kullanılan deyim sözü... Bir gezegen. 5/ Kadın hapishane- si. 6/ Dar, uzun ve hafif bir yarış kayı- ğı... "Serdari halimiz böyle n'olacak / Kısa çop uzundan hakkın alacak / -1ar yıkılıp viran olacak/Akı- bet dağılır ilimiz bizim." 7/ Vücuda şırınga ile sıvı verme işi. 8/ Davra- nış, tavır... Mer>em Ana'ya verilen bir ad. 9/ Acele, tez... Düz ve ensiz kıhç. YUKARIDAN AŞAĞrYA: 1/ Saplantı. 2/ İçtenlikli... "Sırat kıl- dan incedir, kılıçtan keskincedir / Varıp anın ustune -'ler yapasım gelir" (Yunus Emre). 3/ Güreşte bir oyun... Bir çeşit seker. 4/ Hacim... Afrika'da bir ül- ke. 5/ Radyumun simgesi... Iskambillerle oynanan bir tür oyun. 6/ Sert ve fazla kızarmayan bir domates türü. 7/ Başlıca üyesi Jules Romains olan ve toplumun ortak bilincini dile getirmeyi amaçlayan edebiyat akımı. 8/ İpotek... Hac zamanı dışında Kâbe e diğer kutsal yerleri ziyaret etnıe. 9/ Bulgur, taze soğan, may- dano/ se baharatla yapılan bir tur yemek... Gözü doymaz, ha- is.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle