Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 16 EYLÜL 1991
Rant Ekonomisi
Istanbul Borsası'nı yönlendiren piyasa mekanizmasının sihirli güçleri
değil, devletin görünmeyen elleridir. Ülkemizde devlet borsaya bir
kuruluş aracılığı ile müdahale etmekte, örneğin batmakta olan bir
firmanın çok düşük değerli hisse senetlerini büyük miktarlarda satın
alarak fiyatlarının hızla yükselmesine neden olmaktadır.
Prof. Dr. ERDOĞAN SORAL
Bir ülkede 1970'li yılların sonunda ulusal
gclir içinde çiftçilerin aldıklan pay fo 24.3,
maaş ve ücretlilerin % 32.7, sermaye gelirle-
rinin %42.8 iken bu paylar ayıu ülkede on yıl
içinde, 1980'lerin sonunda, tarımda 15.8, üc-
ret ve maaşlarda °/o 14.0'a düşerken sermaye
gelirlerinde (faiz + kâr) % 70.2'ye yükselmiş-
se böyle bir gelişmeyi serbest piyasa ekono-
misinin dilz mantığı ile açıklamak olanaksız-
dır. Bu durumda serbest piyasa ekonomisinin
dengeleyici olduğu söylenen dü2 mantığı,
mantıksızlığa dönüşmüş, ekonomi kuramının
sınır taşlannın çok ötesine geçilmiştir. Gelir
bölUşümündeki bu bozulma, serbest piyasa
ekonomisinin işleyişiyle değil, rant ekonomi-
si ne geçişle açıklanabilir. Rant ekonomisi en
açık anlatımıyla ayncahkh biı aanlvğın top-
lumun yarattığı değerleri mafya yöntemleriy-
le kendi hesabına geçirebildiği bir avanta eko-
nomisidir. Sözlükte irat ya da gelir diye tarum-
lanan rant sözcüğü günümüzde özellikle az ge-
lişmiş ülkelerde bu anlamını yitirmekte, top-
lumun küçük bir kesitinin üretime dönük hiç-
bir faaliyette bulunmadan ulusal gelir den cep-
lerine indirdikleri haram para anlamına gel-
mektedir. Oysa iktisat kuramında gelir, kişi-
nin üretken faaliyeti sonucunda kendisine akıp
gelen satın alma gücünün (değerlerin) para-
sal toplamı olarak tanımlanır.
Rant Ekonomisinin Araçlan: Az gelişmiş
kapitalist toplumlarda ülkenin yönetimine ge-
lenler ya da getirilenler, iktidarda kalmak, ik-
tidar ortağı olmak için rant ekonomisine geç-
mek eğilimini taşırlar. Çünkü para, bozuk dü-
zen demokrasilerde iktidar olmanın bir öğe-
sidir. Parayı üretken bir faaliyetin sonucunda
kazanmak bir yol ise mafya yöntemlerini uy-
gulayarak yoksul toplumun ürettiğine el koy-
mak bir başka yoldur. Bu yoldan amaca ulaş-
mak için iktidar sahiplerinin ellerindeki en et-
kili araç devlettir. Devlet gücünü kullanarak
kapitalist ekonominin iki atardamannı ellerin-
de tutmalan olanaklıdır. Bunlardan birincisi
bankalar (para piyasası) öbürü Menkul Kıy-
metler Borsası'dır (sermaye piyasası).
İktidar sahipleri bankalan, devletleştirilmiş
Merkez Bankası aracılığı ile avuçlarırun için-
de tutarken Menkul Kıymetler Borsası'nı bir
başka devlet kurumu eliyle istedikleri gibi yön-
lendirirler. Serbest piyasa ekonomisinin düz
mantığı içinde ne devletleştirilmiş Merkez
Bankası ne de borsayı vesayeti altında tutan
bir devlet kurumu vardır. Merkez Bankası'nı
devletleştirerek banka sistemini avucunun içi-
ne almak, borsayı devlet eliyle denetleyerek şu-
na buna rant sağlamak serbest piyasa ekono-
misinin düz mantığında yer almayan bir dö-
nüşüm transformasyondur.
Rantlann kaynağı bankalar ve
borsa
Bankalar, halkın tasamıflannı ekonominin
Üretken alanlanna aktarmak için kurulmuş fi-
nans kurumJarıdır. Halktan topladıkları kay-
nakları üretken alanlara aktarmak ve parayı
akılcı bir biçimde işletmek bankamn hem ka-
zanç kaynağı hem de var oluş güvencesidir.
Hiçbir banka plasmanmı geri dönmeyeceğini
bildiği alanlarda kullanmaz. Daha doğrusu
kullanmak istemez. Bir ülkenin basınında he-
men.her gün aranan bir banka dolandıncısı-
nın adına ve cepheden alınmış vesikalık fotoğ-
rafına rastlanıyorsa, geri dönmeyen milyarlar-
ca TL. tutarındaki krediden söz ediliyorsa ve
daha da önemlisi bankaların yıllık bilançola-
rında yer alan 'öbür aktifler" hesabı bu yüz-
den şiştikçe şişiyorsa, bankalar iskambil kâ-
ğıdmdan yapilmış şatolar gibi ayakta duruyor-
lar demektir. Nasıl ki yargıç sadece suçu de-
ğil, kişiyi bu suçu işlemeye azmettiren sosyal
ve ekonomik etmenleri de değerlendirerek tak-
dir hakkıru kullanmak durumundaysa, ban-
kaları da bu çıkmaz yollara yönlendiren et-
menleri dikkate almadan suçlamak haksızlık
olur. Akılcı olmayan davraruş biçirrüerinin ar-
kasında mutlaka rant arayışları vardır. Rant
ekonomisinde toplumu soymak gibi bir ada-
letsizliğin yanında soygunun getirisini ranti-
yeler arasında adil bölüşmek gibi çok önemli
bir temel kural vardır. Dün yanında çahştır-
dığı ve hizmetlerini beğenmediği için işlerin-
den attığı bugünün iktidar sahipleri önünde
bir işveren el pençe duruyorsa bu davranış,
oyunu kurallanna göre oynamak koşulunun
bir sonucu olarak yonımlanmahdır. Bankalar
açısından risklerin kefaletini elindeki banknot
matbaası ile devlet üstlenmiştir.
Ülkemizde "devlet" sözcüğünün büyttk say-
gınlığı vardır. Devlet denilince gücünü tann-
lardan alan âdeta bir metafizik varlık silueti
çizilmeye çalışılır. Oysa devlet ulusa hizmet
sunmak için yonelimle toplum arasında var-
uğı kabul edilen 'toplumsal andlaşmanın" ürii-
nü olan bir kurumdur ve demokrasilerde gücü-
nü sadece halktan alır. Ulusla devlet ara-
sındaki ilişkileri halk adına seçimle yönetime
getirilen iktidar düzenler. tktidara geldikten
sonra ulusa verdiği sözleri unutup balkı kar-
şılanna alan yönetimler rant ekonomisini seç-
mişlerse, o ulus kendi eliyle yarattığı canava-
nn sultasına girmiş demektir. Devlet böyle bir
iktidann elinde halktan topladığı yasal vergi-
leri ve yasadışı gayn meşnı vergileri (enflas-
yon) rantiyelere dagıtan basit bir araç haline
gelmiş demektir.
Borsa, bankalar gibi toplumun kaynakla-
rını üretken alanlara aktarmakta aracılık ya-
pan bir kurumdur. Daha karmaşık, daha fazla
riski içeren bir yapıya sahiptir. Borsadan de-
ğerli senet almak at yarışları için bilet almak
gibi basit bir işlem değildir. Her ikisinin ben-
zeyen ve ayrüan yanlan vardır. At yanşlanna
merakh bir kişi nasıl atlann performansım iz-
lemek ve ölçmek gibi bir arayışı sürdürüyor-
sa, yağmur, çamur demeden her gün ahırları
ve antrenman alanlarıru arşınhyorsa, serbest
piyasa ekonomisinin düz mantığında çahşan
bir borsada hangi şirketin hisse senedine ya-
tınm yapılmasının akılcı olacağını seçmek, fir-
malan atlar gibi tanımayı gerektirir. Ne var
ki firmalan tarumak atlan tarumak kadar ko-
lay değildir. Firmaların ekonomik perfor-
mansları hakkında sağlıklı verilere sahip ol-
mak, ülke ekonomisindeki konjonktürel ge-
lişmeleri değerlendirip ekonominin geleceği
hakkında gerçekçi kestirimlerde (tahmin) bu-
lunmak bir uzmanlık işidir. Bu kestirimlerin
ışığında mikro düzeyde firmalann mali ve eko-
nomik durumlanndaki gelişmeleri izlemek ge-
rekir. Hisse senetlerine yatınm yapan kişi bu-
nu yüksek kâr payı (temettü) elde etmek ve da-
ha da önemlisi sermaye kazancı sağlamak gi-
bi iki amaçla yapar. Yüksek kâr payını, bü-
yük kârlan gerçekleştiren firmalar verir. Bu
firmaların hisse senetlerine yönelik talep yük-
sek olacağından hisse senetlerinin değeri de
yüksek olur. Hangi firmaların hisse senetle-
rinin değeri yükselecek, hangilerininki düşme
eğilimi gösterecektir? Borsada yanıt aranan
sonı budur. Bazılanna göre bir firmanın ge-
leceği ile ilgili kestirimler olumlu yönde geli-
şirken (hausier) bazılan için olumsuzdur (ba-
issier). Olumsuzların ellerindeki senetleri pi-
yasaya sürmeleri ve bunun giderek artması fir-
manın hisse senetlerinin borsada değer yitir-
mesi demektir. Firmanın geleceğini olumlu gö-
renler için gün doğmuş ve değeri düşen senet-
ler kapışılmaya başlanmıştır. Bunun
sonucunda anılan senetlerin ederleri (fiyatla-
n) artmaya başlayacak ve bunlanfcllerindebu-
lunduranlar yüksek sermaye kazançlan sağla-
yacaklardır.
Bizde borsa...
Çağımızın Unlü iktisatçısı Lord Keynes'in
Londra Borsası'nda oynayarak büyük kazanç-
lar elde ettiği söylenir. Herkes Keynes olama-
yacağına göre tasarruf sahipleri "Broker" de-
nilen borsa simsarlarımn uzmanlıklanndan
bir komisyon karşılıgında yararlanırlar. Lond-
ra Borsası'nda broker'ların danışmanlığımn
bir değeri olabilir. Ama bunun İstanbul Bor-
sası için geçerli olacağı söylenemez. Ünlü ik-
tisatçı J. M. Keynes Londra Borsası'nda de-
ğil de İstanbul Borası'nda oynasaydı, değil
önemli kazançlar sağlamak büyük olasılıkla
cepleri boşalmış olarak ülkesine dönerdi, çün-
kü İstanbul Borsası'nı yönlendiren piyasa me-
kanizmasının sihirli güçleri değil, devletin gö-
rünmeyen elleridir. Ülkemizde devlet borsaya
bir kuruluş aracılığı ile müdahale etmekte, ör-
neğin batmakta olan bir firmanın çok düşük
değerli hisse senetlerini büyük miktarlarda sa-
tın alarak fiyatlarının hızla yükselmesine ne-
den olmaktadır. Bunun sonucunda anılan fır-
manın hisse senetlerini ellerinde tutanlar bir
günde milyarlarla ifade edilen rantlar sağla-
yabilmekte ve günümüzün yaygın deyişiyle kö-
şeyi dönmektedirler. Bu durumda.önernli olan
ekonomiyi izlemek değil, kamu kuruluşunun
ne yapacağım sağlıklı bir biçimde kestirmek-
tir. Böyle olunca, ülkemizdeki borsa yatırım-
cılan için yapılacak iş olur olmaz brokerdan
akıl almak değil, devletin yönlendirici elinin
nabzını tutan ve iktisatçı olmayan küçük Key-
neslerle birlikte borsada oynamaktır.
Rant ekonomisi ülkemize 12 Eylül 1980 as-
keri darbesiyle gelmiş ve on yıl içinde kanser
gibi toplumun tekelci katmanlarına hızla ya-
yılmıştır. Hastalığm devletten sonra yerel yö-
netimlere geçtiğini ve bazı belediyelerimizin de
rant ekonomisinin sarmalına girdiğini üzüle-
rek izlemekteyiz.
JTTEN
EVET/HAYIR
OKTSYAKBAL
Seçim Anılarında I
Davul zurna sesleri kapalı pencereden tçeri doluyordu. Bi-
zim mahallede Demokrat Parti kazanmış. Zülfü hanımın kah-
vesinde bayram var. Şair dostum Faık Baysal gelmiş, bir soy-
lev çekiyordur. Her zaman ütülü, lacivert giysisi, uzun kra-
vatıyla, "Demokrat Parti demokrasisinın öncüsudür, halk ege-
menliğinin savunucusudur. İktıdara bir gelse her şey çözüm-
tenecektir."
Hasta yatağımdan sokakta kopan coşkuyu dinliyordum. An-
nem "Demokratlar bizim sandıkta üslün çıkmış" demişti. Ate-
şim yüksekti, ama bilincim yerindeydi. Annern, İskenderpa-
şa Camisi'nin avlusundaki sandıkta oy kullanmıştı. Doğal-
lıkla ismet Paşa'ya vermişti. Ama İsmet Paşa azınlıkta kal-
mıştı. Fatih'in birçok sandığında olduğu gibi bizim mahalle
de de...
Sağlıklı olsam ilk kez oy kullanacaktım. Ama iki aydır tifo-
dan yatıyordum. Cibinlikli yatakta kendimi dinliyor, seçimle
ilgili hesaplar yapıyordum. Esat Adil'in Türkiye Sosyalist Par-
tisi'nden yanaydım. Fatıh ilçesi müteşebbis heyetini kuracak-
tım az kalsın. Hastalık bunu engellemişti. Hastalığm bana
ne kadar yararlı olduğunu bir süre sonra anladım! Çünkü
Türkiye Sosyalist Partisı de, Türkiye Emekçı Sosyalist Parti-
si de kapatılmış, bütün yöneticileri tutuklanmıştı. Bir rastlan-
tıydı beni kurtaran...
1946seçimini İstanbul'da DP kazandı. Heryerde üstün çık-
tı. Ama DP bütün seçim bölgelerine yetişecek aday bulama-
mıştı. Bu yüzden sayısal açıdan iktidar olamayacakları ön-
ceden belliydi. Zaten Bayar bile bu denli bir başarı beklemi-
yordu. Ne var ki halkoyunda DP'nin ve liderlerinm demokra-
si konusunda verdikleri sözler etkili olmuştu. "Üstelik yirmi
iki yıllık CHP egemenliğinin yarattığı bir bıkkınlığın da etkisi
vardı. Özellikle Ikinci Dünya Savaşı'nın kaçınılmaz zoriukla-
rı, yoksunlukları...
Dört yıl geçti türlü çekışmelerle suçlamalarla. Açık oyla-
ma gizli sayım yontemı değıştırildi. Gızii oy verme, açık say-
(Arkası 19. Sayfada)
VEFAT
Merhum Mustafa OĞUZATAY ve Merhume Saadet
OĞUZATAY'ın kızları; Merhum îbrahim Remzi ÇAĞlL'ın
eşi; Merhume Melahat ÖZBEK, merhume Vuslat
ŞENOL'un kardeşleri; Müzeyyen OĞUZATAY ve Halise
GRANABE'nin ablaları; Nezahat POZAN, Melih
GÜRELLt, Hüsrev-Zafer İSFENDİYAROĞLU ve Dr.
tlker POZAN, Dr. Tamer POZAN'nın teyzesi; Müzeyyen-
Sıtkı ÇAĞlL'ın yengesi; TARAKÇ1OĞLU-KUDAY-ÖZÖN-
EKIN-ŞENOL-ÇAĞIL-ÇELİKEL, ailelerinin büyüğü;
Sema Remziye GÜZEL'in anneannesi; Ayşe ÇELİKEL,
Mehmet ÇELİKEL, Güven ÇAĞIL, Alper ÇAĞlL'ın
büyükanneleri; Neşen ÇAĞIL ve Murtaza ÇELlKEL'in
kayınvalideleri; Dr. Necdet ÇAĞIL ve Prof. Dr. Aysel
ÇELlKEL'in sevgili anneleri
AYŞE ŞADtYE ÇAĞIL
15/9/1991 günü vefat etmiştir. Cenazesi 17/9/1991 Salı
günu Bebek Camıi'nde kılınacak öğle namazından sonra
Emirgân Aile Mezarhğı'nda toprağa verilecektir.
Allah rahmet eylesin.
AİLESİ
Not: Çelenk gönderilmen.esi, arzu edenlerin Türk Eğitim
Vakfı'na bağışta bulunmalan rica olunur.
ÖLÜM
Girit Kandiya'dan Merhum öğretmen Nuri Odabaşı ve
merhume Zehra Odabaşı'nın kızları; Mahbube ve
Muhibbe Sağman, Inci ve Hamit Şerbetçioğlu'nun
teyzeleri; Ülker Ankan, Ayşe ve Yıldıran Altan'm
sevgili anneleri; Sevda Altan'ın çok değerli
anneannesi; merhum öğreunen Ziya Ankan'ın eşi;
Mersin Lisesi ve Kadıköy Kız Lisesi Ataturkçü
öğretmenlerinden
ZEYNEPARIKAN
ulusuna birlik ve düzen, dostlaıma esenlik dilegi ile
aramızdan aynldı. Cenazesi 16.9.1991 günü öğle
namazından sonra Kızıltoprak Zühtupaşa Camü'nden
kaldınlacaktır.
AÎLESİ
ALOAVUKAT
Telefonda yepyeni servisler artık Törkiye'de
istanbul Baroiu avvıkaHanndan Ay)o Bermek, hukuk sorunlonnızın
çözümünde yordımanız..ArayınJ 24 soat, gündüz ya da gece !
İSTANBUL BtRİNCt İFLAS DAİRESİ
MÜDÜRLÜCÜ'NDEN tFLASIN
KALDIRILDIĞINI BtLDİREN İLAN
Dosyano: 1984/37
tstanbul Asliye 4. Ticaret Mahkemesi'nin 8.6.1984 gün ve 1980/106
E. sayısı ile iflasına karar verilen Abdurrahman Münif Mısırlı Ço-
rap Fabrikaları Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin iflası yine aynı mahke-
menin 13.5.1991 gün ve 1991/481 E, 1991/427 K. sayısı Ue
kaldırümıştır.
ttK.'nın 182. mad. gereğince ilan olunur. 16.7.1991
Dovo oçmak istiyorum
Temyize nosıl gidilir
Şohit göstenldim,ne yapoyım?
Nafeka ve veroset
Kirocmın sorunları
Ev sahibini sorunlan
1$ kazasma uğradırn,hakbrım..
Isten çıkonldım.haklanm...
kra sorunları
Hociz sorunlon
Kimler ttıirasçı olabilir?
Miras konusu dovalor
Boşonmok istiyorum
900 900 601
900 900 602
900 900 603
900 900 604
900 900 605
900 900 606
900 900 607
900 900 60»
900 900 609
900 900 610
900 900 611
900 900 612
900 900 617
Türkiye'nin her yerinden,24 saat arayabilirsiniz !
OKURLARA.
OKAYGÖNENSİN
Hoşgeldin Politizasyon
Eylül 1980 öncesinin aşırı gerilimi, askeri
yönetimin poliükayı ve politikacıları bilinçli ve
sürekli karalaması, baskılar, yasaklamalar da eklenince
ülkemiz uzunca sayılabilecek bir depolitizasyon dönemi
yaşadı. 1983 sonrasındaki 'askeri yönetime karşı
alternatifsiz Özal yönetimi' formülü de toplumdaki
politikaya ilgisizliği besledi. Şu anda ise 20 Ekim
seçimlerine doğru ilerlerken toplumun çok değişik
kesimlerinde yeniden politikaya dönüş, değişik
biçimlerde kendini hissettiriyor.
Bir değişimi yaşama isteği, 8 yıllık bir iktidann aşın
yıpranmasına uğramış ANAFı bile kendi içinde
'değişim rüzgârı' arayışına, çabasına soktu. Yeni
iktidar... Yeni program... Yeni vitrin... Yeni lider... Yeni
kadro... Yeni soluk... Yeni amblem... Siyasetin coşkulu
rüzgârian her kesimde güçlü biçimde eserken her
kavramın başına bir de 'yeni' sıfatı eklenmeye başladı.
'Anti' duyguları ağır basan geniş kitleye bir şeyler
söylemek isteyenler söze bir yeni' sıfatı ile girişiyorlar.
Kamuoyu yoklamaJarında şimdiye dek görûlmemiş
oranda yüksek çıkan kararsız kitleye 'yeni mesaj'
verilmeye çalışılıyor. Türkiye'de seçmen 1989 yerel
seçimlerinde tepki oyu kullandı ve siyasal iktidarı
cezalandırdı. Şu anda da "Kesinlikle filancaya oy
vermeyeceğim" diyen tepkici-kararsız kitlenin
büyüklüğü 21 ekimde ne olacağı sorusunun yanıtını
çok olasılıklı kılıyor. Tepkjlerin genişliği, seçim
kampanyalarında 'parti'nin geriye çekilmesi, 'lider-
vitrin'in öne çıkmasını ister istemez gündeme getirirken
"Farkın ne" sorusu da yoğunluk kazanıyor. "Farkın
ne?" ile birlikte yine önemli bir gelişme olarak da genet
siyasal temalar geriye gidiyor, somut programlar öne
çıkıyor.
Siyaset hızlanınca doğal olan, mesajların iletilmesi ve
medyanın önemi. Bugün her yerde olduğu gibi iki
temel medya, televizyon ve basın.
Basın, televizynna göre çok daha küçük bir kitleye
ulaşıyor. Ama bu kitle siyaset biliminde 'kamuoyu
oluşturanlaf (opinion makers) diye adlandırılan kilit
topluluk. Toplumsal etkinlikleri, saygın ve güvenilir olma
özellikleriyle kamuoyuna yön verebilecek durumdaki
kişiler diye tanımlanan bu 'kamuoyu oluşturuculan'
televizyon ekranlanndaki kısa, hızh ve çarpıcı
mesajlarla yetinmeyen, bu mesajların derinliğini,
inanılırlığını, programlann tutarltlığını, ancak basındaki
aynntılı haber ve yorumlarla izleyen bir kitle oluşturuyor.
Televizyon da en yaygın medya olarak büyük önemini
koruyor. Batı'da televizyonun etkisi, (ülkemizde de daha
önce bazı ömekleri görüldüğü gibi) adayları doğrudan
karşı karşıya getirmesiyle doruğa ulaşıyor. Büyük
kararsız kitlesini de göz önüne alırsak partilerin,
liderlerin TYde düzenlenecek açıkoturumlarda karşı
karşıya gelmeleri siyasal sürece çok olumlu katkıda
bulunacaktır. Örneğin TRT şöyle bir düzenleme
yapabilir: Seçime 5 parti katılacaktır. Bunlann liderleri
2'şerli olarak TV ekranında tartışabiHrler. Futbolsever bir
ulus olduğumuza göre bunu bir lig diye düşünürsek 10
karşılaşma eder; ikili açıkoturumlar bittikten sonra 1t,^'
gün 5 lider bir arada açıkoturuma çıkar ve bütün
mesajlannı vermiş, karşılıklı konumlannı ve farklannı
tüm topluma iietmiş olurlar. TRT, örneğin 2. kanalda 10
gün boyunca her gece aynı saatte, bir ikili tartışma
yayımlayabilir. 11. gece ise 5 lider çok daha uzun
tutulabilecek bir sürede sepetlerinde ne varsa ortaya
dökerler. TRTnin böyle bir programı gerçekleştirmesi
demokrasiye çok büyük hizmet olacaktır.
Bu dönemde siyasal yaşamımızda kamuoyu
yoklamaları da önemli bir unsur oidu. Seçimler
öncesinde kamuoyunun eğilimlerini saptamayı
amaçlayan bu araştırmalar yalnız bizde değil, dünyanın
her yanında bir propaganda aracı olarak kullanılmıştır.
Özellikle kararsız kitlenin daha güçlü görünen tarafa
yönelmesini sağladıklan için de sık sık eleştirilir. Bir
Fransız iletişimbilimcisi de bu eleştirilere şu sade yanıtı
vermektedir: "Bazılannın moralini bozuyor, bazılanna
moral veriyor diye termometreyi kırmak mı gerekir?"
Kamuoyu yokiamalannın sağlığını ölçmenin yolu;
yöntemin, denek kitlenin yaptsının, yapıldığı gün ve
hatta saatin ve sorulan sorulann aynntılı olarak
açıklanmasıdır. Bunlar geçiştirildiği sürece kamuoyu
yoklamaları bir kuşku payı taşıyacaktır. Bu konuda da
daha iyiye doğru gittikçe kuşkular ve eleştiriler
azalacak, siyaset ve demokrasi kazanacaktır.
Hoşgeldin politizasyon.
Gece Mavisi
PARLIAMENT
•*-• - ^
i /W y>
I PARLIAMENT
^ ^ ^
Filtresi 02Ü
m nn \ r • ı ı
1986 YIU VE 86/10911 SAYILI BAKANLAR KURULU KARARINA GÖRE SIGARA SAĞLIĞA ZARARUDIR.