03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 NİSAN 1990 'Abuk Sabuk 1 Film' başlıyor • Kültür Servisi — Yönetmen Şerif Gören'in Berlin donüşü Türkiye'deki ilk filmi olan "Abuk Sabuk 1 Film", 20 nisan cuma günü Beyoğlu / BEYOĞLU, 23 nisan pazartesi günü ise Kadıköy / MODA sinemalannda gösterime giriyor. Yapımcılığını Perta Film / Turgay Aksoy'un üstlendiği filmin senaryosu lbrahim Gündüz'ün. Görüntü yönetmenliğini Erdal Kahraman'ın yaptığı filmin müzikleri Erkin Koray'a ait. Film aynı zamanda Erkin Koray'ın ilk film müziği çalışması. Yönetmen Şerif Gören, filmine ilişkin görüşlerini "Her şey o kadar ciddileşti ki, biraz ortalık dağılsın, ciddiyetten uzaklaşalım istedim" diyerek dile getiriyor. Filmde Kemal Sunal, Şiva Gerede, Murat Ilker, Perin Aytaç, Bülent Kayabaş, Kutay Köktürk, Tayfun Çorağan, Dilek Damlacık, Selahattin Fırat, Gamze Gözalan ve Idris Emektar rol alıyorlar. Panel ve sergi • KültUr Servisi — Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Doğan Kardeş Çocuk dergisi işbirliği ile 20 Nisan 1990 tarihinde, "Çocuk Kitabı Tasarımı Paneli" ve 20 Nisan - 15 Mayıs 1990 tarihleri arasında "Çocuk Kitabı lllüstrasyonları" sergisi düzenlendi. Prof. Mustafa Aslıer'in yöneteceği panele konuşmacı olarak Hikmet Altınkaynak, Fatih Erdoğan, Turhan Ilgaz, Prof. Mürşide Içmeli, Nabey Onder, Serpil Ural ve Yalvaç Ural katılıyorlar. Aynı giin saat 16.30'da Grafik Ana Sanat Dah Sergi Salonu'nda açılacak olan sergide ise Mustafa Eremektar, Nazan Erkmen, Ilhan Bilge, Saadet Ceylan, Zerrin Cebeci, Şekip Devaz, Sumru Ekşioğlu, Selma Emiroğlu, Şahin Erkoçak, Şakir Gökçebağ, Can Göknil, Mürşide Içmeli, Güngör Kabakçıoğlu, Osman Kehri, Huban Korman, Feridun Oral, Çağlayan örge, Leyla Ozcivelek, Emre Senan, Ateş Sunay, Erdoğan Uğurlu ve Serpil Ural'ın yapıtlan yer ahyor. Münir Nurettin Selçuk andıyor * • Kültür Servisi — Türk müziğini konser salonlarına taşıyan sanatçı olarak anılan ve 9 yıl önce 81 yaşında ölen Münir Nurettin Selçuk, bugün Yapı Kredi Sermet Çifter Salonu'nda düzenlenen bir geceyle anılıyor. Geleneksel Yapı Kredi Sanat Geceleri'nin 51!si olarak düzenlenen gece saat 20.30'da başlayacak. Sunuculuğunu Tarık Gürcan'ın üstlendiği gecede, şef Rıza Rit yönetimindeki Istanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Türk Musikisi tcra Heyeti ve solist İnci Çayırlı, Münir Nurettin Selçuk'un "Sevdiğim dünyalar kadaı", "Solgun durma isteklen", "Erdi bahar sardı yine neş'e cihanı", 'Sen şarkı söylediğin zaman", "Yalandır doğuştan sarhoş olduğum", "Bu yıl da böyle geçti şirin sözlü sevgili" ve "Endülüs'te raks" adh yapıtlan seslendirecek. Türk müziği F.Almanyafla • Kültür Servisi — Federal Almanya'nın Baden- Wurttemberg eyaleti Pforzheim kentinde klasik Türk müziği çahşmalannı surdüren Dergâh Topluluğu, geçen gunlerde Pforzheim'da konserler verdiler. Toplam 35 kişiden oluşan topluluk yöneticiliğini udi bestekâr Ismet Alpaslan yapıyor. tsmet Alpaslan, Federal Almanya'ya gitmeden önce 1950-1964 yıllan arasında Istanbul Radyosu'nda çalıştı ve Aksaray Musiki Derneği'ni yonetti. îsmet Alpaslan'ın halen Stuttgart Üniversitesi'nde oğrencileri de bulunuyor. Topluluk, arhacmı şöyle açıklıyor: "Federal Almanya'da yaşayan Türk toplumunun arabesk müzikle bozulmakta olan muzik kultürünü elimizden geldiği ölçude değiştirmeye çalışmak, bir yandan da bizleri arabesk kulturüyle tanımakta olan Alman toplumuna gerçek müziğimizi tanıtmaya çahşmaktır!' Ayın fotografları • Kühür Servisi — tFSAK'ın düzenlediği Ayın Fotoğraf Yanşması'mn nisan ayı bölümü sonuçlandı. Metiner Gören'in seçiciliğini yaptığı siyah - beyaz baskı dalında Timurtaş Onan (üstte) Sabri Ece, Kazım Zaim, Muammer Yanmaz'ın fotoğraflan dereceye girdi. Halim Kulaksız'ın yaptığı renkli baskıda da Şirin Küçüktabak (2), Cem Yazıcı, Ahmet TopuzdaB ve Yüksel Ersertel'in saydam dalında ise Timurtaş Onan, Yıldız Üçok, Haşmet Demirbil, Süha Ertekin, Ennan Koparan'ın fotoğrafları dereceye girdi. AKM'de flüt resitali • Kültür Servisi — JÜ Devlet Konservatuvan'na bağlı İstanbul Konservatuvarı Derneği'nin düzenlediği flüt resitali saat 18.30'da AKM'de yer alıyor. Resitale flütist Marie Celine Labbe, Erkan Alpay, Aydm Büke ve Nurser Ugan katılıyor. Viyana Yüksek Müzik Okulu'nu bitiren Kanadah fîütçü Labbe halen Viyana'da E. Melkus'ın Capella Academica Wien Topluluğu'nda çalışıyor. Erkan Alpay ve Nurser Ugan ise halen 1Ü Devlet Konservatuvan'nda öğretim görevlisi olarak çalışıyorlar. Sanatçılardan Aydın Büke ise İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası üyesi. Konserde Telemann, Bach, Roussel, Doppler, Flemin ve Sayram Akdil'in yapıtlan sunulacak. • Dri dergide Köy Enstitüleri • Kültür Servisi — Eğit-Der'in yayımladığı Abece dergisi "Kuruluşunun 50. Yılında Köy Enstitüleri" özel sayısı yayımladı. Karşı dergisinde ise köy enstitülü konulu yazılar ağırhkta. Abece'de Talip Apaydın, Ismail Hakkı Bayram, Cavit Binbaşıoğlu, Mehmet Başaran, Mehmet Cemil Uğurlu, Ali İhsan Beyhan, Dr. Ali Arayıcı, Rıza Ilıman, Nedim Şahhüseyinoğlu, Baki Gözen, Kazım Köroğlu, Yılmaz Elmas, Bekir Semerci, Dr. Ali Demir, Mevlut Koca, Mehmet Aydın'ın yazılanyla çağdaş ve demokratik eğitim açısından Köy Enstitüleri ele alınıyor. Karşı'da ise Mehmet Başaran, Mahmut Makal, Enver Atılgan, Bekir Semerci'nin Köy Enstitüleri konulu yazıları, Ahmet Özer'in ilk mezunlardan Cemiİ Erkut'la yaptığı soyleşi sunuluyor. YÖNETMEN ŞERİF GÖREN KEMAL SUNAL ŞİVA GEREDE ^ r KÜLTÜR-SANAT İ'Z)9. ULUSLARARASIİSTANBUL FİLMFESTİVAÜ'NİNARDINDAN CUMHURİYET/5 MURAT İLKER PERİN AYTAÇ BÜLENT KAYABAŞ KUTAY KÖKTÜRK TAYFUN ÇORAĞAN PENTA FİLM 151 09 8C-149 57 05 BEYOGLU BEYOĞLU (151 32 40i 12 00- 14.15 - 16 30 - 19 00 - 21 30 KADIKOY MODA 1337 01 28) 11 00 - 13 00 - 15 00 - 1 7 00 - 19 00 - 21 30 A Itın Lale'yi kazanan İranlı yönetmen SaidEbrahimifar'ın filmi "Nar o Nay" Başrolünde6 şiir' var"Nar o Nay" (Nanna Yandım) filminin yönetmeni Said Ebrahimifar bu filmle hızlı bir yok oluş sürecine giren dünyaya karşı sessiz bir çığlık atmak istediğini söylüyor. IŞIL ÖZGENTÜRK Cumartesi günü erken saatler- de Beyoğlu'nda yürürken fılm oyuncusu bir arkadaşıma rastla- dım. Az önce Altın Lale ödülleri- nin acıklandığını, tran filmi 'Nar O Nay'ın (Nanna Yandım) birin- cilik ödülünü aldığını söyledi. Doğnısu sonuç onu biraz şaşırt- mıştı, sineması hakkında çok az bilgiye sahip olduğumuz bir ül- keydi tran... tran'da nasıl bir sine- ma yapılabilirdi? Ondan aynldıktan sonra dü- şündUm, tran'da edebiyat, şiir, ti- yatro, resim gibi sinema da vardı, kadın-erkek kendilerini ve ülkele- rini anlatmaya çahşan pek çok da yönetmen. Şubat ayı içinde tran'a gittiğimde Tahran'da 8. Uluslara- rası Şafak Festivali'ni izlemek şan- sım olmuştu. Ülkemizde yağmur duasına çıkanlar büyük bir şiddet- le her türlü görselliğin günah ol- duğunu savunurlarken, bir Islam Cumhuriyeti olan tran'da tslam Devrimi'nin 11. yıldönümünde kutlama şenliklerinin bir parçası olarak uluslararası film festivaJi yapdıyordu. 'N«r o N«y' filmini de orada görmüştüm. Altın Lale1 vi aldıktan sonra yönetmen 'Sa- M Ebrahimifar'la film ve duygu- lanyla ilgili bir konuşma yapma- dan önce nimologlann, TMr ülke- nin gündeHk yaşamını, insanlan- nı, özlemlerini ve geJecege ait mnBtlaruıı bize en iyi o iükenin si- •ı mam aalaiır,' sözlerini anımsa- yıp tran sinemasıyla ilgili bazı iz- lenimlerimi anlatmayı düşündüm. SAKİN, ŞİlRSEL VE IRANLI — 'Nar o Nay" çok tipik bir tran filmi. Sanki bir minyatür bançesinde gezinir gjbisiniz, bir kapı aralanıyor ve siz sürüklenip gidiyorsunuz. tran'ın en önemli sinema kuru- luşlanndan btri olan 'Farabi Ci- •ema Foundation'ın yöneticileri anlatıyorlar: "tran'da devrimden sonra pek çok sinema salonn ya- pıldı. eskiler onanldı. Sonra star sistemi bUİDçU bir biçimde yıkıl- dı. Şimdi stariar yönctmenJer. Sonra devlet, laboratuvarlar knr- dn, ber turlu tekoik ait ystınmı yapü ve yılda 60 film üretecek bir kapasite yaradkh. Sinema okulla- nnın kapasilesi arthnldı. olanak- lan geüştirikJi. Aynca kaliteli fil- mi desleklemek amacıyla sinema- lar sMiflandınidı. Ülkeye girer cek yabana film oranı f*S1t sı- aırlandınldı. Biz traa'da John Huston'un 'öiüler' filmini göste- riyoraz, yönetmeni Amerikalı, bu öaemli degil, önemli olan film, ama bir Rambo filmi satın almı- yoruz. Aynca video yasak. Video deaettenmesi çok zor bir aian. Ay- dınlar terdhletine göre film seçe- bilirier, ama biz halkı konımak zonındayız. Hiçbir degeri olma- yan sadece vakit geçirmeye yara- yan ticari filnüere karşı..." tran'da filmler sansür ediliyor. tki şey kesinlikle yasak. Cinsel iliş- kiyi görüntülemek ve tslam yasa- larıru eleştirmek. Bunun dışında özgürsünüz, ancak bazı moral de- ğerleri de işlemeniz gerekiyor. Dostluk, dayanışma, ozveri gibi. Bütün bu duygular fılmlere yan- sıyor. Bazı filmlerde bu moral duygu neredeyse bir ders venneye dönüşüyor. Tıpkı Sovyetler Birli- ği'nde yapılan iyilerin çok iyi ol- duğu, özverinin yüceltildiği film- ler gibi ama öyle filmlerle karşı- laşıyorsunuz ki gerek teknik kali- tesi, gerek estetik düzeyi, gerekse anlattıklanyla sizi çarpıyor. Ve bu filmlerin ortak özeluği çok İranlı otması, aynı zamanda evrensel duygulan ve insan ilişkilenni an- latması. 'Nar o Nay' çok tipik bir tran filmi. Yönetmenin ilk filmi olan 'Nar o Nay'da bir hat sanatcısının yasamı tran şiirinin eşliğinde an- latılıyor. Hemen hemen hiçbir di- yaloğun olmadığı bu filmde şiir ne- redeyse başrol oyuncusu. Sanki bir minyatür bahçesinde gezinir gibi- siniz, bir kapı aralanıyor ve siz sü- rüklenip gidiyorsunuz. Filmin başlangjcı unutulur gibi değil. Su- ya sureti vuran üç kapı, kapının birinde bir kadın, diğerinde genç bir adam ve üçüncü kapının dibin- de tek bir nar ve şiirin ilk sözleri: "Üç kapı anımsıyonun, birinde ben, birinde annem, birinde tek bir nar..." Ve film boyunca peşinizi bırak- 'Karartma Geceleri' ulusalyarışmanın birincisiydi 'Çatlak ses •• LALE FİLOĞLU Yönetmen Yusof Kurçenli bu yıl 9. tstanbul Uluslararası Film Festivali'nde üzüntüleri ve sevinç- leri bir arada yaşadı. Festivalin ulusal yarışma bölümünde yer alan "Karartma Geceleri" adh fil- mi, bir süre gösterUmeme tehüke- siyle karşı karşıya kaldı. Ait de- netleme kurulunun "Bagiınıin polisini itham etmiyorsa da poli- $i ele alış bakımından" filmi sa- kıncalı görmesi ve üst denetleme kuruluna göndennesi bu yü fes- tivalde bir kez daha "sansür havalan" estirdi. Ancak filmin bir üst kurulda "sakıncasız" bu- lunması ve festivalde gösterilme- si gönülleri rahatlattı. Kurçenli için festivalin sevinçli yönü ise bu filmle "Nejat Ecza- cıbaşı Vakfı Yıfan En tyi Türk FU- mi Ödülü"nü kazanmasıydı. 1973-1980 yıllannda TV oyunla- n hanrlayan ve sinemaya 1983 yı- lında "Ve Recep Ve Zehra Ve Ayşe" filmiyle başlayan, bu ara- da tiyatroda da yönetmenlik ya- pan Kurçenli'ye göre "Karartma Geceleri" simdiye dek yaptıklan- mn en iyisi. Ona bu sözleri söy- lettiren nedenler şunlar: "Birincisi, bir filmin ortaya pkması için elverişli koşullar var- dı. Tiırkiye'de olabilecek makul bir para yabnldı. (300 milyoo li- ın öyküsu Yusuf Kurçenli ra civan) Oyuncn kadrosuna ge- lince, titiz bir seçim yapıldı. (Ta- nk Akan, Nurseli tdiz, Biıleot Bfl- giç, Gökhan Mete, Erol Günay- dın. tsmaü Hakkı Şen, Necati Bil- gjç, Yaman Tözcet) KişUer rolle- rinin üstesinden faziasıyla geldi- ler. Ve göıüntn yönetmeni Fran- sızCoünMoBiergibi dehşetbir şansa sabipti. tkûıcisi, sinemam- da büyük vnrfnlann, iniş çıkışln- nn olmasıaı istemiyordam. Daha çok anlar, aynntılar, ortada olan- dan çok olmayanlar önemli be- nim için. Diğer filmlerimde aynn- nlan seyirdye geçirememek gibi bir hala yapüm. Ba konuda Ka- Yönetmeni Yusuf Kurçenli, "Karartma Geceleri"nde, dışanda denge arayan Türkiye'nin içeride , "çatlak ses" istemediği bir dönemde yazan ve düşünen bir kişinin devletle karşı karşıya kalışını sergilediklerini belirtiyor. "Karartma Geceleri" için Kurçenli "Şimdiye dek yaptıklarımın en iyisi" diyor. rartma Geceleri'nde daha iyi bir çalışma yaptıgımı söyleyebili- rim." Yusuf Kurçenli bir avantajı da- ha olduğunu vurguluyor: "Bir ro- —infan yola ^i*f "*«—>>> rahathgı." Rıfat Dgaz'ın yazdığı "Karartma Geceleri" otobiyografık özellik- ler taşıyor. Kurçenli, 2. Dünya Savaşı döneminin Türkiyesi'nde yaşayan bir yazann öyküsünü an- latan filmde, Ilgaz'ın romanından sapmayan bazı ^klemelerde bu- lunduğunu da belirtiyor. Bir ba- kıma Rıfat Ilgaz'ın yaşamı olan bu filme yazann müdahalede bu- lunup bulunmadığını sorduğu- muzda ise şu yanıtı alıyoruz: "Rı- fat Dgaz, projeyi çok gönülden bir onayla karşıladı. Kendisine bir ön senaryo gönderdim. Bazı notlan oldu. Sonra ne olup bitti hiç so- mştnrmadı. Bana büyük bir ra- batlık sagladı. Yanüabilirdim de. Sasatçıya 'yanılma hakkı' tanın- mahdır. Bu, "uretme hakkı'nın ta- mnması kadar gerekli." Filmi çekim aşamasında bası- run en çok ilgi gösterdiğı sahne- ler işkence sahneleri oldu. Dene- timin de bu noktalara takümış ol- duğunu düşflnerek işkence sahne- lerinin Kurçenli için ne ölçüde önemli olduğunu sorduğumuzda, "Bence filmin en az üzerinde du- nılacak bölümüdıir işkence" di- yor ve ekliyor: "Tabii o dönem- de de işkence vardı ve bizim film- de gösterdigimizden çok daha agırdı. Ancak işkence filmin do- laylı meselesidir. Biz filmde yaza- nn yaşamını, dönemin sosyo- politik koşuUanyla inceledik. Dı- şanda denge arayan Türkiye'nin, içeride "çatlak ses" istemediği bir dönemde > azan ve döşonen bir ki- şinin devletle karşı karşıya kaiı- şı... Bu hiç uygnn olmayan. çok acı olan bir karşılaşmadır. Bence filmin asıl meselesi devletle karşı karşıya kalmış insanın çaresizligi- ni, terk edilmişligini aniatmak- ür." mayan bir hüzün... Iran da neşe- ye pek yer yok. — Neden Nar o Nay gibi bir film? tran'da çeşitli konularda sansür uygulanıyor, gecmişin de- ğerleri arasında dolaşan bu film size daha özgür bir çalışma fırsa- tı verdi mi? — Hayır böyle bir sey yok. Ben böyie bir film yaptnak istedim. S ^ decelran'da defD yervaznııiu her yeriade pek çok deger hula yok oluyor, dünyamız bir yok olnşa dognı gMiyor, bana karşı pfc™»ic, sessiz bir çıghk atmak istedim. Aynca aikaye sinemasını hiç sev- medigimi söylemcUyim. Bir fikir- den, bir şiirden yola çıküm. ŞUri filmin bntüB metnne yerleştirdim. Ver yer lran'ın mm faMeri yol gös- tenH baaa— Hafız, Hayyam ve on yıl önce ölen Sohrab Sepehri... — tran'da belirli konularda sansür olması, yönetmenleri do- laylı, daha karmaşık anlatım yol- ları aramaya itiyor rau? — Sansür aygulaaaB her üDce- de bn varmr» Bir ramaniar tspaa- yada ofch^ı gibL.. Biz de pek çok dBvgny^difüceyidolayfayolar- dan anhılnıava cahşıyonız; bo hem yarabcı olarak bizterin hem de seyircinin hayalgacüni geüsti- riyor ve itiraf etmeUyim ki film- lerimizin estetik düzeyini yiik- seltiyor. — Açıkça söylemeliyim, bir tran filminin ödül alması çevrem- deki pek çok kişiyi şaşırttı. tran sineması hakkında çok az bilgimiz var, bu sanınm sadece Türkiye için değil pek çok ülke için de böyle.. — Evet. Büyük bir bilgisizlik var. Iran sinemasuun teknik dü- zeyinin pek çok Bab Ukesiyle ay- nı dözeyde oMagHu çok az k^i biliyor. Aynca yUda eUİ film are- «en, yirroi iki miryon seyird potao- siyeüne sahip bir sinema oidugu- nn da. Baada ön yargılann, ileti- şim araçlannın taraflı davranma- sıma etkisi boyok. Yani bütüa banlar masamızın ûstuBdeki şm Coca Cola şişesinde dügüm- leniyor. — Filminizin ritmi ticari sine- manın alışılmış hızlı ritminden çok uzak. Adeta her şey yaşamını anlattığınız hat sanatçısırın yarat- ma sürecine uygun bir biçimde ge- lişiyor, sakin, sabırh bir ırmak gi- bi... Böyle bir filmin ticari şansı var fhı? — Olmasını çok isterdim ama yeryüzü Amerikan sinemasınııı ve televizyon dizUerinin hızlı ve ko- lay ritmine öylesine ahşb ki çok şansım yok. Ancak tran'da benüz Amerikan fUmleri salonlan işgal etmediginden ve ticari olmayan filmleri konımak için yasalar ol- dagundan kendi ülkemde şansım büyük. — tran sineması Amerikan si- nemasına karşı şimdilerde çok sı- kı korunuyor, peki gelecekte ne olacak, bunun değişeceğine dair ipuçlan oidugu söyleniyor... — Matlaka degişecek... O za- man biz yarabcılar ne yapacagız bilmiyonım. Bütun dünyada so- run bo şimdi. Özgün kültürel kün- liği ve yaşam tarzını kornmak. — Sinema eğitimını Amerika- da yaptınız, neden orada kalma- dınız? Sanınm çeşitli olanaklan- nız da vardı. — tran benim yurdnm. Topra- ğım. Amerika'da ya da dünyaaın başka bir ülkesinde ne kadar iyi iş yaparsauz yapın Udnd suuf va- tandassuuzdır. Her yerde hisseder- siniz bunu. Oysa tran'da sokaldar, insanlar benim. Ben yurdnmda bir yabancı degilim. Necati Cumalı'nın 'Mine'siBakırköy Belediye Tiyatrosu'nda Aşk çevresînde toplum öyküsüCumalı'nın, 1949'da Şinasi Nahit Berker'in bir röportajından yola çıkarak yazdığı "Mine"yi bu kez sahneye Zeliha Berksoy koydu. Oyunun dekorunu Giirel Yontan, kostümlerini Gönül Sipahioğlu gerçekleştirdi. DtKMEN GÜRÜN UÇARER Otuz iki yıl önce yazmış Necati Cumalı "Mine"yi, "Şinasi Nahit Berker'in 1949'da Ulns'ta yayım- lanan bir röportajından yola çıka- rak. "Kınkkale'de genç ve güzel bir kadın, adı Mine. Kayınpede- rini btçaklamış kasaba kahvesin- de, ciftügin kâhyaayla dedikodu- sunu cıkarttıgı için" diyor Cumalı. "BadnayetİBbenilgilew&renta- rafı Uria'da, Çaaakkale'de genç ebekr, ögretmenler tanıdım cvv- kathk yıllanmda. Güzd olmaktan başka knsorian yoktu. Bnralara geJirler ve dedikodulara mnhatap oluriardı." "Mine"nin konusunun otuz iki yılda eskimemişh'ği üstü- ne de şu görüşleri belirtiyor yazar: "Osborne'un 'öfke'si eskiyor mu? 'Vişne Babçesi' eskiyor mu? Kıyaslamıyorum, ama bir olayı hümen açıdan ele alırsanız eski- mez. Her zaman olacaktır Mine mesdesi ve bu sadece kadının eko- nomik bağımlılığından kaynakla- nan bir durum da değildir. Kapa- h bir çevrede yaşayan insanlarda birtakım komplekslerden kurtul- madan güzel bir kadına karşı du- yulan arzulann bastırılması ve karşılıksız kalması her zaman tep- kilere yol açacaktır. Bu oyunumda, taşrada yetenek- lerini geliştirememiş küçük me- murlann sorunlanna da değindim kadının sorunlannın yanı sıra. Gençlerin gunlen çeşitli baskılar altında geçer, karşı cinsle rahat ar- kadaşhk kuramazlar. Memurlann ise problemleri yeteneklerinin kı- sıtlanmasından kaynaklanır. Ta- bii, bunlann yanı sua, bunların önünde, kadının dramı işleniyor. Kadına bakış açısı üzerinde duru- luyor. Bu nedenlerle 'Mine'nin in- sancıl bir yönü varl' "Mine^i ilk kez Şehir Tiyatro- ları'nda Gülistan Güzey canlan- dırmış. Ulvi Uraz'ın da ilk reji ça- lışmasıymış bu. Ardından Anka- ra Devlet Tiyatrosu'nda Nnrşen Girginkoç sahnelemiş "Mine"yi ve başrolü Füsnn Günngur üstleıı- miş. Şimdi de Bakırköy Belediye Tiyatrosu'nda Zeb'ha Berksoy'un yorumladığı oyunda Nefrin Tok- yay, Mine rolünde izleniyor. Yoru- muyla ilgili olarak Zeliha Berksoy şunları söylüyor: "Mine'de insan ilişkileri, kadın- erkek ilişkileri ve bunlan hüma- nist bir açıdan çözmek sözkonu- su oldu benim için. Gerek kasa- balı çocuklann içinde bulunduk- lan durum, gerek evlilik kurumu içinde uyumsuz iki insanın çeliş- kileri cinayete kadar varabilecek trajik bir ortam yaratıyor. Kapalı bir çevrede, biraz göze batan gü- zel bir kadının yanlış bir evlilik so- nucu giderek dikkatleri üzerine çe- kişi ve adeta engizisyonu anımsa- tan bir baskıyla karşı karşıya ge- lişi, ki sonunda cinayet işler. Böylesi hümen perspektifin ya- TENSEI, OLMAYAN BİR MİNE — Bakırköy Belediye Tiyatrosu'nda sahnelenen oyunda Mine'yi Nef- rin Tokyay oynuyor. "Mine"nin yönetmeni Zeliha Berksoy, olayın bir şehvet olayına bürünmesinden kaçınmaya, tensel duygulan öne çıkarmamaya çalıştığını söylüyor. nında bir de 'ask' meselesinin fel- sefi tartışması izleniyor oyunda. Saygın, insanca, hırpalanmadan, en doğal biçimde aşkı yaşamak meselesi. 'Mine'de iki ayrı açıdan -aşk'ın anlatımı da var. Aşkın ana- lizi ve yasamş biçimi. Mine, doğa- mn içindeki aşk duygusunu en onurlu, en saygın, en uygar biçim- de yaşamak istemenin bedelini ka- til olarak ödedi sonunda." Necati Cumalı da "ask"ın aslın- da toplumsal bir olay olduğu ka- nısında: "1956'da yazdığım, 'Niçin Ask?' diye bir yazım var. Aşk ko- nusunu iyi yorumlayan yazann elinde, anlatmak istediği şey aşk hikâyesi değidir. Her aşk sosyal bir olaydır. 'Romeo De JnHet'te de bu böyledir, Hamlet'te de 'Mine' de de Mine'yle tlhan'ın aşkını an- latmıyorum ben. Mine'nin çevre- sinde o aç ve sevmemiş/sevilme- miş erkeklerin özlemlerini anlatı- yorum. Qu aşk çevresinde kasaba- nın yaşamını anlatıyorum." "Mine"nin yönetmeni Zeliha Berksoy, oyunda şehveti, tensel duygulan öne çıkarmaktan kaçın- dığını vurguluyor: "Kadın, evli olmasma rağmen kocası tarafından bile ele geçiril- memiş bir kadın. Belki 7 yıl onuıı- la yaşamış, ama gerçek anlamda onun olmamış. Ilhan içinse 'Eli bana degmedi, ama ben onnnom' diyor. Burada tensel olayın çok üs- tttnde insani bir aşk söz konusu. Oyuncu seçiminde de değişik bir Mine aradun. Şehveti, tensel duy- gulan öne çıkartabilecek bir Mi- ne istemedim. Benim yonımum- da Mine, salt dikkati çeken bir ka- dın ve bu da kocadan kaynakla- nıyor. Soruna abartmadan, en do- ğal biçimde bakmaya çalıştım ki, bir şehvet olayına bürünmesin." Tarlabaşı... Tarlabaşr • Kültür Servisi — Yönetmenliğini Hilmi Etikan'ın yaptığı, yapımcılığını Mimarlar Odası İstanbul Şubesi'nin üstlendiği, senaryosunu Feride Çiçekoğlu'nun Şener özler'le birlikte yazdığı "Tarlabaşı... Tarlabaşı" adh belgesel film, bugün 16.30 ve 18.00'de Genel Maden îşçileri Sendikası'nda gösterilecek. Film, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin, trafıği rahatlatmak amacıyla Tarlabaşı güzergâhında aldığı yıkım karanyla yok olan tarihi binaları konu alıyor. Sinatra'nın tablosu • RANCHO MIRAGE (AA) — Amerikalı ünlü aktör Frank Sinatra'nın yaptığı bir tablo, 17 bin dolara satıldı. Sinatra'nın çiçekleri konu alan soyut resmi, aktorün eşi tarafından cinsel saldınya uğramış çocuklann tedavisi için kurulan tedavi merkezinin yararına düzenlenen açık arttırmada satıldı. Sinatra'nın yanı sıra Gregory Peck, Roger Moore, Don Rickles ve Betty Ford gibi unlülerin katıldığı açık arttırmada 140 bin dolar bağış toplandı. 'Milliyet Armaganı^ • Kültür Servisi — Milliyet Yayınları 1990 Roman Armağanı'nı kazanan Bekir Yıldız ve Habib Bektar'a ödülleri verildi. Seçiciler kurulunu Vedat Günyol, Oktay Akbal, Mehmet Başaran, Talip Apaydın, Şükran Kurdakul, llhami Soysal ve Hikmet Altınkaynak'ın oluşturduğu yarışma, bu yıl 1990'ın L'NESCO tarafından "okur-yazar" yılı kabul edilmesi ve Koy Enstitülerinin 50. yıldönümü nedeniyle ilk kez oluşturuldu. BUGÜN • Çocuk eğitimi konulu konferans Prof. Halide Yavuz Yavuzer'in "Çocuklarda Yaratıcüık" konulu konferansı saat 15.00'te Notre Dame De Sion Frânsız Kız Lisesi'nde izlenebilecek. • Şiir söyleşisi Yüksel Yazıcı'nın yönettiği, Asım Bezirci ve Kemal Özer'in katıldığı "Şiirin Toplumsal Işlevi" konulu söyleşi, saat 16.00'da Kadıköy Gençlik Kitabevi'nde yapılacak. • Mimarlık konulu konferans Prof. Mehmet Ali Handan'ın "Anılarda Mimarlık" konulu konferansı saat 17.00'deYapı-Endüstri Merkezi Konferans Salonu'nda yapılacak. • Çocuk konulu panel Bakırköy Belediyesi Çocuk ve Gençlik Kulübü'nün düzenlediği paneller kapsamında saat 11.00'deki "2000'li Yıllara Doğru Türk Çocuklan" konulu panele Avukat Yakup Akyüz, Prof. Dr. Haluk Yavuzer ve Prof. Dr. Emre Kongar katılacaklar. • Yıldız Üniversitesi HünkârDairesi nde konferans Prof. Dr. Oktay Aslanapa'nın "Türk Sanatının Tarihi Devirler İçindeki Gelişimi" konulu konferansı saat 16.00'da izlenebilecek. • Üçlü konser Giızin Gürel (soprano), Leyla Pınar (klavsen) ve Yusuf Güler ' Aksöz'ün (keman) konseri saat 19.00'da İngiltere Başkonsolosluğu Balo Salonu'nda izlenebilecek. BILSAK'TA BUGÜN 19 Nisan Perşembe 19.00 SEMİNER: YENt BİR SİNEMAYA DOĞRU: Reha ERDEM. 19.00 KONFERANS: Erkek Egemen toplumda Travesti Olmak. Sedef ŞANL1. 19.00 SEMİNER: 20. yy'Ua Biten, 21. yy ile Gelen: 2050 İçin Senaryo Denemeleri: Jam Session (Düşunme Serbesttir.) Yön: Aydın UĞUR. 19.00 SANAT ESERİNİN OBJEKTİF ANLATIMI: Balkan Naci Islimyeli'nin resimlerinin yorumu. Erol COŞKUNER. GORSEL SANAT ATÖLYELERİ Mehmet GÜLERYÜZ'le Resim Çalışmaları 10.00-01.00 arası CAFE-FOYER-BAR BİLSAK herkese açıktır. BİLSAK Sıraselviler, Soğancı Sok. No. 7 CİHANGİR 143 28 79-143 28 99
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle