Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15MAYIS1992CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Bağımsız Devletler
Toplııluğuve Azerbaycan
Bağımsız Devletler Topluluğu sözleşmesine imza koyan cumhuriyetlerin
imza sırasındaki yöneticilerinin isteklerini içeren bu belge. başta Azerbaycan
ve Ukrayna olmak üzere birçok cumhuriyetin vatandaşlan tarafından kabul
görmemektedir.
Dr.AKMAN AKYÜREK,Hâkim,Başbakanlık Hukuk
Danışmanlığı'nda görevli.
Bilindiği üzere askeri darbeden kurtulan
Gorbaçov'un sonunu hazırlayan sivil darbe-
nin temelleri 8 Aralık 1991 tarihinde Minsk
şehrinde atılmıştır. Rusya, Beyuz Rusya ve
UkraynYnın katılımı ile Sovyetler Birliği'nin
sonunun başlangıcının kararlaştmldığı bu
toplantıda. Sovyetler Birliğinin yerine gece-
cek Bağımsız Devletler Topluluğu'nun siya-
sal temeli oluşturulmuştur.
Koyulan kurallar
Bağımsız Devletler Topluluğu'nun (BDT)
hukuksal çĞrçevesi ise, 21 Aralık 1991 de Al-
ma-Ata"da yapılan toplantıda şekillendiril-
miştir. Alma-Ata'da yapılan bu toplantıya
Baltık cumhuriyetleri ve Gürcistan"dan baş-
ka Sovyetler Birliği'ni oluşturıın tüm cumhu-
riyetler katılmışlardır.
21 Aralık 1991 "de Alma-Ata"da imzalanan
Bağımsız Devletler Birliği hakkındaki bu
sözleşme hükümlerine göre. sözleşmeye imza
koyan devletler aşağıdaki kurallan kabul et-
mektedirler.
I- Hukuk kurallarında beraberlik. 2- Ken-
di mukadderatını tayin etmek. 3- Cumhuri-
yetlerin içişlerine im/a koyan öteki devletle-
rin kanşmaması, 4- Karşılıklı saygı ve zor
kullanmamaya dayanan cumhuriyetlerarası
ilişki, 5- Ekonomik ve başka baskı yöntemle-
riyle birbirlerini rahatsız etmekten kaçın-
mak. 6- İnsan ve azınlık haklanna saygılı. de-
mokratik hukuk devletini kurmayu çalış-
mak. 7- Hercumhuriyetin toprak bütünlüğü-
ne. imza koyan her devletin saygılı olma zo-
runluluğu.
Yukandaki koşullan kabul eden imzucı
cumhuriyetlerin oluşlurduğu Bağımsız Dev-
letler Topluluğu. bir devlet niteliğinde değil-
dir. Bu topluluğun oluşturulması ile resmen
Sovyetler Birliğinin varlığı son bulmaktadır.
Topluluk. geçmişte Sovyetler Birliği'nin yap-
tığı sözleşmelere bağlı olduğu gibi. bunların
yerine getirilmesine de gayret gösterecektir.
Nükleer silahlardan doğacak tehlikesizliği
garanti altına almak ve nükleer silahlara ne-
zaret etmek de bu topluluğu oluşturun cum-
huriyetlerin görevidir. Bu beyannamedeki
tüm \ ükümlülükler, topluluğu oluş,turan işti-
rakçiler tarafından koşulsuz olarak kabul
edilmektedir.
Konunun hukuksal cephesi böyle olmakla
birlikte. Bağımsız Devletler Topluluğu söz-
leşmesinin imzalanmasına yol ayan ruh. her
şeyden önce Sovyetler Birliği"nin tasfiyesini
istemekte. nükleer silahlann bir merkezde
toplanması. her cumhuriyetin kendi öz ordu-
sunu kurabilmesi. NATÖ gibi bir askeri itti-
fak ile Avrupa Topluluğu gibi bir iktisadi bir-
liğin kurulmasını da öngörmektedir.
Bağımsız Devletler Topluluğu sözleşmesi-
ne imza koyan cumhuriyetlerin imza sırasın-
daki yöneticilerinin isteklerini içeren bu bel-
ge. başta Azerbaycan ve Ukrayna olmak
üzere birçok cumhuriyetin vatandaşlan tara-
fından kabul görmemektedir. Sözleşmenin
imza törenine katılan Azerbaycan'ın eski
cumhurbaşkanı Ayaz Muttalibov. parla-
mentonun çoğunluğunun ve tüm muhalefe-
tin karşı çıkmasına karşın. bu birlik sözleş-.^
mesini imzalamıştır. Gorbaçov da bıınu
BDT teşkiline dair sözleşmenin imzalanması
sırasında ısrarla ileri sürerek imzacı cumhur-
başkanlarının halklannı temsil etmediklerini.
bu nedenle BDT sözleşmesinin geçersiz oldu-
ğunu v urguiamıştır.
Imzanın geri ahnması
Azerbavcan'da parlamentonun çoğunlu-
ğunun ve muhalefetin karşı çıkmasına karşın
rmzalanan bu birlik sözleşmesi, halen parla-
mento tarafindan onaylanmamıştır. Halkın
büuik bir çoğunluğu da onaylanmamasın-
dan yanadır. Bu sözleşmede her ne kadar
Sovyetler Birliği'nin tasfiye edildiği belirtil-
mekte ise de halk; Rusya Cumhuriyeti'nin.
bıınu kâğıt üzerinde bırakma arzusunun ve B.
D.T'yi bir konfederasyon şekline döndür-
mek isteğinin bilincindedir. Rusya'nın bo-
yunduruğundan çıkmak isteyen halk. bu ne-
denle B.D.T'den de çıkılması gerektiğine
inanmaktadır. Daha önceki yönetim tarafın-
dan imzalanan sözleşmedeki imzanın geri ahn-
ması, toplumun büyük bir kesiminde sa-
v unıılmakta ve kabul görmektedir. 15 Mayıs
1992 tarihinde Taşkent'te (bugün) yupılacak
Bağımsız Devletler Topluluğuna giren cum-
huriyetlerin toplantısında bu görüşün ileri
sürülerek imzanm seri alınması istenmekte-
dir.
Rusya Cumhuriyeti ise. BDT. teşkiline
dair sözleşmenin Azerbaycan Parlamentosu
tarafından onaylanması için. Karabağ olay-
lannı alet etmekte. Kurabağ'da yapacağı yar-
dıma karşılık sözleşmenin onaylanması ko-
şulunu el altmdan baskı öğesi olarak ileri sür-
mektedir. Bir çıbanbaşı gibi devamlı olarak
Karabağ olaylannı canlı tutmak için ise Er-
menistan'a silah vb. yardımlarda bulunmak-
tadır.
Ayrıca eski yönetimin imzaladığı birtakım
sözleşmelerden halkın büyük çoğunluğunun
desteklediği. Halk Cephesinin de kısmen
desteklediği şimdiki yönetimin. imzasını geri
alacağı yönünde fıkirler ve hareketler görül-
mektedir. Eski yönetimin diplomatik ilişki
kurduğu Kıbrıs Rum Cumhuriyeti ile yeni
yönetim diplomatik ilişkilerini kesme kararı
almıştır. 7 haziranda yapılacak cumhurbaş-
kanlığı seçimlerinden güçlü bir siyasal yöne-
timin çıkmaması durumundaysa. halen de-
vam eden yönetim boşluğu ve yolsuzlukların
devam edeceği ve durumun bir iç kanşıklığa
kadar gideceği açıktır.
Her ne kadar halen. bir iş yaptırmak için
rüşvet vermek gerekiyor. yurt dışından gelen
yardımlar halka ulaşmadan pazarda kara-
borsa satılıyorsa da: halk özgürlüğü elde et-
menin bir bedeli olarak gördüğü bu geçici
sıkıntılara güçlü bir siyasal yönetimin iktida-
ra gelerek, bunlan önleyeceği umudu ile kat-
lanmaya çalışmaktadır. Yönetimde görülen
başıbozukluklara ve yolsuzluklara halkın
katlanmasının bir başka nedeni de Karabağ"-
da Ermenilerleolançatışmalardır. İçerideya-
ratılacak bir bölünmenin Ermenilenn işine
yarayacağının bilinci içerisinde olan halk.
kendi iç sorunlannı ve hesaplaşmalarını erte-
lemistir. Bu ertelemenin sonsuza kadar ola-
mayacağı açık olduğundan. bir an önce güçlü
bir siyasal yönetimin görevi devralması ge-
rckmcktedir. Bu konudaki tek umut ise 7 ha-
/iranda yapılacak cumhurbaşkanlığı seçim-
leridir. 7 haziranda yapılacak seçimlerde
sandıktan güçlü bir siyasal yönetim
çıkmadığı takdirde. Bağımsız Devieller Top-
luluğu'ndan çok. düzensiz devletler toplulu-
ğunu andıran birliği oluşturan cumhuriyet-
lerden biri olan A/erbaycan'da da bir iç
kanşıklığa gidecek yolun başlangıcının açıl-
mış olacağı açıktır.
ARADABIR
PERİHAN VELİOĞLL Hemşirelik Y.O.
Mesleksel Yetkiler ve
Hemşirelik
Ülkemizde hemşirelik mesleğinin üyeleri biryanda üni-
versiter düzeyde eğitim görmekte ve hatta akademik kariyer ya-
pabilme olanağını bularak profesör olabilmekte, öbur yanda ise
hemşirelik meslek olarak bir açmazı ve ikilemi yaşamaktadır
Günümüz toplumu, özel bilgi. beceri ve deneyimle ilgili karar-
ların alınmasında ve uygulanmasında o mesleklerin uzmanları-
nadayanmakzorunluluğundadır. Hizmetin nitelikli yapılabilmesi
için uzmanlığın gerekliliği arttıkça. onu uygulayanlara. yani mes-
lek üyesine güven de artmaktadır Böylece meslekler yaptıkları
hizmetin, nitelik ve niceliğinden öz kendileri (bizzat) sorumludur-
lar. Tüm meslekler bu tür sorumlulukları. benzer yollardan yük-
lenmektedirler. Bu sorumluluğun gereğince taşınabilmesi için
mesleğin. eğitimi ve hizmetleriyle ilgili standartları saptamak,
bunlan uygulamaya koymak ve geliştirmek üzere bilimsel bir
tavıralırlar
Bu süreçte meslekler; kişi, aile ve topluma. bize güvenebilirsi-
niz, yaptığımız hizmetlerin nitelikli, her bir meslektaşın yetenekli
ve etkili bir hizmet vereceği garanti ederiz demektedirler Bu so-
rumluluğu taşıyabilme derecesi. meslek olgunluğunun da ölçü-
südür Kendi kendini denetleyerek yöneten meslek. toplumun
güvenini kazanarak başarıya ve saygınlığa ulaşır.
Hemşirelerin meslekleri ile ilgili kararları öz kendilerinin al-
masını istemeleri, yani hemşireliği hemşirelerin yönetmesi ko-
nuşu üstünde duyarlık göstermeleri doğaldır Hemşirelerin mes-
leklerine sahiplenerek. sorumluluğu tek başlanna taşımak iste-
meleri ve yetkilerin kendilerine ilişkin olduğunda bilinçlenmele-
ri, hasta bakımının yurdumuzda da özlenen düzeye çıkacağının
belirgin bir işareti olarak değerlendirilmelidir.
Hemşirelik eğitiminin üniversite ya da yükşek öğretim düzeyi-
ne çıkarılmasına duyulan gereksinim, iyi yargılama gücüne sa-
hip, akıllı kararlar verebilen ve bunlan uygulayabilen hemşireler
yetiştirmekkaygtsından kaynaklanmaktadır Sonunda ise, böyle-
sine titizlikle eğitilmiş meslek üyesine güvenmek gerekir Fakat
ülkemizde dururr, bunun tam anlamı iie karşıtıdır. Yurdumuzda
haştanın iyileşmesinde. sağlığın korunması ve geliştirilmesinde
hemşireligin öneminin kavranmasına ve işin yapılabilmesi için
özel bilgi, beceri ve deneyimin gerekliliğine inanılmasına
karşılık, hemşireliğin öğretim veyönetimi, öbür alanlann uzman-
lannın eline bırakılabilmektedir
İşin en ilginç yani, hemşirelik bilim ve sanatında hiçbir tormel
hazırlığı olmayan kişiler, gayet rahatlıkla hemşirelik sorunlarının
çözümünde etkin bir rol oynamak istemekte, hatta meslekte
uzun deneyim ve hazırlığı olan kişilerin karşısında direnebilmek-
tedirler. Bir hukukçuyu. en iyi bir hukukçunun. biröğretmeni öğ-
retmenin, bir hekimi hekimin yetiştireceği, denetleyeceği ve de-
ğeriendireceği doğal karşılanırken, hemşirelik bağımsız olarak.
hemşirelerce yapılamamaktadır. Şüphesiz. bugün tüm meslek-
ler, meslektaşlarını kapsamh bir şekilde eğitmek üzere çeşitli bi-
lim ve sanat alanlarından yararlanmaktadırlar, ama bunun ölçü-
sünün ne olması gerektiğindeki karar, kendilerine aittir.
Hemşirelerin ise, mesleklerinde bağımsız olarak oynamak is-
tedikleri rol için, hakları olduğu halde savaşım vermeleri gerek-
mektedir.Bunedenböyledir.nedenhâlâhemşireliğinyakınişbirli-
ği yaptığı meslekier geçmişteki sağlıksız ve tutarsız alışkanlık-
larını devam ettirmektedirler.
Kanımızca. hemşirelik mesleğinde yanıtı verilmesi en güç
soru şudur. Meslek üyesi kimdir ya da kim değildir? Bunlan yanıt-
layabilmek için daha ayrıntılı sorular sorulmalıdır Hemşirelerin.
öbür hemşirelerle ve sağlık mesleklerinin öbür üyeleri. özellikle
hekimlerle olan ilişkilerinin btçimi nedir? Profesyonel dediğimiz
bir hemşire ile hasta bakımından sorumlu öbür kişiler arasındaki
ayrımı yapan öğe ya da öğeler nedir? Ve bu ayırıcı öğeler acaba
hekimlerce yeterince algılanmakta mıdır? Işte hemşirelik mesle-
ği bu soruiarı şimdi ve gelecekte dikkatle incelemek ve karar ver-
mek durumundadır.
Hemşirelik mesleğinin,toplumdaki öteki mesleklere eş bir sta-
tüye erişmesi. kendi alanı içine giren işlevleri bağımsızca yönet-
mesi. eğitim standartlarını yükseltmesi ile olanaklıdır Öbür mes-
leklerin eğitim ve hizmet düzeylerine çıkmadan. onların patron-
luğundan kurtulmak olanaksızdı r.
Hemşirelik ancak mesleğinin erdemlerine inanmış. bilgili, be-
cerili, kendini devamlı yenilemek ve geliştirmek çabası içinde
olan hemşireler yetiştirerek, gerçek bir meslek statüsüne kavu-
şacaktır.
Bugün artık hemşireyi. sadece emirleri uygulayan. ne yapa-
cağı, nasıl yapacağı ve ne zaman yapacağı dikte ettirilen basit bir
teknisyen olarak kavramak hatalıdır. Hemşireler, bakımla ilgili
kararları öz kendileri vermek istemektedirler Doğru kararların
verilebilmesi için. esaseh bundan doğal ne olabilir. Meslek eğiti-
minde teknik, beceri ve uygulamadan çok. aydın (entelektüel)
kavrayışa önem veren programlara geçiş, bugünün itibarlı mes-
lekleri için kolay olmamıştır. Hemşirelik için de aynı güçlükler
var'dır. Kanımızca üniversiteler düzeyindeki hemşirelik eğitimi-
nin ana amacı. bu tür programlan uygulamak ve desteklemek ol-
malıdır. Bu yoldaki çabalarda ise en büyük görev ve sorumluluk
yine hemşirelere düşmektedir.
Burada23-27 Mart 1992 tarihleri arasında Sağlık Bakanlığı'nca
düzenlenen I. Ulusal Sağlık Kongresinin ülkemiz sağlık sorunu-
na ve dolayısıyla hemşirelik sorunsalına da bir umut getirdiğini
belirtmek isterim. Bu kongrede hemşirelik mesleğine gereken
önemi ve yeri veren Sağlık Bakanlığı na Türk hemşireleri te-
şekkür borçludur.
Insan Hakkı mı, Kadın Hakkı mı?
Türkiye'de resmi sayılara göre halen kadınlann %38'i okur yazar
değil, % 18'iyse hiçbir okul bitirmeksizin kendini okur yazar olarak
tanıtmaktadır. Sivil toplumu bu nüfus yapısı ile gerçekleştirebilir
miyiz?
PROF. DR. NERMİN ABADAN-UNAT Avrupa Konseyi
KadınjErkek Eşitlik Komisyonu Yönetim Kıırulu üyesi
İkıolasılıkmr: L Imyukaıhn rrerkvktenknyuıkısaıln-r crfci'(c/ırı<wı<ı/u<
«Kıı<.nr<îre>oııa.Comefidooü)esi, 1793
Türk toplumunda demokratikleşme ha-
rekelleri çeşitli yönlere doğru gelişukçe
kadın sorununa ilişkin farklı ideolojik ta-
nımlar ortaya çıkmaktadır. Bunlardan ge-
leneksel değerleri ön planda tutan. bu de-
ğerleri dinsel inançlanyla pekiştirenlerin
görüşüne göre kadın biyolojik farkhlığı ne-
deniyle her şeyden önce eş ve anne olmaya
adaydır. dolayısıyla toplumsal konumu
ancak korunmaya muhtaç bir aile bireyi
çerçevesinde ele alınmalıdır. 1982 Türk
Anayasası'na egemen olan görüş budur.
yansımasını da anne ve çocuklann korun-
ması gerekliliğini vurgulayan özel madde-
de bulmaktadır. Esasen 1982 Anayasasf-
nda "kadın" sözcüğü ancak bu maddede
ifadesini bulmaktadır. Konuya ilişkin tar-
tışmalarda bu geleneksel yaklaşımdan
farklı görüşler de ileri sürülmektedir.
Marksist yaklaşım sorunun tamamen sı-
nıfsal çatışmalarda yattığını. yeni düzen
yaratıldıgında cinsler arasındaki eşitliğin
kendiliğinden gerçekleşeceğini iddia et-
mektedir. Sosyalist ülkeierdeki çözülme-
lerden sonra bu görüşün ne kadar aldatıcı
olduğu anlaşılmıştır.
Daha çok liberal görüşe yaslanan başka
bir görüşe göre ise ortada tercih edilecek
özel koruma gerektiren bir hak bulunma-
maktadır. Demokrasinin başbca temel taşı,
insan haklannı en geniş anlamda koru-
maktır. Bu nedenle bir cinse özgü ayn bir
konımaya gerek yoktur. Son yıllann çahş-
malan bu görüşlerin tümünden farkiı bir
yaklaşım gelıştirmiş bulunmaktadır. Nite-
kim 16 Kasım 1988 Avrupa Konseyi'nin
Bakanlar Komitesı'nce kabul edilen
Kadın Erkek Eşitlik Bildirgesi'nin giriş
kısmında, "Kadın- erkek eşitliği. insan
haklannın bir ilkesidir" denildikten sonra
mad.l'de üye devletlerin. "Kadın- erkek
eşitliğini demokrasinin vazgecilrnez koşulu
ve sosyal adaletin emredici hükmü" oldu-
ğunu tanımalan; strateji konusunda ise
"Kadın ve erkeklerin insan haklan ve de-
mokrasinin gereklerini gerçek anlamında
anlamalan için çaba sarf etmeleri gerektiği-
ni" vurgulamaktadır.
Bu belgede saklı duran düşünce şu gö-
rüşte yatmakta: Hareket noktası olarak
kadınlann içinde bulunduklan "fıili du-
rum" alınmaktadır. Durum böyle olunca
gerek Avrupa Konseyi üye devletlerinin
kabul ettiği bildirge. gerekse Birleşmiş Mil-
letler'in hazırlamış olduğu cinsiyete dayalı
her lürlü aynmcıhğa karşı sözleşmenin
yüklediği görev gereği devlet ve sivil toplu-
mun öncelik tanıması aereken husus "ka-
dınlann gerçek durumlannı göz önünde
bulundurmak. onlara izafe edilen cinsiyet
rollerini sorgulamak. eşitliği engelleyen iş-
levsel engelleri ortadan kaldırmak"tır.
Yalnız Türkiye'de değil. günümüz Avrupa
devletlerinin çoğunda kadınlann toplum-
sal konumu hâlâ eşitlikten uzak bulun-
maktadır. Bu hali ile de toplumun detnok-
ratik niteliklerini gölgelemektedir. Dolayı-
sıyla sonul hedef olarak belirlencn "gerçek
eşitliğe" giden yolu tıkayanın nelerden
oluştuğunu bir kez daha gözden geçirme
zorunluluğu vardır.
Cinsel farklılık gözardı edilmemeli
Bu konuyu aynntılı olarak incelemiş
olan Strasbourg Üniversitesi öğretim
üyelerinden Elizabeth G. Sledzievvski'ye
göre çağdaş demokrasi her şeyden önce ev-
rensel bir öğretiden güç almaİctadır. Bu ev-
rensel öğreıi (doktrin) çerçevesinde birey
tamamen soyut anlamda ele alınmaktadır.
"O" karşımıza "yurıtaş" olarak çıkmak-
tadır. Soyut olarak bdirlenen bu "yıirttaş"a,
herhangi bir cinsiyet atfetmemek ise "o"nu,
zihinsel alışkanlık nedeninden ötürü erkek
haklan ile özdfcsleştirmektedir. Böylece ev-
rensel bir yaklaşım bir bakıma demokrasi-
ye karşı kurulmuş bir tuzak haline gelmek-
tedir (1).
Bu tuzağın iki yönü vardır: Biri inkâr (di-
savovval) öbürü reddetmedir. Evrensel de-
mokraside saklı olan inkâr öğesi. insanlığın
iki cinsten oluştuğunu görmeyip toplumsal
varlıklan sadece rasyonel yoîdan algılama
isıeğinde saklıdır. Reddetmc yönü ise bu
soyut süjelerin haklannın kullanımında bir
aynmcılığa tabi olabilme olasılığının gö-
zardı edilmesidir.
Bu iki öğeden ikincisi daha sakıncalıdır.
Zira cınsellikten annmış. evrensel bir insan
hakkı görüşü aslında ideolojik bir kamuf-
lajdır. Dolayısıyla ister çağdaş hümanizm-
den esinlenen soyut bir insan hakkı ya da
İslam felsefesinde görüldüğü üzere sırf
inanç alanına özgü bir insan hakkı tasav-
vunı olsun, ortaya çok önemli bir çelişki
çıkmaktador. Gerçek bir demokrasiye ulaş-
mak istiyorsak evrensellik ilkesi nedeniyle
kendi içinde bir çelişkiye düşen insan hakkı
kavramını şekilci ve soyut kimliğinden
sı>ınp gerçek temeline oturtmahyız. Aksi
takdirde yüzyıllardan beri kamusal ve özel
yaşamın her alanında daima erkeklerden
yana süregelen uygulama ve süreçler "fıili
olarak" erkeklere özgü kalacaktır. Hukuk
alanında belli süjelere tanınan haklar c\ns-
ler arasındaki farkhlığı da kapsamına al-
mak zorundadır. Cinsel kimliğe yer veril-
mesi halinde ise insan haklan ancak erkek
ve kadın hakkı olarak tanımlanabılir. Al-
man Anayasasf nı hazırlayanlar işte bu dü-
şüncelerin etkisiyle yasalar önündeki eşitli-
ği tanımlayan 3. maddenin birinci fıkrasın-
da, "Tüm insanlann yasalar önünfle eşit"
olduğunu belirtlikten sonra ikinci fıkrada,
"Erkek ve kadınlar eşit hak sahibidirler"
hükmünü ekleme zorunluluğunu duymuş-
lardır (2). Bu yoldan da devlete ve demok-
ratik bir toplumda etkin olan tüm örgüt ve
kuruluşlara belli yaptırımlar yüklenmiş
bulunmaktadır. Bu yaptınmlara sırt çevril-
mesi halinde özellikle siyasal temsil alanın-
da kadın ve erkek arasındaki ucurum da-
ralacak yerde genişleyecektir. Gerçek bir
demokrasinin egemen olduğu bir toplum.
sadece sandıklara doğru harekete geçirilip
haklannın kapsamının farkında bile olma-
yan nüfus kitlelerinin varlığı ile yetinemez.
Türkiye'de resmi sayılara göre halen kadın-
lann %38'i okur yazar değil, Vol8'iyse
hiçbir okul bitirmeksizin kendini okur ya-
zar olarak lanıtmaktadır. Sivil toplumu bu
nüfus yapısı ile gerçekleştirebilir miyiz'
Sonuç
Türk siyasal yaşamına ilk olarak kadın
sorunsaflığını nukümet çerçevesinde sok-
muş bulunan DYP-SP koalisyon hüküme-
tinin: kurmaya hazırlamakta olduğu dev let
bakanlığının görev alanı içinde en büyük
önceliği taşıması gereken "kadın eşitliği"
sorununu aile ve çocuklann korunması ile
birlikte ele alma isteği. bu açıdan çok dü-
şündürücüdür. Devlet Bakanı Türkân Ak-
yol'un kadınlann ekonomik ve sosyal ya-
şama etkin olarak katılımlannı gerçekleş-
tirmek üzere döner sermayeli işletmelerle
kadın danışma merkezlerinin kurulması
projeleri kuşkusuz olumlu girişimlerdir.
Ancak bağımsız bir kişiliğe kavuşturulma-
dıkça Türk kadınının bu yeni kurumlar
yardımı ile geleneksel aile kurumu çerçeve-
sinde ailenin erkek bireylerinin parasal ola-
naklannı güçlendinnenin ötesinde loplu-
ma demokratik değer ve kurumlan genişle-
tecek bir katkıda bulunabileceği tartışma
götürür. Beklediğimiz sorumlu makamla-
nn saydamlaşan. özgürleşmeye çalışan bir
Türkiye'de kadının üretici ve yeniden üre-
tici sıfatından başka hangi konuma getiril-
mek istenildiğinin açıklanmasıdır.
Konunun yeterli ölçüde tartışıldığını
söylemek mümkün değil. tersine Türk ulu-
sunun yansına yeni poliıikalar uygulama-
ya çalışan sorumlu dev let kuruluşu. bugü-
ne dek kapalı kapılar arkasında hazırlıklar
yapmayı yeğlemiştir. Acaba bu konular
tartışmayı gerektirmeyecek ölçüde önem-
siz midir?
1. The democratic principle of annual repre-
sentalion - Fony years of Council of Europe acti-
vity. report by Vİs. Elizabeth C. Sledzievvski. Stras-
bourg. Seminar 6-7 1989. Sh.. 17-27
2. U. Echtler L". H. Laufer. Regieren im Verfas-
sunaaslaal München. 1970. Sh. 30
İLAN
CEYHAN SULH HUKUK MAHKEMESI
1983/1097
Davacı Maliye Hazinesi vekili Âv. Sezcan Serikler ile davaklar Meh-
met Boran ve ark. arasındaki tapu iptali, tescil ve meni müd. davası-
mn verilen ara karan gereğince:
Dava konusu Ceyhan ilçesi Doruk köyü hudutlannda kâin 178 parsel
sayılı taşınmazın Hazine adına tescilini talep etmiş ise de açılan da-
vanın reddine karar verilmiş olup ancak davaJılar Kara Ahmet Tok-
mak ile Bekir Zorlu (Bahri Zorlu)'nun yokluğunda karar verilmiş olup
iş bu hüküm özeti davetiye yerine geçmek üzere davalıların ilan tari-
hinden itibaren 8 gün içerisinde karan temyiz etmeleri, etmedikleri
takdirde kesinleştiği hususunun 7201 sayılı kanunun 28. maddesi uya-
nnca ilanen tebliğ olunur. 30.4.1992
Basın: 47507
DARÜŞŞAFAKALILAR
17 mayıs pazar gtyıü okulda sizleri
PLLAV GUNU'ne bekliyoruz.
DARÜŞŞAFAKA CEMİYETİ
İLAN
CEYHAN SULH HUKUK MAHKEMESİ
1988/637
Davacı Maliye Hazinesi vekili Av. Sezcan Serikler ile davalılar Eli-
fe Elmacı ve ark. arasındaki tapu iptali, tescil ve meni müd. davası-
nın verilen karar gereğince:
Dava konusu Ceyhan ilçesi Tumlu köyü hudutlannda kâin bulu-
nan 197 parsel sayılı taşınmazın Hazine vekili Hazine adına tapuya
tescilini talep etmiş ise de açılan davanın reddine karar verilmiş olup
ancak davalılar Ülviye Elmacı ve Emiş Gökaç'ın yokluklannda karar
verilmiş olup iş bu hüküm özeti davetiye yerine geçmek üzere davalı-
ların ilan tarihınden itibaren 8 gün içerisinde karan temyiz etmeleri,
etmedikleri takdirde kesinleştiği hususunun 7201 sayılı kanunun 28'nci
maddesi uyarınca ilanen tebliğ olunur. 30.4.1992
Basın: 47506
520.000.-
HAFTA SONU
Yol, yatak, kahvaltı, öğle akşam yemeği;
Safranbolu, Bartın. Amasra, Tekkecmü,
Kurucaşile, Gideros. Cide, İnebolu na çevre
gezileri: herşey dahil. #
BAYBASÛS TURIZM
(1) 338 86 61 - 338 16 51 / (4) 425 90 82
Osmanağa mah. Nushet Kfcndi M>k 9 .% Kadıköy ' İST.
Seyahııl Accnta.sı İs.letmc Bclgc no. 2149
DİĞE.R TURLAR BURAYA SIĞMADI, ARAY1N!
Istanbul Erkek Lisesi 1942 yılı mezunlarının 50. mezuni-
yet yıldönümleri 04 Haziran 1992 Perşembe günü saat
10.00'da, İstanbul Lisesi'nde kutlanacaktır.
50'nci yıl sertifikalannın verileceği ve birlikte öğle yemeği
yenileceği bugünde bir arada olmak ve mutluluğumuzu
paylaşmak istiyoruz.
İSTANBUL ERKEK LİSELİLER
EĞİTİM VAKPI
PENCERE
Mandela'ya Öfkelenelim mi?
Nobel adını kim bilmez? Sıradan bir kişiye sorsanız bile
kabaca yanıtını verir:
-Dinamiti bulan adam!..
Oysa Alfred Nobel'den çok daha değerli bilim adamları-
nın adlarını sanlarını anımsamayız; çünkü onlar adına
konmuş bir para ödülü ve armağan yok.
Her yıl bütün dünyanın merakını üstüne çeken Nobel
ödülleri 1901 'den bu yana dağıtılıyor. Edebiyat dalında
şimdiye değin seksen dolayında yazar odüllendirildi ama,
benim aklımda iki kişinin adı kalmış: Biri Rus yazarı Boris
Pasternak, öteki Fransız Jean Paul SartreL. Neden? Çün-
kü birincisi ödülünü almadı, ikincisi reddetti.
Kimi zaman ödül verilen kişi, almakla almamak arasın-
da ikirciklenir; ödülü almadığı zaman daha büyük yankılar
yaratacağını da hesaplayabilir.
•
Nelson Mandela, Atatürk Barış Ödülü'nü reddedince, kı-
yamet koptu. Kimtsi bunu Atatürk'e karşı bir tutum diye
yorumladı. Oysa Mandela yönünden yapılan açıklama
böyle bir soru işaretinin yanıtını veriyor; siyahların lideri
"Türkiye'deki insan haklan ihlalleri'n'ı göz önüne alarak
kararını vermiş. Güney Afrika Ulusal Kongresi (ANC) söz-
cüsü Gill Marcus diyor ki:
"Mandela'nın bu tutumu Türkiye'nin kurucusu ve re-
formcu Atatürk'e karşı bir tavır değildir."
Peki, nedir?
Marcus açıklıyor:
"Ülkenizde insan haklannın çiğnendiği konusunda kuş-
kunuz varsa kendinizi Kürt yerine koyun!..''
•
öfke baldan tatlıdır.
Ancak öfkeyi bir yana bırakıp konuya serinkanlı yaklaş-
makta yarar var. Nelson Mandela hayatını Güney Afrika'-
da ayrımcılıkla savaşıma adamış. Atatürk Barış Ödülü'ne
layık görüldüğünde sorar:
-Nedir bu?
Mandela, dünyada olup biten her şeyi bilecek değil ya!..
Çevresinde koskoca örgüt var, danışmanları var; sorup
soruşturacaklar; nenin nesi bu ödül?
Şimdiye kadar kimlere verilmiş?
Ödülü kim veriyor?
Siyah lideri uyarmışlardır:
-Sakınha!...
-Neden?
-Atatürk Barış Ödülü geçen yıl 12 Eylül faşizminin lideri
General Evren'e verilmişti. Bu generalin kurduğu baskı
rejiminde onlarca kişi darağacında sallandırıldı, on binler-
ce kişi suçsuz yere gözaltına alındı, binlerce kişi işkence-
den geçirildi. Türkiye'de insan haklan bugün de çiğneni-
yor. Almanya, Ankara'daki iktidarın Kürtlere yaptığı
zulümler yüzünden Türkiye'ye silah ambargosu uygulu-
yor.
-Demeyin?..
-Soy aynmcılığı yapılan bir ülkeden gelen ödülü aldın
mı, kişiliğine gölge düşer.
•
Biz içeride kendi kendimize gelin güvey olduğumuz için
şimdi Mandela'ya kızabiliriz.
Neye yarar?..
Güney Afrika'dan Türkiye nasıl görünüyor? Almanya bi-
ze nasıl bakıyor? Atatürk Barış Ödülü'nü reddettiği için
Mandela'ya öfkelendik; ama bu ödül Kenan Evren'e veril-
dıği zaman yeterli tepkiyi gösterdik mi?
Bir ödülü değerlendiren üç etken vardır: Birincisi; ödü-
lün niteliği ve amacı. ikinctsi; ödülü kim veriyor? Üçüncü-
sü; ödül kimlere veriliyor? Eğer bu üçboyutözenlegözeti-
lirse, uzun yıllar geçtikten sonra ödül kurumlaşır, değer
kazanır.
Nelson Mandela'nın ödülü reddetmesi üzerine en özlü
açıklamayı değerli Prof. Ekrem Akurgal yapmış:
"Adam tenezzületmemiş; demek biz yanlış yoldayız."
Yaşanan olaydan ders çıkarmalıyız; benim ise üzüntüm
başka "Şu işe Atatürk'ü karıştırmasaydık" diyeceğim;
ama 12 Eylül'ün Atatürk'ü karıştırmadığı iş var mı?
TOPLUMCU MÜZİĞİN YENİ SESİ
Ç1KTI
BİLESİN Kİ!
Bilesin ki İstanbul ta o günden beri direnmektedir.
Kaleler toplara karşı, DEVRİMCİLER faşizme karşı.
Toplara karşı yıkıldı kaleler,
Fakat faşizme karşı yıkılmayacaktır DEVRİMCİLER.
H.KARABULUT
AKBULUT KARDEŞLER
Müzik Üretim ve Kasetçilik
İ.M.Ç. 6 Bl. 6516 - Unkapanı
Tel: 513 32 65 - 526 61 07
Bilgisoyar Pazarı 232 64 26 - 23O 21 «7
brother.
FAX-160
FAX - TELEFON - FOTOKOPİ
BİRARADA
• 1.600.000 TL. x 4
kDV DAHIL
STAR BİLGISAYAR LTD.
247 47 91 -248 94 71
Kocanı.in;ur S<* 106/î Şı;lı - L.E.ınb*j!
Microsoft
Word 5.5
Türkçe !Word 5.5 Türkçe ŞW*...444$
• WorkstationTr....33*«...244J
Works 2.0 Türkçe 360-S... 222 S
• WorkstaıionTr....V»*...144S
Upgrade Word 5.5 Tr230-*... 222 $
Upgrade Word 5.5 In K*«... 244 $
OIOER SRÛKLER >;İN «IATINIZ. Y1İVMASIEMU80ÜUKI
YetuuBa
>iin
terfix
8(1)338 0102-346 85 51
OZEL BORA
SÜRÜCÜ KURSU
82. DÖNEM KAYITLARI
DEVAM EDİYORI
Hatta sonu-Hafta kji ve
Akşam kurslan devam ediyor.
Oershane:
ÛSKÜDAR: 343 67 82-310 92 86
KOZYATAĞI: 362 47 33
TARABYA: 262 08 18
KİRALIK
Devre-Mülk. Bodrum
Torba'da 16-30 Haziran
dönemi kiralıktır.
359 63 63
Marsa Margarin Sanayii
A.Ş.'ye kesmiş olduğumuz
02.04.1992 tarih ve 86835
no.lu faturanın ash
kaybolduğundan hiçbir
hükmü kalmamıştır.
PARE TURİZM A.Ş.
1