Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 KASIM1992 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
Yüksek Öğretim Yasasında Değişiklilder
Prof. Dr. CEMALETTEN ONER
u sütunlarda 3 Kasım
B
l992'de çıkan yazımın so-
nunda belirttiğim konuya
geliyorum. DYP-SHP or-
tak hükümet programını
okumak. bizlere yıllardan
beri süren hoşnutsuzluğun kesin şekil-
de son bulacağı umudunu vermişti. Bu
programdan tümceler: "... Bu koalıs-
yonîa kurulacak hükümet. köklü bir
ûniversite reformu gerçekleştirecektir.
Hükümetimiz, evrensel standartlann
kabul gördüğü. ülkemizin dünya ile
bütünleşmesine katkı getirecek, özgür,
özerk, mali olanaklann en iyı aşamaya
gerilmiş bir üniversite anlayışını Tür-
kiye'ye kazandıracakür... Ünıversite-
lere bilimsel ve yönetsel özerklik tanı-
narak YÖK sistemi kaldınlacak. yük-
sek öğretim kurumlannın içlennden
seçtikleri organlar eliyle yönetilmesı
sağlanacakur." Ne çabuk yitip gıtti bu
coşku? Yaak!
Sayın Bakan ve eskı rektör Türkan
Akyol da bir ara umut tazeledi. Mec-
lis'in sonbahar çalışmalannda "Yenı
reform ile birlikte, Y'ÖK'ün kurum ve
yasa olarak kaldınlacağını da açı-
klamıştır. Bütün bu güzel program ve
beyanlardan sonra Milli Eğitim Ba-
kanlığı'nca hazırlandığı söylenen ka-
nun tasansını incelediğimiz zaman.
aynı görüşlerin genel gerekçede yine
devam ettiğim görüyor ve seviniyoruz.
Ne var ki maddelere geçilince, "bu se-
vincimizle birlikte, özerk ünıversiteler
bu maddelerde yitip gidiyor. Tasanyı
daha çok özerklik açısından inceledı-
ğimden, görüşlerim bu çerçeve içinde
kalacaktır.
Yükseköğretim Kurulu: Dikkati çe-
ken. Cumhurbaşkanının bu konuda
yetkilerinin azaltılmasıdır. Evvelce 8
kişiyı 'Yükseköğretim Kurulu'na so-
kabilen Cumhurbaşkanı. şimdı ancak
bir üye atayabilecektir. Aynca evvelce
YÖK Başkanım Cumhurbaşkanı
atarken. bundan böyle YÖK Başkaru.
Yükseköğretim Genel Kurulu tarafı-
ndan seçilecektir. Yükseköğretim Ku-
rulu'na alınacak olan yenı üyeler arası-
nda bir öğrenci temsilcisi ile işçi sendı-
kalan ve işveren sendikalanndan birer
temsilcisi de vardır. Böylece kendileri
sendika kuramayan üniversıte temsil-
cileri. sendikalarla tanışmış ve eğitil-
miş olacaklardır. Fakat öğretim der-
neklerinden temsilcilere yer venlme-
miştir.
Rektör: Buna ait madde 14 satırlık,
Türkçesi de oldukça çetrefıl bir tümce-
dir. Rektör adaylan 'Ön Seçıci" ve 'Se-
cici Kurullar'ca seçilecektir. Bu tarz
secimlcr, bizım gibi yaşlılann çok iyı
hatırlayacaklan. milkn ekili seçimi ile
görevlendirilen "Müntehibi Evvel' ve
"Müntehibi Sanileri" hatırlatmaktadır.
Kısaca öğretim elemanlan ve öbür il-
gililer doğrudan doğruya rektör adayı
belirtemeyeceklerdir. Ânayasa mad-
desi değiştirilemediğinden protoko) da
bir garip duruma diüşmektedır. YÖK
Başkaru seçimle gelmekte. rektörler
ise Cumhurbaşkam tarafından aday-
lar arasından atanmaktadır.
Üniversite Yönetim Kurulu. Bu ku-
rullanna valı ve beledıye başkanının
meslek teşekküllerinın temsilcıleri gir-
mektedirler. Böylece devletın idari
otoritesi ile siyasal partı etkınliğı. doğ-
rudan kurul kararlannda hissedilecek-
tir.
Dekan: Rektörlerin aday gösterme
yetkileri kaldınlmıştır. Seçici kurul ta-
rafından belirlenecek ü<- aday ara-
sından YÖK tarafından seçilip ata-
nacaktır. Öğretim üyelerini çok ya-
kından tanıyan rektörlere göre, bu se-
çımlerde yanılgı daha çok olabilecek-
tir. Aynca sürekli şikâyet konusu
olan kulis, korkanz ki Ankara'ya taşı-
nacaktır.
Fakülte Yönetim Kurulu: Buraya
da vali ve belediye başkanı tarafından
ortaklaşa seçilecek iki üye girecektir.
Böylece ünıversiteler, özerklikten
uzak olarak yeni bir uygulamaya tabi
olacaklardır.
Üniversite özerklıği hakkjnda pek-
çok yayın yapıldı. Ben buraya bu yayı-
nlardan iki örnek almakla yetiniyo-
rum. Emekli Büyükelçiliklerd'en Sayın
Semih Günver, bu tasan hakkındaki
görüşlerini özetliyor:
•'Bu taslak üniversitelen yıne ikinci
planda bırakmaktadır. Cumhurbaş-
kanı ve YÖK'ün yetkileri kısıtlan-
makta ve hükümetin otontesı arttın-
lmaktadır... Milli Eğitim Bakanımızın
elinde büyük bir fırsat var. Herkes de-
ğişiklik istıyor. Hafıf bir tasan ile yeti-
nilmesın. Bu taslak fazla mütevazı gö-
rünüyor. Bu genel dtğişiklik arzusun-
dan İcaynaklanan siyasi fırsaü değer-
lendirsin." "Prof. Toktamış Ateş de
duygulannı şöyle özetliyor:" YÖK dü-
zeni kötü bir düzendir. Ama DYP-
SHP koalisyonunun getirdiği YÖK
düzeni daha kötüdür. Zira bu düzenle
mücadele edilmesi çok daha zordur."'
Sonuç: Bu uzun kanun tasansı, hü-
kümet programında ortaya atılan ve
bu kanun tasansmda da yer bulan
"Özerk Üniversite' zihniyetini yan-
sıtmaktan çok uzaktır. Hele iddiaîı bir
sözcük olan 'reform'la hiçbir ilgisi bu-
lunmamaktadır.
Aa olan, hükümetin kendi prog-
ramını. gerekli sorumluluk duygusu
ile benımsememiş olmaşıdır. Önü-
müzde içenliksiz ve özerklikle tazla ıl-
gili olmayan bir tasan bulunmaktadır.
35 yıllık bir özerk dönemden sonra bu-
günlere gelinmemeliydi ve özerklik
için sorumsuzca boş ümitler verilme-
meliydi.
ARADABIR
ERHANIŞIL
12 Eylül Yasalarım
Sfipdürenlere...
12 Eylül 1980 gunü yapılan askerı darbe ile var olan hü-
kümet devrilmiş. Türkıye Büyük Mıllet Meclisi kapatılmış,
siyasi önderler de ülkenın başkentten uzak yerlerine zorla
gönderılmışlerdir. Bunların yanısıra, sayısız vatandaşımız
gözaltına aiınmış veya tutuklanmıştır. (O zamanki uygula-
malar açısından gözaltına almalar ile tutuklamalar arasın-
da pek fark yoktur) Makul derecede güvenilebilir tahmin-
lere göre 500.000 kişıyi aşkın vatandaşımız işkenceden ge-
çirilmıştir. Her ne kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanu-
nu'nda 1926 yılından beri sanıkların güvenlik güçlerıne,
hatta savcılara ifade verıp vermemekte özgür oldukları
yazılı ıse de "Bız senı konuşturmayı bilirız" sözü geçerlı
olmuştur. Bu amaçla falaka, Filistın askısı. cop kullanı-
Iması gibı utanç verıci ve cınsel organlara elektrik verilme-
si ve daha nıce yollara rahatlıkla başvurulmuştur. Vatan-
daşlar birbirleri aleyhinde ihbarlarda bulunmaya zor-
lanmıştır.
Sıkıyönetım komutanlıkları, 1402'likler olarak adlandırı-
lan binlerce kişıyi işten kovdurmuşlardır. Bazı kişilerin,
sorgulamaları sırasında pencereden atlayarak kendilerinı
öldürmeyi "huy" edınmelerı bu dönemde sıkça görülmüş-
tür. Basına sansur ve yayın toplatma kural olmuştur. Sıddık
öğretmen, gözaltına götürülurken kurşunla delik deşik
edilmiş, o dönemdeki güç sahıplerınin davranış, tutum ve
açıklamaları da bu insanlık suçunun yayılmasını açıkça
destekler yönde belırmıştır.
Tutalım dıyelım ki bir ülkede vatandaşların hiçbirine hiç-
bir kötü davranıştabulunulmamıştır. Uygulama, genedıye-
lim kı 30 günlük gözaltı ya da tutuklama ile sınırlı kalmıştır.
Bir kimseyı 30 gün aşından. Işınden, eşinden ve çocukları-
ndan uzak tutmak bile ışkencenın ta kendisidır. Süre so-
nunda kişinin salıverilmesı hıç bir şekılde onanm değildir.
Kaldı ki salıverilen kişilerin başka bırbahane ile tekrar gö-
zaltına alındıklarına da bolca tanık olunmuştur.
Başka alanlarda da benzeri yaklaşımlar görülmüştür.
örneğın çıkanlan kanunlar, gençlerimızi bırer potansiyel
suçlu duruma sokmuştur. örneğin "zenginlerı sevdiğini"
söyleyen bir akıl hocasımn önderliğinde varlıklı kişilerin
vergilerı sürekli olarak azaltılmış ve vergi yükü bilinçlı bi-
çimde emekçi kesımlereyöneltilmiştir. Örneğin, kamudan
ve sonuçta uiusal toplumdan çalan vurguncular gece yarı-
larından sonra çıkartılan çeşıtli kanunlarla bağışlanabıl-
mişlerdir. Çaldıkları yanlarına kalmıştır. Bütün bunlar ka-
nunlarla yapılmıştır, âncak böyle yasalar "hukuk' değildir.
Sözün sonuna geldık: Bir düşunürümüz, bir gün "12 Ey-
lül hukuku" deyivermiştır. Çok az sayıda bile olsa bu sözü
tekrarlayanlar olmuştur. işte bu yanhştır. Hukuk sosyal bi-
limlenn en önemlı dallarından birıdır. Aynca anayasaların
ve kanunların üstünde olan yüce bir kavramdır. Bu neden-
le "hukuk'tan değil, ancak 12 Eylül kanunlarından, karar-
larından ve onlardan da beter uygulamalardan söz edilebi-
lir.
12 Eylül 1980 den günümüze kadar gelen ve hala hük-
münü yürüten bu anayasal ve yasal düzenlemeler konu-
sunda ne yapılabılır? Uzun dönemde toplumun demokrasi
kültürünün kökleşmesı için uğraşmak gerekir. Kısa dö-
nemde ise anti-demokratik yasaların ayıklanmaları gere-
kir. Ne var kı 1992 yılı ekım ayı içerısinde Ceza Muhakeme-
leri Usulü Kanunu değişıklik tasarısının TBMM'de başına
gelenler ve sürüp gıden durum umut kırıcı olmuştur.
TART1ŞMA
Fethiye olaylannın düşündürdükleriSon zamanlarda
gerek dıinyanm
yeniden
yapılanması.
gerekse'mikro
milliyetçilik"
(uluSç'uİuğıın) gelişmey ve
patiarnası ve aşın sağ panilcrin
gelişmiş Avrupa ülkelerinde
tırmanrna'an r.edeniyle
Tiirkiye'de bugün "ırkç'lık" ile
"yabancı düşmanlığı' sözcükleri
yavaş yava$ küllanılmaya
başlandı.
Bu iki sözcük son Fethiye
olaylanylasonıut birgörüntü
aldılar
Fabrikalann yavaşvavaş
kapılanru kapatmalan sonucu
ı^sızlerin sayılannın
> üzbinlerle. hatta milvonlarla
açıklandığı, zenginlerin daha
zengin, her gün çoğalan
fakırlerin ıse açlık sınırına
geldikleri anda ırkçıhk ve
yabancı düşmanlığı söylevleri
"toplumu kışkırtan araçlar
olmuşlardır.
Alman Nazizmi bu
kışkırtmalarla iktidara seçinıle
gelmiş \ e sonunda 50 milyon
insanın ölümüyle sahncsinin
perdelerini kapatmıştır.
Aşın sağ gruplar ve partiler
toplıımral. ekonomık vep hatta
bireysel sorunlan sürekli
yabana düşmanlığı temelinde
göstermektedirler.
Sokaktaki insan büyük
toplumsalsorunlarâ
getirilen bu basit, şematîk
yanıtlan kendınıhıç
\ormadan anlamaktadır'.
Daha sonra bu yanıtlann birer
önyargıya dönüşmesi
kaçınılmazolmaktadır:
. İşsizliğin çözümü ancak
yabancılan kendi ülkelerine
geri göndermekle sağlanır.
. Hırsızlık ve cinayet suçlannın
>üzde90'ı yabancılar
tarafından ışlenmektedir, vb...
jlginç olan bir nokta İtalya'da
aşın sağ, iç göçü de ön plana
çıkartmaktadır. Ülkenin başka
bölgelerinden çalışmaya gelen
kendi vatandaşlanna yabancı
düşmanlığı yapmaktadır.
'Lombardıya Ligi' adlı aşın sağ
parti 1990 genel seçimlennde
her tarafına gider gelir.sürekli
göç halindedîr. Amaç
ekmeğini kazanmak .
Aşın sag partiler ve gruplar bu
çok renkliliği ırkçılıkla ve
vabancı düşmanhğıyla
bozabilirler. Bugün Fethiye
olaylan, dün hiç unutulmayan
6-7 Eylül' olaylan ve
diğerleri...
Hoşgörü sahibi. demokrat
insanlann ve bütün
demokrasiden yana siyasi
parti örgütlerin
oylann yüzdeŞ'ini alırken. kendi dünyamızdayaşanan yabancı
bolgesinde oy lann yuzdı
20'sini almışûr.
Türkiye bir mozaikler
ülkesidir. Asırlar boyu
birbırinden faıkh dil konuşan.
farklı kültürlere sahip insanlar
yaşamaktadır bu ülkede.
Her gün binlerce insan ülkenin
düşmanlığı hareketlenni
dikkatle izlemeleri gerekiyor.
Abnacak çok dersler var!
Aycan Hamarat
Sosyal Hizmet Uzmanı
Brüksel
Banş içinde yaşamak ve inanca saygı
S
ayın Oral Çalışlar'ın,
Hz.Alı-Muaviye
çatışması" başh'ğını
taşıyan dizi yazısını
ilgiyleokudum.
Sayın Çalışlar. ilk
çatışmalan .rdelerken.
lslamiyetin doğuşunu ve
M uav iye"ye dek olan sürede
İslamiyetin gelişmesi ile
devletleşmesinıdeanlatıyor. Bu
arada Alevı inancına ters gelen
bazı söylemlerdc bulunsa da.
Arapdünyasındaki o dönemin
iktidarkavgasını tartışmaya
açması yerinde olmuştur. Bu
Nedenbeyaz et kırmızı etten daha üstündür bilir
misiniz? Niçin Batı Avrupa'da, Amerika'da
beyaz et tüketimi daha yoğundur?
Ya da bilim adamlan neden hep beyaz et
derler hiç düşündünüz mü?
100 gr. piliç etinde 200 kalori, 100 gr.
kırmızı ette 300 kalori mevcut, yine aynı
oranlarda piliç yagında % 30, sığır
yağında % 50 doyTnuş yağ asidi
bulunmakta. Bu durum çağımızın
hastalıklan şişmanlık, kalp, damar sertliği
ve yüksek kolestrol açısından piliç etini
çok daha avantajlı hale getiriyor.
Piliç eti ile daha düzgün bir fızik, daha
sağlıklı bir kalp ve dolaşım sistemi ve
daha diişük kolestrol.
Yani uzun sözün kısası hem ağzımıza
lâyık bir besin. hem de sağlık reçetesi...
Kim bakar kınruzı ete...
lartışmanın günümüzde
yaşddığımız bırçok çelışkılenn
de lartışılmasına yol açmasını
dılıyorum.
İslamdakıükiktidar
kavgasında Hz.
Mühammed'ın sevgili Ehli-
Beyt'i yenik düşmüş, ezilmiş.
öldürülmüş.haklan
"îaipedilmiş v e hep zor
kullanımlı yollarla iktidardan
ıızak tutııimuştur. Ogünden bu
yana gerçek Ehli- Beyt sevicileri
de devamlı ezılip horlanarak
muhalefette kalmışlardır.
Muav iye ile başlatılan resmi
Emevi hükümranlığı, daha
sonra Sünni Hanefi inanan
resmı ideolojisi olarak
iktidannı sürdürmüştür.
Türklerin İslamiyeti kabülünde
de bu hükümran'lık devam
etmiş. bugün laik cumhuriyet
Türkiye'sine de olduğu gibi
yansımıştır.
Arapdünyasında İslamiyetle
başlayan ilk çatışma. aslında
Haşinı ile Umeyye'nin ılerden
beri dev am edegelen egemenlik
savaşinınbirdc\amıdır. Bu
gelışmelerde görülen gerçek
odur ki. haklının: haklı olduğu
için ezilenin yanında yer alarsk
ezene karşı savaşı körükleyen
insanlar. hep Hz. Ali'yi ve
Ehli-Beyt'i desteklem'işlerdir.
Böylece Hz. Ah ve oğullan
ezilen mazlumlann. Muaviye
veoğlu Yezıtiseczenzalımlerin
simgesi olmuşlardır.
Arap aleminde bu tartışmalı ve
kanlı boğuşma devam ederken.
Anadolu"nun zengin kültür
mozayiğinde doğan Alevılik,
İslami olmakla riraber. salt bir
inanç olarak değil. mazlumun
hakkını arayan biryaşam
bıçimi olarak kendısini
geliştinniştir. Görgü
Cemindeki adil hukuk
düzeniyle en demokratik yargı
sistemini. insan haklanna
gösterdiği saygıyla en güzel
demokrasi örneğıni bünyesinde
yaşatmıştır.
Hacı~lacı Bektaş Veli'nin
"okunacaken büyük kitap
insandır" sözünden hareketle
insana büy ük değer veren ve
'Her ne arar isen kendinde ara.
Küdus'te, Mekke'de, Hac'da
değil. bir yol, bir kültür ve
çağdaş bir dünya görüşü, bir
yaşam biçimi olarak algılanır
olmuştur. Ancak bu da
tartışılmalıdır. Kuşkusuz
Alevilik de kendi içinde
sorgulanmahdır. Bu anlamda
şimdi bir kurultaydan söz
edilmektedir. Bir'değil bir çok
kurultay yapılmalıdır. Ama
önce y öresel ve bölgesel ön
toplantılarda sorunlar
tartışılmalı ve somut sonuçlar
saptanrnalıdır. Örneğin,
Dıyanet'te yer alınmalı mı,
ahnmamalı rru? Laiklikle
bağdaşmayan ama hazineden
üç trilyon alan Diyanet örgütü
devlet birimi olmâktan
çıkanlmalı mı, çıkanlmamalı
mı? Alevi, ibadetini camide mi
yapmalı. yoksa tarihsel
değildir' diyen bir felsefenin her gelişiminde olduğu gibi aörgü
zaman takipçisi olmuştur. O cemiyle mi devam etmelîdir?
nedenle namazı değil. kamil Sorulan çoğaltabiliriz. Ancaknedenle namazı değil
insana niyazı esas almıştır.
Tann buyruğu olan 'kul
hakkı'na saygıyı. eline, beline.
diline sahip oTmakla
bütünleştirmiştir. Dinde şeriatı
değil. dort kapıdan bın olan
ınarifeti seçerek bilime değer
vermiştir. Böylece dini kaFı
kurallarla uygulayanlann
karşısında, dini yumuşatan ve
Tann'ya sevgiyle yaklaşan
yollanaçıruştır.
O nedenle Anadolu Aleviliği
bir mezhep ya da bir tarikat
Dıraç mı edeceğiz?
üyükumutlarla
girdığim Ege
Universitesi
Ziraat
Fakültesi'nden
1990yıhnda
mezunoldum Fakültede
okurken güzel şeyler
düşünüyordum. Birtanm
ülkesi olan Türkiye'de mutlaka
bir yerde işe gırer. ben de Ziraat
Mühendisi olarak bu ülkeye
hizmet ederim diyordum.
O\ sa hep hay al kurmuşum.
Gerçeklerçok başkaymış.
Ülkemızde bir Ziraat
Mühendisi entlasyonu
yaşanıyormuşda haberim
yokmuş.
Şımdı beraber mezun
olduğum arkadaşlanma ve
çevreme bakıyorum da hepsi de
mesleğıyle ılgisı olmayan işlerde
çalışıyorlar.
Yazık oldu bunca
harcanan.emeğe ve geçen
zamana.
Ama bu ülkenin hala Ziraat
M ühendislerine ihtiy acı v ar kı
her y ıl fakültelerimiz hızla işsiz
Zıraat Mühendisi mezun
etmeye devam ediyor.
Ne olacak bu işin sonu? Yoksa
bu Ziraat Mühendislerinidıs
an çoğaltabiliriz. Ancak
şu kadannı söyleyelim ki.
bugünkü toplumsal. siyasal.
hukuksal, parasal ve kültürel
sorunlanmız geneldir.
Düşünenherınsanı
ilgilendirmektedir. Banş içinde
yaşamak istiyorsak. her inanca
saygı duymalıyız. Her ınsanı
kendi kültür ve kimliğiyle
yaşatmahyız. Demokrasinin ve
insan olmanın gereği budur.
Liitfî Kaleli
Yazar'İstanbul
ülkelere ıhraçetmeyi mi
duşünüyoruz?
Çok radikal bırçözüm olacak
ama ben şöv le düşünüyorum:
Türkiye'deki Ziraat Fakülteleri
kapatılsın. Artık bu ülkede
Ziraat Mühendisi yetişmesin.
Yetenncevarçünkü.
Ayhan Karahan
Gültepe/İzmir
PENCERE
SatrançL
Politıka satranç oyunu gibidir; ustası vardır, ace-
misi vardır; her bir eli oynarken daha sonraki oyurt-
ları düşünmeli; ama, siyasetin satrançtan öte bir
ozelliği var ki unutulduğu zaman oyuncuyu fena çar-
pıyor.
Nediroözellik?
Satrançta zor gücü kullanamazsın; politikada sı-
kıştın mı zora başvurabılirsin; ister savaş olsun, ister
terör, ister 'güvenlik harekâtı' adı verilsin, silahla
yürütülen eylemlerin tümü de politikadır; siyaset ya-
pan iktidar odağının kuvvet kullanmasıdır.
Öyleyse bu kapsam içinde, Silahlı Kuvvetler'in Ku-
zey Irak harekâtı güvenlik operasyonu' adını alsa
da, eninde sonunda Ankara'nın siyasal eylemidir;
PKK terörüne, ister gerilla savaşı adı verilsin, ister
şiddet eylemi, bu örgütün siyasal liderliğinin amaç-
larına bakılır.
•
PKK liderı Apo, Marksist-Leninist mi? Tüm konuş-
malarından yansıyan budur; ama, PKK kurulduktan
sonra dünya 1989'u yaşadr, Sovyetler yıkıldı..
Dengelerdeğişti..
Sosyalist sistem' adı verilen düzen çöktü; Mosko-
va, elini kolunu bağlayıp Amerika'nın yanında yerini
aldı: Ooğu Avrupa, Batı'ya katıldı ya da kapitalist
odakların etkisine gırdi; iki Almanya birleşti; Kafkas-
lar ve Balkanlar kaynamaya başladr, Ortadoğu'da
Körfez Savaşı her şeyi altüst etti; Kuzey Irakta olan-
bitenlerı ise sayıp dökmeye gerek yok..
1991in kasımında Türkiye, koalisyon hükümetini
kurarak yeni bir yönetime geçti.
PKK bu arada ne yaptı?
Kuzey Irakta doğan boşluktan yararlanarak yeni
bir konuşlanmaya girdi; Körfez Savaşı'ndan arta ka-
lan silahlarla donandı; koalisyon hükümetinin kurul-
masıyla birlikte Güney Anadolu'daki eylemlerini
yoğunlaştırdı; Sovyetler çökerken. reel sosyalizm'
yıkılırken ve komünist partileri tarihe göçerken,
PKK'nın yükselişi surüyordu.
•
Satranç oyunu bu, Anadolu'da PKK'nın terör dal-
gaları yükselince Ankara, Irakta Amerikan tasarımı
içine girmek zorunda kaldı; Kuzey Irak'taki Kürtlerin
doğal liderleriyle anlaşarak PKK'yı vurmak zor bir iş
değildi. Barzani ve Talabani, Federe Kürt Devleti'ni
kurduklarını açıkladılar; Türk Silahlı Kuvvetleri de sı-
nır ötesinde güvenlik harekâtına girişti; kim ne derse
desin, sonuçlarını da derledi; PKK'nın yuvalandığı
araziyi baştan aşağıya hallaç pamuğu gibi attı; peş-
mergeler bu oyunda kendilerine düşen rolü oynadı-
lar.
Neden?
Çünkü Kuzey Irakta Barzani ile Talabani'nin kur-
dukları devlet çekırdeği. bölgede otoritesini sağla-
mak zorundaydı. Eski deyişle 'iktidar tecezzi etmez';
Türkçesi, parçalanmaz, bölünmez; eğer Kuzey Irak'-
ta bir devlet kuruluyorsa, iktidarı elinde tutan kuvvet,
ne PKK'nın ne de Apo'nun buyruğuna girmek ister.
Gazetelerde yayımlanan haberleri de bu bakım-
dan değerlendirmekte yarar var. "PKK silahlarını
peşmergelere teslim etti mi? Ya da Apo'nun kardeşi
"X)sman Öcalan, Barzani'ye sığındı mı?" türünden
sorularda eşyanın tabiatını' düşünmek gerekir; PKK
ile peşmergeler arasında bir anlaşma gerçekleşe-
cektir.
Satranç oyununun bir hamlesidir bu; ardından
hangihamleningeleceğini göreceğiz. - ' •• •• •
•
ABD, Ortadoğu'ya yerleşti..
Körfez Savaşı'nda, Mısır, Suriye, Suudi Arabistan,
Iran; Vaşington'un yanında yer aldılar.
Vaşington, satrancını rahat oynuyor; Suriye sinmiş
bekliyor. Saddam pısmış durumda, Iran'ın manevra
olanakları daha geniştir; bunların tümü PKK'yı elle-
rinde bir sılah olarak Türkiye'ye karşı kullanmak is-
terler. O zaman düşünmek gerekir: PKK bu satrançta
oyuncu mu olacak, oyunun taşlarından biri mi?
Apo'nun durumu güç..
PKK'nın Kuzey Irak'taki yerleşik düzeni Silahlı
Kuvvetler'in güvenlik harekâtı ile bozuldu; peşmer-
ge, şimdi PKK'yı korusa da, elbet kendi politikasını
yürütecektir.
Satranç bu, kolay değil..
AaKAYBIMIZ
Değerli arkadaşımız Iletişim Araştırmalan Derneği
Genel Sekreteri
AYTEN GÖLETLTyi
kaybetmiş olmanın derin üzüntüsü içindeyiz.
Merhumeye Tann'dan rahmet, ailesine ve yakınlanna
başsağhğı dileriz.
tLETÎŞİM ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ
tLAD
TEŞEKKÜR
Ametiyatımı başarıyla gerçekleştiren Cerrahpaşa Tlp
Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı öğretim Üyesi
Prof. Dr. HALUK SAISEH'e,
Op. Dr. SERDAR YÜCElAR'a,
Op. Dr. SÜPHAN ERTSEK'e
Aneztezi Dr. GÖKHAN URADa,
Dr. MELtH PAKSOY
ve
Dr. ALİRIZA KÜÇÜKYILMAZ'a,
hemşire HASİBE İNAN ve Arel Scrvisi elemanlanna,
rahatsızlığımın başından bu yana tedavimi üstlenen
Radyoterapi Anabiliffl Dalı öğretim üyelerinden dostumuz
Prof. Dr. AHMET ÖBER'e
teşekkür ederim.
Emekli Öğretmen
SAİMEKAIA
AIVKADA (AMLAR-2)
Mücaf Oğluoğlu
10.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Turkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-Istanbul
- Bir kıyamet alameii mi?
- Belki, ama çok küçük bir alamet.