Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
^UMHURÎYET/10 PAZAR YAZJLARI YLÜL 1991
Budapeste'den
Geçmişin kalıntıları temideniyorSonyüzyılda 7 kez siyasi sistem değişikliği
yaşayan Macar halkı, her değişiklikle birlikte
sokak adlarının değiştirilmesine de alışmış.
Ama bu seferki oldukça kapsamh.
FERRUHYILMAZ
BUDAPEŞTE — Bir ülkenin
resmi ideolojisindeki değişildik
en çok nerede kendini gösterir?
Bu ülke eski bir Dojgu Bloku 01-
kesiyse her geçen gün bir yenisi
açılan Benetton, Levi's türü bu-
tiklerde, McDonakTs'larda, yol-
lan dolduran Batı yapımı araba-
larda ve vitrinleri süsleyen mal-
lann ceşitliliği ve ambalajında.
Doğu Avrupa ülkelerindeki sis-
tetn değişikliği bir yerde daha
gözle görünür hale geliyor cad-
de ve sokak tabelalannda. Geç-
mişin kalıntılannı hızü bir şekil-
de temizlemeye yeminli yeni yö-
netimler, ruzgâr hızıyla sokak
adlarmı değiştiriyorlar. Buda-
peşte'de hemen hemen bütün so-
kaklar, caddeler ve meydanlar
almış nasibini değişimden.
Son yüzyılda 7 kez siyasi sis-
tem değişikliği yaşayan Macar
halkı, her sistem değişikliğiyle
sokak isimlerinin de değiştiril-
mesine alışmış. Ama bu seferki
değişiklikler oldukça kapsamh.
Budapeşte müdavimi turistlere
kolayhk olsun diye, eski tabela-
lar değiştirilmeden ûstlerine ip-
tal anlamında birer çizgi çekil-
miş ve yanıbasına da yeni adı
gösteren tabela yerleştirilmiş.
Orneğin Lenin Caddesi'nin adı
şimdi Terez Könıt. 7 Kasım
Meydanı da (Ekim devrimine at-
fen) şimdi Oktogon ter diye ça-
ğınlıyor.
Yeni rejim komünizmi hatır-
latan ne varsa değiştiriyor değiş-
tirmesine de, komünistlerden
kalan bazı adlar yerli yerinde
hâll örneğin Şehitler Bulvan
(Martirok utja), adını koruyan-
lardan. öyle ya, komünistler bu
isimle kendi şehitlerini anarken,
yeni rejim bu isme, komünist re-
jime karşı mücadele ederken
ölenlerin anısını atfediyor. Da-
yaruşma anlanuna gelen "Össze-
fogas" Caddesi de öyle... Belki
de bu caddenin ismini, Polon-
ya'daki bağımsız sendikarun lo-
gosu gibi yazmah. Aynca yeni
rejim her ne kadar eski Maca-
ristan Halk Cumhuriyeti ismini
değiştirdiyse de, Macaristan'ı
curhhuriyet olarak korumayı
seçtiğinden olacak, Budapeşte1
-
nin en ünlu meydanı Vörös-
marty ter (19. yttzyıl Macar şai-
rinin ismi), komünistlerden ön-
ceki ismi Gizella ler'e veglenmiş
(Gizdla, Macar kralı 1. Stefani
ın kansı). Macaristan'daki isim
degişikUklerinden Inutulanlar
arasında Kemal Atatürk setaut-
un ismi de göze çarpıyor.
Budapeşte, bütün Doğu Av-
rupa'yı sarsan değişimi, vitrin-
lerde, yollarda ve sokak tabela-
lannda çok hızh, ama kendin-
den emin yaşıyor. Macarlar, sis-
tem değişikliğiyle gelen değişi-
me, diğer Doğu Avrupahlara gö-
re çok daha kolay ayak uyduru-
yorlar. Budapeşte insanında
geleceğe yönelik kaygıyı hisset-
mek daha zor.
Budapeşte hızla değişiyor.
Budapeşte'de eskiyi varoşlarda,
yeniyi şehir merkezinde görmek
mümkün. Baçının muntazamlı-
ğını ve çok renkliliğini kendine
mal etmeye çalışan Budapeşte,
her gün yeni bir yerin açılışına
tanık oluyor. Tuna'nın Peşte kı-
yısındaki şık, ama pahalı cafe-
İere, şimdi sokak aralannda ye-
nileri ekleniyor; değişik tat ara-
yanlara yeni açılan Merlin Caz
Klübü, rocktan hoşlananlara
"Tilos az A" mekân ediyor. "Ti-
los az A"nin bir özelliği de (A,
•yasaktvr' anlanuna geliyormus)
isminden anlaşılabileceği gibi,
Batı'da anarşist ve altematif çev-
relerin uğrak yerlerine benzeme-
si. (Tüos az A'deki kızlardan biri
hayretle gözlerini açarak,
"Aman Allahım. turist broşür-
lerinde burayı da mı reklam edi-
yoriar?";diye sonıyor).
Budapeşte şimdi her zaman-
kinden de güzel. Buda'yı Peşte^
den ayıran Tüna Nehri şimdi her
zamankinden hızlı akıyor. Bu-
da'yı Peste'ye bağlayan köprtl
akşamlan her zamankinden da-
ha fazla panldıyor. Güzelden de
guzel Macar kızları ("Macar
kızlan çok güzeldir" demişti El-
van, göz kırparak) hafta sonla-
nnda en cici giysilerini kuşarup
sokaklarda etekleri zil çalarak
bir dans pistinden öbürüne koş-
turuyorlar. Gittikleri yerlerde
flörtü, bakışmakla sınırh kal-
maktan kurtanyorlar.
Budapeşte kuşkusuz Avrupa-
nm görülmeye en değer kentle-
rinden biri. Görmeyenler gör-
meli, şairler Tbna kenannda şi-
ir yazmalı, yazarlar da mutlaka
bir Budapeşte macerası yasayıp
aktarmalı.
Soweta'dan
Mandela, yoksulluk ve turizmGüney Afrika'nın bu
kenti siyahi lider
Nelson Mandela ile
özdeşleşmiş durumda.
Turistlere Mandela'nın
bu kentteki evleri
gösteriliyor.
NİLGÜN CERRAHOĞLlI
SOWET0 (Gtiney Af rika) —
Sampson'la Soweto'ya gideceği-
mi Jay Strijdom'a söylediğimde
gözleri faltaşı gibi açıldı ve "Da-
ha onbeş gün önce Belçikalı bir
tnrist çifti öldürduler" demeyi
unutmadı. Afrika'nın beyazlann
çoğu gibi Joy için de Soweto
Güney Afrikah olsun olmasın,
hiçbir beyazın ayak basmaması
gereken bir dünyayı oluşturuyor.
Aklı başında olan beyâz turist-
ler Sovveto'ya oteüerden aldıklan
tur otobüsleri ile gidiyorlar ve
otobüsten inmeden videokame-
ralannı cama yapıştınp sefaletin
poz poz resirruerini çekiyorlar.
Tur rehberleri, parapletik siyah-
ların el işleriyle oyalandığı ha-
yır kurumlannda ya da göster-
melik haarlanmış çocuk yuva-
lannda turistleri indirip; Sowe-
«Ma yaşamın her şeyi abartan
gazetecilerin anlattığınca mer-
hametsiz olmadığını kanıtlıyor-
lar. Bunun arkasmdan siyahlar
tarafından ikram yapılan bir çay
servisi ile 100.000 liralık tur so-
na eriyor ve fotoğrafmı çekme-
dikleri hiçbir şeyden tatmin ol-
mayan turistİCT, teker teker otel-
lerine bırakılıyor.
Nelson Mandela'nın evinin
duvannda göze çarpan "Sowe-
to, ırkçı beyaz turistier için ya-
pılmış bir hayvanat babçesi
değfldir" yazısı, Sovveto balkûun
bu tür turizme karşı duyduğu
tepkiyi dile getiriyor. Sampson
Sovveto'yu Nelson Mandela'nın
eviyle tamtmaya başlıyor. Ah-
şap, küçük bir dağ evine benze-
yen evin duvarlanm, ANC'nin
bayrağı siyah, san ve yeşil renk-
leri süslüyor. Sampson, 28 yıl
önce hapse atüdığmda Nekon
Mandela'nın bu evden çıktığrnı
ve zenci liderin geçen yıl hapis-
tsçi vatakhanekrinin kaaalizasyonu, banyosu, tuvaleti bik bulunmuyor.
ten çıktığında da gene bu eve
döndüğünü anlatıyor. ANC'li
olduğu için Nelson Mandela
1
dan her seferinde heyecanla
bahseden ve önümüzdeki secim-
lerde siyahlann mutlaka iktidara
geleceğine inanan Sampson,
Mandela'nın hapisten çıktığı
gün evin 4 metrekarelik salonu-
nun adam almadığım ve bütün
sokağın ana baba günttne dö-
nüştuğünü söylüyor. Ne ki, ar-
tık Mandela burada yaşamıyor.
Serbest bırakıldıktan birkaç ay
sonra ANC taraftarlanmn bir-
kaç sokak ötede satın aldıklan
büyük ve lüks bir villaya tasınan
Mandela'yı artık eskisi gibi öy-
le sokak aralarında görmek de
pek mümkün olmuyor. Bir ço-
cuk vuvasmın yanıbaşında olan
kahverengi-bej tonlarmdaki ye-
ni devasa villa, bir evden çok sı-
ğınagı andınyor. Fazla meraklı
ziyaretçüerden hoşlanmayan ko-
rumalar, yüksek duvarlar arka-
sında gizlenen evi 24 saat bo-
yunca gözetim altında tutu-
yorlar.
Nelson Mandela'nın evi, So-
weto'daki tek lüks yapı değil.
'Diep Kloof denilen mahallede,
birbirinden zengin villalara rast-
lanıyor. Siyah işadamları, dok-
torlar, bankerler burada otunı-
yorlar. Etrafmda bakımlı bahçe-
İeri, garajlan, çifter arabaları
bulunan bu evlerin fiyatlannın,
Johannesburg'un beyaz semtle-
rindeki villalardan az farklı ol-
duğunu söylüyor Sampson.
"Ama" diyor, "apartheid kalk-
sa da siyahlann çof u bâlâ bu-
rada vaşamayı yeğliyorlar. Ne de
olsa insan dengi dengine daba
mutiu oluyor..."
'Diep Kloofun *en iyi adres-
indeki en feci mahsuru, birbirin-
den bakımlı bahçelerin arasın-
daki boş arsalara dökülen çöp-
ler oluşturuyor. Her biri yanm
milyar TL değerindeki bu şık ev-
lerin arasında yer yer gözalabil-
diğince uzanıp giden çöpler, ger-
çeküstü bir görünüm oluşturu-
yor. Tüm hizmetleri aksayan So-
weto belediyesi, arada bir böyle
çöpleri toplamayıveriyor.
Sampson süpermarket sahibi
bir işdamıyla evli kızkardeşinin
geceleri spot ışıklarıyla aydınla-
tılan, şeker pembesi rengindeki
iki katlı villasını da geçtikten
sonra; daha orta smıf bir evin
önünde duruyor ve bir kahveye
davet ediyor. Evin kapısını "Di-
ep Kloof orta direği buradan
başlar" diyerek açan taksi şofö-
rü Sampson söze, "Bcnimki gi-
bi 2 yatak odalı, 1 salon ve ban-
yo mutfaktan oluşan evlere So-
wato'da kibrit kuhısu denir" di-
ye devam ediyor. Bir kanape, iki
koltu.k oymalı salon takımının
ithal malı Italyan olduğunu söy-
lüyor iftiharla. Ve garajmı açıp
hemşire kansının arabasıru gös-
termeyi de ihmal etmiyor.
Burada hemşirelik, siyah bir
kadının erişebileceği en prestij-
li meslek sayüıyor. İyi bir hem-
şire, ayda 1,5 milyon TL maas
alıyor. Bu da Soweto'da olduk-
ça iyi bir maaş sayılıyor. Samp-
son'un kansı Soweto'nun meda-
n iftihan sayılan Afrika'nın en
büyük hastanesi Baragweneth
Hospital'da çalışıyor.
Sabahları Johannesburg'da
işe giden Sowetohılar, Baragwa-
neth Hospital'in karşısındaki
minibüs durağtnın önünde upu-
zun kuyruklar oluşturuyorîar.
Kimse trene binmiyor çünkü
trenlerde iki yıldır tnkhata'cılar-
la ANC'ciler birbirlerini öldünl-
yor. Bunca insan Jo'burg-
Soweto arasmda kent trafiğini
küitlemeden taşıyan minibüsler
ise modern şehir planalığının
zaferi sayüıyoT. Bu, tabii işten çı-
kış saatlerinde siyahlann oto-
büslerin ve minibüslerin kapıla-
nndan salkım salkım sarkmala-
nna mani olmuyor.
Her gün yaşamlannın 3-4 sa-
atini bu otobüslerde yitiren si-
yah kitleleT için Sampsonlar'uı
yaşam tarzı düş gibi. "Soweto
i
da oturanlann yüzde tO'u zen-
gin, yüzde 4O'ı orta sınıf, vuzde
4O'ı fakir, yüzde 10'u da işçi ya-
takhaneterinde yaşayan insan-
lardan olnşuyor" diyor Samp-
son. Daha ziyade bir konsant-
rasyon kampını andıran, tüm
camlan kınk, dikenli telle çev-
rili işçi yatakhanelerinin sokak-
lanndan Sowetolular büe geçmi-
yorlar. Yatakhanelerin kanali-
zasyonu, banyosu, tuvaleti bu-
lunmuyor. Herkes çivit mavisi
rengârenk ortak tuvaletleri kul-
lanıyor. Evsiz, barksız, ailelerin-
den uzak olduklan için bu ya-
takhanelere atüan işçiler teseÜiyi
içkide anyorlar. Kafayı bulduk-
tan sonra etrafa dehşet saçıyor-
lar. Yatakhaneler en feci ANC-
lnkatha çatışmalanna sahne
oluyor. Her hafta sonu düzine-
lerce insanın yaşamına mal olan
olaylar, Soweto adım hep man-
şetlerde tutuyor.
Gelenekselleşen bir başarının simgesi
İBRAHİM SİMSEK ÖSS-ÖYS DERGİSİ!..
42 sayılık
İBRAHİM ŞİMŞEK
DERGİSİ'ne
abone olan herkes
• 6 buyûk tatap,
• Deneme sınavian
• Her derse dzel çaJ^ma programlan.
• \fe flehöertk BötOmO'ne
ücretsiz sahip otocak!..
22 Kasım'a kadar
abone olanlar ise
tüm bu olanaklann
yanında;35a000TLMık
indirimden yararianacak!..
\bğun istek üzerine;
Abone olan ıkınct 10000 ktşı de Fen BiKmten Kıtabı
ve Geometn KHafaana ûcfBtaz sah^> otacak
Ve İBRAHİM ŞİMŞEK DERGİSİ'nden
tüm aboneterine bir ayncalık daha;
Burs ve kazanma garantisi!..
SJSPJVK4Ü^WVJPJI9IB
ABONE
İLK 10'DA
ABONE
İLK 67'DE
KAZANMAK İÇİN
ABONE OLMAKTA
GECÎKMEYİN!
ŞetM Ffltfn Bey Bulvan 4V204, 3S2K) İZMİR
"tei: (51) 130irM15651 F a (51) «16652
İLAN
SAMSUN ASLtYE 3. HUKUK
HÂKtMLİĞl'NDEN
Dosya No: 1986/705
Davacı Maliye Hazinesi tarafından davalılar Kurt Mehmet Şener,
Halun Çanla, Bayar Anar, Mehmet Müderrisoğlu, Canan Açıkgöz,
Aliye Gündüz, Senai Çakır, Kemal Açıkgöz, lnci Yıldızoğlu, Musta-
fa Ceylan, Niyazi Gündüz aleyhme açılan tapu ıptali - tescil - meni
müdahale davası davacı Maliye Hazinesinin temyizı Uzerıne Yargı-
tay 1. Hukuk Daıresi'nin 8.4.1991 tarih 1991/1378-4766 Esas ve Ka-
rar sayılı ılamı ile bozulmuş oiduğu ılanen tebliğ olunur.
tLAN
T.C CEYHAN SULH HUKUK
MAHKEMESt
1983/1031-264
Davacı Maliye Hazinesi vekili ile davalılar Hürü Tura ve ark. ara-
sında yapılan tapu iptali tescil davası sonunda;
Davaa Maliye hazinesinin davası 25.3.1991 tarih ve 1983/1031 esa&
1991/264 karar sayılı ilamı ile ret olunmuştur.
Tüm aramalara rağmen adresi tespit olunmayan davalılar, Mümin,
Adnan, Halide, Yasemin, Günay ve Duriye TUra'ya, Mahkerae kara-
n 7201 sayılı tebligat kanununun 49. maddesi gerejincc ılam olunur.
Ttaatcher denendi, Major, genç, göziülüü, dinamik.
Londm'dan
Erken seçim kokusu
YALÇ1N BAYER
LONDRA — Ingiltere'de
her yer yeşil, ama ağaçlar he-
nüz yaprak dökmeye başlama-
mış. Boz bulutlar altında üşü-
dük. Sobalar da yandı ha ya-
nacak. Burada da seçim koku-
lan aldık.
Türkiye'de meydanlarda li-
derler paça kasnak kapışırken
Londra'da da aym mesleğin in-
sanlan, yani 'erbab-ı siyaset'
tarihi belirlenmemiş bir seçim
kampanyasına girmişler.
Gazetelerde, televizyonlarda
gün geçmiyor ki bir kamuoyu
yoklamasmın sonuçları açık-
lanmasın. 'tktidarlfl muhalele-
tin' puan savaşı tartışılmasın,
liderin seçim platformlan, üç
dönemlik mubafazakârlann se-
vaplan, günahlan masaya
dökülmesin--
Evet..
Henüz tarihi açıklanmama-
sına karşın seçim hummasına
en az Türkiye kadar tutulmuş
durumda gördük lngiltere'yi.
1990'da Thatcher'dan 'kur-
tulduğunu sanarak John Ma-
jor'ın getireceğine inandıklan
taze kanla" 4. kez iktidara ha-
zırlanan muhafazakârlar, "12
yıl sonra artık sıra bizde" di-
yen İşçi Partililerle yine karşı
karşıya. Major, genç, gözlük-
lü, yenilik vaat eden ama 10 yıl-
lık geçtnişte geçmişi de inkâr et-
meyen bir lider. "Daha yapa-
cak çok işimiz var" diyor. Ke-
limesi kelimesine böyle diyor-
lar muhafazakârlar.
Birilerine, bizdeki bir parti-
nin sloagamna benzemiyor
mu?
Eee... isim isme, kisp kisbe
benzer demişler.
Major genç gözlüklü dina-
mik lider...
Partinin başından gıtmesine
rağmen aradaki çıkışlanyla
'Yahu snssa daha iyi olmaz
mı" dedirten bir eski parti li-
deri... Ve 'daha yapacak çok t$
var' afışleri.
Aym ile vaki.
Bunlar 'mavi köşe'deküer.
Kırmızı koşedekiler mi ne
yapıyor?
'Pembe de diyebiürsiniz.'
Yakalanna kırmızı güller ta-
karak seçmenin karşısına çıkı-
yorlar. Liderleri Nefl Kinnokc'-
un "Parti için avantaj degtt,
dezavantaj olduğu" güçlu bir
üderlik yapmadığı iddialannı
çürütmek için var güçleriyle uğ-
raşıyorlar. Bu lider TV'de "Be-
ni Üç denemediniz, bir de be-
ni deneyin ne olur" gibilerin-
den mi" konuşuyor.
İki parti birbirinden ünlü yö-
netmenlere hazırlattıklan birbi-
rinden şık reklam filmleriyle
TV'lerde oy çağnsı yapıyorlar.
Muhafazakârlar, İşçi Parti-
lileri alternatif politikalar üret-
memekle suçluyorlar. EUerin-
deki belediyeleri beceriksizlik-
le, kaynak israfıyla suçluyor-
lar.
Seçmen ne mi yapıyor? Ka-
muoyu yoklamalanna bakılır-
sa sürekli belirsizlik içerisinde.
Anketler çarşamba gunü duru-
mu başa baş 43-43 gösterirken
dün bu oranlar tşçi Partisi le-
hine 43-39 oldu. Işte burası tn-
giltere. SeçimJıer yerde seçim.
Yalruz bunlann 'baba'sı 'ana'-
sı, 'paşa'sı, 'Eco'su, 'tbo'su
yok. Meydanlannda kurbanlar
kesilmiyor. Sünnetler yapılmı-
yor ve de 'hanedanı' seçime ka-
nşmıyor.
Eee.. o kadar da farkımız ol-
sun değil mi?
Stockhohn'den
Seçimi kadınlar kaybetti
YAVUZ BAYDAR
STOCKHOLM — lsveç se-
çimlerinin sonuçlan şimdi da-
ha iyi anlaşılmaya başlandı.
Meğer yalnızca sağdan esmek-
le kalmamış rüzgârlar; seçim-
lerin diğer mağlubu, kadınlar.
tsveç kadın özgürlukleri ha-
reketi, yüzyılın en büyük yenil-
gisine uğramış bulunuyor.
Parlamentoda kadın millet-
vekili oranında, 1988 seçimle-
rinde kıyasla, yüzde 5 puanlık
bir gerileme soz konusu.
Peki, acaba kaçtan kaça düş-
tü dersiniz? Yuzde 38'den, yüz-
de 33'e! 1988 seçimlerinde 349
sandalyeli parlamentonun 132'
si kadınlara aittir. Yeni aritme-
tik içinde kadın payı ise 118.
Kadın hareketi, aynca mu-
hafazakârlardan sosyalistlere
kadar tüm partilerin kadın kol-
lan yas tutuyor. Tümü dedik,
fakat aslında tüm partilerin so-
nına bakışı aym değil. Parla-
mentonun iki yeni partisi, Hı-
ristiyan Demokratlar ile Yeni
Demokrasi'den kadın erkek
dağılımı ile ilgili olarak pek ses
çıkmıyor.
Bunun nedeni açık: Her iki-
• si de erkek partisi, bu partilere
oy verenler erkeklere de oy ver-
miş oldular. Gelenekçi Hıristi-
yan Demokratlann 26 milletve-
kilinden 7'si, sağ popülist Ye-
ni Demokrasi'nin 25 milletve-
kilinden ise sadece 3'ü kadın.
Kadınlara en yüksek temsil
hakkını tanıyan iki parti, Libe-
raller ile Sosyal Demokrat Par-
ti, liberallerin 33 milletvekilin-
den 15'i, Sosyal Demokratlann
ise 138 milletvekilinden 57'si
kadınlar.
Milletvekili adaylannın yüz-
de 40'tan fazlasının kadın ol-
masına özen gösteren Yeşillerin ' 11^. | » » Q
parlamentoya girememesi de XX Ll V d
olayın bir başka boyutu.
Milletvekilliği şu ya da bu şe-
kilde bosabrsa o yer için seçim
yapılmıyor. Olagan seçim tari-
hine kadar o yer aynı partiden
bir başka kişi tarafından dol-
duruluyor.
Bunun en son örneğini bir-
kaç gün önce yasadık. Eski Sa-
vunma Bakanı Roişe Carlsson,
bir bolgenin partisi tarafından
daiyi temsili için istifa etti ve
yerini genç bir sosyal demok-
Tat miUetvekiline bıraktı.
Bakanhk görevinden ayrü-
mak zonında kalınca, hemen
emeklilik maaşı da bağlanmı-
yor. Bunun için belli bir cetvel
var. Söz gelimi iki yıl süreyle
gençlik bakanı olan Margot
Wallström, seçimleri yitirince,
işsiz kaldığmı açıkladı. Eline
hiçbir para geçmeyen sempatik
sosyal demokrat eski bakan,
şimdi, bir kablolu TV progra-
mında muhabirlik yapacak.
1 • • • *
duşu
AHMET ARPAD
bîl-merkT.C.
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI
ÖZEL
BİL-MERK BİLGİSAYAR EĞİTİM MERKEZİ
İSTANBUL
-MBdm1991\arihi ayacak olan 1991-1992 oğretim yrtmda Bitgtsayar p olarak ye«işürtf-
mek uzerc en az Itae veya dengl c*uA mezunlan He unnersHe oğrendsi ya da meamlanndan snriı sayıda
bğrend almacaklır.
Kursa katılanlar 8 ayMt bir eğıtıme tabı tututacah ve mezun olanlar M E B 'dan tasdıklı serlıfıka alacaklardır
• BM ve BM uyumlu
• tetanbul'un en seçkm semtmde 1000 m* kapalı eğıtım alanı
* 26 yıllık bılgtsavar tecrubesı.
• 6 sınıf, 5 laboratuar ve dığer sosyal tesslen
* Yurt ıçı ve yur! <*şı blgısayar eğılımlı guçlu kadrosu
* Her oğrencpye tur bılgısayar başında yoğun uygulama ortanra.
* Guçlu Soltware (yazılım) kadro ve kutJDha"esı.
• Mezunları pıyasaba kap>şılan kalıtelı eğıtmı ıle çağımızın
TOrklya'nin «n büyük v* gü«Hi bügiaayar egitim kurukifti oian
bil-merk
BİLGİSAYAR EĞİTİM MERKEZİ
Rumelı Cadden. Vılla Han 4-6 A Blok Kat 2 Nışanlası İSTANBUL
Tcl 141 03 37-141 13 17-146 SS 17 |Niş«n(a%ıMcDonaU skarşoı)
TUBINGEN — Tübingen,
Neckar nehri kıyısmda ortaçağ-
dan kalma evleri, yüksek kalesi
ve dar sokaklanyla ünlü. Stutt-
gart'ın güneyindeki bu şirin
kentin üniversitesi de oldukça
tamnmış. Tübingen Arkeoloji
Fakültesi öğTetim üyeleri ve öğ-
rencileri, profesörleri Korf-
mann'ın yönetiminde birkaç yü-
dır Türkiye'de çalışmakta.
Amaçlan Truva kentini daha
çok ortaya çıkarmak.
Truva deyince kişinin aklına
Homer, tlyada, Agamemnon,
Odie ve 1873'te yurtdışına ka-
çınlan bü>Tik hazine geliyor. Al-
man Schliemann, 8800 parça al-
tın eşyadan oluşan bu hazineyi
yülar süren çalışmalar sonucu
kentin güneydoğu kapısmda or-
taya çıkarır. Osmanlı tmpara-
torluğır ile yaptığı anlaşmayı hi-
çe sayarak Kral Priamos döne-
minden kaldığuıa inandığı altın-
lan önce Atina'ya, oradan da
Berlin'e kaçnrır.
Schliemann bir tüccardı. 15
yabancı dili kolaylıkla konuşan,
sayısız ülke ile ticaret yaparak
zengin olmuş tilki kurnazlığın-
da bir tüccar. Bu kişiyi arkeo-
log olarak Truva'ya sürükleyen
macerayı sevmesi idi.
1880'de "Alman balkına ba-
ğışlıyorum" dediği hazine, Ber-
lin'de müzeye konur. Ve bura-
da kalır. 1945 yüma, II. Dünya
Savaşı'nm son günlerine kadar.
Hitler'in yenilgisi belli olduğun-
da Berlin müzelerinde değerli ne
varsa Uerleyen Rus ve Amerikan
ordulanndan gizlenmek üzere
kaçınhr. Grasleben maden
ocaklannın derinüklerine gizle-
nen yüzlerce sandıktan ellisi sa-
vaş sonrası ortaya çıkmaz. Ay-
nca Truva hazinesinin sergilen-
diği müzeden 20 sandık da
Grasleben'e gönderilmemiştir.
Truva hazinesini iceren 3 san-
dık Amerikan ordusunun mu
yoksa Rus ordusunun mu eline
geçmişti? Ya da son aylarda id-
dia edildiği üzere 3000 yıllık al-
tınlar şu anda Moskova'da Pus-
kin Müzesi'nin deposunda mı
gizlenmekte?
Bir yerlerde gizlenen hazine-
nin Almanya'ya değil, Türkiye»-
ye dönmesini gerçekleştirmek
zor olmasa gerek.