Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU 8 NİSAN 1990
Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı Idaresi Başkanı Ökkeş Özuygur:
Amaç, borsayı Anadolu'ya taşımak80'li yıllarda ekonomileri darboğaza giren ülkelerde IMF ve
Dünya Bankası'nın önerileri sonucu gündeme gelen
"özelleştirme", Türkiye'de de ANAP'ın iktidara geldiği 1983
sonundan bu yana ekonomi politikaların önemliparçasıoldu.
Ortaya çıkan sorunlar ve kamuoyunun tepkisi sonucu,
KİT'leri halka açma konusunda yeni yöntem arayışlan hız
kazandı. Yarın başlayacak olan yeni bir uygulama ile de
Erdemir, Çukurova Elektrik, Arçelik gibi bazı önemli
şirketlerdeki kamu payları İş Bankası şubeleri aracıhğıyla
ülke çapında satışa çıkarılacak.
Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanı Ökkeş
Özuygur, özelleştirme uygulamaları ve ortaya çıkan sorunlar,
kamu ortaklığı fonu ve Toplu Konut Kredileri konularında
arkadaşımız Bilal Çetin'in sorularını yanıtladı.
SÖYLEŞİ BİLAL ÇETİN ~
I Sayın Özuygur; özelleştirme ile ilgili
olarak yarın yeni bir kampanyanız başlıyor.
Bazı kamu hisseleri tş Bankası aracıhğıyla yurt
çapında satışa sunulacak. Bu yontemle neyı
amaçladığınızı ve beklentinizi kısaca açıklar
mısınız?
Buradaki amacımız, uzun vadeli politikala-
rımızın bir başlangıç noktası diyebiliriz. Şöy-
le ki, borsaya yoğun bir talep var. Ancak, bor-
sada tasarrufçuya hizmet veren aracı kurum-
lar, bu talebe cevap verebilecek altyapıya sa-
hip değiller bugün. Yani şu anda küçük tasar-
rufçu borsaya giremiyor. Bırakın Anadolu'yu,
Istanbul'daki giremiyor. Aracı kurumlar 50
milyon liranın altındaki ahm ve satım emirle-
rini yerine getiremiyorlar. Bizim buradaki
amacımız, gerek İstanbul'da, gerekse Anado-
lu'da çok küçük meblağlarda ahm satım im-
kânı yaratmak, tüm Anadolıı'ya bu hizmeti
göturmektir.
Bu kampanyarun ağırlık noktalarından biri
de satış sonrası hizmetlerdir. Senedi alan in-
sanlar, temettü kuponunun tahsili, sermaye
arttınmında, rüçhan hakkı uyguiamasmda ya
şirket merkezine ya da şirketlerin bu hizmet-
leri verdiği 3-5 büyük şehre gitmek zorunda ka-
lıyorlardı. İşte bunları ortadan kaldıracağız,
bu hizmetleri Anadolu'ya, her şehre ve İş Ban-
kası'nın bilgisayar ağına dahil tüm şubelerine
yaymış olacağız yeni uygulamayla. Bu aslın-
da son derece önemli bir gelişmedir. Böylelik-
•le, Anadolu'daki potansiyel harekete geçirile-
cek, hem sermayenin tabana yayılması, hem
de gerçekçi bir çözümle yaklaşılarak borsaya
daha fazla derinlik kazandırabilecek bir talep
yaratılabilecekür. Yani Anadolu'daki ölü du-
ran talebin harekete geçirilmesi amaçlanıyor.
^ ^ • B Sayın özuygur, özelleştirme konusun-
da konuşabilmek için öncelikle büyük tartış-
malara yol açan, yabancılara blok satış yön-
temine değinmek gerekiyor. Bu yontemle, özel-
leştirilen USAŞ ve ÇİTOSAN konusundakı ge-
lişmeler ve yargı kararlan, sizin görüşlerinizı
ne yönde etkiledi?
Devletin ekonomideki, sanayideki ağırlığı-
nın mutlaka azaltılması gerektiğini düşünüyo-
rum. Göreve başladığımda da öyleydim, bu-
gün de öyleyim. Ancak mutlaka dinamik bir
süreç bu. Yöntemlerde, nasıl yapüması gerek-
tiğinde, zaman içinde tecrübelerimizle birlik-
te bizim de düşüncelerimiz belirli ölçüde olgun-
laştı. Bundan sonra da devam edecek dinamik
bir öğrenme sür,ecidir bu. O yüzden, geçen yıl
içinde değişik modelleri gündeme getirmeyi he-
defledik.
Aslında özelleştirmeyi devletin sanayideki
payının küçultülmesi olarak ele alırsak, en ba-
sit ve kolay yöntem, yerli veya yabancı serma-
yeye dönük satış ihaleleri açmak ve blok ola-
rak satmaktır. Ûlkemizde, gerek sermaye pi-
yasalarının gerekse Türk işadamlannın şirket
değerlendirme ve fiyatlandırma konusundaki
yetersizlikleri, yabancı sermayeye blok satış
olayını, en azından fiyatlandırma standartla-
nnın saptanması ve yerleşmesi açısından ka-
çınılmaz kılrruştır. Fiyatlama mekanizması, ha-
zır olan lstanbul Menkul Kıymetler Borsası'n-
da yeterince sağlıklı ve gerçekçi yapılamamış-
tır o dönemlerde. Gerçek değerleri yansıtma-
yan çok düşük fıyat/kazanç oranlan görüyor-
duk lstanbul Borsası'nda. Dolayısıyla o denli
düşük fiyat/kazanç oranlarında devletin şir-
ketlerini satmak yanlış bir politika olurdu.
Borsadakinin üzerinde bir fiyat/kazanç oranı
üzerinde bunları piyasaya sürmek de gerçek-
çilikten uzaklaşmayı beraberinde getirecekti.
Ayrıca Türk sanayicisi, yabancı sermayenin
verdiği fiyattan çok daha düşük fıyat vermiş-
tir.
^ • ^ M Fiyatlamayı bilmediğinden mi, kay-
nak yetersızliğinden mi?
Ama öyle, ama böyle. Kaynak yetersizliği
bir neden olarak gösterildiği halde, ben özel-
likle şuna da inanıyorum, Batı'h ülkelerde, ser-
maye piyasasmın gelişmiş olduğu ekonomiler-
de, şirketler, şirket yöneticileri, şirket satın al-
malanna ve şirket evliliklerine çok önceden
başladıkları için bu konuda deneyimliydiler.
Halbuki bizim işadamlarımız bu konuda çok
deneyimli değillerdi. En önemli nedeni budur.
Aynca Türk işadamları tarafmdan öne sü-
rülen kaynak yetersizliği meselesini de çözmek
için yeni model arayışları içine girdik. Ağus-
tos 89'dan bu yana sermaye piyasalarının ge-
lişmesi 32 sayılı karann da etkisiyle son dere-
ce önemli rol oynadı ve bildiğiruz gibi biz "Ser-
maye piyasalannda bugüne kadar yaklaşık 300
milyar liralık bir portföyü' -ki ağırlıklı olarak
Erdemir ve Çukurova Elektrik hisselerinden
oluşmaktadır- lstanbul Borsası'nda halka sat-
tık.
Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı'nm borsa-
daki ana amacı, piyasa düzenleyicisi olmak ve-
ya "market maker"lik yapmak değil. Borsa-
nın sağlıklı çauşması doğrultusunda elindeki
hisselerini özelleştirmektir.
t^mmm USAŞ ve ÇtTOSAN'm satışında,
Yüksek Planlama Kurulu 'nun 54 sayılı çerçe-
ve kararına bile aykırı davranümasını nasıl
açıkltyorsunuz?
54 sayılı karar, KİT'lerin küçük tasarrufa,
halka ve çalışanlara açılmasını öngörmuştü.
Ancak pratiğe geçildiğinde, bu miktar ve bü-
yüklükteki şirketleri tamamen halka satmanın
olanaksızlığıfiüen gorülmüştür. Bununüzerine
bir de sermaye piyasalannın gelişmemişliğini
de eklersek, böyle bir çıkmaz karşısında yaban-
cı sermayenin, gerek bir fiyatlama anlayışının
ûlkemizde yerleşmesi açısından gerekse de
halkta belirli bir talebi uyandırmak açısından
önemli rolü olmuştur.
Her alternatifi savunmak mümkün. Önce
böyle yapılmış olmasını kuvvetle savunmak
mümkün. Ama başka turlü yapılabilir miydi?
O andaki şartlar neydi onu da oturup değer-
lendirmek lazım. Bir yerde, gerek kurumun öğ-
renme eğrisi gerekse YPK'nin ve o andaki Top-
lu Konut yönetiminin tercihleri bunu belirle-
miştir. Ben bunu her aşamada savundum. bu-
gün de savunurum. Ama ille böyle yapılması
şart mıydı sorusunun yanıtı: Elbette ki başka
şeyler de yapılabilirdi, ancak çok daha zordu.
Şunu da söyleyeyim; örneğin biz bu 5 çimen-
to fabrikası için 105 milyon dolar değer biçip
halka arz etmeye kalksaydık, "Niye halka bu
kadar yüksek fiyattan satış yapıyorsunuz" diye
eleştiri de alabüirdik. Yani bir anlamda yaban-
cı sermaye de modelin tamamlayıcısı olarak
düşünülmelidir. Ancak bütün KİT'ler yaban-
cı sermayeye satılacak gibi bir anlam çıkanl-
ması da son derece yanlış olur.
I Peki o dönemde sorumlu siz olsaydı-
mz yine aynı sözleşmeleri yapar mıydınız?
PAZAR
KONUĞU
ökkeş Özuygur 1957 yılında Adana'da
doğdu. Ortaokulu Tarsus Amerikan
Kolejı'nde, liseyi de Roberi Kolej'de okudu.
1979 yılında Boğazıçi Ünıversıtesi Elektrik
Mühendisliği bölümunden mezun olduktan
sonra, .Vew York Columbia Üniversitesi'nde
fınans. pazarlama ve yöneylem araştırması
konularında lisansustü öğrenimi yaptı.
1984-88 yılları arasmda Kavala Şirketler
Grubu 'nun Dış Ticaret ve Finans
Koordinatörlüğü 'nü yurtiten özuygur, 1988
yılında kamuya transfer oldu. Toplu Konut ve
Kamu Ortaklığı İdaresi'nde önce başkan
yardımcılığı görevini yürüten Özuygur 1989
yılmdan bu yana da kurumun başkanltğmı
yapıyor. Ingi/izce bilen Özuygur, evli ve bir
çocuk babası.
Cumhurıyetin ilk yıllarından itıbaren,
halkın dişinden tırnağmdan artırdığı tasarruf-
larla kurulmuş KIT'len satıyorsunuz. Buna ka-
muoyunda bir tep'.'i var "Haraç - mezat satı-
yorlar' *, ' • Yok pahasına satıyorlar'' iddiaları
da ortaya atılıyor. Bunlar sizi nasıl etkiliyor
ya da sizde nasıl bir duygu yaratıyor?
Bir kere işin üzerinde son derece titizlikle du-
ruyoruz. Fiyatlamalan yaparken yanımızda bir
mali danışmanlık şirketi, bir hukukla ilgili da-
nışmanırruz, şirketin büyüklüğü ve teknoloji
durumuna göre bir de teknik danışman grubu
bulunmakta.
Doğrudur, hepimizin cumhuriyetin ilk yıl-
larında dedelerimizin, babalanmızın biriktir-
diği tasarruflarla bugune gelinmiş, bunlar ku-
rulmuş. Peki bundan sonra biriktireceklerimi-
ze veya bugün biriktirdiklerimize satışların et-
kisi ne olacak? Bunlar satılmasaydı ne olacak-
tı? Şöyle özetleyeyim; örneğin bu 5 çimento
fabrikasında modernizasyon, kapasite arttırı-
mı yatınmlan yapüamayacaktı veya butçeden
sınırlı kaynaklarla ancak yıllar süren çabalar
sonucu böyle bir şey yapılabilecekti. Şimdi bu
şirketlerin verimliliği artacak. Çevre kirliliği
konusunda belki devletin yapamayacağı şey-
ler yapılacak. A>Tica aldığımız 105 milyon do-
ları nereye harcadığımız da önemli. Kaynak-
lar bugüne kadar ya ilgili kuruluşlara verilmiş-
tir ya Kamu Ortaklığı veya Hazine'ye verilmiş-
tir. Türkiye'nin altyapısının finanse edildiği şu
son yıllar çerçevesinde bu paraların önemli öl-
çüde altyapı yatırımlarında kullanıldığı görü-
lüyor. Aynca özel sektörü teşvik etmekte kul-
lanılan Kalkınma Bankası ve Eximbank'a ak-
tarılması şeklinde de duşünceler var. Bu alan-
larda kullanıldığı takdirde herhalde duygusal
bir yaklaşım yerine daha realist bir yaklaşım-
la bunların eİconomiye toplam katkısının da-
ha fazla olacağına, daha olumlu bir sonuca gi-
dilebileceğine ben yuzde yüz eminim. Bu açı-
dan da bunlan yaparken gerek siyasi iktida-
rın bu konudaki kararlılığı gerekse de bizim
yaptığımız görüşmelerın şeffaflığı ve yaptığı-
mız fiyatlamaların da dünya ölcülerinde kabul
gormesi bizi rahatlatıyor.
• İ ^ ^ H YPK'nin, yani siyasi otoritenm karar-
larını uyguluyoruz diyorsunuz. Muhalefet uy-
gulama konusunda yargı yoluna gidiyor, ka-
muoyunun tepkisi var. Bütün bunlara rağmen,
siz ilerisi için en azından kendi açınızdan en-
dişe duymuyor musunuz?
Biz mevcut siyasi iktidarın almış olduğu ka-
rarlarm uygulayıcısı olarak meseleyi değerlen-
Ökkeş Özuygur, Türkiye'de devletin ana gorevlerine yatınm yapması gerektigini, sanayicilik yapmamn ancak hiç gelişmemiş ülkelerde devletin anagörevi olabile
cegini söylüyor. Özuygur, ozelleştirmenin sokuktaki vatandaş için her açıdan yarariı olacağını belirtiyor. (Fotoğraf: Banş Bil)
O sözleşmeleri zaten ben imzaladım. Bu, ta-
mamen bir kurumun surekliliğinden doğan bir
durumdur ve satışlan onayladığımın da bir
göstergesidir. Doğru, olayın çerçevesi benden
önce kurulmuşıu. Ama ben olsaydım ne yapar-
dım, bugün söylemesi çok zor. Başka bir yol
da bulunabilir miydi? Bilemiyorum. Çünkü
her yiğidin yoğurt yiyişi farkhdır. Dolayısıyla
daha değişik bir kombinasyon gündeme gele-
bilirdi, ama o belki de daha fazla eleştirilirdi,
onu bilemem.
— USAŞ ve ÇİTOSAN'ın satışıyla il-
gili fiyatlandırma mekanizması da epey tartı-
şıldı...
YM. arın uygulanmaya
başlanacak kampanyayla,
Anadolu'daki potansiyelin de
harekete geçirilmesi
amaçlanıyor. Böylelikle
borsaya daha fazla derinlik
kazandırabiiecek bir talep
yaratılacak.
Fiyatların gerçekçi olduğuna inanıyorum.
105 milyon dolarhk fiyat öyle ucuz bir fıyat
değil. Bu sonuna kadar savunulabilir, orada
gönlümüz rahat.
• • • • özelleştırmede bir amacın da devlet
tekellerini kırmak olduğu söyleniyordu. Ancak
çimento örneğinde olduğu gibi bu işin bir de
ekonomide yabancı tekeller yaratma sakınca-
sı yok mu?
Türkiye'nin toplam çimento üretimine şöyle
bir baktığımızda, bunun mevcut yabancı ser-
mayeye yapılan satışlardan çok fazla etkilen-
mediği soylenebilir. Aksi olsa bile önlem alı-
nabilir. Ülkede şu anda bir "anri-tekel yasası"
da yok. Ancak ithalat ile tekelleşmeye karşı
önemli ölçüde önlem alınabilir.
İ^HBB Özelleştirme konusunda bürokrasiden
ve ANAP çevrelerinden değişik bazı model
önerileri geliyor. Siz bunları ne ölçüde dikka-
te alıyorsunuz?
Şunu söyleyeyim, özel sektör zihniyetiyle ve
bir anlamda tekelciliğe karşıysak biz bunu ken-
di ypnetim mekanizmalarımızda da gerçekleş-
tiriyoruz. Yani biz, Sümerbank yönetimine de
PETKİM yönetimine de onların alternatif özel-
leştirme modelleri varsa veya geliştirmeleri söz
konusuysa "Hayır geliştirmeyin, bunlan
konuşmayiD" demeyiz. Ancak bunlar konu-
şulur, tartışılır ve en son karar organı ise yine
YPK'dir. Değişik görüşlerin öne sürülmesi bi-
zim belki özel sektörden gelmiş olmamızın, ne
kadar demokratik ve çoğulcu duşündüğümü-
zün de kanıtıdır.
• İ M M Bir ara, hisse takası modeli gündeme
gelmişti. Bununla ilgili çalışmalar ve kesinleş-
miş yeni bir özelleştirme modeli olup olmadı-
ğı konusunda bilgi verir misinız?
Gerçekten kârlı ve iyi şirketler için hisse se-
nedi takas modeli üzerinde çahşıyoruz. Bu mo-
del YPK'de onaylandığı taktirde, Türk sana-
yicisinin, işadamının bir ölçüde kaynak soru-
nunu çözebilecek bir modeldir. Kaynak olarak
nakit yerine azınlık oranlarında iyi özel sek-
tor şirketlerinin hisseleri alınıp hisse senedi pi-
yasasına uzun vadede sürülduğü zaman, bu
model sermaye piyasasına daha fazla ve çeşit-
li hisse senedi arzını da kolaylaştırır. Aile şir-
ketlerinin başlangıçta azınlık hisselerini serma-
ye piyasalarına açmaya ve sermaye piyasala-
rımn gelişmesine buyük katkısı olabilir düşün-
cesindeyiz.
diriyoruz. Yaptığımız bütün işler de şeffaf ve
açık olduğu için başka bir hükümet geldiği tak-
dirde de kendimize bir şey yönelmesinin pek
mümkün olmadığı görüşündeyiz açıkçası.
Ama olduğu takdirde de mutlaka bunun da he-
sabını veririz.
m^^^Sizce özelleştirmenin Türkiye'ye ve
Türk ekonomisine en önemli yararı nedir? •
Özelleştirmeden elde edilecek kaynaklarla
altyapı sağlanacak , eğitime, sağbğa, guvenli-
ğe daha fazla önem verilecek, yani devletin ana
görevlerine yatınm yapılacaktır. Sanayicilik
ancak ve ancak hiç gelişmemiş ülkelerde dev-
Toplu Konut ve Kamu
Ortakhğı'nın borsadaki ana
amacı, piyasa düzenleyicisi
olmak veya 'market maker'lık
yapmak değil, borsanın
sağlıkh çalışması
doğrultusunda elindeki
hisseleri özelleştirmektir.
letin ana gorevi sayılabilir. Türkiye'de de bu-
na artık gerek olmadığma göre ana görevlere
dönmenin faydası vardır. Aksi takdirde, dev-
let daha uzun yıllar ana gorevlerine dönemez;
çünkü bunun için yeterli kaynağı olmaz. As-
lında özelleştirmenin her açıdan sokaktaki va-
tandaşa faydası vardır. Niçin sokaktaki vatan-
daş çamurlu sokakta dolaşsm, niçin hastane
kapısında beklesin, niçin bizim universite öğ-
rencimiz daha iyi bir dil öğrenimi yapamasın?
Devletin bu olanakları vatandaşa sağlayabil-
mesi için de küçülerek ana görevlerine dönmesi
gerekmektedir.
Kamu Ortaklığı Fonu'nun gelir ortak-
lığı senetleri satışında bir yavaşlama gözleni-
yor. Satacak altyapı tesisi mi kalmadı? Yoksa
finansman dengelerinde mi bir bozukluk mey-
dana geldi?
Fonun, fınansmamnı ustlendiği altyapı te-
sisleri için borçlanması doğal. Buradaki man-
tık, sonrâdan buradan sağlanacak gelirleri alıp
bu borcunu ödeyebilmesi. Buradaki dengenin
iyi kurulması lazım. Çünkü TL borçlanmala-
nnda şöyle bir dezavantajı var; altyapı tesis-
lerinin yapımı en az birkaç seneyi aldığı için
bu tür tesislerin finansmanında mutlaka ve
mutlaka anaparanın da sonraya ertelenmesi
gerekir. Aksi takdirde tesis daha hizmete gir-
meden siz anaparayı peyder pey ödüyor olur-
sunuz.
Bu yüzdendir ki anaparadaki enflasyon far-
kının yine anapara içinde kaldığı dövize endeks-
li tahviller, Kamu Ortaklığı Fonu'nun altya-
pı tesislerinin finansmanı için tercih edilmiş-
tir ve bununla ilgili olarak da çahşanların ta-
sarruflarını teşvik hesabının nemalandırılma-
sıyla ilgili gelir ortaklığı senetleri çıkanlmış
olup bunlar da 3-4 ve 5 yıl vadeli olup libor
faizi içermektedirler. Hem tasarrufçunun pa-
rası bu şekilde enflasyondan korunmuş, iyi bir
ranta getirilmiş hem de dediğim gibi finansman
açısından anaparanın ertelendiği her yıl ana-
paradan da belirli bir odeme yapılmadığı bir
fınansman şekline dönulmuştür.
^ • ^ H Bu uygulama ne zaman başladı ve ne
kadarlık birfon bu şekilde değerlendirildi?
Geçen yıl YPK'nin aldığı bir kararla yapıl-
dığı ve daha önceden Konut Edindirme Yar-
dımı ve Tasarrufları Teşvik Fonu hesabmdan
Kamu Ortaklığı Fonu bünyesine alınmış olan
paralar da dövize endeksli hale çevrilerek bu
şekle getirildi.
-Diz mevcut siyasi iktidann
almış olduğu kararlarm
uygulayıcısıyız. Yaptığımız
bütün işler de şeffaf ve açık
olduğu için başka bir
hükümet geldiği takdirde de
kendimize bir şey
yönelmesinin mümkün
olmadığı görüşündeyiz.
Rakam verebilir misiniz?
Toplam rakam şu anda 750 milyon dolar ci-
vanndadır.
Piyasaya da çıkarılması düşünülmü-
yor mu dövize endeksli senetlerin?
Piyasada talep olduğu takdirde evet. Ama
bizim bugune kadar yaptığımız piyasa araştır-
malarında, dövize endeksli senetlere bir talep
olmadığı için piyasaya çıkmadık.
Kamu Ortaklığı Fonu 'ndan kalkınma-
da öncelikliyörelere de kredi veriliyor. Ancak
bu tür kredilerin dikkati çeken iki özelliği var;
geçmişte verilenlerin önemli bir bölümü bugün
batık kredi haline gelmiş. Diğer bir özellik de
kredilerden aslan payını hep Malatya ili almış?
Şunu söyleyeyim, tamamen tesadüf. Çok
enteresandır, yeterince talep gelmiyor. Yani
Doğu Anadolu'da çok yaygın bir sanayileşme
olup da bunlar arasında birçok talep olup da
bunlar arasından belirli bir yöre seçilmiş de-
ğil. Fonlarımız var talep yok. Dolayısıyla bu-
rada karşılaştığımız durum, aslında yeterli olan
fonlarımız gerekli ölçüde kullanılamıyor. Ta-
lep olduğu takdirde kaynaklarımızı Doğu Ana-
dolu'da seferber etmeye hazırız. Herhalde geç-
mişte de benzeri oldu.
Son olarak da toplu konuta gelmek is-
tıyorum. Toplu konut kredisi uygulaması iyi
başladı. Birçok kişi ve kooperatife kredi açıl-
dı. Evsiz insanlara büyük umutlar aşılandı.
Ancak son dönemde, kredilerin kısılmasıyla,
çok sayıda kooperatif inşaattnın zor duruma
düştüğü, geçım sıkıntısı çeken insanların ko-
operatif kredilerinin çıkmaması nedeniyle çok
büyük güçlüklerle karşı karşıya bırakıldığı öne
sürülüyor. Sizin bu konudaki görüşünüzü ala-
bilir miyiz?
Toplu Konut Fonu aslında hem büyük ve
önemli hem de hizmet ettiği kitle açısından son
derece sosyal ağırlığı olan bir fondur. Özelleş-
tirme ve Kamu Ortaklığı Fonu uygulamalann-
da olduğu gibi toplu konut uygulamalarında
da bir öğrenme eğrisinden geçtiğimiz görül-
mektedir. İlk başta, kredilendirme yapıhrken
iki önemli konuya yeterince ağırlık verememi-
şiz. Birisi yıllık şu kadar konuta kredi verece-
ğiz diye bir açıklama yaptlmamış olmasından
ötürü, vatandaşın tum Türkiye çapında nasıl
olsa toplu konuttan krediyi alınz diye düşü-
nerek inşaata başlamasıdır. Nitekim biz artık
hatırlarsanız geçen yıl, 100 bin konuta kredi
vereceğiz diye taahhütte bulunduk ve bunun
da 50 binini tamamladık. Bundan böyle de her
yıl ne kadar konutu kredilendirebileceğimizi
belirli bir programa bağlayıp açıklayacağız.
Ikinci olay, ki bu birinciden de önemli. Bu
kredilerin verilirken sabit faizli verilmesi ve bu
faizin de düşüklüğü nedeniyle ilk uygulama-
lann sübvansiyonlu krediler biçimine dönüş-
mesidir. Biz bunu da değiştirdik. Son verdiği-
miz krediler tamamen enflasyona endekslidir.
Şöyle bir çalışma yaptırdık, 89 yılı ortalann-
da yeni yönetmeliği hazırladığımız sırada 630
bin konut kredilendirilmişti. Acaba biz ilk kre-
dileri de enflasyona endeksli vermiş olsaydık,
kredi geri dönüşleri de enflasyona karşı bu
denli erozyona uğramamış olacak, daha fazla
gelir getirecekti fona ve bir anlamda fonu bes-
leyecekti. Dolayısıyla ne kadar daha fazla eve
kredi verebilirdik? Çok çarpıcı bir rakam çık-
tı ortaya. En tutucu şekilde yapılan hesapla bi-
le 200 bin konuta daha kredi verilebileceği çıktı
ortaya. Bir anlamda o ilk krediyi alan 630 bin
kişiye sağlanan sübvansiyon 200 bin kişinin o
dönemde kredi almasını engellemiş oluyor.