Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET
27KASIM1992CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Işte kar yağıyor, anlamı ne bunun?
MELIH CEVDET ANDAY
E
şimlc Yeni Delhfnin
büyük parkında dola-
şıyorduk. Bir dilencı
musallat oldu. Genç
karşılaştım mı. sadaka vereceğim Ukraynaca
varsa bile vazgeçer. hızla uzaklaşı- mıştım.
Genco'nun
unutmam.
bıldığınızı hıç duyma- yacaktım, ne ogrenecektım sanki.
onun söylediklerinden hiçbiri belle-
bu güzel şakasını ğimde kalmayacaktı. Garda gölii
için sövlediği söz ise onun doğa sevgı-
Ükraynah dosı. benim o dili bil- sini göstermesi bahmından ilginçti;
tün Hınilıler gibi). elinde canlı bir la iç ıçe yaşayan bir halktır. Yabancı de anlaşma kola>lığı oluşturmakta neçıkar!
rum. yılanı sevseydi başıboş bırak- nm oradan.
ması gerekmez miydi? Hayır. yılanla Yeni Delhi parkındaki dilenciden
korkutup para almak istiyordu diye söz edişım. beklenmedık bır yerde \e . . . _ .
düşündüm. Bu düşüncemin doğru bir anda tanıdık bır sözcükîe karşı- medığime aldırmadan anlatıvermışti Garda gölünü seviyordu. benım de
bır adamdı bu. İngiliz- olup olmadığını bılmıyorum, Hint iaşmamın uyandırdığı şaşkınlığı an- anlatacağını. İyi de etmiştı. Tatlı dil sevmemi istiyordu. Şunun şurasında
ce konuşuyordu (bü- halkı yılanlarîa. fillerle. maymunlar- latmak içindi. Uluslararası sözcükler güler yüz. İşte o kadar. Anlamasan bir şey kalmamıştı. yann sabah göre-
cektim gölü. onu düşünerek uyuma-
Yanılmıyorsam 1937 yılmda idi: hydım, bir sevgıliyi düşünür gibi.
trenle Belçika'dan Türkiye'ye dönü-
uzere yordum. Italya'dan geçerken tenha
Ken- kompartımanımızı birden İtalyan
yolcular dolduruverdı. kadın erkek
boyuna konuşuyorlardı. Benım bir
yemeğj yiyoruz. Benım yanımda bir köşede sessız sessız oturduğuma ba-
Ukraynalı oturuyor... Hbşsohbet bir kan bu İtalyanlardan biri sözü bana len de öyle sevmıyor muyuz? Akılda
adam... Hanei dille anlaştığımızı so- yönelttı, başladı anlatmaya Ben de kalan bir insan yüzü gibi. Çehov'ur.
yılanın başını tutuyordu, hayvanın
geri kalan bölümü cebinde ıdı. Ra-
hatsız etmemesıni sövledim.
için oldukça şaşırtıcı bir durumdur cok vararlı oluyor. Üç vı! kadar ön-
bu. Satıcının. evinden fıline binerek
ama dükkânını açmaya geldiğinı görmek
ce. İstanbul Festivali"ne bir Mosko-
çağırmak,\ tiyatrosunu
oralı olmadı. ille de para istiyor. Sı- insanı şaşırtmaz mı? Belki de bu yüz- Mosko\a'ya gitmiştık. Yıldız
nirlenmis.tım. "Def ol!" diye Tiirkçe den olacak, Canpat'ta dükkânlar ier"le Genco Erkal da vardı. Bir gün
korktu
diyerek
galiba.
aynldı
bağırdım. Adam
"Teskın... teskın!" y y
yanımızdan.
Teskin sözcüğü sükûn'dan gelir.
dilimizde "teskin etmek" mastan
vardır, •"sakinleştirmek" anlamına
oldukça geç açılıyordu. (Canpat.
Yeni Delhi'de ünlü bir alışveriş cad-
desidir). Bunlan göz önüne ahrsanız.
dilencınin elindeki (ve cebindeki) yı-
lan hiç de kork utrnak için değildi.
Ahmet Haşim"in "Frankfurt Se-
sinemacılar derneği lokalinde öğle
d o s t i u k l a r d a v a r d ı r
Belki en güzel konuşmalardan bile
bıze kalan bır sestir. bir tınıdır. bir
vurgudur. anlamından bana ne. Şiir-
gclir Adam bana "sakin ol, sakin yahatnamesi" adlı kitabında bu ko-
distan'da ne anyordu! Nerden nere-
ye!
adam... Hanei dille anlaştığımızı so y ş y y g Ç
rarsanız. size~aramızda hiç bir ortak elbet İtalyanca bilmediğimi anlattım Üç Kızkardeş ovunundakı binbaşı-
v a k ™ ri;ı nimcH.mnı t S , . ı m m
ı ıı,. ona. Anladı. biraz düşündü. ama ne nın sözünü ansıyın, "İşte kar yağı-yabancı dil olmadığını söylenm. Uk-
ravnalı dost valnızca a'nadilıni ve düşündüğünü bilmivorum.
ol" demişti. Bu Arapça sözcük Hin- nuya değınen bir bölüm vardır: Şairi- Rİısça bıliyordu. Ben ise o dillerden varmış olacak. gene italyanca ko- Konuşmaya gelınce. orada da söziJn
miz, Birincı Dünya Savaşı ertesı hıç anlamam. Öyle ise •'hoşsohbet" nuşmaya başladı, hem bu kez daha akışıdır önemli olan, başka bir şey
korkunç bir ekonomik bunalıma dü- sözümü nasıl kullanabildiğimi sora- hızlı olarak. sanıyorum bır arkadaşı- değil. Montaigne. "Nasıl Konuşma-
• _ • . . _ _ . " . . . ı _ _ . _ : t : t • ı_ ı »• i ı
-
j I." I I . J . _ _ _ • _ _ ! _ _ • • i _ _ j " _ _ _ _
Bir yandan bu sözcük kafamı kur- şen Almanya'da, üstleri başlan te- caksınız. Öyle idi. sesınden. jesllerin- nın kansma ilişkin bır dedikodu idı h" adlı denemesinde şöyle diyor:
calayadursun. bir yandan da yılanı miz pak adamlann. göğüslennde
düşünüyordum. Yılan biam ülke- "Bana yardım edin" yazılı îevhalarla
mizde korku verici. ürpertici bir hay- dilendiklerini görünce nasıl şaşırdı-
vandır nedense. Nedense diyorum, ğını anlatır o bölümde ve bizım dilen-
çünkü her yerde yılandan korkul- cilerimizin ise tam tersine. insanı
maz. yılanlarla dost olan insanlar da korkutarak para istediklerini söyler.
vardır. Bızim Hintli dılenci neden yı- Nasıl mı? Kopmuş kolunu. kesilmiş
lanı göstererek dileniyordu? Yılanla ayağını göstererek. Gerçekten de
dost olmasının uyandıracağını um- korkunçtur bu tür gösterileri bizim
duğu beğenıden mi? Hiç sanmıyo- dilencilenn. Ben bu tür görünülerle
den, mimiklerinden anlıyordum anlattığı. A... baktım. onun güldüğü "Sözümün akışını bozup güzel
bunu. Bir ara bana güldüıiicü bir yerde ben de gülüyorum. Ne tatlı lümceler aramaktansa güzel tümce-
fıkra bile anlattı Sansım varmış. bu söyleşi idi. hiç unutmam. Bır sözü ak- leri bozup sözümün akışına uydur-
anlatıda geçen uluslararası sözcükle- lımda kalmıştır: Bunlar yaklaştığı- map daha doğru bulurum."
rin yardımı ıle güldürücü fıkrayı an- mız ıstasyonda inmek özere ayak-
layıverdim ve dönüp eşıme anlattım.
Bizim ıçinde bulunduğumuz duru-
mu izleyen Genco Erkal bana dedi
ki:
- Rusça bildiğinızı bilirdim. ama
bize sözcük leri
landılar, bizim İtalyan dost bana.
- Domani lago di Garda. oh bella,
dedı.
O İtalyanla konuştuğumuza inanı- dertleşelim. kım bilir ne ferahlık du-
>orum. italyanca bilsevdim. ne anla- yanz!
Sözün guzelliği
unutturmasındadır.
Bilmediğimiz diller konuşan dost-
lanmız olmalı: onlarla söyleşelim.
ARADABIR
ATİLA ERGÜR
Külotlu Denizli Horozu!
Tanrıça Afrodit'e duyulan sevgı nedeniyle Afrodisias
adı verilen antik kent, Aydın ilımizın Karacasu ilçesine
bağlıGeyreköyücivarındadırveDenizü'yeçokyakındır.
Tarihi MÖ 3. bine kadar uzanan Afrodisias; tiyatrosu,
odeonu. felsefe okulu, heykel atölyeleri, stadyumu. yüz-
me havuzu (olımpik ölçülerde) ile önemli bir kültür ve
sanat merkezi olmuştur. Saygı ile andığımız Prof.Dr Ke-
nan Erim başta olmak üzere değerli arkeologlar tarafın-
dan ortaya çıkarılan bu kente ait bazı yapıtlar Izmır ve
İstanbul arkeoloji müzelerinde sergilenmektedir. Ayrıca
antık kentin kalıntıları ıçinde yer alan müzede, insan vü-
cudunun güzelliğini yansıtan çıplak ya da giyimli birçok
değerli heykel bulunmaktadır
Söylenceye gore o dönemde düzenlenen yanşmala-
rın birincisi olan koşucuya yarış sonrası kentte çıplak
dolaşma hakkı tanmırmış. 5 bin yıl önce Afrodisias'ın
sahıp olduğu zengın sanat. kultür ve spor ortamının yanı
sıra ne denli hoşgörulü ve bağnazlıktan uzak bir yaşam
biçıminin toplumda egemen olduğunun da bir gösterge-
sidır bu uygulama. Afrodisias'ın sahip olduğu kültür, sa-
nat, spor tesisleri ve etkinlikleri düzeyine o yörenin bu-
gun ulaşamamış olması üzücüdür. Ama işin daha üzücü
ve düşundurücü yanı ise aynı topraklar üzerınde 5 bin yıl
önce var olan yaratma özgürlüğünden ve bağnazlıktan
uzak yaşama biçiminden daha geride bir yaklaşımı De-
hizli Valisı Kağan Köksalın sergılemiş olmasıdır.
15 Kasım 1992 tarihli Cumhuriyet gazetesi "Fotoğrafa
paralı sansür" başlığı ile Denizli Kültür Müdürlüğü Gü-
zel Sanatlar Galerisi'nde açılan sergıde, sanatçı Meh-
metÇakır'aaitfotoğrafların vali bey tarafından "muzır"
bulunarak sergiden kaldırıldığı haberinı vermekteydi.
"Fotoğraflan poşetlik' olarak nitelendiren ve insanların
bu eserlere bakarken yüzlerinin kızardığını..." söyleyen
vali beyin sansürcü yaklaşımından dolayı da. uygar dün-
yanın çağdaş uyesi olma çabasındaki insanlarımızın
yüzü utançtan kızarmaktadır.
Yöneticıler sanattan anlamak zorunda değillerdir,
ama sanattan anlayan yurttaşların sanat yapıtlarını izle-
me özgürlüğünü kısıtlamaya da hakları yoktur. Çağdaş
toplumlarda yönetıcilerin kişisel değer yargılarını gene-
li etkıleyecek biçimde kullanması olanaksızdır. Bireyle-
rin kültürel ve sanatsal olayları ızleme. değerlendirme
hakları vekâleten yöneticiler tarafından kullanılamaz.
Ayrıca gelişmış toplumlarda birileri "muzır" saydıkları
olaylarakarşı yutttaşları korumakvekollamakgibi usdı-
şı görevlerle kendılerını gorevli kılmazlar.
Konunun bir başka yanı da çıplaklığın salt açık saçık-
lıkla (mustehcenlikle) ılışkilı bulunmasıdır. Oysaçıplak-
lık açık saçıklıktan çok, doğallık ve gerçeklikle ılgilıdır.
Sanat acısından da etik değil estetık olgudur. Bu neden-
le tüm güzel sanat okullarında çıplak model dersi vardır
ve bu ders oğrencilerin ahlakı bozulsun diye konulma-
mıştır
Estetik değerlerden yoksun olmak insan için önemli
bir eksıklıktır. ama estetolmadığı halde estetık değerlerı
yargılamaya kalkmak çok daha vahim bir olaydır. Iş bir
kez vanamet çizgisine gelince de, yurttaşları çıplaklığa
karşı korumak ve kollamak adına tanrı korusun kırda
dolaşan ıneklere sutyen. Denizli horozuna da külot gıy-
dirmeye kadar varabilir.
Tabelamızı kendimiz
asalım
JJjnişKn, I0 Daircsı.mcnuırliinnönıındeörgüılenmc
^•ııycİL nlın İgışlcrı B.ıkanlıüı gcnelgesını ıpialettt.
I iülıııı-İşGcnel Ba^kanı \~i\a/i AUtınNanınsÖNİcdiğı
-.ııbı bund.ın Minra büıun işmemurlara kalmaklddır.Zira
bııın>kı.KİansoıırabiııünışörgüiİLnmc\ckalmaktadır.
Bu kaı.ırl.ı hcr türlıı ka\g!. kıı>ku \c korkunungendc
hır.ıkılıp. orgüılcr.me\e hı/ stnlmesi gcrekcn birdöncmc
;ohındıı.
BLI SUIVCI ı\edı olarak değerlendırmck gerek. Vapılacak
bııtiin ı-jiş\LTİerındck^endikj ışycn temsılcılerıne
ılıı^mekiı.- ^ enı uyelerlcsağlanacak tazekan scndikuvı
u •plu MVıcşnıc masaMiıa oluruırak liım kamu
t,^lı>ınLırıiKi ekonomik l'crahlık \enu>leksel s;>\ızınhk
k.ı/aıulııacaklır
^ asalyollan kenaraatınadaıı.heyecana kjpılmadan.
iiiJım üi(J;nı yol alarak sabırlı \c kararlı \eoölçüdedc
ağırbaşlı bır politıka\caydıııa yaraşırbır uvlupla sendıkal
ııuicadelcnıngcrcğını ycnnegetırenlenn başanlı
ol.tcağıııa ınaıııyorum.
(>rüüılc;nmcnın önundcçctın bir engel olan genelsiedebu
Miıeılcor.adan kalkıığına goreörgiillii öğreimen harekelı
aııık ılkct.ıpıa KKlbınlerıyakalamalıdır TaK-lamı/ı
(, .ılişiııa \ c Sosyal Gu\enlık Bakanı'nın asmavı ycnnc
kL-ıulııni/avılım.Çağdaşlığıörguilt'nmekleyakalayalım.
ıııesk-k uııuıunıu/ıı kurturalım. İlk ışhudur.
Recai Şc> hoğlu
l/ınır
TARTIŞMA
Organ Nakli Yasası'nın yetersizliği
amuoyunda.
kısaca 'Organ
Nakli Yasası"
dı\ebilinen.25
M'a\ısl979
tarirı2228
savılı 'Organ ve Doku
Alınması. Satılması.
Aşılanması ve Nakline İlişkin
Yasa' 1982"de çıkarılan 2594
sayılı ekle birlikte bugün
yürürlükteolup. organ bağışı
ve nakilleri bu vasa uvannca
yapılmaktadır. İlgilı \asada
organ nakilleri için gerekli olan
organlanncanlıdanve
kada\ radan olmak üzere iki
kay naktan sağlanacağı da
hükmebağlanmıştır. Buna
göre. canlıdan organ
ahnabilmesi için:
a)'Verici"nin. yanı organ
verecek kişınin. nakıl olacak
hastanın (alıcının) bırinci
derecede akrabası olması.
b) Vericinin. hıçbir baskı \e etki
altında kalmaksızın. organını
kendı nzasi\ la bağışlarnası
gerekmektedir.
L'ygulamalara bakıldığında
ülkemizde bınncı derecede
akrabalardanalınan canlı
organlarla vapılan nakıllenn.
kada\ ra organlarla yapılan
nakillerlekıyaslanmavacak
ölçüde fazla olduğu
görülmektedir. Ne\arki.
yasanın öngördüğü "sahibinın
ızni \e nzası ıle tıbben ölmüş
kişılerden. yanı kadav radan
organ alınmasf na ilişkin
hukmü.yasaçıktı&ndan beri
(1979) bır türlü ışleriik
kazanamamıştır.
Durum bö\leolunca. şaşarken
organlannı bağışlamış \ a da
51ünce organlannın alınmasını
vasiyet etmiş kişilerle: trafik va
Ja iş kazalan. doğal afctlcr va
da kanser vb. ölümcül
hastalıklar nedeniyle yaşamlan
sınırlı duruma girmişkişilerin
(tıbben ölmüş olduklan
saptanır saptanmaz) gerekli
organlan. 2228 savılı yasaya
ckîenecek bir madde ile.
sahiplerinin ya da vakınlarının
iznine \ c nzasına gerek
du\ ulmaksızın. çıkanlacak
yasanın öncördüğü biçimde
ahnıp.nakıTbeklevenkronik
böbrek hastalanna
nakledılemez mi'1
Kuşkusuzevet! Ancak böyle
bır uygulamaya tepkı duy up
karşı'çikacak'çe\ relerde
olacaktır. Olsun!.. Bunlara da
göğüsgerilebilir. Meclis
kendinde bu yasal değişıkliğı
vapmagücünübulamazsa -
(dinsel. siyasal vb. etki. kaygı ve
baskılardan nedeni\le). o
zaman ilgilı yasaya örneğinı
İngiltere'de gördüğümüz şu
u\ gulamav ı cklemehdir:
İngıkcre. kronık böbrek
hastalannı yeniden sağlıklanna
ka\ uşturmak ve onlan edilgin -
tüketici durumundan kurtarıp.
etkin- üretıcı durumuna
sokabilmek amacn la. kendi
ülkesinden sağladığı canlı \e
kadav ra kökenli böbreklerle
yetınmemekte: başka
ülkelerden de kada\ ra böbrek
ithaletrhektedır. İlhalvoluvla
sağladığı bu böbrekleri
ülkcsındeki kronık böbrek
hastalan ıçın kullanmakta: arta
kalanlannı da \ abancı
ülkelerden (örneğin
Türkıye'den) gelen hastalara
döviz karsılığında satıp
nakletmektedir.
Hem kronık böbrek
hastalannın kesin tedavisi. hem
de devletın böy le maddı y önü
ağır (kronık bfr böbrek
hastasının dev lete dlan vıllık
hemodivaliz masrafı. orıalama
100-200 mılyonTL .
dolav ındadır) bir v ükten
kurtarılması ıçın. İngıltere"deki
uvgulamanın. bizde^le
vasalaştınlıpavnen
uygulamava konması sağlıklı
bır yol olarak görünmektedir.
Yaşar Yöriik
OKURLARDAN
Türkiye'de dergiciliğin sınırları degişiyor!
OKUMAK, İLERİYİ GÛRMEK,
TARTIŞMAK İÇİN
Ekonomının E'si. polıukanın P'sı. ^ H
Işte EP Hafulık haber dergısı ^M
Ekonomınm polmkası, pohtıkanın ekonomısı ^ H
Ama hepsı o kadar degıl1
Medya, kültür, ^ H
reklam, basın, sanat ve The Economist'ın blok
telıf haklan yalnızca EP'de
1
The Economist'le aynı anda.
a>Tiı savıda1
Sansasyon degıl, haber!
Kurgu değil, analız! Spekülasyon degıl, yorum'
Ûstelık, EPden her hafta ikınci bir dergı var:
EP Yatınm. Sız de her hafta EP alın,
Türkıye'yı ve dünyayı EP'den ızleyin
EP herhangi bir dergi değil, dergidir.
Bu Pazar ve her Pazar bayilerde. EP bır Mıllıyeı Yayın \ Ş dergısıdır
PENCERE
Benim Ansiklopedim
Daha Güzel...
Yıldırım Akbulutu kutlarım.
Neden?
Meğer eski başbakan Akbulut. ne önemli bir kişiymiş
de bız bilmiyormuşuz...
Sayın Akbulut, ANAP iktidarmda Özal tarafından Baş-
bakanlık koltuğuna oturtulunca nasıl da azımsanmıştı!..
Basın tümüyle üzerine gitti adamın. yerden yere çarptı,
demediğini komadı, değerini bir türlü anlayamadı.
Ama şimdi ne oluyor?
Sabah gazetesinde okudum; önce inanamadım, bir
kez daha okudum, size deaktarayım: Büyük Larousse
Ansiklopedisi'nde Yıldırım Akbulut'tan söz edilmiyor-
muş; öyleyse Büyük Larousse' on para etmezmiş; ama,
Meydan Larousse'ta Akbulut "geniş şekildeyeralıyor"-
muş; oyleyse Meydan Larousse' iyiymiş...
Milliyet bu iddiaya yanıt veriyor: Sabahın dediği doğ-
ru değılmiş. Akbulut maddesi, asıl Meydan Larousse'ta
yokmuş da Buyük Larousse'ta varmış..
Demek eski başbakanımız Akbulut hangi ansiklopedi-
de ayrmtılı biçimde yer alıyorsa, o ansiklopedi daha
değerlıdır; daha güvenilir bir kaynaktır; Britannicayı !n-
gıltere de, Larousse'u Fransa'da çıkaranlar, bu gerçeği
bıliyorlar mı?..
• >.
Sabah gazetesi 'Meydan Larousse'u okurlarına veri-
yor; tam bır yıl süreyle gazeteyi alacak olan okur,
ansiklopediye sahip olacak. Sabahın satışı, bu kampan-
yayla 600 bınden 1 milyon 250 bine ulaştı. Bunun üzerine
Hürriyet Bntannica'yt, Milliyet de Büyük Larousse'u
okurlara vermek için kolları sıvadı ve üçü arasında bir
tartışma başladı
- Hangı ansiklopedi daha güzel?
Sabah. üç ansıklopediyi boy sırasına göre yan yana
dizmış, fotoğrafını çektirmiş'
- Benim ki. diyor. daha büyük .
Otekiler Sabahın gerçeği saptırdığını söylüyorlar.
Hem ansiklopedi boyuna bosuna. okkasına ya da Ak-
bulut maddesine göre mi ölçülecek? Uç gazetemizdeki
değerli köşe yazarları da gazetelerinın dağıttığı ansiklo-
pedilerı övmeye başladılar; kimisi Britannica'yı, kimisi
Meydan Larousse'u, kimisi Büyük Larousse u göklere
çıkarıyor: Her birinin övdüğü ansiklopedi, yazı yazdığı
gazetenin dağıttığı ansiklopedi...
Bir kıyamettir gidiyor...
Sanırım Babıâli'de yazarın. çizerin, muhabirin, gaze-
tecınin bir değeri kalmayacak...
Adına 'promosyon müdurlüğu' denen masa, artık ya-
zıişleri masasından çok daha önemli!.. Bir kalemde ga-
zetenin satışını yarım milyon arttıracakformülü buldun
mu, habermış, fikirmiş, kıymet-i harbiyesi kalır mı?
Kendi elımizle kendı çukurumuzu mu kazıyoruz?
•
Ansiklopedi fırtınası bizden de okur götürdü. Cumhu-
riyet okuru, öteki gazeteler han hamam, otomobil apart-
man dağıtırken pek aldırmaz; ama, kitap. sözlük,
ansiklopedi oldu mu dayanamıyorlar. Türkiye'nin bugün
geldiği noktada ortaya çıkan gerçek şu: Öğretmen, me-
mur, dargelirli bir ailenin, kitaplığına bir ansiklopedi
koyacak satın alma gücü yok; yurttaş bir gazete alacak
gücü kendinde bulmaya çalışıyor; promosyon müdürü'
denen akl-ı evvel, bu durumu çaktığından tezgâhını kur-
du, sonucunu da alıyor.
Birvakitler Babıâli'de, kimi gazete, Ramazan'daKur'-
anı Kerim dağıtıpyaz aylarında çıplak kadın resmi basa-
rak tiraj alırdı. O dönem geçti; çünkü şeriatçı kesim,
Babıâli'de kurumlaştı; kendi gazetelerini çıkarıyor.
Şimdi ansiklopedi modası var...
Budageçer...
Ben yalnız Cumhuriyet sıkıntıda sanıyordum, demek
ki çok satışlı basın bunalım içindeymış; yoksa böylesine
bir yarışın zorlamasına girilir mi? Ancak bu işin sonu,
yalnız gazeteciyi değil; patronu da ilgilendiriyor, "gidi-
şatpek hayra alâmet değil" diye düşünürken bir ataso-
zümüzü de unutmuyorum:
Her işte bir hayır vardır.
TEKIN YAYINEVİ SUNAR
NEVZAT BÖLÜGİRAY
ÖZAL
DÖNEMİNDE
BÖLÜCÜ TERÖR-Kürtçülük"
r983-:991
aTekin Yayınevi. Ankara Cad. Konuk Han No: 43
İstanbul, Tel.: 527 69 69
216 sayfa 28JM0 TL.
Tek isîeklerde damga pulu karşılığı gönderilir.
HIJKUKSUZ DEMOKRASİ
Halit Çelenk
3. bası 10.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Tûrkocağı
Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul
Ödemeii gönderilmez.
ÖZGÜRLEŞME EYLEMÎ:
KÖY ENSTİTÜLERİ
Mehmet Başaran
10.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Tûrkocağı
Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul
Ödemeii gönderilmez.
MEKTUPLARDA KÖY ENSTÎTUSU
YILLARI
t.Hakkı Tonguç
10.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Tûrkocağı
Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul
Ödemeii gönderilmez.