15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 NİSAN1992 PERŞEMBE 14 GORUŞLER BURAŞI TÜRKİYE HALUKSAHİN Gazete Nedir? U zun yıllar bu gazeteye hizmet etmiş olan Cevat Fehmi Başkut, Gazetecilik Dersleri adlı "öncü" kitabının iîk cümlesinde sorar: "Gazete nedir?" Sonra bu soruya cevap vermenin zorluklannı sayıp dö- ker. Gazete o kadar çok şeydir ki, tek bir tanımla yetinmek mümkün değildir. Kimin neteden baktığına bağlıdır gaze- tenin ne olduğu: "Onun korkunç düşmanlan vardır, kalabahk dostlan vardır. onu yanlış ve doğru tanıyanlar vardır. Onu anla- mamazlıktan gelenler, ona kendi İcafalanndaki manayı ver- mek isteyenler mevcuttur." Örneğin, gazeteye salt bir ticaret aracı olarak bakanlar için gazete "Aynı gün satılması gereken, böyle olursa 100 kilosu 75 frank tutan, ertesi güne kalırsa 6 franga düşen bir maP'dır. Buna karşılık. Thomas Jefferson'a göre gazete demok- ratik toplumun temel direğidir: 'Bana gazetesiz hükümeti mi, yoksa hükümetsiz gazeteyi mi seçtiğimi soracak olsalar, hiç çekinmeden ikincisini seçerdim," der. Lenin gazetenin "kollektif bir örgütleyici ve kışkırtıcı" olarak bir propaganda silahı olduğuna inanır. Yüzyılımızın büyük gazete patronlanndan birisi aşağı yukan şöyle der: "Gazete, maatbaamda para basma özgür- lüğüdür." Francis VVilliams'a göre "Çağın barometresidir gazete." Ve Arthur Miller'ın özlü cümlesi: "Gazete bir ulusun kendi kendisiyle konuşmasıdır." • * • Gazetenin çeşitli tanımlan var. Çünkü gazete var, gazete var. Genelleme yapmak çok zor. Gazeteler için genelgeçer yargılara varmak tehlikeli. Ama şunu söyleyebiliriz: Bazj gazeteler ulusal bilincin can daman haline gelir, onu besler, canh tutarlar. Bu damar tıkanır ya da ölürse, toplumsal bilincin de bir tarafına inme inmiş gibi olur. Fransa'da Le Monde, Amerika'da New York Times, Mısır'da El Ahram, İngiltere'de The Times böyle gazeteier- dir. Hemen her hatın sayılır kültürün böyle bir ya da bir kaç gazetesi vardır. Bu türden gazeteler bunalıma girince, tıpkı ulusun tarih müzesinde yangın çıkmış, en önemli kulesi yana yatmış, ya da en görkemli tapınağının kubbesi çatlamış gibi tepki gös- terilir. O ulusa ait olmanın, o kültürü paylaşmanın kıvancını tanıyan herkes, biraz da kendisinin saydığı o ulu- sal kurumun nasıl kurtanlacağını düşünmeye, tartışmaya başlar. "Acaba ben ne yapabilirim?" diye düşünür. Fransa'da Le Monde sıkıntıya düşünce öyle olmadı mı? Oldu ve Le Monde kurtuldu. Şimdi de Cumhuriyet için öyle oluyor. Cumhuriyet de kurtulacak. • • * Cumhuriyet gibi gazeteler bir kaç yılda ortaya çıkmıyor. Kuşaktan kuşağa geçe geçe pişiyor, olgûnlaşiyor, kurum- laşıyor. Her zaman her yerde haklı olmasalar da, o kadar çok yerde o kadar çok kez haklı çıkıyorlar ki, bir güven biri- kimi oluşuyor çevrelerinde. "Inandıncılık" en büyük ser- mayeleri haline geliyor. Güncel parasal sıkıntılar içinde bulunan Cumhuriyet'in bu sermaye açısından hiç bir sıkıntısı olmadığını sevinerek her gün görüyorum. Cumhuriyet'i şu ya da bu nedenle oku- mayanlar bile "Cumhuriyet yazmışsa doğrudur," yargısını paylaşmaya devam ediyorlar. Cumhuriyet inancı hâlâ sağ- lam. Ülkemizin ve dünyanın bu kadar karmaşık olduğu bir dönemde böylesine nirengi noktalannın varlığı yaşamsal bir önem taşıyor. Farklı kesimlerden bir çok kişinin bu yargıda birleştiğini görmek yalnızca Cumhuriyet'in değil Türkiye Cumhuriye- ti'nin geleceği konusunda da iyi şeyler düşünmek isteyenle- re umut veriyor. 60-30 YIL ÖNCE CUMHURİYET 1932: Dün Paris'le konuştukî Evvelki günden itibaren mükâlemeye küşat edilen bu hattın bazı kısımlarında arıza olduğundan görüşmek mümkün olamamıştı. Dün öğleden sonra tstanbul ile Sofya arasındaki arıza bertaraf edildiği cihetle matbaamızdan Paris'le konuşmağa muvaffak olduk. Bükreş santralı vasıtasile Paris santralını bulduk ve Paris sefaretanemizin numarasını öğrenerek (Pesey 39,50) numarayı istedik. Ancak, Paris'le Istanbul arasındaki mütevassıt merkezler mükâJeme cereyanını müsavi kuvvette teşdit edemedikleri için ses pek zayıf geliyordu. Paris sefaretanemizden cevap alabilmek için beş on dakika bekledik. Nihayet sefaretane memurlanndan, ismini anlıyamadığımız bir zatla karşılaştık. Fakat sesler çok derinden geldiği için anlasmak çok müşkül oluyordu. Yalnız, sefırimiz Münir Beyin sefaretanede olmadığını öğrenebildik. Bugünkü vaziyete göre Paris'le mükâleme imkânı çok müşküldür. Mütevassıt merkezlerin muhabere cereyanlan teşdit edilmedikçe muhaberatın sıhhat ve sühuletle icrası kabil olamıyacaktır. Maamafîh bu mahzurların izaie edilerek Paris telefon hattının da intizama gireceği şüphesiz addedilmektedir. TARIHTE BUGUN MUMTAZARIKAN S) AHMEf V£FİKMSA'NINDEĞERl tesfpe BUGÜM üvtu PEVLETAOAM/ AHMET I/F- fİK PA$A ÖLMÜŞrÜ. fYİ BİR ÖĞBENİM GÖKDÜK- SOUBA, Ü / İ fŞ, ç ( ) £ - L / * : VE VALiLtte Gt'Sf ÇOK ÖM£MCİ PEVLETGÖ/S£t/L£R(HC>E BULUAİ- MUŞTIS. ANCAK, SON £>£G£C£ GEMtZLİ Bfe &'- ŞİLİĞt OLAN AtfMEr UEPtK P/tf#'A/W ASfL PE6E&İ KÜLrÜG AL4MWÛA*Cf Ç4tfÇA*4CA . 8A77L/ rü^tc riynreofu OHA ÇOK ŞEY eoeç Otf£*£'&£*/ y#Prr6f ort/M VE Ğ İ fLE 8u Değişen Politikalar ve Günlük Y Prof. Dr. İLTER TURAN İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi S iyasi iktidarlar birçok konuda değişiklik yapmak isteyebilir- ler. Bu niyetlerinin çoğu zaman içtenlikli olduğuna inanma- mak için bir neden de bulunmuyor. Gel- gelelim niyet düzeyinde ya da genel ku- rallarda yapılan değişiklikler. uygulama katına inerken bir hayli değişikliğe uğ- ruyor, amaandan sapıyor. Yenilik ola- rak sunulanlar eskiyi andırmaya başlı- yor. Bir de bakıyorsunuz, siyasilerimiz çok şey degişti derken, uygulamaya mu- hatap olanlar açısından pek az şey de- ğişmiş. Yakında başımdan geçen bir olay, ar- tık anlamı kalmadığı ileri sürülen Türk Parasının Kıymetini Koruma Mev- zuatı'nın biraz saçma sapan bulduğum uygulamalarla devam ettiğini gösteri- yor. Bendenizin mesleği akademisyenlik olduğu için Türk Parasının Kıymetini Koruma Mevzuatı ile fazla tanışmış ol- mak şerefınden mahrumum. Son yıllar- da artık her şeyin serbest olduğunu, is- teyenin çok miktarda parayı sorgusuz sualsiz yurtdışına dahi gönderebileceği- ni gazetelerden okuyor, biraz saf oldu- ğum için de okuduklanma inanıyor- dum. fnsanın her okuduğuna inanmaması gerekiyormuş. Uygulama, gazetelerin yazdıklanndan ve büyüklerimizin söy- lediklerinden biraz farklı. Bakın, anlata- yım: Birkaç gün önce bu yaz sonunda yabancı bir ülkede yapılacak bir toplan- tıya kayıt haramı göndermek için evi- min yaİcınında bulunan ve her zaman iş gördüğüm bir bankaya başvurdum. Kendileri kambiyo işlemleriyapamıyor- larmış. Fakat ne istediğimi öğrendiler. Bu işlemi yapabilecek şube ile temasa geçtiler. Ertesi günü işimin tamamlan- mış olacağını söylediler. Ne gezer! Bir gün sonra, telefonla bankadan arandım. tşlemi yapacak şube, katılaca- ğım kongreden aldığım davet mektubu- nun bir suretini istiyordu. Bunu vermez- sem, işlemi yapamayacaklardı. Aslında elimde beni toplantıya davet eden, hatta toplantının bir bölümünü benim düzen- lememi isteyen bir mektup ve içinde adı- mın yazılı olduğu bir geçici program vardı. Fakat gazetelerde yurtdışına ser- bestçe para gönderebileceğimi okumuş- tum ya. Göriiştüğüm memura teslim ol- mamaya karar verdim. Önce şunu açıklamaya çalıştım: Bir- çok uluslararası toplantı için bireylere davetiye gönderilmez. Toplantıyı dü- zenleyen mesleki kuruluş ya da kurum bir duyuru yapar. İlgi duyanlar katılır. Kişi bir bildiri sunacaksa, o zaman ken- disine bildiri başvurusunun kabul edil- diğine dair bir mektup gönderilir. Fakat konuştuğum kişi pek ikna olmamıştı. "Hani şu dört köşe kâğıt yok mu canım, onu kastediyorum" diyordu. Belli ki, bazı kuruluşlar Türkiye gibi ülkelerden katılmak isteyenlerin dertlerini öğren- mişler ve dört köşe kâğıtlar dahi icat et- mişlerdi. Bu sefer, sorumu başka yöne kaydır- dım. "Acaba" dedim, "Ben bu parayı Genel siyasa değişikliklerinin uygulamada, amaçlanan sonuçlan getirebilmesi için, uygulamanın her aşamasında neler olduğunu izlemek, her aşamada gerekli değişiklikleri yapmak gerekiyor. bir kongreye kayıt için değil de, hiçbir amaç bildirmeden göndersem, o zaman benden ne belge istersiniz?" Hayret, o zaman belge istemezlermiş. Artık kendi- mi tutamadım, bankanın yasalara uy- gun hareket etmek mecburiyetinde ol- duğunu anladığımı, fakat durumu da fazlasıyla komik bulduğumu söyledim. Hakhsınız denilse iyi, ama hayır. Kar- şımdaki memur, işlemin 32 sayılı kara- nn gereği olduğunu belirttikten sonra, benim komik bulduğum karann altında Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın imzası- nın bulunduğunu vurguladı. Bu son cümleyi söylerken sesi biraz yükselmiş ve ciddileşmişti. Ben kim oluyordum da büyüklerimizin yaptığı işleri komik bu- luyordum, diye düşündüğünden zerrece kuşkum kalmamıştı. Direnmeye devam ettim: "Kararda kımlerin imzasının bu- lunduğu, durumun komikliğini azaltmı- yor. Zaten komik olan şahıslar değil du- rumdur." Tartışma sürerken birden uyandım ve sordum: "Siz benim bu parayı bir kong- reye kayıt ücreti olarak göndereceğimi neredenanladınız?"diyesordum."Efen- dim, kendiniz Congress Mondial diye beyanda bulunmuşsunuz." Şimdi çıkış yolunu bulmuştum. Congress Mondial katılacağım toplantının adı değildi, işi daha çok bilimsel kongrelere idari ve se- yahat hizmeti vermek olan bir şirketin adıydı. Ben bu parayı adı Congress Mondial olan bir şirkete göndereceğim, isterseniz adının yanına seyahat şirketi yazın dedim. Gerek görmediler. Böylece kayıt harcımızın hemen gönderilmesi- nin kılıfı bulundu. Artık kurtulmuştum. Aynı akşam başımdan geçenleri bir yemekte dostlara anlatıyordum. Meğer ben çok cahilmişim. Bugün bir dergiye abone bedeli göndermek istesem, bir ki- tap alsam, yine proforma fatura getirtİR ancak öyle para gönderebilirmişim. Yemeğe katılan iktidardaki partiieri- mizden birinin ileri gelen üyesi, bunu bana bir not olarak verin, düzelttirelim dedi. "Memnuniyetle", dedim; "Ama önce bunu bir gazeteye yazmak isterim. Bizim meslekte olanlann önüne her za- man böyle mizah fırsatlan çıkmaz." Genel siyasa değişikliklerinin uygula- mada amaçlanan sonuçlan getirebilme- si için, uygulamanın her aşamasında ne- ler olduğunu izlemek, her aşamada ge- rekli değişiklikleri yapmak gerekiyor. Yoksa hükümet çok şeyin değiştiğini zannedebilir. Vatandaşın yaşamında ise her şey olduğu gibi kalabilir.' FERRUHDOĞAN DİYALOG KOCAELİ 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN İLANEN TEBLİGAT Dosya No: 991/279 AJacakb Şefık Alpaslan veküi Av. Nesrin Aktaş'a 14.934.600 TL. ile icra masrafları ve vekâlet ücretiui ödemeye borçlu Erhan Beyaat- m adresinde menkul mallan ihtiyaten haczedilmiş, iş bu hacizle ilgili olarak l.t.K!nun 102 ve 103. maddeleri uyannca örnek 58 davet kâ- ğıdı ile birlikte örnek 163 ödem<; emri tebliğe çıkartılmış, ödame em- ri ve davet kâğıdını içeren tebligat bila tebliğ geri döndüğünden borç- lunun adresi zabıta marifetiyle araştınlmışsa da açık adresinin tespi- ti mümkün olmadığmdan Örnek 58 davet kâğıdı ile örnek 163 öde- me emrinin ilanen tebliğine karar verilmiştir. Yukanda yazılı adreste borçlunun mallan 28.1.1991 tarihinde hac- zedilerek muhafaza altına ahndığından l.l.Klnun 102. maddesine tev- fıkan yapılan haciz sırasında hazır bulunmadjğınızdan iş bu ilan ta- rihinden itibaren adı geçen kanunun 103. maddesi uyannca 23 gün içinde haciz tutanağını tetkik ve bir diyeceğiniz varsa bildinneniz için icra müdürlüğüne başvurmanız; Yukanda yazılı borç ve masraflan iş bu ödeme emrinin tebliği tari- hinden itibaren 30 gün içinde ödemeniz, takip dayanağı senet kam- biyo senedi niteliğini haiz degilse, keza takip dayanağı senet altında- ki imza size ait olraadığı iddiasında iseniz 25 gün içinde açıkça bir dilekçe ile Tetkik Mercii Hâkimliği'ne bildirmeniz, aksi takdirde kam- biyo senedindeki imzanın sizden sadır olmuş sayüacağı, imzanızı haksız yere inkâr ederseniz senede dayanan takip konusu alacağın %10 ora- mnda para cezasına mahkûm edileceğiniz, borçlu olmadığınız veya borcun itfa veya imhal edildiği veya alacağın zaman aşımına uğradığı hakkında veya yetki itirannda bulunacaksımz, sebepleri ile birlikte 25 gün içinde lcra Tetkik Mercii Hâkimliği'ne bir dilekçe ile bildire- rek Tetkik Mercü'nden itirazın kabulüne dair bir karar getirmediği- niz takdirde cebri icraya devam olunacağı, itiraz edilmediği ve borç ödenmediği takdirde 30 gün içinde 74. madde gereğince mal beya- nında bulunmamz, bulunmazsamz hapis ile tazyik olunacağınız, hiç mal beyanında bulunmaz veya hakikate aykın beyanda bulunursanız hapis ile cezalandınlacağımz ihtaren ve ilanen tebliğ olunur. Basın: 46816 ELEKTRtK ABONELERİNİN SAYAÇ OKUMA İŞLERİ ŞARTNAMELERİNE GÖRE İHALE SURETİYLE YAPTBRILACAKTIR 1- Sefaküy tşlctmc Bakım Müdüriügu bünyesiiKİe abone endeks ie- spiti ve fatura dafüımı işi kapalı teklif usulü ile yaptırılacaktu. 2- İhaleye katılabilmek için istirak belgesi aranacaktır. İştirak bel- gesi almak isteyenler en son 16.4.1992 günü saat 16.00'ya kadar aşa- ğıdaki adrese ilgili belgelerle yazılı olarak müracaat etmelidir. 3- thaleye katılmak için şartname almak mecburidir. ŞARTNAMELER TEK İSTANBUL ELEKTRİK DAClTIM MÜESSESESt Abdülhakhamit Cad. No: 79/A Kat. 3 Oda No: 302 Tel: 250 83 50 475 Taksim/İSTANBUL adresinden 100.000^- TL. (KDV hariç) bedel mukabüinde alınabilir. 4- Teklifler en geç 22.4.1992 günü saat lO.OCa kadar aynı adreste 1. Kat 103 no.lu odadaki Muhaberat Servisi'ne verilmelidir. 5- Kurumumuz 2886 sayılı Devlet lhale Kanunu'na tabi olmayıp ihaleyi yapmamakta veya dilediğine kısmen veya tamamen vermekte serbesttir. İSTANBUL ELEKTRtK DAĞıTlM MÜESSESESt Basın: 24774 KADIKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI'NDAN 1992/312 Esas Davacı M/T Yahköy Donataru Gibaş Gemi Inşa Bakım A.Ş. veküi Av. Rıza Dinç taratından mahkememize açılan deniz raporu veritme- si talebi ile ilgili olarak yargılama nedeniyle verilen karar gereğince; Davacı vekili, müvekkiline ait İstanbul limanına bağlı 2411 G. ton- luk M/T Yalıköy tankerinin 20.3.1992 günü Izmit Tüpraş tesislerin- den yük almak üzere Yarımca demir sahasından boş olarak hareket etmişken, saat 19.36'da Yarımca Aygaz Platformu'ndan hareketle, is- kele baş omuzluğu istikametinden rotası önüne çıkan Polisan-1 tan- keriyle çarpıştığıru, bu çarpışma dolayısıyla Yalıköy tankerinin baş bodoslamasında takriben 6.50 m. yükseklikte, 180 cm. sancakta ve 70 cm. iskelede saç yırtığı meydana geldiğini, gelişen bu olaylar ne- deniyle, gemideki canlar için tehlike oluşturduğundan bu deniz kaza ve tehlikesinin tespiti için deniz raporu verilmesi hususunda mahke- memize talepte bulunmuş olduğundan TTK'nın 984/2-3'ncü madde hükümleri uyannca gemi veya yükle ilgili şahıslar kaza ile herhangi bir suretle ilgili olanlann mahkememizde yapılacak 7.4.1992 günü saat 10.00'da yapılacak duruşmada bizzat hazır bulunabilecekleri gibi ken- dilerini bir vekille de temsil ettirebilecekleri hususundaki işbu ilan ya- P ,hr 27.3..992 ^ İSTANBUL 5. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN RECEP HALtT ALTINSINDIR'A DUYURU 1986/87 Mahkememizin 1986/87 esas sayılı dava dosyasında davacı Dür- dane Altınsındır vekili Av. Yıldız Kekevi tarafından, Balipasa Cad. Ünal Apt. No. 22 D. 9 Fatih/İstanbul adresi gösterilerek davalı Re- cep Halit ALTINSINDIR aleyhine açılan boşanma davasının yapı- lan açık yargılaması sonucunda; mahkememizce ittihaz olunan taraf- ların boşanmalanna, kusurlu davahnın MK'run 142. maddesi uyannca 2 yıl evlenmekten memnuniyetine, müşterek çocuk 2.6.1981 d.lu Hik- met Tolga'nın velayetinin kullamlma hakkının davacı anaya verilme- si ile baba ile çocuk arasında "çift rakamlı aylann ilk pazar günleri, Ramazan ve Kurban bayramlarının son günleri saat 09.00 ila 18.00 arasında çocuk babaya verilmek, 29 Ekim ve 23 Nisan bayram gün- leri gündüzün bir saat süre ile çocuk baba tarafından görülüp konuşulmak" suretiyle şahsi münasebet tesisine, peşin ilanın harcın mahsubu ile başkaca harç alınmamasına, davacı masrafı 25.108 TL'nin, davacı vekili için takdir olunan 11.000 TL. vekâlet ücreti ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine mütedair, temyizi kabil ola- rak verilen 7.10.1987 tarih, 1986/87 esas, 1987/414 karar sayılı kara- rımızın, davahnın adresi meçhul olduğundan, adı geçene ilanen teb- liğine karar verilmiş olmakla; karann kendisine tebliği yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. B a s l ı r 31^74 J İSTANBUL 1. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'DEN 1984/175 Vasi T. Hastalıf- sebebiyle Abdullah Izzet Serhatü'ya Neşe Serhatlı'run visi tayinine, mahkememizce karar verilmiştir. İlan olunur. 26.3.1992 poLrnKA VEÖTESİ MEHMED KEMAL Nâzınfı Anımsarken N âzım Hikmet, 1921 yılında Vâ-Nû ile birlikte gizlıce Anadolu'ya geçer. Anadolu'da bir ulusal kurtuluş savaşı verilmektedir. Nâzım'ın amaa cepheye katılıp vuruşmaktır. Ankara'nın göbeği sayılan Taşhan'da Kuyulu Kahve'de otururken teyze oğlunu gö- rür. Teyze oğlu dediği Ali Fuat (Cebesoy) Paşa'dır. Hal hatırsorduktansonraNâzım, "Cepheye gideceğim" der. "Olmaz" der teyze oğlu. Nâzım gitmede dayatır. "Konuşurum." Ali Fuat Paşa'nın "konuşurum" dediği gizli güç Mustafa Kemal Paşa'dır. Gerçekten de üç gün sonra buluştuklann- da, "Konuştum" der. "Sizin, cepheye gitmenize izin yok." Cephe yerine Bolu'ya öğretmen olarak giderler. Vâ-Nû ile bir süre öğretmenlik ederler. Konuştuklan aydınlar Sovyet devriminden hayranlıkla söz ederler. Bunun üzerine Mos- kova KUTV Universitesi'ne giderler. Burada dört yıl kalır- lar. 1925'te Nâzım döner. Dönerken yakalanır, tutuklanır. Burasıru Falih Rıfkı şöyle anlatır: "... Bir gün Ankara'da Hâkimiyet-i Milliye'deki odamda çalışıyordum. Bir telgraf getirdiler. Baküm, imza: Nâzım Hikmet! 'Vatanıma geldim, bana kalmak izni alır mısınız?' yollu bir telgraf. Sanınm Ordu'dan. Nâzım'ın yurda girerken hatırladığı ben olmuştum. Rahmetli Mahmut Esat Boz- kurt, ki koyu bir milliyetçi, fakat açık kafalı ve uyanık, gö- nüllü bir halkçı idi, telefonla onu aradım. İkimiz birlik olup Nâzım'a izin aldık. Ankara'ya geldi, beni gördü." Nâzım bundan sonra birkaç kez daha Sovyetler'e giriyor, çıkıyor. En son Mareşal Fevzi Çakmak'ın ağına düşüyor. Bundan sonra kurtulması çok zordur. Atatürk hastadır. ls- met Paşa'nın ise (mareşal ordu demektir) gücü yetmez. İsmet Paşa, bir gün Falih Rıfkı'ya, Yahya Kemal'in divan biçimindeşiirlerini göstererek "Bunlan okudukça Nâzım'm hapiste olmasına canım yanıyor" der. Bu, İsmet Paşa'nın Nâzım'a bakışıdır. Atatürk'ün bakışıiseşöyledir: "Bir toplanışımızda Nâzım Hikmefin kendi sesiyle plağa okuduğu Salkım Söğüt'ü din- lerken Atatürk'ün tatlı dalışını hatırlıyorum." Atatürk hastadır; Nâzım'ın hapisten çıkmasına İsmet Pa- şa'nın (Başbakan), Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt'- un. Bayındırlık Bakanı Ali Fuat Cebesoy'un, Ulus başya- zan Falih Rıfkı Atay'ın gücü yetmez. Nâzım, artık 1939'dan 1950'yedeğin hapiste yatacaktır. Oysa büyük şair hapiste yatarken ordunun başından uzak- laşan Mareşal, 1946'dan 1950'ye kadar bir siyasal partinin başına geçerek sahte demokrasi söylevleri verecektir. İ950'de bir afla Nâzım hapisten çıkacaktır. Ama çilesi çıkmakla da bitmeyecektir. Ellisinden sonra bir askerlik işi çıkaracaklar. Oysa askerlik işini, denizcilik okulunda öğ- renci iken, çürüğe çıkarak ödemiştir. Afla da afsız da bir borcu yoktur. Askere alacaklar, Zara'ya gönderecekler, orada Sabahat- tin Ali gibi bir tuzağa düşürerek canına kıyacaklardır. Nâzım'ın kulagına bu fısıldanmıştır, korkusu da bundandır. Nâzım, yurtdışına kaçmak zorunda kalır, kacarda... Bu- günlerde Nâzım'ın 90. doğum günü için toplantılar düzenle- nirken bunlan anımsadım. Nâzım'ın edebiyatımızdaki yeri araştınhrken bakılacak ilk kitap, Nedim Gürsel'in Adam Yayınlan'ndan yeni çıkan "Nâzım Hikmet ve Geleneksel Türk Yazınf'dır. Derinliğine ve genişliğine her şey orada bulunabilir. OKURLARDAN Gazete, habere dayanmalı Tam 55 yıldır Cumhuriyet okurum. NeSelçuk'un ne Mumcu'nun aynlışı umurumda. Kopmalardan sonra bir gün bile gazeteyi bırakmışdeğilim. Yalruz "Cumhuriyet için" sütununu açtığınızdan sonra bırakmayı bir an düşündüm. Nedeni şu: Bu sütun ağlama duvanna dönüştü. Ağlayanlar. yalvaranlar, "Ne olur ölümü gör dön geri" diye yazanlar. Üç yazar geri dönünce gazete satış rekorlan kıracak diye ümitlenenler. Peki bu üç yazar döndü diyelim: Tann gecinden versin, her fani gibi onlar da yaşamdan göçünce ne olacak? Bu kez Tann'ya mı yakaracağız ömürlerini uzatsm diye! Dost acı söyler. Önce teşhisi doğru koyalım. Her {ıafta basın hakkında birçok şey yazıyorsunuz. Tiraj kaybının gerçek nedeni ne? Bana bir örnek gösterebilir misiniz? Dünyanın neresinde birkaç yazar aynldı diye gazete batmıştır? Eğer bir gazete birkaç yazara dayanarak satıyorsa o gazete değildir. Hep siz bizlere bilgi sunacak değilsiniz ya! Bu kez de biz şizlere sunalım: Gazetenin İngilizcesi ne? Nevvspaper. Türkçe karşılığı "haber kâğıdı." Demek ki gazete haber vermek için yayımlanmış. İlk İngiliz gazetelerinin deniz ticareti ile ilgili haberler verdiği konusuna ginmeyeceğim. Siz yıllar yılı kolay bir yol seçerek gazete sattırdıruz. Birinci fonksiyon habercilik, hep arka planda kaldı. Ne özel bir haber ne atlatma bir haber. Her gazetede olan ajanslann verdiği haberlere dayanan bir gazete üretu'niz. Habercilikte gerinin de ötesinde kaldınız. Hal böyle olunca gazetenin sauşı yazarlara kaldı. Gazete gazeteliktençıktı. Birde sanat ve kültüre dayandınız. Sonuç işte bugünkü hal. Şimdi hepinizağlıyorsunuz: " Ah bir dönseler." O zaman sizin göreviniz ne olacak? Financial Times'ın mizampajını mı yoksa Le Monde'un mizampajını mı uygulamak? Bunlar şekli şeyler. Sizler hâlâ gazeteyi gerçek bir gazete olarak çıkarmadığınızın farkmda değilsiniz. Yann okurun hoşuna giden üç beş yazar bulursan tiraj yine artar. Sonra onlar aynldı mı yine aynı durum! Ağlamalar! Özetle siz gazeteyi gerçek gazete yapar, habere dayandınrsanız o zaman koşullar değişir. Yok hâlâ bu tutuma devam ederseniz gidenler dönseler de ileride akıbet aynı olur. KENANGÜRSAN İstanbul İLAN BAKIRKÖY 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HHAKİMLİĞİ'NDEN Dosya No: 991/381-138 K. Davacı Sebat Demirbilek vekili tarafından davalı Nazım Denürbi- lek aleyhine açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda: Davah Nazun Demirbilek'in gösterilen Samsun ili, Vezirköprü, Ça- naklı Mah. No. 86 adresinde tebligat yapılamamış, adresi meçhul kal- dığından, Mahkemece verilen karar uyannca, davacı sabit olduğundan, Sam- sun ili, Vezirköprü ilçesi, Çanakh Mah. CUt. 003/02 sayfa. 40 kütük 86'da nüfusa kayıtlı Bilal ve Zeliha'dan olma davacı Sebat Derairbi- lek ile Mustafa ve Samiye'den ohna davalı Nazun Demirbilek'in BO- ŞANMALARINA, küçüğün menfaati gözönünde tutularak müşte- rek çocuk Ozan'ın davacı annenin velayetine verilmesine, istenmedi- ğinden gerek davacı gerekse çocuk yaranna nafaka ve tazminat tayi- nine yer olmadığına, her ayın son cumartesi günü saat 10.00'dan 17.00"ye kadar, dini, milli bayramlann 2. günleri saat 10.00'dan 17.00"ye kadar yanına alıp görüşmek suretiyle çocuğuyla davalı baba arasın- da kişisel ilişki kurulmasına, istek veçhile yargılama giderinin davacı üzerinde bırakümasına, avukatlık parası tayinine yer olmadığına, T&r- gıtay yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karsı, davahnın yokluğunda 13.2.1992 taıihinde açıkça karar verilmiş olup kanuni sü- resinde temyiz edilmediği takdirde karann kesinleşeeği karar tebliği yerine geçmek üzere ilan olunur. 30.3.1992 Basın: 3907 SATILIK MÜSTAKİL EV Ferıkoy'de. Tel: 355 26 60
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle