Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 8 NİSAN 1990
Alevi Kürtler v e
Baskısı
HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU
Cumhuriyet'in 18 Şubat 1990tarihli sayısındaçı-
kan "Kürt Sorunu" başhklı yanm uzerine önce bir
telefon, sonra birçok mektup aldım. Beni "faşist"
ükle suçlayanı bir yana bırakıyonım. Telefon eden
okurumla aynı görüşü taşıdıklan anlaşılan iki mek-
tubu ayırdım; önce bunlardan soz etmek istiyorum.
Bu okurlanmın bildirdiklerine göre: "Kurtlerin bir
kısmı Alevidir. Bunlar, Kürtleşmiş Türklerdir. Şimdi
Alevi-Kürt köylerine cami yaptırılıp Sünni imam
atanarak, Alevi-Kürtler de devletten soğutuluyor,
hatta, devlete karşı cephe almalarına neden olunu-
yor. Yazımzda bu noktaya dokunmadınız".
Okurlanm haklı olabilirler. Sorun sosyolojik bir
inceleme konusudur. Ben bunu yapacak durumda
değilim. Ancak Kürtleşmeden önce Hacı Bektaş Ve-
li'ye bağlanan kimi Türk boylannın Kürtleştikten
sonra da Alevi mezhebini korurnaları akıl ve man-
tığa yakın geliyor. Araştırmak gerek. Asıl önemlisi
o yöre halkını devletten soğutacak Sünni baskısını
kaldırmak gerek. Bu nasıl bir akılsızlıktır ki, yal-
nız Alevi Kürtleri değil, Alevi Türkleri de devlet-
ten soğutmak, halk arasına ikilik sokmak için eli-
mizden geleni yapıyoruz. Aşağıya aldığım görgü ve
^özleme dayanan başka mektuplar da bu söyledik-
lerimi kanıtlıyor. önce îstanbul'dan geleni
okuyalım:
"Sayın Hocam; bu pazar (24.XII.1989) Cumhu-
riyet'te çıkan, 'Sünnilik, AJevilik Sorunu', başlık-
Iı yaanız, ülkemizde yüzyıllar boyu kanayan bir ya-
raya pannak basıyor, yaranın en saghklı çozüm yo-
lunu gösteriyordu; elbel, sağduyu sahiplerine.
1960'da emekli olmadan önce bir sure Edremit
9. Bölge Gezici Başoğrttmeni idim. Kazdağı yamaç-
lanndaki köyler Turkmen köyleriydi. Su katılma-
dık Tiırktüler. Cami \oklu köylerinde. Ama Türk
kültüriınun zenginliklerini tum renkliliği, canlılı-
ğıyla oralarda gormek olanaklıydı. Bir halkbilimi
gömiisüydü her köy. Bir gün bunlardan birine git-
tiğimde okulun bomboş oldugunu gordum. Çocuk-
lar okula gönderilmemişti. Muhtarla göruştüm:
'Hocam' dedi. ' Atatürk'ün güniinde var mıydı böy-
le ikilik? Neden din dersi kondu okullara? Biz Ale-
viyiz. Şimdi bizimkilere Ali'yi öğretecek misiniz?
Yok öğreülmeyecekse, laiklikle çöznlmiış bir sorun
neden hortlatılıyor?'
Laik egilimden geçmiş bir ögretmen olarak, o
gün duydugum acıyı anlatamam. Sonrasının nasıl
çorap söküğii gibi, ta 'Maraş ve Çorum kıyımla-
n'na vardığını biliyorsunuz.
Gaziantepli oldugumdan bu ilimizin koylerinden
bir çogunu da çok sonraki tarihlerde 1974'te do-
laştım. Alevi kö> evlerinde Ecevit'in foloğraflan
vardı. Ve köylüter. 'Biz bir Atatiirk'ün bir de Ece-
vit'in güniinde inancımızdan dolayı kınanmadık.
insan olmanın onunınu duyduk' diyorlardı.
Geçen yaz Edremiı bolgesıne gıtııgımde, n Ly-
lül döneminde halkt Alevi olan Çamcı koyüne as-
kerlerce cami yaptırıldığını gordum. (...) gazino-
sunda garsonluk eden biri İzmir Eğitim Enstitusu'-
nde, obürü Bursa Veteriner Fakültesi'nde okuyan
iki Alevi gençle tanıştım. İkisi de, zorunlu din dersi
yüzünden başlanna gelenleri, çevre koylerinin sı-
kıntılanm anlattılar. Ülkemizde büyuk bir alevi nii-
fus bulunduğunu, katı uygulamalann işkence bo-
yutuna ulaştığını söylediler. Vaktiyle (...) koyün-
de muhtann bana yonelltiği soruyu anımsayarak
kahroldum. •Atatiirk'ün güniinde var mıydı boyle
bir ikilik' diyordu muhtar.
Evet, Atatürk, 'laiklik' ilkesiyle Anadolu halkı-
nı insan haklannın en güzeline kavnşturmuş. bir
bütünleşmeyi saglamıştı. (...) 'Demokrasi,
demokrasi' diye diye, 'Atatürkçüluk,
Atatürkçülük' diye diye nerelere geldik, getiril-
dik..."
• * *
Aydın ve yurtsever bir eğitimcinin gözlerae da-
yalı uyarıcı nitelikteki bu ilginç mektubuna bir şey
ekleyecek değilim.
Yukanda sözünü ettiğim ikinci mektup çok uzun,
hepsini buraya geçirme olanağı yok. Mektup Mer-
sin'den geliyor. Konumuzu çok yakından ilgilen-
diren bölümlerini aşağıya alıyorurn:
"Degerli Hocam; son günlerdeki yazılannızda
insan haklan ile birlikte işlediginiz Alevilik-Sünnilik
konusu, dün oldugu gibi bugun de toplumumuzun
kanayan bir yarasıdır. Anadolu'da Aleviler çok çek-
mişlerdir. Bunu tarih okuyan ve yaşayan her du-
yartı insan bilmektedir. (...) Bu düşmanlık kimler
tarafından ve nasıl işlenmiş ki loplumumuzda ke-
mikJeşmiştir.
Demokrat Parti döneminde Alevi olduklan için
köylerine ilkokul yapılmayan Alevi Türk koyleri-
nin çocuklan ilkokulu olan Sünni köylerine gittik-
leri zaman, Sünni köyün yaşlısı genci ve çocuklan
tarafından Alevi çocuklann nasıl karşılandığını,
aşağılandıgııu hatta ve hatta kovulduklannı bu top-
lum yaşamtş ve yaşamaktadır. (...) Bazı ilkokul öğ-
retmenleri Alevi köylerden gelen çocuklan derse
kaldmrken 'Sen söyle bakalım Kızılbaşoğlu' şek-
linde hitap edildiği zaman o körpecik çocugun ter-
temiz dunyasının nasıl karartıldıgı unutulmuyor.
(...) Alevi köylere cami vaptınlarak imam atanmak-
ta ve Alevi insanlar Sünnileştirilmek için devleti yo-
netenler tarafından temel insan haklan ve özgiir-
lüklerine, laik Türkiye Cumhuriyeti Anavasası'na
rağmen ihlaller vapılmaktadır ve insanlık suçu iş-
lenmektedir. (...)
Degerli Hocam; tslamiyetin ilerlemesini isteyen
ve Müslumanlıgın kalıcılıgını duşunen Sünnilere şu-
nu salık vermek istiyorum: Günümüzde inanışım
o dur ki, Müslüman bir Türk olarak Mûsluman-
lık. dihler içinde en çagdaş ve en demokratik bir
inançtır. Yeter ki, Muslumanlık adı altında Arap
Yanmadası'ndaki Oriaçag dogmaıik düşünce ve ey-
lemlerin altında hapsedilmesin. Eger dunya ulus-
ları arasında ön sırada yer alraak istiyorsak baş-
kalannın yogurduna kara, kendi yogurdumuza ak
demek bağna/lıgından kendimizi kurtarmamız ge-
rekmektedir. Hem yaratan Tann'nın her şeve kadir
ve gücünün üstünde guç olmadığı gerçegine inana-
cağız, hem de O'nun yarattıgı degişik düşünce ve
inançlan inkâr edecegiz; Muslumanlık içinde böy-
le bir çağdışı, akıl dışı inanç ve felsefe voktur, bu
böyle biline.
Degerli Hocam; günümüzde toplumumuzu ilgi-
lendiren bütün konular TRT'de ve basında tartış-
ma konusu yapılırken toplumumuzu vüzyıllardır
ilgilendiren, toplumumuz içinde her gün kanayan
bir yara durumunda olan bu Alevilik-Sünnilik ko-
nusu neden tartışılmaz acaba? Devietin TRT'si ara-
cılığıyla dini eğitim yapılıyor. devietin okullann-
da okutulan din dersi kitaplarmda din eğitimi ya-
pılıyor, ama hiç Alevilikten söz edilmiyor. Muslu-
manlık yalnız Sunnilerin inancı, dini midir acaba?
Neden buna bir açıklık getirilmiyor? Aleviler Müs-
lüman değil mi acaba? Bu sonılann yanıtlanm her
zaman bulabileceğimiz kaynaklar vardır.
Günümüzde bir din kendisine inananlan refah
ve mutluluğa, kardeşlik ve banşa götürmüyorsa o
din, din olmaklan çıkar ve dogmatizm adını alır,
belli çıkar çevrelerinin somünı aracı olnr..."
• • *
Bu mektup da ilk mektupdaki gibi uyancı, ilginç
ve ulkemiz açısından üzücü ve düşundurücudur.
Öteki mektuplarda da Alevi yurttaşların Sünnili-
ğe dondurülmesi için >apılan türlu baskılardan ya-
kınılıyor. Anlaşılan, Diyanet lşleri'nce ve dolayı-
sıyla devletçe yürütulen "rnezhepsel" bir asimilas-
yon uygulamasi bütun yurt çapında sürüp gidiyor.
Ayıptır bu ikiyuzluluk. Bir yanda İnsan Haklan Ev-
rensel Bildirgesi'ni \e onun eki olan butun anlaş-
maları imzahyoruz, öte yandan bir kısım yurttaş-
ların inançları azerinde ağır bir baskı ortamı yara-
tıyoruz. Bence ayıbın da otesinde çağdışı bir zih-
niyetin somut gorünumüdür bu.
Folklor Araştırma Dairesi Emekli Başkanı Ne-
jat Birdoğan'ın 16 Ağustos 1989 tarihli Cumhuri-
yet'te çıkan "AJevilik ve Anadolu'daki Gerçekler"
başhklı yazısında:
"Bir yandan ekonomik sıkıntılar, bir yandan yer-
leşik Sünni Oğuzların baskısı, bir yandan da uç ve-
ren Mogol korkusu, Ortaasya bozkırlanndaki gö-
çebe Oğuzlan batıya itti. Oysa ki bu goçebe Oğuz-
larda o zamanlar için sınıf ayncalığı yoktu. Kaç göç
yoktu. Ezilmiş kadınlar yoktu. 'Azıcık aşım ağrı-
sız basım' örneği, eviyle, komuşusuyla, yaylasıyla
mutlu da sayılırdı. Goçebe Oguz, batıya, Anado-
lu'ya yüriirken kendi tüzesini ve töresini de getir-
di...' dedikten sonra, Oguz-Türkmen kocasının
"Otman Baba" kitabından şu öyküyü anlatıyor:
'Oguz, dilin söylerdi. Gayri dil konuşam hoş gor-
mez, (Bre Yörukoğlu, kendi öz dilini bırakıp gayri
dil konuşmak ayıbı neden?) diye sorardı. Oguz di-
lini över, nasıl ki Horasan erenleri cümlenin baş
tatı ise Türk dili de cümle dillerin alaMdır. Bizim
destegimiz Oguz dili konuşanadır. Yâd Hlerde yit-
memek için tek dayanağımız Oguz dilidir derdi."
Türk dili, Yunus Emre, Karacaoğlan, Pir Sul-
tan Abdal gibi Bektaşi \e Alevi Türk ozanlan sa-
yesinde ozbenliğini korumuş ve gelişmıştir. O hal-
de Aleviligi mezhep açısından degil. Türklük açı-
sından dcğerlendirmek, hem milliyetçilik, hem la-
iklik ilkeleri bakımından zonınludur. Degerli ga-
zeteci ve yazar dostum Mehrned Kemal'in geçen
hafta kendi koşesinde çıkan "Dil ve Kultür Biriigi"
başhklı yazısının sonunda dedi$i gibi: "Tarih açı-
sından bakıldıgında Alevilik, İslam tarihi içinde bir
ronesanstır. İnsanlar arasında hoşgonıye, uygar-
lıga, sevgiye dayanır. Aleviligi bolucüluk gibi gör-
me ve gösterme kimsenin işine yaramamıştır. Bun-
dan sonra da yaramaz".
Ulkenin çıkarlannı duşunen aklı başında herkes
Alevilik sorununun artık olumlu \e kesin bir so-
nuca bağlanması göruşundedir. Ancak bu işi kim
başaracak? Diyanet tşleri Başkanhğı mı? Bugün-
kü iktidar partisi mi? "Çağ atlıyonız, çağ atlıyo-
nız..." diye diye çağın gerisine giden, çağ atlama-
yı kultürde ve kafaların içinde değil otoyollarda,
nukleer santrallarda, beş yıldiîlı otellerde ve baraj-
larda arayan beyinler ulkemizin geleceği bakımın-
dan çok önemli olan ve laiklik ilkesine dayanan
Sunni-Alevi birliğini kurabılir mi? Bunu kurabil-
mek için Nakşibendilik karanlığından kendilerini
kurtarmaları gerekir. Biz bunun bır duş oldugunu
bile bile sorunu, somut örnekleriyle ele aldık.
Belki birikim olur da günün birinde bunu çözu-
me baglamak isteyenlere yararlı olabilir
umuduyla...
Teşekkun Şıddeılı grıp \t kalp yetmezlığı sonucunda akci-
lerlerde oluşan iki taraflı konjesyon \e nefes darhğı ilzerine
benı gece yarısı hastaneye götürup orada >«di gun sürevle te-
davı eden, dosl insan, Kardiolog Dr. ORYAL GÖKDEMİR'e;
ilk ledavımı yapıp hastanenin gercklilığini bildiren [çhastalık-
lan Uznıant Dr. Suha Veldel'e; hastancde her gün yoklamak
inceligınde bulunan can dostlarım Prof. Dr. Gurbuz Barlas
ile Prof. Dr. Alaaltin Vardar ve Ortp. Dr. Orhın Yeginsu'ya,
dörduncu katın butun hemşıre ve personelıne, Amıral Brtstol
Hastanesi yönetıcılerıne buracıkta yurekten teşekkur etme>i
borç bilırım. H.V.V
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Hep Bu Soru: Aydınlar
Ne Yapmalı?
Bingöl'de bulunan yazar, eğıtimcı, gazeteci dokuz aydın 1962
yılının bir ağustos günü bir araya gelmişler, "Gerçeklerimiz kar-
şısmda okur-yazar olarak ne yapıyoruz, ne yapmalıyız?" konu-
sunda tartışmışlardı. Kimler miydi bu dokuz kişi? Ayukat Abidin
Yurtsever, köy öğretmeni Ahmet Say, öğrenci Akın Özonur, Halk
Eğitim Müdürü Ekrem Güven, Mıllı Eğitim Müdürü Hayrettin Uy-
sal, gazeteci Mehmet Aydar, İlköğretım Müfettışı Necdet Kaynak,
ögretmen Sevim Uysal, ögretmen Vahap Erdoğdu.
"Ne yapmalı? Okur-yazarlar olarak biz ne yapmalıyız?" Bu so-
runun yanıtı bir türlü gereği gibi verilemedi. 1962 yılında Bin-
göl'de bir araya gelen dokuz kişi kendi aralarında konuşmuşlar,
tartışmışlar, hangi sonuca varmışlar'' Sorulur mu bu? Hiçbir so-
nuca varılmaz bu gibi tartışmalarda. 1962 oldukça yenı bir ta-
rih, Tanzimat'tan bu yana, Namık Kemaller, Fikretler daha kim-
ler kimler 'Ne yapmalıyız?'ı az mı yazdılar, tartıştılar. Sonuç ne-
.dir? Aynı tartışmanın 21. yüzyıla on kala yeniden, hem de her
zamankınden daha etkin biçimde gündemde olması...
Vatan gazetesinin sararmış eski yapraklarında yer alan bu 'Açık
Oturum'dan bır kaç parçayı birlikte okusak mı? Aradan yirmi sekiz
yıl geçmış, hep bu konu, hep bu soru: Ne yapmalı?
"Sorunlarımız karsısında gerçekçi olup bizı olumlu sonuçla-
ra götürecek yolları seçmekten çok dağınık gözlemlerimizi çı-
kış noktası yapıyoruz. Bunalıyoruz dağınık gözlemlerimizin için-
de. Oysaki ortamımızı yaşanılır, sevilir bir ortam halıne getirmek
için yapacağımız ilk çaba bir yol, sorunlarımızın ne oldugu ger-
çeğidir"
Evet, o gün bugün 'nedir bu sorunlar' diye kaç kişi düşün-
müş, kafasını yormuştur? "Der-
di araştırmak diye bir şey var."
Konuşmacılardan birı 'gerçekler-
in 'acı gerçekler' oldugunu bil-
mek gerektiğini söylüyor "Acaba
aydınlarımızın yurt sorunlarına
eğilmeyişi kendilerini o acının
içinde duymadıkları için midir?"
diye soruyor, bunun çözümünü o
sırada Bingöl M.Eğitim Müdürü
(daha sonraki yıllarda milletvekili
ve bakan) Hayrettin Uysal soyle
yanrtlamış: "Bu düzenin bir so-
nucu olarak insanı aydın yapan
koşullar karsısında aydınları ye-
tiştirecek kurumlara yurt gerçek-
lerini bilen insanları gönderemi-
yoruz. Ya da göndermiyoruz. Bu
kurumlardan geçmek olanağını
bulanlar kimlerdir?" Uysal'a gö-
re ilkokulu zorlukla bitirmiş köy
çocuklarına okuma olanağı sağ-
lanmamakta, yalnızca çtle çek-
meyen aydınlar yurt yönetiminde
söz sahibi olmaktadırlar. Yapıcı-
lığı ortadan kalkmış, donuk, du-
ru bir okur-yazar kitlesi oluşmuş-
tur. Bunu önlemek için köklü bir
değişim gerekmektedir.
Ahmet Say, daha köktenci bir
konuşma yapıyor: "Türkiye'de
zümre hâkimiyetı vardır ve okur
yazar dediğimiz imtiyazlı zümre
salt kendi çıkarlart bozulmasın
diye yurt sorunlarına eğilmiyor-
lar." Köy Enstitüleri'nin ve Hal-
kevleri'nin ortadan kaldırılması
bu 'zümre egemenliğine' örnek-
tir. Say'a göre 'Sorunların kökten
çözümü düşünülmelidir. Yani
zümre hâkimiyeti yok edilmelı-
dir" Vahap Erdoğdu ise şu sonu-
ca varıyor: "Atatürk ilkeleri tam
anlamıyla yerleşmemiştir. Ya da
Atatürk ilkelerini tam anlamıyla
yerleştirecek bir kadro işbaşına
geçmemiştır.' Sevim Uysal da şu
yargıya varıyor: "Halkımızı iyi ta-
nımıyoruz. Halkı tanımadıkça
dertlerine deva olamayız."
Ağustos 1962'de İsmet İnönü
:
nün sağcı partilerle oluşturduğu
bir ortaklık hükümeti işbaşında-
dır. 27 Mayıs'ın getirdiği ilerici ey-
lemler, atılımların hızı kesılmiştir.
Atatürk devriminin yeni bir güç
kazandığı hayaline kapılan dev-
rimciler tutucu, gelenekçi, çağ-
daşlığa karşıt güçlerin karsısın-
da yenik düşmüşlerdir. Zaten iki-
(Arkası 17. Sayfada)
YATIRIMINIZÎ
BİÜNÇLİ
YAPIN
Akademı ve borsa
dünyasının seçkınlerının
yönlendıncfligınde
Sermaye Pıyasası/Borsa
Menkul Kıvmetler
Aracı Kuruluşlar
Fınansa! Aaahz
PortfOy Yönetımı
Rısk Analızı
Ekonomik Analız
Menkul Kıymet Pazarlama
V'ergı KavramJan
Hukuk Bılgilen
Konuları ıncelenmektedır
Bu Semınere
Katılın Meslegın
Profesyonelı Olun.
99
DÜNYAYI EVİNİZDE KONUK EDİN
16-18 yaşlarında yabancı bır öğrenciyi konuk ederek
bambaska bir kûltürü tanımak yepyeni ve kalıcı dostluklar
kurmak ister misiniz?
Yanıtınız evet ise
10 aylık okul dönenni programlarımıza başvurun.
1947'den beri gelişip büyüyen AFS aılesine siz de
katılın.
Aile adı: Ev tel:
Ev adresi"
C 6 haftalık yaz programı
D 11 aylık kış programı
TÜRK KÜLTÜR VAKFI
AFS Kültürlerarası Değişim Programlan
Halaskârgazi Cad. Zafer Sok.
Uğur Apt. 15/2
Harbiye 80220 İSTANBUL
D erkek
C kız
Borsa oyunları, Para durumunuz ve
Nisanın size etkisi
BCIRÇ
Nisan sayısı bayiinizde...
PENCERE
Cumhuriyet Okuru!..
Gazeteye biraz geç kalmıştfm, kapıda haber verdiler, enflas-
yon canavarı gelmış, benı yukanda bekliyormuş; merdivenlerı
hızla çıktım, odama girdım, kerata koltuğa kurulmuş, bacak ba-
cak üstüne atmış, kızıl kuyruğunu keyıfle sallıyor, uzun tırnaklı
pençelerinı uğuşturuyor. kazma dışlerini göstererek sırıtıyor.
— Hayrola?..
iyı bir haber olsa namussuz neden zahmet edip gelsin!.. Kanlı
gözlerıni yuvalarında devırdi:
— Zam var!..
Terslendım:
— Kına yak!..
Cumhuriyet ile okurları arasına girmek için elinden geleni ar-
dına koymuyor canavar...
Sordunrr
— Ne kadar?
— 100 lira..
•
100 lira da ne demek? Soluğu bakkalda aldım, yüz liralık bir-
şey kaldı mı?
— Bakkalbaşı, diye tezgâha seslendim, bana 100 liralık bir
şey ver, ne olursa olsun..
Bakkal suratıma baktr.
— Git işine!..
Evet. 100 liranın değeri kalmadı; ama, 700'ün üzerıne 100 koy-
dun mu 800 oluyor. Günde 800 ayda 24 bin eder Dar gelirli, bu
parayı nasıl denkleştırecek? Cumhuriyet'i her gün almak gün
geçtıkçe zorlaşıyor. Okurlar çarsıda, apartımanda, büroda, yurtta,
fakültede birkaç kişi bır araya gelerek Cumhuriyet'i ızlemek ola-
nağını yaratıyorlar. TÖ'nün kültür düşmanlığı üzerine oturtulan
politikası başarılı olmaya başladı; dergıye, kitaba, gazeteye kar-
şı sıyasal ve ekonomik savaş yürüyor.
Ne yapmalı?
•
Yüreğimde 100 liralık zammın sıkıntısı, kafamda yanıtsız so-
rularla kendımı dışarı attım.
Yürüyorum.
Baktım, karşıdan bıri geliyor, gözum ısırıyor, ama kim diye dü-
şünürken selam verdı:
— Merhaba!.
Sonra tanıttı kendini:
— Ben Cumhunyet okuru..
Tam da üstüne gelmiştı.
— Ben de seni arıyordum dedım, gazeteye 100 lira zam yapı-
yoruz; artık ayrılırız diye düşünüyorum; en lyısı sen kendine bir
başka gazete seçersın; şoyle ev, araba, minibûs. arsa, otobüs,
yalı, kamyon veren birini yeğlesen fena olmaz; enflasyon ezip
geçıyor, bakarsın şansın tutar.
— Saçmalama!.. diye sözümü kesti, kendine gel!.. Neler söy-
lüyorsun'>
Sustum, o konuştu
— Tasalandığın şeye bak!.. dedi. Ben doğma büyüme Cum-
huriyet okuruyum, hem de gazetem cıktığından beri Bu gazete
1926'da 5 kuruştu; 1943'e kadar 17 yıl 5 kuruş olarak kaldı. 1943'te
10 kuruş oldu; İkinci Dünya Savaşı'ndaydık. 1951'de 15 kuruşa
çıktı. 1958'de ben Cumhuriyet'i 25 kuruşa alırdım. Gazetem an-
cak 1969'da 50 kuruşa çıkmıştır. Bu sürede zam aralıkları yedı,
sekız ve on bir yıl olarak görülmektedir. Sonra 1970'li yıllar geli-
yor. 1971'de 75 kurustu Cumhunyet, 1973'te bir lıraya çıktı, 1975'te
1.5 liraya yükseldi. 1977'de 2 lira oldu; 1979'da da gazetemizı 5
Hraya almaya başladık. 1980'den sonra ise ıpın ucu kaçtı, 198Vde
10 lira olan gazetem 1984'te 50 lıraya tırmandı, bugun de 800 lı-
raya ulaştı. Bu sizin suçunuz değil, hem ben bu gazeteyi bırak-
mam...
Şaştım, kaldım-
— Sen bunları nereden bıliyorsun
9
Güldü:
— Ben Cumhunyet okuruyum. ben olmasam siz olmazsınız.
sen olmazsın; ben bilınçli olmasam, sen ne yazarsın? Ben her
şeyi bilmek zorundayım, dunyayı, Türkıye'yi. enflasyonu, gazete
liyatlarını, fiyatların yükseliş nedenlerını, her şeyı..
* • •
Bır soluk aldım, rahatlamıştım,
— Sen dedım, bu köşede yazsan .
— Yazarım elbette dedi, ama, köşeyi kapmışsın, tur türlü bı-
rakmıyorsun ki...
Halk
HattaK S>y» G«M w
HG emekçiden yana HG basında yeni bir anlayış
15 Nisan da tQm bayilerde