23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 ARALIK1992 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 Albert King öldü • MEMPHIS(AA)- Blues ustaiarından Amerika'lı Albert Kıng. geçirdiği kalp krizi sonucu öldü. 69 yaşında ölen King. müzik yaşamına Jimmy Reed ile bateri çalarak başladı. İlkçıkışını 1966'da Memphis'de yapan * Ibert King. müzık -tinyasında bugünedek yaşamışenbaşanlı gitaristlerdendi. Onümüzdekiyıl B.B. Kingve Bobby Blue Band ile Avrupa turuna çıkmay ı planlay an Albert Kıng içın yine blues'cu Bobby Bland şunlan söyledı: "Çok kibar birinsandı.bırlikte çalıştığımızzamanlarda ; aramızda hiçbirkışkançlık olmazdı. onu çok özky eceğiz."'( AC/DC tazminat ödeyecek | • Kültür Servisi- Ü nlü Avustralya'lı rock topluluğu AC/DC. ocak aymda ABD'de verdikleri konser sonucu yaşamını yitiren üç gencin ailelerine tazminat ödeyecek. Geçen ocak ayında Salt LakeCity'de verdikleri konserde bir hayran kalabalığırun alünda kalarak ezilen ikisi 14, biri 19 yaşında olan üç genç içın ne kadar lazminat ödeneceği ise henüz belirlenmedi. Kut'lamutlu yıllar• Kültür Servisi- Tablolan yurtiçinde ve yurtdışmda çeşitli koleksiyonlarda bulunan ressam Muhsın Kut'un 1977'denbuyana yaptığı resimlerinın bır bölümü Paksoy Tıcaret ve Sanayi AŞ tarafından takvi'mleştirildi. 1964-69 yıllanarasında DevletGüzel Sanatlar Akademisi Seramik Bölümü"ndeokuyan Kut,ilk -•rgisini Taksim Mcydanı'nda 33 yıl önce gerçeklcştırmişti. Konulannı gezdiğj. gördüğü. yaşadığı yerlerden, kentlerden. sokaklardansecen Muhsin Kut, uzun yıllar Avrupa ve Avustralya'da yaşadı. Mevlevihane'de sema gösterisi • Kültür Servisi- Mevlana'nın719.VuslatYıu ve 133. Mülkiyeliler Haftası elkinlikleri kapsamında bugün saat 20.00'de Tünel'deki Galala Mevlevihanesi'nde bir sema töreni gerçekleştirilecek. Sema löreninden önce. Türk sanat müziğinden örneklerin seslendirileceği bir konserde yer alacak Saraylar'dayeni rehberler • Kültiir Servisi-Milli Saraylar Daire Başkanı Türkanİnce, 19.yüzyılın sanat anlayışı içinde saray, köşk ve kasırlanmızı tanıtmanın, rehberlerin görevlerinde aynntılnna kadar aydınlatümasırun hedeflendiğini, bu amaçla yeni atanan rehberler ıçin bir eğitirn programı geliştirdiklerini söyledi. Navaro'nun Vonferansı <• Kültür Servisi- İstanbul Üniversitesi Kadın Sorunlan Araştırma ve Uygulama Merkezi'nce düzenlenen konferanslardizisi, bugün saat 14.00te Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nde Leyla Navaro'nun katılacağj "Kadın veErkeğin Bağımlılığı" başlıklı konferans ile sürüyor. Navaro. kadının bağlılığının nasıl bağımMığa dönüştüğü ve kültürümüzde yaşam tarzlan ile kişilerin cinsel kimlikleri arasındaki ilişkiyi irdeleyecek. bugün bilsak Geçen hafta İstanbul 'un müzik dünyasmda yeni eserler ve solistler vardı Sermet'le bîr başka coşku 23 Aralık Çarşamba: Tai-Chi Chuan Hareketli Meditasyon ÇinEgsersizleri Erol KESKİN yöneüminde Kayıtlanmız Başlamışur Görsel Sanat Atölyeleri Mchmeı GÜLERYÜZ yöneüminde Perşembe-Cuma Fotograf ve Sinema Atölyesi Sclçuk TURANU Seramik Atölyesi KadriyeEzel AĞAOGLU yöneüminde Salı - Perşembe-Cumartesi Cafe-Foyer-Bar(Giriş) AkusükGiıar-TanjuA. RockCafe-Bar(5.Kal) Grup "Leke" EVİN İLYASOĞLU Hani derler ya: "Müzik ruhun gjdastdır" veya "Bu müzikle ruhum yıkandı." Doğal ki iyi müzikten söz ederler. Kötü müzik nasıl gıdası olabilir ruhun, nasıl yıkayabilir ruhunu insanın! Cumartesi gecesi Cemal Reşid Rey Sa- lonu'nda gerçekten ruhu yıkandı dinle- yicilerin. Hüseyin Sermet"in piyano re- sitalinde bir başka ışık, bir başka coşku vardı. Daha onbeş gün önce dünyanın en çok ün yapmış piyanistlerinden biri, Gavrilov da aynı yapıtı çaldr. "Gecenin Çocuğu." Oysa bir de Hüseyin Sermet'i dınlemeliydiniz. Ravel'deki şiiri dile ge- tiriyordu. Renkleri. dramatik anlatımı dengeleyip bir kristalden geçiriyordu. Bir olaydı Hüseyin Sermet'in resitali ve de ruhun gıdası olan müziği, güzel mü- ziği duyurdu. Şef Erol Erdınç bu yıl ya ilk kez sah- neye çıkan solistlere eşlik etti ya da ilk kez seslendinlen Türk yapıtlannı yönet- ti. Böylece her konserinde avn bir hele- can vardı. Geçen hafta İDSO'daki program Hırsız Saksağan Uvertürü ile başladı. Orkestra bildik bir yapıtı çalmanın, dinleyiciler de iyi çalışıhruş bir yapıttaki tek soluğun mutluluğunu yaşadı. Mo- zart'ın Jüpiter Senfonisi'nde tempo farklılıklanna karşın yine tanıdık, güzel ezgilerin akışı duyarlıydı. Bu hafta. hem ilk kez seslendirilen bir Şef Erol Erdinc Hüseyin Sermet'in piyano resitalinde bir başka ışık, bir başka coşku vardı. Bir olaydı resitali, gerçekten ruhu müzikle yıkandı dinleyicilerin. ŞefErol Erdinç'in her konserinde ayn bir heyecarı vardı. Piyanist Hüseyin Sermet Türk yapıtı hem de İstanbullulann ilk kez orkestra ile dinlediği genç piyano ikilisi Ferhan Ferzan Önder vardı prog- ramda. Çetin Işıközlü'nün (1939) iki piyano ve büyük orkestra için konçertosunu çaldılar. Işıközlü makamsal müziğimiz- den, halk ezgilerinden ve aksak ritmden esinlenmiş. Uzun bir süre Avrupa'da orkestra şefı olarak çalışıp yurda dön- dükten sonra kaleme aldığı ilk yapıtmış. Biraz sıla özlemi çektiğinden olsa gerek geleneksel öğeleri olduğu gibi, soyuüa- maya gitmeksizin kullanmış. Işıközlü'- nün bu çalışması konçerto dağarcığımı- za. özellikle iki piyano dağarcığına önemli bir katkı. Gerek şef Erdinç. ge- rekse duo piyano solistlerimiz titizlikle özen göstermişler bu konçerto için. Fer- han Ferzan Önder halen Avusturya'da yaşamlannı sürdürüp Alfons Kont-' rasky ile çalışıyorlar. Çok yakında Fransız bestecilerinden oluşan bir CD'- leri piyasaya çıkacak. Milhaud'nun Scaramouche süitinden çaldıklan bis parçasıyla uyumlu. kıvrak ve yumu- şacık bir yorum sundular. İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde ilk kez bir Wagner operası sahneleniyor Bir Wagner... Neden olmasın? Richard Wagner (1813- 1883): Yalnız opera tarihini de- ğil. sanat tarihini sarsan. gele- neksel kavramlan değiştiren büyük besteci. Derin felsefesi. insan duygu ve düşüncesini kamçılayan müziği. operayı bü- tün sanat dallannın birleşimi olarak ortaya çıkarması. mü- zikli dramlan ve ilginç kışiliği ile fırtınalar estiren besteci. Wagner'in ya taparcasına tut- kunlan olmuştur ya da müziği- ni duymaya dahi dayanama- yan, karşı çıkanlar vardır. Or- kestra için tek bir senfoni yazmış; opera uvertürlerinde ve operalannda senfoni orkestra- smın tüm olanaklanndan ya- rarlanmıştır. Operalannın met- nini de kendi yazan Wagner sa- nat tarihine yalnız bir opera bestecisi olarak değil. orkestra şefı. şair ve yazar olarak da geç- miştir. Teknik açıdan tonalite- nin sınırlannı zorlaması yirmin- ci yüzyıl müziğine kapılar açmıştır. İnsanın en karmaşık duygulannı, hipnotik gücün en etkileyici yönünü kullanmışür ses-söz ve müziği birleştirirken. Uçan Hollandalı, Wagner'in en kısa ve onu tanıtmak için en kolay operasıdır. Müziklidram bicimine ilk adımdır. Müzik kamçılayıcı. coşturucu, heye- can yaratan bir bütünlük için- dedir. İDSO'da ilk kez NVagner izliyoruz. Neden ilk kez? Biraz cesaret işi de ondan herhalde. Dış ülkelerde yalnız NVagner uzmanı oyuncular ve kadrolar var. VVagner'e özgü ses yapısı inccleniyor. yıllarca bu amaca doğru eğkiliyor. Bizim böyle yıllarca oyuncu 'Uçan Hollandalı'', Giancarlo del Monaco'ııun zengin repertuannda da bir 'ilk'. veya yaratıcı kadromuzu eğitip uzmanlaştıracak olanağımız yok diye Wagner oynanmasın mı hiç? Bir ölçüde yaraücı kad- royu, yurtdışındaki deneyimli kişileri secip getiren opera yö- netimi, bizim sanatçılanmızdan kurduğu bir oyuncu kadrosu ile bu mevsim Uçan Hollandalı'yı sunmakta. Rcjisör Giancarlo del Monaco ile son provalar- dan birini izlerken şu konuşma- yı yaptık: (Del Monaco halen Bonn Operası'nın genel sanat yönetmeni.) "Keşke Almanca. özgün dilde olabilseydi. Wag- ner için sözün içindeki şiir. mü- ziğin içindeki şiir kadar önemli- dir. Bu nedenle Türkçe oyna- nırsa geniş kitle izleyebilecek" diyor. Uçan Hollandalfdaki doğa üstü etkcnlerden söz edi- yoru? ""Doğa dışı. doğa üstü atmosfer sağlamak için özel bir çaba harcamadık. Fantezi. düş- lem insanın kafasının içinde. Scnta odayı Hollandalı'nın ge- misi olarak görüyor. Normal bir insan olarak başlıyor. gide- rek kendinden geçiyor. Hangisı doğru hangisi yanhş. hangisı gerçek hangisi gerçeküstü ay- nmsayamayacak kadar kendi- ni kaybedeceği bir rol. Bütün yapıtı Senta'nın gözünden gör- melisiniz. Senta"nın yarattığı düşlem ki bütün operayı çekip götürüyor." Bu arada Senta ro- lünü üstlenen Zehra Yıldız'ı o\üyor: "Özel bir Sema bul- duk. zeki. iyi niyeüi ve biraz da çılgın olmalı." Yirmibirinci yüzyıla yakla- şırken. teknolojinin getirdiği yeni olanaklardan yararlanıb- yor mu VV'agner operası sahne- İenirken şeklindeki sorumuzu, önce dekoratör Michael Scott yanıtlıyor: "Bugün bilgisayarla olsun, yeni makinelerle olsun yapılan dekorlarda hep aksak- îıklar yaşanmakta. Her şey an- za yapıyor, en büyük opera evlerindebile. Biz hidrolik. ama çok basit bir sistemle gemiyi odaya soku- yoruz." Ve Del Monaco ekli- yor; "Klasik bir reji uyguladık. Âma biraz kriminal bir öykü anlatırcasına korku cfektleri kullanıyoruz. Tıpkı Edgar Al- len Poe"nun öykülerindeki gibi. Birden kapı kendi kendine açılı- yor. dcli bir rüzgâr korku saçı- yor. filan." Uçan Hollandalı'nın rejisö- rü. dekoratörü. orkestra şefı. bir süre koro şefı ve koropetisti hep yurtdışından gelen sanatcı- lar. Oyunculanmız ise şimdilik tek cast halinde oynuyorlar: Zehra Yıldız. Seyıt Âhmet Yıl- dız, Ender Anman, Attila Ma- nizadc. Yükscl Örses ve Hüse- yin Likos. Operanın Genel Sa- nat Yönctmeni Yekta Kara'yı en mutlu eden olay dış basın- daki bütün opera dergilerinde "Uçan Hollandalı İstanbul'da" başlıklanna rastlanması. 'Uçan Hollandalı'nın galası dün gece Atatürk Kültür Merkezi'nde yapıldı HoOaııdah Istanbul'da bilsak, sırasclviler cad., soğancı sok. 7 cihangir 243 28 79-99 Uçan Hollandalı/ Yönet- men: Giancarlo del Mona- coj Orkestra şefı: Michael Sassonj Dekor: Michael Scott/ Işık düzeni: Ahmet Defnel Oyuncular: Seyit Ahmet Yıldız, Ender An- man, Zehra Yıldız, Atilla Manizade, Yüksel Örses, Hüseyin Likos. AHU ANTMEN Ünlü Alman besteci Richard Wag- ner'ın 1839 yıhnda Kuzey Denizi'nde geçirdiği fırtınalı yolculuk, geminin Norveç'te bir limanda demir almasıyla sonuçlanmasaydı. dünya opera repertu- an, NVagner'in en önfemli operası olma- sa da yine kendince bir yeri olan "Uçan Hollandalı"dan yoksun kalacaktı. Wagner. "Uçan Hollandalı" efsanesini burada öğrenmiş, çok etkilendiği için hemen çalışmaya koyulmuştu. Hollan- dalı'nın cfsanesi, bundan tam dön yıl sonra. 1843 yılında. Dresdcn'de yılbaşının hemen ertesinde VV'agner'in müziğıyle sahnelendi. "Uçan Hollandalı". denizde fırtınaya kızıp. ""Bu yolun son ı ölüm de olsa yü- rüyeceğım" diyen ve inadıyla "şeytan""ı çileden çıkaran bir kaptanın öyküsün- den esinlcnerek yazılmış: Şeytan. çok kızdığı için kaptanı yedi yılda bir kez karaya çıkmaya mahkum ediyor-o bir gün içinde eğer kendine sadık bir c> bu- lursa. şeytanın cezasından kurtulacak. Ama şeytan buna olasılık \ermiyor. çünkü ona görc sadık bir kadın bulmak zaten olanaksız... "Uçan Hollandair'da önemli roUerden Senta'yı Zehra Yıidu caıüandırıyor. Hollandalı kaptan şımdı îstanbul'da: kendine sadık biı eşanyor. Lanetlenmiş gemİM. Aiaiürk Kültür Merkezi'nde sahneyi yararak izleyicinin karşısına çıkıyor. Evel. bu gerçek-Bonn Opcrası"- nın bajdekoratörü Michael Scott. "Uçan Hollandalı"nın dekorunu hazı- rlamak için Türkiye'deydi. İstanbul Devlet Opera ve Balesfnin 32 yıllık geçmişinde ilk kez bir \Vagner sahneleniyor. Bu başlı başına bir "olay" kuşkusuz. "Uçan Hollandalı" Türkı- ye'de daha önce bir kez. o da 1961 yılında Ankara Devlet Opcrasf nca sah- nelenmıştı. Ancak "L çan Hollandalı yı daha "heyccanir" kılan. İstanbul'daki bu ilk \Vagner operası içın "kolları sı\ a- yan" İstanbul De\lel Opera ve Balesi CRR'de bir resital veren Emeç: 'Mesajımı müzikteki yorumumla veriyorum' Mehveş Emeç. 21 Aralık ge- cesi Cemal Reşid Rey salonun- da Schuman, Schubert. Cho- pin'in yapıtlanndan örülü ro- mantik bir program sundu. Emeç, romantıznıin düşgücü kadar fırtınasmı da enerjik bir vorumla yansıttı. Mehveş Erneç ile TV söyleşısi yaptığımızda babasının aa ölümünden sonra ilk kez İstan- bul'da çalıyordu. "İnsan her şeyi tadıp, acılan da yaşayıp. kendini bütün duygulardan anndırabildiğj zaman yorum özgürlûğünü elde ediyor. Ben- ce bunu açıkça sergıleyebilmck önemli. Geçirdığıniz tecrübe- ler size kendi sesinizi duyma imkanını vermeli" diyordu. Bir süre sonra bütün bu deneyım- lerle iyice olgunlaşmış bir Mehvej çıktı geldi Londra'- dan. Ûnlü pedagog Maria - Çok güzel bir müzik ortamı var. İstersem insanlarla iç içe yoğun yaşayabiliyorum, ister- sem kabuğuma çekilıp kimseyi görmüyorum. Curcio yakını- mda. Gitmesem de hergün te- lefonla konuşuruz. - Çalışma düzenini anlatır mısın? - "Sabah uyanınca piyano- ma otururum dememi bekle- meyin" benden. Hıçbir zaman sabahlan piyanoçalmarn. Gü- neş batıp. ınsanlar ortadan çe- kilince gündclik. sıradan olay- lar da sona erer. Ve benim için daha yüksek düzeyde bir dün- ya başlar. İşte o saatlerde piya- noya otururum. • Ya müzik dışındaki dünyan? - Aslında hemen hep müzik var. Başkası için oldukça tek- düzc bciki ama.. kcndınizi adayınca artık o dünyanın iniş çıkışları ile yaşıyorsunuz. - Piak yapmak konusunda Mehveş Emeç için, 'aslında hemen hep mü- zik var' çünkü 'kendini- zi adayınca artık o dün- yanın iniş çıkışları ile yaşıyorsunuz.' Her Kon- serden sonra hep daha iyi olabilecek bir yön arayan sanatçı hiç bir zaman sonuçtan mem- nun değil. Mehveş Emeç Curcio ile çalışmalanru anlatı- yordu: "Her şeyden önce insan olarak bana büyük destek sağ- ladı Curcio. Yalnız piyano çal- ma tekniğini değil. insanın ruh halini de gözeten bir hoca. bir dost. O da ünlü piyanist Schnabel'in öğrencisi olmuş. Konsere hazırlarurken Schna- bel'in piyanonun üstünde du- ran büstünü bana çevirir. "şim- di seni Schnabel dinliyor' diye- rek, bcni saygın bir otoriteye karşı sorumlu tutarsanki." - Senin piyanist olarak doğ- duğunu söylüyormuş Curcio ve de piyanodan başka hiçbir şeyle ilgÛenmene gönlü razı değilniiş! - Ben kimsenin bel'li bir iş için doğduğuna inanmıyonım. Eğer şan çalıştınlsaydım ve bu i kadar özen şancı olmam için gösterilseydi, belki de şancı olurdum. Çevrenin yönlendır- mesi kadar insanın da za- manını vermesi. bilinçlı olarak kendini adaması. elindekı ım- kanlan ve kolaylığını değerlen- dirmesi gerekiyor. - Neden Londra'da yaşıyor- ne düşünüyorsun? - Plağın içcriğını bclirlemck çok zor. Basmakalıp. herkesin hep çaldığı şeyler olmamalı. Bir de hiç duyulmamış eserleri çalma modası var. Onu demek istemiyorum. Bence ben kendi tuşemı en iyi duyuran eserleri seçmeliyim. Schubert. Mozart gibi. Dinleyici plağı dinlerken sizin yüzünüzü görüp tanımı- yor ki. ancak müzikal özclliğı- nız ile seçkinleşiyorsunuz. - Kendi uğraş dalındaki mü- zik dışında güncel akımlara ya da caz müziğine mcrakın var mı? - Saatlerce VV'agner opera- lannı dinleyebilınm. ama caz veya rock-pop müzikleri beni kısa sürede yoruyor. - Konser sonrası kendi dtşına çıkıp kendini eleştirir misin? - Kendımden söz etmeyi hiç sevmiyorum. Nasılsa mesajımı müzikteki yorumumla dinleyi- cime venyorum. Her konser- den sonra hep daha iyi olabile- cek bır yön bulup çıkannm. Hıçbir zaman sonuçtan tam mcmnup olmam. Xavier Köller'den yeni bir film New York'taki Türk ve Yahudilerin öyküsü '• ADEMSAĞLAM arıyorMüdürü Yekta Kara'nın girişimleri so- nucu Türkiye'ye gelen Bonn Operası Genel Sanat Yönetmeni Giancarlo del Monaco ve başta Viyana Filarmoni ile La Scala orkestralan olmak üzere bir- çok ünlü orkestrayı yönetmiş olan şef Michael Sasson herhalde... Hollandalı uçuyor. ama Yekta Kara da bir yandan uçuyor! İstanbul Devlel Operası'nda Monaco gibi bir yönetmc-. nin çahşmış olmasından son derece mutlu. heyecanla herşeyin nasıl olup bittiğini anlatıyor: "Monaco'dan olum- lu yanıt alacağımı düşünmüyordum doğrusu. Ama Bonn Opcrasf nda şu sı- ralar bir onanm çalışması v armış. Böyle bir boşluktan yararlanıldı. Doğrusu şansımyavergitti. Aynca Monaco'nun repcrtuannda 'Uçan Hollandalı' yoktu. bu yüzden de çok ilgilendi. Yoksa önündeki beş yılı dolu bir sanatçı. Bizden hemen sonra Metropolitan Operası'na gidip yeni bir oyunun hazırlıklanna başlayacak. Bu arada Monaco'nun babası ünlü tenor Mario del Monaco'nun bızım İtalya'da yaşayar opera sanatçımız Orhan Gü- lek'le olan doslluğu da etkili olmuş. Monaco İstanbul'u çok merak ediyor- ııuş." Yekta Kara. haklı olarak opera re- pertuannın "La Traviata". "Madamc Buttertly" ve "Tosca" üçlcmesinden oluşmadığını vurguluyor. Övsa İstan- bul Devlet Opera ve Balesi'nde uzun yıllardır belli yapıtlann çevresinde dö- nüldüğü bir gerçek. Yekta Kara.çağdaş bır repcnuara da yer vermck isıiyor- VVagner tutkuMi da oradan geliyor. "Richard Strauss ile lban Berg de sıra- da" di.or Yekta Kara. "'Wagner-kı artık Wagner bir kla\ık, İstanbul fX'vlet Opera \e Balesi'nde çağdaş repertuara açılan ilk kapıydı yalnı/ca." ZÜRİH- "Umuda Yolculuk" adlı yapıüyla geçen yıl Oscar kazanan İsviçre'li film yönetmeni Xavier Köller'in Hollywood fılm piyasasında şansı parladı. Geçen yıl birçok yabancı film ile yanşarak en iyi yabancı film Oscar'ını alan yönetmen, önümüz- deki yıl Nevv York'ta göçrnen olarak yaşayan Türk ve yahudile- rin öyküsünü konu alan bir fılm yapacak. Köller. "Umuda Yoı- culuk"ta da bir Türk ailenin hüzünlü göç öyküsünü anlatmıştı. Adı "Brighton'da Yaşayan Türkler" olarak belirlenen fılmin- de. Köller yine "göç" konusuna sadık kalacağını belirtti. Yazar Seth Flicker'ın Nevv York'ta yaşayan Türk ve Yahudi göçmen- lerinin yaşamını incelediği kitabından ayna adla uyarlanan fil- min çekimleri. önümüzdeki yıl başlayacak. Yönetmen Köller'in Hollywood'da gercekleştireceği ilk fılmi için gerekli tüm hazırhklar tamamlandı. Sözkonusu fılmde başrol kadın oyuncusu olarak sinema tari- hinin usta yönetmenlerinden John Hustonın kızı Anjelica Hus- ton düşünülüyor. Huston, "Cadılar" ve "Adams Ailesi" gibi fılmlerde de baş- rolü üstlenmişti. Erkek oyuncu olarak ise Jack Nicholson'ın başrolü üstlenmesı planlanıyor. Filmin çekimlennin Hollyvvo- od'da gerçekleşmesi. dünya sinema pazan açasından oldukça "şansb" olacağa benziyor. Geliri Londra Kütüphanesi'ne 007James Bond'un tüm sırlan satıldıLONDRA(AFP)- Dünyanın en ünlü gizli ajanı 007 James Bondun kadınlar- dan silahlara. zenginliğinden sağlığına, pokerden Rusya'daki ajanhğına kadar bütün sırlan açık arltırmayla 14.300 Stcrline (yaklaşık 150 mılyona) satıldı. Ingiltere'nin başlıca müzayede salon- lanndan Sothebys'de yapılan açık arttı- rmanın geliri Londra Küıüphanesine bağışlandı. 007 James Bond'un yaratıcısı. popü- Roger Moore ıe r gerilim romanı yazan Ian Ffcming'- in. ajanın maceralan üzerine fikirler içeren 128 sayfalık notlan beklenen fıyatın ancak yansına alıcı buldu. Açık arttırmada, Fleming'in notlannın yanı sıra Marcel Prousl. James Joyce, John Le Carre ve Ruth Rendell gibi ünlü yazarlann da el yaz- malan satışa sunuldu. 1841 'de kurulan Londra Kütüphanesi bir milyonu aşan kıtap koleksıyonu ile dünyanın en büyük külüphaneİcri arasında yer alıyor. Kütüphanenın genışleıilmesı ve modernleştirilmesi için iki milyon Sterlinegerek duyuluyor. Yeni düşüncclerarayışında dünyayı dolaşan neming, bir Ja- pon atasözünden çcvirdiği ve Bond'a söylettiğı "İnsan yalmzca iki kere yaşar" sözüyle ünlü. Flemıng."İnsanlann çoğu onyedi- smde aMı havada. yırmi beşınde hayalpcrest. otuz dokuzunda bıhnçlı. kırkından >>onra çılgın vc ahmışından sonra da ölüdür- İkincı Dünya Savaşf nda Amerikan Dunanmasındalcr çalışan ya/iirın ö/el havatı. yarattığı kahramanın nıaceralı ya- şamından pck l'arklı dcğilmış.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle