15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
*YFA CUMHURİYET 24 EKİM1992 CUMARTESİ 12. DIZIYAZI : Askerliğini yapan Marcel Proust'u her pazar günü kışlasına Madame Caillavet uğurlar duruşunubozmaProust PARİS'İN GİZLİ YAŞAMI SALÂH BİRSEL Jeanne Pouquet de onun: "Kadın erkegin en büyük eğitimcisidir. Ona erdem, incelik, ölçülülük, başkalannı ,tedirgin etmeme yolunda yüksek duy- "gular aşılar" dediği vakit hep Mme Caillavet'yi duşündüğünü yazacaktır. Ne ki Jeanne Pouquet, MadamiH, France'ın yapıtlanndaki rolünü çok abartmamak gerektiğini de söyler. Madamın yaptığı, daha çok alçaİcgö- nüllü bir destekmış. Onun uslalığnun, sanatının sadece bir dürtükleyıcisi imiş. France'ın bilgisini genişletmek için, yorulmak bılmeden yeni bilgiler, '. yeni temalar bulur buluşturur, onlan i France'ın önüne sürerek, onu yarat- ;mak zorunda bırakırmış. Yabancı ! edebiyatı da çok iyi bildiğinden boyu- : na oralardan bir şeyler damıtır, efendı- sine yeni öykü ve makale konulannın kapısını açarmış. Kitaplıklarda gün- lerce vakit öldürûr, merak uyandıra- cak şeyler ararmış. Yolculuklannda î bile kitaplıklara koşturuımuş. ' France'm sekreteri . Gün gûn Madam, France'ın sekre- ' terliğini yüklenir. Onun için makaleler ; hazırlıyor, basılmakta otan kitaplan- • nın provalannı düzeltiyordur. Aklı, i düşüncesi France'a yardımcı olabil- i mektir. Dostunun canını sıkacak kişi- ; leri de çevresinden uzakta tutar. • Ne var ki, madamın konuklan, Ju- • les Lemaître'in dışmda. France'ın gûn ' geçtikçe salonda herkesten üstün bir i yer kazanması karşısında tedirgin olu- yorlardır. Kimileri salondan ayağını bile kesmiştir. Madam bunlara pek al- dırmamıştır ama profesör Brochard'- ın da aynı yolu izkmesine biraz çokça üzülmüştür. . Sully-prudhomme da buraya seyrek gelenlerdendir. Ama o, Tannlar Susa- mışlardı yazannı sever. Hoche So- kağı'na. kimi zaman, öğle yemeğine gelirse, bunu daha çok France için ya- Büyücu Pierre Loti Pierre Loti'nin burdaki adı da "Bü- yücü"dür. Mme Caillavet onu France'ı sevdiği kadar sever. Bir gün Madamın önünde Loti, France'a ken- disi için yazdığı bir yazıya teşekkür et- tiğmde o da ona şu karşılığı kondunır: - Bana değjl, Madama teşekkür edin. Çünkü yaayı o yazdı. Gelin görün ki, yine Madamın yaz- dığı ama Anatole France adıyla ya- yımladığı bir yazı Jules Lemaître'le Efendisinin arasını açacaktır. Gerçi yazı oldukça sevimlidir ama Lemaître de huysuzun tekidir. Bir akşam, yine Hoche Sokağı'nda yemek yenirken, 10 kadar konuğun önünde, France'a kimi sitemlerde bulunur. France karşı- hk vermekte iyisinden zorlanır Jules Lemaitre yeniden sataşır - Yazı iyi bir yazı ama senin elinden çıkmış değil. Anlaşılan bu, senin biçe- mine ve zekâsına değer verdiğin biri- nin. Ona kendi adını vermekte sakınca göımemişsin. Mme Caillavet'nin koltuklan ka- barmıştır. O gün ilk kez, France sıkış- tığında, yazılanna yardım ettiğini iti- raf eder. Lemaître ona okkalı okşantı- lar yağdınr. Ama olayı bağışlamaz. Jules Lemaître bir yandan da Mme De Loynes'e bağbdır. Çünkü Madam onun ilk oyunu Başkaldıran Kaduı'ı Odeon'da oynatmışür. Bu kez yazı- dan duyduğu kin onu Mme Caillavet'- nin salonundan uzaklaştınr. Daha sonraki günlerde Dreyfüs olayı patlak verip de yazarlar iki kampa aynldığın- da Lemaître'le France ilişkilerini iyi- sinden keserler. Ne ki, Lemaître, şurda burda, France için, gençliklerinde baş- layan dostluklannı bozacak bir şey söylemiyordur. 1908 yılında France, Penguenter Adaa'nı kendisıne birkaç tatlı sözle gönderdiği vakit o da şu ya- nıtı yazar - Benim kralcılığırn ve Katolikçili- ğim hemen hemen her alanda sizin gerinizde kalır. Sizin hayranlık yara- tan bir dehanız var. France-Maurras dostluğu France, 1890 yılında Charles Maur- ras ile tanışınca, aralannda güçlü bir dostluk başlar. Mme Caillavet, yazlık- tan döner dönmez de onu Hoche So- kağı'ndaki eve getirir. Maurras da Madama hemen ısınmıştır. France ve Madamla olan dostluğu bütün yaşamı boyunca sürer. Yıllarca sonra şöyle yazacaktır - İkisinin de bana karşı olan tutumu anılanmın en unutulmaz parçalann- dan biridir. Charles Maurras, bir ara siyasal dü- şüncelerinden ötürü Madamın çevre- sinden uzaklaşmak gereğini duyarsa da ona bağlılığı yine sürgit olmuştur. 1892 yılında kendisine bir sürü sıcak mektup da postalar. Bunlardan birin- de şöyle diyordur - Çok ağır bir burun nezlesi, beni dünden beri yerden yere savuruyor. Bana yazmak ıstediğinız o çok incc. o çok nazik satıriardan ötürü size teşek- kürlerimi sunanm. Bir yıldan beri beni yüreklendiren, bana canlıbk veren o cana yakm sözlerinize de bin teşekkür. Bunlar yaşamın güzelliğini ve değerini artünyor. Mektuplannız, nasılsa. be- nim en çok sevdiğim tablolara benzi- yor. Proust Madamla tanışıyor Proust'a gelince o, 1890 yıhnda Ma- damla tanışmıştır. llkin oğlu Gaston'- la arkadaşbğı olmuştur. O sıralar Proust erliğini yapıyordur. Hoche So- kağı'na izinli olduğu günler geliyor- dur. Madam ona da öylesine yakınlık gösterir ki aralannda hemen güçlü bir dostluk kurulur. O yıl Marcel hep üniformasıyladır. Boynu omuzlanna değin gömülüdür. Başı geriye doğru atılmışür. Büyük berjerlerden birine hemen hemen ya- tarcasına sığmıyordur. Koltuğun min- derlerj, köşe yastıklan er kıhğını gü- lünç bir duruma sokuyordur. Bitmez, tükenmez bir y orgunluğun altında ezi- liyor gibidir. Ciddi bir yüzü. melanko- lik ve büyük ela gözleri vardır. Bembe- yaz dişleri soluk yüzüne aydmlık boca ediyordur. Sık sık da yüzünde gülü- cükler çiçekleniyordur. Yakışıklıdır, sevimlidir, kibardır. Bu yandım alamadım pazar günle- rinde. genç eri, saat 18.00'e doğru sandviçlerle, pastalarla tıka basa dol- duruyorlardır. Aynbrken yolda yeme- si için cebini de onlarla dudak dudağa getiriyorlardır. Proust'un bu kıbkta, salondaki ko- nuklann önünden geçerek onlara "hoşça kalın" dağıtması kadar gülünç bir şey yoktur. Ellerinde paketler, ba- şında kepi, treni kaçırmasından kor- kan Gaston'un telaşı, bu aynlık sah- nesini adamakıllı ağıriaştınyordur. Erliğini bütünledikten sonra Pro- ust'u yazı yazmaya iteleyen de Ma- damla oğlu Gaston olacaktır. Ma- dam, 1896 yılında Proust. ilk kitabı, Hazlar ve Günler'ı yazdığı vakit de France'tan ona bir önsöz elde eder. Ey okur, işi baskete çevirdiğimizi anlamışsındır. Tüm yazarlan bir bir evlerinden abp potaya atük. Civcivli bir basketti bu. A. kapmak istedi, elinden kaçırdı. B. bugünçok bozuk. C.'den uzun bir top. Koş yavrum. D. koş. Hallah hal- lah atmıyorlar, top çevıriyorlar. E. hatalı yürüme yapıyor. Top F.'de. Dö- nüp atışmı yapıyor. Bir faul. Faulü yapan B. oyundan çıkıyor. Yerine G. giriyor. Baskılı alan savunması sürdü- rülüyor. Maçın bitmesine 5 saniye var. Dört, üç, iki, bir. Paydos. Kendirruzi baskete öylesine kaptır- dık ki, daha önce Mme Recamier'yi öldürmedik. Ama bu kez Mme Cailla- vet'yi öldüreceğiz. Böylece belki biz de altı okka yazar- lar sırasına girmiş oluruz. Ne ki, Mme Caillavet'nin ölümünü hızlandırmak için küçük bir oyuna başvurmakta sakınca görmedik. Ana- tole Franceın, Arjantin'de ikençıtıpıü bir tiyatrocu kızla evlendiği haberiru yaydık. Bu şakadan başka bir şey de- ğildi. Ne var ki, bunu işitir işitmez, Madamın yüreği "serik kıvrak zeybe- ği" oynamaya durdu. France, kısa süre sonra Arjantin'- den dönüşünü yapınca Madam gerçe- ği öğrendi, ama iş işten geçmişti. 12 Ocak 1909'da. günlerin ve gecelerin yapraklannı çevirirken sayıh soluklan tamamlandı. Bitişdüdûğû Edebiyat salonlanrun, basket oyun- lannın fıştıklanması da burada sona eriyor. Sanınm, çoklan edebiyatçılara uza- tılan bu sıcak bakışlan anlamayacak- lardır. Çünkü, hemen hemen herkes, 1892de Bugünûn Görevi adlı kitabı yazmış olan Fransız yazan Paul Des- jardins gjbi edebiyatı, Aziz Yuhanna'- nın sözünü cttiği simgesel canavara Ma Askerliğini tamamlayan Marcel Proust'u yazaruğa Madame De Caillavet ile oğlu Gaston itti. Proust'un 18%'da yazdığı ilk kitabı Hazlar ve Günler'e önsöz yazması için Anatole France'ı zorlayan da yine Madam De Caillavet'dir. arcelProust Madame De Caillavet'yle 1890'datanışır.Oyıl Marcelhep üniformasıyladır. Boynu omuzlanna değin gömülüdür. Başıgeriye doğru atılmıştır. Bitmez, tükenmez biryorgunluğun altında eziliyorgibüür. Ciddi biryüzü, melankolik ve büyük elagözleri vardır. benzetmektedir. Doğrusu biz, Paul Desjardin'e bir şey söylemeyeceğiz. Biz böyle görme- dik. Ona kalırsa güzel kurulmuş bir tümce bile tehlikeden başka bir şey de- ğildir. Üslup (biçem) ise bir hastahkür. Ama Desjardins'in kolay bir yolu da var. Kimseyi eleştirmez. Sadece kin- lenmeden aforoz eder. Belki bizi de aforoz edecektir. Ama bunu herkes yapacaktır. Yazunıza alkış tutanlar da. ona bu- run kıvıranlar da aforoz için salyasü- mük koşacaklardır. Kimisi ise. Kahveler ve Kediler ki- taplanmızda olduğu gibi. ilkin yazdık- lanmızı, sızma zeytinyağı gibi sızdıra- caklar, sonra da kurumun afur-tafur bir kine bürüneceklerdir. Haydi hayırbsı. ÖZÜR: Yazı dizisinde kullanılan aksanlar nedeniyle bazı isimler yanlış yayımlanmıştır. Okurlannuzdan ve Sâlâh Birserden özürdileriz. BİTTİ Dd aşamadaköklü vergi refoııııu VERGI REFORMLARI Prof. Dr. SALİH SANVER A 949 yılının dört yasası; gelir ver- gisi, esnaf vergisi (tasan, işletme ve gezginci ışler vergisi adı ile kapsamlı idi), kurumlar vergisi ve vergi usul ya- salandır. Genelde, kimi önemli ilke kurallan -bilerek ya da bihneyerek- atlanarak. Almanya'dan uyarlanmış- tır. J.949 yılında; bina vergisi. arazi vergisi. veraset ve intikal vergisi ile hayvanlar vergisi yasalan; diğer do- laysız vergi yasalanydı. VJürültü edenler, kendileri için başanh oluyorlardı. Karma komisyon raporu, muhtelif vilayetlerin ticaret odalan, defter tutmaya ve vergi idaresi zayıf diye tasanya karşı koydular tes- pitini yapıyor. Böylece, yirmi beş yıl önceki bahane -aşağıda göreceğiz, is- tihlak vergilerindeki bahane- sürdürü- lüyor. Orta ve büyük boyda çiftçiler tasanya karşı koyuyor. Bu gürültücü- ler de sonuç alıyor. doğrultusunda, 1950'li yıllarda esnaf vergisi kanunu kaldınldı, esnaf muaf- lığı ve götürü ticari kazanç saptama koşullan devlet aleyhine genişletildi. A 960 askeri iktidan, ücretlinin ver- gi yükünü arttıran, tanm işletmelerini vergilendıren, kurumlar vergisini artı- ran düzenlemeler yaptı. Servet beyanı getirdi. /zel kesim, düzenlemelerde gö- rüşlerimizden yararlanılmadı diye, bu düzenlemelere hemen karşı çıktı. 1961 yılında Vergi Reform Komisyonu ku- ruldu. On üç kişilik komisyonda, altı kişi Odalar Birliği temsilcisiydi. Ko- misyon, ana ve ek raporlan, 1969 yı- lında. altı cilt habnde yayımladı. 1<L 00.000 lira geliri olan gelir vergisi yükümlüsü 35.000 lira vergi öderken, 100.00 lira dağıtılmayan kazancı olan kurum, 23.500 lira vergi ödüyor. Eko- nomik nedenlerle değil, vergide kaça- mak (vergiyi içetme) için kurumlaşma, mantarlaşma biçiminde artıyor. Top- lam kuralının farkı gidermesi müm- kün. Gcç ödeme ve hamiline yazılı hisse senetleri, bu iki nedenle, fark uy- gulamada kalıyor. W3iyasal fırsatçılık (oy avcılığı) Lomisyonun vergi kavramı ve vergilenme amaçlan, 1950 reformu- nunkilerinin tam tersidir. "Memleketimizde ilk defa devlet sektörü ile hususi sektörün işbirliği yapmasına imkân veren... bir komis- yon kurulmuştur. ...Amprik, statik ve bitaraf mali ver- ginin yerini aktif yapıcı, dinamik bir politik vergi. başka bir deyimle düzen- leyid vergi almıştır. ...Reformun... temel hedefler... (in- den biri). vergi sistemimizi.... ekono- mik fonksiyonlannı gereği gibi yerine getirecek şekilde tesis etmektir. . Sanayii ferahlatıcı fiskal tedbirler almak. bu arada mcsela envesüsman- lara vergi avantajı sağlamak gibi hu- suslar. vergi sistemlerinin lcmel gaye vc hedcflcn arasında bulunmalıdır. Föz konusu lerslik nedeniyle, ül- kemizde 1949 yılı değişiklikleri reforra ise; 1961 ve kovalayan yıllar değişikle- ri deform'dur diyorum. A961 deform komisyonu (Ben böyle adlandınyon.'m) yayınmın ana yapısı, vergi sistemimıze kayırmalar ve ayncalıklar getirmesidir. Komisyon. asırlar ötesinden gelen verginin mab işlevini (kamusal mallann karşılanma- sı), yüzyıllar ötesinden gelen sosyal iş- levini (hakça vergileme, zenginin fa- kirden fazla miktarda vergilenmesi) arka plana almış, vergilenme tarihinde ve mukayeseli vergilenmede hiç de yer almayan. tersine ekonomik işlevi (yüksek gelir gruplannı vergilememe) baştacı etmiştir. Sivil iktidar, komis- yonun önerilerini benimsedi ve yasa- laştırdı. Vergi sistemimiz mali >e sosyal tşlevleri yönünden çöktü. Ülkemızde 1963 yılında, vergjsel nedenle ilk hol- ding kuruldu. Sayın Vehbi Koç. "Ha- yat Hikayem" (1973) kitabında, "Ver- gi kalktı holdingi kurduk" diyor. Gercekten yasa değişikliğiyle. kurum- lar vergisinde gelir vergisi kesintisi sonsuza ertelenmişti. Holdingler. eko- nomik nedenlerle değil, vergiden kaça- mak (vergiyi içertme) amacıyla ülke- mızdc mantar gibi çoğaldı. A 971. anayasa değişikliği ile 1982 anayasası, vergilenme yetkisini meclis- ten, hükümete ya da bakanhğa akta- ran kurallar getirdi. Bu kurallar ev^el- ce ekonomik vönden çöken vergi siste- mimizin hukuksal vönden de çökmesi- ne, keyfl vergileme yapmaya olanak veri>ordu. Yetki 1983 yılına kadar ıhm'lı kullanıldı. 1983-1991 dönemin- de anayasanın özüne aykın biçimde iyıden iyiye suistimal edildi. Hükümet karan ya da bakanlık tebliğiyle şuna vergi kondu. bundan vergi kaldınldı. 1983 yılında servet beyanı da kaldınl- dı. 1980 askeri darbesi, vergi yasalan- mızda kimi iyileştirici değişiklikler yapabilmişti. 1983-1991 döneminde kayırmalara ve ayncalıklara yeni yeni kayırmalar ve ayncalıklar eklendi. 1.925 yılında aşar kaldınlınca. 1926 yılında "Umumi Istihlak Vergi- si" getirildi. Oran yüzde 2.5'tu. Bu ver- gi yayılı tipte bir muamele vergisiydi. Bu vergi "Eğlence ve Hususi Istihlak Vergisi" ile tamamlandı. Oran yüzde 10-30 idi. İki vergi de çağdaştı. Vergi yasalan tüccar ve sanayicinin 'Defter ve hesap tutamayız" itirazıyla karşı- laşü. Piyasa ta 1870'li yıllarda kurulan Mekteb-i Ticari Aliye'nin yetiştirdiği nitelikli ve mektepli Rum ya da Muse- vi, gene nitelikli alaylı muhasebeciyle doluydu. Bunlar pekâla tüccar ve sa- nayicinin kâr hesaplannı tutuyordu da. Kânn bir oranla çarpılması olan verginin hesabını yapamıyordu! Ba- hane pek sudandı. Yazık ki, gürültü iş gördü. 1927 yıbnda toplu Muamele Vergisi'ne geçikli. Mükellef sayısı azaltıldı. Bu vergi yasası üç desişiklik gördü (1931, 1934, ve 1940) miuafıyet ve istisnalar genişletildi. 1934-1946 dö- neminde "Bazı Maddeler İstihlak Ver- gisi" yasası da uygulandı. Pek gelir sağlamayan kimi yerel yönetim vergi- leri vardı. 1957 yılında gider vergileri- ne geçildi. Bu geçiş, Muamele Vergisi'- ne göre bir geri gidişti. vergi ilk istihsal maddeleri üzerine yığıldı. Özel kesi- mın vergi yükü azaldı. Kamu kesimini (kamu ekonomik kuruluşlannın) ver- gi yükü arttı. 1985 yılında Katma Değer Vergisi yasası çıkanldı. Mali Danışmanlık Meslek Yasası. temel halalarla dolu olarak, 1989 yılında çı- kanlabıldi. Yasada sınav ön koşulu -ol- mazsa olmaz koşulu- yazılı dcğıldi. O günün siyasal iktidan uygulamada mesleğı oluşturacak Gecici Kunılu. ba- kanlık müsteşar yardımcısının baş- kanlığında kurdu. Sanki Ankara baş- savası, barolar birliği başkanı olmuş- tu! Gecici Kurul, önüne gelene meslek belgesi verdi. Mesleği sulandırdı. Ser- maye Piyasası Kurulu da. genel kabul görmüş muhasebe ilkeleri ve bilanço- lama kurallan diye ülkemizde hesap işlerini bozdu. Söz konusu ilkeler ve kurallar. yasalan olmadığından. ABD'dc ıngulanıyordu. Kara Avru- pası ülkelerinde ticaret ve Vergi kanun- lannda. düzene uygun ilkeler ve kural- lar yazılıydı. Ülkemiz. tarihsel ve yasal gelişiminde. Kara Avrupası ülkeleri içinde yer alıyordu. Tek düzen hesap planı, Nazi Almanyası'nda ve geçmiş- te Fransa planlamasında kalmıştı. Hiçbir ülkede günümüzde böyle bir hesap yoktu. Halen Istanbul deflerda- n İstanbul meslek odaşı başkanlığmı da yapmaktadır. Sanki İstanbul savcı- sı İstanbul baro başkanıdır! Iki aşamada, köklü bir vergi refor- mu yapabiliriz sonucuna vanyorum. Birinci aşama 1992 yılı sonuna kadar. ikinci aşama 1993 Nisan ayı sonuna kadar, 1993 nisan gerçekleştirilebilir görüşündeyim. POLTTIKA VE OTESI Birinci aşamada; götürü usülle vergilenme ve ekonomik teşvikler kal- dınlabilir, bir servet vergisi -en azın- dan servet beyanı- getirilebilir (bu olmazsa bir vergi sistemi çahşmaz), vergi oranlan varolanın üçte ikisine indirebilir, aynı miktar gelire ya da ka- zanca eş oran uygulanır, yürütmenın. yetkileri. hükümetindemokratikleşme amacı doğrultusunda daraltıbr, uzlaş- ma müessesesi tümüyle kaldınlır -bW Batı ülkesi, kamusal alacağı, pazarlık (sulh) konusu yapmaz- meslek yasası düzeltilir, beyanname olayı mutlaka uygulamaya geçirilir. • Akinci aşamada, Almanya'mn ve Avustralya'nın dört temel vergi yasası, 1993 tarihi itibariyle Türkçeye çevrilir, iki ülke yasalan birbirine tam koşut- tur. Ülkemiz dört temel vergi yasasına (GV-KV-KDV-VU) uyarlanır. E,ınflasyonun nedenini sadece ka- mu kesimine, vergileyernemenin nede- nini sadece vergi yönetimine bağlaya- rak, bir vergi sistemi kurulumaz. Titiz ve ölçüsüz bir belge düze^i de bir vergi sistemini kurmaya, hiç, ama hiç yet- mez. T ergi sistemi, hakça yasalarla hakça uygulama ile kurulabilir. Ada- let hükmetmenin temelidir. BİİTİ MEHMED KEMAL Beşlik Simit Gibi... Çocukluğumuzda sokak satıcısından bir çeyreğe aldığı- mız simidin tanesi bin beş yüz lira, yakında iki bine çıkar. Çeyrek, yani beş kuruş. Bir çeyreğin öyle bir değeri var- mış ki oturdukları yerde kasılanlara, "Beşlik simit gibi kabarma" derlerdi. Gazeteciliğin simgesi çayla simit değil miydi? Gazeteci- nin yoksulluğunu belirlemek için çiziciler çayla simidi kon- durmayı unutmazlardı. Geçende kimi arkadaşlarımız bin liranın öyküsü üstüne çeşitlemeler yaptı lar. Nealınır, nesatılıranlatmayaçalıştı- lar. Bildiğimiz, bir doların gelip sekiz bine dayandığıdır. Yılbaşına kalmaz, on bin lira bir dolar olur. Başıboş bıraktı- lar da gücü yeten bolca dolar görebiliyor. Alışverişlerimiz dolarla değil mi? Bir kiraltk dam aramaya kalkın. her türlü alışveriş dolarla oluyor. Anımsarım Hazine'den birkaç dolar istediğiniz zaman bakan imzası gerekliydi. Bir Kemal Cantürk vardı, rahmet- li Hasan Polatkan işler kolay görülsün diye bir imza yetkisi de ona vermişti. Bir imza için bakan aradığımızda, Kar- piç'in tuvalet önlerinde bakan beklediğimiz olurdu. O zaman Vatan'da idim. Ahmet Emin yurtdışına çıkacak- tı, ille dolar da dolar... Tuvalet önünde, vestiyerin karanlı- ğında Maliye Bakanını yakaladım, kıyamadığı kağıdı imzaladı. "Burada da olur mu" diye takıldı. Kıramamıştı ama işin gülünç yanını hepimiz biliyorduk. Maliye tarihinde tuvalet önlerinde bakan bekleme dönemi de vardır. Her şeye çok kısa sürede yavaş yavaş alıştık. "Biz döviz ve enflasyon bilmezdik" diye başbakanlardan, "Her ma- hallede bir milyoner..." diyenlerine değin geldik. Her mil- yonun bir sömürü olduğunu öğrendik. Ocak kararları ile 12 Eylül darbesine geldik. Her mahal- lede bir milyoner dönemi gerilerde kalmıştı Gelen başba- kanlar, trilyonlar için "Bu rakamları telaffuza alışmalıyız" diyorlardı. "Hayali ihracat", "köşeyi dönme", "dolarla alış veriş" olağan sayılıyordu. Bir ülkeyi ulus yapan öğelerin başında bayrak ve parayı gösterirler. Bayrak duruyor, ama paraAmerikan Ooları'na dönüşeli çok oldu. Yunan Polatlı dolaylarına geldiğinde Osmanlı Lirası ge- ne geçerliydi. Bir şey verdiğinde bir şey alabiliyordun. Bizim liraya hiçbir almaolası değil. Böyle bir para var mıy- dı diye şaştığımız oluyor. Lübnan'da yıllarca iç savaş oldu. Bir Lübnan Lirası haJa geçerliydi. Bir savaştan çıkmış Irak için de öyle değil mi? Hele Irak altını değerinin bile üstündedir. 12 Eylül rejimi hala yürürlüktedir. Mapusaneleri, mah- kemeleri, ekonomik kararlarıyla... Parayı Amerikan Do- ları'nın sultasından kurtardığımız gün 12 Eylül'den de kur- tulacağa benzeriz. Bundan hiçbir kuşkunuz olmasın! Erzurum, Sıvas kongrelerini yaparken Amerikan man- dasıyla da savaşıyorduk. O savaşı kongrelerle yendik. Amerikalı bu yenilgiyi bağışlamamış olacak ki üçünü do- larla oynayarak alıyor. Bu oyunun tutsağı ne çok gönüllü varmış!.. Şimdi düşünüyorum da Ismet Paşa köşke oturduğunda paranın üstüne resmini koydurtmuştu. Devlet, kimin elin- de kanıtlamıyor mu? Şimdi resim duruyor ama para Ame- rikan Doları boşuna beşlik simit gibi kabarmayalım... BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Denizaltlarda, tanklarda, siperlerde kullanılan ve bir en- gelin Ustünden gor- meyi sağlayan optik aygıt. 2/ Muhte- mel.... Kimi ufleme- li çalgılarda titreşe- rek ses çıkaran ince metal yaprak. 3/ Ye- rinden oynamış bir nesnenin düşmemesi için konulan destek. 4/ Seryum elementi- nin simgesi... Bir hayvan. 5/ Sürtme yoluyla kâğıt ya da bir başka düzgün yüzey üzerine aktarılan grafik karak- teri. 6/ Konut... Birleşmiş Milletler'e bağlı bir örgüt. 7/ Bir mal ya da pa- ranın emek verilmeden sağladığı ge- lir... Tavlada bir sayı. 8/ Piston. 9/ Ortaoyununda kadın rolüne çıkan erkek oyuncu... Kurnaz, açıkgöz. YUKARIDAN AŞAĞIYA:1/ Hal- kın kiiltür düzeyi en düşük kesimi- nin zevklerine uygun olan. 2/ Bir göz rengi... Etek ucuna doğru genişleyen giysi. 3/ Eski dilde bay- rak, sacak. 4/ Bir peygamber... Aralıksız yinelenen ve artık dü- şünmeksizin yapılan eylemlerin tümü. 5/ Sakızlı, bir tür diken- li çalı... Bir cetvel türil. 6. Hile, entrika. 7/ Serbest meslek sa- hiplerini içinde toplayan resmi birlik... Marangozların dört kö- şe delik açmakta kullandıkları araç. 8/ Matematikte kullanılan sabit bir sayı... Tanntanımaz... İki borunun birbirine birleşti- rildiği yer. 9/ Borsada belli miktardaki hisse senedini belirtmek için kullanılan işlem birimi... Adana'nın bir ilçesi. tLAN TC ÇARŞAMBA ASLtYE 1. HUKUK MAHKEMESt Sa>ı: 1991 51 Davaa SSK Genel Mûdürlûğfi vekilı Av. Fikriye Semiz tarafından da- valı Zekeriya Şen aleyhioe açılan tazmınat davasmın yapılan apk yargüa- ması sırasında verilen ara karan gereğınce; Davah Zekeriya Şen'in belirtilen adresınde teblıgat yapdamadığı ve tüm araraalara rağmen tebligata yarar adresi de tespit edilemedığınden adı geçen davalıya ılanen tebfigat yapılmasına karar verildiğinden, davalı Zekeriya Şen'm duruşma günü olan 24 11 1992 günü saat 9 00'da mahke- memızde haar bulunması veya bir vekılle kendısını temsü ettirmesi, aksi takdırde )'argılamaya yokluğunda devam edileceğı HLMK'nın 213 ve 217. maddeleri gereğince dava dikkçesı yenne kaım olmak üzere ilanen teblığ olunur. Basın:5O82O tLAN ANKARA 14. AŞLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosyano: 1992/47 Davaa: Aysun Altıparmak Vekili: Av. Hasan Akgün - GMK Bulvan No: 17/6 Demirtepe-Ankara Davah: Adem AJuparmak - Kuyucak Sok. No: 9/3 Seyranbağlan-Anka- ra Dava: Boşanma Davalımn yukandaki adrcsine çıkartılan davctiye bila tebliğ iade edil- miş. emniyetçe yaptınlan tahkikat neticesi sarih adresi tespit edilemedi- ğinden dava dilekçesinin ilanen teblığıne karar verilmış olup. duruşraası 24.11.1992 günü saat 10.40'a bırakılmıştır. Meskûr gûn ve saatte dunış- maya gelmediğiniz veya kendinizi bır vekılle temsıl ettumediğiniz h'osusu veya dâva dilekçesinin tebliği yerine kaım olmak üzere ılan tanhınden iti- baren 15 gün sonra tebliğ yapılmış sayılacağı hususu ilan olunur. 16.10. 1992
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle