Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/10 PAZAR YAZILARI 8 NİSAN 1990
New Ybrk'tan
ABD basmı
kadınları
sevmiyorABD'de gazetelerin birinci sayfalarında
kadınlarla ve azınlıklarla ilgili fotoğrafları,
imzalı haberleri ve kaynakları inceleven bir
çalışma yapıldı.
ŞEBNEM ATİYAS
NEW YORK — Hafta içinde
Washington'da dttzenlenen ve
600 kadar Amerikalı yayın yönet-
meninin katıldığı "Amerikan Ba-
suunın Sorunlan" kurultayı çe-
şitli açılardan basının sorunları-
nı ve geleceğe yönelik adımların
neler olabileceğini tartıştı. Min-
nesota'da uygulamaya giren faks
gazetelerinden tiraj kaybı sorun-
Estergon'dan
Estergon
Kalesi'nde
pop-müzik
MEHMET AKA
lanna dek geniş kapsamlı basın-
yayın kurultayındaki toplantılar-
da, gazetelerin iç piyasa araştır-
ma ekiplerinin çalıştnalannın ya-
nı sıra basın-yayın politika araş-
tınna kurumlannın raporlan tar-
tışıldı.
"American Society of Newspa-
per Editors" kurultayında gün-
dera konulan "Gazetelerin gele-
cegi var mı, şayet varsa kamunun
efitimli ve *engin kesimi dışına
hizmet gotiırebüecek kunımlar
haline gelebilecekJer mi? Gelece-
giıı gazete yöneticUeri vakitlerini
ve gazetedeki yerkrini egitime yö-
•etik kullanabilecekkr mi? Ga-
zete toplumun gozcusu olabile-
cek mi?" şeklindeydi.
Halen ABD"deki reklam gelir-
lerinde en büyük yüzdeye sahip
gazetelerin son yirmi yülık tiraj-
lannda artış görülmüyor. Günluk
gazetelerin tirajı 20 yıl önce,
1970"te 62 milyon 108 bin idi.
1988'de bu rakam 62 milyon 695
ESTERGON — Rönesans üslu- bin oldu. Yani 20 yılda günluk
bunun tipik mimari özelliklerini gazete tirajında yüzde l'den az
tasıyan Tüna kıyısındaki Estergon artış oldu. Gazete reklam büro-
Katedrali'nden yayılan piyanonun lannın saptamalanna göre, aynı
sesini, katedral çevresinde muzik süre içinde yetişkin insanlarda
yapan sokak müzisyenlerinin me- yüzde 36, ev sayısında yüzde
lodikri bastınyordu. Yüzyıllar bo- 44'lük bir artış oldu.
yunca çok sayıda savaş ve kuşat- Saptamalar basın açısından
ma gören daha sonra ise sessizli- son derece karamsar bir tablo or-
gi yaşayan Estergon'da değişik ül- taya çıkanyor. 200 yühk bir ge-
kelerin ezgileriyle klasik müziğin lenegin sonuna mı geüniyor? Ga-
birieşimi uyumlu ve yeni bir me- zeteler bundan sonra tirajlarını
lodiye dönüşüyordu. arttınnak için klasik yapılannı ne
Macaristan'm en önemli turis- yönde değiştirecekler?
tik bölgelerinden biri sayılan Es- Tartışmalar sırasında özellikle
tergon, şimdi dünyanın dört bir kadın okurun sayısındaki azal-
yanından gelen sokak muzisyen- maya dikkat çekildi. Ve ABD ka-
leriyle dolu. Kanuni Sultan Süley- dın örgütünün kumcusu feminist
man döneminde fethedildikten Mder Betty Friedan'ın, California
sonra yaklaşık 140 yıl Osmanlı Üniversitesi'nde kurduğu Media
egeroenliğinde kalan ve o dönem- Wacht'ın çalışması, gazete yöne-
de camiye çevrilen Estergon Kalesi ticilerine dağıtıldı. Çalışma,
içindeki katedral, her yıl yüz bin- Amerikan basınında kadınlara
lerce turistin uğrak yeri olurken karşı ayrımcı bir tutum izlendi-
sokak müzisyenleri için de yüklü ğini göstermekteydi. Bu nedenle
para kazanılan bir yer olma özel- gazete yöneticilerinin çoğu tara-
liğini koruyor. fından şiddetle eleştirildi.
Kale ve katedral dışında da ken- 20 belli başlı gazetede kadın ve
tin önemli tüm caddelerinde so- azınlıklann durumunu rakamlar-
kak müzisyenlerini görmek munı- la saptayan çahşmaya göre kadın-
kün. Gün boyunca belirli aralık- lara karşı en fazla ayrımcılık uy-
larla müzik yapan sokak müzis- gulayan gazete The New York Ti-
yenleri önlerine koyduklan bir «nes.
enstrüman kutusu veya ters çevril- Çalışma, gazetelerin birinci
miş şapka içerisinde "bagış"lan sayfalannda kadınlarla ve azın-
kabul ediyorlar. Sokak muzisyen- hkla Uglli fotoğrafları, imzalı ha-
lerininEstergon'unedenseçtikle- bcrleri ve kaynaklan inceliyor.
ri ise şapka ve kutularda biriken Amerikan basınında genelde ka-
paralann fazlalığı ve turist sayısın- dınlar birinci sayfada ortalama
dan ortaya çıkıyor. yüzde 32 civannda temsil edili-
Estergon'daki sokak muzisyen- yor, 1989'da bu oran yüzde 24'e
leri arasında profesyonelliğin düşmüş. Kadın muhabirler tara-
avantajlarını da kullananlar var fından birinci sayfaya yazılan ha-
kuşkusuz. Kenti uzun yıllar ege- berlerin oranı ile birinci sayfa ha-
menliği altında tutan Habsburg berlerinde kaynak olarak kadın-
Hanedanlığı dönemine ait kıyafe- ların kullanılması oranı aşağı yu-
tiyle belirli bir ücret karşılığında, kan aynı. En yüksek oran yüzde
önundeki listeden seçilecek Mo- 32. The New York Times'ta bu
zart'tan Mendelssohn'a, Schu- oran yüzde 6, The VVashington
bcrften Vivaldi ve Beethoven'a ka- Posfta yüzde 13, USA Today'de
dar çok sayıda klasik parçayı yo- yüzde 19.
rumlayan flütçu de bulunuyor. Th
e
New York Times Gazete-
Geleneksel giysiler bir avantaj si Yayın Yönetmeni Max Frankel
olmalı ki sokak müzisyenleri ara- feminist arastırma sonuçlanmn
sında Kızılderili görünümüne ka- ve gazetesine yönelik suçlamala-
dar hemen her tür giysiden olan- nn değersiz olduğunu kaydetti.-
lar var. Bunlar arasında Meksika, Frankel, çalışmayı yüruten Day
Kore ve Macaristan'm geleneksel
giysfleriyle müzik yapanlar da bu-
lunuyor. Sokak mûzisyenlerinden
bir bölümü önlerine koyduklan
küçük tezgâhiarda çeşitli turistik
eşyaları da pazarlıyorlar. Satışta
en başanlı olanlar ise hiç kuşku- sayfadan daha fazla kadın fotog-
suz "bol tuylii" süs eşyaları satan "rfı basıp daha fazla kadıadan
Kızılderili muzısyenler. alınb yapanz" dedi.
y y y
New London Gazetesi Editö-
rü Reid Maccluggage'a gönderdi-
ği mektupta "Efcer Gorbacov, Ba-
y«» Gorbacov'a kendUi yerine
Itarar venne ve hatu konuşma u-
°> verirse o zaman biz de birinci
Kirkenes'ten
akanındabir sınırıvarNorveç'in Kirkenes kentine beş
kilometre uzaklıktaki Sovyet sınırı,
özellikle Norveçli askerlerin şakalarına
sahne oluyor.
HAKAN AYGÜN
KİRKENES — Türkiye ile
Norveç'in iki ortak noktası var.
Birincisi, her bahar Eurovision
Şarkı Yarışması ile gelen "Bu se-
ne kim sonuncu olacak" kaygısı,
ikincisı ise Sovyetler Birliği ile
komşu iki NATO ülkesi olmanın
getirdiği endişeler.
Kirkenes'e beş kilometre uzak-
hkta Storskog sınır kapısı bulunu-
yor. tki ülkeyi birbirine şimdiler-
de donmuş Pasifık Nehri bağhyor.
Sınırda goze carpan tek bir asker
yok. Norveç tarafıru sadece 15 as-
ker bekliyor. Gozetleme kuleleri
artık kullanılmıyor. Gerek de yok.
Karşı tarafı çok merak eden, ge-
çip bakıyor. Yılda 7 bin kişi sınır-
dan geçiyor. Norveç'in sınır komi-
seri Hugo Overgaard'a göre, sınır
kapısı sonınsuz. Glasnost ve pe-
restroyka, ilişkileri hiç etkileme-
miş. "Önceden beri iyiyiz
Ruslarla" diyor Overgaard, "Sa-
dece glasnosttan sonra Ruslara ic-
ki yasağı gelmişti, şimdi o da
kalktı" diye ekliyor.
Overgaard. sınır sorunlarının
görüşüldüğü Storskog Konferans
Evi'nde, Sovyet sınır komiseri ile
çekilmiş slaytlan gösteriyor. Gös-
ten, Norveçliierin vazgeçilmez tut-
kusu saunada atılan terlerı ve şe-
refe kalkan kadehleri "zapta
geçirmiş" slaytlarla son buluyor.
Sımrda en büyuk sorun, "pasa-
port kullanmayan" rengeyıkleri.
Sınırın ote yakasına geçen renge-
yiklerinin "uynıgu", kulaklann-
dan ayırt ediliyor. Bir Norveç as-
keri, "Öbür Uraftaki geyiklerin
kulaklan fazla çekildigi için biraz
uzun" diye espri yapıyor. Uzun
kulaklılar karşıya iade ediliyor.
Norveç köylülerinin "Sovyet
vatandâşı" rengeyiklerini rnutfak-
larında misafır ettikleri de obnu-
yor değil. Bu durumda, "ayasi
sıgınma" faciasıyla sonuçlanıyor.
Norveç askerlerinin kaldığı
kamplar, turistik kamp havasın-
da. Disipün gevşek. Subaylarla as-
kerler aynı garn-zonu paylaşıyor-
lar. Saç, bıyık sorun değil. Asker
odalannı çıplak kadın fotoğrafları
süslüyor. Gönüllu bayan askerle-
re rastlamak olası. Yine de sınır-
da yasamak ve asker olmak pek
keyifli değil. Bu durumda Norveç-
liierin kunarıcısı "sınır şakalan"
oluyor.
Yöredeki en çok anlatılan sınır
şakası ise "aşcı nnmarası". Öykü-
sü şöyle: Sınırdaki Sovyet asker-
leri yemeklerden pek memnun de-
ğil. Norveç askerleri bunu haber
alıyor. Sovyetler Birliği tarafından
sürekli dürbunle gözetlenen asker-
ler, bir arkadaşlarını aşçı kıyafe-
tine sokuyorlar. Gözlerini, elleri-
ni bağlayıp, "hedef" niyetine di-
kiyorlar. Silahlan kuru sıkı dol-
durulmuş bir manga, aşçıyı yay-
lım ateşine tutuyor. Aşçı, acılar
içinde yerde. Olayı izleyen Sovyet
askerleri şaşkın. Kafalannda bir
duşünce:
"Demokratik bir iilkede sorun-
lar böyle ballediliyorsa, bLam der-
dimiz daha büyük, neden aynı seyi
biz de yaproayalım?"
Olay, Sovyet sınır komiserinin
kulağına gidiyor. Şaka olabilece-
ğini tahmin ediyor, ama askerle-
rini inandırması güç. tş büyuyor.
tki tarafın sınır koraiserleri bir
araya geliyor. Şaka olasılığı kesin-
leşiyor. Ancak Sovyet komiser yi-
ne de ricada bulunuyor:
"Ne olur bir daha yapmasınlar,
biziınkiler çok etkilendL Ne yapa-
caklan belli olmaz."
Öykuyü doSnıIavan Norveç sı-
nır komiseri Overgaard, "Peki
sonra karşıda yemekler düzeldi
mi?" sorusunu şöyle yanıtlıyor:
"Epey faydası oWu. Şimdiieıde
Rus askerieri yemelderden pek şi-
kâyetçi degil."
Vıkinglerin torunlan, atalannın
aksine "savaş" sözcüğüne pek sı-
cak bakmıyorlar, ama yanşmadan
geri kalmıyorlar. Pasifik Nehri-
nin buzlan cözülduğünde Ruslar-
la bot yarışları başlıyor. İki tara-
fın futbol takımlan mayısta yapa-
cakları futbol maçına hazırlam-
yorlar.
Sınırdaki devriye nöbetleri ol-
dukça sıkıcı. tki yakaya da dost-
luk hâkim olsa da işin gerilim bo-
yutu eksik değil. Devriyedeki Nor-
veç askerlerinin hobisi, sınır ihlali.
Bu konuda en çok anlatılan öykü
ise iki Norveç askerinin, Sovyet ta-
rafına "yaya Iaarni2o"na geçme-
si. Bu durum, Sovyet askerlerin-
de panik yaratıyor. "Dur"lar fay-
da etmiyor. Son çare, yere yatıp
atış pozisyonuna geçiyorlar. Nor-
veç askerleri bir adım daha atsa-
lar vurulacak. Ama "zamanlama-
lan" mükemmel. "Bir adım
daha" hiç atılmıyor. Saate bakı-
lıyor:
"Ah, dğle yemegl rakti gelmis.
Dönelim."
Sovyet askerleri şaşkın bakaka-
lıyorlar. Sınır şakalan, iki tarafı
da fazla etkilemiyor. Sınır komi-
seri Overgaard, geçen yılbaşı iki
taraf subaylannın eşleriyle birUkte
bir araya gelip, yübaşı gecesini bir-
likte geçirdiklerini soylüyor.
ZüriKten
TV'DEN YAYILAN EROTİZM — Ispanya Televizyonu seks programlan konusunda son yıllarda büyuk atılım yaptı. Bn diziler en çok izlenen programlar arasında.
Madrid'den
İspanyollar sonradan açıldırid Complutense Universitesi'nde
Psikopatoloji doçenti. "Ee, ne var
bunda" diyeceksiniz şimdi. Isveç"-
te, Fransa'da yülardan beri var
böyle programlar. Ayol burası
tspanya! Uzun bacaklı sarışın
çapsızlarla; iri ağır, içi kof yete-
neksizlerin ülkesi değil. tki hafta-
dır mama iskemlesinden tekerlekli
alaylı. Erken boşalrna konusunda
örneğin, mektepli uzman genç ve
yakışıklı bir hekimdi, çeşitli ilaç ve
"şok" tedavileri önerdi. Alayh ise
uzun yıllarını Madrid kaldınmla-
nnda tüketmiş bir 'iş" kadınıydı
ve bilgiç bir gülumseyişle, "kere-
viz snya" dedi, "çok yararlıdır"
Elena'nın bir şey söylemesine fır-
dı. Aslında İspanyollar Avrupa
treninin tüm katarlarına yarım
yüzyühk bir gecikmeden sonra ve
ara istasyonlan yakarak katıldılar.
1936 ile 45 yüları arasında
270.000 siyasal hükümlüyü zinda-
na atan Falanjistler, aynı dönem-
de yaklasık elli bin kişiyi kurşu-
na dizmişler. Ama doğrusu pek
MtNE G. SAULNIER
MADRİD — ispanyollar çok
ileri gittiler. Seks konusunda geri
vites yoktur biliyorum. Ama
"rahmetsiz" Franco'nun, meza-
nnda kemikleri takırdadıkça, yi-
ne de ileri gittiklerini düşünüyo-
rum tspanyolların. Oysa bundan
yirmi yıl önce, tersine geçirilmiş
kömür faraşı şapkaianyia Caudu- Franco döneminin katı ahlakçı baskılarından sonra İspanyollar şimdi
10'nunsad.kjandarmaian eiierin- Avrupa'daki seks dalgasını 20 yılhk bir gecikmeyle yakalayıp 'telafi
de bez metre, mayo enı ölçerlerdı f , . r^?,,, , . - T r ^ o ı » L
tber Yanmadası piajiannda. Er- etme' yanşındalar. TV'dekı 'Konumuz Seks' programı bu yarışın
kek mayoları en az 25 santim ge- ÖnCÜİCrİ
nişliğinde olmalı ve hanıra sütyen- _ ^ ^ _ ^ _ •
leri boş kalmamalıydılar. Yirmi-
beş yıl önce, yani 65'li yıllarda ise
plajlarda haremlik ve selamlık
vardı. tspanyol maçoları kadın
kısmına, tel örgülü kum siperle-
rin gerisinden sarkarlardı.
Bir de şimdiki hale bakın. Ge-
çen cumartesiden bu yana tspan-
yol devlet televizyonu, haftada bir
kez "Konumuz Seks" dersleri ya-
yımlamaya başladı. öğretmen de-
seniz, guzeller güzeli bir hatun:
Elena Ochoa, 31 yaşmda ve Mad-
Alp'in
ölümü
DOGAN ABALIOGLU
ZÜRİH — Sekizde uyandır-
mak için gittiğimde yüzukoyun
yatıyordu. Sesimi algılamadı.
Eşim bir nedenle tstanbul'da ol-
duğundan gece konuşmuş, geç
yatmıştık. Fazla üstelemedinı,
odasından aynldım.
Saat ona geliyordu. Yeniden
gittım, bu kez dürtükledim. Hiç
devinim yoktu. Yanş bicimi de bir
öncekinin aynıydı. Şaşırdım. Du-
daklarımı koluna, açık beline,
ayağına değdirdim, sıcakhğını se-
zinledım, ama nefesini duymu-
yordum. O anda bu iki aynmı bir-
leştirme olanağından yoksundum.
Nasıl tdefon ettiğimi, nasü asa-
ğıya indiğimi bilmiyorum. Can-
kurtaran ve sağmao arabalannın
gelişini, birlikte yukan çıkışımızı.
Ve saat 20'ye doğru eşimın ilk
bulduğu uçakla dönuşünü, onla
gözlerimizi birbirimizden kaçır-
mamızı... Gene bilinçsiz zaman-
lar. Gece kalkıp boş odasına bak-
mamı, açık bırakılan lambanın
ışığını, bir de Sdma Lageriöf'ün
"Ölumun eşiginden kişiler tek tek
atlar" sözünün kulaklanmda çın-
ladığını anımsıyorum.
Pazar günü Kent Belediyesi 7
kişilik araç yolladı. Türkiye'den
sandalyeye uzanan yaş yelpazesin-
deki tüm İspanyollar, psikopato-
log Elena'nın karşısında salya sü-
mük. "iıçüncu yaşta seks" diyor
Elena gülümseyerek. "Erken bo-
şalma!" diye kaşlannı çatıyor.
"Çocuklarda seks" diye salhyor
parmağını; "rinsd tembelU|e"
karşı ise pek acunasız. Programın-
da hep iki uzman konuğun görüş-
lerine yer veriyor. Bunlardan biri
mutlaka mektepli oluyor, diğeri
sat kalmadı ve programın telefo-
nu çaldı. tzleyicilerden biri Ugiy-
le soruyordu: "Banılacak mı, içi-
lecek mi?"
Yalanım varsa ekmek ayvası
çarpsın. Programın ciddiyet logo-
su Elena bile az kaldı basıyordu
kahkahayı. Hispanik dünyada
başlayan bu "hijye«ik" ambalaj-
h "erotik" merakı, işin fıkrasallı-
ğı bir yana, diğer Avrupa ülkele-
rinden yirmi yıl gecikmeli başla-
dini bütün. pek ahlak sahibi bir
adammış Franco. lspanyollaıın
bdden aşağısıyla yakından ilgilen-
miş. Plajlan ayırmak, mayolan ve
dekolteleri mezuraya vurmakla ye-
tinmemiş. On iki yaşuıdan büyük
kız çocuklanna çorap giyme zo-
runluluğu getirmiş.
Örneğin, 1944 yüında Jose Lu-
is Sampedro adlı Ispanyol, sine-
ma salonunda kolunu yeni evlen-
diği kansının koltuğuna attı diye
karakolluk olup üç gün tutuklan-
mış.
23 Nisan 1956 günü Franco, ge-
nelevleri de kapattırmış. Şimdi elli
yaşlannda olanİspanyollar, 23 ni-
san gece 11'de başlayan "kerhue"
yasağından önceki saatlerde gir-
dikleri "son bir kez" kuymklan-
nı hâlâ unutamıyorlar. 1960 ve 70
yıllan arasında zaten gulsuyunda gelenlerimiz vardı. Ve burada aa-
mürekkep balığı avlayan yazarlar, raıza ortak olan dostlar.
"kıç", "meme", "orospu" ya da Enzenbühl gömütlüğüne vardı-
"pezevenk" sözcaklerine dayana- ğımızda tabut önder'in yaptığı
mayan bir sansürle boğuşmak zo-
runda kalmışlar.
Franko'nun ölümünden bir yıl
önce, 1974 yüında bile, sayılan iki
yüzü bulan genç erkek, eşcinsel ol-
mak suçundan "Toplumsal
lenüke" yasası hükümleri gereğın-
ce, üç yüa varan cezalarla, islahev-
lerine kapatılmışlar. Ama giderek
artan turist ordulan, namus kalesi
tspanya'mn burçlaruu tek tek fet-
he koyulunca Franko'nun kahka-
katafalka yerleştirilmişti. En bü-
yük Galatasarayh ağabeyimiz for-
malitelerin tümünü tamamlamış,
Kıble yönüne göre yer seçmiş, ta-
nıdıklara bilgi salmıstı.
"Aa haber ivedi yayüır" sözü-
nü doğnılayan kalabalık vardı.
Konsolosluk kanahyla bulunan
din görevlisi Ahmet Hoca, llahi-
yat Fakültesi çıkışlı aydın bir ki-
şi. Yıkama, THY'nin yardımıyla
yetiştirilen kefenleme işlemlerini
man jandannaları bile yetişemez özveriyle bitirmiş, san kırmızı ör-
olmuş iğfal edilen yasaklann im- tüler üzerinde duran tabuta dö-
dadına. Kıssadan hisse: Güneş
yasakla sıvanamıyor.
SAYIN DOKTOR ve ECZACILARA
Geniş spektrumlu semi-sentetik penisilin
alfoxil(1000 mg amoksisilin sodyum)
enjektabl flakon
4cc eriticisi ile birlikte
İİHİZMETİNİZE SUNULMUŞTUR.
ABFAR
İLAÇ SAN. ve TİC. A.Ş.
İLETİŞİMDE DÜNYA MARKASI
BİLGİTAŞ GÜVENCESİ
9 * Türkiye Tek Distribûtöfü
BİLGİTAŞ YETKİLİ SATIŞ MERKEZLERİ
ISTANBUL
• BlGiTAŞ AŞ (1) 175 0Q20(1QHAT)
• THANSTEL Ud (1 ] 167 41 34
• MAKPAŞ A Ş (1)1519169 70
ANKARA
• BILGITAŞAŞ 14)1170297
İZMIFt
• BA.GITAŞ *.Ş. (51) 13 23 24
ADANA
• BH.GITAŞAŞ (7')H5S43
• BUKOMAK Ud (I) 172 27 86
• ELEKTBOSER LK) (1)174 1334
• BLLKOM l « l (51) 13 79 99
ANTALYA
• BH.3ITAŞ A Ş (31111 63 41
• REBA BURO StSTEMLEBI (1) 131 33 47
• NETCOPY TC (1) 527 12 13
SAMSUN
• 8İLGITAŞAŞ (39 15 1168
BURSA
• BLGİTAŞA.Ş (24)204045
TÜRK KALP VAKFI
174 12 44/45 • 148 58 66
172 87 24
nük cenaze namazını kıldırdı. En
üstteki yeşil çuhada eski harfler-
le: "Her bire> olömii Udacakbr,
sonra donuşüaüz Ailahadır" ya-
zılıymış. Söz böyle başladı.
Kent Belediyesi'nin gösterdiği
hoşgörüyü, yardımı ve koşullan
anlatmak bu yazının konusu de-
ğil. Günlük işlerle kişinin usuna -
en son gelen, ama temelde yaşa- '•
mın bir parçası olan ölüm, geri-
de kalanlann düşünme yeteneği-
ni sarsıyor. Olanın aruk olmaması
felsefesini anlamak çok güç, ola-
naksız. Gene de insanoğlunun se-
çeneksiz kaldığı, önünde eğilme-
si gereken tek olgu bu bence.
Yeniden kendimi bulduğumda
oğiumu yitirişimden sonraki izie-
nen yolda bürokrasinin çarklan
kendiliğinden dönmüştü. Her bi-
rimın haberi vardı, durum kayıt-
lara geçmişti. Açüan çukunın ki-
me ait olduğu betirlenmiş, çıka-
nlan toprak yeşil renkli bir bran-
dayla cimenliğin uzantısı görümü-
ne büründurülmüştü. Hatta gö-
mütlükteki kartına bundan böyle
"Babceler Midnriiti'nce salt
san kırmın çiceklerin ekilmesi ko-
şulu yazılmiştı.
Çünkü ALP burada doğmuştu,
çok kısa olsa da burada yasamış-
tı ve bunu burada bitirmişti. Zü-
rih, kentlisinden aldığı vergüerin
karşıhğını vermesini biliyordu.
Görevi her bireyinin sonsuzluğa
erişmesiyle de bitmiyordu.
Şimdi hemen hemen her gün
gereken belgeler elime geçiyor.
Doğumundan önce de ad çizelge-
si yollanmıştı. O zaman tüm söz-
cükleri taramış sonunda her dil-
de kolayhkla kullanabilen, bizde
"yöce" anlamına gelen, tsviçre-
lilerin övündükleri sıradağlanm
yazmıştım. Dünyaya geldiğinde
adı hazırdı. Giderken silindi. Ve
18'ine bile erişmeyen bir yaşam
böyle noktalandı.