Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER geliyor. Bilge Solon, ünlü yasalan ile bu iki sınıfrn süregelen kavgasını önlemeye, toplumsal barışı sağlamaya çalışmış. Klerikos (rahipler) iktidan ele geçirenleri Tannlar adına kutsamış. Yorgos (köylüler), iktidar savaşvna seyirci kalmayı yeğlemiş. Vatandaş sayılmayan laikos ise iktidara aday bile olamamış. Yunan demokrasisi tabandaki çoğunluğa değil de tepedeki azınlığa bağlamış yazgısmı. daş ve insan olmuşlar. Ancak savaş hiç bitmemiş. Tüzel güvenceye 19O5'te kavuşan devrimci hareket, General De Gaulle'Un tarih bilincinde yaşamış. Dindar General'in anılarında, anılarını yazan devlet adamları için ne değerli gerçekler sakhdıri kuşkusuz kimbilir! Laiklik Yorunıları Üzeriııe.*» "Türkiye Cumhuriyeti Devleti laiktir" demekle laik olunmuyor. Devlet, millet, halk, cumhuriyet, inkılap (hatta devrim) iyi de laik, laiklik nereden, ne anlama geliyor? İşte bu konuda, Meriç'in sözünü ettiği yorumlara bir yenisini (belki de 72.'sini) eklemek istiyorum. PENCERE 11 MAYIS Sonuç: Laiklik sekülarizm değil Dinde reform yapamayan güneyli Fransızlar, demokrasi (çeşitlilik, çoğulculuk, ve özgürlük) sorununu laiklik ilkesiyle çözdüler. Kuzeyü protestanlar ise aynı akıma Latince seculadan (çağ/çağdaşhk) sekülarizm adını verdiler. Ne var ki tarihsel açıdan laicism ile secularism özdeş değildi; Laikçüik, katıhp bütünleşmeyi, sekülarizm ise bölünüp ayrılmayı öngörür. Aynı amaca yönelik iki ayrı strateji. Türk devrimi, sözcüğü Fransızlardan, yorumu Kara (Kuzey) Avrupa hukukundan almış. Islam dini, reformu kabul etmediğine göre başka çaresi de yokmuş. Laikliği "din ve vicdan özgürlüğü" olarak anlamak, yerleştirmek isteyen çevrelerin, "kadına hayır" demekle içine düştükleri tarihsel yanılgınm laik bir eğitimle düzeleceğini sanıyorum. "Yüzde 99'u Müslüman olan halkımız böyle istiyor" tekerlemesi, ülkemizi çağdaş uygarhğa değil, çağdışı karanhklara sürükleyebilir. Aydınlanma çağımn insanhğa kalıtı (mirası) olan laiklik, yüreğimizin ateşi, yolumuzun ışığı, geleceğirruzin güvencesidir. Kuşkusuz çok yazıldı, çizildi, tartışıldı, tartışılacak, ama Velidedeoğlu hakh: öyle sorunlar ki "... Bunlar ne denü yinelense yeridir." Kadınlarımızla aynı eğitimi ahp, aynı işyerlerinde çahşıp aynı yaşamı paylaştığırruzda, ancak, laiklik sözcüğünün Türkçesini bulmuş, anlamını içimize sindirmiş olacağız diyorum. (1) DURANT, Will ve Arie, The Life of Greece ve The Lessons of History, 1968. (2) KAHL, Joachim, "Din Eleştirisi ve Hoşgörü: Devrimin Düşünsel Kaldıracı". Felsefe Dergisi, 89/2, 1243). Teokrasi ve devrim (2) Roma'da vatandaşhk erkeklere özgü bir'.statü imiş. Vatandaş erkekler, esirlerle kölelere ara sıra özgürlük bağışlamışlar, ama vatandaşhk haklarım kadmlarıyla paylaşmarruşlar. Ortaçağ Hıristiyan kilisesi taç giydirdiği krallara "Rex Christianissumus" (Hıristiyanların en Hıristiyanı) unvanım vermiş, karşıhğmda siyasal iktidar ile ülkenin malmülk varhğına ortak olmuş. Dinsel baskıdan kaçan Protestan (Huguenot) Fransızlar, çoğulculuğu savunarak laiklik hareketini başlatmışlar. Hollanda'ya sığman Fransız Bayle "Son kral, son papazın kuşağı ile asılmadıkça, yeryttzünde barış/huzur olamaz" sözüyle tarihe geçesiymiş (1680'ler). Devrime kalkışan Fransız burjuva sınıfı (Demos), karşısında kralcı aristokratlarla güçlü klerikos kilisesinin kutsal ittifakını bulmuş. Köylüler devrim yapamayacağına göre geriye baldırı çıplak yoksullarla kadınlar (yani laikos) kalmış. AristokratTeokrat ittifakına karşı DemokratLaik cephe işte bu koşullar altında kurulmuş. Devrimi destekleyecek laiklere vatandaşhk vaat edilmiş. tnsan Hakları Evrensel Bildirisi bu sözleşmeye tanıkhk etmiş: Bütün insanlar özgür doğar ve özgür yaşar... Yalnız varhklı erkekler değilYaklaşık iki yüzyıl süren devrimci harekete Katolik kilisesinin direnmesi, laiklerin adını dinsize, sanını "din düşmanına" çıkarmış. Çocuklarının başını yiyen giyotine hiç yoktan "Madam" dememişler. Laikler, devrimle vatan Prof. Dr. BOZKURT GÜVENÇ Meriç Karacaovalı'nın "Yorum ve Laiklik" denemesi (Cumhuriyet, 2 Mart 1991) ile üstat Velidedeoğlu'nun "Laiklik ve Devlet" başlıkh pazar söyleşisi (Cumhuriyet, 3 Mart 1991), güncelliğini yitirmeyen tartışmaya yeni ufuklar açtı. Filozof Dilthey'ın"Hermeneutique" (yorumbilim) tanınundan yola çıkan Karacaovab, dini inanç ile akılcı düşüncenin yetmiş türlü yorumu yapılsa bile son çözümün laiklikte bulunacağını önerdi. Devlet ve laiklik olgularının sentezini "Laik Devlef'te bulan Velidedeoğlu ise Yurttaşhk Yasası'run unutulmaz sözcüsü Mahmut Esat Bozkurt gibi, din ile devlet işlerini ayırmanın kaçınılmazlığıru gösterdi. Laiklik forumlan, Türkiye'deki "yonım kanseri"ne (ya da konseri) son verecek mi? Bilmiyorum. Ancak tamk olduğum olaylar beni Umberto Eco'nun "yorum çılgınlığına" katılmaya çağırıyor, zorluyor. yoludur, şeytanm yolu ise kadmdan geçer" diye sesleniyordu cenaze avlusunda bekleşen hanımlara... Kadını insandan ayırıp şeytanlaştıran vaize açık bir tepki gelmedi. "Laiklik sorunlannuz karşısında işçi sendikalanmızın neden bir tavır almadığı" yolundaki eleştiriyi profesyonel sendikacı açık yüreklilikle şöyle yanıtladı: "Laikliğin anlamını biz bir kavrasak elbet tavır koyacağız. Ne ki bilemiyoruz." "Türkiye Cumhuriyeti Devleti laiktir" demekle laik olunmuyor. Devlet, millet, halk, cumhuriyet, inkılap (hatta devrim) iyi de laik, laiklik nereden, ne anlama geliyor? İşte bu konuda, Meriç'in sözünü ettiği yorumlara bir yenisini (belki de 72.'sini) eklemek istiyorum. Laikos'un antik kökeni (1) Türkçe sözlükler, kavramın Fransızca laic ya da laique'ten geldiğinde birleşiyor. Fransızlar Latince laicus'tan, Romalılar ise Grekçe laikos'tan alrruşlar. Tarihçe, orada bitmiyor başhyor. Antik kentte beş sınıf halk varmış. Sırasıyla: 1) Aristos (varhklı soylular, eşraf) 2) Klerikos (Ruhban sııufı/rahipler) 3) Demos (Orta esnaf, sanatkârlar) 4) Yorgos (Rençberler / Köylüler) ve 5) Laikos (Esirler, Köleler ve Kadmlar). Aristos yönetimine "Aristokrasi", Demos yönetimine "Demokrasi" adı verilmesi de buradan Hak yolu şeytan yolu Tarihin akışını tıpkı ortaçağ filozofu Augustinus gibi "Tann devletiyle dünya devletinin bitmeyen savaşımı" olarak gören cuma vaizi, "tnsanın önünde iki yol uzanır; hak yolu Allah'ın p Haııi Kaclm Sendikaeılar? OKTAY AKBAL New York'ta Türk Haftası yapılacakmış. Bilmem kaçıncı sokağı uygun görmüş Amerikalılar. Oysa bu tür geçit törenleri 5. caddede olurmuş. Bu yeri bize vermemişler. Başta mehter takımının, ardında 85 ANAP'lı, 25 SHP'ii, 24 DYP'li mılletvekilinin, onların önünde de bakanların, Başbakan'ın, belki de Bay Turgut Özal'ın yürümeleri düşünülmüş. Bayraklar, marşlar, mehter havaları... Acaba mehter yürüyüşüyle mi? Amerikan halkına Türklerin ne güçlü, ne önemli bir ulus olduğunu böyle göstereceğiz. Gözlerini korkutacağız. Viyana kapılarına dayanan biziz. Yüzyıllarca Batı'ya gözdağı verenler biziz! Bugün mehter takımıyla New York'ta görünerek neyi kanıtlayacağız, anlamak zor! Şu mehter tutkunluğumuza şaşıyorum. Nedir mehter? Yenıçerılerın bando takımı! Yenıçerıler kım? Rum, Ermeni, Sırp, Yunan vb ulusların çocuklarından oluşturulan askeri birlikler. Çocuk yaşında evinden, ailesinden alınmış. islam ve Türk gelenek ve göreneklerine göre yetiştirilmiş savaş birlikleri... Bir zamanlar Avrupa'ya ün salmış, birçok başarılar kazanmış, ama zamanla yozlaşmış, soysuzlaşmış, esnaflığa, ticarete bulaşarak savaşçı niteliklerıni yıtirmiş insanlar... İki de bir kazan kaldırarak devleti güç durumlara sokan, sonunda 2. Mahmut tarafından kışlalan topa tutularak ortadan kaldırılan bir örgut... Mehter de Yenıçerılerın çalgısı. Demokrat Parti döneminden önce mehter takımı, ancak müzelerde, tarih kitaplannda ğörülürdü. Nedense 1950'den sonra mehter yenıden ortaya çıkarıldı. Ulusal bayramlarda mehter takımı geçitlerde yer aldı. Garip bir şeydi bu, Osmanlıyı yıkıp cumhuriyet yönetimini kurmuş devrimci Türkiye, Padişah 2. Mahmut'un yasakladığı bir anlayışı, bir tutumu günümüze getirmek istiyordu. işte o gün bugün mehter, havası, şarkıları, bir sağa bir sola selam vererek yürüyerek Yeniçeri taklitleri ile sık sık karşılaşır olduk. İlk duyduğumda şaşırmıştım. SHP ve DYP'liler nasıl olur da ANAP'ın oyununa gelerek New York'taki bu garip gösteriye katılabilirierdi? Gazetelerde milletvekillerinin adları da veriliyordu. içlerinde saygın kişiler vardı. Birkaç günlük bir Amerika gezisi için böyle bir oyuna nasıl alet olunurdu? Neyse ki muhalefet milletvekillerinin bu ANAP gösterisine katılmadıkları açıklandı. New York'un ikinci derecede bir sokağında mehterli politikacılar geçidi kim'ın düşüncesidir, hangi aklt evvelin buluşudur, bilmiyoruz. En başta Bay Turgut, ardından Semra Hanım, Elvan Hanım, Efe ve yeni gelin, sonra öteki Özalların bir sağa bir sola selam vererek New York sokaklarında boy göstermeleri, yöre halkı için güzel bir eğlence olacaktır. Bunca yalan yanlış işler arasında varsın böyle bir gösteri de düzenlensin, alıştık artık! Ne var ki Özalların yükselme çizgisi doruk noktasına varmıştır. Şimdi gerisin geri iniş başlamıştır. İşte Sonar soruşturması: ANAP dördüncü parti durumuna düşmüş. İstanbulda birinci parti SHP, sonra DSP, daha sonra DYP, en sonunda da ANAP! 86 yerel seçimlerinden bu yana oy çizgisi alçala alçala yüzde 17'lere inmiş. Halkın bu partiye duyduğu güven yüzde 17! Ama bu oran Özal'ı, yürüdüğü çıkmazyoldan geri döndürmeye yetmiyor. Ne olur bir kez de sivil güçler bir iktidarı değiştirebilsin! 1950'deki olayı bir kez daha yaşayalım. Orduevlerindeki parti' kulislerinin birtakım çevrelerde üzüntü ve huzursuzluk yarattığını duyuyoruz. Telefon eden emekli askerler cumhuriyet tarihinde orduevlerinin hiçbirinde parti kulislerinin yapılmadığını söyleyerek olup bitenlere şaştıklarını belirtiyorlar. New York'ta geçit törenini seyretmek isterdim doğrusu! Başta Özal aılesi, ardında mehter takımı ve Yeniçeri birliği... "Ben İnönü'nün yerinde olsam 12 adayı alırdım" diyen bir cengâver! Bırak o adayı bu adayı, sen elindekini kaptırma da!.. Yurt topraklarında üs kuran, Türk görevlileri tartaklayan yabancı güçler, sınırlanmızda kurulması için çaba harcanan yeni bir devletin örgütlenmesi ortada yaşanırken, Turgut Bey: in lek adam' egemenliğinin ağırlığından, etkinliğinden söz etmek güçtür. Gittiği her yerde horlanan, üstüne böcek ilacı sıkılan, bir cumhurbaşkanının görmesi gereken saygınlığı bulamayan bir kişinin New York sokaklarında gösteriler düzenlemeye kalkışması belki eğlenceli, ama Türk ulusu adına üzücü, küçük düşürücü bir durum değil midir? Not: Yukarıdaki yazı Özal ve Akbulut'un New York'a gitmekten vazgeçmelerinden önce yazılmıştır. Ama bence bu son karar yazının özünü değiştirmez. O.A. Düzeltme: 9 mayıs perşembe günü bu sütunda çıkan 'Sol Gerçeği Görmeli' başlıklı yazımda, 1979'daki ara seçimde partilerin aldıkları oy toplamlarını belirtirken MHP'nin 640.399 oy aldığı yazılmış. Gerçekte bu sayı 64.399'dur. Bu yanlışlıktan ötürü okurlarımdan özür dilerim. O.A. New York'taki Geçit Töreni Tüm olumsuzluklara karşın kadınlarımız, üyesi oldukları sendikalarda temsilci, yönetici olmaya özen göstermeliler. YAŞAR SEYMAN SendikaaYazar Sendikalar, işçilerin dinamik ve ilerici örgütleri olmalarına karşın 1990'lar Türkiyesi'nde çalışan kadınlanmızm sorunlarına, örgütsel mücadeledeki işlevlerine baktığımızda pek iç açıcı tablolarla karşılaşmıyoruz. 90'ların çalışan kadın tanımı: uluslareırası çalışma koşulları ülkemizde de uygulanmalı, çalışan kadınların sorunları çözülmeli. Kadınlar, sendikalanyla bütünleşmeli, temsilcilikten üst düzey yöneticiliğe kadar yer almalı. Toplusözleşme masalannda sorunlann çözümünde söz ve karar "tkili sömürü, iki işverenli, dört vardiyalı sahibi olmalı... Türklş Konfederasyonu'nun bir yıl ön(ev, eş, çocuk, iş) ağır bir işçiî." ce yaptırdığı soruşturmaya, çalışan kadınTürklş'e göre 7 milyon 4 Ö bin kadın iş larımız verdikleri yamtlarda, sendika temÖ çinin yüzde 56'sı ayhk net 100 bin TL'nin silcisi, yöneticisi olmak istediklerini ama bu altında maaş alıyor. Kadın işçiler yoğun ola tür toplumsal işlevlere ayıracak zamanlanrak tarım ve sanayi sektöründe düşük üc nın olmadığından yakmıyorlar... retle çahştırılıyor... Çalışan kadınlarm ayKaldı ki işçi eylemlerinde kadınlarımız en hk ortalama net gelirleri Türkiye ücretliler ön saflarda yürudü, örnek olacak ölçüde ortalamasının altında. onurlu ve bilinçli davranışlarıyla eylemlerin 90'lar Türkiyesi'nde çahşma koşullarınm başarıya ulaşmasmda büyük pay sahibi iç açıcı olmamasına karşın örgütlü olduk oldular... lan sendikalarda yönetime kaülımlarına baÇalışan kadmlanmızı isteksizlikle suçlakalım: Türklş Genel Kurulu 420 delege ile mak, dışlamak yerine, onların sorunlarına toplanıyor. Bir kadın delege... Oysa Türk sağhkh çözümler getirmeliyiz... Çığ gibi bülş'e bağlı 32 sendikada kadın işçilerin da yüyen sorunlarını azaltmak için somut proğihm oranı yaklaşık % 5 ile % 55 arasında jelerle çözüm yollan bulmaltyız:.'.»' ' degişmektedir. Kendi sorunlarınm çözümünde söz ve kaToplumda yüceleştirilen annelik, yasalar rar sahibi olmak için yonetim organlarına iki bine dokuz kala öncelikle ülkedeki yö da cezalandırılmamalı. Kreşlerin, emzirme istekli olmakla yetinmeyip, hem seçip hem netim, çahşma yasalan demokratikleşmeli, odalarınm açılması belirli sayılara bağlan seçilmeliler... Katılım! Katılım! Katıhm! malı. Çahşma yasalannm demokratikleştirilmesi gündeme ahnmalı. Biz kadınlar da varlığırruzın önemine, gücümüzün bilincine varmalıyız. Ve kollan sıvamahyız. Demokrasi, ailede başlar. Çünkü demokrasi bir yaşam biçimidir. Aile bireyleriyle sıcak, uygar birlikteliklerle toplumsal işlevimiz hız kazanır. tç mekândaki erinçli yaşam dış mekânlara destek olur, güç katar, ivme kazandırır. Sorunsuz bireyler olarak sorunların üstesinden gelinebilir. Toplumsal uğraşınızdan yorgun eve dönüşünüz sonunda sıcak bir karşllama, eşinizden sıcak bir çay, çocuklannızdan güleryüz tüm yorgunluğunuzu almaz mı? Evdeki işveren olmaz, vardiya sayılarımız azalmaz mı? Tüm olumsuzluklara karşın kadınlarımız, üyesi oldukları sendikalardatemsilci, yönetici olmaya özen göstermeliler. Her gün artarak biriken sorunlann çözürnü için, beş yılda bir oy verme hakkına sahip olmanın yeterli olmadığı açık bir biçimde ortadadır. Kısacası, yasaların yürütülebileceği noktada etkin olabilmeli, yasaların daha etkin, daha demokratik noktalara, ötelere götürülmesine çalışılmahdır. Yargıç Yekta Güngör Özden, Anayasa Mahkemesi Başkan lığı'na seçilinçe basına manşet oldu: Hürriyet: "Öza/'a inat Özden'i seçtiler" Sabah: "Özal'ın belalısının büyük zaferi" ' ^ Güneş: "Anayasa'ya Atatürkçü Başkan" Gazeteler. "ÛzalÖzden mücacfe/es/"nin altı yıl önce baş ladığını yazıyorlar, örnekler de veriyorlar, bugünkü cumhur başkanı 5 Şubat 1987'de ne demiş: ' Anayasa Mahkemesi üyesi Yekta Güngör Özden mill menfaatlerden anlamaz." Peki, şimdi ne olacak? Masamın üstünde bir kitap duruyor: "Hukukun Üstünlüğüne Saygı" (Bilgi Yayınevi) Yazan: Yekta Güngör Özden. Önsözden bir alıntr. "Usu ve bilimi dışlamak, ulusal değerleri yadsımak, partizanlık yaparak hukuku çiğnemek, insanı gözardı etmek, ustalık ve beceri sayılamaz. Demokrasi, kimilerinin uygun gördükleri kadar yaşanacak bir olgu değildir. Bir öz ve yaşam biçimi olarak kendisine yaraşır yurttaşlar için vardır. Hak ve özgürlükler de bunların değerini bilip koruyup güçlendirenler için geçerlidir. (...) Bizi kurtarırsa hukuk kurtaracaktır. Hukuk devleti, hukukun üstüniüğü ilkesini içtenlikle benimseyen devlettir. Hukukçuların önde olduğu yargıçlar devleti değildir" Yekta Güngör Özden'in yazdıkları, kimilerine ters gelebilir; ama temel doğruları dile getiriyor. * Yargıç, yasalan çiğneyenleri yargılar; sanıkla kişisel itişmeye girmez. Cinayet, hırsızlık, yol kesme gibi ağır suçların sanığı bile bu gerçeği bilir; eğer bilmeseydi, karşısmdaki yargıcı düşman sayardı. Bir devlette, yargıç yargıçlığını yapmak zorundadır; herkesin boynu, yasaların karşısında kıldan incedir; cumhurbaşkanı, başbakan, genelkurmay başkanı ile sıradan yurttaş arasında bu konuda bir fark yoktur; yargıç ile yasayı çiğneyen arasında "mücadele" olamaz. Anayasa Mahkemesi, önüne gelen dosyada neye bakar? Siyasal iktidarın yaptığı iş anayasaya uygun mu değit mi? Şimdi herkes elini vicdanına koyup söylesin: ANAP bir yasa çıkarıyor, cezaevlerinin kapısını sağcılara açıyor, solculara kapatıyor. Hangi hukuk devletinde toplum böyle bir yasayı içine sindirebilir? Sorun, Anayasa Mahkemesi Başkanı ile Cumhurbaşkanı arasında "kişisel mücadele" değildir; ANAP iktidarının hukuk ve kanun devletine ters düşmesidir. Özal'ı eleştirenler cumhurbaşkanı İle durup dururken mi uğraşıyorlar? Kişisel bir düşmanlıkları mı var? Hayır... Bugünkü Türkiye ortamında Cumhurbaşkanı ile uğraşmak belalı bir iştir. Kimse bu rizlkoyu üstlenmek istemez. Ne yazık ki bu alanda olumşuz örnekler de sergllen'ıyor; Cumhurbaşkanı eşinin ANAP İstanbul İl Başkanlığı'naseçilebilmesi için daha geçenlerde üç yargıç harcanmadı mı? Hukukun üstünlüğüne inananlann ağır bastığı bir toplumda böyle bir olay yaşanamazdı. Bir cumhurbaşkanı, sürekli olarak yasalan çiğnerse, hukuk devletinin temel kurallannı her gün ayaklarının altına alırsa ne yapmalı? Susup oturmalı mı? . Türkiye ne hale düştü? Cumhurbaşkanının gelini Gaziantep'e gidlyor. Vali Bey karşılama töreninde hazır ve nazır. Çevredeki valilerin eşieri de *gelmişler, 22 vali hanımı saksı gibi sıraya dizilmişler. Olacak iş değil; ama oluyor, toplumdaki bütün değer yargıları çürütülüyor. Bu ortamda Cumhurbaşkanı ile ters düştüğü ileri sürülen bir yargıcın Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'na seçilmesi olumlu bir gösterge değil midir?.. Anayasa Mahkemesi Başkan ile Cumhurbaşkanı... ü I 8. ULUSLARARASl İŞ MAKİNALARI ve İNŞAAT TEKNOLOJİSİFUARI ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ ANKARA >4NKO/M4K'91 1419 MAYIS Pencere Psikolojik Danışma ve 1îdavi Merkezı Dr. Mustafa SERCAN (Psikiyatrist) • Genel Psikıyatnk Sorunlar • Çocuk ve erişkinlerin konuşma bozuklukları Valikonağı Cad. 10?'6 NişantaşıİSTftNBUL 148 13 09 GÖKŞEN KOLAYLIK ÖDEMEDE SÜRÜCÜ KURSU Millet Cad. 20 Aksaray 525 30 00 LISKUR SURUCU KURSU Devrelar: Hatta Sonu: HMays Hatla Içi. 13 Mayıs Sabah Aksam KADIKÛY 349 18 24349 18 25 336 02 06336 02 79 (Sdğütlüçeşme Camii yanı) OZEL BORA SÜRUCU KURSU DERSHANE ÜSKÛDAR 343 6 7 8 2 PİSTLERİMİZ: KOZYATAĞI 362 47 33 TARABYA 162 08 18 Merkezi sistemle başarı oranımız: Test sınavında Direksiyon sınavında BAŞSAĞIIĞI Dizgi Servisi şefimiz BASRİ YILMAZ'ın babası TEK YOL EĞİTİM ı >'i öğrenmek istersemz . K.45 Beyoğlu İS r tstanbul Barosu'ndan aldığım 16113 sicil nolu avukat kimliğimi Bayrampaşa Cezaevi'nde kaybettim. Hükümsüzdür. Avukat MEHMET YILMAZER ŞÜKRÜ \TLMAZ'ın ölümünü üzüntüyle öğrendik. Merhuma tanndan rahmet, arkadaşımıza ve ailesine başsağlığı dileriz. CUMHURİYET ÇALIŞANLARI >4NMCVM4K ,UFl Uluslararası Fuariar Birliği Uyesldir