23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumhurıyet Matbaacılık ve Gazetecılık Turk Anonım Şırketı adına Berin Nadi # Murahhas Üye Emine TJşaklıgil • Genel Ya>ın Muduru Hasan Cemal, Yazı Işlerı Müdurü Oka> Gönensin 0 Haber Merkezı Muduru Ysüçıa Bayer, Sayfa Düzenı Yönetmenı: Ali Acar • Temsılctier ANKARA- Ahmel Tan, IZMİR Hikmel Çetınkaya, ADANA Çetia Yigenoğlu Iç Pohııka. Cttal Bajlangıç, Istanbul Haberlerı Şaay Kalkın, Ekonomı Mcnd Tuntr, D15 Haberler Ergıın Bıkı, lş-Sendıka Şakru Kdcad, Kultur Cttal USCT, Eğıtım Gcooıy Şıylan. Yurt Haberlcr, Necdet Dogan, Spor Danışmanı Abdulkadır Vacelmâa, Dızı Yazılar Kemn Çafaşkan, Arajıırma Şahın Mps>. Duzdtme AbduUah YSZKI 0 Koordınatör AhnKI Korulsan # Malı tşler Erol Erkut 0 Muhasebe Bulent Vfcocr 0 Batçe-Planlama Sevgı Osmanbeşeoglu 0 Reklam Ayşe Torun 9 Idare Hnstyin Gurtr 0 Işletme Onder ÇcUk # Bllgı-tşlem Nall tnal 0 Personel Sngı Bostancıoglu >GW/T Kurulu Başkan İlhan Selçnk. Oklay Akbal, Yalçın Baver. Hasan Cemal, Hıkmet Çetınkavı, Okay Gooefisın, Lgur Mumcıı, Alı Sırmen, Ahmet Tan Basan \e iavan Cumhunvet Matbaacılık ve Gazetecılık T A Ş. Turkocağı Cad 39 41 Cağaloğlu 34334 İst Pk 246 - Istanbul Tel 512 05 05 (20 hai), Tdot 22246, Fa.\ (1) 526 60 72 # Bumlar \nkara: Zıva Gökalp Blv Inkılap S No 19'4 Tel 133 11 4M7, Tdex 42344, Fax (4) 133 05 65 % lzmır H Zı>a Blv. 1352 S 2 " Tcl 13 12 30, Tel» 52359. Fax (51) 19 53 60 # Adua: tnönü Cad. 119 S Mo 1 Kat 1, Tel 19 37 52 (4 hat), Tel« 62155, Fa* (71) 19 25 78 TAKVİM: 29 EYLÜL 1991 Imsak: 5.26 Güneş: 6.51 öğle: 12.59 Ikindi: 16.19 Akşam: 18.58 Yatsı: 20.17 Balenciaga'nın 50 3 liyıllardayamttığı şıklık hâlâ modacılann en büyük öziemi Uııııtıılıııavaıı zarafetBalenciaga ve 50'li yıllar.. İşte modanın doruk noktalan. Ne şık yıllardı, ne şık... Mankenler bir başkaydı, bir başka nazlı. Bir eldiven giyişleri, bir merdiven çıkışları, bir gülümseyişleri vardı, Resimler, en güzel en estetik açılardan bir tabloymuşçasına çekilirdi. NECLÂ SEYHUN Guy Laroche'dan şık, klasik bir model... Geçmiş yıllardan "birşeyler" var. Bir yanda dinozorlar, bir yanda Balenciaga!.. Boyle yazmıştı bir AmerıkaJı gazetecı 80'lı yılların başında. Ünlü modacının kıyafetleri Metropolıtan sanat muzesınde sergileniyordu. Bahçenın bir başka köşesinde doğa muzesınde de dinozorlar vardı gerçekten. Gazetecı "îkisi de riyaretçiler tarafından buyuk bir ilgi>le izleniyor" demiştı "Ama modeller ne denli guzel olursa olsun. ikisinin arasında bu>uk bir benzeıiik var. Bu kıyafetler gunun moda anlayışına dinozorlar kadar uzak!.." Bir zamanlar moda dunyasının rakıpsız hukumdarı!.. Zarafetı ve ustalığı ile günün modasına o denlı ters duşuyordu. Şıklık (!) sefaletten geçiyordu o yıllar. Dılencı modası kasırgalar yaratıyordu.Tüm değer ölçüleri tepetaklak! Butun modacılar ister istemez bu havaya gırmiş, kıyafetlennı kendı olçulerınce pıllım pırtım yapmaya başlamışlardı Renkler ağlamaklıydı. Elbette uzaktı Balenciaga!. Bir başka donemin, bir başka zevkin, bir başka dunyanın modacısı!.. Cristobal Balenciaga, savaş sonrası yirmi yıl Parıs Haute Couture'une hukmeden bu unlu modacı, Ispanya'da doğmuştu. Moda zevkını terzı olan annesinden aldı. Bir sıire Madrıd'de bir terzinin vanında çalıştı. Kendi başına bir dıkış atölyesi açtığı zaman 16 yaşındaydı. llk moda evini kurduğu tarih ıse 1914. 20'Iİ yıllarda Madrıd'de bir moda evi daha açtı. tkisini de kapadı sonra. İç savaş nedeniyle Paris'e geldi. llk defilesi bir buyuk başarı oldu. 1968'de moda>a kusup ulkesıne dönene dek de ün ve alkış peşinı bırakmayacaktı bir daha. . Gıvenchy, Balencıaga'yı modanın mimarı sayar. Gerçekten de tum modellerine çok sağlam bir teknik egemendir. 1955'te tunik elbıselerı, 1957'de şömizye modellen, 1959 kimono kesımli mantoları... Tum yaşantısında siyah rengin özel bir yeri oldu. Modellerinde Velasquez ve Goya tablolarının etkısı sezilirdi. Dıor'un ölumunden sonra Paris'in tartışmasız taçsız kralı oldu. Ne şık yıllardı, ne şık!.. Mankenler bir başkaydı, bir başka nazlı. Bir eldiven giyişleri, bir merdiven tırmanışları, bir gulumseyışlerı vardı, başka. 1950 şıklığına bugun onun ıçin ulaşılmaz. Mankenıvje, kıyafetiyle, fotoğrafları, çevresiyle, duşuncesıyle, duygusuyla başkaydı her şey. Resimler en guzel, en estetik açılardan bir tablo ımişçesine çekilirdi. Ama "di"... Geldı, geçti her şey. Işlerin gitgide rayından çıkması, çok karma bir zevkin modayi etki altına alması yuzunden 1968'de moda evını kapayıp, lspanya'ya döndu. Onunla bir donemin kapılan kapandı böylece... Hippiler, uzaylılar, mağara insanları, dılenciler... Modada tam bir kaos yaşanıyordu. Mankenlerde yüzler, gözler bir acaıp boyanıyor, bıçaklanmış, asılmış ya da vampir kılığında mankenlerle çekıliyordu kıyafetler. tyı kı bu kadannı görecek kadar yaşamadı Balenciaga. Çirkınlik, guzelliği yenmişti. Tek amaç ilgi çekmekti, o Kadar! . Bu anlayış içinde Balenciaga'nın guzelim modellerının dinozorlar kadar uzak gorunmesinden daha doğal ne var?.. Ama moda yenıden kırdı rotayı... Yenıden arıyor o eski yılları. Şıklığın, çekiciliğin donıkta olduğu 50'li yılların özlemini çekiyor. Yıllardır Dıor ve Balenciaga'nın modellerini kopya ediyor, 0 havada modeller yaratmaya çabalıyor modacılar... Ama geldi, geçti her şey... O günlere yeniden ulaşmak olanaksız... O gunler dınozorlardan da uzak!.. Bıırgaz'da Sait'in ruhuSait Faik'in Burgaz'daki müzesi perişan. Duvarlarda delikler, perdelerde çürükler, eşyalarda yenıkler almış yürümüş... Ama Burgaz her zamanki gibi güzel. Yol boyunca inanılmaz güzellikte kediler yatıyordu... VEDAT GÜNYOL . Rum dostlann Prinkipo, Ba- tüılann Prens Adalan dedikleri o birbirinden güzel dört ada içinde, toprağmı en çok aşındır- dığım ada Burgazada'dır. Sait Faik Abasıyanık'ın, bura- da filizlenip gelişen, ınsanlara ve de hayvanlara pupa yelken açık sevgisinde, abasımn bu yöndeki yanıklığında anlatılmaz bir tat bulurum oldum bittim. Aynca çarşı pazar, o dukkân senin bu dukkân benim, dolaşa dolaşa, evlerinde, annesinın ha- arladığı bir öğlen yemeğınde, daha sonra da çalışma odasın- da geçirdiğim unutulmaz saat- lerin arusıru da hep taze tutuyo- rum belleğımde. Yine aynca Pe- ride Celal ve iki kız kardeşinin kiralık evlennın bahçesinde, Nâ- zun Hikmet'le Münevver çifti, Sait Faik teki ile geçirdiğim be- raberlik de bu adaya bağlılığı- mın başlıca nedenidir. Iş bunun- la da bitmiyor. Taksim Atatbrk Lisesi Fransızca öğretmeni ola- rak, her yıl 19 Mayıs'ta duzen- lediğim özel gezilerin odak nok- tası Burgazada olmuştur. Bu yıl yirmi yedinci gezimizi gerçekJeştirdik, eski öğrencileri- min kırk kişiyi bulan katılımıy- la. Kalpazankaya sırtlannda ku- rulan sofralarda, Sait Faik'ten öyküler okumayı ve adaya ayak basar basmaz Sait Faik Müze- si'ni gezmeyi ön plana aldığımız halde, son yıllarda, yurekler acı- sı durumuyla karşılaşmamak için oraya uğramaz olduk. Ama birkaç gun önce (23 Ey- lül günü) müzeyi şöyle bir gör- me talihsizliğine uğradım. Nasıl mı? Anlatayım. Şu Cumhuriyet gazetesi var ya, hani bir zamanlar yazarı ol- duğum, şimdilerdeyse sadece dımdızlak okuyuculuğuyla ye- tindigun Cumhuriyet gazetesi, işte orada, bana arada sırada ya- zı ısmarlayan, çok sevdiğim iki başbelam var: Mürşit Balaban- hlar ve Edip Sakarya. Şu sonun cu dost, hapishane arkadaşım, beni yaka paça spor yazarhğına soyundurdu geçenlerde. Şimdi de kalkrruş bir anı küpu yapma- ya çalışıyor. Sait Faik'e olan za- afımı sömürup beni Burgaza- da'ya götürerek. Kendi sevımli- liği yetmiyormuş gibi yanına da fotoğraf ustası, güleç yüzlu, içi de yüzü gibi güzel Mustafa Ko- cabaşı'yı alıp getinruş. Oldu mu size bir şenlik! Bostancı'da va- pura biniyoruz.Vapur, Buyüka- da'yı, Heybeli'yi geçerek bizi Burgazada'ya bırakıyor. Burgazada'ya ayak basar bas- maz, Sait Faik'in imgesi kaplı- yor ortalığı, geçmiş yülann per- desini aralayarak. Biz uç kafa- dar yöneliyoruz Edip'in tavsiyeli adresine. Bu adres adına "maf- ya" dedikleri yeraltı dünyasın- dan gün ışığına pırıl pınl çıkmış bir insarun, Çetin Kaya Dur- muş'un adresi. Çetin Durmuş, bizi sıcak bir ilgiyle karşıhyor, çay içirip, Edıp'le gerilerde kalmış bir ta- mşıklığın anısına dalarak. Bay Çetin'den izın alarak Sait F^ık Müzesi'ni gezmek istiyoruz, dö- nüşte yemek sofrasında konuk- lan olmak sözüyle. Birlikte ada- nın içlerıne dalıyoruz, önce Mü- cap Ofluoğlu'rtun kapısını çah- yoruz. Kapı duvar. Sonra, o un- lu, çok iyı bakımlı kilisenin önunden gecip Sait Faik'in mu- ze olan o guzelim evine yöneli- yonız. Dış kapımn önrundeki taşlar, kırık dökük, yosun tut- - KEDİCENNETI — Burgaz'da kediler guneşin tadını çıkarıyor. muş durumda. Müze o gun ka- palıymış. Ama bir rastlantıyla, müze bakıcısı evdeydi. Bizi içe- ri aldı. Evi gezdik. Yemek oda- sında, oturma, yatma odaların- da, Sait Faik'le geçirdiğim saat- leri anımsadım içim burkularak. Muze, anlatılmayacak denli perişan bir durumda. Darüşşa- faka'nın şefkatsizliğine kurban gitmiş. Duvarlarda delikler, per- delerde çürükler, eşyalarda ye- nikler almış yurümüş. Bu müze- yi kim bu perişanhktan kurtarır diye düşunurken Sabahattin Ba- tur'un o sihirli eliyle çırkini gu- zelleştiren, düzensizi düzene so- kan yetkinliği saplandı kafama. İşte, muzeden boyle yıkıntı halimizle aynldık, soluğu Bay Çetin'in cömert yemek sofrasın- da alarak. Sofra sohbeti hayli renkli geçti. Nasıl geçmesin ki. Bay Çetin'le Cahit Sıtkı'mn di- zelerini ezberden okuya okuya sohbeti koyulaştırdık. Yol boyunca, inanılmaz gu- zellikte kediler, sere serpe yatı- yorlardı, babalannın evindeymiş gibi. Bir kedi cenneti olmaİıydı Burgazada. Sait Faik köpek se- verdi. Acaba kedilerle de bir ya- kınlığı var mıydı bılmiyorum. Kediseverlik insanseverliğin bir uzantısıdır bence. Çok kedise- verle tanıştım, hiçbirinin insan düşmanı olduğuna tanık olma- dım. Buyuk ressam Cibat Bu- rak'a bakılırsa, "Kedi, kişUiği olan bir hayvandır. Düsiinıin ki güzel bir bina kedisiz olsun, gü- vercinsiz olsun. Olmaz, müm- köo degüdir. Muhakkak o bina- nın kedisi vardır. Ama kedi, o binanın guzelliğinin farkındadır ya da degildir. O öyle yaşar ora- da." Vapurun gelmesini beklerken Mustafa oğlum doya doya kedi- lerin filmmi çekti. Benim de res- mimi çekti, tarihini şaşırmış bir insan olarak. Ona ben, neden yirmi beş yıl önce gelmedin di- ye çatacak oldum, sonra aklım başıma gelerek şoyle dedim ken- dime: "Ulan yirmi beş yıl önce bir bok muydun sanki?" Evet, yirmi beş yıl önce bir boktum. Ama şimdi iki bokum demek geliyor içimden. İşte, bu kadar. DIM 'La Dune' 17evlulden itibaren Fransa'da satılmaya başlandı. Par- fum, 8ekimden sonraTurkive'de de pi>asa>a suruluyor. 'LaDu- ne'un tanıtım fotoğraflannda 'kumul kadın' kullanılmış. Çıldırtan kıuıı kokıısııDior'un tanıtımını yaptığı "La Dune" (Kumul) adlı koku, Fransa'nın Biarritz kentindeki kum tepeciklerinin doğal kokularından esinlenerek üretilmiş. Kadınlara kumsalların büyülü cazibesini veriyor. AYŞE TORUN BİARRİTZ — Bilimkurgu turu sinemadan hoşlananlar Da- vid LyDcb'ın 'La Dune' fılmini hatırlayacaklardır. Suyun altın değerinde olduğu bir dunyada geçer bu film. Tüm evrene öz- gürlük vermek ve yabani insan- lan yönetmek ıçın seçılmış bir tek adamın duşudur Müthiş sır buyük kumlar al- tında gömülüdür. Christian Dior'un son parfu- münun adı da La Dune: Anla- mı kumul. Parfümün Avrupa tanıtımı dolayısıyla gerçekleştirilen gezi Paris, Hotel Concorde La Fa- yatte'den başlayıp Fransız Bask bölgesinde Atlantik kıyılannda- ki kum tepeciklerinin olduğu bölgede noktalandı. Tanıtım fil- mi de parfumun kokusunu, ren- gini, sıcaklığmı aldığı bu yerde çekilmişti. Christian Dior*un kozmetik ve parfum bölumunun başkanı Maurice Roger 15 dakikalik bu filmde rol alıyor. Kum tepelerı- nin uzerinde yururken parfü- mün adının burada doğduğunu, kokusunu kumullar uzerindeki çiçeklerden, denizden, rüzgâr- dan aldığım belirtıyor. Koku, 'doğanın içinden' ge- üyor. Modern, çağdaş, ama en- telektüel olmayan kadının ko- kusu olarak sunuluyor. Bu kumullar 19. yy'de Na- polyon zamamnda tüm bölgeye yayılma tehlikesi gösterdiğinde Fransız subaylan bu çölleşme- ye karşı yüz binlerce ağaç dik- mişler. Ağaçlar tutunca, olay Napolyon'un en büyük başan- lanndan birine dönüşürken, ku- mun kızıl pembeh'ği dik çam ağaçları ile bambaska bir güzel- lik sergiliyor. tşte 8 yıllık bir uğraştan son- ra Maurice Roger bu göruntuyle parfümün ismini özdeşleştirir- ken rengini sergilemek için de şeffaf bir şişeye koymuştu. Ancak kokuyu anlatmak için birkaç kelime yeterli değildi ta- biı ki... Koku yanm saat anla- tıldı. Biarritz bölgesi güzel, mcecik kumu dışında sahil boyu plajla- nn elverdiği tüm deniz sporla- n, golf sahaları ile zengin Fran- sızlann dinlence beldesidir. Vk- tor Hugo için burası dunyanın en buyulu ve çekici yeridir. Christian Dior'un parfumun ta- nıtımı dolayısıyla verdiği gala yemeğı de buranın en hoş oteli olan 'Hotel de Paiais'te gerçek- leştinldi. Dunyanın her tarafm- dan gelen konuklar, yemeğin . ortasında otel bahçesıne çağn- lırken, merak içindeydiler. Tüm ışıklar söndürulmuş, müzik de bu loş ortamla uyumlu olarak ağır bir tempoya burünmuştü. Derken otel yuksekligıne yakın, ışıklandınlmış bir La Dune şi- şesi yavaş yavaş yukarı doğru yukselmeye başladı. Kocaman bir şişe neredeyse kentten görü- lebilir. Arkadan müziğin patla- yışı, alkışlar.... Bu görkemü tanıtımın prog- ramı, gunümüzde kozmetik urünlerinin pazarlamasının bile giderek 'başh başına bir şov' ha- lıne dönüştuğunün ılgınç bir ör- neğiyd:. THişünce özgürlüğünün' geçmişineyolculuk Atînada demokrasiye 2500. yaş kutlaması Demokrasi ilkelerinin 'Antik Yunan'da ilk kez Atina'da Akropol tapınağının karşısındaki Phika tepesinde ilan edildiği biliniyor. Bu yıl Yunanistan'da "demokrasinin yaş günü" akademisyenve gazetecilerin katıhmı ilekutlandı STELYO BERBERAKİS ATİNA — Demokrasi ilkelen bundan tam 2500 yıl Önce bu- günkü Atina'mn Akropol tapı- nağuun karşısındaki Pnika tepe- sinde ilan edilmiş.. Klisthenis'- in hazırladığı yasaya benzer ku- rallar, Atina'da yaşayan 'vatandaşlann' haklanm koru- mayı, fikir özgürlüğünün ser- bestisini öngörüyordu. ArJnalılar tarafından coşkuy- la karşılanan bu kavram, günü- muze kadar biraz değişmış ha- liyle gelmiş bulunuyor. Antik Atina'da ilan edilen de- mokrasi ilkelerinden en önem- lileri olan insan ve fikir özgür- lüğü haklarının günumuze ka- dar gelmesine ve canlı tutulma- lanna kuşkusuz 1215 tngiltere- si'nde ilan edilen Magna Carta, 1776'da Amerika'nın bağımsız- lık ilanı ile 1789 Fransız ihtila- linin buyuk katkılan oldu. Avrupa ve bütün dunya ulke- lerinin kitaplannda 'demokrasi- nin beşiği' olarak tanımlanan Yunanistan, demokrasi kavra- mının 2500. yaşını doldurması fırsatıyla bu yıl akademik du- zeyde kutlama törenleri düzen- ledi. Bu amaçla AGlK'e (Avrupa Güvenlik ve Işbirüği Konferan- sı) üye ülkelerin parlamento başkanlanmn yanı sıra dünya- ca ünlü akademisyen ve profe- sörler Atina'ya davet edildi. Ay- ru amaçla Atina'ya davet edilen 83 ünlü gazetecinin arasında ga- zetemizin yazarlanndan Ali Sir- men de var. TBMM Başkam Kaya Erdem ise söz konusu kutlamalara Türkiye'de yapılacak seçimler nedeniyle katılamayacağını bil- dirmişti. Yunanistan parlamentosu başkanı Athanassios Tsaldaris, tum dunya ulkelerinin temel olarak aldığı demokrasi kavra- mınm 2500. yıl kutlamalan için butün dunya ulkelerinin parla- mento başkanlannı Atina'ya davet etmeyi arzu ettiğini, ancak adını açıklamadığı bazı ülkeler- de 'demokrasi maskesi' altmda hâlâ baskı ve fikir özgurluğüne aykırı yönetımlerin bulunduğu- nu; bu nedenle yalnız AGİK ül- kelerinın davet edümesinin uy- gun göruldüğunu açıkladı. Tsal- dans kutlama törenlerini açar- ken yaptığı konuşmasında An- tik Yunan'da ilan edilen demok- rasi ilkeleri ile bugun için yürür- lukte olan demokrasi arasında en önemli benzerliğin eleştiri, seçme ve seçüme hakkı, yasalar karşısındaki eşitlik, konuşma ve duşünce özgurluğu ile insan haklarının uygulanması olduğu- nu ve bu haklann kuşkusuz de- mokrasinin temelinı oluşturdu- ğunu söyledi. Atina'da demokrasi kutlama- lan çerçevesinde Atina, Girit Yanya ve Selanik üniversitele- rinde akademik düzeyde sem- pozyumlar düzenlendi. Bu sempozyumlarda dünyaca ünlü profesörler Antik Yunan'- daki demokrasi ile bugün uygu- lanan demokrasiyi karşılaştıran konuşmalar yaptı. Aynı anda Antik Atina'da 'söz hakkının' verildiği Pnika tepesinde, Cum- hurbaşkanı Konstantin Kara- manJis'in de yer aldığı çeşitli ko- nuşmalar yapıldı ve Antik Yu- nan'da 'demokrasi 'yı konu alan söylevlerden alıntılar okundu. Donemin 'Hyde Park Cor- ner'ı olan Pnika tepesinde gün batarken ve görkemli Akropo- lis'in manzarasıyla paralel ola- rak duzenlenen bu törenlere ay- nca Beethoven, Wagner ve Ver- dı'nın eserleri eşlik ediyordu. Cumhurbaşkanı Karamanlis ile Meclis Başkam Tsaldaris Pnika tepesinde yaptıklan ko- nuşmalarda, demokrasi ilkeleri- nin dünyadaki ideolojilere her ne kadar bir 'temel' oluşturduy- sa da bu ilkelerin ardına gizle- nerek istismar edenlerin insan- lığa o denli kötülük yaptığına dikkati çektiler. Kutlamalar süresinde Klisthe- nis'in ilan ettiği ve demokratik haklann korunması için madde- ler halinde yazılan menner sü- tunun bir kopyası, aynı dönem- de yapıldığı gibi Pnika tepesinin önüne dikildi ve bu ilkelerin dünyaya yayıldığım temsil et- mek için mermer sütunun üs- tunden gökyuzunün derinle- rine ulaşan lazer ışını tutuldu. Bankada keıııik yok • İZMİR (AA) — Türkiye'de ılk kez Ege Universitesı Tıp Fakültesj. bunyesinde kurulan "kemik bankası"nda, kemik sıkıntısı yasandığı bildirıldi. E.Ü. Tıp Fakultesı Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı oğretim uyesı Prof. Dr. Guven Yuceturk, kemığın daha çok trafık kazaları sonucu meydana gelen ölumlerden sağlandığını, bunun ıçın de "bağış veya aile onayı" gerektiğını söyledi. Bir yıl önce kurulan "kemik bankasf'na geçen yıl başlatılan "bağış kampanyası" suresince 3 kişıden kemik ahnabıldiğını belırten Prof. Dr. Yuceturk, organ bağışında halkın aydınlatılması gerektığini ifade etti. Avrupa basın ajansları • ZÜRtH (AA) — Avrupa Basın Ajanslan Birlıği'nin (ABAB) >ılhk olağan genel kurul toplantısı Zurih'te yapıldı. Toplantıya arâlannda Anadolu Ajansı'nm da bulunduğu 25 Avrupa basın ajansının genel müdur ve ust duzey temsilcileri katıldı. ABAB'nin davetlısi olarak Zünh'e gelen UNESCO Genel Muduru Prof. Federico Mayor da genel kurulda bir konuşma yaptı. Basın ajansları arasında mesleki bağlan kuvveılendirmeyı amaçlayan ABAB'nin genel kurulunda, özellıkle Avrupa'nın doğu kesiminde yaşanan gelişmeler ve bu değişiklıklerin başına yansıması ele alındı. Miles Davis öldü • SANTA MONICA (AA) — Ünlü jazz sanatçısı Miles Davıs, dun Santa Monıca Hastanesi'nde öldü. 65 yaşındaki unlu trompetçi Davıs'in, solunum yetersızliği nedeniyle hayatını kaybettiğı kaydedildı. Uzun zamandır sağlık problemlerı olan Davis, bu hafta başında hastaneye kaldırılmıştı. VİP Air'den kampanya • İstanbul Haber Servisi — VtP Air kısa bir sure tum hatlar için "Gidiş bizden, dönuş sizden" kampanyası başlattı. Istanbul-Ankara, Izmir, Dalaman ve Antalya'dan sonra yanndan itibaren haftanın 6 gunu Adana'ya da uçarak, 'first class' hizmet verecek. VİP Air yetkılileri şöyle dedıler: "Büyumemizi butun yolcularla paylaşmak istiyoruz. Bu nedenle yeni başlattığımız uygulamaya göre VtP Air'le uçacak yolcularımız gıdış dönuş uçuşlannda sadece dönuş bileti odeyecekler. Boeıng 737 -200 ile guvenlı ve keyifli bir uçuş ıçin VlP Air acentelerinde sizleri bekliyoruz." Deniz otobüsü kış tarifesi • İstanbul Haber Servisi — Deniz otobuslerinde yanndan itibaren 1991-92 kış tarifesi uygulamasma geçiliyor. Deniz Otobüsleri Işletmesi Genel Mudürü Atak Mavisu, yanndan itibaren universitelerin de açılmasıyla yoğunluğun artacağını, bu nedenle belli hatlarda seferlerin sıklaştınldığım açıkladı. B DEMİRBANK'TA İ R İ K İ M LE R İ N ŞİMDİ DAHA DA İYİ DEĞERLENİYOR. I Z Iste vadeli mevduat faiz oranları (11.) Süre Foiı Bilesik faizle yıllık getirisi 3 Ay % 70 6 Ay %72 \ Yıl % 73 79.64 90.57 86.43 DEMIRBANK İyı gunler diler"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle