Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6EKİM1992SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
\ 'DıırdıınınÜniversiteyî
tnecekVar. M
11
__
Türk yükseköğretim sisteminin tek sorununun rektör seçimi olduğu kanısını Kme{ s t a n û a r m n n K a D u
, u l K e m ı
. .U n ı v e r s ı t e n ı n t ı a k s e l o l a n a k l a n n ı n y e t e r
.
yaratan hukumet, bu toz duman arasında fırsatçılık yaparak yenı kurulan 2 ^n d ü n y a i l e b ü t ü n l e ş m e s ı r
t e katkı getirecek, sizliği, günümüzde ikili öğretimi fulen /apıhr
nin Bakanlar Kunılunca üstlenilmesi, yakın
gelecekte her türden yerleşim yerinde, kasaba,
köy ve mezralarda yeni fakülte ve yüksekokul
görmemize neden olursa, şaşırmamamızgere-
kecektir.
Hükümet, protokol ve programında, " ev-
standartlann kabul gördügü" ülkemi-
leci toplumlarda bile kol işçisinden beklenme-
yen bir çalışma süresini, beyin emekçisinden
istemek ve beklemek, mizah konusu değilse,
ciddi bir rahatsızlığın göstergesi anlamına gel-
mezmi?
Şu gerçeklerin altını çizmekte yarar van
- Üniversitenin fıziksel olanaklannın yeter-
üniversite ve 2 yüksek teknoloji enstitüsü rektörlerini belirleme yetkisini, Milli
Eğitim Bakanı ile Başbakan'a aktanvermiştir.
Doç. Dr. MUSTAFA ALTINTAŞ G Ü İİBFİktisat Bölümü
Öğretim Vyesi
Büyük bir aldatmacaya dayanan, üniversite
kavramını ve üniversiter eğitim ve öğretimi
çökerten, üniversite öğretim üyeliğini yoz-
laştıran YÖK sistemi, varolan hükümet pro-
tokolü ve programına karşın varlığını sürdür-
mekte, hükümet çağdaş üniversite yaratma
senivenini, ortadan kaldırmayı amaçladığı
YÖK ile yürütmektedir.
YÖK konusunun hemen herkeste bezgin-
lik, yarattığının. giderek umursamazlığa ne-
den olduğunun bilincinde olmakla birlikte,
sorunun asıl sahibi olan kamuoyunu yeni
yanlışlar, yeni aldatmalar konusunda uyar-
makta yine de yarar görmekteyim.
20 Ekim 1991 seçimlerine kadar 26 kez de-
ğişime uğrayan YÖK sistemi, DYP-SHP or-
tak hükümet döneminde de dört kez değişik-
lik görmüştür. Bu alanda hazırlanmış olan iki
değişiklik tasansı da hükümetin ve Meclis'in
gündemine önümüzdeki günlerde gelecektir.
Hükümet, protokol ve programında sözünü
verdiği köklü üniversite reformunu sürekli er-
telerken. sistemin içinden çıkılmaz ölçüye va-
ran karmaşadan yararlanarak, popülist poli-
tikalanna üniversiteyi kurban etmektedir.
Bir yanda tabelasmda üniversite yazmasına
karşın, lise düzeyinde bile eğitim vermekten
uzak kuruluşlar ve bu kuruluşlann
mahkûmlan olan gençler kurtanlmayı bekler-
ken, öte yanda hükümet, ne ak ne de üst
yapısı olan yerlerde, üniversite tabelası taşıya-
cak yeni kuruluşlar kurmakta bir sakınca gor-
memektedir. Bir gereksinimin, bir insangücü
sunum yetersizliğinin sonucu olmayan bu
yeni kuruluşlann siyasal amaçlı olduğunun en
açık kanıtı, onlara verilen siyasal adlardır: S.
Demirel, A. Menderes, C. Bayar, (Manisa ile
ne ilgisi varsa) gibi.
Hükümet bir yanda "özgür, özerk, mali
olanaklan en iyi aşamaya getirilmiş üniversi-
teyi Türkiye'ye kazandıracağından" söz edip
•'yükseköğretim kurumlannın kendi içlerin-
den sectikleri organlan eliyle yönetilmesini
sağlayacağına" söz verirken, getirdigi düzen-
leme ile seçim sistemini üç aşamalı kılmış, öğ-
retim üyelerini, seçimine de fazla itibar edil-
meyen, "ön seçici" konuma düşürmüştür.
Türk yükseköğretim sisteminin tek sorunu-
nun rektör seçimi olduğu kanısını yaratan hü-
kümet, bu toz duman arasında fırsatçılık ya-
parak yeni kurulan 21 üniversite ve 2 yüksek
teknoloji enstitüsü rektörlerini belirleme yet-
kisini, Milli Eğitim Bakanı ile Başbakan'a ak-
tanvermiştir. Yeni kurulmuş bir üniversitenin
gerek yönetsel ve gerekse akademik temelteri-
nin atuacağı bu başlangıc döneminde, rektör-
lerin MEB ve Başbakan tarafından belirlen-
mesi, özerk ve özgür üniversitenin yaratılma-
sına nasıl katkıda bulunabilecektir? Şu sıralar
rektörlük için kendilerini siyasetçilere beğen-
dirme ve onlara hizmet etme yanşına giren
kimselerle, bu kurumlar tümü ile yerel politi-
kacılann insafına terkedilmiş olmayacaklar
mı? Yapılması gereken, bu yeni üniversitele-
rin ya gelişmiş bir üniversite ile bağlantısının
sağlanması ya da kadrolaşmasının ve kurum-
laşmalannın ünwersitelerarası kurulca ger-
çekleştirilmesidir.
Hükümet, tıpkı önceki YÖK başkanırun
fırsatçılığına benzer biçimde, yükseköğretimi
düzenleyen, yasa değişikliğinde, kendine yeni
olanaklar yaraüa fırsatlan kaçırmamaktadır.
23 üniversite ve yüksek teknoloji enstitüsü ku-
ran ve yüzlerce yeni yükseköğretim kurumu
açan 3837 sayılı yasanın ek 30. maddesi ile fa-
külte ile yüksekokul kurma yetkisini yasa ko-
nusu olmaktan çıkartmış ve Bakanlar Kurulu
karanna dayandırmıştır. Bu türden bir yetki-
özgür, özerk, mali olanaklan en iyi aşamaya biçime sokmuştur.
getirilmiş bir üniversite anlayışını TürkiyeVe - öğretim üyeleri, çok yanlış bir biçimde
kazandıracağına ilişkin türkü çığınrken, öte özendirilerek, ücretli ders tutsağı haline getiri-
yanda yine popülist, siyasal çıkar sağlamayı lerek haftada 30 saate kadar teorik derş yapan
amaçlayan, ancak halkın aldaülmasına neden makinelere dönüştürülmüşlerdir. Öğretim
olan yeni bir tasansını, büyük bir propaganda üyeleri, gelir düzeylerini yükseltmek için elde
desteği ile kamuoyunun önüne getirmiş bu- çanta kent-kent, fakülte-fakülte, yüksekokul-
lunmaktadır. Bu, "ikili öğretim ve gece öğreti- yüksekokul gezmekte. günlük gazete bile
mi"dir. okuyamamaktadırlar. Ücretli ders sayısını
Yine hükümet programmı izlemeyi sür- artırabilmek için bölüm içi ayınmlara gidil-
"~l t
— "Doğumundan başlayarak her Türk mekte, yapay derslikler, programlar yaratıl-dürelim
yurttaşının öğrenim ve eğitimi devletin yü- maktadır. Haftada 30 saat ders yüklenen
kümlülüğünde olacak veparasız eğitim esas kimse de bunu araştırma görevlisi eli ile yürüt-
kılmacaktır." Parasız eğitimi esas kılmayı
amaçlayan bir hükümet, getirdigi bu tasan ile
harca bağlanan yükseköğretimle yetinme-
mekte, bunun yanında "paralı eğitimi" getir-
mektedir.
Paralı eğitime gerekçe olarak gösterilen ne-
denler ise; yükseköğretime varolan istem
baskısı ile yurtdışında öğrenim görme isteği-
nin ve yönelrnesinin giderek yaygınlaş-
masıdır. Eğitim sisteminin, okuma
mahkûmlannı yükseköğretim kurumlan önü-
ne yığmaktan başka bir işleve sahip olmadığı
mekte, sınavlar bile giderek çoktan seçmeli ve
bilgisayarla değerlendirilir biçimde yapılmak-
tadır.
-İkili ve gece öğretimi için bildirilen konten-
janlar -ki sayısı 17-18 bindir- işgücü arzı
sıkıntısı çekilen alanlarda olmayıp, iş gücü
fazlası olduğundan, "diplomalı işsiz" yetişti-
ren alanlardan oluşmaktadır. Yani, ikili ve
gece öğretimine, para vererek katılacak öğ-
renciler, hem günün yorgunluğunu ve
bıkkınlığmı üzerinden atamamış öğretim üye-
gerçe| ile yükseköğretiıri kurumlannın nite- lennemahkumolacaklarvehemde 'd.plomah
Tik ka'yıplarmın harekete geçirdiği, yurtdışın- i
§ s
| z
" l e r
sayıana ekleneceklerdir.
da öğrenim çırpınışlannı bu yasaya gerekce jlköğretimde, orta öğretimde,
olarak göstermenin ne denli gerçekçi olduğu
ortadadır.
tkili öğretim ve gece öğretimi için ileri sürü-
len gerekçelerden ikisi ise üniversiter öğretim-
den ve üniversite öğretim üyeliğinden ne ölçü-
ikili-üçlü
öğretim sistemini düzeltemeyen. nüfusun
yansına yakınını bağnnda banndıran kırsal
kesim insanını beş yıl boyunca aynı sınıfa ve
tek öğretmene mahkûm kılan yetersizlikleri gi-
deremeyen, araçtan-gereçten ve hedeften yok-
de bihaber kimselerce yönetiliyor olduğumu- »un bir eğitim politıkasını, yapılıyor desinler
zu açığa çıkarmaktadır. Tasannm sahibi dıye surduren bir anlayısın yükseköğretimi de
ç, C Q a , yenı çetışlemelere sürüklemesının önü alınma-
lıdır. Türk yüksek öğretim sisteminde
MEB'ye göre üniversite binalan, 4-5 saat
dışında boş kalmakta ve üniversite öğretim
üyelerinin de 20-22 saatleri boşta gecmekte- varolan örgün, yaygm, açık, özel, ekstern tip-
dir. İkili öğretim ve gece öğretimi, fiziksel ola- 'ennın yanına, "ıkıb öğretim" ve "gece öğreti-
naklann günde 24 saat doldurulmasına ve öğ-
retim üyelerinin de günün 24 saatinde ders
vermelerini sağlayacaktır. Böyle bir yaklaşı-
ma sahip olmak ve öğretim üyelerini günde 24
mı" benzeri yeni tiplemeler eklemekten
kaçınılmahdır.
içinden çıkılmaz karmaşalara yeni kar-
maşalar ekleme yerine, köklü bir eğitim refor-
saat ders verir robotlar olarak algılamak için munun yapılandınlması için ne gerekiyorsa o
sanınz Milli Eğitim Bakanı olmak gerek. Kö- yapılmalıdır.
PENCERE
ARADABIR
Prof. Dr. NEDA ARMANER
BahPiye Üçok'un Anısına...
Evine yollanan bombalı paketin patlamasıyla 6 Ekim
1990 günü kaybettiğimiz aziz arkadaşım Doç. Dr. Bahriye
Üçok artık gönüllerde ve düşüncelerde yaşamaktadır. Adı
çocuk yuvalarına ve çiçekli parklara verilmektedir. Bu,
çağdaş Türk insanının onu unutmayacağını ve unutturma-
yacağım gösteren bir vefa göstergesidir. Onun katilleri
kendilerinin "islami Hareket" örgütü adına bu cinayetleri
işlediklerini duyururken, aslında islama kesinkes aykırı bir
eyleme girişmeleriyle bu dine yarar değil, ancak zarar
vermişlerdir. Çünkü, onun savaşımı asla dine karşı değil-
di. Dini politika aracı yaparak, laik Cumhuriyete düşman
planlara karşı, demokratik ye bilimsel bir yol olan söz ve
yâzıyla savunuculuk yapmaktı.
Üçok, Atatürk'ün düşünce sistemini benimsemiş aydın
bir eğitimcidir. Bu görev doğrultusunda, Islam tarihi ve te-
olojisindeki inceleme vearaştırmalarının kendisine yükle-
diği birikimle laik devlet kavramına ilişkin olarak çağdaş
yaşamda dine yorumlar getiriyordu. Ûcok'un inancı şu idi:
Bireye ve topluma dengeli bir biçimde önem veren de-
mokrasilerde dinin saygın bir yeri olduğu yadsınamaz.
Bunun yanında, laik devlet statüsünde yer alan hukuk ve
eğitim uygulamalarında vicdan özgürlüğünün bireysel
alandan siyasal alana kaydırılmasına da izin verilemez.
Başka bir anlatımla iaik devlet, ülke yönetiminde bilimin
ve toplumsal gereksemelerin gösterdiği doğrultuda akılcı
kuralları temel alan devlettir. Bu kurallar kişisel değil ge-
neldir ve toplumsal düzene yöneliktir. Dinsel kurallar ise
inanan her kul ile Tanrısı arasındaki ilişkiyi belirler. Işte,
vicdan özgürlüğü denilen kavram da kamu düzenini boz-
mayan inanç ve ibadet alanındaki bu özgürlüktür. Bahriye
Üçok, bu duyarlı dengenin ve sınırın iyi korunmasını, bir
takım güncel çıkarlara, görüşlere alet edilmemesi gereği-
ni vurguluyordu. Ortaçağ Tarihçisi olarak, insanların başı-
na ne felaket gelmişse bunun nedeninin inançtan ötürü
değil, çeşitli misyonların kendi yararları için dini kalkan
gibi kullanmalarından dolayı ortaya çıktığını iyi biliyordu.
Gerek ortaöğretim gerekse üniversite kürsülerinde verdi-
ği derslerle o, gençlerimize yararlı olmakla kalmamış,
yayınları, televizyondaki konuşmaları, konferans ve pa-
nellerdeki açıklamalarıyla gerçek Atatürkçü, çağdaş bir
Türk kadını olarak, kendisinden beklenen görevleri yerine
getirmiştir.
Senatör ve minetvekili olarak parlamentoda bulunurken
o, din alanında ciddi bir görüşe sahip olmadıkları halde
eğitim ilkelerine ters yaptırımlara yol açan öneri sahipleri-
ni uyarırdı. Zira kendisi din ile "irtica"yı birbirine karıştır-
mayan düşünce çizgisinden asla ayrılmadı. Bilinçli ya da
bilinçsizce bu tür kavram karmaşasına sürükleyen dema-
goglara, politikacılara, en yüksek makamda otursalar bile,
durumu belirtmek üzere girişimlerde bulunarak dürüst ve
cesur bir tutum izlerdi. Bahriye Üçok, denebilir ki: TBMM
çatısı altında üzerine and içtiği Cumhuriyetin niteliklerinin
korunmasına özen göstermiş, taşıdığı yükümlülükleri ve
sorumlulukları titizlikle yerine getirmeye çalışmış ender
kişilerden biridir. Atatürkçü düşünce anlayışi içinde, laik-
likten ödün verilmesine, örgün ve yaygm din eğitimi
alanındaki bozuk düzene, zorunlu din öğretimindeki çok
yönlü sorunlara, Öğrenimin Birleştirilmesi (Tevhidi Tedri-
sat) yasasına aykırı düşen tutumlara cesaretle değinen
Meclis kürsüsündeki konuşmaları, gensoruları bir değer
taşır. Gönül isterki tutanaklardaki onun anlatımları, açıkla-
maları SHP eliyle bir araya getirilip bastırılarak ileri kuşak-
lara aktarılsın. Çünkü Bahriye Üçok'un söz ve önerileri
güncelliğini yitirmiş değildir.
Bağımsız düşünmede her gün biraz daha bilinçlenen
vatandaşların devletine olduğu kadar kendi özbenliğine
de sahip çıkması ile Bahriye Üçok'un aziz naaşının ardın-
dan unutulmayacak biçimde demokratik bir şahlanış ya-
şanmıştır. Bu olgu Bahriye Üçok'un emeklerinin, yorgun-
luklarının asla yitirilmiş olmadığının bir göstergesidir. Ru-
hun şad olsun aziz arkadaşım. Senin adın her zaman laik
Cumhuriyetimizin tüm şehitleriyle birlikte saygıyla anıla-
caktır.
TÜRK SİGORTACILIĞI'NIN TARTIŞMASIZ LİDERİ
Once Kafadaki Kapgaşayı
Aşmak Gerek...
Anadolu kaynaşıyor...
Güneydoğu'da şehit edilen erlerin cenaze törenleri bi-
rer gösteriye dönüşüyor...
Kan davaları körükleniyor...
Kin tohumları ekiliyor...
Kimi kalemler, bir yandan Türkçülüğü öte yandan Kürt-
çülüğü pompalıyorlar.
Anadolu halkını birbirine düşürüp kırdırmak için gerekli
oyunu emperyalizm tezgahlıyor.
*
Emperyalizm deyince doruklardan pompalanan propa-
gandayı yineleyenler, hemen karşı çıkacaklardır
"- Artık 'Yeni Dünya Düzeni' var; emperyalizm yok; kü-
reselleşme sürecindeyiz; yeryüzü tekpazar'a dönüşüyor;
sınırlar kalkıyor; Avrupa ya baksana.."
Eğer istanbul'da yükselen gökdelenden mavi Boğaz'ı
seyrediyorsak, görüş ufkumuz, açılacak yerde daralıyor.
Emperyalizm' nedir ki? 'Üçüncü Dünya solculuğu'nun
sözcüğü değil mi? Geçti efendim bunlar!.. Sen borsadan,
odalardan, modalardan, iş dünyasından haber ver; bizim
için yeterlidir.
Keşke yeterli olsaydı...
•
Emperyalizm, Ortadoğu'da petrol kaynaklarını denetliyor,
36'ncı enlemin bekçisidir, Silopi'dedir, Adana dadır, Çekiç
Güç'tedir, Saratoga'dadır, işin içindedir, her yöntemi kul-
lanıyor; "böl veyönet", emperyalizmin hiç değişmeyenen
geçerli silahıdır. Görünen köy kılavuz istemez; Anadolu-
daki etnik çelişkileri kullanarak bölgede denetimini sür-
dürmekte emperyalizm kararlı...
Öyleyse bir yandan Kürtçülüğü körüklemek, öte yandan
Türkçülüğü pompalamak, emperyalizmin hizmetine gir-
mekten gayrı bir anlam taşıyabilir mi?
Türk olmak başka Türkçü olmak başka...
Kürt olmak başka Kürtçü olmak başka...
Türkçülük 20'nci yüzyılın başında ortaya çıkan 'şovi-
nizm'dk. Türkçülüğün çağdaş milliyetçiliği aşan, ırkçılık
boyutlarını içeren bir anlamı var.
1923 Devrimi'nden sonra Türkçülüğün dernekleri kapa-
tıldı; bütün Türkocağı' şubelerine kilit vuruldu; yerlerine
Halkevleri açıldı. Türkçülüğün kuramını oluşturan ve lideri
sayılan Ziya Gökalp de cumhuriyetten sonra fikirlerini
gözden geçirdi; Türkçülüğü bıraktı. ikinci Dünya Savaşın-
da Nazizmin yükselişiyle ırkçılığa dayanan milliyetçilik,
Türkiye'de yine güç kazan-
" mıştı. Bu kez Ismet Paşa du-
ruma el koydu; Hitler Almarv-
yası'nın çöküşüyle ırkçılık
zaten dış desteğini yitirmişti.
Anadolu'da yaşayan her
insan -eğer ırkçı değilse- bir
gerçeğin altını çizmelidir:
- Ne Kürtçüyüm nedeTürk-
çüyüm.
Eğer insanlarımızın birbiri-
ni boğazlamasına çanak tut-
mak istemiyorsak, kafamız-
dan kavram kargaşasını silip
atmalıyız. Bir okurum mektup
yazmış; soruyor.
"- 'Ne Türkçüyüm ne de
Kürtçüyüm' demek, 'ne sağ-
cıyım ne solcuyum' demek
değil mi?" '[:/'
Hayır...
Türkçülük de Kürtçülük de
"ırkçılık" içeriği taşıdıkların-
dan "ne Türkçüyüm ne de
Kürtçüyüm" demek, "ne Na-
ziyim ne faşistim" demekle
eşdeğerli bir yaklaşımdır;
çağdışı akımları dışlamak,
çağdaş insanın bilincindeki
aydınlığın dışavurumudur.
Kürt sorununu kanla, kavgay-
la, terörle çözmek yerine
demokratik yöntemleri sonu-
na kadar sınamak, sosyaliz-
min ve barışçılığın kaçınıl-
maz gereği değil mi!..
Her kim Anadolu'daki etnik
çelişkiyi sınıfsal çelişkinin üs-
tüne çıkarır, sosyalist değil-
dir; her kim, şiddet yöntemle-
rini demokratik vöntemlere
yeğler, barışçı değildir. Bu ül-
kede barışçılık uğruna kırk
yıldan beri nice çile çeken,
mapushanelerde yatan var;
barışçılık hep suç sayıldı, yi-
ne mi suç sayılacak?..
Anadolu nun emekçi halkı-
nı bütünleştirmeye çalışacak
yerde; Türkçülükle, Kürtçü-
lükle birbirine kışkırtmaya
çalışanlar, emperyalizmin
hizmetinde insanlık suçu işli-
yorlar.
AMVIA
DİLEK KURTOĞLU
6.10.1988
VE SEN ARTIK SONSUZUN,
BİR UZANTISI OLDUN,
ÎNCECİK VE UPUZUN...
AYHAN KURTOĞLU
Sıgorta sektörünün en büyük kuruluşu
Anadolu Hayat, her gün biraz daha büyüyor,
gün geçtikçe rakipleri ile arasındaki farkı açıyor.
Anadolu Hayaı'ın prira üretimi,1992'nin ilk altı
ayında, 348.111.302.250 TL'ye ulaştı. Bu rakam,
1991'in toplam prim üretiminden de fazla.
Artık Anadolu Hayat, hem hayat sıgortası
alanında hem de diğer sıgorta alanlannda
etkinlik gösteren sıgorta şirketleri arasında,
en yüksek primi üreten kuruluş.
Anadolu Hayat, kendisini sektörün en büyük
kuruluşu haline getiren milyonlarca sigortalının
güvenine ve desteğine teşekkürii bir borç biliyor.
Bu güven ve destek sayesinde Anadolu Hayat,
artık yalnızca kendisiyle yanşıyor.
Gelecek gelmeden, siz de Anadolu Hayat'a
gelin; bu büyük kuruluşun sunduğu benzersiz
güvencelerden faydalarun.
GENC BİR GRAFİKER.
Tasoriamoyı ve uygvlamoyı seven,
Onerilerini poylaşmaktan hoşlanaı,
QuorkXPress, Raglime, Free Hand
pnogromlarrı iyi kulanabilen,
İşlerinın tatdpçisi olmoyı becerebilen,
Tetris'te 20.000'i oşmamış..
gen^ bir grafiker anyoruz.
Genç bir yoyrwi aryorsone,
yen26040001
donCemilerıa'.
arayn, randevu oln.
OZEL BORA
SURUCU KURSU
ANADOLU HAYAT
"Hayat uzmanı"
92.D0NEMKAYITLAM
OEVAM EDİTOM
Hafta sonu-Hafta içi ve
Akşam kurslan devam ediyor
Dershane:
ÜSKÛOAR: 343 tl «2-319 tt M
K0ZYATAĞI-3K47 33
TARABYA m « «