Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3AVFA CUMHURİYET 7 NİSAN 1992 SALI
14 GÖRÜŞLER
BURAŞI
TÜRKİYE
hlALUKSAHİN
Ne Kadar Tûrid
B
ayramdan önce çıkan, "Ne Kadar Alman!" başhklı
yazımda, son zamanlarda birdenbire harlayan
Türk-Alman anlaşmazlığının Alman cephesindeki
psikolojik temellerine değinmişlim. Madem ki
çjvaldızı batırdık, iğneyi de ihmal edemeyiz.
Bu gibi sıkışık durumlarda eski alışkanlıklanmızdan bir
tirlü vazgeçmiyoruz. Ömeğin, bir şeyleri anlatmak yerine,
anlaşılmamak daha çok hoşumuza gjdiyor. Adeta anlaşıl-
namaktan çarpık bir zevk alıyoruz. Oysa, şu medya çağın-
ca birtakım şeyleri başkalanna başanyla anlatmayı becere-
rıezsek kendimizi kimseye haklı gösteremeyiz.
Neymiş, Almanlara kızdığımız için öğrenciler Almanca
dbrslerine girmiyorlarmış! Almanca kurslan iptal ediliyor-
rn uş. Tam tersi olmalı aslında: Daha iyi Almanca öğrenip
derdimizi en iyi biçimde anlatabilmeye çalışmahyız.
Daha daha neymiş? Ünlü maratoncumuz Haydar Do-
ğan, Almanlann anlayışsızlığım protesto etmek için Berlin'-
dî yapılacak olan maratona katılmıyormuş. Ne kadar saç-
ma! Asıl yapılacak olan özellikle o maratona katılıp kazan-
rrıaktır. İşte o zaman birilerine ders verilmiş olunur. Acaba
Haydar Doğan, 1936 Olimpiyatlan'nda Jesse Owens'in
100-200 metre yanşlannı kazanarak ırkçı Hitler'i mosmor
ettiğini hiç duymadı mı?
Şu gürüerde Berlin'de finale doğru tek başına ilerleyen bir
Türk atleti çok anlamlı olurdu. Haydar Doğan, daha sonra
kendisine uzanan mikrofonlara istediği mesajı da verebilir-
di.
Şimdi ise onun katılmadığının farkına bile varmayacak-
lar.
• • •
Başkasmı cezalandırayım derken kendimize zarar ver-
mek çok Türk olan özelliklerimizden birisi.
îngiltere'ye sık sık gelip giden bir yakınım anlattı. Ingil-
tere'den geİen her ucakîa birlikte Yeşilköy'de minik bir
skandal yaşanıyormuş. Amerikablann deyimiyle, acemı
kovboylar gibi "kendi ayağımıza kurşun sıkjyor"muşuz.
Olay şu: Biliyorsunuz Ingilteje öteki Avrupa ülkelerine
uyup bize vize uygulamaya başlayınca (ve de hele yeşil ve
kırmızı pasaportlulardan da vize isteyince) biz de misilleme
yaparak İngilizlere vize koymuştuk. Diplomaside karşılıklı-
Iık esas olduğuna göre haklıydık.
Şimdi, İngiltere'den uçak geldiğinde İngılLz uyruklular
ayn bir kuyruğa alınıyormuş. Normal: Bir harç ödeyip vize
aİacaklar. Ancak nedense, onlann kuyruğa alındığı giriş
kapısında memur olmuyormuş. öteki pasaportlular ve
Türkler vizır vıar içeri girerken hiçbir şeyden bilgisi olma-
yan. ama nedense kendilerine kötü muamele edildiğini gö-
ren İngilizler yanm saat bekletiliyormuş. Derken memur
geliyormuş, ama o da ağır aksak makamından... Amaç?
Amaç,, İngilizi bize vize koyduğu için cezalandırmak. Ama
hangi İngilizi? Türkiye'ye iyi niyetlerle gelmiş gariban turist
İngıîizi. Zaran kime acaba?
Ne kadar Türk değil mi?
• • •
Bir başka özelliğimiz de her fırsatta suçu başkalannın
üzerine atmak ve özeleştiri yapmaktan fellik fellik kaçmak-
tır.
Liderlerin terör konusundaki açıkoturumunu dinlediniz
mi? Olaylann arkasında kim olduğu konusu adeta açık art-
tırmaya çıkanlmıştı.
"İsrail ile Amerika var!" .
"Suriye ve Yunanistan!"
"İran ve Ermeniler!"
"Almanlar ve ATçılar"
Mars'tan gelen bir yabana, o açıkoturumu dinlese her-
halde iki sonuca vanrdı: Şu Türklerin işine dışandan kanş-
mak çok kolay olmalı. Ve bunlann herhalde hiç kusurlan
yok!
60-30 YIL ÖNCE CUMHURİYET
1932: İcra ve iflas kanunu
Radium Superfine
TIRAŞ-ajÇMCLAJU '
Her Yerde Anyrnız
Radium Ticarethanesi
Adliye encümeni yeni icra ve
iflas layihasının tctkikine
devam etmektedir. Encümen
mazbata muharriri Kocaeli
mebusu Selahatün Beyle
görüştüm encümenin mesaisi
hakkında bana dedi ki:
'Encümen icra ve iflas layihası
üzerindeki tetkikaünı bir iki
gûne kadar bitirecektir.
Bayram ertesi layihanın
heyeti umumıyedemüzakeresi başlayacaktır. Encümen
tetkikat yaparken muhtelif yerlerden mütalea sormuş.
bankalardan ticaret odalanndan vediğer yerlerden 60'ı
mütecaviz mütaleaname almmışür.
Türktütünleri
Geçen eylül ayında açılan beynelmilel Selanik tütün
sergisinde Tütün İnhisanmızın sigaralan da teşhir
olunmuştur. Y unanıstan'ın bir tütün mıntıkası olmasına
rağmen sigaralanmız harmanlannın iyiliği ve şekillerinin
zerafeti ile dikkati çekmiş ve altın madalya kazanmıştı. Bu
madalya son günlerde sergi mümessili Ahmet Tevfik Beye
gönderilmiştir.
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN
Ta/tklor efo ge-
ÇirikütHtn
SOnra..
BÖCEK TANKLAR!
19A4-'TE BUGÛN, DÖRT TANE ALMAN VtPfS/ *BÖCEK
ELE 6EÇİRİLDİ. İKİNCİ DÛHYA SAVAŞI İÇlMP£, AM-
ZİL£R'İN UZUN SÜKEDİR ÛSTÜhlPE ÇAUŞTtBl
BU GİZÜ SİIAH, İUC KEZ RUSYA CEPHESfN&e
OK7AYA Ç/KMfÇn. ALMANLAR SÖZ KOHUSU TAMK-
LARI ÇİMPİ 'rmC/A'OA^HZIO YAKIHLA&INDA KUL-
LAHtYOZDU."8ÖCEK TANKİAfCtN BAŞARtglZ OLOU-
ĞU Bu SAU>lRt, BAZtLAKtNtN ELE GBÇİ&LMESİY-
LE SONUÇlAUrYOepU.ÖNEMLİ NEPEHİPE, MO-
TDRLARtNlN TEKHİK YET&S£/zJ£/YOf\ 1£METSE
BOYUNPAKİ BU MİHİ T74MCLAZ, 8İR WfJA yAMN
AĞ'RUKmtd PATZAYfCl MAODEYİ 7XŞ/YA£/l/Y€>R
VE UZAtOAN KUAAANPA EDİLEREK PÜÇMAN ÜS-
TZ/Atf" GÖNDEJZİUrORDU..
92 Ormanı ve Düşündürdükleni
Prof. Dr. METİN SÖZEN ÇEKÜL Vakfı Başkanı
Ç
evre sorunlarmın yoğun biçim-
de tartışıldığa son aylarda,
İstanbul'un bu konulardaki
gündeminde 92 ormanı da bir
süredir yer alıyor. Dünyada simge niteli-
ğindeki Boğaziçi'nde, sağlıksız gelişme
ve değişime bir cevap olarak, "ÇE-
KÜL" Çevre ve Kültür.Değerlerini Ko-
ruma ve Tanıtma Vakfı, katkıda bu-
lunan herkesin her yıl büyüdüğünü, ge-
liştiğini göreceğini "92 Ormanı" kam-
panyasını 1 martta başlatmıştı.
O günlerde bu konulardaki dayanış-
mayı güçlendirmek için tüm kişi, kurum
ve kuruluşlan daha yaşanabilir bir çevre
ve ülke için birlikte olmaya cağınyor,
düşüncelerimizişöyleaçıkhyorduk: "Ül-
kemizin özel önemi, bir daha oluşma
olanağı olmayan doğal ve kültürel biri-
kimi bugünlerde, böylesi ortamlarda
ayn bir anlam tasımaktadır. Bu nedenle
"Anadolu kültürü olmadan, dünya kül-
tür tarihi sağbkh ve doğru yazılamaz"
diyoruz. Sürekli soruyoruz, "Biz bu ül-
kenin gerçek sahibi mi, yoksa kötü bir
kiracısı mıyız?"
Bütün bu düşüncelerin ışığında, dağı-
lan dünyamız yeniden örgütlenirken,
konumumuzun önemi hızla artarken,
bu topraklann gerçek kimüğiyle yeni-
den değerlendirilmesi gerekrnektedir.
Doğal ve kültürel varlıklann bilinçsizce
yok olmasına artık dur demeli, bu nok-
tada hepimiz fazla düşünmeden birleş-
meliyiz. Bunun da ötesinde artan nüfus,
dünyanın yeni beklentileri dikkate alın-
dığında kimlikli, kişilikli kuşaklar yetış-
tirmek için var olanı hızla geliştirmemiz
kaçınılmaz olmaktadır.
Arük karar zamarudır. Ülkemizin dü-
nü, bugünü, yannı için hiç zaman geçir-
meden karar vermek zorundayız. Bu ne-
denle tüm gücümüzle, kişisel kaygıla-
nmızı bir yana bırakarak birleşmek zo-
rundayız. Göriinür, somut. doğVu uygu-
lamalarla yanlışın doğruya dönüştüğü-
nü göstermek zorundayız. Yıllardır ül-
kenin her yerinde, tüm olanaksızlıklara
rağmen özverili çaba gösteren kişi, ku-
rum ve kuruluşlan bir araya getirerek
olumlu, kalıcı örnekleri çoğaltmak zo-
rundayız."
Çağnmız umutlanmıan ötesinde
yankı buldu. Orman Bakanbğı'nın Bey-
koz/Kavaak Ağaçlandırma Bölgesi bir
ay boyunca bir anlamda coşkunun, da-
yanışmanın, umut kapılannı aralama-
nın odaklandığı yer haline dönüştü. Sü-
rekli çalan, herkesi birleçmeye çağıran
şarkmın şu iki dizesi hırsla, coşkuyla fı-
dan dikenlerin dillerine dolandı: "Bu-
gün bir tek fıdanla verdiğimiz her emek/
2000'li yıllarda koca bir orman demek."
Gerçekten yıllardır Orman Bakanlığı'-
nın, ülkenin her yerinde özverili çaba-
larla sürdürdüğü dikim cahşmalannın
biraz dışına çıkan bir görünüm 217 hek-
tar alana egemen oldu.
Niçin içinde yaşadığımız
ortamj yaşanmaz kıldıktan
sonra önlem almak aklımıza
geliyor? Niçin somut
doğrulara iş işten geçtikten
sonra ulaşıyoruz." Beykoz
Kavacık Ağaçlandırma
Bölgesi bunun kaçınılmaz bir
öroeği.
Kuşaklar, kuruluşlar arasındaki ya-
pay aynmlar birden anlamını yitirdi.
Devleti yönetenlerie, çevrenin, İstan-
bul'un halkı bir arada olmanın gücünü
gördüler.
Çoğu kez yapamadan duramadığırnız
öne çıkma duygulan biraz olsun ertelen-
di. O bir ara fazlaca unuttuğumuz ço-
cuklanmız, gençlerimiz kendi başlanna
örgütlenerek tam bir ay dikim alanına
egemen oldular.
Geleceğin tutarlı sahipleri olacak-
lannı kanıtladılar. Kendilerine hızla ya-
şanılmaz bir ortam bıraktığımızı yü-
zümüze vurmadılar.
Burada insanı düşündüren, önce yo-
ğun yanlışlık yaparak sonra doğrulan
bulmaya çalışmamız. Niçin içinde yaşa-
dığımız ortamı yaşanmaz kıldıktan son-
ra önlem almak aklımıza geliyor? Niçin
somut doğrulara iş işten geçtikten sonra
ulaşıyoruz.
Beykoz Kavacık Ağaçlandırma Böl-
gesi bunun kaçınılmaz bir örneği. Dü-
nün yoğun ağaçlık bölgesine, bugün
ağaç dikme kampanyası açıyoruz. Bu
alanın bir yanına herkes kendi gücünde
birşeyleryapıyor.
Hemen yanındaki kocamari apart-
manlar ise büyüyecek ağaçlara yann yu-
kanlardan bakacak. Yaşanılan çelişkili,
sağlıksız ortam, burada da tüm boyut-
lanyla her yöne yansıyor. Bu sağlıksız
görünüm, bir bakıma yapılan işin öne-
mini daha açık belgeliyor. Yanlışı doğ-
ruya dönüştürmenin yollanru bulmamız-
da yardımcı oluyor.
Burada ister istemez bir başka özelli-
ğimiz ortaya çıkıyor. Yüreğimiz uzun,
süreklilik isteyen işleri kaldırmıyor. Se-
vimli bir telaş içinde her şey hemen ol-
sun istiyoruz.
Oysa kalıcılık isteyen konular sabır is-
ter, zaman alır, üretilenin geliştirilmesini
gerektirir. Bu nedenle dikilen her fı-
danın her mevsim görülmesini, gelişme-
sinin izlenmesini istiyoruz. Böyîece da-
yanışmaya da süreklilik getirmek istiyo-
ruz.
Umutsuzluklann umuda dönüşmesi-
ni istiyoruz. İstanbul halkı başta olmak
üzere halkımızın yararlanacağı bu ağaç-
landırma alanının çok yönlü değerlen-
dirmelere oianak verecek bir biçimde
düzenlenmesini istiyoruz. Tüm ilgilileri
ve uzmanlan yardıma çağınyoruz. Ge-
lecek yeni yaşam biçimini birlikte tasar-
layalım istiyoruz. Bunlar hep süreklilik
isteyen konular, gösterişli başlangıçlârla
götürülemeyecek, taşınamayacak ko-
nular.
Boğaziçi'nde dün olduğu gibi bugün
de erguvanlar açsın diyerek, kampanya-
nın son günlerinde hep erguvan dikti
İstanbul]ular.
Artık karar zamanı demiştik. "Şimdi-
lik 100.000 Fidan, Doğaya Daha Çok
Borcumuz Var" diyoruz. Diktiğimiz
ağaçlann gölgesinde birlikte olacağımız
günleri görme umuduyla..
FERRUH DOĞAN
BAYRAMPANo
Anayasa Mahkemesi'nin Eşitlik Anlayışı
Av. M. SEZGİN TANRIKULU Diyarbakır Bölge Barosu Genel Sekreteri
A
nayasa Mahkemesi, SHP'nin
iptal istetni üzerine incelemeye
aldığı 3713 sayılı Terörle Mü-
cadele Kanunu ile ilgili çalış-
masını tamamlayarak karar;nı 31.3.
1992 günü açıkladı. Kamuoyunda ilgi
ile beklenen ve iptal istemi içerisinde bu-
lunan TMK'nın geçici 4. maddesini,
TCK'nın 125. maddesini kapsam dışı
tutan hükmünü ise anayasaya uygun
bularak iptal etmedi.
İnsan haklan ile ilgili uluslararası tüm
metinlerde, "yasa önünde eşitlik" ilkesi
temel bir insan hakkı olarak yer almış,
bu doğrultuda da 1982 Anayasası'nın
10. maddesi bu ilkeyi düzenlemiştir.
1982 Anayasası'nın 10. maddesine göre:
"Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi
düşünce, felsefı inanç, din, mezhep ve
benzeri sebeplerle aynm gözetilmeksi-
zin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sı-
nıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organlan ve idare makamlan
bütün işlemlerinde kanun önünde eşit-
lik ilkesine uygun olarak hareket etmek
zorundadırlar."
TMK'nın geçici 1. maddesi, 8 Nisan
1991 gününe kadar işlenmiş suçlar için
sanıklann lehine olan özel şartla salıver-
me hükmünü düzenlemiş, geçici 4. mad-
de ise TCK'nın 125, 146, 404,405,407,
414,416 ve 418. maddelerine giren suç-
lan işleyenlerin bu imkândan yararlana:
mayacaklannı hüküm altına almıştır.
Geçici 4. maddenin, bu yönü ile anaya-
sanın 2. maddesinde ifadesini bulan "hu-
kuk devleti", 10. maddesinde ifadesini
bulan "eşitlik" ilkesine aykın düştüğü
ileri sürülerek iptali talep edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, daha önce gö-
rülmekte olan davalar nedeniyle itiraz
yolu ile önüne gelen üç davada TMK'-
nın geçici 4. maddesinin memur ve ka-
mu görevlilerini öldüren veya öldürme-
ye teşebbüs edenleri kapsam dışı tutan
'a' bendini ve TCK'nın 146,403,414 ve
418/son maddelerindeki suçlan işleyen-
leri kapsam dışı tutan 'b' bendini iptal
eünişti. AYM bu karan ile de geçici 4.
maddenin 'b' bendi ile TCK'nın 404,
405,406,407,416/ilk ve 418/ilk madde-
lerindeki suçlan işleyenlerin kapsam dışı
bırakılmasını anayasaya aykın bularak
iptal etmiştır. Bu durumda kapsam dışı
bırakılan TCK ile ilgili tek hüküm ge-
nellikle PKK'h tûtuklu ve hükümlülere
uygulanan TCK'nın 125. maddesidir.
Anayasa Mahkemesi bu karan ile aynı
konu ile ilgili önceki kararlanna ters
düşmüştür.
Hükümet, Terörle Mücadele
Kanunu'nu kaldırmadığı gibi
Anayasa Mahkemesi'nin
hukuk devleti ve eşitlik
ilkesine tamamen aykırı son •
kararmın da sonımluluğu
altında kalmıştır.
Anayasa Mahkemesi'nin 19.7.1991
günlü, TMK'nın geçici 4. maddesinin
'a' bendini ve 'b' bendinin TCK'nın 146.
maddesiyle ilgili kısmını iptal eden kara-
nnın gerekçesinde, "Cezanın infazı ile
işlenen suçun tümüne bağlı olmaksızın,
suçlunun topluma uyum sağlamasını ve
topluma yeniden kazandınlması amaç-
lanır.
Aynı miktar cezayı alan iki hükümlü-
den birinin, sırf suçunun türü nedeniyle
daha uzun süre ceza çektikten sonra
şartla salıverilmesi, cezalann farklı çek-
tirilmesi sonucunu doğurur ve iki mah-
kûm arasında eşitsizliğe neden olur.
Şartla salıvermede çağdaş eğilim, özgür-
lüğü bağlayıa cezanın yasalarla belirle-
necek bir alt sınınn infaz kurumundan
geçirilmesi koşuluyla, suçlunun kişili-
ğindeki gelişmeleri gözleyerek uygun za-
manın belirlenmesi yönündedir. Bu
yöntemde, işlenen suçun şartla salıver-
me açısından belirleyici bir niteliği yok-
tur.
Böylece, infaz yönünden eşit ve aynı
durumda bulunan mahkûmlar arasında
şartlı salıverme bakımından ayn uygu-
lama, anayasanın 10. maddesinde öngö-
rülen yasa önünde eşitlik ilkesine uygun
düşmemekte ve bu aykınbğın haklı bir
nedeni de bulunmamaktadır.
Anayasa Mahkemesi, TCK'nın 125.
maddesiyle ilgili düzenlemeyi yukanda
aktardığımız önceki kararlanndaki ge-
rekçelere rağmen anayasaya aykın bul-
mayarak iptal etmemiştir. Anayasa
Mahkemesi'nin bu karan ile TCK'nın
125. maddesinden hüküm giyenler,
TMK'nın geçici 1. maddesinin kapsamı
dışında tutularak siyasi konjonktüre uy-
gun, Türk-Kürt hükümlü aynmı kokan
siyasi bir sonuca vanlınıştır.
Anayasa Mahkemesi'nin bu karan
açıklanmadan önce, mahkemeyi aynm-
cıhkla suçlayan çevrelere mahkemenin
aynma olmadığı. önüne gelen davalara
baktığı 146. madde ile ilgili itiraz olduğu
için sadece 146. madde ile ilgili karar
verdiği savunulmuştu.
Asıl ilginç olan, bu maddeyi anayasa-
ya aykın bulup iptalini isteyen zamarun
ana muhalefet partisi SHP'nin şimdi ik-
tidar ortağı, iptal dilekçesini hazırlayan
Sayın Seyfı Oktay'ın da şimdi Adalet
Bakanı olmasıdır. Adalet Bakanı, ken-
disinin adaletsiz bulduğu yasanın uygu-
layıası konumuna düşmüştür.
Aslında koalisyon hükümetinden
beklenen, Anayasa Mahkemesi'nin ka-
rannı beklemeden Terörle Mücadele
Yasası'nı tümden kaldırmasıydı. Ancak
koalisyon hükümeti bunu yapmadığı gi-
bi Anayasa Mahkemesi'nin hukuk dev-
leti ve eşitlik ilkesine tamamen aykın bu
karannın sonımluluğu altında kalmış-
tır.
Türkiye'de demokraük kurum olarak
kabul edilen Anayasa Mahkemesi, bu
karan ile eşitlik ilkesine aykın ve aynm-
cı bir karar vermiş; aynı nitelikteki cü-
rümleri işleyenler arasında aynm yap-
mış ve özellikle şu sıralar daha fazla ihti-
yaç duyduğumuz toplumsal banşa
katkı sağlayacağına, toplumsal banşı
tehlikeye sokan, çelişkileri daha da de-
rinleştiren bir durum yaratmıştır.
DEĞİŞEN
DÜNYA
HUSEYINB4S
Fransa'da Yeni Seçim
F
ransa'da geçen haftalarda yapılan bölgesel ve kan-
tonal seçimler, kamuoyu yoklamalannın tahminle-
ri doğrultusunda ıktidardaki Sosyalist Parti'nin
ağır yenilgjsiyle sonuçlandı.
Yenilgiden Cumhurbaşkanı François Mitterrand'm
önemli ölçüde prestij kaybına uğradığı söylenebilir.
Sosyalist Parti, 22 martta yapılan bölgesel seçimlerde oy-
lann sadece yüzde 18.3'ünü elde ederek, 1971'deki kurulu-
şundan bu yana geçen 21 yıllık tarihinin en büyük oy kaybı-
na uğramıştır.
Seçimlere katılımın yüzde 68.7 gibi son derecede yüksek
bir orana tırmanması ise aksi yöndeki tahminleri doğrula-
madı. Fransız seçmeni, kuşkusuz, katılım yönünde yapılan
yoğun kampanyâlann da etkisiyle son yıllann en büyük ka-
tılımlanndan birini gerçekleştirerek aşın sağın tüm çabala-
nna karşın, politikadan soğumadığını ortaya koydu.
1993'te yapılacak genel seçimlerde "iküdara namzet" ol-
duğu görüntüsü vermeye çalışan Sağ Birlik (Fransa için Bir-
lik) sosyalistlerin kaybettikleri oylan toplamayı başara-
madı. 29 mart kanton seçimlerinde dişe dokunur bazı başa-
nlar kazanmasına karşın 1993 için tek "ikü'dar alternatifî"
konumunu elde ettiği söylenemez.
Seçimlerden en kârlı çıkanlar, "umduğunu" bulamama-
sına karşın, Le Pen'in aşın sağa Milliyetçi Cephesi (FN>
yüzde 13.9 ve "iki başh" YeşiUer de yine toplam yüzde 13.9
oramnda oy sağladılar.
Bir zamanlar yüzde 20'leri zorlayan Fransız Komünist
Partisi ise oylannı 600.000 arttırmasma karşın tek rakamlı
bir oranla (yüzde 8) yetinmek zorunda kaldı.
Katılımın büyük olması, seçime katılan bütün partilerin
oylannı, bir ölçüde arttırmasma yol açtı. Ancak bölge ve
kanton seçimleri, seçimlerin ister solda, ister sağda olsun,
geleneksel partilere "surat astığını" ortaya koymaktadır.
Başka bir deyişle Fransız halkının halihazır durumunu değişti-
recek yeni politikalar, yeni politik davranışter giderek "de-
ğişim" yönündeki beklentileri karşılanmamış, özellikle eko-
nomik ve sosyal alanlardaki beklentilerinden çoğu gerçek-
leşmemiştir.
Sosyalistlerin yenilgisiniri temel nedenleri arasında uzun
Mitterrand döneminin yaşamın hemen her alanında birifte-
rek büyüyen olumsuzluklar yumağının yarattığı "erime"
var. Buna son dönemde sosyalist imajı zedeleyen çeşitli nü-
fuz skandallannın "rüşvet" ya da "yolsuzluklar" paketinin
yarattığı olumsuz etkileri de eklemek gerekir. Ama hezime-
tin asıl nedeni, kanımızca, Cumhurbaşkanı François Mit-
terrand ve Sosyalist Parti iktidannm halkın "beklentilerini"
yaşama geçirecek "değişimi" sağlayamamış olmasıdır.
Uzun bir süredir, sadece büyük fınans çevrelerinin yaran
gözetilerek sürdürülen anti-sosyal "kemer sıkma" poUtika-
lan sosyalistlere duyulan güveni derinlemesine sarsmış ve
Fransız halkı bölge ve kanton seçimlerindeki tavnyla düş
kınklığını en somut biçimiyle ortaya koymuştur.
Sosyalist iktidar, bugün François Mitterrand tarafından
başbakanlığa atanan Pierre Brgovoy'un Ekonomi ve Mali-
ye Bakanlığı döncminde "para politikası", "enflasyon",
"dış ticaret"in iyileştirilmesi gibi konularda başanlı olmuş-
tur. Ne var ki bu, halkın derdine deva olmamıştır. Fransız
fcalkı, Sosyalist iktidann başta ekonomi olmak üzere yaşa-
mın hemen her alanında "sağ" tercihleri benimsemesi karşı-
sında düş kınklığına uğramış, halka vaat ettiklerini unuta-
rak Mitterrand sonrası için birbirlerine giren sosyalistlere
toparlanıp kendilerine gelmeleri için uyanda bulunmuştur.
Cumhurbaşkanı François Mitterrand, bu uyanyı algıla-
mış görünmektedir. Kendisine yakınhğı ile bilinen eski
Ekonomi ve Maliye Bakanı Pierre Brgovoy'u Başbakanlığa
getirmekle 1993 yasama seçimlerine bir yıl zaman kala, so-
runa doğrudan el koymaya ve "Sosyalist Ev'e" yeni bir dü-
zen getirmeye, giderek "değişim" rüzgârlannı yeniden estir-
meye karar vermiştir. Bir yıllık dönemde ekonomik ve sos-
yal planda halkın beklentilerine yanıt verilmesi yeni hü-
kümetin öncelikleri arasında olacakür.
Ama daha da önemlisi, 'sol'un birliğinin sağlanmasıdır.
Sosyalist Parti'nin birinci sekreteri Laurent Fabius "yöriin-
ge düzeltilmesinden". "değişim ihtiyacından", "güvenden",
"çevre sorunlanndan" söz etmektedir. Fransızlann tedirgin
olduklannı, bundan dersler çıkanlması gerektiğini söyle-
mektedir. Seçmenler "sol'un ideallerini değil, pratikteki uy-
gulamalan cezalandırmıştır" demekte, "Başkalanna açık
olduklannı", "onlarla ittifakın" zorunluğu olduğunu ileri
sürmektedir. Fabius'un bu yaklaşımı. sanıyoruz, Başkan
Mitterrand'ın ve Başbakan Pierre Brgovoy'un önümüzdeki
dönemde izleyecekleri politikayı özetlemektedir.
Sosyalist iktidann devamı, sosyalistlerin gerçekten sosya-
list politikalar benimsemelerinden ve 'sol'un birliğini sağla-
mayı başarmalanndan geçmektedir. Çünkü bunu ne za-
man yaptılarsa başanh olmuşlardır.
OKURLARDAN
inşaat ve Makine Teknikerleriyiz
Bızler Meslek Yüksek Okulu
Mezunu İnşaat ve Makine
Teknikerleriyiz. Karayollan
Genel Müdürlüğü taşra
teşkilatlannda 657 sayılı
Devlet Memurlan
Kanunu'na tabi Teknik
Hizmetler Sınıfı Tekniker.
Bakım ve Trafık Teknik
görevlisi" olarak
çahşmaktayız. 13 Eylül 1988
tarih ve 19928 sayılı Resmı
Gazete'de yayımlanan ilanda
biz teknikerlerde aranan
koşullardan birinde 'En az B
gurubu sürücü belgesi almak
tercih sebebi' denilmekteydi.
İşe başlamamızdan kısa bir
süre sonra sürücü belgesi
olmayanlar acilen sürücü
belgesi almalan konusunda
uyanlmışlardır.Buna
ilaveten sürücü belgesi
olmayan ve araç
kullanmayanlann memur
asaletlerinin
onaylanmayacağı hususu da
getirilerek araç sürücülüğü
yapacağımıza dair
taahhütname imzalatılmıştır.
Bakım ve Trafık Teknik
Görevlisi olarak
görevlerimizin birinci veen
önemli maddesinde'Bakım
ve Trafık hizmetleri için
aynlan aracın sürücülüğünü
ve bakımını fıilen yapar"
koşulu getirilmiştir.
Karayollan Genel
Müdürlüğü'nün yaptığı
yanlış uyaulama şudur: 21
Ocak 1991 tarih ve 08
Makine Şube Miidürlüğii
483-0263 sayılı yazı bütün
laşra teşkilatlanna
gönderilmiijiir. Bu yazıda
teknik elemanlara (Bakım ve
Trafık Teknik Görevlüeri
hariç) araç kullanmayı
isteyip istemekdıkleri,
istedikleri takdirdearaçlara
Jcaskosigortası
yaptınlabileceği gibi bir
hüküm getirildiği halde
hiçbir teknik eleman
kullanabileceğini beyan
etmemiştir.
Karayollannda işçi
pozisyonunda çalışan ve
mesleği sadece araç
sürücülüğü olan. taksi, pikap
ve minübüs kullanan araç
sürücüsünün aylık maaşının
yansını bilealamıyoruz.
Görevlerimizin haricinde
şube şefleri tarafından
grayder ve dozer
operatörlerine, atölye
ustalarına ve mutemetlerine
servis sürücülüğü
yaptınhyor. Bu görevleri
yapmak istemeyen
arkadaşlar memur sicil notu
ile tehdit ediliyor. Bakım ve
Trafık Teknik Görevlileri'ne
yapılan bu haksız
uygulamanın bir an önce
giderilmesi, araç
sürücülüğünün isteğe bağlı
olması. araçlann kaskolu
yapılması. ücret
adaletsizliğinin giderilmesi,
araç kullananlara araç
kullanma tazminatı verilmesi
gibi hususlann önemle
uygulamaya geçirilmesi ve
yeni hazırlanacak Memur
Personel Rejimi'nde bu
pozisyonda çalışan
arkadaşlann durumunun da
gözden geçirilmesini istiyor
ve bekliyoruz.
AHMET SO\XU
Tekniker Ankara