23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 NİSAN1992 CUMARTESİ 14 DÜŞ İŞLERİ BULTEM NAZLI ERAY DIZIYAZI İnsanlar ve Robotlar... Sevgili okurlarım, bu hafta sizler için sütımuma çağırdığım konuk, bundan kısa bir süre önce yitirdiğimiz, bilimkurgunun popüler hale gelmesini sağlayan Isaac Asımov. Asimov 72 yaşında New York'ta öldü. Ardında 500'e yakın kitap bırakarak. Aynı zarnanda bir biokimya profesörü olan Isaac Asimov'u kozmik telefonum aracılığı ile getirtebildim. işte şimdi kendisi karşımda oturuyor. 'Sayın Asimov, bilimkurgunun babası sayılırsınız. Robot öykülerinizin hayranıyım. Ayrıca bir Shakespeare tutkunu olduğunuzu da biliyorum. Sizi apar topar geri getirdiğim için beni bağışladınızdeğil mi?' Sorundeğil', dedi Asimov. 'İşteyavaşyavaşöteki tarafa yerleşiyorum. Telefonunuzu alınca sütununuza geldjm.' Varolunefendim.' Şimdi sütunuma Isaac Asimov gelir de ben boş durur muyum. Onun için iki tane robot konuk hazırladım. Hem bana yardım ederler, Asimov ile tanışırlar; hem de bu 'robot yaratıcısı' yalnızlık çekmez. Benim robotlar içeride heyecanla bekleşiyorlar. 'Necati, Remzi gelin, Prof. Asimov iletamştırayım sizleri,'diye içeriye seslendim. Isaac Asimov oturduğu yerden ilgilenmişti. 'Başka konuklar mı var?' diye sordu. 'Sayın Asimov, sütunuma iki robot arkadaş çağırdım sizin için.1 'Ne denli ilginç! Son model robotlar olmalı bunlar...' 'Vallahi, bunlar Türk yapımı. Içerideler. Çok heyecanlanıyorlar sizinle tanışacakları için...' Asimov şaşırmıştı. Türkiye'de 'duygulu' robot yapabildinizdemek... Çok ilginç.' İçeriye seslendim. 'Necati, Remzi! Gelin çocuklar. Profesör Asimov sizi görmek istiyor.' Türk robotları Necati ile Remzi parlak giysileri içinde geldiler. Gıcır gıcır giydirdim çocukları... Elalemden aşağı kalmayalım. Isaac Asimov, Remzi ile Necati'yi görünce şaşırmıştı. 'Çok gelişmişsizdeteknik,' dedi. 'Bunlar tıpkı insangibi. Yani bu robotları insandan ayırt etmek güç.' 'Sayın Asimov,' dedim, 'bunlar robot insanlar.' O da ne demek?' 'Vatandaş. Hem robot hem insan. 'Müthiş bir şey,' dedi Asimov. 'Insan'a yakın robotu yaratmayı başarmışsınız... Inanılmaz bir şey. Pekiyi nedir bunların marifetleri?' 'Bunların marifeti çok. Bir kere 'vatandaş' bunlar. Rsmzi devlet dairesinde memur. Necati de işçi.' 'Hımm' dedi Asimov, 'kamusal görevlerde çalışabilen robotlar. Süperdoğrusu!' Tabii,' dedim. 'Remzi'nin marifetleri saymakla bitmez. Memur maaşı ile file doldurur, ay sonunu getirir, üstelik masa arkasında iş yapar. Bakın, şu düğmesine dokunuyorum ceketinin... Evet, cebinden bir tomar KDV fişi çıkarttı. Biriktirmiş.' Pes' dedi Asimov, 'ailesi de var demek. 'Olmaz olur mu? Aile babası. Dersanede çocuk okutuyor. Süper robot bu, ağabey.' 'Pekiyi, niye robot?' 'Niye mi? Bazı kuralların dışına çıkamıyor da ondan. Yasakları var. Konuşursa işten atılır. Fikir suçu yani..,/ / \ ^ Anlıyorum.' ' \ .1 :• 'Gel Necati,' dedim. 'Sayın Asimov, Necati işçi. Ö dâ bir robotize olmuş vatandaş.' Ne yapar? Marifetleri nedir?' diye sordu Asimov. 'Neler yapmaz ki! Kömür madenine iner. Grizu patlaması olursa canını verir orada. Üstüne duvar örülür. Sen ne diyorsun ağabey, bunlar süper adamlar. Her ikisi de toplumun değişik ucundan. Ama yaşam yıldıçmıyor onları. Yıldırsa da çaktırmıyorlar.' Pekiyi Necati niye robot?' Işteodaemirkulu. Madeneinmezseparayok. İşten atılır. Sonra bu arkadaşlar yürüyüş yapamazlar. Sakıncalı bulunur yürümeleri. Eylem, anlarsın ya. Tehlike var, özgürlük yok. Parasızlık var, ses yok. Can cambazı yani...' Isaac Asimov derin derin düşündü. Bir an sessiz kaldı. 'Dostum,' dedi bana, 'sen bana 'insanı' tanıttın. Robot değil bunlar. İNSAN.' Büyük yazar, onu sütunuma niçin çağırdığımı anlamıştı. 'İNSANı hemen tanıdı. Necati ve Remzi'nin elini saygıyla sıkıp, sütunumdan ayrıldı. Dalgındı. 'Çıkarın robot giysilerini çocuklar' dedim. Sizi kimse robotize edemez.' Gördünüz değil mi? Vedalaşıpayrıldık. . • İş dünyasının yeni atılımları Son on yılda dış dünya ile ticareti 3.5 kat urtan, dış borçlanması 4 kat artış gösteren, yabancı sermaye akımı yoğunlaşan, döviz trafiği karşılıklı hızlanan bir ülkenin burjuvazisinin dc bütün bu dcğişimlerden etkilenmesi ve bu sürece uygun dönüşümlcr yaşaması doğaldı. Sonuçta, 2000'lere doğru yol alan Türkiyc kapitalizminin koşucusu Türk kapitalıstlcri de bu amansız maratonda ycni yetenekler, yeni yaşam tarzlan, ilişkiler edindilcr. 1980'lcrden 1990'lara Türkiye burjuvazisi dc belli dönüşümler yaşadı. Bunlardan birincisi "dışa dönmesi", yani uluslararası sermaye ile daha çok bütünlcşmesi, "kucaklaşması" oldu. f kinci dönüşüm, sermaye gruplannın kcndi içinde farklılaşması ile yaşandı. Bazı gruplannyaşanansüreçtendahakârlıçıkıp daha çok zirvelere tırmanması, sermaye kesimleri içinde kutuplaşmalan, traksiyonlaşmalan da arttırdı. Sermaye kcsiminde gözlcmlenen bir başka dcğişim, uygulanan ekonomik politikalann doğal sonucu olarak iiretkcn özelihracında bu pazarlar Türkiye kapilalizmi için 1980'lerin ilk yansında büyük roller oynadılar. tslam ülkelerinin firivıalan, Türkiye'de de yaünm yaparak özellikle finans, ticaret kesiminde şirketler kurdular, Türkiye ile olan ekonomik ilişkilenni arttırdılar. 1980 sonrasında, toplumdaki halk hareketi potansiyeline karşı "din" motifıni bir dalgakıran olarak kullanan 12 Eylül rejimi de Islam ülkeleriyle ilişkilere özel bir önem verdi. Avrupa Topluluğu'nun dışladığı 12 Eylül rejimi, dünyada yalnız kalmamak için tslam ülkelcnne yanaştı. Bu yakınlaşmalar Türkiyc içinde "Türklslam scntezi" görüşünün beslenmesine, iş dünyası içinde de özellikle ticaret ve sanayi odalan yönetiminde temsil edilmesine olaBüyük sermaye gruplan içinde de üçünün, diğerlerine göre ANAP rejiminden daha çok yararlanıp hızla büyüdükleri vc diğcrleri ile aralanndaki mesafeyi her yıl hızla artürdıkları dikkat çckti. Bunlar, Koç, Sabancı ye tş Bankası gruplan.. Kendine özgü bir sermaye yapısı olan, o nedenle bir ailc şirkctindcn çok "anonim kapitalisl" niteligınc sahip olan İş Bankası, bankacılığın yani sıra sanayi ve ticaret sektörlcrinde yer alan iştirakleriyle, cumhuriyetin kuruîuşundan beri özcl sektör liginin zirvesindeki yerini 1980'lerde dc korudu. tş Bankası grubunu 1980'lcrde de zirvede tutan, mali sektörde genişleyen faaliyetleri ve işliraki olan cam tekelinin ihracattaki büyük atılımı oldu. 1980 sonrası işadamlan da kimlik değiştirdiler POLİTİKA VE OTESÎ MEHMED KEMAL Bundan yıllarca önceydi, tüp gazla ısınmayı Roma'da görmüştüm, bir kutuya para atarak ısınmayı da Londra'da. Roma'da bir dostun evinde konuktum. Baktım ısınmak için bir tüpü yakıyorlardı. "Bu nedir" diye sorduğumda, "Tüp gazl.." demişlerdi. Londra'ya gittiğimde de bir kutuya para atarak ısınmayı görmüştüm. Pansiyoncu kadın, kutuya belli nikel para atmamı, ancak öyle ısınacağımı söylemişti. Bir gece geciktim. Pansiyonda herkes yatmıştı. Üstümde kumbaraya atacak nikel para yoktu. Sabaha kadar titredim durdum. Pansiyonda kalanlar şömınenin rafında bozuk para bulunduruyorlardı. O saatte ben kimden bozuk para isteyebilirdiml Yıllar sonra tüp gaz da likit gaz da türlü gazlar da ülkemize geldi. Köylerimizde bile gazla ısınıyorlar, gazla yemek pişiriyorlar... Şimdi doğal gaz çıktı. Birçok kentimizde doğal gaz kullanılıyor. özellikle Ankara'da doğal gaz başta geliyor. Doğal gaz sayesinde başkentin tozu, dumanı, hava kirlenmesi uçtu. Bunu görenler imreniyorlar. "Ankara'nın havası mı, mis gibi!.." diyorlar. İstanbul'un havası ise Boğaz'a, Marmara'ya karşın klrll mi kirlil.. Bundan kurtulmak için bu yıl doğal gaz yakacağız. Hemşerilerimiz doğal gaza hazırlanıyor. Doğal gaz Sovyetler Birliği'nden geliyor. Ankara denedi, Istanbul kuşku içinde... Nasıl yakacağız? Ucuz mu olacak, pahalı mıl Gazı sürekli verecekler mi, kafaları kızarsa kesecekler mi? Sovyetler Birliği sözüne sadık diye bilinirdi. Şimdi birkaç cumhurıyete bölündüler, kızınca su mu koyverecekler? Yeni görüşmeler gösteriyor ki su koyvereceğe benziyorlar. Pazarlık takasla bağlanmıştı. Şimdi döviz diye sızlanıyorlarmış... Doğal gaz temiz iş diye biliniyordu. Çakmağı çak, musluğu aç, gel keyfim geil... Ne toz var, ne dumanl... Herşey tertemiz. Sıcak suyun keyfine de diyecek yok. Doğal gazın belası yerler kazılırken kendini gösterdi. Istanbul sokakları iki yıl köstebek yuvasına döndü. Yapıldı yapılıyor derken yanlış bağlamışlar, yeniden kazmaya başladılar. Kazıları görenler PTT mi, su mu derken doğal gaz olduğunu anladılar. Bir gazın tozu toprağı kalksın derken bu kez de, "Çok pahalı olacakmış!.." dedikoduları çıktı. Evlere gaz bağlatmayı kimsenin göze aldığı yokl Gaz, sokaktan kapıya kadar geliyor, bir para... Kapıdan içeriye giriyor ayrı para... Kat kaloriferi mi olsun, merkezi ısınma mı olsun? Karar vermek ayrı bir üzüntül... Her uygarlık, her konfor masraflıdır biliyoruz. Şimdi de imparatorluğun dağılan cumhuriyetleri mızıklanıyorlar. Verdikleri sözden dönüyorlar. Döviz istiyorlar. Kazmayı vurmaya gelmiyor, altından ne çapanoğulları çıkıyor. Karşımıza çıkan doğal gaz değil, boğal gaz mübarekl.. Gaza Gel Gaza... Türkiye kapitalizmi nereye koşııyor? Mustafa Sönntez Dış dünya ile bütünleşme Türk kapitalistlerinin yabancı sermaye ile bağlannı da güçlendirdi. 1980'lerin ilk yansında tslam ülkeleriyle sıkılaştınlan ilişkiler 1980'lerin ortalarından itibaren Avrupa Topluluğu yörüngesine kaydı ve kalıcılaştı. liğin yitirilmesi ve üretken olmayan, rantiyc faaliyetlcrin başatlık kazanması oldu. Burjuvazinin kcndi sanayi birikimine içtenlikle sahip çıkmaması, "uluslararası işbölümünün gereğidir" diye dayatılan rolleri sorgusuz sualsiz üstlenmcsi, uzıın vadeli çıkarlan açtsından hiiyiik zaaftı. 6030 YIL ONCE CUMHURİYET 1962: Köy Enstitüleri Köy Enstitülerinin kuruluşunun 22 ııd yıldönümi) dün T.M.G.T. toplantısalonundayapılaıı birlörenlckutlanmış ve Köy Enslitüleriyle ilgili kilaplardan birdcscrgi açılmıştır. 22 nei yıldönümü kullama toplanlısını Tiirk Devrim CX'uklurıGcncl Başkanı l>. ÇctinÖzck kısa birkonuşmailc açmış ve Köy Lnstitülerinin özgiirdüşünchilcn insan yctiştirmck için kurulduğunu ifadeederck "Köy Enstiıülerincyupılan hücumlar, kaynağınıaydınlığa olan korkudanalmakladır. Siyasaliklidarmyoluıuıkaranlıkta bulan politikacı. menlaalini karanhkla bulan yubu/clbcllc ki Köy Enstilülerminaydınlığındankorkacaktır. Dcvrimlcrdcn korkacaktır" demiştir Daha sonra konuşan Mehmel Haşaran, Köy Enstitülcrinde uygulunan ilkclcrdcn sözelmiş ve kalkınmanın bu kurumlarınaynı özellikle açılmasına bağlı buluııduğunu savunmuştur. Konuşmasına " 17 nisanlan artık tek başımıza kutlamıyoruz. Köy Enstitülcrinin ncolmadıklananluşıldı" diye baslıyan ŞerilTekben, daha sonra 25 yıl öncc Köy EnstitUlerini doğuran nedenlerin bugün daha zorunlu plduğuna işarelle 62 bin köy öğreimenine, 30 bin şelıir öğretmenine, 20 bin köyde okula ihtiyaç bulunduğunu ifade ctmiştir. Köy Enstitülerinin bunları devletin sırtına yüklemeden halledebileeeğini, ana gayenin ise Halı uygarlığına ulaşma olduğunu söyliyen Tckbcn, klasik eğitim sistcmini tcnkid ederek: "Klasik cğitimın sadecc faydasızolduğıı değil, /ararlı olduğıı unluşıldı" demiştir. Bu iddialannın Mİ1Iİ Eğitim Şurasına göuirüpgölüriilmediğini soran basın mensuplarına Tekben'incevabı: "Son Milli Eğitim Şurası âdeta danışıklı döğüş olmuştur. Asıl köklü problemleri getirecek olanlareağırılmaktan koıkulmuştur" şeklindeolmuştuı. Diğcr konuşmalarla toplanlı geç vakitlerc kadar devam etmiş ve ilgi ile takipedilmiştir. Uluslararası fizik dünyasının unutulmaz ismi nak sağladı. İslam ülkeleriyle ilişkiler, muhafazakârdincikesimlerinetkiliolduğu ANAP iktidan dönemindc sıçrama gösterdi. özellikle Arap scrmayesinin Türkiye'ye yönelişi bu dönemde ctkinlik kazandı. "Dışa dfinen" iş dunyası 1990'lann Türkiyc burjuvazısinin dış dün tslam ülkeleri ile bloklaşmayı AT ile büya ile daha çok kaynaşmış, bülünleşmiş tünleşmeye alternatif gören kesimlerin bir özelliktc olduğunu görmek nıümkün. ANAP içinde etkili olduğu yıllarda İslam 1980'li yıllai', özellikle finans, dış ticaret ve sermayesi ile ilişkiler de yoğunluk gösterihizmet sektörlcrinde Türk nrmalannm ço yordu. Ancak İslam ülkelerinin petrol gekuluslu şirketlcrle yoğun ilişkiler kurduğu lirlcrinin 1980'lerin ikinci yansında azalbir döncm oldu. 1980'de yabancı fırma ması, ticari ilişkilerin zayıflamasına, sersayısı lOOiken 1985'tebusayı42l'e, 1990' maye içinde de antiIaik kesimlerin güç da ise 1813'eçıktı. 1980 başında izin veril kaybına yol açlı. İslam ülkelen ile kurulan miş yabancı scrriıayc stoku 325 milyon do ekonomik ilişkilerin hatınna bu kesimle lar iken 1990 sonunda 6.4 milyar dolardı. yaşanan ideoloji ve siyasi yakınlaşmayı 1980'lcr yabancı sermaye ile "halvct" yıl görmezliktcn gelen burjuvazinin "Batıcı" lanydı. Sabancı gibi 1980 önccsi yabana. kanadı, petrol gelirleri azalan bu ülkelerde sermuye ile iliskilen zayıf kalmıs gruplar, • pazann kurumaya başladığını gorünce 1980Tcrde bu cksikliklerini giderip hızla "Arabın işi bitti, Arap gidebilir" diycrek kurulu şirketlerine yabancı ortaklar aldı yüzünü tekrar Avrupa'ya döndü ve sıkı lar, ya da yabancılarla yenilcrini kurdular. özellikle bankacılık alanında yabancılarla yeni oluşumlar dikkat çckti. Daha çok Faizin, dövizin yüksek getiklasik bankacılık faaliyellcrinin dışında iş risi, İstanbul'un hormonal yapan, dış ticarctin fınansmanı vc kambiyo işlemlerine ağırlık vcren bu yeni banka büyümesinın yarattığı yükcılık, birçok sermaye grubunu "bankalı" sek kentsel rantlar, önceden duruma gctirirken dış bağlan da güçlcndisanayi gibi üretken faaliyetrici etkiler yarattı. bulunanlan bile Bu arada "Avrupa tek pazarf'mn kurul lerde masına dönük girişimlerin fırmalar arası yatırım yerine "plasman ve birlcşmclerikaynaşmalan (Merger&Acqusilion) hızlandırması, Türkiye'dcki sü spekülasyon" yapan rantireci de hızlandırdı. Birçok uluslararası fir yelere dönüştürdü. ma Türkiye'den de bırlcseceği ormklar ararken Türk firmaları da "tekleşen" Avrupa pazannda tek başına kalmamak için bir laik burjuvazi görünümü dc scrgileyabancı ortak arayışına gcçti. Satınalma mekten geri durmadı. ANAP içinde dc lar, ortaklıklar birbirini i/ledi. ABD, Av mcvzi kaybeden tslamcı sermaye, AT'ye rupa kökcnli çokuluslu tirmalann yanın tam üyelik başvurusunun yapıldığı 1987'da Japon kökcnlilcrle kurulan ilişkiler de den ilıbarcn hızla inişe geçti. dikkat çckiciydi. Türk burjuvazisinin uluslararası sermaye ile bu kaynaşması ye "En tapedshl" holdlnglep ni yatınmlara, yeni açılımlara dönük ol 1980'lerden 1990'lara Türk iş dünyası kcnmaktan çok, varolanın satıııalınması biçi di içinde çcşitli dalgalanmalar yaşarkcn mindc olduğu için kcndi uzun vadcli çı oyunun kuralı gercğı, bazılan diğerlerine karları açısından da pek sağlıklı sayıl görc daha hızlı büyüdü ve zirveleri tuttu. mazdı. Bir kere genel olarak 1980'ler, bankasigorta sahiplerini, rantiyeleri, dışa mal saOrta Doğu mu, Batı mı? tanları, dışanda inşaat işleri alanlan, turiz1980'lerin ilk yansında dünya ekonomi me yönelenleri, uluslararası taşımacılık sinde yaşanan ekonomik durgunluğun da yapanları ve kentsel rantlardan yararlanetkisiyle Türkiye'nin dış ekonomik ilişki mayı bilcnleri ödüllendirdi. Buna karşılık lerinde İslam ülkelerinin payının artması, daralan iç pazar koşullannda dışa açilaTürkiye kapilaliziminin yöriingc dcğişti mayanlar, yclersiz sermaye nedeniylc yükrip değiştirmediği sorusunu da gündeme sek faiz.li krcdi kullanıp ödcmc güçlüğüne gctirmişti. 1980'lerin başlannda Tslam iil düşenler ve serbestleştirilen ithalat karşıkelerine yönelişin ekonomik olduğu kadar sında rekabet gücü bulamayanlar, bu yasiyasi vc ideolojik boyutları da vardı. 1979 nşta yorgun düştu, piste havlu attı. petrol şokuyla petrol gelirleri yeniden ar Türkiye'de, daha 1980 öncesinde dikey ve tan İslam ülkelcri, "dışa açılma" çabasın yatay birleşmclerlc "entegrc bir tekelleşdaki Türkiye açısından öncmli bir pazar me" yapısına kavuşan büyük sermaye, dı. Özellikle aynı yıllarda Batı'da bir dur 1980'li yıllarda teşvik cdilcn alanlara esnegunluğun yaşandığı dikkate ahndığında ycbildiği, nüfuz edebildiği ölçüde, mali bu pazarlar stratcjik bir öneme sahipti. bünyesinin güçlü oluşu nedeniyle süreçten Mal ihracında, dış müteahhitlikte, işgücü kazançlı çıktı. Türkiye kapitalizminin iki rakip devinden Koç ve Sabancı, 12 fylül askeri darbesinden ve onu izleycn ANAP rejiminden en çok yararlanmış gruplann başında yer aldılar. 1970'lerin sonlannda ekpnomik darboğaza girip kâr oranlan düsen bu iki sermaye grubu, 12 Eylül ile birlıkte yaşanan ekonomik değişimlerc sağladıklan uyumla, tarihlcrindc yaşamadıkları hızda büyüdüler ve Türkiye kapitalizminin en güçlüleri oldular. Ulaştıkları gücün nicelikscl boyutunu somutlamak için şu göstergelere bakılabilir: 1991 *de Koç grubu 39, Sabancı grubu 21 trilyon liralık cirolar gerçckleştirdiler. Bu iki grubun 60 trilyonluk cirolan, aynı yıl Türkiye'nin 430 trilyon TL'lik milli gelirinin yüzde 14'ü demekti. Koç, Sabancı ve tş Bankası'ndan oluşan üçlü, diğer büyük sermaye gruplarıyla aralanndaki güç ı'arkını hızla büyüttüler. Bu durum, özellikle ticaret ve sanayi odalan içinde şikâyet konusu. Devletin büyümesinden sızlananlar, özel sektörün içindcki hormonal büyümeden de şikâyctçiler. Türk sermayedarlarının 1980'lerden 1990'lara yaşadığı kabuk değişimi sürccinin öncmli bir halkasını sanayiciliktcn rantiyeliğc gcçişleri oluşturur. 1980'li yıllann cn öncmli özelliklerinden biri "rantiyc'iiği çekici kılan bir dönem olmasıydı. Mevduat, döviz, tahvil, gayri menkul gibi üretken olmayan ve nakde çevrilmesi mümkün varlıklann nemalarından, değer artışlarından sağladıklan gelirlerle varlıklarını sürdüren rantıyeler, 1980'li yıllarda en çok kârlı çıkan kesimler oldular. Faizlerin pozilif faiz gelirccck kadar yükscltılmesı, döviz kurunun günlük ayarlamalara tabi tutulması, devlet tahvillerine enttasyonun altında kalmayan faizlerin verilmesi, İstanbul'un hormonal büyümesinin yarattığı yüksek kentsel rantlar, önceden sanayiu, inşaatçı vb. üretken faaliyctlerdc bulunanlan bilc yatınm yerine "plasman ve spekülasyon" yapan rantiyelere dönüştürdü. Rantiye kesimin faiz biçiminde el koyduğu gelirin büyüklüğü, 500 büyük şirketin yarattığı bölüşümündc de görülebiîiyor. 1982'de 500 büyük sanayi nrmasının yaraltığı kalma dcğerin yüzde 28'i faiz payı olarak rantiyelerin cebine akarkcn bu oran 1986'da yüide 38'e kadar çıktı. 1980 sonrasında bölgesel gelişmenin İstanbul ve çevresi lehine devam etmesi, bu "egemen kent"in ekonomik belirleyiciliğini pekiştirirken artan ekonomik faaliyet yeni iş merkezlerine talcbi, kente göçen ycni nüfus da ycni konut ihtiyaçlannı doğurdu. Bu durum, kentsel rantlan hiçbir zaman olmadığı kadar çekici duruma getirirken sermaycnin de sanayıden yapsatçılığa, arsa yatmmcılığına yönelmesini kamçıladı. Kentsel rantların iklidara kısa vadede bir maliyetinin olmaması, özal ve çevrcsinin belli amaçlarla bu rantlan dağıtmalanna ccsarct verdi. özellikle ANAP'b Belediye Başkanı Bedrettin Dalan'ın 19841989 döncmindeki belediye başkanlığı sırasında, Istanbul'da Hazine arazilerinin, yeşil alanlann kullanıma açılması, Boğaziçi'ndc yasak olan yapılaşmanın gcvşctilmesi, İstanbul'un siluelini bozma pahasına gökdclen inşaatlanna yeşil ışık yakılması sanayicilikten rantiyeliğe hücumu özendircn öncmli gelişmelerdi. Kentsel rantlan sermaye kesimi arasında dağıtma süreci, ANAP'ın parlilcşmc için gerekli maddi ve manevi dcstcği sağlaması için dc bir "maliyetsiz olanak"tı. Ozctle, 1980'lerin başından beri muafiyetlcrlc, kaydırmalarla, vergi yükü düşürülen ve alınmayan vergilerle yaünm yapacağı varsayılan Türkiye burjuvazisi, sanayi yatırımı yapmak yerine bu parayı faiz, döviz spckülasyonu ile katlamaya ve giderek kentsel rantlarla çoğaltmaya daha çok meyletti; rantiye niteliğinin üretken yanına ağır basmasına itiraz etmedi. Bu sonuçlara yol açan politikalara, bunları uygulayan hükümetlere itiraz etmedi. Ancak bu mirasyedi yaklaşımın ağır faturası, 1990'larda masaya gelecekli. thracat üretinı. üretim ise yeni yalınm istiyordu, ortada ise sanayi yalırımlan yerine kaybcdilmiş, harcanmış polansiycller vardı. OKURLARDAN Yanlış uygulamalar Emeklinin.öğrenci durumunda bulunan çocuklarının ve ölümü •ıalindc yctimlerinin 25 yaşına kadar sağlık yardımlurından yararlanacaklan. luıruın hükmüdür. Bakanlığınıza bağlı Emekli Sandığı'nca 5434 sayılı kanunun 3284 sayılı kanunla değişik 74/6. maddesinde bahsolunan (öğrencilik durumlarına göre) yetim aylığı bağlanan ve alanlarla ilgili hiikmün. uygulamada sağ olan emcklinin cocuklannın sağlık yardımlanyla karışlınldığı. yanlış uygulanıp hatalar yapılarak biz öğrenciler mağdur cdilmckteyiz. Son Başbakanlık gcnelgcsi dc bundan doğmuştur. Konuya bakanlığınızca el konulmasını, devam ettirilen yanlışanlamavc uygulamalara son verilmesini, resmi okullarda öğrenimedevamedenve . . , bunu bclgcleyen ^ (durumumuzdaki) emekli çocuklarının ve yetimlerinin öğrenciliği devam ettiği sürece 25 yaşına kadar sağlık yardımlanndan yararlanmaya devam etmelcri, dıırumun müracaatta bulunmuş olanlara da duyurularak daha öncc iptal cdilmiş olan öğrcnci sağlık karnelerinin de yeniden düzcnlcnip verilmesi nc emirlerini bekliyoruz. AHMETOKUYAN Ankara Cevap bekliyoruz 20 Ekim seçimleriyle kanunsuzluklardevrini yürütcnlcreçckilindcmiştik. Devrik iktidarmcnsubıı bürokratlann alıştırıldıklurı talimatla işyaptınna veiş bitiricilik hastalıklan halen sürmektcdir. Emekli Sandığınızca yürütiilen kanunsuz işlcmlcrlc ilgili müracaat vcşikâyetlerimiz bakanlık ilgili biriıni olan Bütçe vc Mali Kontrol Genel Müdürlüğü görevlilcrincc ccvapsız bırakılmakla ve kaldırılıpatılmaktadır. Başbakanlığa vaki müracaatımız üzerine Başbakanlıkça yayımlanan genelgeemrinede uyulmamakladır. Gazctcmi/ köşesindcn birkczdaha scsleniyor, mcrkcz tcşkilatınız bu biriminde gerekliayıklamalaryapılıp işin başına chli olanlann gctirilmcsindcn sonra talcp sahiplcrinecevap verilmesini bekliyoruz. KEMALŞİMŞEK Ankara OZEL BORA SÜRUCÜ KURSU 80. DÖNEM KAYITLARI BAŞLADI Hafta sonu Hafta içi ve Akşam kurları devam ediyor Dershane: İLClL si/i lıic okıuuı ınıır y£ etkUtdir, iki u^nh kıltçtankeskindv CunUı nthuu itikt'e eklernlen \ den aytracâk kadar derinıerr ışler; y yüA reğm düsünce' celer ve amaçıarını Â da yargılar" (Incil'den) I iirkİNc scınıa\c ihı acııuı İKişkulı Avrupa'dan da bir televizyon fabrikası Dışanda inşaat, bankacıbk, ticaret alarak bu pazarlara giriş yapıyordu. bürolan kurmak şeklindc başlayan Sabana grubu I988'dc Isviçrc'dc Hefti "sermaye ihracı" bazı Üçüncü Dünya NVeaving isimli bir fabrika alarak dışa ülkelerine fabrikalar kurmaya üretken sermaye ihraç etmeyi başlatmıştı, dönüşüyor. ama sonu gelmedi, bir süre sonra Sabancı, Türkiye kapitalizminin yeni bugirişimini noktalamak zorunda kaldı. eğilimlerinden bin de "sermaye ihraç" Ancak aynı Sabancı biri Tayland'da, edcr bir nicclik vc nitcliğc ulaşması. Sürcç diğeri Mısır'da iki kordbezi fabrikasına 1980'lerde yurtdışındamütcahhitlik işleri ortak oldu. Tayland'daki TaiKordsa'da almakla başladı. Artan dış ticaret hacmi, payı yüzdc 25 olan Sabancı, teknoloji dc birçok ülkede ihracatithalat bürolan ihraçediyordu. Mısır'daki NilKordsa'da kurmayı, banka şubeleri açmayı zorladı. ise Sabancı'nın ortaklığı yiizde 40'tı. Bunu daha sonra bazı k üçük bankalann Türk fırmalarının sanayi sermayesi ihracı satm alınması izlcdi. Sabancı grubu, şansının özellikle yeni T'ürki Çukurova grubu, Erol Aksoy, Hüsnü cumhuriyetlerine olduğu görülüyordu. Ozyeğin dıarıda banka alanlardan Daha şimdidcn Tcletaş, Nctaş gibi bazı bazılanydı. Ancak sennaye ihracından iletişim şirketleri yatırım anlaşmalan sözcdilecekse sanayi sermayesi yapmıştı. Bu ülkelereTürk fırmalarının ihracından, yani dışarıdan fabnkalar tek başlanna ya da yabancı sermaye ile kuımaktan söz etmek gerekliydi. 1980'lerin sonları vc 1990'lann başlannda işbirliği halinde sanayi sermayesi ihraç ctmclcri mümkün görünüyordu. Ancak hcnüz nüvc halindc de olsa bu cğilim uç bunların ne ölçüde etkili girişimler verdi. Örncğin Koç grubu Cezayir'dc olacağı, Türk ckonomisine ne tür katkılar bcyazcşya yatınmı konusunda bir yapacağı, dışandan bir katma değer anlaşma yaptı. Cezayir'de yaşanan son transtcri sağlayıp sağlamayacağı hcnüz siyasi gelişmeler projenin askıya görülemiyordu. Ama yincdc olgu yeni alınma.sına yol açsa da atılan adım . ve önemliydi. önemliydi. Koç.yakınlarda Doğu ÛSKUDAR: 343 67 82 KÛZYATAĞI: 362 47 33 TARABYA: 262 08 18 AKŞEHİR ASLİYE HUKUK HÂKİMLtĞt'NDEN Dosya No: 1991/242 Davacı Veysel Okumuş tarafından clavalı Oursun Okumuş aleyhine açılan zina ve şiddetli geçimsizlik nedeni ile boşanma davasında yapılan yargılama sırasında: Davacı mahkememize verdiği dilekçesi ile eşi ile 1975 yılından beri evli bulunduklarmı ve Fatih isimli çocuklarının bulunduğunu, çocuğunıı yanına alarak evi terkedip gittiğini, başka bir kişi ile zina yaptı ğını geçinmelerine imkân kalmadığmı bu nedenle boşanmalanna karar verilmesini istemis, bugüne kadar davalımn adresi bulunup dava dilekçesi tebliğ edilememiş olup gazete ile ilan yapılmasına karar verilmiş olduğundan, tş bu dava dilekçesinin bugüne kadar adresi bulunamayan davalı Oursun Okumuş'a duruşmanın bırakıldığı 22.5.1992 gUntl saat 9'da duruşmaya gelmesi veya kendisini bir vekille temsil eltirmesi, gelmediğinde yokluğunda karar verileceği hususu dava dilekçesi tebliği yerine gcçmck üzcre ilan olunur. Basın: 47010 Prof. Dr. FEZA GÜRSEY'i yitirdik. Ailesine ve sevenlerine başsağlığı dileriz. "Yunus imdi sen tek otur Dâva manasını yetür Feza gibi bir er getir Hiç cihana gelmez ola" TRABZONK.T.Ü. FİZİK BÖLÜMÜ SÜRECEK PROFKSSIONAL Research and repuıt vvriting. Speech vvriting. Translating PLEASE CALL 3470997
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle