22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/14 DİZİRÖPORTAJ 15 MAYIS 1991 Kürt sorununda farklı görüşler Tarihte Kürtizleri ı ALPAY KABACALI Kürtlerin kökeni en azından yüz yıldır birçok Avrupalı Doğubilimci ve tarihçi tarafından araştırıldı. Değişik görüşler ortaya atıldı. Türkiye'de ise özellikle soh çeyrek yüzyıl içerisinde Kürüerle Turklerin aynı ırktan geldiğini kanıtlamaya yönelik çeşitli resmi yayınlar yapıldı. Kürtlerin kökeniyle ilgili görüşleri burada uzun uzun tartışacak değiliz. Yine resmi, ama tarafsız bir kitapçıktan yararlanarak kısa bir özetle konuya gireceğiz. Harp Akademileri Komutanlığı Yayınları'ndan Kürtlerin Kısa Bir Tarihi, "(Dünya Sorunlan) adı ile yayımlanan TRT Dış Haberler Müdürlüğü'nün ağustos 1969 sayısından aynen alı1 narak istifadeye sunulmuştur: îran Genelkurmay Başkam (194446) ve Türkiye Buyukelçisi (195861) Hasan Arfa'nın 1966'da Londra'da yayımlanan Kürtler adh kitabmm birinci bölümünden çevriien bu yayında yer alan bilgilere göre: Curnhuriyet ANAP, SHF> DYP ve HEP ile açıkoturum düzenledi KURTLER Abdulkadir Ateş (SHP) asırlardan beri bir Kürt sorunu vardır. Bu sorunun son yıllardaki hükümetlerce de kabul edilmesi yeni bir olay. Bir Kürt etnik yapısının olduğu, Türkiye vatandaşları içinde Kürt kökenli insanların da olduğu, bunların farklı ihtiyaçlarının olabileceği Türk kamuoyu ve hükümetleri tarafından yeni kabul edildi. Bu kabul etme konusunda uzun mücadeleler verilmiştir Türkiye'de. Bu mücadelenin verilmesinde SHP ve önceden de CHP etkin olmuştur. Abdulkadir Ateş (SHP) Türkiye'de Köksal Toptan (DYP) Çözüm Yolları" konusundaki açıkoturuma, ilk soruyu SHP'li Abdulkadir Ateş'e yönelterek başlıyoruz. Hocam, sizce Türkiye'de Kürt sorunu var mıdır? Varsa bunun nedenleri, kaynaklandığı uygulamalar nelerdir? ATEŞ Türkiye'de asırlardan beri bir Kürt sorunu vardır. Bu sorunun son yıllardaki hükümetlerce de kabul edilmesi yeni bir olay. Bir Kürt etnik yapısının olduğu, Türkiye vatandaşları içinde Kürt kökenli insanların da olduğu, bunların farkh ihtiyaçlarının olabileceği Türk kamuoyu ve hukumetleri tarafından yeni kabul edildi. Bu kabul etme konuSunda soruna, etnik grupların sorunları olmaktan çok, insan hakları konusunda Türkiye'nin sorunlan olduğu noktasından yaklaşmak istiyorum. Şimdi ' 'Türkiye' de Kürt sorunu vardır "denildiği zaman Istanbul'da, Ankara'da, Edirne'de ya da Zonguldak'ta yaşayan Kürt kökenli yurttaşlarımızın da sorunlarının olduğunu söylemek gerekir. Oysa Zonguldak'ta yaşayan Doğu orijinli hiçbir vatandaşımızın hiçbir şeyle hiçbir kimseyle sorunu yoktur. uzun mücadeleler verilmiştir Türkiye'de. Bu mücadelenin verilmesinde SHP ve önceden de CHP etkin olmuştur. Özellikle 12 Eylül'den sonra yapılan anayasa değişikliğinden sonra ve askeri rejimin uygulamalannın ardından, sorunun baskıcı yöntemlerle çözülmesi doğrultusunda gayretler yoğunlaşmıştır. Baskıcı yöntemler sorunu çözebilmiş midir? ATEŞ Hayır. Bu nedenle 1984'ten sonra yörede silahlı terör eylemlerinin yoğunlaştığını görüyoruz. özellikle son aylardaki değişikliklere CHP ve SHP'nin katkısı olmuştur. Programımızda "Herkes anadilinde konuşur" diyen bir partiyiz. Bu da Kürt sorununa bakışta yeni bir açılım getirmektedir. Bu yöredeki insanların içinde bulundukları durumu analiz eden tek partinin de SHP olduğuna inanıyorum. Bence partimizin bu konudaki girişimleri, Kürt konusunda bir devrim niteliğindedir. Belki bu bizim tespitlerimiz ve raporumuz ohnasaydı, hükümetin son aldığı değişiklik kararlarının olamayacağına inanıyorum. Sorunlar çözümlenmiş değildir. Ama kapılar açılmış ve biraz farkh biçimde olaym üstünde durulur hale gelinmiştir Türkiye'de. Ama bu da yetersizdir. Kürt sorununun var olduğuna, bunun kabul edilmesinin bizleri çözüme daha da yaklaştırdığına inanıyorum. Köksal Toptan (DYP) Türkiye'de AÇIKOrURUM Konu: Türkiye'de Kürt Sorunu ve Çözüm Yolları Katılanlar: Abdulkadir Ateş (SHP Genel Sekreter Yardımcısı Gaziantep Milletvekili), Köksal Toptan (DYP Grup Başkanvekili Zonguldak Milletvekili) tbrahim Aksoy (HEP Genel Sekreteri Malatya Milletvekili), Gökhan Maraş (Adalet Komisyonu Başkan Yardımcısı, ANAP Kırşehir Milletvekili) YÖNETEN: CELAL BAŞLANGIÇ ı Türkiye'de artık "Kürtler var mı, yok mu" diye tartışılmıyor. Kürtler vardır. Tamam kabul. Ama Türkiye'de Kürtlerin sorunu var mıdır? Yoksa, Kürtlerin sorunu ulusal kimliklerinin uzun bir süre yok sayılması, tanınmalarındaki gecikmeler dışında Türkiye'de yaşayan Türklerden ya da diğer uluslardan insanların içinde bulunduğu sorunlardan farkh değil midir? İşte şimdi "sorunsal"ı oluşturan nokta burası. Bu konuyu tartışmak için SHP'li Abdulkadir Ateş, DYP'li Köksal Toptan, ANAP'lı Gökhan Maraş ve HEP'li tbrahim Kürtlerin ülkesi ve dili îlk Kürt ulkesi üzerine değişik görüşler varsa da birçok budunbilimci (etnolog), Kürtlerin Aryanlaçın orta koluyla Gutilerden oluşan yerli halkın karışımı olduğu noktasında görüş birliğine varıyorlar. Türklerle aynı kökenden geldikleri yolundaki savlar ise buraya Orta Asya'dan göç ettiklerine ilişkin görüşlere dayamyor. ıster göçler sırasında başka halklarla kaynaşmış olsunlar, ister sonraki yüzyıllarda ülkeyi istila edenlerin (başhcaları Araplar ve Asurlulardan oluşan Semitler ile Ermeniler, Türkmenler, Türkler) az ya da çok etkisi altında kalmış bulunsunlar, bölgeden bölgeye değişik fıziksel özellikler göstermekle birlikte, kendi etnık özellıklerini de koruyorlar. İO 2000 yılına tarihlenen bir Sümer yazıtında "Kardaka" adh ülkeden söz ediliyor. Daha sonra Asur Kralı Tiglat Pileser'in Kurtie adh kabileyle savaştığına ilişkin kayıtlar var. Kse Aksoy'la, Bayındır Sokak'taki bir restoranın özel bir bölümünde bir araya geliyoruz. Abdulkadir Ateş çantasından SHP'nin "Güneydoğu Raporu"nu çıkartıyor. Bazı bölümler sarı fosforlu kalemle işaretlenmiş. Köksal Toptan'ın elinde 29 nisanda çıkan Time dergisi var. Derginin açık sayfasında rengârenk bir harita duruyor. Türkiye, Iran, Irak üçgeninin ortasma kocaman bir renk yerleştirilmiş. Haritaya göre burası Kurdistan. Gökhan Maraş, küçük kâğıtlara yazdığı notları gözden geçiriyor. îbrahim Aksoy'un elinde de birkaç kitap ve bazı belgeler var. "Türkiye'de Kürt Sorunu ve Urfa'da Arapça Kürtçe şarkılar 1 ŞENAY KALKAN ~ Onlara önceleri "Dofculu" diyorduk. Hem onların kendilerine hem de başkalannın onlara "Kürt" demesi "resmen" yasaktı. Yaşadıkları yerler "Olağanüstü Hal Bölgesi" diye adlandırı hyordu. Konuştuklan dil de "Türkçenin şivesi" olarak tanımlanıyordu. Körfez savaşı ile başlayan birsürecin sonunda Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu'sunda yaşayanlara "Kürt" denir oldu. Saddam'ın "bombaı kimya"sından kaçan Kürtler Türkiye sınırına gelip dayandığı sıralarda Türkiye'de de Kürtçe konuşulmasını yasaklayan 2932 sayılı yasa kaldınhyordu. Artık Türkiye'deki Kürtlerin adı var. Şimdi Kürtlerin kim olduğu, istekleri, gelecekte nasıl yaşamaları gerektiği konuşuluyor, tartışıhyor. Yıllarca iç içe yaşadığımız Kürtlerin tarihi araştırılıyor, dilleri, dinleri, ekonomik ilişkileri, kültürleri irdeleniyor, bu konuda kitaplar, araştırmalar basıhyor, Bizim bu dizideki konumuz daha çok Kürtlerin yaşayan gelenekleri, görenekleri, deyiş yerindeyse canlı kültürleri. Urfa, Kızıltepe, Cizre, Derik, tdil, Nusaybin ve bazı köyleri kapsayan gezimizde zamanın ve zeminin elverdiği ölçüde bu dünyayı öğ Osmanlı mozaiği Sayın Toptan, Türkiye Cunıhuriyeti'nin kuruluş ve gelişim süreci açısından Kürt sorununu değerlendirmenizi rica ediyorum. TOPTAN Türkiye Cumhuriyeti Devleti bugünkü sınırlan içinde Osmanlı Imparatorluğu'nun bir mozaiği durumunda. Osmanlı Imparatorluğu'nu meydana getiren etnik gruplar daha küçülmüş biçimde, sınırlarımız içine sıkışmış durumda. Osmanlı İmparatorluğu'nda olduğu gibi Türkiye sınırlan içinde Türkler, Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Abazalar, Lazlar vardır. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu gunden bu yana çağa uyma çabası içinde, her dönemde çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. 195O'de başlayan demokrasiye geçiş denemesine kadar sorunlar yaşanmıştır, sonra da yaşanmıştır. Özellikle son dönemde yaşanan sorunlann yapısal özellikleri nelerdir? TOPTAN Son dönemde karşı karşıya kalınan sorunlann başında insan hakları gelmektedir. Ben meseleye bu acıdan yaklaşıyorum. Türkiye'deki soruna, etnik gruplann sorunları olmaktan çok insan hakları konusunda Türkiye'nin sorunları olduğu noktasından yaklaşmak istiyorum. Şimdi "Türkiye'de Kurt sorunu vardır" denildiği zaman, tstanbul'da, Ankara'da, Edirne^ de ya da Zonguldak'ta yaşayan Kürt kökenli yurttaşlanmızm da sorunlannın olduğunu söylemek gerekir. Oysa Zonguldak'ta yaşayan Doğu orijinli hiçbir vatandaşımızın, hiç kimseyle, hiçbir şeyle sorunu yoktur. Ama Güneydoğu Anadolu'da var. Bence bu, burada yaşayan vatandaşlanmızın Kürt kökenli olmasından kaynaklanan sorun değil. Bunlar bölgenin sosyal yapısından, ekonomik yapısından, komşu bölgelerle ve oradaki sıkıntılarla çok yakın ve iç içe olmasından kaynaklanan sorunlann Türkiye'ye getirilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu açıdan bakınca, Türkiye'de adma "Kürt sorunu" dediğimiz bir sorun çıkıyor karşımıza. Altını çizerek tekrar ediyorum. Bana göre sorun tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının insan hakları ile yakından ilgili olan sorun lardır. Orada yaşayanın da Edirne Lalapaşa'da yaşayanın da sorunlan vardır. Bir tarafta azdır, diğer tarafta çoktur. Âslamlığı kabul etmelerinden önce Doğu Kürtlerine Karduk deniyor. Oturdukları bölgeler de Medya ve Kardukya diye anıhyor. 7. yüzyıldan sonra îslamlığı kabule zorlanan Kürtlerin dilinde, Arap, Acem ve Türklerle ilişkiler sonucu birtakım değişiklikler oluyor. Kardukya sözü GürduGürdKürdKürt biçimini alıyor. nefon, Onbinlerin Dönüşü'nde, "Kardukai" adh dağlı bir halkm bugünkü Zaho kenti yakınında kendisine ve onbinlere saldırarak denize doğru ilerlemelerini engellediğini yazıyor. Arap tarih ve coğrafyacüanndan Balahuri, Taberi ve Ibnü'lTahir, daha sonra Kürt diye adlandırılan kabilelerin Botan nehri doğusundaki bölgede ve Dicle'nin kuzeyindeki Tigris'in kuzey yamaçlarında oturduklannı belirtiyorlar. Kürtlerin kökeni araştınhrken Kürt ağızları (diyalektleri) üzerinde de duruluyor. Bu ağızların modern Farsçayla yakınlık gösterdiği, bunun da Sasani İranı'nın Pehlevi diliyle aynı kaynaktan çıkmasından ileri geldiği görüşü ağırlık kazanıyor. tslamhğı kabul etmelerinden önce Doğu Kürtlerine Med, Batı Kürtlerine Karduk (Qardak) deniliyor. Oturdukları bölgeler de Medya ve Kardukya diye adlandırıhyor. Eski Kürt dilleri de Medce ve Kardukça olmak üzere iki kola ayrıhyor. 7. yüzyılda Zerdüşt dinini bırakıp tslamhğı kabul etmeye zorlanan Kürtlerin dilinde, önce Arap ve Acemlerle, sonra Türklerle ilişkiler sonucu, birtakım değişiklikler oluyor. Kardukya sözü Gürdu Gürd Kürd Kürt biçimini alıyor; bu dillerden Kürtceye pek çok sözcük giriyor. Yabancı etkiler sonucu yaffllı olarak değil, halk arasında kalan konuşma dili yoluyla süren Kürtçe, yedi lehçeye ayrıhyor: Kırmanci (Kürdman'dan bozma olduğu öne sürülüyor), Zaza, Gorani (Sorani, Eyyubi, Havraman da bu kume içerisinde), Lori, Kelhuri, Gili, Lolo. Bu yedi lehçeyi kimi araştırmacılar dörde, kimisi de üçe indirgiyorlar. Urfa'mn caddelerinde kulağımıza bazen Arapça, bazen Kürtçe, bazen de her iki şivenin etkisi altında konuşulan Türkçe çarpıyor. Kasetçi dükkânlarından yayılan taverna müziğine, Kürtçe ezgiler karışıyor sıkça. renmeye çalıştık. Ancak özellikle Kürt aydınlarıyla konuşurken konu hep sorunun çözümünde odaklaştı kaçınılmaz olarak. "Oralara kadar gitmişken onlann görüşlerine de yer vermemizi" istiyorlardı. Kimi yerlerde çok zor oldu onlara ulaşmamız, kimi randevulaştığımız halde "elinde olmayan nedenlerle" konuşmaktan kaçtı, kimi adını yazmamamızı istedi, kimi çekindiği için sorularımızı geçiştirdi. Yine de evlerine, sofralanna, düğünlerine konuk olduk, bazen davetsiz misafir olmanın sıkıntısını çeksek de son derece kısıth zamanda yaşamlarına tanıkhk etmeye çalıştık. Osmanlı egemenliğinde Kürtler Yüzyıllar boyu bölgeyi egemenlik altına alan devletlerle çarpışan ya da dostluk kuran Kürt kabüeleri göçebe beylikler halinde yaşıyorlar, geçimlerini feodal ve yarı feodal uretimle sağlıyorlardı. Bir araya gelip savaştıktan sonra ulaşılmaz sarp doruklarda, derin yarlarda yîtip gidiyorlar, yalnız kendilerinin bildikleri yolları kullanıyorlardı. Bu yüzden, egemen devletler onlarla savaşmaktansa kabile ve beylik düzenlerini sürdürmelerine göz yumuyorlardı. Bu bölgenin Osmanlı egemenliğine ahnnıasından sonra bir süre durum değişmedi. Sultan I. Selim (Yavuz) Çaldıran Seferi'ne çıkarken (1514) Kurt beylerini ortadan kaldırmak istediyse de başarıh olamadı. Bunun üzerine Kürt beyleriyle dost geçinme politikası izledi. Bu konuda Kürt beylerinden İdrisi BitHsi'nin büyük yardımlarını gördu. Idris'e bır fermanla birlikte bağlıhklarıni belirten beylere dağıtılmak üzere on yedi sancak, sırma işlenıeli beş yuz hilat (giysi), yirmi beş bin düka altını gönderdi. IV. Murad'ın 1635'teki kesin başarıya ulaşamayan seferi bir yana, bu durum yüzyıllarca sürüp gitti. Dolayısıyla Osmanlı tımar sistemi söz konusu bölgede uygulanamadı. Buradaki feodal yapıyı ortaya koyan ilginç tanıklıklardan biri, Evliya Çelebi Seyahatname'sinin birinci cildidir. Ünlü bilginımiz şu bilgileri verir: "Dıyarbekir eyaleti 19 sancaktır, 5 hukümettir. Bu sancakların on biri Osmanlı mah olup Osmanhların öteki kent ve memleketleri gibı yönetilir. Sekizini Kurt heyetleri ellerinde tutarlar ki Yavuz Sultan Selim buraları feth ve zapteylediği zaman yurtluk ve ocaklık olarak bağışlamamıştır. Azilleri, tayinleri hep kendilerine aittir. ölürlerse sancakları, eyalet valisinin emriyle çocuklarına verilir. Başkasına verilmez. Ama hükümet diye yazılı sancaklar içinde tımar ve zeamet yoktur. Beyleri kım ise mülk sahibı olarak da hukum surer. Evlere, arazi ve ürünlere bunlar sahıptır. Yazılmaktan ve.gezilmekten uzak bırakılmış yerlerdir. (...) Hükümetler şunlardır: Cezire Hükümeti, Eğin Hükümeti, Genç Hükümeti, Palu Hükümetı, Hazro Hukumeti. Bu Kurdistan sancakları büyük evaletl»r v?dn niştir. Yarın: Bcdirhan Bıy BERİVAN HALİME Adını yörenin sayılı aşiretlerinden alan Kanco Köyü'nün berivanlan (süt sağan kız) Uzun yıllardır Türkiye'de "yasaklı" olduğu için yurtdışında yaşayan ünlü Kürt sanatçı Şivan'ın "kasetleri pek yakında gelecek". Şimdilik ilanlan var dükkânların camlarında. Nabız yokluyorlar belki de. Yılmaz Güney'in filmlerinin video kasetlerini satan, kiralayan dükkânlar reklam afişlerini daha görunür yerlere asmışlar. Sokaklarda "kentli" giysiler içindekiler, şalvarh, kasketli, beyaz başörtülü Kürtler ve uzun beyaz elbiseli, beyaz başörtülü Araplarla iç içe. Kadınlar genellikle uzun mantolar içinde başları örtülu. Köylü ya da kentli erkekler genellikle ayakkabılarının arkasına basıyor. Ayakkabı mağazaları da arkasına basılı ayakkabılarla suslüyor vitrinlerini. Mağaza sahibi "Ayakkabının guzelliği, kalitesi, arkasının basılacak kadar yumuşak olmasıyla olçulür buralarda" diyor gulerek... Urfa'da Izol aşireti hakkında bilgi almak için Mustafa Kental İzol'le buluşacağız. Ancak Urfa muhabirimiz Mehmet Faraç, günler öncesinden söylemiş olmasına karşın bir türlü Mustafa Kemal İzol'e ulaşamıyoruz. Belki de "kibarca" bizimie buluşmak istemedigini anlatmaya çahşıyor Mustafa Kemal îzol. Bizimse zamammız çok kısıth, ertesi gün Urfa'dan ayrılmak zorundayız. Faraç, Urfa'da zamanımızın boş geçmesine üzülüyor. "Akşam yemeğinde sizi iki Kurtle lanıştırayım" diyor. Insan Hakları Derneği Urfa Şubesi'nin kurucularından Osman Taptı ve HEP Ilçe Başkanı Muhsin Melik'le buluşuyoruz Turban Oteli'nin restoranında. Urfa'nın nar pekmeziyle yapılan acılı salatası "bostana" ve patlıcanlı kebabını yerken söyleşiyoruz Taptı ve Melik'le. Osman Taptı, "Türkiye'de şeriatçılar peçeden türbana aşama yaptı. MHP'li Namık Kemal Zeybek, Nâzım Hikmet'in kitaplannı bastırıyor, ama Keınalistlerde hâlâ hiçbir aşama yok" diye soze başlıyor: "Yıllarca bu ülkede yalan söy çeşme başında süt güğümlerini yıkıyor. 16 yaşındaki Halime, güzelliğiyle çoktan Kanco Köyü'nü aşmış... lendi. Koca profesorler yalan tarih yazdılar. Dağların, taşların, köylerin, derelerin adları değiştirildi. Buna başkaldıranlar da Saddamvari yöntemlerle susturuldular. Köyler insansızlaştırıldı, insanlar göçe zorlandı. Kart, kurt diyorlardı şimdi Kürt demeye başladılar. Ama bugüne kadar olanlann hesabını kim verecek? Bunlar için tazminat davaları' açacağız." Muhsin Melik de Türkiye'de demokrasinin onündeki en büyuk engelin Kurt sorunu olduğunu vurguluyor ve "Bizler Türklerle eşit haklara sahip olmak istiyonu. Dilimizi konuşabilelim, türkülerimizi söyleyebilelim. Kürtçe öğretim hakkımız olsun. Geürden eşit pay alalım, nufusumuz oranında,TBMM'de temsil edilelim" diyor. Melik, Kürtlerin bağımsız devlet isteğinin gerçekçi olmadığını belirtiyor ve şunlan soyluyor: "Biz yıllardır iç içe yaşıyoruz. Kız aldık, kız verdik, devlete hizmet ettik, çocuklarımız askerlik yaptı, vergi verdik, oy kullandık. Bu noktada ayrı devlet kurma isteği geçerli değil, kimse de böyle bir şey söylemiyor. En aşırı sayılan Apo bile. Bizler demokratik bir ortamda Türklerle eşit haklara sahip olarak yaşamak istiyoruz. Külturel özelliklerimi/e sahip çıkmak, onları istediğimiz şekilde geliştirmek istiyoruz. Bunlar Türkiye'nin zenginliğidir de..." Osman Taptı bir ara garsonu çağınyor ve "şahsiyetli isot" istiyor. Biz merakla beklerken garson bir tabak yeşil biber getiriyor. Ama getirdikleri "şahsiyetli" değil. Urfalılar acı biberi çok seviyor. Eğer biber acıysa "şahsiyetli", değilse "şahsiyetsiz". Şahsiyetsiz, yani tatlı bibere de "korucu" diyorlar, olağanustu halin ilanından sonra oluşturulan koy korucularına atfen. Urfalılar bir de Sivereklilere takılmayı seviyor. Sivereklilerle ilgili anlatılanlar Karadeniz fıkralarının yerinı almış. Yarın: Kasrı Kanco Anlamsız yasa 12 Eylül sonrası uygulamalar "orada" yaşayanlann sorunlannı nasıl etkiledi? TOPTAN 12 Eylül'den sonraki yanlış politikalar oradaki sorunlan çoğaltmıştır. Orada yaşayan ve devlete sadakatinden hiçbir gün şüphe edilemeyecek olan insanlarımızın üzerine yumuşak birtakım • yöntemlerle yaklaşmak yerine, sert birtakım önlemlerle vanlınca tepki doğurmuştur. O tepkileri kullanmak isteyen birtakım mihrakların bu şekilde ekmeğine yağ sürülmüş, hele ondan sonra da 1983'te çıkartılan, anadilin kullamlmasını yasaklayan anlamsız bir yasayla işler çığnndan çıkmıştır. O yaşanın savunulabilir bir yanı yoktur. Ama o anlamsız yasa birtakım sıkıntdarı beraberinde getirmjş, belki uygulamada çok büyük sorunlar yaratmamıştır; ama o yasayı birtakım insanlar o kadar kötü kullanmışlardır ki binlerce uygulamaya sahne olsa bile bu kadar kötüluk yapılamazdı. Yana: 12 Evlül sonrası Peygamberler kenti Urfa Kimine göre çok "mukaddes topraklar olduğu için" kimine göre "bir taneyle iflah olmadıkları için" tarih boyunca 7 peygamberin yaşadığı Urfa, kendiliğinden ikiye ayrılmış. E5 Karayolu'nun alt tarafmdaki köylerde Araplar, ust tarafındaki köylerde Kürtler yaşıyor çoğunlukla. Urfa'nın caddelerinde kulağımıza bazen Arapça bazen Kürtçe bazen de her iki şivenin etkisi altında kalarak konuşulan Türkçe çarpıyor. Kaset satan dükkânlardan yayılan tavern* müziğine Kürtçe ezgiler karışıyor sıkça.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle