Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 EKİM 1992 ÇUMARTESİ
12 DIZIYAZI
Mustafa Kemarin eşi Latife Hanım'ın Leyla ile benzerliği olmadığı söylenemez
Her TürkkızıbirazLeyla'dır
Leyla ya da
Açgözlü Genç Kızlar
R O G E R V A I L L A N D
Çeviren: Feridun M. AKSIN
BaJana gelince, duyduğum ve gör-
düğüm sözleri ve harekelleri aktar-
makla sınırlıyorum kendimi. Yine de
Levlanın genç Türk kızlan arasında
bir istisna olduğunu sanmıyorum. Da-
ha zekı. daha güzel ve daha zengin ol-
saydı Semiha Ahmed de bir başka
Leyla olabilirdi. Yalova gezisindeki
entei^.. ••elîer de Leyla gibi davranı-
yor. konuşu>ofı..-'İ! Son olarak şunu
ekJeyeceğim: Gazi Mustafa Kemal'ın
kansının. Latife Harum'ın hıkâyesini
anlattilar bana: hu enerjik kadının da
Leyla ile benzerliği olmadığı söylene-
mez.
Galaa Yunanlılan yenip Izmire
girdıkten sonra karargâhını kentin
içinde kuruyor. Daha iki ya da üç gün
geçmemiştır ki karargâha bir genç kız
geliyor ve onunla konuşmak istediğını
söylüyor. Gazi'nin yanına girince onu
evinde misafır etmek dileğjnde oldu-
ğunu, bunu kabul etmesiniricaediyor.
"oğduğu kente, İzmir'egeri gele-
li çok az birzaman olduğunu anlaüvor
ona. Ailesı hâlâ Fransa'da. Biarritz"-
dedir. Yabancı ışgalinden büyük acı
duymuştur. Yunan komutanı onun
kente yaklaşan Tiirklerc gizli bilgiler
gönderdiğinden (bu doğrudur) kuşku-
lanmış. bırçok kereler evini aramışlar
ve sürekli gözetleme altına almışlar.
Bu trajik anlarda. eğer Mustafa Ke-
mal galip olarak kente girerse evinde
misafır etmek için ricada bulunmaya
yemin etmiş.
Latife Hanım da Leylagibidoymayan bir kadındır. Diktatörüzerindeki
otoritesine ortak kabuletmiyor. Metreslerinikovuyor, içkimahzeninikilitliyor.
Yeniyasaların oluşturulmasında aşın bir tutkuyla müdahaledebulunuyor.
Hoşunagitmeyen çakşma arkadaşlarını uzaklaştınyor. Tehlikeüdüşmanlar
ediniyor. Mustafa Kemalmüttefikler koalisyonunuyenmişti, karısını da
yeniyor: Eski İslamyasalan hâlâyürürlüktedir. Latife Hanım birgün boşanma
mektubunu ahyor. A nkara 'dan aynlmak zorunda kahyor.
ettiğini açıküyor. Bursa'ya gidiyor, ar-
kasından Ankara'ya. Altı hafta geçı-
yor. Bir sabah yola çıkma emri veri-
yor. İzmir'e vanyor. Latife Hanım'a
"Karar verdim, evleniyoruz" diyor.
JLrtesi akşam imamdan başka
kimsenin haberi olmaksızın her şey
olup bitmiştir. Latife Hanım galıp gel-
miştir.
-Dir birliği teftişi sırasında Gazi'-
nin yanında at üzerinde ya\eri olarak
görünüyor. Subaylar ve Türk halkı bu
evliliği böylece öğreniyor.
•
Aki yıl boyunca Latife Hanım
önemli bir rol ovnuyor. Modern rp-
formlann. özellikle de kadın haklaVına
ilişkin olanlann yaşama geçirilmesin-
de büyük katkılarda bulunuyor. Ama
Lev la gibi o da doymayan birgenç ka-
dındır. Diktatör üzerindeki otoritesi-
ne ortak kabul etmiyor. Metreslerini
kovu\or. içki mahzenini kilitliyor. Ye-
ni yasalann oluşturulmasmda aşın bir
tutkuyla müdahelede bulunuyor. Ho-
şuna gıtmeyen çalışma arkadaşlannı
uzaklaştınyor. Tehlıkeli düşmanlar
edinivor.
MLustafa Kemal kabul ediyor.
Latife Hanım"ın \ıllası kentın dışında.
sarmaşıklar, salkım çiçeklen. güller.
yascmınlerle örtülü setlerle genış bir
vcrandaya ınen çiçeklerle dolu bir
bahçcnin içındedir. Genç kız galip ko-
mutanı kapıda karşılıyorveeski Doğu
usulünde selamlıyor. Mustafa Kemal Atatürk, tzmir'de tanışıp hoşlandığı Latife Hanım'la gizlice evlendi, gizlice boşandı.
Lustafa Kemal müttefikler
koalisvonunu yenmişti; kansını da ye-
niyor. Eski İslam \asalan hâlâ yürür-
lüktedir. Latife Hanım bir gün boşan-
ma mektubunu alıyor, Ankara'dan
aynlmak zorunda kahyor. •
İJeyla'nın bunalımı çok fazla sür-
medi. Her zamankinden daha kavgacı
olarak u\andı ve Paris'e dönüş koşul-
larıru tartışmak üzere Constontinople'a
döndü. Hoşa gitmeyecek çok şev gör-
müş. çok şey öğrenmışti. Kısa zaman-
da başan kazanmayı umabılırdı. Ben
Türkıye'den aynlırken geminin merdi-
veninde sonbaharda Paris'te olacağını
söyledi. "İşte o zaman, diye bağırdı,
Ah! Paris ikimizin olacak!"
sahiplerinin en dikkatli, en
saygılısı oluyor. Görünmeyen bir el
Paşa'nın bütün isteklerini yerine geti-
riyor. Ama \ine de içki isjediği zaman
(Mustafa Kemal her zaman çok içer-
di). işte bunu elde edemiyor. Boşuna
emirler veriyor. çünkü hepsi sonuçsuz
kalıyor. Lalife Hanım ne istediğini bi-
liyordu. Galip Komutan'ın sağlığını
korumak isüvordu.
Mustafa Kemal. genç kızla sık
sık konuşmalaryapıyordu. Latife Ha-
nım zeki ve kültürlü oiduğunu gösteri-
yor. Yabancı diller biliyordu. O gün-
lerde İngiltere ile arada güçlükler
vardı. Gazi'nın sekreteri oluyor. dıplo-
matik yazışmalarda çok üstün bir çe-
\irmen veteneği gösterijor.
VJazi ona istek duyuyor. Yaonun
kansı olacağıru ya da hiç evlenmeyece-
ğini söylüyor yanıt olarak. Ama hiçbir
şekılde metresi olmayacaktır. Mustafa
Kemal eserini banşla taçlandırmadan
önceevlenmcveceği konusunda yemin
Balzac'ı okumuştu. Gonot
Baba'nın son sahnesini anımsıyordu
vc Eugene Rastignac'ı kendine \araşır
bir usta olarak düşünüvordu.
BtTTÎ
1917de kurulan İç Rusya ve Sibirya Türk-Tatarlan Milli-Medeni Muhtariyeti'ni Bolşevikler yıktı
Devrimin devirdiği umutlar
Moskova'dan sonra en önemli üni-
versiteyi Kazan'da kurmuşoluşlannın
da gösterdiği gibi Kazan Hanlığı top-
raklannı kendi vatanlannın bir parça-
sı saymış. Kazan Türkleri'ni kıyım,
cebir ve Hıristiyanlaştırma yoluyla di-
ze getirmeye, kendiJerine bağlamaya
çalışmışlar, ancak bir türlü benlikleri-
ni vitirmelerini sağlayamamışlardır.
Sonuçta, Ruslann Kazan Türkleri'nin
üzenndeki egemenlikleri, eğer bugüne
kadar devam ettiğini varsayarsak. sa-
dece yaklaşık dört yüz elli yıldan iba-
rett'r ve bu süre Osmanlılann Balkan-
lar'da kalışından daha kısa birsüredir.
Dolayısıyle, ilişkinin kalıcı olması için
hiçbir neden bulunmamaktadır.
Kuveyt benzetmesi
Gerçekte 1552 vahim bir olaydır.
George Bush. Körfez Savaşı'nı başlat-
mak ve dünya kamuoyunu kazanmak
için kullandığı söylemde ne denli içten-
likten uzak olduğunu bugün Bosna-
Hersek dolayısıyle kanıtlamıştır. Gene
de ister istemez dünya kamuoyu nez-
dinde zihinlere yerleştirdiği baa ilke ve
kavramlar vardır. Nitekim, bu kav-
ramlann ışığında bakıldığında Mos-
kova Prensliğj'nin Kazan Hanlığfnı
işgal etmesinin, Irak'ın Kuveyt'i işga-
linden çok daha vahim bir olay olduğu
ortaya çıkmaktadır.
O devirde Kazanhlan kurtaracak
bir George Bush'un çıkmamış oiması
hiçbir şeyi değiştirmez. Hatta, Irak'ın
Kuveyt'i işgali olsa olsa Fransa'nın
Monako PrensIiğTni ilhak etmesi gibi-
dir. Moskova'nın Kazan'ı istila etmesi
ise en azından Fas'ın İspanya'yı ege-
menliği altına almasma benzemekte-
dir ki. İspanya'nın İslami geçmişi
dolayısıyle gene de Faslılar daha haklı
durumda göriinebılirler.
Kazan Türklerinın kaderi uzun süre
Çarlık Rusyası'nın tarihine bağlı kalır.
19. yüzyıhn sonunda Kazanlılan, her
şeye rağmen her türlü Ruslaştırmaya
ve Hıristiyanlaşürmaya, azıcık fıre ile
de olsa. karşı durabilmiş, bölgedeki
sana>i kuruluşlannın üçte ikisıne sa-
hip, Orta Asya ile ticareti elinde tutan,
2.3 milyon nüfuslu Kazan kentinde,
Müslüman dünyası içinde ilk kez güç-
lü bir orta sınıfa sahip bir toplum ola-
rak göriirüz. lyi eğitim görmüş güçlü
orta sınıfı, Kazan'a, Çarlık Rusyası
içinde oluşmaya başlayan ulusal Müs-
lüman hareketin önderliğini sağlar.
Yirminci yüzynlın başında da "Dilde,
fikirde. işte birlik" diyen Kınmlı İsma-
il Gaspralı'run düşüncelerini en iyi
özümsemiş olan, daha sonra Türkiye'-
ye gelerek Türkçülüğü başlatan da
genç Kazan Türkleri olmuştur.
Bu arada. yüzyıhn başında, Kazan
Türkçesi'nin ya da Tatarca'nın. Tür-
kiye Türkçesi'ne en yakın lehçe oldu-
ğunu. Kazan Türkçesi'nin aynı za-
manda. tüm diğer Türk illerinde, yerel
şive ya da lehçeler ne olursa olsun, her-
kes tarafından bilinen ve kullarulan bir
nin önemi anlaşılamamıştır.
Birleşmenin gerçekleşmeyişinde
kuşkusılz, her yöreye Rus nüfus ser-
piştirilmiş olmasından tutun da Türk-
lerin dağınıklığına k'adar, sayısız tarih-
sel, toplumsal, hatta ekonomık neden-
ler yatmaktadır. Ancak Ekim 1991'de
Le Monde Diplomatique'de Rusya
TATARLARI
U N U T M A Y I N I Z
GÖNÜL PULTAR
tür "lingua franca' ya da ortak dil işlevi
görmüş olduğunu kaydetmek gerek.
Devrimle gelen umutlar
1917 Devrimı ise Rus împaratorlu-
ğu içindeki bütün Türk topluluklan
için bir umut ışığj olmuş. Ancak umut
çok çabuk sönmüştür. Gerçek şu ki
devrimle birlikte soluklanan özgürlük
havasında. Türk topluluklan hem
Ruslann bu kez '"Bolşevik" adı altın-
da ayru baskıcı. emper>alist tutuma
gireceklerini tahnıın edememiş ve da-
yanışmaya gerek gönnemiş, hem de
aralarında, çok çeşitli nedenlerle. bir
Türk birliği kurulamamıştır. Çarlık
Rusyası'nda tanh boyunca biraz da
baskı sonucu, '"Müslüman"la "Türk"
eşanlamlı sayıldığı için, yani bir ara
Bulgaristan'da olduğu gibi 'Türk"
sözcüğünü kimlik tanımlamasında
kullanmak yasak olduğu için. bütün
Türk topluluklannın hepsinde
"Türk" olma bilinci yeterince yerleş-
memiş, eerektığı zaman da bırleşme-
Federasyonu'nun olası parcalanması
konusunda yazan Marc Ferro'dan
Kınmlı tarihçi-yazar Müstecib Ulkü-
sal'a kadar, birbırinden habersiz bü-
tün yorumculann birleştiği bir nokta
vardır. O da önemli bir faktörün, Ka-
zanlı Türklerin yukanda değinilen
kültürel ve sosyo-ekonomik üstünlü-
ğü olmuş olduğudur.
Ülküsal, Kınm Türk-Tatarlan
(1980) adlı yapıtında Rusya'daki diğer
•il'lerden gelen Türklerin. üniter bir
devlette birleşmek isteyen Kazanlıla-
nn gerçekte "Rusya Müslümanlan
üzerinde hakimiyet kurma maksadı
beslediklerinden' kuşkulardıklannı
yazar.
Bütün Müslümanlar Kongresi
1917 yılının mayıs ayında Mos-
kova'da Rusya'da yaşayan hemen
hemen bütün Müslü • '.. ~n temsilci
gönderdiği "Birinci Büıün Müslü-
manlar Kongresi" yapılmış, kongrede
1917'de kurulan İç Rusya ve
Sibirya Türk-Tatarlan
Milli-Medeni MuhtariyetVnin
Milliİdare ve Millet Meclisi
Başkanı Sadri Maksudi'nin
1913'te Kazan 'da çekilmiş
fotoğrafı. Ekim Devrimi'nden
önce Çarlık Parlamentosu
Duma'damilletvekilUğiyapan
Maksudif1880-1957),
1925'te Atatürk tarafihdan
Türkiye davetedildi.
Sadri Maksudi,
hukuk alantnda ordinaryus
profesörlüğeyükseldi, birçok
esere imzasını attı ve
TBMM'de nülletvekilligi
yaptı. Sadri Maksudi'nin bu
fotoğrafı Türkiye'deilk kez
yayındanmaktadır.
Rusya içindeki Müslümanlann nasıl
bir devletleşmeye gidecekleri tartışıl-
mış ve iki ana eğilim belirmiştir.
Rusya"daki bütün Müslümanlar bir
cumhuriyet altında mı birleşsinler,
yoksa "mülki muhtariyete" dayah bir
federasyon etrafmda mı toplansınlar?
Bugün, "ümmet" kavramının çok-
tan geri bırakıldığı bir devirde, Müslü-
manlann birleşmesini beklemenin
gerçekçi olmadığını görebilıyoruz.
Ancak 1917yılında henüzdini tümüy-
le devre dışı bırakan bir oluşum her-
halde düşünülemezdi ve zaten çoğu
zaman Türk ve Müslüman sözcükleri
eşanlamlı olarak kullanılıyordu, yani
din, bugün Bosna'da olduğu gibi, et-
nik tanımlama öğesiydi. Kaldı ki bir-
biriyle sonuna kadar uzlaşmayacak
olan iki eğilimin de motoru Türk top-
luluklannın temsilcileri olmuştur.
Örneğin. Farisi olan Taciklerin değil.
Sorun, "Müslüman" sıfatını taşısa da
bir Türk sorunu olmuştur. aniaşmaz-
lık da Türklerarası bir anlaşmuzlık.
Birlik sağlanamayınca Kazanlılar
İdil-Lral bölgesinde 1917 Temmuz'-
unda "İç Rusya ve Sibirya Türk-
Tatarlan Milli-Medeni" özerk devleti-
ni kurariar. Başkent olarak seçilen
Ufa'da yeni devletin milli idaresi ve
millet meclisi toplanır. Bu oluşumun
nereye varabileceğini, toprak mülkiye-
tine dayah federalızmde direnen Türk-
lerden daha iyi kavrayan Bolşevikler
hemen davranır ve daha bir bütün tak-
yim yılı dolmadan Nisan I918'de Milli
İdare'ye son verirler.
Hem Milli İdare'nin hem de Millet
Meclisi'nin Başkanı olmuş olan Sadri
Maksudi, 1919'da Paris'te toplanacak
Banş Konferansı sırasında girişimler-
de bulunmak üzere, gizlice kaçmış ol-
duğu Finlandiya'dan Fransa'ya gider.
Konferansa bir "memorandum" su-
narsa da, yakın arkadaşı, hürriyet
mücahidi ve ünlü yazar Ayaz İshaki ile
birlikte, "Genç bir demokratik halk
oiarak", "Demokratik fikrin doğum
yeri" saydığı Fransa'iün hükümet yet-
kililerinden yardım isterse de sonuçta,
Fransızlar bugün Karabağ'a ve de
Bosna'ya gösterilen duyarsızlığı veya
yanlılığı gösterirler. Nasıl Kuveyt'te
geçerli hak ve hukuk' kavramlan
Bosna-Hersek'te geçerli değilse, Sadri
Maksudi'nin sadece birkaç ynl önce,
Paris Hukuk Fakültesi'nde öğrendiği
hukuk ve insan haklan kavramlan da
ayru Paris'te kendi ulusu söz konusu
olunca hiçbir anlam taşımaz.
Maksudi ile İshaki'nin birlikte ya da
ayn ayn tüm çabalannı anlatmaya ye-
rimiz yok. Tarih, Mayıs 1920'de "Ta-
tar Avtonom Sovyet Sosyalist Res-
pub!ika"sının kurulmuş olduğunu
kaydeder. Bugün bizi ilgilendiren, işte
bu "respublika"dır. Çünkü kuruluşu,
tümüyle, daha önce değinilen "keyfi-
lik" esasına davanmaktadır.
Sultangaliyev'in mektubu
burjuva bir devlet olma yo-
lunda olan "Milli İdare"yi Kazanlı
Bolşeviklere kırdırmışlardır. Sultan-
galiyev cezaevinden, tutuklanışını pro-
testo için Lenin'e yazdığı mektupta,
'Milli İdare'yı ben yıktım, bana neden
böyle davranıyorsunuz?" diye serze-
nişte bulunur.
SIIRECEK
POLITIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Uzağı Görenter...Ren kıyıstndaki Ünkel köyünde gözlerini yaşama yum-
madan önce Willy Brandt:
"Beni ölünce Berlin'e gömün!.." demişti. öyle yaptılar,
Berlin'egömdüler.
Willy Brandt, bir demokrasinin, sosyal demokrasinin li-
derlerindendi. Alman sosyal demokrasisinin kökü Mark-
sizme dayanır.
Geçen yıl mayısta barsak kanserinden ameliyat olmuş-
tu. iki habis ur alınmıştı. Bir ameliyat daha gerekiyordu,
istemedi.
Çok genç yaşta siyasete atıldı. Alman Sosyal Demokrat
Partisi'ne girdi. Daha yirmisinde iken Hitler faşizminin ko-
kusunu almıştı. Danimarka üzerinden ülkesini geride bıra-
karak Norveç'e kaçtı. Direniş eylemlerini orada sürdürdü.
Norveç, Hitler ordularınca işgal edilince de Isveç'e geç-
mek zorunda kaldı.
Almanya'dan kaçması, bilinmez bir babanın oğlu olma-
sı zor günlerinde çok eleştirildi. Karşıtları vatana ihanetle
bile suçladılar. Aldırmadı. Savaş sırasında Isveç'ten Nor-
veç'e geri döndü. Norveç'in Nürnberg mahkemelerinde
gözlemcisi oldu. Böylece ihanetsöylentileri gerçeğin sün-
geriyle silindi. Berlin Belediye Başkanı oldu. Duvarın çeki-
lişini gördü. 'Doğu politikası" kafasına bu görüntüyle yer-
leşti. aktif politikaya girdiğinde önü açılıyordu. Iktidarın
değıştiğini gördü. Dışişleri Bakanı oldu. Böylece dünya
çapında bir üne ve yetkiye erişti. Doğu-Batı aynmına bir
çare arıyordu. Eğer Doğu-Batı ayrımını kapıya daynması
kolaydı. Savaşın ne olduğunu çok iyi biliyordu.
Üç yıl geçmedi, Başbakanlık koltuğuna oturdu. Artık sa-
dece düşünmüyor, düşünmüyor, düşündüklerini uygula-
maya gücü yetiyordu. Onüne çıkan bütün engelleri aşabi-
lirdi.
1970 yılında Polonya'yı ziyaret etti. Varşova'da Yahudi
gettosunu ziyaret etti. Yahudi gettosunun önünde diz çök-
tü. Bu hareketi hayranlık ve şaşkınlıkla karşılandı. Bu diz
çöküşün sebebini 1973te ünlü Italyan gazetecisi Oriana
Fallaci sordu. Yanıtı şöyle oldu:
"Günah çjkaracak birsuçum olduğundan ötürü dizçök-
medim. Kendimi halkımla özleştirmek istedim. Bunca kö-
tülüğün ortaya çıkmasında bizim de payımız vardı. Bu
davranışım Polonya ya yönelik değildi. Almanlara da yo-
nelıyordu. Yalnızca Nazizmin kurbanları veonlarınaileleri
için yakardığımı sananlar yanılırlar. Ben halkım için yaka-
rıyordum. Çünkü halkımın büyük çoğunluğu kertdini yalnız
hissedebilirdi. Bu yükü paylaşıyordum."
Fallaci bir soru daha sordu:
"Bu davranışa o anda mı karar verdiniz?"
"Davranışım önceden hazırlanmışbirmizansendeğildi.
Daha önce bilinçaltımda yer etmişti. O sabah garip bir duy-
guyla uyandım. Çelenk koymak yetmezdi. Diz çökmek
gereğini duydum, diz çöktüm."
VVilly Brandt, herkes bilir ki büyük bir demokrattır. De-
mokrasiye candan bağlıdır. Sosyalist Enternasyonel'in de
başkanıdır. Nobel Barış Ödülü'nü almıştır. Böylece barışa
ne denli bağlı olduğu kanıtlanmıştır.
Yalnız bir olay var ki onu çok sarsmıştır. Yakın danışma-
nı bir Doğu Alman ajanı çıktı. Başbakan olduğu sırada
böyle bir olayın karşısına çıkması sarsmaz mı? Bu durum-
da bütün üniformalarından soyunmak zorunda kaldı. Baş-
•bakanlıktan ayrıldı, partisinin başına geçti.
1989 yılında Berlin duvarının yıkılması üzerine şöyle ko-
nuştu: "Birbirineaitolan parçalarzamanı gelince mutlaka
yeniden kaynaşır."
Berlin'de oturmak zorunda olan dostum Arif Gelen. 1988
yılında Berlin'de, Berlin duvarının bir gün gelip yıkılacağı-
nı bana söylemişti. Almanya'da uzağı görenler az değil-
miş...
BÜLMACA
SOLDAN SAGA:
1/ Sacda pirişilmiş
yuvarlak pide 2/ En
küçük izci kurulu-
şu... Kıldan dokun-
muş büyük çuval. 3/
lskambillerle oyna-
nan bir tür oyun...
İçinde yabancı bir
öğe bulunmayan;
mutlak. 4/ Başkala-
nrun sırtmdan geçi-
nen kimse... Mate-
matikte kullanılan
sabit bir sayı. 5/ De-
vinim olaylarınj in-
celeyen bilim dalı. 6/
Duman lekesi... Bir soru sözü... Ya-
banıl hayvan barmağı. 7/ Hakkâri
1
nin eski adı. 8/ Konut... Hokkabaz
yardakçüannm giydiği bir tür başhk.
9/ Notada durak işareti... Tavlada bir
sayı... Ingilizce 'bay' sözcüğünün kı-
sa yaalışı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1/ Göllerde ve ırmaklarda baük av-
lamak için kullanılan, altı düz küçük
tekne. 2/ Akla ve sağduyuya aykın
olan... Kapı ve p>encerenin yerleştiği kasa. 3/ Alüminyum, ba-
kır ve magnezyum katılmış çinko alaşımJanna verilen ad. 4/ Bir
nesneye zorunlu olarak bağh olmayan ve onun özünde bulun-
mayan niteük. 5/ "Bir dokun bin dinle kâse-i fağfurdan"
(Ali Âli Efendi)... Bizans döneminde İstanbul'da siyasal suçlu-
lann kapatıldı|ı ünlü zindan. 6/ Tanınmamak için yüze geçiri-
Ien şey... Havva'nın Batı dillerindeki adı. 7/ Fasıla... İzmir'in
bir ilçesi 8/ Dağcıhk. 9/ Meslek... Bir yağış sekli.
GERCEK ÇIKTJ
BAYÎLERDE
I
|
Güneydoğuda Görev
Yapan Subay Anlatıyor:
Düşman, Kürt halkı... Sadece rütbeli personelden
oluşan "A Timi"! Kontrgerilla bölgede... TRT ve ba-
sın kayıpları gizliyor... Orduda artan suç ve intihar-
lar... RP'li yöneticiyi 'bizimkiler' öldürdü... Ordu
içinde darbe propagandası... Ordu, PKK'dan çok
işçi-memur hareketine kızıyor....
Özel Tim Görevlileriyle Konuştuk:
Köpek gibi yaşıyoruz... Bir kelleye teskere ya da
prim... Korkudan ölen askerler vaı^.
Teritoryal Birlikler tekrar gündemde
CMUKta değişiklik yok
Toplu suçlar.terör, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı
kapsamı dışı bırakılırken DGM'nin saltanatı sürüyor
• MÇP Kürt düşmanlığının önderliğine soyunuyor
•Harb-lş: Demokratik muhalefet hareketinln gellşlm
öyküsü •Yüzbinlerce ışçi grev eşiğınde •Yol-lş şube
kapattı • Fındıkta hayat yok • Hollanda'da uçak 'Get-
to'ya düştü •Seçimleri Clinton alacak •Avrupa'da fo-
toğraflarla 'Uzun Yürüyüş' •CHE ölum yıldönümünde
amldı «Kuveyt'te seçim komedisi •Ankara Barosu kül-
tür merkezine karşı • Can Yücel • Ahmet Kahraman