Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 5 MART 1991
Bunlarla Demokrasi
Olmaz...
Parmak sayısı ile parlamentoyu eylemsel olarak kendi manyetiği altına
almış olan, şimdilerde de parlamentonun yetkilerini elinden yine bir
hukuk kurmacası ile (yasa gücünde kararnamelerle) almaya soyunmuş
olan ANAP'tan bir ipoteksiz demokratik seçim yoluyla kurtulmayı
başarmak, yapılacakların en ivedisidir.
Prof. BAHRİ SAVCI
Şu bizim nasılsa yönetimi ele geçirmiş olan
ve arada kimi hukuksal kurmacalar ve zorla-
malarla durmakta olan politikacılanmızın bil-
gi yoksulluğu, kültür eksikliği, tarih bilinci
yoksulluğu, demokratik duygu yoksulluğu,
demokratik algı zayıflığı ne kadar hüzün ve-
rici! Bu her olayda belli oluyor. Hele kendi
aralanndaki son olaylar. Yurtdışmda duyduk
ki ANAP bir anayasa atılımı hazırlıyormuş!..
Ne hakla?..
Anayasacılık yöntemi
Anayasa bir "toplumsal pakt"tır; toplumsal
dinamiklerin önerileri ve katılımlarıyla, ulu-
salhğını kazannuşlann (ve de yitirmemiş)
tartışma-müzakere-meşveret ve konsensüsle-
riyle yapılır.
Yeni bir anayasa yapmanın yöntemi budur.
Çünkü anayasa bir toplumsal pakt olduğu-
na göre onu yapmadaki ilk güç, ilk istenç be-
lirtme hakkı toplumun liimlüğündedir. Daha
1612'lerde, dinsel baskılardan kaçıp Amerika-
da kendilerine bir serbest yeni yaşam kurma-
ya gidenlerin, "Mayıs Çiçeği" adlı gemide, ku-
racakları serbest yaşam "esas"larını, kendile-
rinin tümlü|ü içinde saptamalarından beri bu
böyledir.
Bugünün karmaşık, çok öğeli, çok eğilim-
li, çok sayılı, çok katmanlı, çok kilometre ka-
reli toplumlannda yöntem yine aynı "öz" ek-
sen üzerinde şöyle biçimlenmiştir: Anayasa
yapma hakkının ve istencinin ilke ve "aslî" sa-
hibi olan ulus, "temsili vekâlet" kuralları
içinde, ulus adma anayasa yapmak üzere bir
"kurucu meclis" oluşturur. Burada adı geçen
o çokluklar dinamiklerine yer verilir. Onlar da
"meşveret-müzakere-tartışma-konsensüs" sü-
reci içinde yeni anayasayı yaparlar.
Bu iş için doğrudan bir kurucu meclis yo-
luna gidilemeyecek ise yeni bir genel seçimle
kendisine "anayasayı da yapma işlevi veriimiş"
bir normal yasama organı (meclis) seçilir.
Buna partiler, yeni anayasanın ilkeleri ve ya-
pıst üzerindeki önerilerini açıklayan bildirilerle
katılmışlardır. Mecliste bunları açıklarlar. Fa-
kat karşılıklı özverilerle hep uzlaşmaya (kon-
sensüs) ulaşma "etiği" üzerinde kaiırlar. Çün-
kü bir anayasa "toplumsal pakt" olma niteli-
ğini, ancak böyle kazamr.
Yeni bir anayasa niteliğini taşıyacak
"temelden-özden-asıl yapıdan değişiklikler"
de bu yöntemden aynlmazlar.
Neden böyle sıkı bir yöntem?
Bir "siyasal pakt" a ancak böyle ulaşılır.
Tek yönlü-tek boyutlu, yanî basit değişik-
likler bile anayasada gösterilen, yine "katı (ri-
gid)" bir yöntemle yapılabilirken temeldeki
Ukesel-yapısal, yani rejimsel değişikliklerin bir
"kurucu meclis" ya da değiştirmeyi de öngö-
ren bir seçimden çıkmış bir meclisçe yapılması
özel bir anlam taşır; temeldeki ilkeleri-
içerikleri-yapılan; örneğin ANAP gibi, tem-
sil gücü erozyona uğramış partilerin, onun
patronluğunu "anayasaya karşın" hâlâ bırak-
mamış, üstelik yoğunlaştırmış da olan "birey-
sel sultacı"ların keyifsel tahakkümünden kur-
tarmak!..
Onun içindir ki ANAP'ın ve onun eylem-
sel patronunun yeni bir anayasa yapma atılı-
mına hazırlanışına "ne hakla" dedik.
Çünkü bu girişim, "ilkesel" yani temelden-
özden değişikliği içeriyor, "yapısal" yani 115
yıllık parlamentarizmimizi ters-yüze çeviren
değişikliği içeriyor.
Üstelik bu girişim de "temsili vekâlet gücü"
%64'ten, önce %36'ya, sonra %22'ye (şimdi-
lerde daha da düşük) düşmüş; siyasal yıkılışı-
na hukuk kurmacalarıyla, anayasada tanın-
mayan eylemlerle, hâlâ hükümranlık yerinde
tutma manevralarıyla halkın iflahını keserek
sürdüren bir gruptan onun bu konularda yet-
kisiz patronundan geliyor. Bu yüzden de "ne
hakla" feryadımız katmerleşiyor.
Ve üstelik bu girişim, "toplumsal pakt"ın
tek yapıhş yöntemi olan "meşveret-muzakere-
tartışma-özveri-konsensüs"ten uzaklık içinde,
tehdit edici bir eda ile sahneye getiriliyor: Bu
konuda referandumlara falan gidermiş!..
Bir maval: Demokratikleşme yılı
Işin tuhafı da burada; bir yeni anayasa ya
da temele (öze) değgin değişikJiJder yapıürken
çok yönlü-çok boyutlu-çok katmanlı-çok eği-
limli topluluklann toplumsal paktını, yalnız-
ca meclisteki dinamiklere bırakmak... Onları
da "Kemalizm bitti, ondan gelen ilkeler bitti;
özgür girişime, geleneklere dönüş ve din
özgürlüğü" sloganlan ile endoktrine etme; bu-
na direnirlerse, referandumlar!.. Bunun için
1991 yıh, bir atıhm yılı kılınacak: Demokra-
tikleşme yılı kılınacak (!?) üniş...
Evet, bunlar tuhaf, fakat acı da...
Eğer çağdaş bir anayasacılık varsa, bu, ana-
yasanın, çok öğe ve dinamiğin konsensüsü ile
yapılmasıdır; anayasayı yeniden yapmamn,
bütün ilkeleri ve yapı biçimlerinin resmen "se-
çim bildirgelerinde" seçmene sunulmasından
başka kaygı ve düşüncelerle yapılmış bir "az
dinamikli meclis'çe yapılması tekelinden ka-
çılmasıdır.
Sonra sağdan ve soldan bakışlarla, Kema-
lizmle uyuşum içinde olmayabilirsiniz. Fakat
neyleyelim ki o, tarihin "sürekli gelişim" sü-
recinin ürünüdür ve sürekli gelişimin toplum-
sal belirtgenlerinin deyimidir: Tiıtuculuğa kar-
şılığı kesin olan, sosyalliği-demokrasiciliğı-
"açık toplum"a açılışı da kesin olan; bunlar
için de "insan"ı en büyük değer sayan cağdaş-
lığı da muhakkak olan bir "veri" ve bir
"deyim"...
Dünyamn ve Türkiye'nin "tarihsel verileri"
yorumunu yapmakta yeteri hızı olmayan in-
diliklerle, onun üzerinde "operasyon"lara git-
mek; artık, "ne hakla" yakınmasıyla değil,
"Ne cüretle" suçlamasıyla karşılanacak bir du-
rumdur.
"1991 'demokratikleşme sürecimizce önemli
bir aşama' olacak dese, yine inarulmaz; "Siz-
lerle demokrasi olmaz" ya, demek gerekirse
de nihayet "Haydi yap da görelim" denebilir-
di. Ama öyle alçakgönüllülük göstermiyor.
"1991 demokratikleşme yılı olacak... Türkiye,
hızla gelişen demokrasi ve oluşum demokra-
tik altyapının üzerine (ki bunları kendıleri
yapmışİardı ya, işte şimdi bunun üzerine) de-
mokratikleşme inşa edilecek" diyor.
Sanki demokratikleşmeyi 83 seçimleriyle
kendileri başlatmış; şimdi 91 yılında da ken-
dileri bitirecekler!...
Bu, bir mavaldır; ne tarihe, ne şimdiye uyan
ne de sosyo-politik ve kültürel olguların do-
ğal kurallarına...
Evet, demokratikleşme bir olgudur; kendi-
sine özgü oluşum belirtkeleri ve koşulları olan.
Bunlar önce "insan" öğesidir; sonra "insanın
inşası zorunlu gerekleri olan" özgürlük-eşitlik-
güvence-yoksulluktan, sefaJetten, açlıktan ve
"korku"dan kurtulmuşluk ortamı-bütün bun-
ları sağlayan ve içeren hukuka sagı-ve bu hu-
kuku da "diyen" ona saygıyı denetleyen "ulu-
sal egemenliğin" büyük meclisinin, amacına
uygun işleme" öğeleridir.
Bunları, 83'ten bu yana ANAP sağlamaya
başladı ve şimdi de ANAP "ikmal" etme-
mektedir.
Bunlar Tanzimat'la dile gelmeye başladı;
Meşrutiyetlerle genelleşme kazandı; Kuvayı
Milliye ile ANAP'ın "artık bitti" dediği Mus-
tafa Kemal'le, Aydınlıklar Çağmm Ratiosu-
na erişti ve ulusal egemenlik düzeyine kavuş-
tu; 1946 ve 1950'lerle çoğulculuk pratiklerine
yöneldi; 27 Mayıs Anayasası ile tam bir par-
lamentarizm mekanizmalannın, hukuksal te-
minatın organizmleşmesine vardı..
Bitti mi? Hayır!
Arkasında ve altında, Greko-Latin-
Rönesans-Aydınbk Çağı'nm tümlüğü olama-
yan bir ortamda ve de en son ANAP'ta sim-
gelenen "tutucu-eskil-gelenekçi-totalitarya-
nizmle-otoritaryanizm "tek"çiliği altında,
Meclisi soyutlayıcı bir dinamiği önlemeleri
için de daha yapılacak çok şey var.
Yapılacaklann en ivedisi
BunJann içinde bir tanesi çok ivedi: Parmak
sayısı ile parlamentoyu eylemsel olarak kendi
manyetiği altına almış olan; şimdiJerde de par-
lamentonun yetkilerini elinden, yine bir hu-
kuk kurmacası ile (yasa gücünde kararname-
lerle) almaya soyunmuş olan ANAP'tan bir
ipoteksiz, demokratik seçim yoluyla kurtul-
mayı başarmak... Çünkü bunlarla demokrasi
olmuyor.
HESAPLAŞMA
BURHANARPAD
"Büyük Göz Boyaması"
İstanbul'un yüzlerce sorunu var. Sağlık alanında, ulaşım
alanında, can güvenliğı alanında irili ufaklı sorunlar.
Cumhuriyetin başlangıç yıllarında İstanbul Belediyesi'nin
resmîadı "Şehreemaneti" idi. Sonraları bu ad değiştirilerek
İstanbul Belediye Başkanlığı oldu.
Bu başlangıç yıllarında adları çok konuşulan iki başkan gö-
rev aldı: Haydar Bey ve Dr. Emin Bey.
Haydar Bey, ilkel koşullaria yürütülen hayvan kesme ve da-
ğıtma işlerini eldenjgeldiğince bir düzene sokîu. Birde Be-
yazıt Meydanı'nda, ilniversite giriş kapısının tam önünde gör-
kemli bir mermer havuz yaptırdi. "Bahr-i Haydar" diye takı-
lanlar oldu. Oysa-havuzun asıl önemi altında her zaman do-
lu duran büyük bir sarnıç ıdi. Zira o yıllarda İstanbul'da semt-
semt büyük yangınlar oluyordu. MİIII bayramlarda ışıkları ya-
nan fıskiyeler hoş bir manzara teşkil ederdi. Yazık ki bu ya-
raıiı havuz 1958 yılında yıktırılıp mermerieri parçalandı.
Haydar Bey'den sonra yerine ğelen Operatör Doktor Emin
Bey, çok yarariı ve gerekli istanbul kanaiizasyonu için ilk adımı
atıyordu.
Bu başlangıç yıllarında iki belediye başkanı, belediyenin
bütün aksak işlerini elden geldiğince düzenlemeye çalıştılar.
Operatör Emin Bey sanırım yakın zamanlarda aramızdan
ayrıldı. Haydar Bey ise yaşamını yoksulluk içinde yitirdi.
Bu iki şehreemininden sonra İstanbul'un belediye işleri
Başkent Ankara'ya bağlandı. Bu tarihten başlayarak İstan-
bul'un belediye işlerini yürütmek İstanbul Valiliği'ne ek gö-
rev olarak verildi.
Oysa büyük şehrin sorunlarını elden geldiğince yürütmek
için her şeyden önce bağımsız bir yönetim şekli uygulanma-
sı gerekirdi. Yakın günlere kadar başkente bağlı olarak yö-
netilen İstanbul'da 2000 yıllık İstanbul kültürü bu yüzden yok
olmak durumundadır.
İstanbul'un kanalizasyon işlerinin nasıl aksadığını ve ne
yapmak gerektiği konusunda bir fikir vermek için yetkili ve
uzman kişilerin hazırladığı aynntılı yazanağın (raporun) bir
bölümünü özet olarak alıyorum:
"Yazık ki, Haliç, artık ne bir Altın Boynuz'dur, ne de kentin
estetiğine yeni güzellikler katan bir su yolu!
Yazık ki, Haliç kirlenmiştir. Yıllardan beri, sorumsuzca kir-
letilmiştir. Bu sorumsuzluk. yılların ihmaliyle birleşince, cid-
di boyutlar kazanmış ve bugünkü noktaya gelinmiştir.
Şimdi, bu gerçekle yüz yüzeyiz: Haliç, çok uzun yıllardan
beri doğal bir arıtma tesisi gibi kullanılmıştır.
istanbul'un son otuz yılda hızla artan nüfusuyla birlikte, ev-
sel ve endüstriyel atıksuların Haliç'e boşalması sonucu, bu
özel su yolu, bu doğal liman artık yüksek derecede kirlen-
miş bulunmaktadır.
Peki bugüne değin yapılanlar Haliç'i temizleyebilir mi; kir-
lenmeyi önlemeye yetebilir mi?
Sorunun, canalıcı noktalarından biri de sanırız burasıdır.
istanbul'un Kanalizasyon Prpjesi içerisinde öngörülen, Ha-
liç'i kuzeyden ve güneyden saran kolektör sistemi, 1971'de
yapılan ve kentin kanalizasyon sc'inuna çözüm getırmeyı
amaçlayan projenin bir parçasıdır. Buna göre evsel ve en-
düstriyel türden bütün atıksul'ar, kanalizasyon şebekesiyle ko-
lektörlere bağlanacak, oradan da arıtma tesislerinde temiz-
lenerek denize,Haliç'tekı kolektör kapakları da yağışların faz-
la olduğu zamanlarda, kanallar taşmasın diye yağmur suyunu
Haliç'e akıtmak üzere düşünülmüştür"
Bu yazanak, İstanbul'un kimler için ve hangi çıkarlar için
acımasızca sömürüldüğünü yeterince açıklıyor.
T.C.
SAMSUN 2. SULH CEZA MAHKEMESİ
KARAR
Esas No: 1990/589
Karar No: 1990/918
C.Sav.Es. No: 1990/3239
Hâkim: Süleyman Bahadır 13222
Kâtip: Emine Deliduman
Davacı: K.H.
Sanık: CELALETTÎN YILMAZ Mehmet oğlu, Rukiye"den ol-
ma, 1956 Diu, Darende ilçesi Günpınar köyü 87 hanede N.K. olup
Samsun Lokman şekerleme, bekâr, okuryazar, sabıkasız, şeker-
lemeci, TC Islam.
Suç: Gıda Maddeleri Tüzüğü'ne aykın eylem
Suç tarihi: 26.6.1990
Karar Tarihi; 12.12.1990
Dava sonu: MAHKÛMİYET
Yukarıda açık kimlıği ve atılı suçu yaalı sanık hakkında mah-
kememize açılan kamu davasının yapılan yargılaraası sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Sanığın ürettiği ve satışa arz ettiğı
kakaolu helvadan alınan numunenin Samsun Bölge Hıfnssıhha
Enstitüsü MüdürlUğU'nde yapılan tahlili sonunda helvanın açıl-
mış ve ekşimiş bulunduğu, sağbğa zararlı olduğu tespit edilmiş
ve sanığa müsnet Gıda Maddeleri Tüzüğü'ne aykırı hareket suçu
oluşmuş olmakla,
Sanı|ın eylemine uyan TCK'nun 396. maddesi gereğince 3 ay
müddetle hapsine ve 5000 lira ağır para cezasıyla cezalandınlma-
sına,
3506 sayılı yasa gereğince ağır para cezasının 6 katı alınıp ve
ağır para cezasının 40.000 liradan aşağı olmayacağı da nazarı iti-
bara alınarak sanığın 3 ay müddetle hapsine ve 40.000 lira ağır
para cezasıyla cezalandınlmmasına,
647 SK'nun 4/1. maddesi gereğince beher günü 5.000 liradan
hapis cezasının 450.000 lira ağır para cezasına çevrilmesine,
îçtimaen ve neticeten sanığın 490.000 LÎRA AĞIR PARA CE-
ZASIYLA CEZALANDIRILMASINA,
TCK'nm 402. maddesi gereğince 3 ay müddetle sanığın cürme
vasıta kıldığı meslek ve sanatın ve ticaretin TATİLİNE,
7 gun müddetle işyerinin KAPATILMASINA,
Kesinleşen karar özetlerinin büyük harflerle yazılmak suretiy-
le ve kapatma suresi kadar kalmak üzere kapatılan işyerinin göze
çarpan bir yerine yapıştırılmasına,
Aynca karar özetinin mahkemece C.Başsavcılığı'na bildirilme-
sine,
Ve masrafı bilahare hükümlüden alınmak üzere Ankara, İstan-
bul, Izmir'de yayımlanan ve tirajı 100 binin üzerinde bulunan bir
veya iki gazetede ve aynca Samsun'da yayımlanan mahalli bir ga-
zetede ilan ettirilmesine,
Bir müzekkere bedeli 600 lira posta giderinin sanıktan tahsili-
ne,
Yargıtay yolu açık olarak verilen karar sanığın gıyabında oku-
nup anlatüdı. 12.12.1990
Karar, aslının aynı olup, yasal sürede temyiz edilmediğinden,
1.2.1991 tarihinde kesinleşmiştir. 11.2.1991
Basın: 20768
GÖRÜLMÜŞTÜR
llhan Selçuk
6. bası 5.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul
Ödemeii gönderilmez.
AGLAMAK VE GULMEK
llhan Selçuk
8. bası 5.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul
Ödemeii gönderilmez.
PENCERE
Bir Öıtıür Boyu
Yasaklar Rejimi...
141, 142, 163, günün konusu..
40 yıldan beri günün konusu..
Ben 142'den ilk kez 1950'lerde yargılandım; "Dolmuş" mi-
zah dergisini çıkarıyorduk; sorumlu müdürdüm; Turhan Sel-
çuk'un bir karikatürü yüzünden dava açıldı. İstanbul Basın
Savcısı Hicabi Dinç'ti; Ankara'dan uyarmışlar. büyük yerden
gelmiş, savcı emir kulu.
Şaka değil, 142'den hüküm giydin mi en azından sekiz on
yıl içeride yatarsın; o dönemde komünist damgası yedin mi,
kımse suratına bakmaz, bütün kapılar yüzüne kapanır, afo-
roz edilirsin. Bereket versin Ağırceza Mahkemesi Başkanı Sel-
man Yörük yetkin bir yargıçtı; dosyanın eften püften olduğu-
nu ilk bakışta anladı.
Sonuç: Beraat!..
1960'larda 142'den yine yargılandım.
Bir açıkoturumda Behice Boran ve Mihri Belli ile birlikte
konuşmacıydım. Yöneticimiz, ünlü avcı, şimdi "Rasgele" kö-
şesi yazarı avukat Raif Ertem'di. İki polis memurunun düzen-
lediği beş on satırlık bir tutanak yüzünden L^ım belaya gir-
di, İstanbul İkinci Ağırceza Mahkemesi'nde dava açıldı; Baş-
kan Talip Güran, tanıklık yapan polislere tutanağı nasıl yaz-
dıklannı sordu.
Memurcuklar:
— Görevliydik, dediler, konuşmayı dinlerken not tuttuk, ço-
ğunu anlamıyorduk...
Yine de dava sürdü; çünkü mahkemenin üstünde baskı
vardı; bu arada 12 Mart gelip çatmasın mı!... Sıkıyönetimce
gözaltına alındım; her oturumda Maltepe Askeri Tutukevi'n-
den cezaevi arabasıyla Sultanahmet'e götürülüyorum, benim
için gezme oluyor; ama, düşünüyorum:
— Ne olacak bu işin sonu?
Tutukluyum, bir sürü dava dosyam var, 12 Mart Başbaka-
nı Nihat Erim'in hükümetine hakaretten askeri mahkemede
yargılanryorum, Türk Ceza Kanunu 159'uncu maddesi de ne-
tamelidir; üstüne bir de Madanoğlu davası gelmesin mi!..
146'ncı madde darağacı demek. Bir gün çeşitli davalanmda
savcıların istediği cezaları alt alta yazdım, topladım.
Vay, vay, vay..
Ben hapı yutmuşum..
İnsan bir kez okkanın altına gitti mi, işin içinden çıkmak
çok güctür. Neyse davaların tümünden aklandım; ama, ye-
nilerinden kurtulmak kolay mı? Biri bitiyor, öteki başlıyor.
1970'ler, 1980'ler davalaria geçti, geldik 1990'lara, davalar sü-
rüyor.
Fikir alanını genişletmek, demokrasiyı düşünce kapsamın-
da derinleştirmek isteyen, Ceza Kanunu'ndaki sınırları zor-
lar; bizim TCK da (Türk Ceza Kanunu) tuzaklarla doludur:
141, 142, 163, 158, 159, 172, 311, 312, vb; say sayabildiğin
kadar... Bir fikir, bir eleştiri, bir yergi, bir nükte, bir değinme
yüzünden savcı yurttaşın suç işlediğini ileri sürebilir; devle-
te veya devlet büyüklerine karşı suç işleyen de ölümlerden
ölüm beğenmelidir.
21'inci yüzyıla 9 kaldı; Türkiye'de savcılar ve yargıçlar dos-
yalara gömülmüşler, fikir suçuyla uğraşıyorlar, davalar birbi-
rı ardına açılıyor, cezaevlerinde fikir suçlulan yatıyor.
Yazık değil mi?
•
Kırk yıldan beri köprülerin altından çok su aktı; 141, 142
aşıldı, 163'ün miadı doldu.
Fikir suçundan yargılanıp hüküm giyen kişi, artık toplumun
gözünde suçlu değil; kurban, mazlum, hakkı yenmiş insan,
ilerici, aydın, kahraman sayılıyor. 1940'larda 50'lerde, 60'larda
komünist damgasını yiyene bulaşıcı hastalık taşıyan biri gibi
bakılırdı; bu ilkellik geride kaldı.
Toplumsal muhalefet, ANAP iktidarını kuşartı; siyasal mu-
halefel fikir özgürlüklerini istiyor; yasa önerileri gündemde
bekliyor; dış dünyanın baskısı da bunlara ekleniyor; ama,
ANAP iktidarı ayak sürüyor, dıreniyor...
Nereye kadar direnecek?
141, 142, 163'ü kaldırmak da yetmez; fikir özgürlüklerini
ve çağdaş demokrasiyi sağlamak için "demokratik hukuk re-
formu'na gerek var; yasalardaki antidemokratik maddelerin
tümü elenip tasfiye edilmeli ki özgürlük rejimi gerçekleşebil-
sin; en başta sendikaların partilerte organik ilişkilere geçme-
sinj engelleyen yasaklar kaJdırılmalıdır.
Üstü örtülü fazişmi demokrasi diye kırk yıldan beri bağrı-
mıza bastık; artık yeter, değil mi?..
Öznur-Erdoğan Erişen
kızlan
MERVE'nin
doğumunu müjdelerler.
2 Mart 1991 ORDU
SPOR TOTO - SPOR LOTO
OYNAYANLARA DUYURU
En son Alman bilgısayar tekniği ile geliştırilen Spor Toto, Spor
Loto formüllerı, Spor Toto'da, 3 banko ile dereceyi 32 kolonda 13+1'i
garanti ediyoruz.
Spor Loto'da 2 banko ile dereceyi 28 kolonda 8'ı garanti ediyo-
ruz. Toto 65 sayfa, Loto 60 sayfadır, isteğinız kitap ödemeii gönde-
rilir.
İsteme adresi:
Halil Çakmak: PK. «49 Ulus/ANKARA
Telefonumuz yoktur
Hl-R COMPACT DtSC PLAYERUZAKTAN KUMANDALI
MÛZİK SETİ
• Çok fonksıyonlu uzakian
kumancla • 30 pfogram hafızalı
dlııial radyo • Otomat* donuşlu
pikap • Çıft kasetçaJar ve b<r
dek auto-reverse • Bas ve ti2
ses ayartan • 2x 10 bant gratık
ekotayzer • Surround Sound
ve DynamK: Bass Boost ile
doygurı ve akustık ses • 2x50
wafl gefç«k güçlu vs 3 yollu
bas reflekslı noparfAfier
• Compad Oisc Player
F241
1. Hamur kağıda gok temiz. önlü arkalı. seri çekimlerde
FOTO KO P İ
OoğanCopy C£f\ T l
16O78 28 \J\J I ! — •
Ortabahçe Cad.
No: 60 Beşiktaş
UZAKTAN KUMANDALI
MÛZİK SETİ
• Çok fonksıyortj uzaktan
kumanda • 20prograrD hahzalı
dintal radyo • Otomatık donuşlu
pikap • Çıft kasatçalar ve bir
dsk auto-reverse • Bas ve Sz
ses ayartan * Surround Soonö
ve Dyoamıc Bass Boosi ile
doygun ve akustık ses • 2xSC
vvatt gerçek güçlû ve 3 yoflu.
bas refleksıı hopariorler
• Compact Dısc °layer
UZAKTAN KUMANDALI
MÜZİK SETİ
• Çok fonksıyonlu uzaktan
kumanda • 30 program hafızalı
dıııtal radyo • Otomatık dönüşlü
ptkap • Her ıkıs. de auto-
revetse çaft kasetçaiar • Bas ve
tiz ses ayartarı • 2x10 bant
gralık ekolayzer • Mık/ofon ile
Sös rmksajı ımkanı • Surround
SOUTKJ ve Dynamıc Bass Boost
ile doygun ve aKusbk ses
• 2x130 wat1 gefçek gudû ve 3
yollu bas refleksJı hopanöı1e
r
• Compact Oısc Player
• Çok fonksjyonlu uzaktan kufranda • Ptıılıps'e
ftzgû "Bftstream" ile 256 de*a oversampiırtg
• 30 parçaya kadar çıft programlama • Otomatık
çana otomatjk dunra ofomaök ^TS ye geçne
otomatık çeşıtfı calma, müztgı yavasıatarak
başlaî-na ve Dttrme gıbı ûzeJhkJert programlama
• ÇrH Intfoscan »çm Kjsısel Parça Seçımı-Favonte
TrackSelectwri(rrS)-ile ıstenen dısc veoarca '
lumaralarıni suraklı haf zaOa tutma • Dısc tenrarı,
program teHran, bötüm tekran • IşleTilen aoreotlme
• Dısc ve parca »ımlen™ goste'oeye vazabılme ve
haftzaya alıD daı-nı gonatMKne • D^rta- kayıt ve tam
zananlama >çın CD Syn ve Edıt • Djıtal çıkış
• Stereo ku4akJık gınş^ ve ses ayan
COMPACT DISC
PLAYER STEREO
RADYO KASETÇALAR
• Dıgıial radyo (FM MW LWJ
• Programlanabıltr co^paci
dısc player #lntroscan • Çıft
kaset dek. b r dek auto-reverse
• Normal ve hızlı kaset
kopyalama • 3 bant ekolayzer
• OBB ıle daha fazla bas ses
• 2 yoJlu 4 hoparlor sıstemı
• 50 vvatt ses çıkış gucu • Lıkıt
krıstal gostergeler
COMPACT
DiGITAL AUDIO
PHILIPS