15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 EKİM1992 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 11 Parliament Superband • Kültür Servisi-Pa rlıament Superband, İzmir'den sonra bugün ve yann İstanbul'da Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda iki konser verecek. Superband'in bu yılki turne için oluşturulan yeni kadrosu farklı bir yapıya sahip. Üç ayn caz kuşağının biraraya geldiği toplulukta dûnyaca ünlü caz sanatçılan da bulunuyor. "Genç Kuşak". "ikinci Kuşak" ve "Eski Kuşak'tan oluşan birbirinden farkb müzisyenler kuşağının caz anlayışlannın sergileneceği, günümüzcazının geldiği noktayı aynntıb tanıma olanağı sağlayacak konserlerin başlama saati 20.30. "Seks" Japonya'da yasak •TOKYO(AA>-Japon gümrük yetkilileri, ünlü pop şarkıası Madonna'nın "Seks" adb kitabının ülkeye girişıni, genel ahlak kurallanna aykın olduğu gerekçesiyle yasakladı. Yetkililer, kitabın ülkeye girmesı için bazı seksi fotoğrafiann üzerinde değişiklik yapılması gerektiğini belirttiler. Kitabın Avrupa ve ABD'de geçen hafta satışa çtkmasından sonra 30 kadar kopyasına Japonya'ya sokulmak isterken el kondu. Türk yazarları Berlin'de • Kültür Senisi-Hulki Aktunç, Enis Batur, Nazlı Eray.Günseli İnalve Hasan Bülent Kahraman, Alman edebıyat kurumu Literarisches Colloqium Berlin (LCB) ve Berlinü Türk sosyal demokratlann davetlisi olarak Berbn'e gidecekler.'"Gelenek ve Türkiye'de Postmodernizm" başlığı altındaki etkinlikler l- 6 kasım tarihlerinde gerçekleştirilecek. Etkinliklerde yazarlâr eserlerinden parçalar okuyacaklar, Türk edebiyatında gelenek ve postmodernizm üzerine sohbet edecekler. Tıgaro'nun Döğünü' • Kültür Servisi-Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenecek Cumhuriyet Bayramı kutlamalan nedeniyle bugün saat 20.00'de İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından suhnelenecek olan "Figaro'nun Düğünü' adb ppera. 2 kasım pazartesi saat 20.00'yeertelendi. Opera Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya göre satılan biletler belirtilen tarih için eeçerli olacak. MSM'deyeni ögrenim yılı • Kültür Senisi-Müjdat Gezen Sanat Merkezi 1992-93 öğrenim yılına bugün başlıyor. Geçen yıl olduğu gibi her perşembe saat 17.30'da çeşitli konuklar JMSM'de söyleşi yapacaklar. (Belirlenen programa göre 5 kasımda Can Yücel, 12 kasımda Bedri Baykam, 19 kasımda Uğur Yücel, 26 kasımda da Aziz Nesin İMSM'nin konuklan lolacaklar. türk sanatçılar Moskova'da ;• Kültür Senisi-İzmır jüevlet Operası solistlerinden eoprano Aytül Büyüksaraç de Ankara Devlet Operası isanatçılanndan Ömer lYılmaz, yann akşam Moskova'da bir konser verecekler. Eczacıbaşı Holding'in katkılanyla gerçekleştirilecek konserde. Büyüksaraç ve Yılmaz'a piy anoda Menekşe Aker eşlikedecek. Sanatçılar konserde Verdi, Mozart. Strauss. Grilof ve Kodalb'nın eserlerinden arya ve düetler seslendirecekler. Balkanlardaki kültür mirasımız' • Kültür Servisi-Kent ve Yaşam Söyleşileri'nin bu haftaki konuğu Prof. Haluk Şezgin. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi'nce düzenlenen yann saat 18.30'dakisöyleşide. Mimar Sinan Üniversitesi Mimarbk Fakültesi Restorasyon Ana Bilim Dab Başkanı Prof.HalukSezgin, slaytlareşliğinde "Balkanlar'daki Kültür Mirasımız" konusunu işleyecek. Mehmet Gün'ün 'zamanın yıkıntısı' üzerine kurulu sergisi Aya İrini'de Eskizamandaçağdaşgezinti FATMA ORAN Çalışmalannı altı yıldır Ber- lin'de sürdüren Mehmet Gün. otuz beş yapıtının yer aldığı el- linci sergisini Aya İrini'deki, eski Bizans kilisesinin sakin, ıs- sız, kişiyi icine çeken derin boş- luğunda gerçekleştiriyor. Gün'ün sergisinin temelinı Doğu ve Batı Roma İmpara- torluğu oluşturuyor. Aynca 'zaman'ı en iyi değerlendiren 'mekan' olması açısından da uygun bir yer Aya Irini. Ama, bu bir mekan değerlen- dirmesi değil. Hiçbir şekilde kavramsal bir çalışma da değil. Yalruzca 'zaman' ve zamanın 'yıkıntı'sı üzerine kurulmuş 'düşünşel' bir çahşma. Serginin ana mekanındaki kuruluşu tamamıyla birtakım bölümleri koruma alüna alma esasından kaynaklanıyor. Ro- ma ve Pompei'de bulunduğu sı- rada tarih öncesine ilişkin kimi bulgulann camlar ardında ko- runması ilgisini çeküğinde. ne- den prehistorik olan şeyler ko- ruma altında da çağdaş olanlar değil sorusu aklına takılan Gün. işte bu nedenle son çalış- malannı, bir 'müze tekniği'yle ele alarak gerçekleştirmeye çab- şıyor. Müze tekniğini materyal olarak alıp kullanmasında da tabii ki, camın önemli rolü var. Cam, soda, silisli kum ve ateş. Koruyucu, saydam, kınlabilen bir materyalin üzerine çağdaş. düşünşel bir kavgayı getiriyor Mehmet Gün. 1991-92 yılı çalışmalannın ana düşüncesini 'yok olma', 'yok olabilmek' ve 'yanılsama' Bir yıldır yoğun biçimde yalnızca felsefeyk uğraşan Gün, yapıtlarına düşünşel boyut getirmiş. kavramlanyla açıklayan Gün'- ün. camdan başka kullandığı malzemelerden biri de 'fotoğ- raf. Jean Baudrillard'ın ölmek önemli değil. kışinin yok olabil- mesi gerek tümcesinden hare- ketle, yok olabilmeyi en iyi 'ateş'le oynayarak gerçekleştiri- yor; yanmış, küllenmiş siyah- beyaz fotoğraflarla. Fotoğraf- lar ıse Gün'e göre birer 'yanılsa- tna'. Objektiften fılme oradan da 'kimya'yla kağıda geçen bi- rer 'yanılsama'. İşte o yanılsa- mayı 'yakarak' yok edip, yok olma anını donduruyor Meh- met Gün. Sergiyi gezdiğinizde göreceksiniz, çalışmalannın birçoğunda mum ve mumyala- ma tekniği var. Neyi mi mum- yalıyor? Yok olabibne anını el- bet. Az renklerle desteklenmiş camlann üzerinde bölük pör- çük şifreler, elyazısı biçiminde yazılar var. Bu yazılar camın al- tındaki nesnelerle son derece derin ve etkileyici bir bütünlük oluşturuyor. Yazılann bir bölü- mündeki harf ve yazım yanbş- lan ise 'yazı'nın redaksiyona gitmeden önceki halini göstere- bilmek için. Camlara yansıyan "ışık'. yazılan neredeyse 'yok ol- ma' derecesine getiriyor: yazıla- nn yalnızca duvara veya deri- nin üzerine yansıyan gölgesini görüyoruz. Yanılsama. İnsanın "yazTyla var olduğunu söyleyen Mehmet Gün, konuşulan dil ile yazılan dil arasındaki fark üze- rinde duruyor en çok. Yıkıntı. Imparatorluk. Yazı. Neden. Çöküş. Söylev. Dil. Fır- latılmışlık. Zamanın seslendir- meleri. Kurguyu bozma-felse- fe. Suskun yenilikler. Derriada- nın söylenmemiş'i. Heidegger'- in söylenmemiş'i. Dünyada ol- mak-birlikte olmak ve kendi- olmak. Bir yıldır çok yoğun bir bi- çimde yalnızca felsefeyle uğra- şan Mehmet Gün, yapıtlannı aynı zamanda düşünşel bir bo- yuta getirmiş. Çeşitli çağdaş fı- lozoflarla hem kişisel olarak; hem de onlann yapıtlanyla ile- tişim halinde. Bunlann içınde Barthes, Derrida, Husseri, Hei- degger ve hepsinin'başında da Nietzsche görüşü var. Doğu ve Batı Roma İmpara- torluğu çıkışlı bir serginin için- de 'okuyacağınız' Heidegger'in cinsiyet üzerine düşüncesi ise sakın şaşırtmasm sizi. Derrida'- nın 'Cinsiyet ve Heidegger' isimli kitabıyla diyalog içınde olduğunu söyleyen Gün, kav- ramlan birbirinden koparmak istemediğinden, ayn ayn birçok kavramı bir arada düşünüp on- lara bir gönderme yapıyor. Kömür. Paslı demir. Yanmış balık kafası. Kurşun kalemle kilit arasındaki ipincecik bir si- cime tutturulmuş 'yanmış' bir fotoğraf. Kontra: Oluşmakta olan bir şey. Başka olmak. lyi- nin ve kötünün ötesinde karşı olmak. Olumlu ya da olumsuz değil. karşı bir şey. Kontra di- yalekt. Kontra Marx. Kontra Beethoven. Kontra sex. Kontra Platon. Kontra Nietzsche. Kontra rönesans. Kontra Ne- rone. Kontra Tann. Kontra müzik. Kontra orospu. Kontra felsefe. Kontra sanat. Kontra Gün. 'Kendini aşma'run ve *yok olabilme'nin ürünlerini göre- ceksiniz Aya İrini'de. John Guare'nin büyük ilgi toplayan oyunu " Altı Derece Uzak" Şehir Tiyatrolan'nda Sahte düııyaıuııevrensel aynası• Yönetmen Tunç Yal- man, oyunun "çarpıcı ve çağdaş bir teknikle yazıldığını ve farklı yo- rumlara açık" olduğunu vurguluyor. • Sahte değer yargı- lannı sorgulayan, açık fı- kirli ve aydın geçinen ki- şileri sergileyen, güldü- rürken tedirgin eden, dü- şündüren, ırkçılıkla eş- cinselliği, toplumsalla bi- reyseli gûncel ve evrensel dille yansıtan bir oyun. HANDAN ŞENKÖKEN Zenci delikanlı Paul, Sidney Poitier'in oğlu olduğunu söyle- yerek. rastlantısal bir biçimde New York'un üst tabakasından ailelerin ve kişilerin yaşamına girer ve onlann yaşamlannı, düşüncelerini değiştirir. Gerçek ismi David Hampton olan bu genç, sosyal sınıfı, eği- tim düzevi ve rengine karşın, sempatiküği, sıcakbğı ve yete- nekleriyle, bu kişilerin ya^m- lannı altüst eder. Olaylann geb- şimiyle birlikte Paul, hırsızbk, dolandıncıbk ve ölüme neden olma suçlanyla karşı karşıya kalır. Amerikalı yazar John Gua- re'nin bir gazete haberinden esinlenerek yazdığı "Altı Dere- ce Uzak" (Six Degrees of Sepe- ration adlı oyun, Paul'ün ya- şamını sergiliyor. Kendini Kris- tof Kolomb olarak tanımlayan, "Ben Magellan'ım. Yeni insan- lann dünyasına yelken aça- cağım diyen" Paul'ün. Gerçek yaşamda David Hampton (Pa- ul). bütün bu olaylardan sonra 21 ay hapis yatmış ve hakim New York'a "ayak basmama- New York ve Loudra'da büyük ilgi toplayan oyun, bu yıl çeşitli ülkelerde sah- neye konuluyor. Oyunda Mustafa Alaböra, Alev Gürzap ve Hüseyin Köroğ- lu oynuyorlar. Oyunun yönetmeni Tunç Yalman.(Küçük fotoğraf) sını" şart koşmuş. New York'ta oyunun başladığı gece. büyük bir lokalde verilen davette bir- denbire çıkagelmiş David Hampton. Yazann üzerine yü- rüyerek, kendisini yazdığını id- dia edip. telif hakkı istemiş ve 100 bin dolarhk tazminat da- vası açmış. New York Yüksek Mahkemesi de geçimini ka- nundışı yollardan sağlayan bir vatandaşın ödüllendirilemeye- ceğini öne sürerek bu istemi geri çevirmiş. Bu son derece ilginç ve çarpı- cı oyunu Şehir Tiyatrolan, Tunç Yalman'm rejisiyle Kadı- "köy Haldun Taner Sahnesi'nde sahneliyor. Oyunu bir haftada çeviren Tunç Yalman, New Yorku ve Amerika'yı çok iyi tanıyor. Böylebkle yazann söy- lemek istediklerini biraz daha acma olanağına sahip. Sahte değer yargılannı sor- gulayan, açık fıkirb ve aydın ge- çinen kişileri sergileyen, güldü- rürken tedirgin eden, düşündü- ren, ırkçılıkla eşcinselliği. top- lumsalla bireyseli güncel ve ev- rensel bir dille yansıtan bir oyun "Altı Derece Uzak". Tunç Yalman, oyunun "çar- pıcı ve çağdaş bir teknikle yazıl- mış, görsel yönden farkb yo- rumlara açık " olduğunu vur- gulayarak, kendisini de çok ilgj- lendiren rastlanülann, beklen- medik sonuçlar doğurabileceği ve insanlann yaşamlannda ne denli etkili olabileceğinin altını çizmek istediğini bebrtiyor. Çağdaş bir oyun olduğu için aynca bir yorum gerektirmedi- ğı görüşündeki Yabnan, "her iyi oyun, kendi toplumu hakkı- nda olduğu halde, başka top- lumlardaki kişilere de çağnşım yapıyor, onun için de evrensel- leşiyor"diyor. Tunç Yalman'a göre, bugün oyun yazan "her ülkede kısır- laşmış durumda". Dünyanın çok çabuk değiştiği için yazar olaylan.. ne yönden yansıta- cağını bilemiyor. Bu nedenle bir tutukluk var yazarlarda. Son yıllarda hemen bütün dünyada oyunlan oynanan sadece ikı ya- zar vardı: Vaclav Havel ve At- hol Fugard. Ancak ülkelerinde- ki değişim onlann da susması- na neden oldu. John Guare'nin böyle bir oyunu ortaya çıkınca hemen bütün dünyada sahne- lenmeye başlandı. Çünkü, bu oyun " çağımız hakkında, ya- şadığımız sorunlar hakkında çok şey söylüyor". John Guare'nin "20. yüzyıl tiyatrosunun en büyük kanseri. gerçekçibğin tiyatroya bulaş- masıdır. Bütün yazarlann bunu yoketmesi gerekir" görüşünü aktaran Tunç Yalman, tiyatro- nun seyircijji varsayarak oy- nanmak için yaratılan bir sanat olduğunu anımsatıp, bu oyu- nun da nerdeyse seyirciyle bir- bkte oynandığını böylelikle daha sıcak olduğunu bebrtiyor. Türkiye'de tiyatro salonu ol- madığuu vurgulayan Tunç Yal- man. "araç-gereç" yokluğun- dan da yakınıyor. Sahnenın, teknik aJtyapının yetersizliğin- den, teknik ve sahne eleman- lannın eksikbğinden sözediyor. 1990 yıbnda New York'ta yı- hn en iyi oyunu ödülünü alan "Altı Derece Uzak" , şu ara Londra'da sahneleniyor. Bu yıl Türkiye'den başka Almanya, Brezilya, Japonya, Kanada ve Güney Afrika'da da sahneye konuluyor. Büyük ilgi toplayan oyun yakında Hollyvvood'da fılme çekilecek. Kültür Bakanı Sağlar Moskova'da TroyaHazinesi geriistenecek İSTANBUL(AA)-Kültür Bakanı Fikri Sağlar başkanbğı- ndaki bir heyet, Rusya Federasyonu, Kazakistan ve Kırgızis- tan'ı kapsayan 6 günlük bir ziyaret için dün Moskova'ya gitti. Sağlar, Atatürk Havabmanı'nda yaptığı açıklamadâ. gezisi- nin ilk durağı olan Moskova'da Türk -Rus ibşkilerinin 500. yı- ldönümü törenlerinin açılışını yapacağını söyledi. Rusya Federasyonu Kültür Bakanı Sidorov'un resmi konu- ğu olarak Moskova'yı ziyaret edecekierini ifade eden Sağlar, şöyle konuştu: " Açıbş töreni Türk-Rus bestecüerinin eserlerinden oluşan bir repertuvan Moskova Senfoni Orkestrası tarafından şef Rengim Gökmen ve solist Suna Kan'ın eşbğinde verilecek bir konser ile başlatılacak. Resmi görüşmelerde ise, Türk-Rus kül- türel ibşkilerinin daha yoğun sürmesi ele alınacak. Aynca Ka- radeniz Ekonomik İşbirbği'ne paralel olarak Karadeniz Kültü- rel İşbirliği'nin oluşturulması doğrultusunda Türk tarafının daha önce yaptığ öneriyi kabul eden Sidorov ile çabşmalann ikinci aşamasını başlatacağız. Bu arada 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalannı da Moskova'da yapacağız." Rusya'dan sonra Kazakistan ve Kırgızistan'ı ziyaret edeceği- ni bildiren Bakan Sağlar, bu ülkelerde Türk Günleri du-— oıe- ceğini söyledi. Sağlar, "Amacımız Türk Cumhuriyetleruun dünya ile kültü- rel ibşkilerinde Türkiye'ninönder ve köprü görevini yerine ge- tinnektir. Türkiye bu konuyu üzerine düştüğü şekilde yerine getirecektir"diye konuştu. Sağlar, bir soru üzerine Rusya Federasyonu Kültür Bakanı ile yapacağı göriişmede, Türkiye'den kaçınlan Troya Hazinele- rinin iadesinin de ele alınacağını bebrterek. "Bilindiği gibi bu hazineler 1800'lü yillann sonlannda kaçınldı. Birkısmı Alman- ya'da, bir kısmı da Rusya'da bulunuyor. Sidorov ile Türkiye'de yapüğımız görüşmede bu konuda olumlu adım atılmıştı. Şimdi bunun ikincisini atacağız"dedi. Sağlar, bir başka soru üzerine de Rusya Federasyonu, Ka- zakistan ve Kırgızistan ile yapılacak kültürel işbirliği çerçeve- sinde öğrenci, sanatçı, medya değişimi konıilannın da gündeme geleceğinı kaydetti. • İş Bankası Büyük Ödülleri, Hasan La- tif Sanyüce, Prof. Dr. Beril Anılan- mert ve Dr. Yüzbaşı Ramazan Aktaş'a verildi. Ünlü kemancı, Cemal Reşit Rey Konser Salonu'ndaki dinleyidleri büyüledi Markov 9 danııiyagibibirPaganini EVİN tLYASOĞLU Dalgab saçlan omuzlannda, arasıra kemanımn tellerne kanşıyor. Kocaman sahnenin ortasında tek başına. Bazen gözlerini dikip dinleyicilere derin derin bakıyor. Alexander Markov! Son yıllann bol ödüllü kemanası. 1970'lerde Amerika'yagöçeden bir Rus ailenin cocuğu. Bir bütün resital boyun- ca sahnede tek başına olmayı neden se- çebibr bir kemancı, piyanistlerden mi, orkestra şeflerinden mi bıkmıştır? "Son zamanlarda genelbkle böyle bir resital veriyorum. 'One- man show'- diyebibrsiniz. Ama dinleyicimle kendi- mi çok daha yakın hissediyorum. Göz- lerim bir başka iletişim kuruyor dinleyi- cimle. Beni izledikleri gibi ben de onlan izliyorum. " Programın ilk yansında J.S.Bach'ın eşbksiz Chaconne'u ve ikinci yansında Paganiiu'nin Kapris'leri yer aldı. Doğ- rusu ya Bach, ikiy'üz yıl ötelere taşmmış, oldukça romantik, dinamikleri büyük karşıtbklar içinde sunulan bir besteci haline geldi. "Belb müzik dönemlerinin kaü kural- lannı izlemektense. kendi kafamda duyduğumu. bana göre en doğru olam çabyorum. Bugün müzikle konuşan bir sanatçı eski günlerde yazıldığı şeklinden nün müzisyeni 20.yüzyıbn sonundaki standardı yakalamışsa daha renkli, enerjik ve derin bir yorum getiriyordur. Onca savaş geçti aradan, onca aa ya- şandı. Teknoloji gelişti. Kemanlar şekil • Resital boyunca nerdeyse tek kişilik bir gösteri sunan Markov, 'Gözlerim bir başka iletişim kuruyor dinleyicimle' diyor. 'Beni izledikleri gibi ben de onlan izliyorum. Kendi kafamda duyduğu- mu, bence en doğru olanı çalıyorum.' • Markov, Paganini'den söz ederken, 'O bir efsane' diyor. 'Yürekli, smır tanımayan bir masal kahra- manı. Zamanının sanatçılan katı kurallan izlerken, Paganini kendine göre bir dünya kurmuş.' çok daha ötede bir dille anlatmalı ken- dini." Ya o günlerin bestecileri gebp dinlese- ler neler söylerler bu yoruma? "Eminim ki çok mutlu olurlar. Bugü- edğiştirdi." Ve ikinci yanda rüya gibi bir Pagani- ni başladı. Herbiri birbirinden daha özenli. gerçekten 'bugünün Paganini'si bu işte' dedirtecek nitelikte bir mozaik demetiydi. Kocaman bir orkestra ol- muştu Markov tek başına. Org sesinden insan sesine kadar her türlü çalgıyı ke- manın o küçücük bedeninden duyuru- yordu. "Paganini bir efsane. Zamanının sa- natçılan katı kurallan izlerken o kendi- ne göre bir dünya kurmuş. Belki de bu- günün bir Rock sanatçısı. Yürekli, sınır tanımayan bir masal kahramanı." Sizi günümüzün Paganini'si olarak sunuyorlar! "Şirketler plaklanmı satmak için böyle yakıştınnalar yapıyorlar. Benim de itirazım yok. Bu işin kurab. Ne kadar yetenekb olursanız olun eğer tutkunuz yoksa. eğer reklamınız yapılmıyorsa boşuna." Gençlere yanşmalan önerir misiniz, siz pekçok yanşmada ödül ka- zanmışsınız? "Kesinbkle evet. Öyle çok müzisyen var ki ve öyle kısıtlı orkestra, öyle kısıtb konser salonu! Ya milyarder olup salon ve şef satın almabsınız ya da savaşarak parlamahsınız. Kimse sizi kendi köşe- nizde keşfetmez." Iş Bankası ödül töreninde konuşan Başbakan Demirel: Hem çağdaş olalım hemdemilli ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye İş Bankası'nın, edebıyat, sanat ve toplum ve insan bibmleri dallanndaki "Bü- yük Odülleri" Başbakan Süleyman Demirel'in de kaüldığı bir törenle sahiplerine verildi. "1991 Büyük Ödülleri"ne, çocuk edebiyatı dabnda Hasan Latif Sanyüce'nin "Anadolu Masal- lan", seramik dabnda Prof.Dr. Beril Anılanmertin "Form I-H" adb iki çabşması, işletme dabnda Dr.Yüzbaşı Ramazan Aktaş'ın "Endüstri İşletmeleri için Mali Başansızlık Tahmini- Çok Boyutlu Model Uygulaması" adb yapıtlan değer görüldü. Törende bir konuşma yapan Başbakan Süleyman Demirel, Türkiye İş Bankası'nın kurulduğu günden beri, başanb işleüne- cifığinin yanısıra, kültürel alan- da da değerb hizmetler verdiği- ni söyledi. "Kültür zenginliği, her türlü zenginliği kapsar" di- yen Demirel, kamu ya da özel sektörolsun bütün kuruluşlara, bu tür etkinlikleri düzenlemele- ri cağnsında bulundu. Sanatın her alanının desteklenmesi ge- rektiğini vurgulayan Demirel, "Çağdaş olunursa, gayri milli olunur diye korkmaya gerek yok. Hem çağdaş. hem de milli olacaksıruz" dedi. Demirel daha sonra sanatçılara ödüllerini verdi. Çocuk ede- biyaü dabnda "Anadolu Masallan" adb çalışmasıyla ödül alan eski milletvekillerinden öğretmen kökenli yazar Hasan Latif Sanyüce, çocuk edebiyatıyla, köylerde öğretmenbk yaptığı sırada tanışüğını söyledi. Köylerde çocuklann kitap yokluğu nedeniyle okuyamadığına değinen Sanyüce, "Onlar masal, öykü okuyabilsin diye yazmaya başladım" dedi. Seramik dabnda, yapıtı ödüle değer görülen Prof.Dr. Anılan- mert, sözlerine, "Duygulanmı biçimle anlattığım için, sözcükle- re dökmekte zorlanacağım" diyerek başladı. Türkiye koşullan- nda plastik sanatlann "zor bir ugraş" olduğunu bebrten Anı- lanmert, "Çünkü plastik sanatlara talep yok. Ama Türkiye. çağdaş gücünü, yaratıabğını, yine modem sanat sergileriyle göştermek zorundadır" dedi. tktisat dabnda ödül alan Dr. Ramazan Aktaş, çabşmala- nnda yardıma olan öğretim üyeleri ve yakınlanna teşekkür etti. Halen Kara Harp Okulu'nda öğretim üyeliği görevini de yürüten Dr. Yüzbaşı Aktaş'ın Harp Okulu Yayınlan arasında çıkan, "Tahmin Yöntemleri", "KararTeorisi", "Liderlik", "Or- ganizasyon Yapısı" adlı yapıtlan bulunuyor. ArşipePde Şeytan Ayetleri İZMİR (AA) - Türk yazan Cevat Şakir Kabaağaçhnın, Salman Rüşdi'nin büyük tartış- malara neden olan "Şeytan Ayetleri" adlı kitabında konu ettiği ayet hakkında 32 yıl önce makale yazdığı ileri sürüldü. Cevat Şakir'in 'manevi oğ- lum' dediği araştırmaa-yazar Dr. Şadan Gökovah. Halikar- nas Babkçısı'nın ölümünün 20'nci yildönümü olan 13 Ekim 1992 tarihinde. "Arşipel" adını verdiği 20. kitabmı hazırlaya- rak yayınlanmak üzere Bilgi Yayınevi'ne gönderdi. Yakla- şık 200 sayfabk kitapta Ba- lıkçı'nm daha önceki kitapla- nnda bulunmayan 35 kadar yazısı yer alıyor. Balikçı'nın çoğu gazete ve dergi sayfalannda kalmış ya da gün ışığına gkmamış yazılannı kitaplaştıran Dr. Şadan Göko- vab, Halikarnas Babkçısı'nın 1956 yıhnda iki uzun makale olarak ele aldığı "Şeytan Ayet- leri" konusunun "Demokrat İzmir" gazetesinde yayımlandı- ğım belirterek. AA muhabirine şu bilgileri verdi: "Yazılardan biri 'Bir Ayette- ki Tannlar' başlığını taşıyor. 15 Ocak 1956 tarihli Demokrat Iz- mir'de yayımlanmış olan yazı- da, Kuran'ı Kerim'in 'Necm' Suresi'nde anılan "Lat", 'Menat' ve 'Uza' adb putlar ele alınıyor. 22 Ocak 1956 günü. aynı gaze- tede çıkan makale ise, "Ayette- ki Menat" başlığını taşıyor. Bilgi Yayınevi'nin sahibi Ah- met Tevfık Küflü de Balikçı'nın ölümünden bu yana geçen 20 yıl içinde her yıl bir kitabını ya- yımlamış olmaktan büyük mutluluk duyduğunu, "Arşi- pel" adb son yapıtını da bu yıl sonuna kadar okurlara ulaştır- maya çabştıklannı bildirdi. Adını. Ege Denizi'nin "Eski Deniz" anlamındaki "Arkhi Pelagos"tan alan "Arşipel" adının verildiği kitapta. aynca "Güzellik, Gülüş ve Sevgi Tan- nçası Afrodit", "Batı Anadolu Beş Bin Yıl Moda Merkezi Ol- muştur", "Dolann Kökeni", "Türkler Batı Dünyasını İki Kez Mahvolmaktan Kurtar- mıştır" gibi bölümler bulunu- yor. PERTEK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1990/45 Karar No: 1992/87 Davacı Orman Genel Müdürlüğu'ne izafeten Onnan Bölge Şefliği tarafından davalılar aleyhine mahkemeraize açmış bulunduğu tazmi- nat davasının yapılan açık yargılaması sonunda: Davalılardan YÜKSEL YER'in tüm aramalara rağmen adresinin tespit edılemediği mahkememizce 14.7.1992 tarih ve 1990/45 esas 1992/87 karar ile davanın kısmen kabulüne karar verildiği, verilen ka- rarın davalı YÜKSEL YER'in adresinin meçhul olduğundan tebliğ edilemediğinden işbu mahkememiz karannın üanen tebliğine, ilan ta- rihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize başvurması veya bir yetkiü vekil tarafından başvurup itiraz etmediği takdirde kesinleşe- cegi ilanen tebliğ olunur. Basm: 51071 .
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle