19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/16 SPOR 11 EYLÜL 199} Avrupa canlı yayını unuttu Futbolda ileri gitmiş ülkelerde maçlar, kulüplere zarar verirgerekçesiyle naklen yayımlanmıyor CUMHUR CANBAZOĞLU ^ Sezon başı olmasına karşın stad- yumlar neden boş? Maçlann TV'den f canlı yayıtnlanmasının tribunlerin boşalmasına etkisi ne oranda? Her ğğ sezon başında olduğu gibi bu yıl da m aynı sorun gazetelerin spor sayfala- m O r ı nı >5gal etmeye devam ediyor. TV • üe sezon başında anlaşıp belü bir ha- sılatı garanti eden ve bilet fiyatlannı bir işçinin günlük yevmiyesine çıkartarak tribunlerin bosal- masını kolaylaştıran kulüpler herhalde bu konu- da en son söz hakkı düşecek taraf. öncelikle futbolda ılerı gitmiş tum ülkelerde lig maçlarının canlı yayımının yasak olduğunu belirtmekte yarar var. Ayrıca stadyumları fana- tiklere bırakan, futbolu açık havadan kapalı me- kânlara sokan canlı yayımlara UEFA'nın da sı- cak bakmadığı ortada. UEFA Başkanı Lennard Johannson'ın "Televizyon fazla futbol canlı ya- yımı yapıyor, yakında statlara kimse gelmeyecek" sözleri, konunun futbol çevrelerini önemli olçü- de rahatSLZ ettiğıni belgeliyor. Canlı yayımlar için cumartesi gunüne alınan maçlann lig maratonun- da haksız rekabet doğurduğu ve takımların psi- kolojik hazırlıklannı doğrudan etkilediği de bir gerçek. Futbol maçlannın TV'den canlı yayımına ta- raftar kitie, maçın, tribundeki kırk bin kişinin tekeline bırakılmasına karşı çıkan, diğer şehirdeki taraftarlarm da düşünülmesi gerektiğini vurgu- layan futbolseverler. Televizyonun yarattığı, ha- yatında hiç maça gitmemesine karşın televizyo- nun yardımıyla tüm kuralları bilen, rahat koltu- ğunda birçok kamerarun yardımıyla pozisyonlan tum aynntılarıyla arka arkaya izleyen, futbolcu- ların hepsini tanıyan futbolseverler tabii ki rek- lamcılann da gözdeleri. Türkiye'de özel ve resmi kanallar haftada yak- laşık 11 saat futbol yayını yapıyorlar. Bu sure içinde canlı yayımın payı ortalama üç saati bu- luyor. Ama Avrupa'da canlı futbol yayımları ne durumda? tspanva'da milli maçlar ve Avrupa kupalan TV'den canlı yayımlanırken, bölgesel özel istas- yonlar cumartesi günleri bazı maçları canlı ek- rana getirebiliyorlar. Yugoslavya'da TV yine milli maçları ve Avru- pa kupalannı canü yayımlıyor. Yunanistan'da milli maçlar, Avrupa kupalan ya da Yunanistan kupa finali gibi önemli maç- lar canlı yayımlanıyor. Almanya'da milli ve Avrupa kupa maçlan canlı yayımlanırken Fransa'da bir maç cumartesi alı- nıp canlı olarak ekrana etiriliyor. Portekiz, tsviç- re, Hollanda, ttalya, Belçika'da da yalnız milli ve Avrupa kupa maçları, bazen özel karşılaşma- lar canlı ekrana getiriliyor. tngiltere'de ise bu maçlann dışında özel kanal, bir maçı pazar öğ- leden sonrassı canlı yayımlayabiliyor. Bu ülkelerde lig maçlan yerine bu tür karşı- laşmalann canlı yaymına izin verilmesinin nedeni ticari açıdan kulüpleri zedelemeden bıiyük şa- mpiyonalarla futbolun popülaritesini yaşatabil- mek. Bu sistem oturduktan sonra futbolseverle- rin radyodan naklen maçı izleyip 90 dakika so- nunda televizyonda banttan seyretmeye alışacak- lannı söylemek kehanet olmasa gerek. CENGİZVESERHAT "AN-1" ALMIŞ A.GÜCÜ- GJSaraymaçında doping yapmış Spor Servisi — Atina'da ya- püan Akdeniz Oyunlan'nda fi- nal oynayan Olimpik Milli Futbol Takımı'nın iki oyuncu- sunun Federasyon Kupası ma- çında doping yaptığı ortaya çıktı. Yayın hayatma bugün başlayan haftalık spor dergisi 'Dünvada ve Türkiye'de Spor'- da yer alan haberde Olimpik Milli Takımı'nın iki as oyuncu- su Ankaragücülü Cengiz ve Serfcat'm 8 Mayıs 1991'de Ga- latasaray ile oynadıklan kupa finali öncesi 'AN-1' adlı do- ping nitelikli ilaç aldıklan tes- pit edildi. Dergideki haberde bu iki oyuncunun doping kul- landıktan sonra Akdeniz Oyunlan Milli Takımı'nda gö- rev yaptığı ve olayın Yunanis- tan'la oynanan final maçı ön- cesi ortaya çıktıgı belirtildi. Olimpik Milli Takım Teknik Direktöru Fatih Terim'in fınal öncesi futbolculara hıtaben yaptığı konuşmada "Bakm ar- kadaşlar şampiyonluk falan önemli degil. Eger doping ya- pan varsa sovlesin dünyaya re- zil otmayaiun. tşte halterdlerin dunımu ortada" demesi üzeri- ne Ankaragücülü Serhat ve Cengiz, "Hocam bize vitamin diye AN-1 îlacı verdiler" dedi- ler. Bunun üzerine olay doping uzmanı Atilla Fiıncal'a iletildi. Sonuçta ilacın etkisinin 24 sa- at olduğu ve vıicuttan 40 gun- de atıldığı ortaya çıktı ve süre dolduğu için bu iki oyuncu fi- nalde görev yaptı. Beşiktaş İş Merkezi'ne Sözen'denizin Spor Servisi — Beşiktaş'ın başansı... Beşiktaşlı yöneticiler sonunda Akaretler'deki kulup binasının arkasında yapımı planlanan iş merkezinin onayı- nı Istanbul Belediyesi'nden aldılar. Dün tstanbul Büyukşehir Belediye Başkanı Nurettin So- zen'i makamında zıyaret eden Beşiktaş Kulubü Başkanı Süley- man Seba, 2. Başkan Şevket Belgin, basın sozcusu Arif Er- tunga ve yönetici Metin Keçeli Beşiktas'ın geleceği ile ilgili önemli inşaatın iznini Prof. Dr Nurettin Sözen'den alırlarken "En kısa zamanda temeli atacağız" sözunü verdiler. Sö- zen ise yaptığı konuşmada, "Kulüpler artık kendi gelirieri ile ayakta durmak zonındalar. Aksi halde kulüpler paralı baş- kanlann eline bakacak. Beşik- taş kulübu bu bakımdan diğer kulüplere ornek bir takımdır. Bunun için de Beşiktaş'a destek veriyoruz. Butun kulüplerin a>- ru noktaya gelmesini diliyoruz" dedi. ELTOPU Gençler, harika ATİNA (AA) — Dünya Gençler Eltopu Şampiyona- sı'nda basanlı maçlar çıkaran Türkiye, dün de Fransa'yı 25-22 yendi. Baştan aşağı buyük çekişme içinde geçen müsabakamn ilk yansını da Türkiye 11-10 önde kapadı. özellikle son dakika- ları oldukça heyecanlı geçen maçta daha kontrollü oynayan Türkiye, güçlü rakibini 3 fark- la yenmeyı başardı. Otomobil Federasyonu görev başında Spor Servisi — Otomobil Sporlan Federasyonu'nun ku- rulları dun Ankara'da başkan Oyman Atabay tarafından açıklandı. Bunagöre federas- yonun asbaşkanlığına T.T.O.K Spor Komitesi Baş- kanı Satvet Çiftçi, üyeliklere ise Bülent Süalp, Hilmi Or- bay, Berkan Kılıç, Yüksel Ka- dıoğlu, Vahit Erdem, Rıfat Diker, Engin Karabağ, Selçuk Baştürkmen ve Yener Ergüven getirildi. 3 KÜÇÜK DEV ADAM — Şeref kürsüsü yanşmasında dereceve giren halterci Halil Mutlu. futbolcu Mehmet ve cimnastikçi Suat Çelen bir araya geldiler. Törende bu üçlüyü bir arada görenler 'Üçü de boyundan büyuk iş beceriyor' yorumunu yaptı. 11. Akdeniz Oyunlan şampiyonu haltervi Halil Mutlu üzgün: Ev ıımudum Barcelona A [ \ Akdeniz Oyunları'nda kırdığı rekorlar ve kazandığı altın madalyalar sonrası kendisine verilen 'ev' sözünün yerine getirilmediğini söyleyen 52 kilo halterci Halil Mutlu, 'Olimpiyat şampiyonu olup göçebe hayatından kurtulacağım' dedi. ARİF KIZELYALIN 1!. Akdeniz Oyunlan'nda 52 kiloda 6 re- kor kınp Türkiye'ye 3 altın madalya kazan- dıran halterci Halil Muthı, yaşadığı göçe- be hayatından kurtulmak için Barcelona Olimpiyatlan'm beklediğini söyledi. Bulgaristan'dan göç ettikten sonra Sa- karya Demirspor Kulübu'nde spor hayatı- nı sürduren Halil Mutlu kulübünün kendi- sine 'lojman' sözu verdiği halde hâlâ belli bir evinin olmamasından yakındı. Yunanis- tan'daki Akdeniz Oyunlan'nda kazandığı 3 altın madalya sonrası kulüp yönetimi, kendisine bir ev yaptırma karan aldığını, ancak kulupteki görev değişikliği sonrası bu 'ev' olayının askıya aluıdığını söyleyen Ha- lil Mutlu, "Şimdi de bana bir yer gösteri- yorlar. Futbolculann soyunma odasuun ya- nsını bölüp bana ev yapacaklannış. ama yerin iki kat altındaki bu böbnede yaşamam mümkiin değil. Ne penceresi >ar, ne bir ha- va alacak yeri. Ben sporcuyum. Ustelik hal- ter gibi zor bir sporu yapıyorum. Kendime iyi bakmam, uykumu iyi almara gerek. Şimdi ne >apacagımı şaşırdım. Oevlet, ödül yönetmeligi geregf. verilen odülleri veriyor, ama bunlarla bir ev alamam. Ne yapaca- ğımı şaşırdım" dedi. Kulübunden ev için umudunu kestiğinı de söyleyen Halil Mutlu, şimdi hedefinin ve beklentisinin 1992 Barcelona Olimpiyat- ları olduğunu söyledi. Burada kazanacağı bir şampiyonlukla ev sahibi olmayı düşle- diğini belirten Mutlu, "Olimyipatlan teh- likeye atmamak için dünya şampiyonasına kaulmayacağım. Şimdi Balkan Şampiyona- sı var. Orada kendimi ölçüp tüm hazırlığı- mı olimpiyatlara göre yapacağım. Çünkü bu olimpiyatlar benim kaderimi çizecek. Burada başanlı olursara Bulgaristan'da ya- şayan annerni, babamı \e agabeylerimi de yanıma alacagım. Yani bu yarışma benim her şeyim" diye konuştu. Halil Mutlu kulübunden ayrılmak gibi bir niyeti olmadjğını, ancak ev sorununun çozurnlenmesi gerektiğini belirterek sözle- rini noktaladı. 1990-91 sezonunda dereceye giren başanlı sporcular bir araya geldi ereı kursusunae odtil günuSpor Servisi — Renault-Mais tarafından düzenlenen 'şeref kürsüsü' yanşmasının 1990-91 sezonu odülleri önceki gece sa- hiplerini buldu. Futbolla birlikte diğer tum spor dallannı da kapsayan ve her ayın başanlı sporculannı se- çen Renault-Mais 9 ay boyun- ca şeref kursusüne çıkan spor- cularla yılın en iyi 3 derecesini elde eden isimleri önceki gece TSYD Levent tesislerinde du- zenlenen törenle odüllendirdi. Geçen yıl düzenlemeye başla- dıklan şeref kürsüsü ayın spor- cusu yanşmasının buyıik ilgi gördüğünü ve bu sayede birçok sporcunun on plana çıktığını söyleyen Renault-Mais Genel Müdurü Ateş Ünal Erzen, "Bu yarışma ile birçok sporcumuz kamuoyu tarafından tanınmaya başladı. Futbolu unutmak mümkün degil, ama bu spor dı- şında da bazı daüar olduğunu herkese gösterebıldiysek ne mutlu bize" dedi. Ödul torenine yıl içinde dere- ceye giren sporcularla birlikte TMOK Başkanı Sinan Erdem, Gençlik Spor İl Müdürü İrfan Karakaş, Karate Federasyonu Başkanı Hakkı Koşar, Okçuluk Federasyonu Başkanı Uğur Er- dener, Cimnastik Federasyonu Başkanı Atilla Örsel ve çok sa- yıda basın mensubu katıldı. Şeref kürsüsü yanşmasında dereceye giren ve ödül alan sporcular sövle: Eyliil: 1- Cen- RENAÜLTMAIS ŞEREF KÜRSÜSÜ 90-91 'İN BAŞARILILARI — Yanşmada dereceye giren sporcular ödüUerini aldılar. giz Kavaklıoğlu lAtlet), 2- Sez- gin Ayık (Güreşçi), 3- Halil Mutlu (Halterci), Ekim: 1- Me- tin Şahin (Tekvandocu), 2- Der- ya Büyükuncu (Yuzucu), 3- Zehra Öktem (Okçu), Kasım: 1- Suat Çelen (Cimnastikçi), 2- Hafız Suleymanoğlu (Halterci), 3- Haldun Alagaş (Karateci), Aralık: 1 - Cune>t Tanman (Fut- bolcu), 2- Zekı Özturk (Atlet), 3- Gülsun Durak (Atlet), Ocak: 1- Derya Buyukuncu (Yuzucu), 2- Nida Zuhal (Yüzücü), 3- Ke- nan Öner (Boksör), Şubat: Es- kişehir Eti Eltopu Takımı, 2- Haldun Alagaş (Karateci), 3- Cengiz Kavaklıoğlu (Atlet), Mart: 1- Alp Kızılsu (Atıcı), 2- Cengiz Kavaklıoğlu (Atlet), 3- Afraim Kamberoğlu (Güreşçi), Nisan: 1- Çavuşoğlu Lisesi (Bas- ketbol) 2- Vahdettin Işsever (Boksor), 3- Gülberk Gültekin (Tenisçi), Mayıs: 1- Metin Kap- lan (Güreşçi), 2- Hafız Suley- manoğlu (Halter), 3- Ali Kaya- lı (Güreşçi). YILIN ŞEREF KÜRSÜSÜ: 1- Cengiz Kavaklıoğlu (Atlet), 2- Metin Kaplan (Güreşçi), 3- Suat Çelen (Cimnastikçi) Öte yandan odul törenı önce- • si yapılan 1991-92 sezonunun ' haziran-temmuz-ağustos a>ı de- ğerlendırmelerinde dereceye gi- ren sporcular belli oldu. Hazi- randa halterci Halil Mutlu bi- rincı, yüzücü Nesrin özgun ikinci, atlet Murat Ayaydın ücüncü oldu. Diğer aylarda ise dağılım jöyle: Temmuz: 1- Gul- nus Durak (Atlet), 2- Derya Bü- yukuncu (Yuzucu), 3- Soner Karagöz (Boks), Ağustos: 1- Zehra Öktem (Okçu), 2- Uğur Taner (Yüzücü), 3- Derya Bu- yükuncu (Yüzücü). FEDERASYONUN GÖRÜŞÜ Pazar yaym yok Spor Servisi — Futbol Fede- rasyonu, Türkiye 1. Ligi ve Türkiye Kupası'nda izlenecek yayın programını sezon önce- si aldığı kararla beliriedi. Ku- lüplerin öneri ve istekleri göz önünde bulundurularak hazır- lanan bu statu gereği, pazar gunü naklen yayına izin ver- meyen Futbol Federasyonu, yayın kuruluşlan ile yapılacak anlaşmaların kuluplerle ilgili TV organı arasında gerçekle- şeceğini bildirdi. Federasyon pazar yayınlanna izin verme- mesinin nedenini ise 'seyirci kaybını durdurmak için alınan bir önlem' olarak açıkladı. Yasa gereği ilgili TV kurulu- şu tarafından kulüplere öde- nen pararun VolO'u oranında pay alan federasyon, yayın hakkının kulüplere verildiğini ancak izin hakkımn yine ken- disinde olduğunu kaydetti. KULÜPLERİN GÖRÜŞÜ Seyirci kaçıyor ama! Spor Servisi — Naklen ya- yınlar konusunda Türkiye 1. Ligi'nde yer alan kulüpler ay- rı ayn göruşlere sahip. 4 bü- yükler naklen yayın karşılığı para abnıp, tnaddi sorunlara çözüm getirildiğini ancak se- yircüıin takımdan soğuduğunu açıkladılar. Anadolu kulüple- ri ise naklen yayınlarla seyirci- nin 'maç zevki'nin sona erdiği göruşünu savundular. Arala- rında Bolu, Bursa, Gaziantep, Adana Demirspor gibi kulüp- lerin bulunduğu bir grup nak- len yayın olayına karşı olduk- larını açıkladılar. Ancak bazı kulüpler de bu naklen yayın ucretlerinin kendilerini maddi yönden rahatlattığını kaydetti- ler. Nesim EBahçette Spor Servisi — Sezon başın- da Fenerbahçe ile antrenman- lara çıkan ve daha sonra G.Sa- ray'a giden soydaş futbolcu Nesim, Fenerbahçe'ye geri döndü. Yönetim kurulu üyesi Eral Pars, Nesim'in Fenerbahçeli yöneticilerle beraber olduğunu ve kendisiyle 10 ekimde sözleş- me imzalayacaklarını söyledi. Bu arada dün yapılan çalış- ma sırasında kaleci Engin'in dizi döndu. Buz tedavisi uygu- lanan Engin'in durumu bugun belli olacak. Müjdat kaza geçirdi F.Bahçe'nin başanlı fut- bolcusu Mujdat trafik kazası geçirdi. Müjdat kazadan yara almadan kurtulurken, araba- sında büyük hasar meydana geldiği bildirildi. Galatasaray'da işi bırakma korkusu Spor Servisi — Galatasa- ray'ın Florya Tesisleri'nde ça- lışan 12 işçi mart ayından bu yana maaşlannı alamadıklan- nı ve zam yapılmadığını öne sürürek işi bırakmak istediler. Işçilerin bu isteğini Yurdaşen Karahasan engelledi ve yöne- tim kurulunda zam konusu- nun görüşüleceğini söyledi. Iş- çiler paralanm alamazlarsa işi bırakacaklannı soylediler. Bu arada G.Saraylı yöneti- ciler Alman futbolcu Uwe Rahn'ın transferinden yaşh ol- duğu gerekçesiyle vazgeçti. Cumhuriyet, farklı galip Spor Servisi — 3. Bab-ı Ali Cumhuriyet Tumuvası başladı. Eminönü Belediyesi'nin dü- zenlediği turnuvanın Gunduz Kılıç grubunda mücadele eden Cumhuriyet, ilk maçında 2000'e Doğru'yu 19-6 yendi. Cumhuriyet'in gollerini Metin Tükenmez (6), Halit (6), Cem (5), Murat ve özer attılar. HAFTALIK ABDÜLKADİR YÜCELMAN G. Saray keyif veriyor Cumartesi günü müthiş bir futbol izle- dik. Hanı "Ha- kem hatalıy- dı" diyoruz, "Sertliğe çok prim verdi" diyoruz, ama Ali Sami Yen Stadı'nı dolduranlar doyasıya bir ingiliz futbolu izlediler. Ben kişi olarak büyük keyif al- dım G.Saray'la A.Gücü'nün o bitmesini istemediğim 90 da- kikalık mücadelesınden. Şim- di nedenlerını kısaca belirte- yim. Öncelikle Galatasaray sü- rekli gol arayan ve hırslı futbo- lu ile seyirciyi sürekli heyecan- landıran bir ekip. Bastırdıkça bastırıyor ve sürekli top oynu- yor. Hücum presi yapıyor, yani maçın her saniyesindevesa- hanın her köşesinde mücade- le veriyor. İkincisi sert oynayana da sert oynuyor, yılmadan, yorul- madan, bıkmadan Maçı bı- rakmıyor. Bir topu direkten dönmüş, ya da gol yemiş, önemli degil, attığı atacağı go- lu duşünuyor. Futbol demek gol demekse ışte orada Gala- tasaray var demektir. Ankaragücü maçını ızler- kenbirşeyedahadikkatettim, o da Galatasaray'ın sürekli yantop akışı. Sağdan veya sol- dan sürekli yağan ortaiar... Ha- ni, Tanju olsaydı en az üç golü vardı. Tanju Fener'egitti 10 nu- maradalgasıçıktı ortaya, kay- bolup gitti. Oysaonun sorunu 10 numara değil, yan toplar. Kim verecek Tanju'ya ortayı. Fener'in açığı yok ki, Fener'de yan top yok ki Tanju çıksın vur- sun, ayağını ya da kafasını. Fe- ner ya Tanju 'yu almayacaktı ya da almışsa ortayapacak adam sorununu da düsünmelivdi. Galatasaray'da kadro genç- leşti. Üstelik herkes topu koş- turuyor, kendisi de koşuyor. Bakın takımda durarak oyna- yan bir Cevat vardı, o da gitti. Çünkü Denizli'nin kafasında koşan ve 90 dakika mücadele eden bir ekip var. Denizli de düşüncesini sahaya aktaran teknik adam. ' Galatasaray daha ilk da- klkalarda yenik duruma dü- şebitlrdi. Sinan, Hayrettin'le karşı karsrya kalmıstı..." fa- lan filan... Bunlarlafolatorbadola.At- saydı... Atamadıama lafage- lince herkesin dilı torbagibı şı- şiyor. Sonra atsaydı ne olurdu. Ya da o direkler olmasaydı ne olurdu? "Halamın bryıklan olsaydı" hikâyesi... Kısaca maça gittin mi kim kazanırsa kazansın ortaya ko- nulan futbol önemli. O seyre- dılen futbol keyif veriyor mu, yeter. Galatasaray Ankaragü- cu maçı bana bir Ingılız futbo- lununkeyfiniyaşattı.oyeter... Federasyon ve TED "Kıskançlık krizi" başlığı altında geçen hafta bu köşede 133 yaşındaki bir tenısçı cocu- ğumuz için yazdığımız yazı meğer ne kadar çok kişiyi ilgi- lendiriyormuş ki ne kadar olumlu görüş aldıysak o denli de eleştirıldik. İlk arayan EN- KA'nıntenishocasioldu. "El- de mevcut bir kararvar, eğer o küçük tenisçi bundan ön- ce yapılan yan final müsaba- kalanna katılsaydı finallere de katılabilirdi. Oysa katıl- mamıştı ve Türkiye şampi- yonasına da girmeye hakkı yoktu"dedı Sonradakural- lardan ve federasyonun aldığı kararlardan söz etti. Sporun bir dısıplin olduğu- nu bizde bıliyoruz. Bunu sayın hocamıza da anlattık. Ama önemli olan katı kurallar değil, - burada önemli olan ABD'nin Flori- dakentindeya- şayan ve te- nistte kendi ya- şrtlarından çok yukarılarda olan erkekleri bile yenen bir çocuğumuzun ileride bize, ya- ni ülkemizeya- rarlıolupolma- yacağının bilın- mesiydi. ABD bir Almanya değil kı çağır gelsin. Nitekim hocamız ay- nenşoylededi. "Bu çocuğu milli takım seçmele- rfneçağıracağız." Yani bu şu demekti "Federasyon bu ço- cuğun uçak parasını gönde- recek, buraya geldiğinde de kampa alacak." Bizde nede- dik, "Hazır bu çocuk Türki- ye'ye tatile gelmiş, bizden kimse ne uçak parası ne de buna benzer bir masraf iste- miyor. Federasyonun teknik komitesi mi yoksa federas- yonun yönetim kurulu mu kim yetkiliysetoplanır ve bu çocuğabirfırsat, birsansta- nınır." Fena mı demışız. Vay efendim, 133 yaşındaki buço- cuğa böyle bir şans tanınırsa eşitlik bozulurmuş. Yetenekli ve ülke standartlan üstündekı bir sporcuya burs verip yurtdı- şına gönderip eğitim ve spor yaptırtıyoruz. Son örnekde ye- tenekli bir sporcumuz olan Derya Büyükuncu. Bu sporcu- muza burs veriyoruz da huku- ku, adaleti ve eşitliğı mi bozu- yoruz? Hadi canım efendim. Gelen telefonların ve mek- tupların sayısı arttıkça artar- ken son mektup da federas- yon üyesi Kaya Demirkan'dan geldi. Tenis Federasyonu'nun üyesi Demirkan "Kıskançlık Krizi başhklı yazınızda sözü- nü ettiğinlz federasyon üye- si benim'' diye başlayan mek- tubunda federasyonun kural- larından, aldığı kararlardan söz ediyor, sonunda da "hu- kukun üstünlüğü kurah"nın bu tartışmada kazanan taraf olduğunu belırtıyor veşöyledi- yor "Yaşı attmışa dayamış bir federasyon üyesinin 13 ya- şındaki bir sporcuyu kıskan- masındaki mantığı anlamak mümkün değlldir." Bız de zaten olaydakı man- tığın yanlış olduğunu tartışıyo- ruz sayın Demirkan. Teniste neden hâlâ20'nciyüzyılın ba- şında olduğu- muzu bize bu olay daha da iyi anlatmıştır. Teşekkür ede- riz. Pazar günü finalleri ekrana gelen "TED Open" TED Kulübü'nün tek başına, evettekbaşına başardığı ulus- lararası bir olaydır.TED'in kendi başına uğraşları ve bulduğu 5 sponsör ile ül- kemizin yurtdışındaki propagandasını yapmayı ba- şaran ve yaklaşık yarım milyar- lık mali portesi ileörnek biror- ganizasyondur. Svviss Hotel, Adidas, Svvissair. Schvveppes ve Hürriyet'in maddi desteğini alan TED, tenis dünyasını ya- kından ilgilendiren bu turnu- vada 100 bın dolar ödül koy- muştur. Ve Tenis Federasyonu ne yapmıştır biliyor musunuz, TED'e 1.600.000 TL(evet yan- lış okumadınız bir milyon altı yüz bin TL) para göndermiş, "bu para ile bir kupa alın ve federasyon adına verin" de- miştir. Yani TED'in organizas- yonuna kupa ile sahip çıkmak isteyen federasyon parsayı da toplamak istemiştir. Zihniyete bakın veFlorida ikincisi 13ya- şındaki küçük tenisçi olayı ile TED Open'e verilen 1.600.000 TL'nın yorumunu sızler yapın. Piontek ve Fatih'e destek Milli takım, ABD ile yaptığı maçı da kaza- namadı. Her- kes ABD için 'Futbolu bil- miyortar, tek- nikleri yok' dedi, doğrudur. Ama bir önemli yanları vardı onların: Kondisyon. Bu Amerıkalılar bir ilginç adamlardır. Onları minderler- den de tanıyoruz. Güreşin tek- niğıni bıle bılmedikleri dönem- lerde dünya şampiyonu ol- muşlardır. Nasıl mı? Kondis- yonları ile. Çünku Amerika'da önce kondisyon, sonra teknik gelır. Çünkü onlar önce spor yaparlar. kondisyon çalışmala- rı temel çalışmalardır, daha sonra ise teknik gelir. Biz ise önce futbol sonra kondisyon diyoruz. Nitekim öyle dediğı- miz için de maçın ilk yarısında tek kaleoynuyoruz, ikinci yarı- da bir balon gibi sonuve- riyoruz. Burada ABD maçının eieş- tirisini yapacak değilız. Gel- miş geçmiş bir maç. Önemli olan milli takım futbolculannın kondisyon ve form durumları. Milli takım teknik direktöru, acaba kulüplerin teknik direk- iörlerı ve antrenörleri ile bir araya geliyor mu? Sanmıyo- ruz. Bu tip toplantılar belki yılda bir veya iki kezolabilir. Ama as- lında her hafta yapılmalıdır. Çünkü bir milli takım teknik ku- rulunun kulüplerdeki hertüıiü çalışmalardan ve milli futbol- culardan haberi olmalıdır. Acaba kaç kulübün teknik kurulu ile (Piontek-Fatih) ikili- si işbirliği içındedir? Bu diya- log kurulmadıkça kulüpler kendi bildiklerini okuyacak, milli takım kurmayları, onların yaptıklarından habersiz, yal- nızlık içinde kendilerinin ve milli takımın kaderini çize- cekler Milli takım hepimizin takımı ise çabalarında ve düşüncele- rınde Piontek ve Fatin'i yalnız bırakmamalıyız. Olması gere- ken budur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle