22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 Af Y asaşııım Düşümdıırdttkleri... VEHBİ HACIKADİROĞLU Felsefeci OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ru gören bir gözlemci, o toplumda suç işlemeye yatkın kimselerin hepsinin bir rastlantı olarak belli üç dört yıllık bir süre içinde dünyaya gelmiş olamayacağını ve gençleri suç işlemeye iten nedenin o sıradaki toplumsal koşullar olması gerektiğini kolayca görebilir. Gerçekte genellikle suçun bütün sorumluluğunu bireylere yüklemekte direnen yöneticilerin de işlerine geldiği zaman kurama dört elle sanlacak kadar kulaktan dolma bUgileri yok değildir. Gençlerin ideal diye uğrunda çarpıştıkları şeylerin, en azından bu idealvere kendi düşündükleri yoldan ulaşılabileceği umudunun, birer ham hayal olduğunu ve eylemlerinin idamlar ve işkencelerle birlikte eskisinden daha karanhk bir yönetimden başka bir şey getirmediğini görmenin bezginliği içine düşmesi yüzünden suçlarda bir azalma görülünce, yöneticiler bunun, kendilerinin toplum koşullarını düzeltmesinin sonucu olduğunu ve kendilerini eleştirmenin terörü geri çağırma anlamına geleceğini söylemekten çekinmezler. Bu, suçların yalnızca toplumsal koşullann ürünü olduğunu, kimin kimden daha suçlu, daha hain ya da daha yurtsever olduğuna karar vermenin de o kadar kolay olmadığmı kabul etmek anlamına gelmez mi? rumda cezalandınlacak suçluya ayrıca eziyet ederek cezanın yıkıcı etkilerini arttıracak yerde ona insanca davranmak gerekir. Toplumumuzda yasama, yargılama ve cezalandırma kurumlarının nasıl işlediği üzerinde biraz düşünmek, zaman zaman çıkardığımız af yasalarıyla suçluları affetme değil, onlardan af dileme durumunda olduğumuzu göstermeye yetecektir. PENCERE 75 MAYIS 199 Toplumumuzda yasama, yargılama ve cezalandırma kurumlarının nasıl işlediği üzerinde biraz düşünmek, zaman zaman çıkardığımız af yasalarıyla suçluları affetme değil, onlardan af dileme durumunda olduğumuzu göstermeye yetecektir. Nasıl Bir Dünya?.. Sonuç bir bakıma saçmahğın da doruk noktasıdır. Kant'a göre bir toplumun hemen dağılması gerekse bile eğer elde idamlık bir suçlu varsa önce o idam edilmeli ve toplum sonra dağıhnahdır. Böyle bir suç ve ceza anlayışına göre af, tıpkı yeni af yasasını çıkaranlann düşünduğü gibi affetme yetkisini elinde tutanlarm kendi uygun gördükleri insanlara kendi uygun gördükleri biçimde uygulayacakları bir cömertlik, bir kayra ürünü olabilir. Oysa Kant'tan hemen önce ltalyan düşünürü BecHuzurdan fazla huzursuzluk caria, cezanın öç almayı değil, toplumun dü"Cezalann ertelenmesi mi, yoksa kaldml zenli işlemesini amaçladığım açıklamıştı. Günümüzden yüz yıl önce Lombroso da ması mı daha uygun olurdu" tarüşmasmı bir yana bıraksak bile, binlerce kişi affedilirken özellikle biyolojik yapının suçlar üzerindeki birkaç bin kişiyi özgürlüğün kapısından geri etkisini açıklayarak eski suç ve suçlu anlayıçevirip "Bunlar birkaç yıl daha yatsınlar" de şını kökünden değiştirmiştir. Fakat ilerleme menin kime ne kazandıracağmı soracak kim bumınla da bitmedi. O günden beri toplumselerin ortaya çıkması doğaldır. Böyle eksikli sal koşulların insanları suça itmedeki etkisi öybir uygulamanın; suçun, suçlunun, cezanın ve lesine bir açıkhk kazanmışür ki bugün artık affın ne anlama geldiğini bilen kimseler için bir suçun ne kadarından toplumun ne kadaaffın getirdiği huzurdan daha büyük bir hu rından da suçu işleyen bireyin sorumlu olduğu, hatta bireyin gerçek bir sorumluluk payızursuzluk doğuracağı açıktır. Gerek çıkan yasalardan gerekse yasalarla il nın bulunup bulunmadığı tartışılmaktadır. gili olarak Meclis'te geçen tartışmalardan anToplumumuz, hukukla ilgili bilimsel deneylaşıldığına göre af yasasının çıkmasında etki ler için çok elverişli bir laboratuvara dönüşli olanlarm suçla ceza arasmdaki bağlantı üze müş gibidir. öyle bir laboratuvar ki biraz dikrine bilgisi, günümüzde bütün değerini yitir katli bir gözlemci için olaylar sanki hukuk kumiş olan bir hukuk anlayışının daha ilerisine ramlarvnın uygulamadaki sonuçlarını denetgidemiyor. tnsarun istençü eylemlerinin neden lemek üzere yapay olarak yaratılmış gibidir. sellik yasalarına bağh olmadığı varsayımından örneğin, bir toplumda daha önce hemen hiç yola çıkan ve ortaçağ boyunca Hıristiyanhğm öldürme suçu işlememiş yüzlerce, hatta bin'dogma'lanyla da beslenen bu anlayış, doruk lerce gencin belli bir tarihte birdenbire ya birnoktasına Kant'ın felsefesinde ulaşnıştır ki bu birini ya da başkalarını öldürmeye başladığıBütün bir toplumun belli bir konuda tam bir görüş birliğine varması sık rastlanan bir olay değildir. Türkiye'de zaman zaman bir genel affm gerekliliği konusunda bütün toplumun tam bir görüş birliğine vardığı görülür. Böylece bir genel af yasası çıkar ve yasanın çıkmasıyla birlikte, üzerinde tam bir anlaşmaya vanldığı sanılan bir konuda gerçekte nasıl bir görüş aynhğı içinde bulunduğumuz hemen kendini gösterir. Öte yandan toplumumuzu yine bir laboratuvar olarak ele ahrsak, cezalann caydırıcı gücünü de gerçek boyutlarıyla değerlendirmek zor olmaz. Artık idam cezasının caydırıcı gücünün sanıldığı kadar yüksek olmadığını göstermek için tngiltere'de yankesicilerin asılmasım seyreden kalabahk arasında işlerini yürütmekten geri kalmayan yankesiciler örneğine başvuracak yerde, 196O'lı yıllarda kendi ülkemizde geçen olaylan gösterebiliriz. O yıllarda Avrupa'nın ileri toplumlarında başlayan öğrenci eylemleri bize de sıçramıştı. Eylemlerin başladığı toplumlarda bu olaylann ne türden toplumsal önlemlerle önlenebileceği araştırıhrken biz elleri kana bulanmamış üç genci asıvermekle bu sorunu çözeceğimizi sandık. Affetme yerine af dileme! Sonuç, ileri toplumlarda eylemlerin sona erSuçların yalnızca yasada onlar için öngö mesi, bizdeyse yeni idamlar ve yeni bir şiddet rülen cezanın ağırlık ve hafifliğine bağlı ola ve öldürme döneminin başlaması olarak orrak birbirirtden ayrılabileceğini, cezalann da taya çıktı. kefaret değil caydırıcı önlem olduğunu öğreŞimdiye kadar uyguladığımız yöntemlerle nip ceza yasalarımızı da af yasalanmızı da bu aldığımız sonuçlar bize hiç olmazsa, idamlabilginin ışığı altında düzenlemedikçe cezalar nn, işkencelerin ve öç alma duygusunun topve haksızhklar, onlarla birlikte de başkaldır luma acı ve bezginlikten başka hiçbir şey kama ve cinayetler sürüp gidecektir. zandırmayacağını öğretmiş olsaydı, suçlu deÜstelik cezalann caydırıcı niteliğinin de iyi diğimiz kimselerin eylemlerine aynı türden eydeğerlendirilmesi gerekir. önce günde birkaç lemlerle yanıt vermenin utancından kendimikez işlenebilecek türden olan suçlar bir yana zi kurtarabilirdik. Af ve terör yasaları bu kobırakıhrsa, genellikle suçluya verilecek ceza nularda karar verme durumunda olanlarm, nın amacı onu suçtan caydırmak olamaz. Suç suç işleyenlere nasıl davramlacağmı ve halkın lu, kendisine verilen cezanın caydırmayı amaç ne ölçüde bilgilendirileceğini istedikleri gibi ladığı milyonlarca insandan yalnızca biridir. düzenleyebileceklerine inandıklarını gösteriGerçekte yalnızca suçlu açısmdan düşünüldü yor. Terörcülerin inançlan gibi yetkililerin bu ğünde cezanın suça yöneltici etkisi, caydırıcı inancı da bir ham hayaldir ve bu inancın topetkisinden belki de daha büyüktür. Fakat yi luma vereceği zarar, terörcülerin verdiği zararne de caydırıcı ceza gerekli görülebilir. Bu du dan az olmayacaktır. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Yuvariak Masaya Çağrı... Muhalefet yollara, meydanlara dökütmüş çığlık çığlığa! Inönü, Mamak'ta "Özal'ın söyledikleri saçma. Saçma şeyler üzerıne konuşmamak gerekir" dıyor. Birden aklıma Camus'nün 'Veba' romanındakı kahramanlardan Dr. Rıeux'ın bir sözü geldi: "Saçma şeylerle de savaşmalı." Eğer o saçmalıklar topluma büyük zararlar verıyorsa... Ustelık Özal'ın saçmatamaları hiç de soyut değil kaskatı. DYP Genel Başkanı "Bu devir çirkinlikler, yolsuzluklar, ayıplar devridir Bunların bir gün bile işbaşında durmaları kan kaybıdır" diyor. DSP Genel Başkanı daha ileri gitmiş, yalnız Türkıye demokrasısının değil, çumhuriyet yonetıminin de tehlıkeye duştuğunu bıldırerek "Özal yedı başlı bir canavar Bu kadar Özal'ı bu devlet taşıyamaz" dıyor Hep aynı kanıdayız. Özal donemı bir daha açılmamak uzere kapanmalı. Ama bu son sekız yılın çırkınlıklerı, yanlışları, ayıpları unutulmalı mı? Her şeyin üstüne sünger mi çekilmeli? Hayır, bu saltanat, bu hanedan israfı, lüksü, masrafı, durmaksızın yurtdışına çıkılarak ülkemizin saygınlığının yitirilmesi gibi konuların da hesabı sorulmamalı mı? Ülkemizin bütün sıyasal partılerı bir noktada birleşıyorlar: Özal'ın tek adam yönetimineson vermekte... Hepsi kendi açısından bu amaca yönelik çalışmalar yapıyor. Ama içlerinden biri çıkıp da "Arkadaşlar, bir güç birliği oluşturalım sağcı, solcu, ortacı bütün partiler bir araya gelıp yeni bir seçim yasası hazırlayalım, gerekirse Meclis'ten çekilelim, ANAP'ın boşluğu doldurmak için yaptıracağı ara seçime hiçbirimiz katılmamak için namus sözü verelim. Elbirliğiyle ANAP adı verilen bu 12 Eylül ürünü acayıp yönetimı ortadan kaldıralım" demiyor! Herbiri kendi çabasıyla bir şeyler başarmak ıstiyor. Bir yandan da birbirlenni eleştirerek. . Özellikle bu konuda Sayın Bülent Ecevit en önde yer alıyor. SHP'yi .'yedek bile olmayan' bir partı sayarak sürekli saldırılarını İnönü'ye ve SHP'ye yönelterek... Kamuoyu yoklamalarında çıkan sonuçlar bu iki sosyal demokrat partınin toplam oylarının yüzde 50'yi aştığını gösterirken ayrı ayrı partiler halinde çaba harcamak, üstelik de birbirine acımasızca saldırmak bir anlam taşıyor mu? Madem ki Türkiye Cumhuriyeti tehlikededir, madem ki bu bir çirkinlikler, ayıplar dönemidir, madem kı Çankaya'da oturan kışı sürekli saçmalamaktadır, madem ki ANAP yönetiminde Türkiyemiz dışta ve içte saygınlığını gün gün yitirmektedir, madem ki kamuoyu yoklamalarında ANAP'ın yüzde 17 çizgisine düştüğü de ortadadır... O zaman yapılacak tek ış elbirliğı, güçbirliğiyle bu yapay iktidarı yıkmaktır. Bir de şu var; anayasanın yeniden yazılması... Bir tehlıkeyi önceden belirtmek istiyorum. Şimdilerde herkes kendine göre anayasa taslağı hazırlığında. Sağcılar, solcular, ortacılar, ışverenler... Ama her birinin anayasadan beklentilerı başka! Geçen gün ışverenler sendikasından bir kişi, Sendikalar Yasası'nın değıştirilmemesıni istedi. 82 Anayasası değişmeli, ortadan kaldırılmalı, ama yerine gelecek anayasa nasıl olmalı? Refahçılara, MÇP'lilere, ANAP'lılara, DYP'lilere göre mı? SHP'ye, DSP'ye ya da sayısı günden güne artan 'sosyalist' yaftalı partilere göre mi? Kimi örgütlerin ortaya sürdükleri birtakım anayasa isteklerini görüyomm. Herkes kendine göre bir anayasa istıyor. Bütün bunları bir uzlaşmayla birbirine yaklaştırmak, çağımıza yakışan demokratik bir anayasa taslağı hazırlamak gerek. Yoksa ANAP'ın istediğı gibi bir anayasa ortaya çıkar ki o beğenmediğimiz, karşı çıktığımız Evrencı anayasanın bir başka benzeri olur. Partilerimizin, liderlerimizin kişisel büyüklük, kişisel gösteriş yarışından kaçınıp demokratik ilkelerde birleşerek bu ANAP ıktıdarını ortadan kaldırmalan gerekir. Sonra da bir çeşit kurucu meclıs gibi oluşturulacak yeni TBMM'de 61 Anayasası'nın çizgisinde, ama ondan daha ileride, daha çağdaş, insana, topluma, uygarlığın gerektirdiği koşullara daha uygun bir anayasa hazırlamalan... inönü, Demirel, Ecevit ve solda yer alan öteki partilerin liderlerınden oluşacak bir yuvariak masa toplantısının zamanı gelmedı mı? Demokrası, ınsan hakları, çağdaş uygarlık diye durmaksızın söylevler verenlerin belli bir amaç çevresinde birleşmelerini daha ne kadar bekleyeceğiz? Türkıye Cumhuriyeti bu tehlıkelı yolda ıçınden çıkılmaz bir çıkmaza gırdığınde mi? DEMPA P A Z A R L A M A A . Ş . "AHŞAPTA ZİRVE" •YONGA LEVHA •ORMA M E L A M İ N (Harlka Yüzey çeşltleriyte) •MDF •MDF i*.N«yle? Eski dünya düzeni neydi? "Soğuk Savaş, BathDoğı sosyalizmkapitalizm, nükleer dehşet dengesi" lafları gerid kaldı; 1989'dan bu yana dünya hızla değişti. ABD Cumhurbaşkanı George Bush'un ağzında "yeni düny düzeni" lafı var. • Körfez savaşı sürecinde ABD'nin Ortadoğu'ya "banş, dt mokrasi, adalet" getireceği söyleniyordu. Vaşington medyf larına bağlanmış bu söylence, hızını yitirmişe benziyor. Çünk söylencenin "Kırmızı Şapkalı Küçük Kız ile Hain Kurt" me salma benzediği ortaya çıktı. 1990 SIPRI yıllığına göre 70'lerde Irak'a en çok silah se tan ülkelerin başında Sovyetler geliyor. Ancak Bağdat'ın İran', saldırısından sonra Sovyetler, satışiarmı bir buçuk yıl sürev le durdurmuş. 1981 'den başlayarak Tahran cephede üstün lüğü ele geçirince Moskova, yine silah satışını sürdürmüş 1988 ve 89'da Irak cephede ağır basmaya başlayınca da Bai Avrupa ve Sovyetler bu kez İran'ı desteklemtşler. Sanki ço cuk parkında tahteravalliL Ortadoğu'daki iki Müslüman ül keyle Kuzeyliler, kedinin fareyle oynadığı gibi oynamışlar. Peki, 89'dan sonra ne değişti? Sovyetler havlu attılar. Bir bakıma teslim oldular. BatıDoğu arasmdaki çelişkinir yumuşaması GüneyKuzey çelişkisini gündemin birinci maddesine oturttu. 1989'da umut ve iyimserlik dalgalarında ba rış ortamına kavuştuklarını sananlar, soğuk bir duşla ayıldılar. Körfez savaşı nasıl bir cehennem düzeninde yaşadığımızı herkese anımsattı. Edgar Morin'in anlatımıyla "Ortado ğu, dünya dramının mikrokosmosu" idi. "BahDoğu, KuzeyGüney, Islam, Hıristiyanlık ve Yahudilik, laiklik ve dinsellik, çağdaşlık ve İslam köktenciliği!.. Gezegensel karşıtlıklarm buluştuğu yerdi burası." (Le Monde, 28.3.91) Dünya petrol kaynaklarının üçte ikisi bu toprakların altında yatıyordu ve bölge silah deposuydu. Peki, bu marifet kimin işiydi? "Yeni dünya düzeni" nasıl kurulacak sorusunun püf noktası bu soruda odaklaşıyor. • Körfez savaşında üstün teknolofı sayesinde ABD'nin kaybı yuvariak sayı 30 kişidir. Batı, insan hayatına önem mi veriyor? Bir bakıma evet. Ancak savaşta tek taraf yok ki!.. Karşı cephede kaç ölü var? Kesin sayısı bilinmiyor. İran ve Türkiye sınırında canlarını yitirenler de Körfez savaşının kurbanıdırlar. Sonuca göre yalnız "zenginler"\r\ ya da "uygarlar"m hayatları değerli değil mi? Unutulmamalı ki ABD'nin Körfez1 deki askerleri de "zengin Sat/"nın yoksuludur. Ünlü Amerikalı Profesör J.K. Galbraith, Le Monde'da çıkan "Söylem ve Gerçek" adlı ilginç yazısında altını çiziyor: Amerika'da yoksul azınlık sayılan zenciler, Ortadoğu'daki birliklerin ağırhklı kesimini oluşturuyor; gerçi gönüllüdürler; ama, çoğu için Körfez seferine katılmak yoksulluktan sıyrılmak amacından kaynaklanıyor. Gezegenimizin zengin Kuzeyi, BatıDoğu bütünleşmesiyle barışı yaşamaya çabalarken, Güney'in doğal kaynaklarını elinin altında tutmak için yoksullan silahlandırıp çatıştıracate mı? 5 Adı nedir bu düzenin? t Yeni düzenin adını bizden başka herkes düşünüyor. Papâ İkınci JeanPaul da 2 Mayıs 1991'de bir "encyliçue" yayımlit yor. Bir tür dinsel bildirıdir bu; liberal ekonominin günahlarir; nı yargılıyor; piyasa ekonomısinin aşırı yanlannı eleştiriyor^ pazar ekonomisi «nsanlık değerlerini 'mal'a dönüştürme tehlikesini de birlikte getiriyor. Vatikan, Batı kapitalizmini ANAB iktidarından daha insani ve eleştirel bir yaklaşımla ele almakjtadır. • Biz Batı'nın karşısında sanık sandalyesindeyiz. Suçlanıyoruz... İnsan haklarını çiğnemekle, Kıbns't işgal etmekle, Kürtle* re baskı yapmakla, sistemli işkenceleri yürütmekle, sendi* kal hakları dışlamakla!.. Kimi haklı, kimi haksız suçlamala^ rın karşısında da boynumuzu büküyor, Amerika'ya sığınıyorj Bush'tan medet umuyor, Vaşıngton'un Ortadoğu'da taşeronv luğunu yaparak vaziyeti kurtaracağımızı sanıyoruz. \ Oysa biz de Batı'yı yargılayabiliriz; ama, bunun için kafa bağımsızlığı ve eleştirel akıl ister. > Peki, o nerede? > i«.,,,x St W •TABİİ KAPLAMA •TABİİ KAPLAMALI YONGA LEVHA •ORMA BOYANABİLİR MELAMİN Hazır ahşap elemanlar •KENAR BANDLARI •DURALİT •KONTRAPLAK Her türlü yüzey işlemi yapılmış, ebatlanmış ürünlerimize harika kenar kaplama uygulamaları Türkiye'de ilk ve tek panel ebatlama servisi "1SMARLAY1N EBATLAYALIM" Bilgisayarla çalışan makinalarımızla müşterilerimizin hizmetine sunulmuştur., AHŞAP f 91 FUARINDAYIZ JULIDE DADALOGLU OĞUZ SAKALLI evlendtler ÜSKÜDAR, 14 MAYIS 1991 Düşünmenin bedelini ödeyip ıle »., 1516171819 Mayıs 1991 FM Melıha Avni Sözen Kültür ve Fuar Merkezi Ortaklar Cad. No:17 Mecidıyeköyistanbul ORMA A.Ş. ÜRÜNLERİ DEMPA A.Ş. TARAFINDAN PAZARLANMAKTADIR ÖZGÜRLÜĞÜNE KAVUŞANLAR Türkiye'nın her yerinde sızınle çalışmaktan onur duyacağız. Lutfen bize yazınız. P.K. 381 IZMİR SEVKET DEMİREL HOLDlNG DÇMPA PAZARLAMA A.Ş. Kerestecıler Sitesi Kasım Sok. Dempa İş Hanı No:34 34010 Merterlstanbul Tel: 554 11 17 502 16 06 506 18 99 506 13 46 506 02 61 584 17 14 584 33 37 Fax: 502 49 02 ADAPAZARIÇARK CADDESİ'NDE 2 ADET SÜPER LÜX DUBLEX D AİRE Telf: Adapazan: 12606 Istanbul: 1602954 A k k a r t S a h i p l e r i . . . YAZ OKULLARI Ingiltere'de ve Amerika'da lngilizce • Fransa'da Fransızca > tspanya'da tspanyolca 1 Almanya'da Almanca Çocuklar ve gençler ıçın EĞITIMEĞLENCE REHBERtNtZ OLABtLİRİZ Bızı hemen arayın... GB Lisan Okullan Acentası FEFA A.Ş. Hıisrevgerede Cad. 142/3 «0200 Teşvlkiye/İSTANBUL Tel: 156 18 68 / 136 13 80 Fax: 160 37 10 Derginiz Akkadınm 44. Sayısı Akbank Şubelerinde Bu saytdo; • îstanbul Festivali • Mozart'h Günler • Zuhal Olcay • Müzeciliğimizin 100. Yılı • Yaşayan Bir Sanat Merkezi Van Gogh Ulusal Müzesi • Anneler Gününde Bir Anne • Sadıka Sabancı . • Suna Keskin'in Gönlü Tiyatroda Aynca sağhk, guzeltık, moda, Turk mutfağı, kültür, sanat, muzık, magazm konulan. Derginiz Akkadın, Akbank şubelerinde Akkart'ınızla gelın, dergmızı ahn AaKAYBIMIZ Giresun eşrafından merhum, Hacıahmetoğullanndan Ömcı iîe Zıynetı Hanım'ın oğulları, Ayşe YUmaz ıle Emıne Yaman'ın kardeşlerı, merhum Avukat Yuksel Ağanoğlu, Asuman Tlıranalp, Alaettın Yılmaz, Yalçın Kaya Yaman, Fe/a Ulku, Sema Tunavelıoğlu'nuıı dayılan, emekh Denız Albay KELEPİR Mecıdıyeköy'de hasta'.ıktan dolayı devren faal bakkaCclükkânı ortak da olunabılir. Fiat: 11.000.000. (On bir milyon ile) Tel.: 173 15 06 HACIAHMET GÜRSOY (1500'lerden) vefat etmiştir Cenazesi 15 Mayii 1991 Çar^amba (bugun) oğle namazından sonra îstanbul Selimiye Camıı'nde kıhnacak ve asken tdrenle Gıresun'dakı aıle mezarlığına detnedılecektır AİLESİ AKBANK "Güveninizin Eseri" Nufus cuzdanımı kaybettim. Hukumsuzdur. ŞAH1N ÇENTİK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle