Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 NİSAN 1990
'Abuk Sabuk 1 Film' başlıyor
• Kültür Servisi — Yönetmen Şerif Gören'in Berlin
donüşü Türkiye'deki ilk filmi olan "Abuk Sabuk 1 Film",
20 nisan cuma günü Beyoğlu / BEYOĞLU, 23 nisan
pazartesi günü ise Kadıköy / MODA sinemalannda
gösterime giriyor. Yapımcılığını Perta Film / Turgay
Aksoy'un üstlendiği filmin senaryosu lbrahim
Gündüz'ün. Görüntü yönetmenliğini Erdal Kahraman'ın
yaptığı filmin müzikleri Erkin Koray'a ait. Film aynı
zamanda Erkin Koray'ın ilk film müziği çalışması.
Yönetmen Şerif Gören, filmine ilişkin görüşlerini "Her
şey o kadar ciddileşti ki, biraz ortalık dağılsın,
ciddiyetten uzaklaşalım istedim" diyerek dile getiriyor.
Filmde Kemal Sunal, Şiva Gerede, Murat Ilker, Perin
Aytaç, Bülent Kayabaş, Kutay Köktürk, Tayfun Çorağan,
Dilek Damlacık, Selahattin Fırat, Gamze Gözalan ve
Idris Emektar rol alıyorlar.
Panel ve sergi
• KültUr Servisi — Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi ve Doğan Kardeş Çocuk dergisi işbirliği ile 20
Nisan 1990 tarihinde, "Çocuk Kitabı Tasarımı Paneli" ve
20 Nisan - 15 Mayıs 1990 tarihleri arasında "Çocuk
Kitabı lllüstrasyonları" sergisi düzenlendi. Prof. Mustafa
Aslıer'in yöneteceği panele konuşmacı olarak Hikmet
Altınkaynak, Fatih Erdoğan, Turhan Ilgaz, Prof.
Mürşide Içmeli, Nabey Onder, Serpil Ural ve Yalvaç Ural
katılıyorlar. Aynı giin saat 16.30'da Grafik Ana Sanat
Dah Sergi Salonu'nda açılacak olan sergide ise Mustafa
Eremektar, Nazan Erkmen, Ilhan Bilge, Saadet Ceylan,
Zerrin Cebeci, Şekip Devaz, Sumru Ekşioğlu, Selma
Emiroğlu, Şahin Erkoçak, Şakir Gökçebağ, Can Göknil,
Mürşide Içmeli, Güngör Kabakçıoğlu, Osman Kehri,
Huban Korman, Feridun Oral, Çağlayan örge, Leyla
Ozcivelek, Emre Senan, Ateş Sunay, Erdoğan Uğurlu ve
Serpil Ural'ın yapıtlan yer ahyor.
Münir Nurettin Selçuk andıyor
* • Kültür Servisi — Türk
müziğini konser salonlarına
taşıyan sanatçı olarak
anılan ve 9 yıl önce 81
yaşında ölen Münir
Nurettin Selçuk, bugün
Yapı Kredi Sermet Çifter
Salonu'nda düzenlenen bir
geceyle anılıyor. Geleneksel
Yapı Kredi Sanat
Geceleri'nin 51!si olarak
düzenlenen gece saat
20.30'da başlayacak.
Sunuculuğunu Tarık
Gürcan'ın üstlendiği gecede,
şef Rıza Rit yönetimindeki Istanbul Üniversitesi Devlet
Konservatuvarı Türk Musikisi tcra Heyeti ve solist İnci
Çayırlı, Münir Nurettin Selçuk'un "Sevdiğim dünyalar
kadaı", "Solgun durma isteklen", "Erdi bahar sardı yine
neş'e cihanı", 'Sen şarkı söylediğin zaman", "Yalandır
doğuştan sarhoş olduğum", "Bu yıl da böyle geçti şirin
sözlü sevgili" ve "Endülüs'te raks" adh yapıtlan
seslendirecek.
Türk müziği F.Almanyafla
• Kültür Servisi — Federal Almanya'nın Baden-
Wurttemberg eyaleti Pforzheim kentinde klasik Türk
müziği çahşmalannı surdüren Dergâh Topluluğu, geçen
gunlerde Pforzheim'da konserler verdiler. Toplam 35
kişiden oluşan topluluk yöneticiliğini udi bestekâr Ismet
Alpaslan yapıyor. tsmet Alpaslan, Federal Almanya'ya
gitmeden önce 1950-1964 yıllan arasında Istanbul
Radyosu'nda çalıştı ve Aksaray Musiki Derneği'ni
yonetti. îsmet Alpaslan'ın halen Stuttgart
Üniversitesi'nde oğrencileri de bulunuyor. Topluluk,
arhacmı şöyle açıklıyor: "Federal Almanya'da yaşayan
Türk toplumunun arabesk müzikle bozulmakta olan
muzik kultürünü elimizden geldiği ölçude değiştirmeye
çalışmak, bir yandan da bizleri arabesk kulturüyle
tanımakta olan Alman toplumuna gerçek müziğimizi
tanıtmaya çahşmaktır!'
Ayın fotografları
• Kühür Servisi — tFSAK'ın düzenlediği Ayın Fotoğraf
Yanşması'mn nisan ayı bölümü sonuçlandı. Metiner
Gören'in seçiciliğini yaptığı siyah - beyaz baskı dalında
Timurtaş Onan (üstte) Sabri Ece, Kazım Zaim,
Muammer Yanmaz'ın fotoğraflan dereceye girdi. Halim
Kulaksız'ın yaptığı renkli baskıda da Şirin Küçüktabak
(2), Cem Yazıcı, Ahmet TopuzdaB ve Yüksel Ersertel'in
saydam dalında ise Timurtaş Onan, Yıldız Üçok, Haşmet
Demirbil, Süha Ertekin, Ennan Koparan'ın fotoğrafları
dereceye girdi.
AKM'de flüt resitali
• Kültür Servisi — JÜ Devlet Konservatuvan'na bağlı
İstanbul Konservatuvarı Derneği'nin düzenlediği flüt
resitali saat 18.30'da AKM'de yer alıyor.
Resitale flütist Marie Celine Labbe, Erkan Alpay, Aydm
Büke ve Nurser Ugan katılıyor. Viyana Yüksek Müzik
Okulu'nu bitiren Kanadah fîütçü Labbe halen Viyana'da
E. Melkus'ın Capella Academica Wien Topluluğu'nda
çalışıyor. Erkan Alpay ve Nurser Ugan ise halen 1Ü
Devlet Konservatuvan'nda öğretim görevlisi olarak
çalışıyorlar. Sanatçılardan Aydın Büke ise İstanbul Devlet
Senfoni Orkestrası üyesi. Konserde Telemann, Bach,
Roussel, Doppler, Flemin ve Sayram Akdil'in yapıtlan
sunulacak.
•
Dri dergide Köy Enstitüleri
• Kültür Servisi — Eğit-Der'in yayımladığı Abece
dergisi "Kuruluşunun 50. Yılında Köy Enstitüleri" özel
sayısı yayımladı. Karşı dergisinde ise köy enstitülü
konulu yazılar ağırhkta. Abece'de Talip Apaydın, Ismail
Hakkı Bayram, Cavit Binbaşıoğlu, Mehmet Başaran,
Mehmet Cemil Uğurlu, Ali İhsan Beyhan, Dr. Ali
Arayıcı, Rıza Ilıman, Nedim Şahhüseyinoğlu, Baki
Gözen, Kazım Köroğlu, Yılmaz Elmas, Bekir Semerci,
Dr. Ali Demir, Mevlut Koca, Mehmet Aydın'ın
yazılanyla çağdaş ve demokratik eğitim açısından Köy
Enstitüleri ele alınıyor. Karşı'da ise Mehmet Başaran,
Mahmut Makal, Enver Atılgan, Bekir Semerci'nin Köy
Enstitüleri konulu yazıları, Ahmet Özer'in ilk
mezunlardan Cemiİ Erkut'la yaptığı soyleşi sunuluyor.
YÖNETMEN
ŞERİF GÖREN
KEMAL SUNAL ŞİVA GEREDE
^ r KÜLTÜR-SANAT
İ'Z)9. ULUSLARARASIİSTANBUL FİLMFESTİVAÜ'NİNARDINDAN
CUMHURİYET/5
MURAT İLKER
PERİN AYTAÇ
BÜLENT KAYABAŞ
KUTAY KÖKTÜRK
TAYFUN ÇORAĞAN
PENTA FİLM 151 09 8C-149 57 05
BEYOGLU BEYOĞLU (151 32 40i 12 00- 14.15 - 16 30 - 19 00 - 21 30
KADIKOY MODA 1337 01 28) 11 00 - 13 00 - 15 00 - 1 7 00 - 19 00 - 21 30
A Itın Lale'yi kazanan İranlı yönetmen SaidEbrahimifar'ın filmi "Nar o Nay"
Başrolünde6
şiir' var"Nar o Nay" (Nanna
Yandım) filminin
yönetmeni Said
Ebrahimifar bu filmle hızlı
bir yok oluş sürecine giren
dünyaya karşı sessiz bir
çığlık atmak istediğini
söylüyor.
IŞIL ÖZGENTÜRK
Cumartesi günü erken saatler-
de Beyoğlu'nda yürürken fılm
oyuncusu bir arkadaşıma rastla-
dım. Az önce Altın Lale ödülleri-
nin acıklandığını, tran filmi 'Nar
O Nay'ın (Nanna Yandım) birin-
cilik ödülünü aldığını söyledi.
Doğnısu sonuç onu biraz şaşırt-
mıştı, sineması hakkında çok az
bilgiye sahip olduğumuz bir ül-
keydi tran... tran'da nasıl bir sine-
ma yapılabilirdi?
Ondan aynldıktan sonra dü-
şündUm, tran'da edebiyat, şiir, ti-
yatro, resim gibi sinema da vardı,
kadın-erkek kendilerini ve ülkele-
rini anlatmaya çahşan pek çok da
yönetmen. Şubat ayı içinde tran'a
gittiğimde Tahran'da 8. Uluslara-
rası Şafak Festivali'ni izlemek şan-
sım olmuştu. Ülkemizde yağmur
duasına çıkanlar büyük bir şiddet-
le her türlü görselliğin günah ol-
duğunu savunurlarken, bir Islam
Cumhuriyeti olan tran'da tslam
Devrimi'nin 11. yıldönümünde
kutlama şenliklerinin bir parçası
olarak uluslararası film festivaJi
yapdıyordu. 'N«r o N«y' filmini
de orada görmüştüm. Altın Lale1
vi aldıktan sonra yönetmen 'Sa-
M Ebrahimifar'la film ve duygu-
lanyla ilgili bir konuşma yapma-
dan önce nimologlann, TMr ülke-
nin gündeHk yaşamını, insanlan-
nı, özlemlerini ve geJecege ait
mnBtlaruıı bize en iyi o iükenin si-
•ı mam aalaiır,' sözlerini anımsa-
yıp tran sinemasıyla ilgili bazı iz-
lenimlerimi anlatmayı düşündüm.
SAKİN, ŞİlRSEL VE IRANLI — 'Nar o Nay" çok tipik bir tran filmi. Sanki bir minyatür bançesinde
gezinir gjbisiniz, bir kapı aralanıyor ve siz sürüklenip gidiyorsunuz.
tran'ın en önemli sinema kuru-
luşlanndan btri olan 'Farabi Ci-
•ema Foundation'ın yöneticileri
anlatıyorlar: "tran'da devrimden
sonra pek çok sinema salonn ya-
pıldı. eskiler onanldı. Sonra star
sistemi bUİDçU bir biçimde yıkıl-
dı. Şimdi stariar yönctmenJer.
Sonra devlet, laboratuvarlar knr-
dn, ber turlu tekoik ait ystınmı
yapü ve yılda 60 film üretecek bir
kapasite yaradkh. Sinema okulla-
nnın kapasilesi arthnldı. olanak-
lan geüştirikJi. Aynca kaliteli fil-
mi desleklemek amacıyla sinema-
lar sMiflandınidı. Ülkeye girer
cek yabana film oranı f*S1t sı-
aırlandınldı. Biz traa'da John
Huston'un 'öiüler' filmini göste-
riyoraz, yönetmeni Amerikalı, bu
öaemli degil, önemli olan film,
ama bir Rambo filmi satın almı-
yoruz. Aynca video yasak. Video
deaettenmesi çok zor bir aian. Ay-
dınlar terdhletine göre film seçe-
bilirier, ama biz halkı konımak
zonındayız. Hiçbir degeri olma-
yan sadece vakit geçirmeye yara-
yan ticari filnüere karşı..."
tran'da filmler sansür ediliyor.
tki şey kesinlikle yasak. Cinsel iliş-
kiyi görüntülemek ve tslam yasa-
larıru eleştirmek. Bunun dışında
özgürsünüz, ancak bazı moral de-
ğerleri de işlemeniz gerekiyor.
Dostluk, dayanışma, ozveri gibi.
Bütün bu duygular fılmlere yan-
sıyor. Bazı filmlerde bu moral
duygu neredeyse bir ders venneye
dönüşüyor. Tıpkı Sovyetler Birli-
ği'nde yapılan iyilerin çok iyi ol-
duğu, özverinin yüceltildiği film-
ler gibi ama öyle filmlerle karşı-
laşıyorsunuz ki gerek teknik kali-
tesi, gerek estetik düzeyi, gerekse
anlattıklanyla sizi çarpıyor. Ve bu
filmlerin ortak özeluği çok İranlı
otması, aynı zamanda evrensel
duygulan ve insan ilişkilenni an-
latması.
'Nar o Nay' çok tipik bir tran
filmi. Yönetmenin ilk filmi olan
'Nar o Nay'da bir hat sanatcısının
yasamı tran şiirinin eşliğinde an-
latılıyor. Hemen hemen hiçbir di-
yaloğun olmadığı bu filmde şiir ne-
redeyse başrol oyuncusu. Sanki bir
minyatür bahçesinde gezinir gibi-
siniz, bir kapı aralanıyor ve siz sü-
rüklenip gidiyorsunuz. Filmin
başlangjcı unutulur gibi değil. Su-
ya sureti vuran üç kapı, kapının
birinde bir kadın, diğerinde genç
bir adam ve üçüncü kapının dibin-
de tek bir nar ve şiirin ilk sözleri:
"Üç kapı anımsıyonun, birinde
ben, birinde annem, birinde tek
bir nar..."
Ve film boyunca peşinizi bırak-
'Karartma Geceleri' ulusalyarışmanın birincisiydi
'Çatlak ses
••
LALE FİLOĞLU
Yönetmen Yusof Kurçenli bu
yıl 9. tstanbul Uluslararası Film
Festivali'nde üzüntüleri ve sevinç-
leri bir arada yaşadı. Festivalin
ulusal yarışma bölümünde yer
alan "Karartma Geceleri" adh fil-
mi, bir süre gösterUmeme tehüke-
siyle karşı karşıya kaldı. Ait de-
netleme kurulunun "Bagiınıin
polisini itham etmiyorsa da poli-
$i ele alış bakımından" filmi sa-
kıncalı görmesi ve üst denetleme
kuruluna göndennesi bu yü fes-
tivalde bir kez daha "sansür
havalan" estirdi. Ancak filmin
bir üst kurulda "sakıncasız" bu-
lunması ve festivalde gösterilme-
si gönülleri rahatlattı.
Kurçenli için festivalin sevinçli
yönü ise bu filmle "Nejat Ecza-
cıbaşı Vakfı Yıfan En tyi Türk FU-
mi Ödülü"nü kazanmasıydı.
1973-1980 yıllannda TV oyunla-
n hanrlayan ve sinemaya 1983 yı-
lında "Ve Recep Ve Zehra Ve
Ayşe" filmiyle başlayan, bu ara-
da tiyatroda da yönetmenlik ya-
pan Kurçenli'ye göre "Karartma
Geceleri" simdiye dek yaptıklan-
mn en iyisi. Ona bu sözleri söy-
lettiren nedenler şunlar:
"Birincisi, bir filmin ortaya
pkması için elverişli koşullar var-
dı. Tiırkiye'de olabilecek makul
bir para yabnldı. (300 milyoo li-
ın öyküsu
Yusuf Kurçenli
ra civan) Oyuncn kadrosuna ge-
lince, titiz bir seçim yapıldı. (Ta-
nk Akan, Nurseli tdiz, Biıleot Bfl-
giç, Gökhan Mete, Erol Günay-
dın. tsmaü Hakkı Şen, Necati Bil-
gjç, Yaman Tözcet) KişUer rolle-
rinin üstesinden faziasıyla geldi-
ler. Ve göıüntn yönetmeni Fran-
sızCoünMoBiergibi dehşetbir
şansa sabipti. tkûıcisi, sinemam-
da büyük vnrfnlann, iniş çıkışln-
nn olmasıaı istemiyordam. Daha
çok anlar, aynntılar, ortada olan-
dan çok olmayanlar önemli be-
nim için. Diğer filmlerimde aynn-
nlan seyirdye geçirememek gibi
bir hala yapüm. Ba konuda Ka-
Yönetmeni Yusuf
Kurçenli, "Karartma
Geceleri"nde, dışanda
denge arayan
Türkiye'nin içeride
, "çatlak ses" istemediği
bir dönemde yazan ve
düşünen bir kişinin
devletle karşı karşıya
kalışını sergilediklerini
belirtiyor.
"Karartma Geceleri"
için Kurçenli "Şimdiye
dek yaptıklarımın en
iyisi" diyor.
rartma Geceleri'nde daha iyi bir
çalışma yaptıgımı söyleyebili-
rim."
Yusuf Kurçenli bir avantajı da-
ha olduğunu vurguluyor: "Bir ro-
—infan yola ^i*f
"*«—>>>
rahathgı."
Rıfat Dgaz'ın yazdığı "Karartma
Geceleri" otobiyografık özellik-
ler taşıyor. Kurçenli, 2. Dünya
Savaşı döneminin Türkiyesi'nde
yaşayan bir yazann öyküsünü an-
latan filmde, Ilgaz'ın romanından
sapmayan bazı ^klemelerde bu-
lunduğunu da belirtiyor. Bir ba-
kıma Rıfat Ilgaz'ın yaşamı olan
bu filme yazann müdahalede bu-
lunup bulunmadığını sorduğu-
muzda ise şu yanıtı alıyoruz: "Rı-
fat Dgaz, projeyi çok gönülden bir
onayla karşıladı. Kendisine bir ön
senaryo gönderdim. Bazı notlan
oldu. Sonra ne olup bitti hiç so-
mştnrmadı. Bana büyük bir ra-
batlık sagladı. Yanüabilirdim de.
Sasatçıya 'yanılma hakkı' tanın-
mahdır. Bu, "uretme hakkı'nın ta-
mnması kadar gerekli."
Filmi çekim aşamasında bası-
run en çok ilgi gösterdiğı sahne-
ler işkence sahneleri oldu. Dene-
timin de bu noktalara takümış ol-
duğunu düşflnerek işkence sahne-
lerinin Kurçenli için ne ölçüde
önemli olduğunu sorduğumuzda,
"Bence filmin en az üzerinde du-
nılacak bölümüdıir işkence" di-
yor ve ekliyor: "Tabii o dönem-
de de işkence vardı ve bizim film-
de gösterdigimizden çok daha
agırdı. Ancak işkence filmin do-
laylı meselesidir. Biz filmde yaza-
nn yaşamını, dönemin sosyo-
politik koşuUanyla inceledik. Dı-
şanda denge arayan Türkiye'nin,
içeride "çatlak ses" istemediği bir
dönemde > azan ve döşonen bir ki-
şinin devletle karşı karşıya kaiı-
şı... Bu hiç uygnn olmayan. çok
acı olan bir karşılaşmadır. Bence
filmin asıl meselesi devletle karşı
karşıya kalmış insanın çaresizligi-
ni, terk edilmişligini aniatmak-
ür."
mayan bir hüzün... Iran da neşe-
ye pek yer yok.
— Neden Nar o Nay gibi bir
film? tran'da çeşitli konularda
sansür uygulanıyor, gecmişin de-
ğerleri arasında dolaşan bu film
size daha özgür bir çalışma fırsa-
tı verdi mi?
— Hayır böyle bir sey yok. Ben
böyie bir film yaptnak istedim. S ^
decelran'da defD yervaznııiu her
yeriade pek çok deger hula yok
oluyor, dünyamız bir yok olnşa
dognı gMiyor, bana karşı pfc™»ic,
sessiz bir çıghk atmak istedim.
Aynca aikaye sinemasını hiç sev-
medigimi söylemcUyim. Bir fikir-
den, bir şiirden yola çıküm. ŞUri
filmin bntüB metnne yerleştirdim.
Ver yer lran'ın mm faMeri yol gös-
tenH baaa— Hafız, Hayyam ve on
yıl önce ölen Sohrab Sepehri...
— tran'da belirli konularda
sansür olması, yönetmenleri do-
laylı, daha karmaşık anlatım yol-
ları aramaya itiyor rau?
— Sansür aygulaaaB her üDce-
de bn varmr» Bir ramaniar tspaa-
yada ofch^ı gibL.. Biz de pek çok
dBvgny^difüceyidolayfayolar-
dan anhılnıava cahşıyonız; bo
hem yarabcı olarak bizterin hem
de seyircinin hayalgacüni geüsti-
riyor ve itiraf etmeUyim ki film-
lerimizin estetik düzeyini yiik-
seltiyor.
— Açıkça söylemeliyim, bir
tran filminin ödül alması çevrem-
deki pek çok kişiyi şaşırttı. tran
sineması hakkında çok az bilgimiz
var, bu sanınm sadece Türkiye
için değil pek çok ülke için de
böyle..
— Evet. Büyük bir bilgisizlik
var. Iran sinemasuun teknik dü-
zeyinin pek çok Bab Ukesiyle ay-
nı dözeyde oMagHu çok az k^i
biliyor. Aynca yUda eUİ film are-
«en, yirroi iki miryon seyird potao-
siyeüne sahip bir sinema oidugu-
nn da. Baada ön yargılann, ileti-
şim araçlannın taraflı davranma-
sıma etkisi boyok. Yani bütüa
banlar masamızın ûstuBdeki şm
Coca Cola şişesinde dügüm-
leniyor.
— Filminizin ritmi ticari sine-
manın alışılmış hızlı ritminden
çok uzak. Adeta her şey yaşamını
anlattığınız hat sanatçısırın yarat-
ma sürecine uygun bir biçimde ge-
lişiyor, sakin, sabırh bir ırmak gi-
bi... Böyle bir filmin ticari şansı
var fhı?
— Olmasını çok isterdim ama
yeryüzü Amerikan sinemasınııı ve
televizyon dizUerinin hızlı ve ko-
lay ritmine öylesine ahşb ki çok
şansım yok. Ancak tran'da benüz
Amerikan fUmleri salonlan işgal
etmediginden ve ticari olmayan
filmleri konımak için yasalar ol-
dagundan kendi ülkemde şansım
büyük.
— tran sineması Amerikan si-
nemasına karşı şimdilerde çok sı-
kı korunuyor, peki gelecekte ne
olacak, bunun değişeceğine dair
ipuçlan oidugu söyleniyor...
— Matlaka degişecek... O za-
man biz yarabcılar ne yapacagız
bilmiyonım. Bütun dünyada so-
run bo şimdi. Özgün kültürel kün-
liği ve yaşam tarzını kornmak.
— Sinema eğitimını Amerika-
da yaptınız, neden orada kalma-
dınız? Sanınm çeşitli olanaklan-
nız da vardı.
— tran benim yurdnm. Topra-
ğım. Amerika'da ya da dünyaaın
başka bir ülkesinde ne kadar iyi
iş yaparsauz yapın Udnd suuf va-
tandassuuzdır. Her yerde hisseder-
siniz bunu. Oysa tran'da sokaldar,
insanlar benim. Ben yurdnmda
bir yabancı degilim.
Necati Cumalı'nın 'Mine'siBakırköy Belediye Tiyatrosu'nda
Aşk çevresînde toplum öyküsüCumalı'nın, 1949'da Şinasi Nahit Berker'in bir
röportajından yola çıkarak yazdığı "Mine"yi bu kez
sahneye Zeliha Berksoy koydu. Oyunun dekorunu
Giirel Yontan, kostümlerini Gönül Sipahioğlu
gerçekleştirdi.
DtKMEN GÜRÜN
UÇARER
Otuz iki yıl önce yazmış Necati
Cumalı "Mine"yi, "Şinasi Nahit
Berker'in 1949'da Ulns'ta yayım-
lanan bir röportajından yola çıka-
rak. "Kınkkale'de genç ve güzel
bir kadın, adı Mine. Kayınpede-
rini btçaklamış kasaba kahvesin-
de, ciftügin kâhyaayla dedikodu-
sunu cıkarttıgı için" diyor Cumalı.
"BadnayetİBbenilgilew&renta-
rafı Uria'da, Çaaakkale'de genç
ebekr, ögretmenler tanıdım cvv-
kathk yıllanmda. Güzd olmaktan
başka knsorian yoktu. Bnralara
geJirler ve dedikodulara mnhatap
oluriardı." "Mine"nin konusunun
otuz iki yılda eskimemişh'ği üstü-
ne de şu görüşleri belirtiyor yazar:
"Osborne'un 'öfke'si eskiyor
mu? 'Vişne Babçesi' eskiyor mu?
Kıyaslamıyorum, ama bir olayı
hümen açıdan ele alırsanız eski-
mez. Her zaman olacaktır Mine
mesdesi ve bu sadece kadının eko-
nomik bağımlılığından kaynakla-
nan bir durum da değildir. Kapa-
h bir çevrede yaşayan insanlarda
birtakım komplekslerden kurtul-
madan güzel bir kadına karşı du-
yulan arzulann bastırılması ve
karşılıksız kalması her zaman tep-
kilere yol açacaktır.
Bu oyunumda, taşrada yetenek-
lerini geliştirememiş küçük me-
murlann sorunlanna da değindim
kadının sorunlannın yanı sıra.
Gençlerin gunlen çeşitli baskılar
altında geçer, karşı cinsle rahat ar-
kadaşhk kuramazlar. Memurlann
ise problemleri yeteneklerinin kı-
sıtlanmasından kaynaklanır. Ta-
bii, bunlann yanı sua, bunların
önünde, kadının dramı işleniyor.
Kadına bakış açısı üzerinde duru-
luyor. Bu nedenlerle 'Mine'nin in-
sancıl bir yönü varl'
"Mine^i ilk kez Şehir Tiyatro-
ları'nda Gülistan Güzey canlan-
dırmış. Ulvi Uraz'ın da ilk reji ça-
lışmasıymış bu. Ardından Anka-
ra Devlet Tiyatrosu'nda Nnrşen
Girginkoç sahnelemiş "Mine"yi ve
başrolü Füsnn Günngur üstleıı-
miş. Şimdi de Bakırköy Belediye
Tiyatrosu'nda Zeb'ha Berksoy'un
yorumladığı oyunda Nefrin Tok-
yay, Mine rolünde izleniyor. Yoru-
muyla ilgili olarak Zeliha Berksoy
şunları söylüyor:
"Mine'de insan ilişkileri, kadın-
erkek ilişkileri ve bunlan hüma-
nist bir açıdan çözmek sözkonu-
su oldu benim için. Gerek kasa-
balı çocuklann içinde bulunduk-
lan durum, gerek evlilik kurumu
içinde uyumsuz iki insanın çeliş-
kileri cinayete kadar varabilecek
trajik bir ortam yaratıyor. Kapalı
bir çevrede, biraz göze batan gü-
zel bir kadının yanlış bir evlilik so-
nucu giderek dikkatleri üzerine çe-
kişi ve adeta engizisyonu anımsa-
tan bir baskıyla karşı karşıya ge-
lişi, ki sonunda cinayet işler.
Böylesi hümen perspektifin ya-
TENSEI, OLMAYAN BİR MİNE — Bakırköy Belediye Tiyatrosu'nda sahnelenen oyunda Mine'yi Nef-
rin Tokyay oynuyor. "Mine"nin yönetmeni Zeliha Berksoy, olayın bir şehvet olayına bürünmesinden
kaçınmaya, tensel duygulan öne çıkarmamaya çalıştığını söylüyor.
nında bir de 'ask' meselesinin fel-
sefi tartışması izleniyor oyunda.
Saygın, insanca, hırpalanmadan,
en doğal biçimde aşkı yaşamak
meselesi. 'Mine'de iki ayrı açıdan
-aşk'ın anlatımı da var. Aşkın ana-
lizi ve yasamş biçimi. Mine, doğa-
mn içindeki aşk duygusunu en
onurlu, en saygın, en uygar biçim-
de yaşamak istemenin bedelini ka-
til olarak ödedi sonunda."
Necati Cumalı da "ask"ın aslın-
da toplumsal bir olay olduğu ka-
nısında:
"1956'da yazdığım, 'Niçin
Ask?' diye bir yazım var. Aşk ko-
nusunu iyi yorumlayan yazann
elinde, anlatmak istediği şey aşk
hikâyesi değidir. Her aşk sosyal
bir olaydır. 'Romeo De JnHet'te de
bu böyledir, Hamlet'te de 'Mine'
de de Mine'yle tlhan'ın aşkını an-
latmıyorum ben. Mine'nin çevre-
sinde o aç ve sevmemiş/sevilme-
miş erkeklerin özlemlerini anlatı-
yorum. Qu aşk çevresinde kasaba-
nın yaşamını anlatıyorum."
"Mine"nin yönetmeni Zeliha
Berksoy, oyunda şehveti, tensel
duygulan öne çıkarmaktan kaçın-
dığını vurguluyor:
"Kadın, evli olmasma rağmen
kocası tarafından bile ele geçiril-
memiş bir kadın. Belki 7 yıl onuıı-
la yaşamış, ama gerçek anlamda
onun olmamış. Ilhan içinse 'Eli
bana degmedi, ama ben onnnom'
diyor. Burada tensel olayın çok üs-
tttnde insani bir aşk söz konusu.
Oyuncu seçiminde de değişik bir
Mine aradun. Şehveti, tensel duy-
gulan öne çıkartabilecek bir Mi-
ne istemedim. Benim yonımum-
da Mine, salt dikkati çeken bir ka-
dın ve bu da kocadan kaynakla-
nıyor. Soruna abartmadan, en do-
ğal biçimde bakmaya çalıştım ki,
bir şehvet olayına bürünmesin."
Tarlabaşı...
Tarlabaşr
• Kültür Servisi —
Yönetmenliğini Hilmi
Etikan'ın yaptığı,
yapımcılığını Mimarlar
Odası İstanbul Şubesi'nin
üstlendiği, senaryosunu
Feride Çiçekoğlu'nun Şener
özler'le birlikte yazdığı
"Tarlabaşı... Tarlabaşı" adh
belgesel film, bugün 16.30 ve
18.00'de Genel Maden
îşçileri Sendikası'nda
gösterilecek. Film, İstanbul
Büyükşehir Belediyesi'nin,
trafıği rahatlatmak
amacıyla Tarlabaşı
güzergâhında aldığı yıkım
karanyla yok olan tarihi
binaları konu alıyor.
Sinatra'nın
tablosu
• RANCHO MIRAGE
(AA) — Amerikalı ünlü
aktör Frank Sinatra'nın
yaptığı bir tablo, 17 bin
dolara satıldı. Sinatra'nın
çiçekleri konu alan soyut
resmi, aktorün eşi
tarafından cinsel saldınya
uğramış çocuklann tedavisi
için kurulan tedavi
merkezinin yararına
düzenlenen açık arttırmada
satıldı. Sinatra'nın yanı sıra
Gregory Peck, Roger
Moore, Don Rickles ve
Betty Ford gibi unlülerin
katıldığı açık arttırmada
140 bin dolar bağış
toplandı.
'Milliyet
Armaganı^
• Kültür Servisi —
Milliyet Yayınları 1990
Roman Armağanı'nı
kazanan Bekir Yıldız ve
Habib Bektar'a ödülleri
verildi. Seçiciler kurulunu
Vedat Günyol, Oktay
Akbal, Mehmet Başaran,
Talip Apaydın, Şükran
Kurdakul, llhami Soysal ve
Hikmet Altınkaynak'ın
oluşturduğu yarışma, bu yıl
1990'ın L'NESCO
tarafından "okur-yazar" yılı
kabul edilmesi ve Koy
Enstitülerinin 50.
yıldönümü nedeniyle ilk
kez oluşturuldu.
BUGÜN
• Çocuk eğitimi konulu
konferans Prof. Halide
Yavuz Yavuzer'in
"Çocuklarda Yaratıcüık"
konulu konferansı saat
15.00'te Notre Dame De Sion
Frânsız Kız Lisesi'nde
izlenebilecek.
• Şiir söyleşisi Yüksel
Yazıcı'nın yönettiği, Asım
Bezirci ve Kemal Özer'in
katıldığı "Şiirin Toplumsal
Işlevi" konulu söyleşi, saat
16.00'da Kadıköy Gençlik
Kitabevi'nde yapılacak.
• Mimarlık konulu
konferans Prof. Mehmet Ali
Handan'ın "Anılarda
Mimarlık" konulu konferansı
saat 17.00'deYapı-Endüstri
Merkezi Konferans
Salonu'nda yapılacak.
• Çocuk konulu panel
Bakırköy Belediyesi Çocuk ve
Gençlik Kulübü'nün
düzenlediği paneller
kapsamında saat 11.00'deki
"2000'li Yıllara Doğru Türk
Çocuklan" konulu panele
Avukat Yakup Akyüz, Prof.
Dr. Haluk Yavuzer ve Prof.
Dr. Emre Kongar
katılacaklar.
• Yıldız Üniversitesi
HünkârDairesi nde
konferans Prof. Dr. Oktay
Aslanapa'nın "Türk
Sanatının Tarihi Devirler
İçindeki Gelişimi" konulu
konferansı saat 16.00'da
izlenebilecek.
• Üçlü konser Giızin Gürel
(soprano), Leyla Pınar
(klavsen) ve Yusuf Güler '
Aksöz'ün (keman) konseri
saat 19.00'da İngiltere
Başkonsolosluğu Balo
Salonu'nda izlenebilecek.
BILSAK'TA
BUGÜN
19 Nisan Perşembe
19.00 SEMİNER: YENt BİR
SİNEMAYA DOĞRU: Reha
ERDEM.
19.00 KONFERANS: Erkek
Egemen toplumda Travesti
Olmak. Sedef ŞANL1.
19.00 SEMİNER: 20. yy'Ua
Biten, 21. yy ile Gelen: 2050
İçin Senaryo Denemeleri:
Jam Session (Düşunme
Serbesttir.) Yön: Aydın
UĞUR.
19.00 SANAT ESERİNİN
OBJEKTİF ANLATIMI:
Balkan Naci Islimyeli'nin
resimlerinin yorumu. Erol
COŞKUNER.
GORSEL SANAT
ATÖLYELERİ
Mehmet GÜLERYÜZ'le
Resim Çalışmaları
10.00-01.00 arası
CAFE-FOYER-BAR
BİLSAK herkese açıktır.
BİLSAK Sıraselviler, Soğancı
Sok. No. 7 CİHANGİR
143 28 79-143 28 99