23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 29 EYLÜL 1991 Dil Devrimive Atatürk'ün Vasiyeti Uatürk'ün vasiyetine ve genel hukuk kurallarına aykın olarak levletleştirilen f ürk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu eski düzenlerine cavuşturulmahdır. Prof. Dr. ŞERAFETTİN TURAN DilDerneğiBaşkanı. Atatürk'ün. "tam bağımsızlık" anlayışı- :a uygun olarak Türkçe'yi de yabancı dillerin joyunduruğundan kurtanp özbenliğıne ka- •uşturmak. geliştirmek ve zenginleştirmek anacıyla bir dernek olarak kurdurduğu Türk Dil Kurumu'"nun ilk kurultayının top- ındığı 26 Evlül 1932'de, o günün "Dil Bayra- aı" olarak kutlanması kararlaştınlmıştı. iuna ilışkin öneriyi. o günlenn tanınmış ozanı Kalit Fahri Ozansoy yapmış ve Fuat Köpriilü £ 26 Eylül'ü "Türk rönesansının başlangıcı" darak nitelendirmişü. Ne var ki her ikisi de Uatürk'ün ölümünden sonra dilin özleştiril- nesi çalışmalanna karşı bir tutum içine gire- sklerdi! Dil devriminin uygulamadaki amacı, 1936 hırultayında da belirtildiğı gibi "yazı dilimiz- k konuşma dılı arasındaki uçurumu ortadan laldırmak, böylece Cumhuriyet Türkiyesf- ıde herkesin kolaylıkla okuma yazma öğren- cesine. okuduğunu anlamasına, düşündüğü- râ yazmasına meydan açmak" idi. Çünkü im- paratorluk döneminde yapay bir yazı dili ola- nk yaratılan Arapça - Farsça kanşımı Os- nanlıca'nın geniş halk kitlelerince anlaşılma- sna olanak yoktu. Bu acı gerçek Aşık Kâmil'- n dizelerinde şöyle dıle geürilmiştı: Umıttum, bfldiğim Türkçe lisanı / Arabî, Farisî sohbet derken. Çok partili siyasal yaşama geçildikten son- ra çağdaşlaşma ve devrımler üzerinde meyda- na çıkan görüş aynlıklan. Türk Dil Kurumu çalışmalanna karşı eleştirilerın artmasına ne- den olmuştu. Ama gerçekte asıl neden. rah- rretli Kadir Nadi'nin vurguladığı gibi, ""Ata- tûrk ne yaptı ise hepsine sırt çevirmeyi çıkar- lanna uygun bulan" kışilerin. gruplann ve ık- tıdarlann. bütün devrimler gibi dil devriminin de anlamını kavrayamamalan idı. "Dılin canlı bir varlık olduğu, böyle olduğu ıçin de sürekli bir değişim içinde bulunduğu, hele bir uy- garlık bunahmı geçıren toplumlarda bu de- ğişimin daha da hızlanması gerektiği düşünce- sini bir türlü kabul etmek istemiyorlardı." Hukuku çiğneyen paşalar Bütün bunlara karşın Türk Dil Kurumu, her kesimden Türk halkının, aydınınm, yaza- nnın, sanatçısmın ve gencihin desteğiyle Türkçe'nin, çağdaş bilimin ve teknolojinin or- taya çıkardığı tüm kavramlan karşılayacak bir içeriğe, zenginliğe kavuşması ve güzelleş- mesi çabalannı 12 Eylül rejimine dek eksilt- meden sürdürdü. Görünüşte Atatürkçülüğü devlet ve toplum yaşamında yeniden geçerli kılmaya çahştıklannı söyleyen Kenan Evren ve "Paşa" arkadaşlannın. gerçekte yaptıklan, Atatürk'ün belli amaçlarla ve özenle oluştur- muş olduğu kurumlan birer birer kapatmak oldu. İşe, siyasal bir okul görevinı de üstlenmiş olan Cumhuriyet Halk Partisi'nin kapaUlması ile başlanıldı. Arkasından. Atatürk'ün İş Ban- kası'ndaki payının oranı düşürüldü. Onu da Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu'- nun birer devlet dairesine dönüştürülmeleri iz- ledi. Öyle ki, Çocuk Esirgeme Kurumu gibi Atatürk'ün girişimiyle kurulmuş olan bir ha- yır kurumu bile varlığını koruyamadı! 1982"de kendi isteklerine göre düzenlettik- leri anayasaya "Atatürk KüJtür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu"na ılişkın bir madde ko>- durtan 12 Evlül vöneucileri. sonradan "Biz anayasanm gereğini yapıyoruz" diye, \anm yüzyıldır etkinliklennı sürdüren Türk Dil Ku- rumu ile Tarih Kurumu'nu da bu örgüt içinde eritmeye yöneldiler. Tahsın Şahinkaya'nm im- zasını taşıyan yasa teklifinde. söz konusu ku- rumlann "günün ihtiyaçlanna göre reorgani- ze edilerek devletle olan organik bağlarınm te- sisı ve kuruluş amaçlan doğrultusunda faa- hyet göstermelennın sağlanması"nın öngörül- düğü öne süriilüyordu. Oysa Türkiye Cumhu- riyeti yasaları derneklerin nasıl denetleneceği- ne ilişkin açık hükümler içerıyordu. Buna göre de herhangi bir derneğin yasa ile yenidetı dü- zenlenmesine ya da varlığına son verılmesine olanak yoktu. Yasa önensının anayasaya. ya- salara ve Atatürk'ün vasiyetine aykın oîduğu- nu belirten tüm uyanlar. yazılar ve girişimler etkisiz kaldı. Dil Kurumu'nun Danışma Mec- lisi Başkanhğına. Milli Eğjtim Komisyonu'na ve hatta teker tekersöz konusu Meclis üyelen- ne yaptığı yazıh başvurulara karşın kurum yö- neticilerinin bir kez olsun dinlenmelerine de olanak tanınmadı. Kendilerini "her şeye ka- dir'" (yapabilir) sananlar Dil Kurumu'nu kur- muş olan ve kendi öz parasından ona gelir bağ- lamış olan Atatürk'ü bile "kurucu"luktan "şe- ref üyeliğT'ne indirmekte bir sakınca görmedi- ler! Kurumların devletleştiren 2876 sayılı yasa yürürlüğe gireli '8' yılı aştı. Temel hukuk ku- rallarına aykın olan ve çelişkilerle dolu bulu- nan yasa, yine de bir yerde (Madde 37 b) Türk Dil Kurumu'na, "Türk kültüründekı gelişme- ye paralel olarak, Türk dilinin özleşmesine. zenginleşmesine.." çalışma görevini de yükle- miştir. Ancak aradan geçen süre içensınde söz konusu kurumun büyük bir rahatlık içerisin- de ve vaktiyle "Atatürk'ün paraları yenivor" diye yaygara koparanlannsuskunluklanndan yararlanan bir savurganlığı şürdürdüğü göz- îenmektedir. Yayımladığı "Imla Kılavuzu"- nun kendi üyeleri arasında bile uyandırdığı haklı tepkiler bunun en somut kanıtı olsa ge- rektir. Oray a üye seçilmışken aynlmak gereği- ni duyan Türk Dili Profesörü Talat Tekın'in belirttiği gibi. "Ortava. alışılmışın dışında. çe- lişkili ve Türkçe'nın gramerıne aykın birtakım yenı yazımlar getiren. kısaca tutarsızlıklar ve yanlışlarla dolu. kılavuz olma niteliğinden uzak bir vapıt çıkmıştır." Resmı bir devlet dairesi niteliğındeki kuru- luş içensınde dil çalışmalannın sağlıklı yürii- tülmesine olanak bulunmadığını Atatürk daha 1928'daki "Dil Encümenı" deneyıminde yaşa- mıştı. 1983'ten bu yana Başbakanlığa bağlı Türk Dil Kurumu'nun bitkisel yaşamı bu gö- rüşü bir kez daha pekıştırmiş bulunmaktadır. Dil çalışmalannın aralıksız sürdürülmesini, çağı yakalamanın ön koşullarından biri olarak gören Atatürk kurumunun üyeleri ile kimi ay- dınlar. yazarlar ve sanatçılar durumu "4" yıl boyunca izledikten sonra kendilerine yönelti- len suçlamalar dışında bir şey yapılmadığını görerek 1987 Nisanında yeniden örgütlenmeyı kaçınılmaz bulmuşlardı. "Dil Derneği" işte bu gereksinimin bir sonucu olarak 22 Nısan 1987'dekuruldu. 1988 Martından başlayarak "Çağdaş Türk DilP* adıyla bir derginin yayı- mına başlanıldı. Her ay düzenli olarak yayım- lanan bu dergi 43. sayıya ulaşmış bulunuyor Üye sayısı "500'ü aşan Dil Derneği, bütün ola- nakları zorlavarak Atatürk'ün başlattığı dil devnminı sürdürme>e ve resmi Dil Kurumu'- nun yarattığı boşluğu doldurmaya çalışıyor. Üyelerinin özverıli çabaları ile hazırlanan "YazınıKılavuzu"nunilkbaskısı 1989eylü!ün- de yapılmıştı Kısa sürede tükendiğinden 1990'da ıkincı baskı gereğı doğmuştu. Son olarak "Öğrenciler İçin Türkçe Sözlük" de öğ- rencilerle birlıkte dıleyen herkesin yararlan- malanna sunulmuş bulunmaktadır. Partilerimizden beklenen... Dil Bayramı. 59 vıldan bu >ana ilk kez ola- rak 26 eylülde Ankara dışında bir başka kentı- mızde. Mersin'de de kutlandı. Gelecek 26 e>- lüllerin hukuka \e Atatürk'ün vasiyetine uy- gun olarak Turk Dil Kurumu'nun eski düzenı ıçerisinde kutlanacağını umuyoruz. Bu, Tür- kiye Cumhurıvetı'nin tdm anlamıyla bir hu- kuk devleü olduğunu da kanıtlayacaktır. 26 eylüle inananlann. Türkçe'yı sevenlerın bay- ramını kutlarken. yenı seçimlere giren siyasal partilenmizin türlü çeşitlı vaatler arasında hu- kuka ve insan haklarına öncelık vermelenni dıleriz. PENCERE Lades... EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Yapacak Çok İş Vaıi "Biz artık reşit bir partiyiz" diyormuş ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz. Bildiğıniz gibi 'reşit'lik yası Türkiye'de 18'dir. Oysa ANAPın kurulusundan bu yana ancak sekiz yıl geçti. Bu he- sapla ANAP olsa olsa bebeklıkten yeni yeni kurtulmaya başla- mıştır Reşıt parti başbakanının tam sayfa fotoğrafları bütün Türkiye gazetelerinde yayımlandı Eli çenesınde hafifçe gülümseyen gözlüklü bir genç adam. Diyor ki "Çunku daha yapacak çok iş var." Sekiz yılda bitırememişler işlerini. daha beş yıl ıstiyorlar. Daha doğrusu halkın ışıni bitirememişler, beş yıl daha iktidarda kalırlarsa ışimiz tamamdır Habora Yayınlarından yeni bir kitapçıktı: 'Lale Devrinden Pa- patya Devrine', Bülent Habora'nın son yıllarda yayımladığı kitap- lar, 'Bodur Başkanın Anıları, 'Semraözara333soru\ Elhamdü- lillah Müsluman', PolttikFıkralar' vb. son on yıltn anlamını, daha doğrusu dramını, daha daha doğrusu acıklı güldürüyedönüşmüş olaylarını, belgesel biçimde yarınlara aktaracak çalışmalar Bay Turgut özal şu günlerde bir mektupla ılgileniyor. 1983'te ABD Büyükelçisı'ne yazılmış bir teşekkur mektubu Amerika'ya teşekkür edılıyor dostluklarından ötürü Yenı yönetimi kurarken ABD'nin yardımı isteniyor. Bu mektup sahte midir. gerçek mıdir? Elbet bir gün ortaya çıkar. Yalnız bir şey var, konuyu ortaya atan arkadaşımız Muammer Yaşar Bostancının basın dünyasırvda, ciddi, saygın bir ınsan olarak tanındığı Boyle bir insan bile bile sahtecilik yapmaz, yapamaz İsin içinde baska seyler var Oaha nice ışın içinde bambaşka seyler olduğu gibi!. Habora, •Papatyadonemi' ile Lale Devri ni karşılaştırıyor. Ah- met Refik'in, Refik AhmetSevengil'in 'Lale Devri'nı anlatan kitap- larından bölümler aktarıyor Karşılarına Papatya döneminden benzer sahneler koyarak. Yer yer öyle benzerlıkler var ki! Örne- ğin tarih kıtaplarında bir duğün bakın nasıl anlatılmış: "Bu devirde bilhassa sultan düğünleri gayet parlak icra olu- nur, damatlar pek ziyade masraf ederlerdi. Ümmü Gülsüm Sul- tan'la Ali Paşa'nın düğünleri ıcra olunduğu zaman Damat Alı Paşa gelın sultana zifaf gecesi bir mücevrter kuşak takdim etmiş. Üçüncü Ahmet bütun saray erkânına ceman yekûn beş şehzade, on iki sultan, beş kadın efendi, sekiz sultan ve şehzade valide- leri ve bundan baska kâhya kadın. haznedar usta, darussaa- de ağasına birer düzine dibayı rûmi, birer duzine nevzuhur hı- tâyı, birer duzine de sade hitâyı, birer düzine de hitâyı hedrye ola- rak ita eylemişti." Şimdı gelin de Efe Özal'ın du- ğünün yapıldığı Swiss Otel'deki coşkulu, gösterısli duğünu, veri- len armağanları anımsamayın! Habora şoyle anlatıyor: "Milyarlarca liralık bir ciro vardı bu düğünde Önde gelen kremalar, holdingcilerimiz, işa- damlarımız, ıhalecılerımız. ıhra- catçılarımız, kredıcılenmız, kı- sacası tüm seçkin Türklerimız kendilerinı göstermek için var- larını yoklarını koymuşlardı or- taya. Doğaldır zenginleri seven cumhurbaşkanlarına yaranmak için ellerinden geleni yapma- ları.." 'Çunku daha yapacak çok işi- miz var" Ahmet'ler. Zeynepler. Tur- gut'lar, Korkut'lar, Semra'lar, daha daha gelinler, damatlar ve onları çevreleyen yağcılar, yağ- danlıklarla son yıllarda 'Lale Devri'nı anımsatan bir Papatya devri' yaşanmadı mû "Çünkü daha yapacak çok iş var" var" diyen ANAPın yeni lideri bil- mem o işler arasında yakın gün- lerdeki vur patlasın çal oynasın yaşantıları surdüreceklerıni mi anlatmak istiyor? Bay Mesut Yılmaz gazete sayfalarından istediği kadar Mona Liza gulumseyışiyle halka seslensin 'daha yapacak çok iş var' diye 1 .. O işlenn ne olduğunu herkes öğrendi artık1 TEŞEKKUR Oğlumuz KUTLU DE3NİZ ILGAZ'ııı dünyaya gelişini bize en sağlıklı, en sevecen ve uygun bir biçimde yaşatan güzel insan Doç. Dr. MOŞE BENHABÎB'e, sünnetini yapan Dr. AKİL IM^ARECTye, gelişimini izleyen Dr. EMEL ERİŞ'e bu giizel duzeni sağlayan Alman Hastanesi Başhekimi Prof. ŞEVKET TUCEL'İn şahsında tüm doğum servisi ekibine, en güzel çiçekleriyle mutluluğumuza katılan, ziyaretleriyle yanımızda olan tüm dostlanmıza en içten teşekürlerimizi sunarız, \AZGÜLÜ ALDOĞAN - FAZILILGAZ T.C SERİK KADASTRO MAHKEMESİ NDEN 1988/1410 Scrik merkez mahallesi su deposu mevkiinde bulunan 327 Mî'lik 191 ada 10 parsel nolu nizalı yerin mahkememizde icra kılınan yar- gılama neticesinde: Davacı adına tesciline karar verilmiş olup adresi tespit edilemeyen davalı, FATMA ya 7201 sayılı tebligat kanununa göre kararın neş- rinden itibaren İS gün sonra tebliği edilmiş sayılacağı ılanen duyu- rulur. 16.9.1991 Basın: 49481 BAŞSAĞUĞI tthan Dalkıhç'ın annesi KADRİYE DALKDJÇ'ın vefatından duyulan acıyı paylaşır; merhuma Tann'dan rahmet, kecierli ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileriz. OTOMOBtL-İŞ SENDtKASI MERKEZ YÖNETtM KURULU AOKAYIP Bakırköy ilçesinin güvenilir insanı, can dostum HASAN PAŞA KAYA'yı kaybettik. Seyenlerine başsağlığı diliyorum. ÎBRAHÎM YENER | İst. 8. bölge milletvekili adayı ANIL'a kardeş gcldi. ELİF HAZAL'ın doğumunu dost ve akrabalanmıza müjdGİeriz. AYSEL - YAŞAR TOP İnsanlık tarihinin başından beri 'emek' hor görütmüştür. Kö- leler çalıştr, efendiler oturup devlet yönetiıierdi. Bir soyiu için çalışmak ayıptı... Köle için zorunluktu... Zeynep Göğüş'ıın Hürriyetieki köşesinde yayımlanan "Ça- lışmak 'Iş'kence mi?" başlıklı yaasını (23 Eylül 1991) okur- ken şu satırların altını çlzdim: "Japon yönetimbilim profesörü Noato Sasaki, İstanbul Sa- nayi Odası'nda verdiği seminerde Uaponlar neden daha çalışkart sorusunun yanıtını verdi. Sözlûğe bakmış. İngilizce 'emek' anlamına gelen 'labour1 kellmeslnin karşılığında "ezi- yet çekmek' yazıyormuş. Fransızca daha da berbat; 'iş'in kar- şılığı 'travail' kelimesinin Latince kökü 'işkence aleti' demek." Şaştınız mı? Çağımızda durum elbet değişik; ama, Avrupa'da aşağılık işleri Türklere, Amerika'da zencilere yaptırdıkiannı söyleyip yazanlar da eksik değildir. Üstelik Zonguldak maden ocaklannda ölüm tehlikesiyie bu- run buruna çalışıp genç yaşta sağlığından olan maden isçi- sinin eziyet çektiğini ya da işkence altında yaşadtğını ileri sûr- mek abartma sayılmaz. • Çağdaş demokrasi emekçi halkın haklannı sermayeye karşı savunmak üzerine oiuştu. Tarihçesi çok eskiye dayanmaz; emek ağırlıklı siyaset. bugün de zengin Batı'mn parlamento yelpazesindeki anlamını korumaktadır. Dünyada 'işçi, esnaf, memur, zenaatkâr, köylü, emekli' var oldukça bu iş sürecek. Bilim ve teknoloji, işçinin yerine robot'u koyabildiöi zaman durum değişebilir; ama, o güne kadar kim öle, kim kala! Ge- leceğin düşleriyle avunmak yerine, günümüzdeki toplumsal adaletsizliğin üzerine yürümek, demokrasinin öngürdügü tu- tumdur; emek-sermaye çetişkisi güncel gündemi saptıyor. Peki, Türkiye'de emekçi halkın demokratik haklarını kim savunacak, kim üstlenecek? Soldaki partiler, degil mi? O zaman da ortaya bir soru ve bir sorun çıkıyor: Neden "soldaki parti" diyemiyoruz da "soldaki partiler"d6 emekçi halkın ağırlığını bölüyoruz? • Kendi adıma ben bu sorunun yanıtını bulamıyorum. Eski- den olsa soldaki partiler arasında bir ayrım yapmanın man- tığı vardı; komünıst partiler ile sosyalist ya da sosyal demok- ratları ayırmak da kolaydı. Komünist parti üretim araçlarını kamulaştıran, poletarya diktatörtüğünü kurarak Marksist de- mokrasıyi gerçekleştirmek için tek partili rejime yonelen ku- ruluştu. Avrupa komünizminde bu katı yaklaşımdan vazge- çilmişti; ama, sonuçta bir ayrım yapılabiliyordu; elde bir öl- çü vardı. Sovyetler, ABD'nin karşısında havlu attıktan sonra bütün dünyada iş degişti. Hele Türkiye'de Marksist-Leninist kökenden gelmeyen SHP ile DSP gibi partilerin ne alıp veremediklerini açıklayabilmek olanakazdır. Bizde sosyal demokratlann iki partıve bölünme- si, halk tabanını parçalamaktan başka hiçbir anlam taşımı- yor. Sayın Erdal inönü ile Sayın Bülent Ecevit arasında kişi- likleri bakımından farklar bulunabılir; ama, 20 ekimde oy ver- mek için seçim sandığına kolkola giden iki emekçi arasında ne fark var? Emekçi, soldaki iki parti arasında ikircikli kalacak, entipüf- ten gerekçelerle tartışmaya başlayacak; iş kızışacak; parti id- dialarına dönüşecek; hiç yoktan bolünmenin sonucu, solu beş yıl daha iktidardan uzak tutacak. • Yıllardan beri günde beş vakit ezan gibi yinelenen bir öz- deyiş akıllı kişinin kulağına küpedir: "Emperyalizm bölüp yönetir!.." Hepimiz biliyoruz, degil mi?.. Yine de 1991'in ekim ayında, 21'inci yüzyıla 9 kala, Türki- ye'deki sol seçmen sandıkta oylannı bölerse ne yapriabiür? Vukarıdaki hırs ile aşağıdakı bılinçsizlik, emekçi kJtleteh bö- lünmeye götürüyorsa.. Suç kimsenin degil... Bizim... Komple kitaplığımı satıyorum. (Kitaplar, dergiler, ansiklopediler...) Tel: 522 81 41 - Okan, Sezai İNGİLİZCEYİ 8AYDA KONUŞUN Sizi Amerikalı dostlarımızla tanıştıralım 349 5938 Yalnız bay, emekli ögretmen için 300.000 - 400.000 civarmda kiralık ev aranıyor. Tel.: 589 08 68 Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. MEDİNE TAŞKINOĞLU 4ACMA HAIKUIIU KA1ÎUH. KIMAIZITOTOTA KUANIN.Nasıl Katılacaksınız? Cçca-Cola, Fanta, Sprite, Diet Coca-Cola özel olarak renklendirilmiş açma halkalanndan herhangi 4 tanesini adınız, soyadınız ve adresinizle birlikte PK 90 Teşvikiye 80212 İstanbul adresine gönderin, 11 Kasım 1991 tarihinde noter huzuaında yapılacak 4 Toyota çekilişine kahlın. OZEL OLARAK RENKLENDIRİLMI5 AÇAAA HALKALARI Coca-Cola, Fante, SprH* v» D M Coca-Cola * fcffSSi-y**, n\r\ tescflll marfcalarıOır. Ayrıca kampanyaya başvuran ilk 4444 kişi çekilişsiz, kurasız Coca-Cola çantası kazanacak! Çok zarfla kahlın, şansınızı artınn. Bu kampanya 1 Kasım 1991 tarihine kadar geçerlidir. Sayıca eksik olan ve özel olarak renklendirilmemiş açma halkaları ile yapılan başvurular geçersiz sayılacaktır Zarflannızı taahhutlu gonderebılirsıniz. Bu kamponya Mıll. Pıyongo idorB-'nm « 9 1991 torıh ve BO06 1991/1 284-84S5 sa> • <zn, ile düzenlenmekledif Coca-Ccia ve CoM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle