29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/14 DIŞ HABERLER 1 MAYIS 1990 LİTVANYA Moskova'dan koşulludoğalgazSovyetler Birliği, Litvanya'ya doğalgaz sevkıyatını başlatmak için gönderilecek doğalgazın yalnızca Jonova'daki gübre tesisinde kullanılacağına ilişkin güvence istedi. Dış Haberier Servisi — Sovyetler Birli- ği'nin Litvanya'ya uyguladığı ekonomik am- bargo çerçevesinde doğalgaz kesintisinin sürduğü açıklanırken, Moskova'nın bu cumhuriyetin en büyük gübre tesisine do- ğalgaz sevkıyatını başlatmak için gönderi- lecek doğalgazın yalnızca bu tesiste kullanılması için güvence istediği bildirildi. Vilnius radyosu, onceki gün Sovyetler Bir- liği'nin gönderdiği doğalgaz miktannın art- tınldığını haber vermiş, ancak bu bilgi daha sonra Litvanyalı yetkililer tarafmdan yalan- lanmıştı. Litvanya Başbakan Yardımcısı Romual- das Ozalas, Vilnius'ta düzenlediği basın top- lantısında, geçen hafta sonundan beri Moskova'nın ekonomik arnbargoyu gevşe- tebileceği yolunda spekülasyonlara yol açan doğal gaz sevkıyatıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, Moskova'nın gübre fabrikası- na doğal gaz sevkini yeniden başlatmak için, gönderilecek doğal gazın, yalnızca güb- re tesisinin çalıştınlması için kullanılacağın- dan emin olmak istediğini bildirdi. Litvanya basın merkezindeki yetkililerin verdiği bilgiye göre Ozalas, hükümetin, ya- pacağı ilk toplantıda, sevk edilecek doğal gazın, yalnızca, Vilnius'un kuze>'batısındaki Janava kimyevi gübre tesisine tahsis edilmesi için bir karar çıkarılacağını belirtti. Bu ka- rarın çıkmasıyla Jonava gübre fabrikasma 3,5 milyon metreküp doğal gaz verileceği kaydedildi. Moskova'mn Litvanya'ya ekonomik ab- luka uygulamasına neden olan bağımsızlık ilanıyla ilgili olarak Vilnius hükümetinin atacağı adımla ilgili belirsizlik de sürüyor. Romualdas Ozalas, dünkü basın toplantı- sında, Litvanya'nın 'bağımsızlık ilanını as- kıya aJmasııun söz konusu olmadığım' söyledi. Litvanya Parlamentosu basın mer- kezi yetkilileri, Ozalas'ın bu açıklamasımn, daha önce Başbakan Kazimiera Pnınskenct nin açıklamasına göre geri bir adım sayılıp sayılmaması gerektiği sorusuna, iki açıkla- manın da aynı yönde olduğunu söyleyerek yanıt verdiler. Litvanya Cumhurbaşkanı Vltautas Land- sbergis ise Litvan>r a'n\n 11 mart tarihinde bağımsızlık ilan etmesinden sonra meyda- na gelen krizin çözürnü için Moskova'yia görüşülmesi hakkında "mümkiin olan ta- vizleri vemıeye hazmz" diye konuştu. Land- sbergis, ABD'nin Litvanya'ya yardım etmemesine kızdığı yolundaki haberleri ya- lanlayarak "Ancik Batılı ulkeler isterse, Lit- vanya'ya uygubnan Sovyet ambargosu sona erebilir" dedi. Polonya Televizyonu'nda da onceki ak- şam bir demeci yayımlanan Landsbergis, Moskova yönetiminin, diyalog çağrılarıru reddederek Litvanya'daki iç çatışmalan kış- kırtmak istediğini söyledi. Landsbergis, "Moskova şimdi de bağım- sızlık karannın dondurulmasını istiyor. G«rçekte ne diişündiikleri ise hiç belli de- gil. Bunun anlaşüması için diyalog şart. An- cak Moskova >önetimi en ufak diyalog irn- kânını reddederek Litvanya'daki iç çatışma- lan kışkırtmak istiyor" dedi. Bu arada Kanada'ya giden ve temasları- na dün başlayan Litvanya Başbakanı Ka- zimiera Prunskiene, ülkeye varışında yap- tığı açıklamada, "Geçen hafta doruk nok- tasına ulaşan krizde, son günlerde yumu- şama göriilmiiştür" dedi. Cumhuriyetteki fabrikalann kapanması sonucu şimdiden 15 bin dolayında işçinin atıl kalmasına neden olan ekonomik ablu- kayı protesto için, Litvanyalılann onceki gün bisikletlerle kentte toplu bir gösteri yap- tıkları bildirildi. Vilnius'taki meydanda toplanan binler- ce göstericinin, Litvanya'nın 'gayri resmi' bağımsızlık marşı olarak kabul edilen Be- ethoven'ın 9. senfonisini dinledikleri haber verildi. Öte yandan Sovyet uzmanlar, ülke eko- nomisinin, giderek büyüyen enflasyonun tehdidi altında olduğu uyarısında bulunu- yorlar. Ülke genetinde düşen üretim miktan, bütçe açıkları ve para arzındaki artış, enf- lasyonun önünün alınmasında en önemli engeller olarak görülüyor. Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin ya- yın organı Pravda'da onceki gün yayımla- nan bir yanda, hükümetin ve sendikalann tüm çabalanna karşın büyüyen mali krizin, 'enflasyonun patlamasına neden olacajı' görüşü yer aldı. Ekonomist Igor Gaidar ta- rafmdan kaleme alınan yaada, "Üretimin döşmesi ve para arzının artmasi, uzun za- mandır aynı düzeyde seyreden fiyatlann yükselmesine neden oldu. Para arzı, on yıl öncesine oranla yaklaşık 8 kat daha hızlı ar- tıyor. Buna karşılık, yatınm mallannın üre- ttrai azalmakta" ıfadeleri yer aldı. Pravda'daki yazıda, hükümetin ekonomi politikası eleştirilerek, izlenen politıkalann, ekonominin kötüye gitmesinde büyük etki- sinin olduğu savunuldu. Bonn hükümeti Ankara'ya 'kırgın'Türkiye ile F.Almanya arasında 'MÎT'çi diplomatlar' gerginliğinin iki ülkenin ilişkilerinde "kalıcı bir soğukluk" oluşturması ihtimali belirdi. ROMANYA ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Fe- deral Almanya ile Türkiye arasında "MTTçi diplomatlar" olayının yarattığı gerginliğin ikili ilişkilerde "kalıcı bir soğukluk" oluş- turması olasıhğı belirdi. Bonn kaynakları, bu soğukluğun ancak Türkiye'nin "misille- me kararT'ndan vazgeçmesiyle aşılabilece- ğini belirtiyorlar. Ankara'nın "diplomatlar krizinde savunduğu tezlerin de gerçeklerle uyuşmadığı"nı savunan Alman yetkililer, "kamuoyuna yansımaması ve ikili ilişkile- ri en az zedeleyecek biçimde çozülmesi için FALMANYA Türklerden yabancılar yasasına protesto DİLEK ZAPTÇIOCLU DOCU BERLİN — Federal Almanya'da yaşayan Türkler, Şeker Bayramı'nın ilk gü- nünde yeni yabancılar yasasını protesto et- mek amacıyla bir eylem gerçekleştirdiler. Türk bilim adamlan, yazarlar, gazeteciler ve sendikacılar tarafından yapılan çağrıya uyan yaklaşık 180 bin Türk işçisinin F.A1- man bankalanndan bir güne mahsus olmak üzere paralarını çektiği bildirildi. "F.AJmanya'da yasayan 1.5 milyon Türk eger bankalardan bütün paralannı çekse, bu ülke ekonomisini feice uğratraaya yeter." Bu, Almanya'da yabancı duşmanlığı ve kısıtla- yıcı yasalara karşı öne sürülen bir savdı öte- den beri. Geçen haftaki eylem bu gerçeği da- ha yaygın bir kamuoyuna ulaştırmak için dOzenlendi. Bonn'daki Türkiye Araştırma- lar Merkezi Müdürü Dr. Fanık Şen ve Al- man Sendikalar Birliği Yabancı lşçiler So- rumlusu Mete Atsu tarafından yapılan çağn 41 Türk aydıru ve sendikacısı tarafından des- teklendi. Çağrıya tiyatrocu Dilek Tiirker, ressam İsmail Çoban, gazeteci Rifat Akkaya ve Nezih Akkutay, öğretim uyesi Hakkı Kes- kin gibi isimler ımza attı. Şeker Bayramı'nın ilk günü F.Almanya1 nın Essen, Köln, Düsseldorf, Bonn, Berlin gibi 17 kentinde yaklaşık 180 bin kişi, cari hesaplarındaki parayı bir gunlüğüne çekti- ler ve tekrar yatırdılar. Yeni yabancılar yasası EAlmanya'da ya- şayan Türklerin durumunda önemli düzel- meler getirmiyor. Eski yasanın kısıtlayıcı öğeleri korunurken, burada uzun yıllar ya- şayan yabancılann Alman vatandaşlığına geçmesine kolayhk sağlanıyor. Yeni yasa, ge- çen perşembe günü meclisten geçti. Fede- ral Konsey tarafından da onaylandıktan sonra Resmi Gazete"de yayımlanarak yürür- lüğe girecek olan yasada Hrristiyan Demok- rat Partili tçişleri Bakanı Wolfgang Schae- uble'nin imzası bulunuyor. F.Almanya'da yaşayan 1.5 milyon Türk, istatistiklere göre ülke ekonomisinde göz- ardı edilmeyecek bir yer îutuyor. Aldığımız bilgiye göre yılda 16 milyar mark gelire sahip olan Türkler 5 milyar mark gelir vergisi, 3 milyar mark emeklilik primi, 2.5 milyar mark sosyal sigorta pri- mi öduyor. çaba hareadığımız bu konuda Ankara, bi- ze haketmedigimiz bir karar da>-atıyor" gö- rüşünü dile getiriyorlar. Türkiye'nin Federal Almanya'dan sekiz diplomatını "görevleriyle bağdaşmayan za- rarh faaliyetlerde bulunduklan" gerekçesiy- le geri çekmesini istemesinin Bonn'da ya- rattığı rahatsızhk şu görüşlerle açıklamyor: "1. Bazı Türk dlplomatlarının MİT adı- na etkinlik gösterdikleri konusundaki cid- di kanıtlar üzerine bizim Ankara'ya iletti- ğimiz talep karşısında 'mutekabiliyet' esa- sından söz edilemez. Böyle bir dunımda, diplomatik karşılıklılık söz konusu olmaz. Ankara'nın 'misilleme yapması' diplomat- lınmızın tamamen asılsız biçimde suçlan- masına ve kariyerierinin zedetenmesine yol açh. 2. Ankara, bizi ARD televizyonunun ya- yınını cesaretlendirmekle dolaylı olarak suç- lnyor. Oysa Dışişleri Bakanlığımız yayını en- gelkmek için elinden geleni yaptı. Biz ocak 1990'dan itibaren konuyu sesizce gündeme getirdik. Çünkü sorunu kamuoyuna yansıt- madan çozme amacında>dık. Turk diplo- matlanrun kariyeri açısından bunun gerekli olduguna ve ikili ilişkilerin zarar görmesi- nin ancak böyle engellenebilecegine inanı- yorduk. 3. ARD televizyonunda MİT için çalıştı- ğı öne sürülen Türk diplomatlannın adla- nnın yayımlandığı ve bunun diplomatlann giıvenliklerini tehlikeye attıgı söyleniyor. Bu dogru degil. Yavında adlara >er verilmedi. 15 diplomatın adı tarafımızdan özenle giz- lendi. Bu iddianın kaynağını anlamak mümkün degil. 4. Ankara'nın bizim geri gonderilmesini istediğimiz 15 diplomata karşı, sekiz dip- lomatı geri gönderme karan hangi kıstasa göre belli degil. Bu diplomatlar nasıl seçil- miş, zararlı etkinlikleri neymiş, hiçbir ka- nıt ya da kapsamlı iddia yok. Almanya'da savalık soruşturmalan söz konusuydu. Bu- rada somut hiçbir bilgi yok. 5. Ankara, sekiz diplomat konosandaki karannı geri almazsa. ikili ilişkilerdeki pü- riız uzun dönemli bir sogukluğa dönüşecek. Bu sekiz diplomatın verine gelecek kişiler görevlerini 'huzurlu' biçimde sürduremeye- cekler, kalan diplomatlar da benzer bir ra- hatsızhk duyacak." Federal Aünan televizyonunun birinci ka- nalı ARD'nin 3 nisan günkü yayınıyla ka- muoyuna yansıyan "MtTçi diplomatlar" iddiası ilk olarak Federal Alman Dışişleri Bakanlığı tarafından 6 Ocak I990'da "dip- lomatik düzeyde gündeme getirilmişti". Türkiye'nin Bonn Büyukelçiliği Müsteşan Senbir Tümey ile göruşen Alman Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, 15 Türk diplomatının "istihbaratçı" etkinlikleri konusunda Türk vatandaşlarının şikayetleri ile Hamburg ve Stutgart'ta savcılık soruşturmalan olduğu- nu belirterek "Olav büyıimeden bu diplo- matlann uygun biçimde geri alınmasıru" is- temişlerdi. Bonn'un 23 martta da yineledi- ği bu isteğe Türkiye hiçbir yanıt vermedi. ARD yayını sonrasında ise Ankara, Bonn nezdinde iki girişimde bulunarak Federal Almanya'daki temsilciliklerinin telefonlan- nın dinienmesini protesto etti ve sekiz Al- man diplomatının ülkesine geri dönmesini istedi. Alman kaynakları, bu karan uygu- lamaya koyma yönünde bir eğilimi henüz sergilemezken Türkiye 15 diplomatını ha- ziran ayında olağan atamalar çerçevesinde merkeze almayı planlıyor. Türkiye'nin Fe- Heral Almanya'da görev yapan toplam 542 diplomatik personeli bulunuyor. GÖSTERİLER DURMUYOR — Meydanlar, bir haftadır geçici yönetimin istifasinı isteyenlerle istemevenlerin sloganlanyla yankılaruyor. Rumen halkı ayaktaRomanya'da 1989 aralık ayından bu yana yaşanan en büyük kitle gösterileri yaygınlaşırken Başbakan Petre Roman, "totaliter düzene asla geri dönülmeyeceğini" söyledi. tnkâr etmiyorum. Ancak daha sonra iiyeli- gim sırasında komünist dogmalardan kur- tularak kendimi geliştirdim. Bugün artık kendimi gerçekçi bir siyaset adamı olarak göriiyorum. Ekonomik ve sosyal açidan, kendimizi Avrapa ve sosyalizmine ve sos- yal demokrasinin modern doktrinlerine ya- kın göriiyoruz" karşılığını verdi. Romanya Başbakanı Petre Roman ise "Ülkede totaliter düzene asla geri dönülmeyeceğini" söyledi. AA'nın haberi- ne göre Petre Roman, Fransız Le Figaro ga- zetesinde dün yayımlanan demecinde, ba- zı gençlerin, öğrencilerin ve aydınlann en- dişe içinde olduklannı belirtti ve bunu an- layışla karşıladığıru kaydetti. Petre Roman, "Romanya'da diktatöriük o kadar uzun yıllar devam etti ve o kadar ağır geçti ki korku çok doğal. Ancak bazı çevreler bu korkuyu siyasi amaçlan dognıl- tusunda kullanıyor" dedi. Romanya'da hüküm süren güvensizlik ortamı ve darbe ihtimaliyle ilgili sorulan da yanıtlayan Başbakan Petre Roman, "Gö- vensizlik ortamından söz etmekte haklısı- Dış Haberier Servisi — Aralık 1989'daki halk ayaklanmasından bu yana büyük kit- le gösterilerinin yaşandığı Romanya'da ge- çici Devlet Başkanı lon Uiescu'nun istifası talebi yükseliyor. Geçen hafta boyunca baş- kent Bükreş'te yapılan gösteri ve mitingler, hafta sonunda Temeşvar kentine ve kuzey- deki bazı kasabalara da sıçradı. Romanya'nın geçici devlet başkanı ve Ulusal Selamet Cephesi'nin Devlet Başka- nı adayı lon Diescu, siyasi hayattan çekil- mesini isteyen göstericilere "boyun egmeyecegini" söyledi. ltalyan "li Hessagerd" gazetesine bir de- raeç veren Iliescu, yönetimlerinin "Neo- Komiinizm" olduğu suçlamalanna karşılık olarak, "Devrimimiz iyi tahlfl edilirse, Neo- komünizmin temsikileri olmadıgımız ortaya çıkar. Gerçek sosyalizmi uyguladıklannı sa- nan butün ülkderde komünizmin başansız- lığa uğraması geri dönölmez bir süreçtir" dedi. Iliescu, komünist parti üyeliği konusun- da sorulan bir soruya da "Komünist parti- ye üyeydim, geçmişimden utanmıyonım ve nız. Bence bu durum, 45 yıl boyunca yaşa- dıgımız ve son 15 yılında oldukça trajik bir hal alan dikkatöriükten kaynaklanıyor. Hiçbir Dogu Avrupa ülkesi bu kadar ba- ğımlı olmamıştır. Üç ay içinde ülkenin geç- mişini ve bunnn halk psikolojisi üzerinde- ki etkikrini silmek mümkün değildir" şek- linde konuştu. Fransa Başbakanı Micbel Rocard ve tspanya Başbakanı Felipe Gonzalez'le ay- nı siyasi çizgi üzerinde bulunduğunu belir- ten Roman, kendisini merkez sol görüşlü bulduğunu kaydetti. Muhalefete saldın Öte yandan muhalefetteki Ulusal Köylü Partisi'nin altı adayına dün ülkenin kuze- yindeki Suceava yakınında bir köyde sal- dırıda bulunuldu. Parti kaynakları, Ulusal Köylü Partisi Başkan Yardıması'nın da aralannda bulun- duğu altı uyenin seçim kampanyası sırasın- da kimliği belirlenemeyen kişilerin saldın- sına uğradığıru ve ikisinin yaralandığını bil- dirdiler. Aralannda Senatör Adayı Nikolae Lu- pan ve milletvekili adayı Nicolae Alexoai- e'nin bulunduğu diğer dört kişinin de bir eve sığındıkları haber verildi. MOSKOVA Lenin'in Mozolesi'ne saldınMOSKOVA (AA) — Sovyetler Biriiği'nin kurucusu Lenin'in mozolesine cumartesı ak- şamı bir sabotaj düzenlendiği açıklandı. Sovyet hükümetinin yayın organı Izves- tia gazetesinde yer alan habere göre 28 ni- san akşamı 40-45 yaşları arasında kimliği açıklanmayan bir kişi, bir şişenin içine ya- nıcı madde doldurularak hazırlanmış 'amatör' bir yangın bombasım Lenin'in Kı- zıl Meydan'da, Kremlin Sarayı'mn önündeki mozolesine attı. Gazete, yangın bombasımn yol açtığı alevlerin kısa sürede sondüruldüğünü ve sal- dırganm tutuklandığını bildirdi. lzvestia- ya göre saldırıyla ilgili sorulan yalnızca "Ben eylemimle konuştum" diye yanıtlayan saldırgamn akıbeti konusunda bilgi verilme- di. Lenin'in anıtlarma Baltık ve Kafkasya cumhuriyetlerinde bir süredir saldırılar dü- zenleniyordu. Ancak Kızıl Meydan'ın orta- sında Lenin'in mumyasının da bulunduğu mozolesine düzenlenen bir sabotajla ilgili olarak Sovyet basınında ilk kez bir haber yer alıyor. öte yandan Ermenistan Yüksek Sov7eti, Azerbaycan Yüksek Sovyeti'nin Dağlık Ka- rabağ bölgesinin demografık ve idari yapı- sım değiştirmeye çalıştığını iddia etti. TASS'ın haberine göre Ermenistan Yük- sek Sovyeti'nin bugünkü toplantısında k o nuşan Ermeni miUetvekilleri, Azerbaycan Yüksek Sovyeti'nin Azerbaycan toprağı olan Dağlık Karabağ bölgesindeki bazı küçük köylerin idari yapılannda küçük değişiklik- ler yapılmasını öngören 21 nisan tarihli ka- rarnamesinin iptalini istediler. BULGARÎSTAN Belene'de geçmişe lanet BELENE (AA) — Bulgaristan'da, Tuna Nehri üzerindeki Belene Kampı'nda, 40 yıl önce komünistler tarafından hapsedilen ve ölen siyasi tutuklulan anrna toplantısı ya- pıldı. Aralarmda çok sayıda eski tutuklu- nun ve ölenlerin dul eşlerinin de bulundu- ğu yaklaşık 3 bin kişi, gecmişte yaptıklann- dan ötürü komünistleri kınadı. Muhalif Demokratik Güçler Birliği'nin (UDF) lideri, ünlü düşünür Jeryo Jdev, yap- tığı konuşmada, komünistlerin yönetimin- deki Bulgaristan'ın, kişi başma düşen siya- si tutuklular açısından 'dünyarun bir numa- ralı ülkesi' olduğunu söyledi. Toplantıya katılanlar, "Komünistler ka- tfldir", "Zafer UDFnin" şeklinde slogan at- tılar. Muhalefetin önde gelen isimlerinden Mi- lan Drençev de, "Bnlgaristan tarihinde ko- münist dönemden daha köfü bir dönem yoktur. Türklerin yönetiminden kurtuldu, ama Bulgar komünistleri kendi halkına kıydı" diye konuştu. Sosyal Demokrat Parti'nin Başkanı Pe- tar Derdliev de, Reuter'e yaptığı açıklama- da^'Toplama kamplan ve topln mezarlar ile ilgili haberier, Bulgarlann düşünce >-apısı- m çok etkiliyor" dedi. 1964'ten bu yana 10 ayn toplama kampında kalan Derdliev, "Be- lene'ye, binlerce aydın ve köylü getirildi. Bunlann yüzlercesi, zoria çalıştınlmaktan, açtıktan ve zulümden öldü" ifadesini kul- landı. 10 Kasım 1989'da işbaşından uzaklaştın- lan eski KP lideri ve Devlet Başkanı Todor Jivkov'un, 80'li yıllarda Türk azınlığa kar- şı başlattığı baskı ve eritme politikalan so- nucu çok sayıda Türk de Belene'ye götürül- müştü. AVRUPA TOPLULUĞUKOMİSYONUİKİNCtBAŞKANI BANGEMANN, CUMHURİYETİNSORULARINIYANITLADI: üyeliği için insan haklarına saygı şart MARTIN BANGEMANN — Türkiye'nin başvurusu reddedilmedi. Martin Bangemann "Gerici güçler canlanma gösterirse Türkiye'nin Avrupa entegrasyonu sürecinde yer alması güçleşir. Türkiye'nin Müslüman bir ülke olması onu Avrupa'dan ayırmazî' YASEMÎN ÇONGAR BRÜKSEL — Avrupa Topluluğu (AT) Komisyonu Başkan Yardımcısı Martin Ban- gemann Türkiye'nin Avrupa entegrasyonu içinde yer alması gerektiğini belirterek "Btı- nu göz önünde tutmaya isteklrjiz. Ancak ge- rici güçler canlanma gösterirse, Türkiye'nin bu entegnısyonda yer alması elbette biraz güçleşecektir. Biz Avrupahlann da kültürel bir kimliği var ve bunu terk etmeye hiç ni- yetii değiliz" dedi. AT Komisyonu Başkanı Jacqnes Delors- un yardıması ve tek pazar uygulaması ko- nusunda topluluğun en üst düzey yetkilisi olan Martin Bangemann, Avrupalılık kim- liğinin ortak faydasının her türlü özgür dü- şünceye saygı olduğunu söyledi. Martin Bangemann'la y'aptığımız söyleşi şöyle: — Sizce Türkiye'nin 19901ı yıllarda ATve üye olma şansı var mı? Doğu Avrupa ülke- leriyle kurulacak işbirligince, üye olmayan Batı Avrupa ülkelerine göre öncelik verile- cek mi? BANGEMANN — Topluluk kimseye im- tiyaz tanımaz. Tüm ortaklanmız ve kom- şularımızla sağiıklı ilişkiler geliştirmek is- tiyoruz. Bugün, EFTA ülkeleriyle işbirliği büyük bir atılım yapmış durumda. Birlikte asgari kontrol ve açık sınırlarla bir "Avru- pa ekonomik sahası" oluşturmak istiyoruz. Avrupa genel olarak birbirine daha çok y'ak- laşmak ve yeniden katı bloklara ayrümamak zorundadır. Türkiye de bu sürecin bir par- çası olmalı. Türkiye'nin katılma başvuru- sunu geri çevirmedik. Türkiye'nin potansi- yel bir aday olduğunu dile getirdik. Katıl- ma konusundaki bir karar ancak daha son- raki bir tarihte alınabileceği için şu anda bu- nun ötesine gidemeyiz. — Türkiye Avrupa entegrasyonunun tam ve eşit bir uyesi haline gelebilir mi sizce? BANGEMANN — Avmpa'nın geleceğin- de oynayacağı rol öncelikle Türkiye'nin ken- disine dayanmaktadır. Bir Avrupa ülkesi olarak, o da Avrupa entegrasyon süreci için- de yer alacaktır. Bunu göz önünde tutma- ya istekliyiz. Ama gerici güçler canlanma gösterirse bu elbette biraz güçleşecektir. Biz Avrupalıların da kültürel kimliğimiz var ve bunu terk etmeye hiç niyetli değiliz. — Bu kimliği nasıl tanımlıyorsnnnz? Av- nıpalı olmanın belirleyicisi ne? BANGEMANN — Avrupa'yı birleştiren inançlar ya da dinler değüdir. Topluluğumuz- da birçok din var; Katolik, Lutheryen ve Or- todoks kiliseleri var. Biz Avrupahlar arasın- daki ortak nokta, yaşam karşısındaki tutu- mumuzdur. Demokratik yapılara saygı, in- san hakları ve azınlıkların kabulü bu tutu- mun unsurlarıdır. Avrupa ülkelerini bir ara- ya getiren belirli düşünceler değil, her tür düşünceye saygıdır. Avrupa'nın coğrafi sı- mrlannı tanımlamak kolay değil. Ancak Avrupalı olmak düşüncelerin bir arada ya- şaması gerekliliği konusundaki ortak anla- yışla ilgilidir. tnsan hakları mutlak biçim- de saygı görmelidir. Bu haklara yalnızca de- ğinmekle yetinip insan haklarına hangi dü- zeyde saygı gösterileceği ulusal makamlara bırakılamaz. 2000 yılına yaklaştıkça, topluluk çoğun- luk kurallannı giderek artan biçimde kabul etmek \e bütün Uyeler buna uymak zorun- da. 2000 yılında değişik bir AT olacak. Da- ha çok iç içe geçmişlik, daha çok destek ve çoğunluk kurallanmn daha çok kabul edil- mesi söz konusu olacak. Eğer Türkiye üye olmak istiyorsa, giderek artan biçimde ço- ğunluk kurallanyla yönetilen topluluğun ge- rekliliklerini verine getirip getirmediğini iyi- ce gözden geçirmek zorunda. Örneğin Turki- ye. komşulanyla özel ilişkiler sürdurmek is- terse bu, politik birlik içinde mümkün ol- mayacaktır. Eğer topluluk çetin tartışmalar- dan sonra bir karar alır ve Türk hükümeti bundan sonra evine döner, üç gün sonra da gelip 'Kararın uygulanması bizce mümkün değil, çünkıi ulusal anayasamıza >-a da Ku- ran'ın söylediklerine aykın' derse, bu kabul edilemez. Bu durumda bu yüksek anayasa ya da din, AT'ye katılmayı imkânsız kıla- caktır. "Bu bizim iç işimiz, gelenegimiz" di- yemezsiniz. Sorun topluluğun yeni üyeler kabul etme- yi isteyip istememesi sorunu değildir. Da- ha büyük bir topluluk olmak kendi içinde bir amaç değildir. 'Biz yeni üyeler gelsin' de- miyonız. Her demokratik Avrupa ülkesi üye olmak isteyebilir. Biz herkesle müzakereye hazırız. Ama herhangi bir yeni üyenin da- ha çok sorun yaratacağını hissedersek, ol- duğumuz gibi kalmayı tercih ederiz. — Sizce Türkiye 2000 yıhna yaklaşdırken nasıl bir bütünleşme politikası izlemeli? Türkiye'nin Müslüman bir ülke olmasının onn topluluktan uzaklaştırdığı görüşünde misiniz? BANGEMANN — Öğüt vermeyeceğim. Türkiye'nin Müslüman bir ülke olması ben- ce onu Avrupa'dan ayırmamaktadır. Din- ler değildir ayıncı olan, hoşgörü ve karşı- lıklı saygı eksikliğidir. Bizim için bireyin hakkı ihlal edilemez. Dinsel gerekçelerin ör- neğin bir ihaleyi kimin alacağına ya da ki- min işe alınacağına karar verilmesinde et- kili olmaması gerektiği de açıktır. Bizce azınlıklara ve kadınlara karşı dinsel aynm- cılık kabul edilemez. Bir din insan haklan- nı yıpratmamalı ve birey için fırsat eşitliği- nin onüne geçmemelidir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle