27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3AVFA CUMHURİYET 7 NİSAN 1992 SALI 14 GÖRÜŞLER BURAŞI TÜRKİYE hlALUKSAHİN Ne Kadar Tûrid B ayramdan önce çıkan, "Ne Kadar Alman!" başhklı yazımda, son zamanlarda birdenbire harlayan Türk-Alman anlaşmazlığının Alman cephesindeki psikolojik temellerine değinmişlim. Madem ki çjvaldızı batırdık, iğneyi de ihmal edemeyiz. Bu gibi sıkışık durumlarda eski alışkanlıklanmızdan bir tirlü vazgeçmiyoruz. Ömeğin, bir şeyleri anlatmak yerine, anlaşılmamak daha çok hoşumuza gjdiyor. Adeta anlaşıl- namaktan çarpık bir zevk alıyoruz. Oysa, şu medya çağın- ca birtakım şeyleri başkalanna başanyla anlatmayı becere- rıezsek kendimizi kimseye haklı gösteremeyiz. Neymiş, Almanlara kızdığımız için öğrenciler Almanca dbrslerine girmiyorlarmış! Almanca kurslan iptal ediliyor- rn uş. Tam tersi olmalı aslında: Daha iyi Almanca öğrenip derdimizi en iyi biçimde anlatabilmeye çalışmahyız. Daha daha neymiş? Ünlü maratoncumuz Haydar Do- ğan, Almanlann anlayışsızlığım protesto etmek için Berlin'- dî yapılacak olan maratona katılmıyormuş. Ne kadar saç- ma! Asıl yapılacak olan özellikle o maratona katılıp kazan- rrıaktır. İşte o zaman birilerine ders verilmiş olunur. Acaba Haydar Doğan, 1936 Olimpiyatlan'nda Jesse Owens'in 100-200 metre yanşlannı kazanarak ırkçı Hitler'i mosmor ettiğini hiç duymadı mı? Şu gürüerde Berlin'de finale doğru tek başına ilerleyen bir Türk atleti çok anlamlı olurdu. Haydar Doğan, daha sonra kendisine uzanan mikrofonlara istediği mesajı da verebilir- di. Şimdi ise onun katılmadığının farkına bile varmayacak- lar. • • • Başkasmı cezalandırayım derken kendimize zarar ver- mek çok Türk olan özelliklerimizden birisi. îngiltere'ye sık sık gelip giden bir yakınım anlattı. Ingil- tere'den geİen her ucakîa birlikte Yeşilköy'de minik bir skandal yaşanıyormuş. Amerikablann deyimiyle, acemı kovboylar gibi "kendi ayağımıza kurşun sıkjyor"muşuz. Olay şu: Biliyorsunuz Ingilteje öteki Avrupa ülkelerine uyup bize vize uygulamaya başlayınca (ve de hele yeşil ve kırmızı pasaportlulardan da vize isteyince) biz de misilleme yaparak İngilizlere vize koymuştuk. Diplomaside karşılıklı- Iık esas olduğuna göre haklıydık. Şimdi, İngiltere'den uçak geldiğinde İngılLz uyruklular ayn bir kuyruğa alınıyormuş. Normal: Bir harç ödeyip vize aİacaklar. Ancak nedense, onlann kuyruğa alındığı giriş kapısında memur olmuyormuş. öteki pasaportlular ve Türkler vizır vıar içeri girerken hiçbir şeyden bilgisi olma- yan. ama nedense kendilerine kötü muamele edildiğini gö- ren İngilizler yanm saat bekletiliyormuş. Derken memur geliyormuş, ama o da ağır aksak makamından... Amaç? Amaç,, İngilizi bize vize koyduğu için cezalandırmak. Ama hangi İngilizi? Türkiye'ye iyi niyetlerle gelmiş gariban turist İngıîizi. Zaran kime acaba? Ne kadar Türk değil mi? • • • Bir başka özelliğimiz de her fırsatta suçu başkalannın üzerine atmak ve özeleştiri yapmaktan fellik fellik kaçmak- tır. Liderlerin terör konusundaki açıkoturumunu dinlediniz mi? Olaylann arkasında kim olduğu konusu adeta açık art- tırmaya çıkanlmıştı. "İsrail ile Amerika var!" . "Suriye ve Yunanistan!" "İran ve Ermeniler!" "Almanlar ve ATçılar" Mars'tan gelen bir yabana, o açıkoturumu dinlese her- halde iki sonuca vanrdı: Şu Türklerin işine dışandan kanş- mak çok kolay olmalı. Ve bunlann herhalde hiç kusurlan yok! 60-30 YIL ÖNCE CUMHURİYET 1932: İcra ve iflas kanunu Radium Superfine TIRAŞ-ajÇMCLAJU ' Her Yerde Anyrnız Radium Ticarethanesi Adliye encümeni yeni icra ve iflas layihasının tctkikine devam etmektedir. Encümen mazbata muharriri Kocaeli mebusu Selahatün Beyle görüştüm encümenin mesaisi hakkında bana dedi ki: 'Encümen icra ve iflas layihası üzerindeki tetkikaünı bir iki gûne kadar bitirecektir. Bayram ertesi layihanın heyeti umumıyedemüzakeresi başlayacaktır. Encümen tetkikat yaparken muhtelif yerlerden mütalea sormuş. bankalardan ticaret odalanndan vediğer yerlerden 60'ı mütecaviz mütaleaname almmışür. Türktütünleri Geçen eylül ayında açılan beynelmilel Selanik tütün sergisinde Tütün İnhisanmızın sigaralan da teşhir olunmuştur. Y unanıstan'ın bir tütün mıntıkası olmasına rağmen sigaralanmız harmanlannın iyiliği ve şekillerinin zerafeti ile dikkati çekmiş ve altın madalya kazanmıştı. Bu madalya son günlerde sergi mümessili Ahmet Tevfik Beye gönderilmiştir. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN Ta/tklor efo ge- ÇirikütHtn SOnra.. BÖCEK TANKLAR! 19A4-'TE BUGÛN, DÖRT TANE ALMAN VtPfS/ *BÖCEK ELE 6EÇİRİLDİ. İKİNCİ DÛHYA SAVAŞI İÇlMP£, AM- ZİL£R'İN UZUN SÜKEDİR ÛSTÜhlPE ÇAUŞTtBl BU GİZÜ SİIAH, İUC KEZ RUSYA CEPHESfN&e OK7AYA Ç/KMfÇn. ALMANLAR SÖZ KOHUSU TAMK- LARI ÇİMPİ 'rmC/A'OA^HZIO YAKIHLA&INDA KUL- LAHtYOZDU."8ÖCEK TANKİAfCtN BAŞARtglZ OLOU- ĞU Bu SAU>lRt, BAZtLAKtNtN ELE GBÇİ&LMESİY- LE SONUÇlAUrYOepU.ÖNEMLİ NEPEHİPE, MO- TDRLARtNlN TEKHİK YET&S£/zJ£/YOf\ 1£METSE BOYUNPAKİ BU MİHİ T74MCLAZ, 8İR WfJA yAMN AĞ'RUKmtd PATZAYfCl MAODEYİ 7XŞ/YA£/l/Y€>R VE UZAtOAN KUAAANPA EDİLEREK PÜÇMAN ÜS- TZ/Atf" GÖNDEJZİUrORDU.. 92 Ormanı ve Düşündürdükleni Prof. Dr. METİN SÖZEN ÇEKÜL Vakfı Başkanı Ç evre sorunlarmın yoğun biçim- de tartışıldığa son aylarda, İstanbul'un bu konulardaki gündeminde 92 ormanı da bir süredir yer alıyor. Dünyada simge niteli- ğindeki Boğaziçi'nde, sağlıksız gelişme ve değişime bir cevap olarak, "ÇE- KÜL" Çevre ve Kültür.Değerlerini Ko- ruma ve Tanıtma Vakfı, katkıda bu- lunan herkesin her yıl büyüdüğünü, ge- liştiğini göreceğini "92 Ormanı" kam- panyasını 1 martta başlatmıştı. O günlerde bu konulardaki dayanış- mayı güçlendirmek için tüm kişi, kurum ve kuruluşlan daha yaşanabilir bir çevre ve ülke için birlikte olmaya cağınyor, düşüncelerimizişöyleaçıkhyorduk: "Ül- kemizin özel önemi, bir daha oluşma olanağı olmayan doğal ve kültürel biri- kimi bugünlerde, böylesi ortamlarda ayn bir anlam tasımaktadır. Bu nedenle "Anadolu kültürü olmadan, dünya kül- tür tarihi sağbkh ve doğru yazılamaz" diyoruz. Sürekli soruyoruz, "Biz bu ül- kenin gerçek sahibi mi, yoksa kötü bir kiracısı mıyız?" Bütün bu düşüncelerin ışığında, dağı- lan dünyamız yeniden örgütlenirken, konumumuzun önemi hızla artarken, bu topraklann gerçek kimüğiyle yeni- den değerlendirilmesi gerekrnektedir. Doğal ve kültürel varlıklann bilinçsizce yok olmasına artık dur demeli, bu nok- tada hepimiz fazla düşünmeden birleş- meliyiz. Bunun da ötesinde artan nüfus, dünyanın yeni beklentileri dikkate alın- dığında kimlikli, kişilikli kuşaklar yetış- tirmek için var olanı hızla geliştirmemiz kaçınılmaz olmaktadır. Arük karar zamarudır. Ülkemizin dü- nü, bugünü, yannı için hiç zaman geçir- meden karar vermek zorundayız. Bu ne- denle tüm gücümüzle, kişisel kaygıla- nmızı bir yana bırakarak birleşmek zo- rundayız. Göriinür, somut. doğVu uygu- lamalarla yanlışın doğruya dönüştüğü- nü göstermek zorundayız. Yıllardır ül- kenin her yerinde, tüm olanaksızlıklara rağmen özverili çaba gösteren kişi, ku- rum ve kuruluşlan bir araya getirerek olumlu, kalıcı örnekleri çoğaltmak zo- rundayız." Çağnmız umutlanmıan ötesinde yankı buldu. Orman Bakanbğı'nın Bey- koz/Kavaak Ağaçlandırma Bölgesi bir ay boyunca bir anlamda coşkunun, da- yanışmanın, umut kapılannı aralama- nın odaklandığı yer haline dönüştü. Sü- rekli çalan, herkesi birleçmeye çağıran şarkmın şu iki dizesi hırsla, coşkuyla fı- dan dikenlerin dillerine dolandı: "Bu- gün bir tek fıdanla verdiğimiz her emek/ 2000'li yıllarda koca bir orman demek." Gerçekten yıllardır Orman Bakanlığı'- nın, ülkenin her yerinde özverili çaba- larla sürdürdüğü dikim cahşmalannın biraz dışına çıkan bir görünüm 217 hek- tar alana egemen oldu. Niçin içinde yaşadığımız ortamj yaşanmaz kıldıktan sonra önlem almak aklımıza geliyor? Niçin somut doğrulara iş işten geçtikten sonra ulaşıyoruz." Beykoz Kavacık Ağaçlandırma Bölgesi bunun kaçınılmaz bir öroeği. Kuşaklar, kuruluşlar arasındaki ya- pay aynmlar birden anlamını yitirdi. Devleti yönetenlerie, çevrenin, İstan- bul'un halkı bir arada olmanın gücünü gördüler. Çoğu kez yapamadan duramadığırnız öne çıkma duygulan biraz olsun ertelen- di. O bir ara fazlaca unuttuğumuz ço- cuklanmız, gençlerimiz kendi başlanna örgütlenerek tam bir ay dikim alanına egemen oldular. Geleceğin tutarlı sahipleri olacak- lannı kanıtladılar. Kendilerine hızla ya- şanılmaz bir ortam bıraktığımızı yü- zümüze vurmadılar. Burada insanı düşündüren, önce yo- ğun yanlışlık yaparak sonra doğrulan bulmaya çalışmamız. Niçin içinde yaşa- dığımız ortamı yaşanmaz kıldıktan son- ra önlem almak aklımıza geliyor? Niçin somut doğrulara iş işten geçtikten sonra ulaşıyoruz. Beykoz Kavacık Ağaçlandırma Böl- gesi bunun kaçınılmaz bir örneği. Dü- nün yoğun ağaçlık bölgesine, bugün ağaç dikme kampanyası açıyoruz. Bu alanın bir yanına herkes kendi gücünde birşeyleryapıyor. Hemen yanındaki kocamari apart- manlar ise büyüyecek ağaçlara yann yu- kanlardan bakacak. Yaşanılan çelişkili, sağlıksız ortam, burada da tüm boyut- lanyla her yöne yansıyor. Bu sağlıksız görünüm, bir bakıma yapılan işin öne- mini daha açık belgeliyor. Yanlışı doğ- ruya dönüştürmenin yollanru bulmamız- da yardımcı oluyor. Burada ister istemez bir başka özelli- ğimiz ortaya çıkıyor. Yüreğimiz uzun, süreklilik isteyen işleri kaldırmıyor. Se- vimli bir telaş içinde her şey hemen ol- sun istiyoruz. Oysa kalıcılık isteyen konular sabır is- ter, zaman alır, üretilenin geliştirilmesini gerektirir. Bu nedenle dikilen her fı- danın her mevsim görülmesini, gelişme- sinin izlenmesini istiyoruz. Böyîece da- yanışmaya da süreklilik getirmek istiyo- ruz. Umutsuzluklann umuda dönüşmesi- ni istiyoruz. İstanbul halkı başta olmak üzere halkımızın yararlanacağı bu ağaç- landırma alanının çok yönlü değerlen- dirmelere oianak verecek bir biçimde düzenlenmesini istiyoruz. Tüm ilgilileri ve uzmanlan yardıma çağınyoruz. Ge- lecek yeni yaşam biçimini birlikte tasar- layalım istiyoruz. Bunlar hep süreklilik isteyen konular, gösterişli başlangıçlârla götürülemeyecek, taşınamayacak ko- nular. Boğaziçi'nde dün olduğu gibi bugün de erguvanlar açsın diyerek, kampanya- nın son günlerinde hep erguvan dikti İstanbul]ular. Artık karar zamanı demiştik. "Şimdi- lik 100.000 Fidan, Doğaya Daha Çok Borcumuz Var" diyoruz. Diktiğimiz ağaçlann gölgesinde birlikte olacağımız günleri görme umuduyla.. FERRUH DOĞAN BAYRAMPANo Anayasa Mahkemesi'nin Eşitlik Anlayışı Av. M. SEZGİN TANRIKULU Diyarbakır Bölge Barosu Genel Sekreteri A nayasa Mahkemesi, SHP'nin iptal istetni üzerine incelemeye aldığı 3713 sayılı Terörle Mü- cadele Kanunu ile ilgili çalış- masını tamamlayarak karar;nı 31.3. 1992 günü açıkladı. Kamuoyunda ilgi ile beklenen ve iptal istemi içerisinde bu- lunan TMK'nın geçici 4. maddesini, TCK'nın 125. maddesini kapsam dışı tutan hükmünü ise anayasaya uygun bularak iptal etmedi. İnsan haklan ile ilgili uluslararası tüm metinlerde, "yasa önünde eşitlik" ilkesi temel bir insan hakkı olarak yer almış, bu doğrultuda da 1982 Anayasası'nın 10. maddesi bu ilkeyi düzenlemiştir. 1982 Anayasası'nın 10. maddesine göre: "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefı inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle aynm gözetilmeksi- zin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sı- nıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organlan ve idare makamlan bütün işlemlerinde kanun önünde eşit- lik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar." TMK'nın geçici 1. maddesi, 8 Nisan 1991 gününe kadar işlenmiş suçlar için sanıklann lehine olan özel şartla salıver- me hükmünü düzenlemiş, geçici 4. mad- de ise TCK'nın 125, 146, 404,405,407, 414,416 ve 418. maddelerine giren suç- lan işleyenlerin bu imkândan yararlana: mayacaklannı hüküm altına almıştır. Geçici 4. maddenin, bu yönü ile anaya- sanın 2. maddesinde ifadesini bulan "hu- kuk devleti", 10. maddesinde ifadesini bulan "eşitlik" ilkesine aykın düştüğü ileri sürülerek iptali talep edilmiştir. Anayasa Mahkemesi, daha önce gö- rülmekte olan davalar nedeniyle itiraz yolu ile önüne gelen üç davada TMK'- nın geçici 4. maddesinin memur ve ka- mu görevlilerini öldüren veya öldürme- ye teşebbüs edenleri kapsam dışı tutan 'a' bendini ve TCK'nın 146,403,414 ve 418/son maddelerindeki suçlan işleyen- leri kapsam dışı tutan 'b' bendini iptal eünişti. AYM bu karan ile de geçici 4. maddenin 'b' bendi ile TCK'nın 404, 405,406,407,416/ilk ve 418/ilk madde- lerindeki suçlan işleyenlerin kapsam dışı bırakılmasını anayasaya aykın bularak iptal etmiştır. Bu durumda kapsam dışı bırakılan TCK ile ilgili tek hüküm ge- nellikle PKK'h tûtuklu ve hükümlülere uygulanan TCK'nın 125. maddesidir. Anayasa Mahkemesi bu karan ile aynı konu ile ilgili önceki kararlanna ters düşmüştür. Hükümet, Terörle Mücadele Kanunu'nu kaldırmadığı gibi Anayasa Mahkemesi'nin hukuk devleti ve eşitlik ilkesine tamamen aykırı son • kararmın da sonımluluğu altında kalmıştır. Anayasa Mahkemesi'nin 19.7.1991 günlü, TMK'nın geçici 4. maddesinin 'a' bendini ve 'b' bendinin TCK'nın 146. maddesiyle ilgili kısmını iptal eden kara- nnın gerekçesinde, "Cezanın infazı ile işlenen suçun tümüne bağlı olmaksızın, suçlunun topluma uyum sağlamasını ve topluma yeniden kazandınlması amaç- lanır. Aynı miktar cezayı alan iki hükümlü- den birinin, sırf suçunun türü nedeniyle daha uzun süre ceza çektikten sonra şartla salıverilmesi, cezalann farklı çek- tirilmesi sonucunu doğurur ve iki mah- kûm arasında eşitsizliğe neden olur. Şartla salıvermede çağdaş eğilim, özgür- lüğü bağlayıa cezanın yasalarla belirle- necek bir alt sınınn infaz kurumundan geçirilmesi koşuluyla, suçlunun kişili- ğindeki gelişmeleri gözleyerek uygun za- manın belirlenmesi yönündedir. Bu yöntemde, işlenen suçun şartla salıver- me açısından belirleyici bir niteliği yok- tur. Böylece, infaz yönünden eşit ve aynı durumda bulunan mahkûmlar arasında şartlı salıverme bakımından ayn uygu- lama, anayasanın 10. maddesinde öngö- rülen yasa önünde eşitlik ilkesine uygun düşmemekte ve bu aykınbğın haklı bir nedeni de bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesi, TCK'nın 125. maddesiyle ilgili düzenlemeyi yukanda aktardığımız önceki kararlanndaki ge- rekçelere rağmen anayasaya aykın bul- mayarak iptal etmemiştir. Anayasa Mahkemesi'nin bu karan ile TCK'nın 125. maddesinden hüküm giyenler, TMK'nın geçici 1. maddesinin kapsamı dışında tutularak siyasi konjonktüre uy- gun, Türk-Kürt hükümlü aynmı kokan siyasi bir sonuca vanlınıştır. Anayasa Mahkemesi'nin bu karan açıklanmadan önce, mahkemeyi aynm- cıhkla suçlayan çevrelere mahkemenin aynma olmadığı. önüne gelen davalara baktığı 146. madde ile ilgili itiraz olduğu için sadece 146. madde ile ilgili karar verdiği savunulmuştu. Asıl ilginç olan, bu maddeyi anayasa- ya aykın bulup iptalini isteyen zamarun ana muhalefet partisi SHP'nin şimdi ik- tidar ortağı, iptal dilekçesini hazırlayan Sayın Seyfı Oktay'ın da şimdi Adalet Bakanı olmasıdır. Adalet Bakanı, ken- disinin adaletsiz bulduğu yasanın uygu- layıası konumuna düşmüştür. Aslında koalisyon hükümetinden beklenen, Anayasa Mahkemesi'nin ka- rannı beklemeden Terörle Mücadele Yasası'nı tümden kaldırmasıydı. Ancak koalisyon hükümeti bunu yapmadığı gi- bi Anayasa Mahkemesi'nin hukuk dev- leti ve eşitlik ilkesine tamamen aykın bu karannın sonımluluğu altında kalmış- tır. Türkiye'de demokraük kurum olarak kabul edilen Anayasa Mahkemesi, bu karan ile eşitlik ilkesine aykın ve aynm- cı bir karar vermiş; aynı nitelikteki cü- rümleri işleyenler arasında aynm yap- mış ve özellikle şu sıralar daha fazla ihti- yaç duyduğumuz toplumsal banşa katkı sağlayacağına, toplumsal banşı tehlikeye sokan, çelişkileri daha da de- rinleştiren bir durum yaratmıştır. DEĞİŞEN DÜNYA HUSEYINB4S Fransa'da Yeni Seçim F ransa'da geçen haftalarda yapılan bölgesel ve kan- tonal seçimler, kamuoyu yoklamalannın tahminle- ri doğrultusunda ıktidardaki Sosyalist Parti'nin ağır yenilgjsiyle sonuçlandı. Yenilgiden Cumhurbaşkanı François Mitterrand'm önemli ölçüde prestij kaybına uğradığı söylenebilir. Sosyalist Parti, 22 martta yapılan bölgesel seçimlerde oy- lann sadece yüzde 18.3'ünü elde ederek, 1971'deki kurulu- şundan bu yana geçen 21 yıllık tarihinin en büyük oy kaybı- na uğramıştır. Seçimlere katılımın yüzde 68.7 gibi son derecede yüksek bir orana tırmanması ise aksi yöndeki tahminleri doğrula- madı. Fransız seçmeni, kuşkusuz, katılım yönünde yapılan yoğun kampanyâlann da etkisiyle son yıllann en büyük ka- tılımlanndan birini gerçekleştirerek aşın sağın tüm çabala- nna karşın, politikadan soğumadığını ortaya koydu. 1993'te yapılacak genel seçimlerde "iküdara namzet" ol- duğu görüntüsü vermeye çalışan Sağ Birlik (Fransa için Bir- lik) sosyalistlerin kaybettikleri oylan toplamayı başara- madı. 29 mart kanton seçimlerinde dişe dokunur bazı başa- nlar kazanmasına karşın 1993 için tek "ikü'dar alternatifî" konumunu elde ettiği söylenemez. Seçimlerden en kârlı çıkanlar, "umduğunu" bulamama- sına karşın, Le Pen'in aşın sağa Milliyetçi Cephesi (FN> yüzde 13.9 ve "iki başh" YeşiUer de yine toplam yüzde 13.9 oramnda oy sağladılar. Bir zamanlar yüzde 20'leri zorlayan Fransız Komünist Partisi ise oylannı 600.000 arttırmasma karşın tek rakamlı bir oranla (yüzde 8) yetinmek zorunda kaldı. Katılımın büyük olması, seçime katılan bütün partilerin oylannı, bir ölçüde arttırmasma yol açtı. Ancak bölge ve kanton seçimleri, seçimlerin ister solda, ister sağda olsun, geleneksel partilere "surat astığını" ortaya koymaktadır. Başka bir deyişle Fransız halkının halihazır durumunu değişti- recek yeni politikalar, yeni politik davranışter giderek "de- ğişim" yönündeki beklentileri karşılanmamış, özellikle eko- nomik ve sosyal alanlardaki beklentilerinden çoğu gerçek- leşmemiştir. Sosyalistlerin yenilgisiniri temel nedenleri arasında uzun Mitterrand döneminin yaşamın hemen her alanında birifte- rek büyüyen olumsuzluklar yumağının yarattığı "erime" var. Buna son dönemde sosyalist imajı zedeleyen çeşitli nü- fuz skandallannın "rüşvet" ya da "yolsuzluklar" paketinin yarattığı olumsuz etkileri de eklemek gerekir. Ama hezime- tin asıl nedeni, kanımızca, Cumhurbaşkanı François Mit- terrand ve Sosyalist Parti iktidannm halkın "beklentilerini" yaşama geçirecek "değişimi" sağlayamamış olmasıdır. Uzun bir süredir, sadece büyük fınans çevrelerinin yaran gözetilerek sürdürülen anti-sosyal "kemer sıkma" poUtika- lan sosyalistlere duyulan güveni derinlemesine sarsmış ve Fransız halkı bölge ve kanton seçimlerindeki tavnyla düş kınklığını en somut biçimiyle ortaya koymuştur. Sosyalist iktidar, bugün François Mitterrand tarafından başbakanlığa atanan Pierre Brgovoy'un Ekonomi ve Mali- ye Bakanlığı döncminde "para politikası", "enflasyon", "dış ticaret"in iyileştirilmesi gibi konularda başanlı olmuş- tur. Ne var ki bu, halkın derdine deva olmamıştır. Fransız fcalkı, Sosyalist iktidann başta ekonomi olmak üzere yaşa- mın hemen her alanında "sağ" tercihleri benimsemesi karşı- sında düş kınklığına uğramış, halka vaat ettiklerini unuta- rak Mitterrand sonrası için birbirlerine giren sosyalistlere toparlanıp kendilerine gelmeleri için uyanda bulunmuştur. Cumhurbaşkanı François Mitterrand, bu uyanyı algıla- mış görünmektedir. Kendisine yakınhğı ile bilinen eski Ekonomi ve Maliye Bakanı Pierre Brgovoy'u Başbakanlığa getirmekle 1993 yasama seçimlerine bir yıl zaman kala, so- runa doğrudan el koymaya ve "Sosyalist Ev'e" yeni bir dü- zen getirmeye, giderek "değişim" rüzgârlannı yeniden estir- meye karar vermiştir. Bir yıllık dönemde ekonomik ve sos- yal planda halkın beklentilerine yanıt verilmesi yeni hü- kümetin öncelikleri arasında olacakür. Ama daha da önemlisi, 'sol'un birliğinin sağlanmasıdır. Sosyalist Parti'nin birinci sekreteri Laurent Fabius "yöriin- ge düzeltilmesinden". "değişim ihtiyacından", "güvenden", "çevre sorunlanndan" söz etmektedir. Fransızlann tedirgin olduklannı, bundan dersler çıkanlması gerektiğini söyle- mektedir. Seçmenler "sol'un ideallerini değil, pratikteki uy- gulamalan cezalandırmıştır" demekte, "Başkalanna açık olduklannı", "onlarla ittifakın" zorunluğu olduğunu ileri sürmektedir. Fabius'un bu yaklaşımı. sanıyoruz, Başkan Mitterrand'ın ve Başbakan Pierre Brgovoy'un önümüzdeki dönemde izleyecekleri politikayı özetlemektedir. Sosyalist iktidann devamı, sosyalistlerin gerçekten sosya- list politikalar benimsemelerinden ve 'sol'un birliğini sağla- mayı başarmalanndan geçmektedir. Çünkü bunu ne za- man yaptılarsa başanh olmuşlardır. OKURLARDAN inşaat ve Makine Teknikerleriyiz Bızler Meslek Yüksek Okulu Mezunu İnşaat ve Makine Teknikerleriyiz. Karayollan Genel Müdürlüğü taşra teşkilatlannda 657 sayılı Devlet Memurlan Kanunu'na tabi Teknik Hizmetler Sınıfı Tekniker. Bakım ve Trafık Teknik görevlisi" olarak çahşmaktayız. 13 Eylül 1988 tarih ve 19928 sayılı Resmı Gazete'de yayımlanan ilanda biz teknikerlerde aranan koşullardan birinde 'En az B gurubu sürücü belgesi almak tercih sebebi' denilmekteydi. İşe başlamamızdan kısa bir süre sonra sürücü belgesi olmayanlar acilen sürücü belgesi almalan konusunda uyanlmışlardır.Buna ilaveten sürücü belgesi olmayan ve araç kullanmayanlann memur asaletlerinin onaylanmayacağı hususu da getirilerek araç sürücülüğü yapacağımıza dair taahhütname imzalatılmıştır. Bakım ve Trafık Teknik Görevlisi olarak görevlerimizin birinci veen önemli maddesinde'Bakım ve Trafık hizmetleri için aynlan aracın sürücülüğünü ve bakımını fıilen yapar" koşulu getirilmiştir. Karayollan Genel Müdürlüğü'nün yaptığı yanlış uyaulama şudur: 21 Ocak 1991 tarih ve 08 Makine Şube Miidürlüğii 483-0263 sayılı yazı bütün laşra teşkilatlanna gönderilmiijiir. Bu yazıda teknik elemanlara (Bakım ve Trafık Teknik Görevlüeri hariç) araç kullanmayı isteyip istemekdıkleri, istedikleri takdirdearaçlara Jcaskosigortası yaptınlabileceği gibi bir hüküm getirildiği halde hiçbir teknik eleman kullanabileceğini beyan etmemiştir. Karayollannda işçi pozisyonunda çalışan ve mesleği sadece araç sürücülüğü olan. taksi, pikap ve minübüs kullanan araç sürücüsünün aylık maaşının yansını bilealamıyoruz. Görevlerimizin haricinde şube şefleri tarafından grayder ve dozer operatörlerine, atölye ustalarına ve mutemetlerine servis sürücülüğü yaptınhyor. Bu görevleri yapmak istemeyen arkadaşlar memur sicil notu ile tehdit ediliyor. Bakım ve Trafık Teknik Görevlileri'ne yapılan bu haksız uygulamanın bir an önce giderilmesi, araç sürücülüğünün isteğe bağlı olması. araçlann kaskolu yapılması. ücret adaletsizliğinin giderilmesi, araç kullananlara araç kullanma tazminatı verilmesi gibi hususlann önemle uygulamaya geçirilmesi ve yeni hazırlanacak Memur Personel Rejimi'nde bu pozisyonda çalışan arkadaşlann durumunun da gözden geçirilmesini istiyor ve bekliyoruz. AHMET SO\XU Tekniker Ankara
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle