Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 AHALiK 1992 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
•• •
Bilim, siyasaveTUBITAK
Kanımca başanlmış en önemli sonuç, TÜBİTAK gibi bir kurumda hiçbir zaman olmaması
gereken inanç kutuplaşmasının tamamen yıkılıp yerine tüm dünyada bilim adamını
nitelendiren evrensel ölçütlerin egemen kıîınması olmuştur.
Prof. Dr. R.KAZIM TÜRKER A. Ü. Tıp Fak. Farmakoloji Anabüim Dalı Başkanı
G
elişmiş olan ülkelerin
başanlannda en önem-
li dayanak, bu ülkeleri
idare edenlcrin pozitif
bilimlere gereken öne-
mi vermeleri ve bilimin
süzgecınden geçmemiş hiçbir karan
uygulamaya koymamalandır. Bu du-
rum. gelişme çabasında olan ülkeleri
idare edenlerin de gerek sosyal gerekse
fen bilimlerindeki gelişmeleri dikkatli
bir şekilde izlemelerini ve bilimin dina-
mik gelişmesine ayak uydumnalannı
zorunlu kılar. Bilimsel gelişmelerin di-
namizmine ayak uyduramayan hiçbir
toplum uygarlığın ergilerinden (nimet-
lerinden) yararlanamaz.
Tarihımizde bilime yönelmenin ya-
rarlan son yüzyıl süresince büyükleri-
miz tarafından anımsatılmış ve bu
uğurda çaba sarfedilmiştir. Ne var ki
bilgisizlik ve bağnazlığın baskın oldu-
ğu toplumumuzda bu önemli olguyu
ayakta tutabilecek gücü bulamamışız-
dır. Bu durum bilime yönelmiş çok az
sayıdaki insanımızın başanlanna ina-
nılmaz boyutlarda darbe vurmuştur.
Çok iyi niyetlerle kurulmuş ve toplu-
mumuzu bilime yöneltmeyi amaç
edinmiş birçok kurumumuz zaman
aşamasında yozlaşma ile sonuçlan-
mışlır. Oysa Atatürk'ün Türkiye
Cumhuriyeti'ni kurduktan sonra yık-
mak ve durdurmak istediei en önde
gelen olgu. toplumumuzu bir kanser
meiaslazı gibi saran ve bilime yönel-
menin en büyük engeli olan bilgisizlik
ve bağnazlıktı.
Türkiyede bılimi yaymak. sevdir-
mek. bilim adamı yetişürmek. bilimsel
araştırmaları desteklemek ve ödüllen-
dirmek gibi yücc amaçlara yönelik
olarak kurulmuş olan TÜBİTÂK.ku-
rulduğu günden beri zaman zaman
sıyasilerin baskılannda kalmış ve be-
lirli dönemlerde amacından saptınl-
maya çalışılmıştır. Yasasında bu ku-
rumda çahşacak kimselerin nitelikleri-
ni belirleyen hükümler olmadığı için
bazı dönemlerde kurumun değişik or-
ganlarında görev sürdüren ve çoğu
ünıversite öğretim üyesi olan bazı kişi-
lerin bilimsel ve yönetimsel nitelikleri
kamuoyunda tartışma konusu olmuş-
tur. Kendini zaman aşamasında yenı-
lemesi gerekirken yine hatalı toplum-
sal alışkanlıklanmız nedeniyle bazı
dönemlerde siyasal görüş ve inanışla-
nn kutuplandığj bir kurum haline gel-
miştir. 1987-1990 yıllan arasında bu
yüce kurum inanılması gûç bir yara al-
mış. ancak bu hatalı durumun aynms-
na vanlarak 1990 yılı başlangıcında
durdurulmuştur. Bu sıradaki geçerli
yasa uyannca kurumun başkanlığına
aianan Prof. Dr. Kemal Gürüz'ün ne-
ler yapabileceği kamuoyunda dikkatle
izlenmiş ve kısa bir sürede inanılması
güç olumlu değişiklikleri herkes gör-
müştür. K.anımca başanlmış en önem-
li sonuç. TÜBİTAK gibi bir kurumda
hiçbir zaman olmaması gereken inanç
kutuplaşmasının tamamen yıkılıp ye-
rine tüm dünyada bilim adamını nite-
lendiren evrensel ölçütlerin egemen
kıhnması olmuştur. Bu ölçütler dikka-
te ahnarak çok kısa bir dönemde ülke-
mizin en seçkin araştınalanna kuru-
mun değişik organlannda görev veril-
miştir. Kuşkusuz ülkemizdeki aynı
nitelikteki değerli bilim adamlanmız
da zaman aşamasında. kurumun bu
organlannda görev alacaklardır. Çün-
kü dayanağı evrensel bilim olan böyle-
si bir kurumda başka bir uygulama
olamazdı. Prof. Gürüz'ün bu seçimle-
rinde kişilerin siyasal ve dünya görüş-
leri kesinlıkleetkiliolmamıştır. Bunun
en yakın tanığıyım. Gruplara seçilen
bilim adamlanna. üniversitelerde pek
çok örneğine tanık olduğumuz doku-
nulmazlık anlamına gelmeyen özerk-
lık verilmiştir. Proje başvurulan son
derece dikkatle incelenmiş. kurumda
çalışmayan değerli bilim adamlanmı-
zın da danışmanhklanna dayanılarak
desteklenmiş ya da reddedilmişıir.
Hiçbir zaman kışısel yakınlık ve tanı-
şıklığa dayanılarak proje desteklen-
mesi olmamış. kurumun en yetkili
başkan ya da yardımcılanndan böyle-
si bir öneri gelmemiştir. TÜBİTAK'ın
geçmjşınde, bu kurumca desteklenmiş
her türlü araştırma araç ve gereçleri
karşılanmış. fakat başanlı olamadığı
için kurumca iptal edilmiş projelerin
sayısı az değildir. Önceki dönemlerde
iptal edilen projelerin demirbaş ekip-
manlan. (ki bunlar TÜBİTAK'ın ma-
lıdır) hiçbir zaman aranıp sorulma-
mıştır. Tüm bu aksaklıklar son yeni
dönemde ısrarla üzerine gjdilen konu-
lar olmuştur.
Bu son dönemin takdir edilecek en
önemli başanlanndan biri de başka-
nın çok yerinde bulduğum girişimle-
riyle Devlet Planlama Teşkilatı'na
(DPT) verilen projelerin TÜBİTAK'-
ın ilgili gruplannca bilimin süzgecin-
den geçirilmesi olayıdır. Aralannda
kendi meslektaşlanmın da bulundu-
ğu. kişisel ilişkilerle DPT'den bir say-
falık yazı ile proje almış. fakat hiçbir
şey yapmamışlann sayılan azımsan-
mayacak boyutlardadır. Bu uygula-
malar geçmişte bazı kurumlann alet
mezarlığı haline gelmesine neden ol-
muştur. TÜBİTAK'ın bu son girişimi
ve uygulaması inanılmaz boyutlarda
tepki ile karşılanmıştır. Çünkü yine
kültürümüzden gelen bir saplantımız-
la biz almayı çok seven, fakat hesap
vermekten kaçınan bir toplumuz. Bi-
lim bunu kabul edemez. Ama siyaset
adamı böyle bir uygulamayı yanlış da
olsa zaman zaman kabullenebilir.
Devlet malını en verimli şekilde kul-
lanmak ve ona sahip çıkmak bilim
adamının ödün vermediği olgulardır.
Tüm bu aksaklıklann giderildiği,
devlet malına sahip çıkıldığı, bilimsel
üretimin arttınlması için her türlü ön-
lemin alındığı ve bilimsel üretime yakı-
şır olduğu değenn veriidiği bir dönem-
de. en üst idari kademede yapılan bu
sürpriz değişikliğin nedenini anlamak
olanakh değildir. Böylesi bir uygula-
ma, kurumda çalışan tüm bilim adam-
lanru inanılmaz boyutlarda üzmüş ve
karamsarbğa itmiştir. Son karar orga-
nı niteliğinde olan TÜBİTAK Yöne-
tim Kurulu'nun bazı uygulamalan
tartışma konusu olmuştur. Bu durum,
kurulun oluşturulmasındaki evrensel
bilimsel ölçütlerin dikkate alınmadan
siyasal iktidann takdir hakkına bıra-
kılmasından kaynaklanmıştır. Yapıla-
cak bazı yasal değişikliklerle böylesi
bir hatanın giderilmesi her zaman ola-
sıdır.
Bilim evrenseldir. Gerçek bilim ada-
mı dünyanın neresinde olursa olsun,
çalışmalan. üstün düzeyde yayınlan.
bilimsel ürünleri ve yönetimsel yetene-
ği ile ülkesinin en iyi temsilcisidir; öbür
bilim adamlan ile kolayca anlaşır. iliş-
kilerinde inanış ve görüş farklannı
kesinlikle unutur. Bu bağlamda TÜ-
BİTAK'ın kurulduğu günden beri ge-
çirdiğj evreleri dikkate aldığımızda,
objektivitenın ödün verilmeden uygu-
landığı dönem kesinlikle 1990 sonrası-
dır. Böylesi olumlu gelişme gösteren
kurumun, tüm bu gelişmelerin sağlan-
masında en büyük paya sahip başka-
nmın istifaya zorunlu kılınmasının
nedenini bilmek herkesin hakkıdır.
Gelecek dönemde. TÜ BİTAK'ın en
alttan en üst düzeydeki organlanna
kadar oluşturulacak yapılanmasında
evrensel bilimsel ölçütlerin egemen lu-
lınması ve siyasal iktidarlann bu yûce
kurumda bir daha takdir hakkı kulla-
namamalan en içten gelen dileğimiz-
dir.
ARADABIR
Dr. ALPASLA.N BERKTAY
Galile'yi Affetmek...
Kilise. Galile'yi, işlediği suçtan ötürü, 350 yıl sonra af-
fetmiş! "Dünya dönüyor!" demiş. bu yıkıcı düşünceleriy-
le kurulu düzeni altüst etmiş, fincancı katırlarını ürküt-
müştü Galile.
Kilise "inanın!" diyordu, Galile ise "Düşünün!" Galile,
bilinmeyeni bilmeye, bulmayaçalışıyordu. Kilise ise bi-
linmeyene sırtını dayayıp otorite kuruyordu. O gün bu-
gün, bu durumu değişmedi.
Engisizyon günümüzde de gündemde. "Düşünmeyin!
İnanın!" diyenlerin, uygarlığımıza ne katkıları oldu? 350
yıl sonra, güneşi balçıkla sıvayabildiler mi? Akıldan bü-
yük erdem olmadığmı anlamak için, aklı çelmelemeye
çalışanlann Galile ile hesaplaşmalarında düştükleri şu
duruma bakmak yeter.. Onlar da tarihin bambaşka bir
galerisinde..
Geçen akşam TV'de Spencer Tracy'nin bir filmi vardı.
•ji92Q'lerde bir Amerikan kasabasında geçen gerçek bir
.olay.. Öğrencilerine Darwinizmi öğreten biröğretmenin
/başına gelenleri anlatıyordu. Tanrıya karşı geliyor diye
Darvvin'e ateş püskürüyordu Kilise. Görülen davanın adı
da "Maymun Davası".. Tam da bu filmden sonra gazete-
lerde bir haber çıktı: Maymunların konuştukları anlaşıl-
mış! Atlanta'daki Yerkes Primat Merkezi'nde, maymun-
ların dili üzerindeyirmi yıldır çalışan bilim adamlan, her
maymun topluluğunun ayrı bir lençesi olduğunu da sap-
tıyorlar. California Üniversitesi'nden Peter Marler de,
"Insandan başka hiçbir canlının başka bir dili öğrene-
meyeceği sanıhrken, maymunların çeşitli lehçeler öğ-
rendiklerini görünce düşüncemizi değiştirdik diyor.
Maymunların konuşmaları çözülürse, insanların konuş-
maya nasıl başladıkları da önemli ölçüde aydınlanacak!
Kilisenin Darvvin'i de affedebilmesi için, maymunun dili-
nin çözülüp. "Maymun Davası"nda tanıklık yapabilece-
ği günleri mi beklemek gerekecek?
Engizisyon. yalnız Kilise'de değil; engizisyonun yaşa-
ma geçirilişinden 7-8 yüzyıl sonra "laik" devlet yapıyor
burada aynı işleri. (Laik olmayan devlet nasıl oluyor
acaba?) Darwİn'i dışlayıp, insanı Hazreti Âdem'in ka-
burgasından çıkartan, imam-hatip okullarından kayma-
kam, vali, emniyet müdürü, savcı, yargıç. hekim, okul
müdürü çıkartan "laik" milli eğitim bakanları gördük.
"Hayatta en hakiki mürşit, bilimdir!" diyen aydınlıksava-
şımcılarının içlerini boşaltıp, partisine üye olarak yakış-
tırmaya kalkışan "Şeriatçı-Atatürkçü'leri görmekteyiz.
Kilisenin idealist "felsefe'si, kasaba kurnazlığıyla yü-
rütülüyor burada. İslam şûrası toplanacak, Kur'an bilim-
sel olarak tartışılacak. Bu arada, her imama bir araba,
herimamaçiftanahtar.. Bunlarımüjdeliyor"laik"devle-
tin din işlerinden sorumlu "laik" devlet bakanı! Çünkü
toplumu eğitiyorlarmış din adamları! Ya düşündükleri
için öldürülen, katilleri de hâlâ bulunamayan bizim engi-
zisyon kurbanları... Aksoy'lar, Üçok'lar, Emeç'ler.Turan
Dursun'lar?..
Ey Kilise babaları! Ateşin üzerinde cayır cayır yaktığı-
nız, ateşinde ısındığınız Bruno'yu pozitif bilimin, mater-
yalist düşüncenin öbür temel taşlarını -Marx'ıyla, En-
gels'iyle. Freud'u, Darvvin'i ile- bundan kaç yüzyıl sonra
keşfedecek ve affedeceksiniz? Alçakgönüllülükten söz
edersiniz; bu defalık olsun, bağışlamayı bir yana
bırakıp. Gâlilenin önünde dizçökerek bu kez kendi gü-
nahlarınızı çıkarmayı hiç düşünür müsünüz?
Zafer, akiı ve insanı küçültenlerin, köleleştirenlerin
değil, yüceltenlerin olacaktır!
TARTIŞMA
OKURLARDAN
'Kentlilen birleşin'
oayın Sezer Çakıcı. "Artık ezilen kentlidir" başlıklı yazıma
karşı yazdıgınız 11 Aralık I992tarihli"cevabi"metninizi
okudum.
Ancak bu tepkiye neden gerek duyduğunuzu anlayamadım.
Bence aramızdâ kentsel duyarlılık açısından bir fark yok.
Benimkisi sadece bir daktilo sayfasına sığabilecek ve konu
sının belli olan (gürültü yapan satıcılar)bir yaa idi.
Şunu merak ediyorum; "Burjuvazi"ye çatınca daha çok.
"Köylü-Lumpen"e çatınca daha mı az solcu oluyoruz?
Bence sokağımda beni rahatsız eden "Patates/soğan"
satıcısı ile şehrimde beni çileden çıkaran Park Otel gibi bir
hengâmeyi yapanlar arasında niteliksel değil, ancak
niceliksel bir fark olabilir.
Bir konuda haklısınız. Evet. öfke doluyum. Onun için
bırakın da bu entellektüel vakit öldürmeleri. biz tüm kent
duygusu ve geleneğine sahip insanlar. panel gevezelikleri ve
boşa giden imza toplamalar dışında bunlara karşı ne
yapabiliriz onlan tartışalım.
Bir kere daha. kendi kentimizde ezilmemek, onurlu ve uyum
içinde yaşamak için kent düşmanı tüm kesimlere karşı.
"kentliler birleşin!"
Şükrii Velioğlu
Istanbul
Insaf ve özel yetenek gerekir!..ündelik bir
gazetedc fıkra
-yazarlığı yapan
ve2.
Cumhuriyetin
Turgut
Özal'dan sonraki en şehvetli
amigosu bir zat. geçenlerde
gene birşeylergevelemiş. Adını
ve gazetesini yazmıyorum.
Zira bir başka yazısında, kendi
gibi düşünmeyenleri alçaklıkla
ve alçakça yalan söy lemekle
ithamedecek kadar düzeyini
düşüren bu zata yanıt olarak
yazmıyorum bunlan.
Amaam bir zihniyeti ve sapık
bir tutkunun, insanlan nerelere
kadar sürükleyebilecegini
sergilemek.
Yazanmız söz konusu fıkrada,
Türk devletinin zaaflannı
kendince sergiledikten sonra;
bunun nedenlerini sıralıyor.
İlk neden; "...çünkü "askerler"
tarafından demokrasiyi ve
halkı reddederek
kurulmuştur"...
Birdoğrudanyolaçıkarakbu
kadar yanhşlara ulaşmak için
özel yeıenek gerekir.
Aslında bunun yanıtını değerli
dostum Bülent Tanör
vcrmcliydi. Zira benim bundan
birsüreönceyayımlanan
"Devleti Askerler Kurar"
başlıklı yazıma. Cumhuriyet'in
"Tartışma" köşesinde yazdığı
biryanıtta; diğerdevletleri
konu dışı lutarak, Türkiye
Cumhuriyeti'ni sivillerin
kurduğunu iddia ve kendince
ispatetmişti.
Tabii yanıtımı o gün yolladım
ama, taşra baskısında
yayımlanan "Tartışma" köşesi.
Istanbul baskısında ilan
kurbanı olmuş. Bir daha da
yayımlanmadı. Neyse'zaten
konumuzbu değil.
Yazanmızın cümlesinin
başlangıcı doğrudur. Türkiye
Cumhunyeti askerler
tarafından kurulmuştur. Ama
hırçın yazanmıan deyişi ile,
"demokrasiyi ve halkı
reddederek" değil. Böyle bir
ifade kullanabilmek için.
insanın on paralık tarih
bilgisinden yoksun olması
yetmez. İnsaf ve ulanma
duygulanndan da yoksun
olması gerekir.
Hangi demokrasiyi
reddetmiştir Türkiye
Cumhuriyetini kuran kadro?
Osmanh împaratorluğu'nun
hangi aşamasında
"demokrasi" olmuştur?
Ankara karşısındaki İstanbul
hükümeti mi demokraüktir?
Ali Kemal mi, Nemrut
Mustafa mı. Vahdettin mi
demokratiktir? Kimi
dönemlerde zulmü kiiaplara
sığmayan Osmanh'yı
demokratik saymak. hasta bir
ruhun hczeyanlaHndan başka
birşey olamaz.
Veyüzyıllarca "kul"
statüsünde ezilen halkı.
"vatandaş" statüsüne
kavuşturan cumhuriyeti.
"halkı reddetmek"lesuçlamak;
hezeyandan da öte. hasta bir
ruhun sapık kaleminin üriinü
olabilir.
Türk devrimi ve bunun sonucu
olan Türkiye Cumhuriyeti,
Doğunun; emperyalizmin
baskısı altında ezilen mazlum
halklan için, bir umut ışığı. bir
se\inç çığlığı olmuştur. Türk
halkının emperyalizme attığı
tokadın sesi; Çin'den
Hindistan'a. Cezayir'den
Türkıstan'a duyulmuş;
emperyalist Batının tüm
başkentlerini derinden
sarsmıştır.
Bir yanda;cebinden Mustafa
Kemal'in resmini eksik
etmeyen Azerbaycan
Cumhurbaşkanı Elçibey'in
Ankara'da 29 Ekim törenlerini
izlerken heyecandan • :
gözyâşlannı tutamadığını
düşürfürkerK öte yanda böyle
yazılar okuduğum zaman.
yürekten üzüntü. utançveacı
duyuyorum. İnsanlardaki insaf
duygulannı ve sağduyuyu
böylesine körleten hırs ve kinin
nedenlerini anlamam mümkün
olmuyor.
Prof.Dr.Toktamış Ateş
İstanbul
Yabana sözcükkullanma alışkanlığı
T
oplumumuzda,
bir yabancı
sözcük kullanma
alışkanlığıdır
gidiyor...Bu
durum hemen
hemen moda
oldu! Nereye baksak bir
yabana işyeri ismi. Herkesin
ağzında birkaç yabancı sözcük
ve Türkçe yabancı sözcükler
kanşımı konuşulan birdil.
"Berber" yerine "kuaför".
"özlemsel" yerine "nosialjik".
"genel kurul" yerine
"assamble", "yolu/yöntemi'*
yenne "prosedür"...
Hemen hepimizde bir yabancı
sözcük kullanma, bir yabancı
isim kullanma özentisi var.
Sanki Türkçe bize az geliyor.
Türkçe sözcükler bize
yeımiyor.
Bugün gelinen bu noktada.
basınm ve TV'lerin rolü
yadsınamaz. Dilimizin bugün
için karşı karşıya kaldığı bu
sorunun en büyük yaratıcılan.
hiç kuşkusuz ülkemizdeki basın
ve TV kuruluşlandır.
Yabancı sözcük kullanma
hastalığına. TRT'deki maç
nakıllen sırasmda da tanık
oluyoruz.Maçı anlatan kişi,
maç süresince; "marke etti".
"demarke vaziyette".
"obstrüksiyon". "kontrupiye"
gibi maçı dinleyenlerin
anlayamayacağı sözcükleri
kullanmaktadır. Bu sözcükler
yerine. Türkçe karşıhklannm
kullanılması maç içindeki
gelişmelerin anlaşılması
açısından daha doğru bir
anlatıtn olacaktır.
Türkçenin konuşulmasında ve
yaygınlaşmasında, basma, TV
kuruluşlanna ve
siyasetçilenmıze daha çok
görevler düşmektedir.
Basın, haber ve yorumlannda
Türkçe sözcükler kullanmalı,
siyasetçilerimiz de
Arapça-Farsça-İngilizce-
Fransızca sözcükler yerine
Türkçe sözcükleri tercih
etmelidir. (Sayın Demirel de,
"Binaenaleyh"sözcüğünün
yerine Türkçesıni kullansa iyi
olacak.)
Çağdaşlaşma. önce dilimize
sahip çıkmakla olur...
Ne>7:at Ç. Tüfekçi
Hocam Velidedeoğlu'na armağan
S
eçkin
meslekdaşım,
değerli yazar
Şayın Gürsel
Üstün'ün,
"Hocam
Velidedeoğlu'na
Armağan" başlıklı kitabımı
Cumhuriyet okurlanna tanıtan
yazısında birşey eksik kalmış.
S? vın Üstün bu eksıkliğin
nun sınırlı olmasından ileri
âini bildirdi.
l2Martvel2Eylül
fasizmlerinin büyük acılannı
çekmiş olan dostlanmın
Cumhuriyet okurlannca
bilinmesini benden istedikleri
bu parça kitabımdaki şu son
sözlerdir:
"... Bizim yazımızın akademik
sorumluluk açısından
incelenmesi isteğine gelince, bu
memlekette her zaman
'muhbir-i sadıklar'.jurnalciler
olmuştur ve akademik
sorumluluklar arasında YÖK
ve sıkıyönetim yasalanyla
1471er. 1402"likler
trajedilerinde görüldüğü üzere
meslekten atılmaktan 12 Mart
faşizminde hakkımızda "v ur
emri" çıkanlıp rehine olarak
tutulduğumuz, bu yapıtımızın
yüce anısına armağan edildiği
rahmeıli hocamız Örd. Prof.
Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun
bizzat teşrifıne karşm bızimle
görüşme isteğinin reddedildiği
askeri hapishanede yatmaya
kadar çeşitli sorumluluklan da
vardır. Gelgelelim. bütün
bunlar. bilimsel araştırmalan.
bilimsel gerçeklerin ortaya
konulmasını şimdiye dek
önleyemediği gibi. bundan
sonra da önleyemeyecektir."
Sevgili Cumhuriyet okurlanna
saygı ile sunuyorum.
Prof. Dr. İsmet
Sungurbey
PENCERE
Demokrasi Sıkıntısı...
Küreselleşme ya da globalleşme denen bir süreç,
bütün dünyada yaşanıyor.
Nereden çıktı bu laf?
Bir yandan Sovyetler yıkıldı. Doğu Avrupa Batı'ya ka-
tıldı. iki Almanya birleşti; öte yandan bilimsel teknolojik
devrimin yarattığı iletişim olanakları ulusal sınırları çok-
tan aştı; dünya, kapitalizmin tek pazanna dönüştü.
21'inci yüzyıla nasıl girilecek?
Tek bir dünyada!..
•
Tek bir dünya' dediğimiz zaman, emek-sermaye çe-
lişkisi kalkıyor mu?
Hayır..
Ya da metropollerle yoksul ülkeler arasındaki çelişki
bir kalemde siliniyor mu?
Hayır..
Kuzey-Güney çelişkisi?..
Hayır..
Gerçekte tek bir dünya dediğimiz zaman; etnik.dinsel,
mezhepsel, smıfsal çelişkilerin birbirine dolandığı kar-
maşık bir ortamda kördüğümleşmiş sorunların hiçbiri
çözülmüyor; ama, çağdaş uygarlığın evrensel hukuku-
nu da kimse dışlayamıyor.
O hukukun çalışma yaşamına dönük bölümünü de
ILO sözleşmeleri' oluşturuyor.
•
Nedir ILO?
Birleşmiş Milletler'e bağlı "Uluslararası Çalışma ör-
gütü" ILO'nun Türkçesidir.
ILO'nun kökeni 1919a dayanır, sözleşmeleri evren-
seldir, emek-sermaye ilişkilerindeki hukuksal düzeni
saptar; bir ülkenin ILO hukukuna ters düşmesi, çağdışı-
na kayması demektir.
ILO sözleşmeleri "insan hakları sözleşmesi" gibicjir;
temel özgürlükleri içerir.
Küreselleşme sürecini yaşamıyor muyuz? 'Tek bir
dünya1
değil mi amacımız? Koalisyon hükümeti de prog-
ramındaki demokratikleşme'yi gerçekleştirmeyolunda
ILO sözleşmelerini Meclis'e getirdi, parlamento onayla-
dı.
•
TİSK (Türkiye işveren Sendikaları Konfederasyonu)
Başkanı Refik Baydur bu işe çok ktzmış, ILO sözleşme-
lerinin benimsenmesinde büyük emeği geçen Çalışma
Bakanı MehmetMoğultayadaağırsözlerlesaldırmıştı:
"-Sünnetçi!.."
Kavga. dün yapılan TİSK genel kurulunda sürdü; Bay-
dur, Moğultay'ı yeniden suçladı.
Oysa Moğultay'ın yaptığı iş, uygar dünyada benim-
senmiş evrensel çalışma yasalarının Meclis'e sunulma-
sı için koalisyon hükümetindeçalışmaktan başka birşey
değil!. Emek dünyasında insan hakları ve temel özgür-
lükleri' onaylamak neden sünnetçi'lik olsun? Demokra-
sinin, çağdaşlığın, küreselleşmenin önkoşulu yerine
getiriliyor.
*
Ancak iş dünyasında bir sıkıntı var:
Demokrasi sıkıntısı!..
12 Eylül generallerj işadamının jandarması gibiydiler,
12 Eylül hukuku bu kafayla oluşturuldu. '83 rejimi de bu
yolda kuruldu, Özal'a emanetedildi.
Şimdi '83 rejimi' aşılıyor..
Peki, Türkiye'de 5 milyon işsiz, 50 milyar dolar dış
borç, TOO trilyon lirayt aşkın iç borç, yüzde 60 enflasyon
varken ILO sözleşmeleri nasıl uygulanacak? Emekçile-
rin demokratik haklan nasıl verilecek..
'Demokrasi sıkıntısı'bu!.. "" '
;
''
ri1
Refik Baydur, boş yere Moğultay'a kızmasın; çünkü
sorun daha kapsamlı ve derin!.. Yoksa işverenlerin bir
12 Eylül'e daha gereksinmeleri mi var?
CUMHURİYET
KİTAJP
KULÜBÜNDEN
ARM AĞANLIKİTAPKAMPANYASI.
ÜYE OLAN VE OLMAYAN HERKESE,
TÜM OKURLARA...
7-31 ARALIK 1992
'»35'e varan indirimler... 150.000- T.L.'ya kadar armağan kilap
Cumhuriyet Kitap Kulübü Taksim Mağazarrazda (Isüklal Cad.
Zambak Sokak 4/1 Fransız Konsolosluğu yanı) dilediğiniz
kitabı seçin, aımağan pakcunizi ve sürpriz hediyenizi alın.
Sipariş
Tutan
2M.0OO-5M.0M
arası
$00.00 l-LMO.OM
arası
tOOO.OOO v«
üslü
İNDİRİM
Üye
Elden
%25
%30
%35
P
T
T
%
20
%
25
%
30
Üye Ol-
mayan
%10
%10
%10
Armağan
Paketi Tutan
50.000.- T.L.
100.000.- T.L.
Ü 150.000 T.L.'llkKIUp
veya
UBeyoilu 1930 Albümü
Öaemli Not: KampanyayaPTTilekaulmakisteyenleriçin
mevcut lülaplar listesi Cumhuriyel Kitap Eki'nde yer
almakladır. Sipariş tutanm PosU Çeki No.: 666322 (Çağ
Pazariama A.Ş.) ye yaürdığınıza iüşlrin fotokopiyi ula^ünn.
Kilaplanmzvehedıyepaketinizadresinizegönderilecektir.
Cumhuriyet Kitap Kulübü, Çağ Pazariama A.Ş.
Istiklal Cad. Zambak Sokak No.: 4/1 Taksim
Tö.: 252 38 81-82
Gözlüklü
Dövize endeksli balık yiyecegiz artık...
Marmara'da balık tükenince
Karides, pavurya elini ayağını çekince
Işler la-fa la-fa kalınca
Ithal malı balık yemek işkence...
Bu acı olayın şarkı sözü burada, belgesi
Gözlüklü Martı Gazetesi'nde
Aylık bilimsel çevre sağhğı gazetesine
abone oltnak için
Tel.: 246 45 30 - 264 23 87