09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
a NİSA.N 1992 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Susan Marshall Dans Topluluğu bu akşam Cemal Reşit Rey Konser Salonırn da bir gösteri sunacak. Derin, duru bir subirikintisi Ti\ atro ile dopdolu, atılımlara açık bir yaşam Muhsin Ertuğrul'unki. Bir Yaşamın Satırbaşlan; Muhsin Ertuğrul Kulislerde yanan nnımlar DİKMEN GÜRÜN UÇARER - Muhsin Ertuğrul, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi Başkanhğı Yaymlan'nın çağdaş Türk Ti- yatrosu'nun kurucusunun doğumunun yüzüncü yılına armağanı. Gökhan Akçura tarafından hazırlanan bu kilap bir yaşamın tiyatroyla, tiyatro- nun bir yaşamla bütünleşmesi. Özenli bir çalışma ürünü. Değerli koleksiyonlardan dcrlenen belgelcrin ve fotoğraflann bu çalışmanın yaşama geçmesinde katkısı bûyük. Akçura, I982"den başlayarak tı- yatro ve sinema ıle dopdolu bır vaşamı. önemlı tarihlerin altını çizerek 1979 yılına dekgctiriyor. Bu larihlcr yazann tanımlamasıyla "Bir Yaşamın Satırbaşlarf'dır. Tiyatroya gönül verenlenn yakından bildıği bır yaşam, ama yine de bu satırbaşlan arasında gezinmek, sanki onun tiyatroyla bütünleşmesini bir kez daha yaşamak gjbi. "Kulislerde yanan mumlar"ın yeniden yeniden alev alacağının. hıçbir zaman sönmeyeceğinin kanıtı. "Eskiden. yeni bir çalışma dönemine girdiğimiz gece perde açılmadan. biz se- yirciler önüne çıkmadan önce bir arka- daş, büvük bır tepsije dikilmış mumları yakar. sanatçılann dinlenme salonundaki prta masanın üstüne koyardı. Bu salonun duvarlan gelip göçmüş sanatçılann re- simleriyle, ölüm döşeğinde alınmış son acılan. son gülücükleri. son duygulannı yansıtan maskeleriyle süslüvdü. Bu kiiçük tören sanki onlann gözü önünde perdenin yeni bir döneme açıldığını can- landırsın diyeydi." Tiyatro ilc dopdolu. ödün vermekten uzak. atılımlara açık onurlu bir sanat yaşamından kesitler... "Çocuktum. yaşamımı tiyatroya ada- dım... Bu sanat dalının toplumun yüre- ğinde çiçekler açtıracağına ınandığım için... Bu inanç o kadar derine kök saldı ki, yann kıyamet kopacağını bilsem bu- gün bir tiyatro daha açanm diyecek ölçü- de bir saplantı gibi..." Ve 2 mart gecesi Şehir Tiyatrolan Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde Macit Ko- per'lerin, Genco Erkal'lann. Engin Ulu- daflann. Erol Keskin'lerin. Köksal En- gür'lerin, Arif Akkaya'larin, Yıldız Ken- ter'lenn. Ani İpekkaya'lann, Tuğrul Çe- tıner"lerin ve daha onlarca değerli sa- natçının, yazanri. araştırmacının katkı- larıyla gerçekleştirilen "Bir Tutkunun Yüzyıh" onun emeklerinin, mücadeleleri- nin boşa gitmediğinin en güzel kanıtı. Duyarlı, düzeyli, titiz. coşkulu bir olay "Bır Tutkunun Yüz Yılı." Gökhan Ak- çura'nın deyişiyle. "kulislerde birbiri pe- şisıra yanan. bıleviye çevresini aydınlat- maya çalışan mumlar"dan yayılan güçlü bır ışık... Doç. ŞEBNEM AKSAN - Cemal Re- şit Rey Konser Salonu'nda bu- gün ve yann temsiller verecek olan Susan Marshall ve toplulu- ğu, 30 mart günü Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatu- varı Bale Ana Sanat Dalı öğrenci- leriyle de bir çalışma yaptı. Susan Marshall ve topluluğu dansçı ol- duğu kadar tiyatroya yakınlığı ile de tanınıyor. 6O'lı yıllarda dans Amerika'da çok bü- yük patlamalar yapmıştı. Modern dans mixmediyaya girerek çok daha geniş kap- samlı anlatımlar geiiştirmişti. Bu açıdan da dansın tıyatronun önünde. daha öncü aşamalar yaptığı söyleniyordu. Dans tiyal- rosu olarak lanımlanan topluluklar belir- di. Dansın. sözsüz ifade arayışı gidcrek bireyin kendini tanıması. özü ıle teması. ruh ve bedenin birbinne duyarlıhğı. üzerin- de yoğunlaştı. Hareketler giderck güncel ve basit tavırlardan üretilmeyc başladı. Isadora Duncan'dan bu yana. yaşamı bireysel ve özgür açıdan anlatmayı amaçla- yan modern dans, hâlâ gerçeği, doğruyu ve tabıatı. r'orm ve teknik sınırlamalar dinle- meden arama çabasındadır. Bu aramada. anlatım çok soyut bıçımlerde görüntü ka- zandığı gibı tiyatroda kullanılan dil kadar somut. güncel ve tabii hareketlerden de üretilebilir oldu. Görüntü nc kadar dcğış- mış olursa olsun modern dans amacına sadık kalmıştır diyebiliriz. Sivrilen her mo- dern koregraf kendıne has bir teknik ve slil geliştirmıştır ve yctişen her varatıcı kabili- yette, hâlâ kendi özgün dilini arama gereği duymaktadır. Susan Marshall ile bu konuda başladık konuşmaya. Dans eğitimine 14-15yaşında lisede iken jimnastik ve bale dersleri aîarak başlamış: "Hareket eımeyi çok scverdim. vücudum da yatkındı. kendi kendime danslar yaratırdım. Liseden sonra Juilliard okulunun sınavlanna girdim. İki yıl süre ile aldığım dersleri bale. modern. doğaçlama ve kompozisyon üzerine yoğunlaştırdım. Vücudumu tanıdım. temel prensiplen öğ- rendim ancak tekniğim ilerledikçe anlatım dilim bana yabancılaşmaya başladı. Hare- ketlerim hep aldığım tekniklerin etkisi al- tında kalıyordu. Bundan çok rahatsız ol- Susan Marshall lise vıllarından bugüne dek dansa olan tutkusunu anlattı. mava başladım ve okıılu bırakmaya karar \erdim" dıyor. Susan Marshall'dan on vıl önce bu okul- da bulunmam bırçok şeyi yakından pav- laşmamıza vc halırlamamıza yol açtı. Örneğin dans bölümünün kurucusu vc >ö- ncticisi Martha HilTin Susan"dakı kabilı- yeti fark ctmemiş olmasına ve onu ortada bırakabileceğine inanamadım. "Evei" diyor Susan. "Ben okuju bıraktım ama Martha benı bırakmadı. Lç yıl sürcylc okul stüdvolannda çalışmama ve benlc çalışmak isteyen öğrencıleri kul- lanmama müsaade eıti." Söz. Susan"ın çalışma ve üretme yön- temlerı üzerine gelıvor. "Ben ders vermno- rum" diyor Susan "Dansçılarım da ben dc mava gidılır vc böv lece gidcrek parça kendi kendi benimsedığımı/ egzersı/lerlc başına yol almaya. bizc vol göslermcye çalışınz. Turncdc dcğilsek gcne scçtiğimiz başlar.. yaratı sürccinin cn ilginç aşaması hocalann stüdyolanna gidcr dcrs vaparız. bu sıralarda oluyor bcnim için..." dıyc Öğleden sonralannı koregrafi çalışmalan- açıklıyordu. na ayınyoruz." Topluluk her nc kadar bclli Konuşmamız sırasında cn çok dikkatimi bır teknik geliştirmemis, vc bcnimscmemiş çckcn. sık sık lckrarladığı "Trulh" (doğru) isc dc belirgin bir korcgrafık dil vc stilc sa- sözcüğü idi. Son dcrccc sadc, sadc olduğu hip. Susan konscrvatuvaröğrcncilerineko- kadar çıplak vcdcrın. antılmışduru bir su rcgrafi yöntcmlenni anlatırkcn "Çalışma- birikinlisi gibi karşımda duran bu genç sa- ya mutlaka kafamda gclıştirdığım bir fikir- naıçının Ncvv York meydan savaşlanndan le gelınm. B.u fıkır ü/cnndc çalışmaya hcp çıkmış bir kahraman hali hiç yokiu. Daha birliktc. hareket lemaları vejekilleri ürctc- çok manaslırdan çıkmış. kendini tanrıya rek. doğaçlama yöntcmı ıle başjarı/. Creti- atamış bir rahibevi andınyordu. Nasıl ba- len hareketler yeni fıkirler doğurur. arala- şarmıştı bu kadar işi vc nasıl kabul ctıir- rında scçimlcr vapanm. Tekrar doğaçla- mişti yapıtlannı henüz26 vaşında' 1 "Kumpanya" adlı genç topluluk, ilk oyunu'Tayton Soruşturması"ile geçen cuma perdelerini açtı Ipin ucu kaçıyor,"Kumpanya" kovabyor... Fayton Soruşturması Yuzan ve yöneten: Kerem Kurdoğlu j Oynayanlar:Eruın Birgiil,. Adnan Tönei, Zeynep Işıklar, Aysım Yontar, Kerem Kurdoğlu 1 Dekor-Kostüm:Naz Eraydal MüzikiCem İdiz Kareografi: Murat Akaoğht DOST KÎP (İstanbul) • Y'aşadığımız "hızlı degişimler çağının" yo- ğun temposu içinde "gürültüye gitme" tehlikesi taşıyan kavramlarla ilgili soru işaretlerini, etkileyici ve düşündürücü biçimde sahneye geti- ren bir oyun "Fayton Soruşturması". Çarpıcı bir mctin vc kurgu. son derccc mck. Kcrcm Kurdoğlu'nun yazıp vöneuiği 'Fayton Soruşturması" her cuma saat 20.00'de, cumartesi ve pazarlan ise 19.00'da sahneleniy or. (M ERİH A KOG U L) dinamik bır sahne trafiğı. görsclliğjn ya- ratıcı kullanımı. başanlı ovunculuklar vc ilginç bir mekanın alışılmadık değcrlcndi- riliş bıçımi... Tüm bunlar "Favıon Soruş- turması"nı dikkatlc. "bir solukia izlcnc- cek" birovun halınegctiriyor. 199)vılında Kerem Kurdoğlu vc Naz Erayda larafı- ndan kurulan "Kumpanva". bu oyunun çalışmalanna altı ay kadar önce başlamış. Iki sanatçı daha önce. yine kuruculanndan oldukları "Tiyalro Dcvran" ilc Murrav Schisgal'ın "Dakıilolar"ını vc Kcrcm Kur- doelu'nun "Faustofclcs'"ini sahnelcmişlcr- di." "Kumpanva". "özel tivalro" sıfatıyla profesyonel. dcncyscl çizgisi vc özvcrili çalışma biçimiyle amatör bir topluluk. Kadroyu oluşturan ouıncular tiyatrovu bir mcslck dcğıl. bır "vaşamsal varoluş sorunu" olarak algıladıklarını söylü>or vc ücreı almadan çalışıvorlar. Topluluğun ekonomik açıdan lck kaygısı. ovun için vapılan harcamaları karşıUnabiîmck ve kendini çcvircbilccck konuma gclcrck. arayışlannı daha uzun yıllar sürdürebil- 500.Yıl Vakfı'nın düzenlediği Bubi sergisi-7-21 nisan tarihleri arasında AKM Sergi Salonu'nda izlenebilecek Birsomnsalsanatçısı: BubiYALÇIN SADAK- 'Kafesler' dızisini önceleyen çalışmalannal985 yılında başladı Bubi. Bu tarihte yaptığı bir dizi resimde yüzey,dikey. yatay. diyagonal renk hatlanyla örülmüş durumdadır. Şimdi karşımızda duran çalışmaların esin kaynağı, geometrik biçimlerden çıkış alan o resimlerdir işte. Ancak bir önemli fark var aralannda. söz konusu resimlerde yüzeyi sıfırlayan renk hatlan, "Kafeslerde" oylum kazana- rakvüzejı geriye çeker. Bu değişimin nede- nini belirlemek için. Bubi'nin sanatına te- mel aldığı sorunsalı kısaca anmam gereki- yor: Sanat yapıtının her türlü göndermelı anlamdan anndınlması. kendi deyişiyle- "taşıyıcı" olmaktan çıkanlması olarak be- lirlemiştir sorunsalını Bubi. Modemist annmacılığı tam karşıdan gö- ren bir belirienimdir bu. Modemist ann- macüık, gösterilmeyeni gösterimde na- mevcut olarak belirler. Bubi ise gösterilme- yenin gösterimde mevcudiyet bulduğu bir çözümü hedeflemiştir. Modemist annmacılığın kendine dönüş- lü anlamı yerine, kendi üzenne kapanmış bir anlamı önermektedir Bubi. Anlam bu biçimde. gösterimın ima ettıği değil. kendi- ne görünür kıldığıdır ve dolaysıyla her tür- lü vorumlama çabasına kapanmıştır. 1985 yılından başlayarak arayışını kabaca belır- lediğim bu omurga uzenne yerleştirmiştir Bubi 'Kafeslere' gelinceye kadar tuval bağ-gy lamının sınırlı kalan bu arayışın son durağı motif-tuvallerdir. Geometnk biçimlenn anlaşmalı niteliğinden duyduğu huzursuz- luktur Bubi'yi motif-biçime yönelten. Ona göre modemist annmacılığın getirip bıraktığı sınırda yüzey. hem hiçbir anlam üretmez. hem de her türlü anlam olasılığını içerir: hem hiçliğe bürünür, hem de her şeyi ima eder. Bu diyalektiği aşmanın tek >olu renk ve biçim araalığıyla yüzeyi sıfırlamak değil, kendilik değeriyle doldurmaktdır. Bu tes- bitten kalkarak. motif - tuvallerin bir önce- ki aşamasında, her yönde çoğalan bır birim moüfle donatır yüze>i. "M" harfi üzerine bindirilmiş bir 'Z' harfmden oluşan özgün motifı. organik ya da inorganik bir imge- den türetilmediği için simgesel hiçbir değer üretmez. Öte yandan renk de kendilik de- ğeriyle sınırlanmıştır bu resimlerde; katışıksızdır ve her türlü fırça izinden anndınlmıştır. Ancak yüzeyin taşıyıa ol- ması hâlâ sorundur bu aşamada. Bir süre ta- kıldığı bu cngeli oldukça zeki bir hamleyle. tuvali de binm motifle aynileştırerek aşar Bubi ve böylece araştırmasını tuval bağ- lamında noktalamış olur. 'Kafeslenn' serüveni işte bu noktadan başlar. Başta da değindiğim gibi 'kafesler" deyımı yalnızca pratik bir değeri ifade eder burda. Yani toplumsal yaşamda yaygın bir kullanım alanı olan ve ilk elde marem ola- na. yasak olana gönderen kafes imgesiyle doğrudan bir bağlanüsı yoktur. Yoktur, çünkü yüzeyi ören bu hatlar rulo bezlerden oluşmaktadır, demir tahta vb. malzemenın zaptedici sertliğinden yoksundur. Bir şeyden daha yoksundur, söz konusu malzemesinin yüklenip getirdiği tarihsel art-alan dan. Kafeslerin bu bağlamda okunmasını engelleyen bir diğer özelliği de çok renkli oluşudur. Bu son nokta önemli sanı>orum. doğru bir okumaya yol veren ipucu olabi- lir. Şöyle ki. ifade adına ne varsa (renk. doku. biçim) dışa çekilmiştir bu biçimde. Başka deyişle, kartlar baştan ortaya seril- miştir ve oyun asıl bundan sonra başlamak- tadır. Üstelik içsel olanın dışa, dışsal olanın içc çekildiği bu yapılanma. ima>a dayanmayan; duyularla kavranır bir nesnel- liğe sahiptir. Yalnız görmekle değil, okunmakla da doğrulanabilen somut bir mekânla karşı karşıyayız. Ancak dediğim gibi ters kurul- muş birmekândır bu. anlama değgin ne v ar- sa örtücü bir konumdadır. biçime değgin olansa örtülmüştür. Kısacası, sanat yapıtının söz söyleme olanaklandır içten dışa sökülen, korunmaya alınan yüze- yin, daha önceden kazanılmış kayıtsızlığıdır. Örıülenın örten. örtenin ör- tülen olarak yer değiştirdiği bu paradoksal kurguda. postmodemitenin yaygın çözüm- lerinin ve özellikle sanat yapıtının söz söy- leme olanaklannın tükendiğine ilişkin ge- nel kanıyı, tuvalin tükenişi biçiminde çarpıtarak. kendine meşruluk dayanağı yapmaya çalışan tuval - dışı aktıvitelerin ince bir ironisi de gizlidir. Bubi'nin kafeslerinin toplumsal yaşamda yaygın bir kullanım alanı olan ve ilk elde yasak alana gönderen kafes imgesiyle doğrudan bir bağlantısı >ok. ( İbrahım Güncl) "Fayıon Soruşturması". birbirine koşul olarak gclişcn iki a>n öyküden oluşuvor. Her ikisindc dc günümüz dünvası vc Tür- kivc'si ilc cski Yunan tannlan vc mitoloji kahramanları arasında zamandışı ilişkiler kuruluyor. Birincı öykü Olympos Dağı'nda geçiyor. Karikatürize edümiş iki Türk polısi. komiscr Adil vc yardımcısı Zihni. bir mitoloji kahramanı olan Fayton'un (Phaelon). Romalı şair O\idius"un "Dö- nüşümlcr"dc anlattığı gibi ölüp ölmediğini araşiınvorlar. Ovıdiusun ve tannlann soruşturma bo- vunca verdikleri çclişkili ifadclcri vc za- manla cldc cttiği ipuçlannı dcğcrlcndircn komiscr, sonunda Favıon'un ortak bir komploya kurban giıtiğini oriaya çıkan- yor. İkınci öyküdc isc. tannlar katından atcşi çalarak insanlığa kazandıran ve Zcus la- rafından sonsuza dck ccz;ılandınlan Poro- mcıc'yı (Promctheus). Türk loplumuna dcmokrasiyı öğretmeyc çalışırkcn izliyo- ru/. İlcrici aydınm yönclicilcr. askerler vc halkty la olan ilişkisini. dündcn bugüne va^anan dcmokrasi sancılannı. çoğunluk dcspotizmınin tchlikclcrinı ve dcğişcn dün- ya dengelcri içinde "dcğişmcvcnlcri". ev- renscl olanı sorgulayan "Fayton Soruşlur- ması". bircbir göndcrmc yapmayan. çok boyutlu bir bakış açısının, bir arayışın ürü- nü. Topluluk, gösterilerini Tarlabaşı'ndaki eski bir Ermeni manastınnın ikinci katında, yük- sek tavanh büyükçe bir odada sunuyor. Üst katında İslanbul Sanat Merkczi"nin (İSM) bulunduğu manastır. alölyc olarak kullanılan irili ufaklı odalan. ön vc arkada- ki gcniş mcrdivcnlcri vc loş koridorlanyla oldukça ilginç bir mckan. "Kumpanva Sahncsi"nin düzenlcniş biçiminc gclincc... Bu "ovun odasfnın vansmı 72 kişilik izleyici bölümü. diğer yansını ise üst üste yığılmış 300 çuvaldan oluşan 1 metre yüksekliğindeki sahne oluş- tunıyor. Arada pcrdc yok. İzlcyiciylc o>uncuyu kaynaştırmak amacıyla. bu içiçc ortam özellikle lasarlanmış. Oyun 15 sahncden oluşuyor vc aralarda- ki kısa. müzikli kararımalarda, oyuncular çuvallarla çcşitli tcpcciklcr oluşturup. kılık dcğiştirerck çok lcmpolu bir pcrformans sergilivorlar. Koslünı vc akscsuarlar öylcsinc ustahk- la seçilmiş ki, oyunda herkes herkesi can- landırdığı lıaldc. kimin kün olduğu asla karıştınlmıyor. İlk oyun yazma dcnemcsini Bilgesu Erc- nus'un öncrisiyle lisc ikinci sınıfta yapan vc ıı/ıın yıllardır liyatronun içinde bulunan 2S yaşındaki Kcrcm Kurdoğlu'nun "Fay- ıon Soruşturması". şarkılar vc danslarla bc/cncn vc "yaşamın kılcal damarlanna incn" bir çalışma.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle