Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 MART 1990 CUMHURİYET/15
HAVA OURUMU TURKIYE'DE BUGÜN
meteorok)|i Genel Müdürtüğû'n-
den alınan bılgiye göre. yurdun
kuzwdoğıı kesimlefl parçalı bulut-
lu. Oteki yerler az buiutlu ve açık
geçecek. Marmara'da sabah sa-
aöerinde sıs görülecek HAVA Sl-
CAKLIĞI: Onemli bır değışıklik ol-
mayacak. RÜZGÂR. Yurdun kuffiy
kesimlerinde gûney, ötekı yerler-
de kuzey ve batı yönlerden hafıf,
ara sıra orta kuvvette esecek. De-
nızlerimizde ruzgâr: Güney Ege ve
Akdeniü'de kıble ve lodos, ötekı
denızlerimizrJe kıble ve keşış-
lemeden 3-5 kuvvetınde saatte 10-21 deniz mıli tıızla ese-
cek. DENIZ. Hafif çalkantılı olacak, dalga yüksekliğı 05-1.5,
yer yer 2 m. dolayınca bulunacak. Van Gölü'nde Hava:
Az bufı/Ou geçecek. Ruzgâr kuzey ve doğu yönlerden hafif,
ara sıra orta kuvvette esecek. Göl küçük dalgalı olacak.
Adaia
Map&arı
Mıyaman
Afyon
Ağrı
Ankara
Antakya
Anta>a
Artvm
Aydıd
Batıkesv
Bılecrt
Bıngâ1
Bitlıs
Bdo
Bursa
ÇanakfcaK
Cofum
Denzlı
A 25°
S 18"
B 22°
A 21°
A 5°
A 22°
B 14°
A 24°
B !8°
A 26°
S 20°
B 20°
B 16°
B 14°
A 23°
S 20°
S 20°
A 22°
A 21*
8° Dryartsakır
5° Edime
6° Erzıncan
3°Erzurum
8° EsKışehır
4° Gaoaosp
3-Hjkön
9°lspara
3°lsomxıl
4 ° l m r
0° Kasömonu
0°Kaysen
3° Krklaıet
4°Kony3
0°KûOhya
3°MMatya
B 20° 3°Maııısa
A 25° 2° K Maraş
A 5° 3° Mersm
A 8° -6° Mujb
A 23° 6°Muş
B 21° 50
N,J(le
-,7"= 1°Rıa
B 13° 0°Samsun
A 21°
S 16°
A 24° 6°Sıras
B 9° -4° Telmdağ
A 22° 0°Trata>n
B 22° 3° ILicfiİı
A 24° 9°Uşak
A 20° 1°Van
A 21° 3° Ytagat
B 18° 0°Zonguloak
A 25° 7°
B 22° 9°
A 22° 12°
A 22» 6°
B 12° 3°
B *» 3°
B «» 5°
B 12° 4°
A 18° 5°
B 20° 7°
A 18° 5"
B 6° 2°
A 16° -5°
B 18° 6°
6 16° 0°
A 21° 3°
B 10° 0°
B W 2°
A 15° 3°
ı buıutlu ' yajmurlu B-6ı,lu!lu G-güneşt S-sslt
DUNYADA BUGUN
lenıngrad ^ ^
• L
Uoskova
Bdgnd
Berlın
Bcnn
Brjtse
Budape$te
Cenevre
Cezayır
Mde
Dub*
Frankfurt
Gme
Hefcmta
Kahıre
Kopenhag
Kotn
Ne» Ybrk
Oslo
Pans
Prjg
Rıyaû
Roma
Sjrfya
Şam
lelAvıv
Iınus
Varşova
Mnedck
• Pans
X »Zurıfl
J Madrıd'' ^ C«S «Beıgraö
Kahıre»
BULMACA
SOLDAN
1/ Sağlık yönünden
yapılan genel yokla-
ma... Sıkıntı. 2/ Afri-
ka'da ya^ayan, gövde-
si kızıl kestane, ba-
cakları beyaz cizgili
memeli bir hayvan...
Telefon sözü. 3/ To-
pun içini silmekte
kullanılan ucu fırçalı
çubuk... Güneydoğu
Anadolu bolgesinde
daha çok kadınların
ceşitli yerlerine yaptır-
dıklan bir tür dövme
4/ Tropikal Ameri-
ka'da yaşayaıı, tavuğa benzer bir kuş.
5/ Çifte derair atmış bir geminin zin-
cirlerinin kanşmasını önlemek için kul-
lanılan düzen 6/ tçel ilinde bir ilçe. 7/
Bir çeşit tatlı çörek... Bir tür yaban ke-
disi. 8/ Gözleri görmeyen... Gemiler-
de türlü işlerde kullanılan bir tür de-
mir halka. 9/ Bahçelerin yeşillendiril-
mesinde yararlanılan çok yıllık bitki...
Belini.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Eli ya da ayağı sakat olan kımse... Manda pastırması. 2/ Yan-
kı... Kansızlık. 3/ Şamanizm'in din adamlarına verilen ad... Sayı-
lan göstermek için kullanılan işaretlerden her biri. 4/ Afrika zen-
cilerinin çalı çırpıdan yaptıkları çardak gibi barınak. 5/ Divan şii-
rinde meyhaneci, tasavvufta ise tarikat şeyhi anlamında kullanılan
sozcuk 6/ Işıklı, nurlu 7/ Harman kaldınldıktan sonra yerde ka-
lan toprak, çöp ve samanla karışık tahıl taneleri... Kimi giysilerin
bol olması için yanlarına eklenen kumaş parçası. 8/ Ünsüzle biten
bir sözcüğün, ünlüyle başlayan bir sözcüğe bağJanarak okunraa-
sı... Karışık renkli. 9/ Hamurdan yapılan ve çogunlukla bayram gün-
leri ikram edilen bir tür kokulu çörek... Evcil bir geyik.
60 YIL ÖNCE Cumhuriyet
Radyo şirketi
25 MART 1930
İstanbul radyosunun tekrar
faaliyete geçmesine karar
verifmiştir. Son defa şirketin
heyeti umumiye içtimaında
verilen karar mucibince
faaliyete geçmek için para
teminine calısan şirket ilk
yardımı hükümetten görmüş
ve 15 bin lira almıştır. Esasen
şirketin hükümetten matlubatı
da vardır.
Tel kaçakçılığı yOzünden
mUşkülata düşcn şirketin bu
kaçakçılığın men'i için kanun tanzim edilirken tatili faaliyet
etmesi münasıp görülmüştür.
Şirketin elyevm 2 bin abonesi vardır.
M. Troçki
Moskova'dan Avrupa gazetelerine verilen habere göre M.
Troçki'nin ailesi tarafından Avusturyalı dostlarına
gönderilen mektuplarda Troçki'nin tehlikelı surette hasta
olduğu bildirilmektedir.
Trokçi zatürreden muzdariptir ve iki haftadan beri
yatrnaktadır. Bu sebeble M. Troçki her türlü fıkri rnesaisini
terketmiştir.
Verilen habere göre dostlan M. Troçki'nin tedavi için
Fransa veya Almanya'ya gitmesine müsaade edilmesi
hakkında yeniden teşebbüsatta bulunacaktır.
30 YIL ÖNCE Cumhuriyet
Nükleer denemeler .
25 MART 1960
Demokrat Âyan Uyesi ve Demokrat
Partinin Başkan adaylığı
taliplerinden Hubert Humphrey,
Âyan Meclisinde bir konuşma
yaparak, "Nuklear denemelerin
durdurulması mevzuunda Amerika
ve Rusya tarafından Cenevre
Konferansında ileri sürülen son
teklifler, Sovyet Rusya ile Hnbert Humprey
imzalanabilecek bir antlaşmanm metni üzerinde mutabık
kalınmasım gitgide kolaylaşormaktadır" demiştir.
1yi haber alan kaynaklardan öğrenildiğıne göre, Birleşik
Amerika Nüklear denemelerin durdurulması hususunda
So\7etlerin son sürpriz teklifini doğrudan doğruya
reddetraiyecek, fakat uzlasmaya imkân veren mukabil bir
teklif ileri sürecektir.
Bildirildiğine göre, Hariciye Vekili Herter silâhsızlanma
mevzuunda daha mutedil bir siyaset takibine taraftardır
Saidi Nursi
Nurcuların arzuları hilâfına Saidi Nursi bugfin
defnedılmıştir. Her ne kadar gömülme işi cuma günü için
kararlaştırılmış ise de, tıbbi bakımdan yarına kalması
mahzurlu görüldüğünden bugün gömülmesine saat 13 de
karar verilen cenaze ikindi namazından sonra
defnedilmiştir. Bu âni karar belediye hoparlörüyle ilân
edilerek Nurcularla cemaatin Ulucamide toplanmaları
sağlanmıştır. İkindi namazından sonra Ulucamide 10 bine
yakın cemaatle kılınan cenaze namazından sonra tabut saat
14.20'de musalla taşından alınarak Dergâha götürülmüştür.
GEÇEN YIL BUGUN Cumhuriyet
Özal: Giderim
25 MART 1989
Başbakan Turgut Özal, yerel seçimden sonra bir erken
genel seçim olasılığının "yüzde bir bile olmadığını"
belirtirken, politikadan çekilebileceğini bir kez daha
açıkladı. Özal, hiçbir zaman muhalefet lideri olmayacağını
ifade ederken, "Partim olur, ama ben olmam, olmam,
olmam" dedi. Başbakan özal, "Vallahi bu memlekette
Süleyman Bey'i tekrar iktidarda görmek isteyenler çok
olursa, buyurun yapın deriz. İnönü'yü bu haliyle iktidarda
görmek isteyenler çok olursa buyurun yapın deriz. Seçim
neticeleri, bizim bu işleri rahat göremeyeceğimiz bir
nokuya gelirse ne haliniz *arsa görün derim" şeklinde
konuştu. Başbakan Özal, anayasa değişikliği önerisi
konusunda muhalefetin "ökuz altında buzağı" aradığını
öne sürerek, "Evren kefil olabılır. Herkes yaptığı anayasayı
beğenebilir. O anayasa belki Türkiye'nin geçiş sürcci içiıı
işini görmuştür" değerlendirmesini yaptı.
T4RT1ŞMA
Savunman Muzaffer Polat'a Y anıt
Iyi bir savunman, çağdaş bir hukukçu, her şeyden önce hiçbir
kadına "iffetsiz" damgası vurmaz. Sayın Polat, bu yaklaşımı ile
bir "yaşam kadını"nın savunmanlığıru da üstlenmez sanırım.
Çünkü daha baştan bu kadınları "suçlu" olarak görüyor.
Savunman Sayın A. Muzaffer Polat, Cumhu-
riyet'in "Tarüşma" köşesinde 14Mart 1990 gü-
nu yayımlanan yazısında, "Anayasa Mahkeme-
si, Danıştay gibi yargı organlannı \ ıpratarak bir
yeriere \'armayalım" buyurmuş.
Kimsenin bu kurumlan yıpratarak bir yeriere
varmak isteği yok Sayın Polat. Sözleriniz, buku-
rumların eleştirilmelerine karşı olduğunuz izle-
nimini yaratıyor. Bunu derken, pek sağlıklı ol-
masa da, demokratik bir ülkede yaşadığınızı
unutuyorsunuz. Bu kurumların koyduğu yasa-
lar ne "Tann buyruğu" ne de "Damokles'in kı-
lıcı"dır.
Yazınızın butünunü ele alınca, üzulerek, ne
kadar doyurucu olduğundan kuşku duyduğum
"hukuk" bilginizi siper edindiğinizi gö-
rüyorum.
Sizinle hukuk üzerine tartışmaya girecek de-
ğilim. Bir savunman olarak beni kuşkusuz tar-
tışmanın başında mat edersinız.
Oysa bir hukukçunun toplumsal kavramlar-
dan, insan haklarından, özgürlüklerden de ya-
rarlanması, bilgisini çağdaşlaştırması gerekir.
Sayın Polat'uı bir savunman olarak bu kavram-
lardan yararlanarak mesleğinin gereklerüıi ye-
rine getırmek gibi bir kaygısı olmadığı anla-
şılıyor.
Iyi bir savunman, çağdaş bir hukukçu, her-
şeyden önce hiçbir kadına "iffetsiz" damgası
vurmaz. Sayın Polat, bu yaklaşımı ile bir "y«-
$am kadınT'nın savunmanlığını da üstlenmez
sanırım. Çünkü daha baştan bu kadınları
"suçlu" olarak gûrüyor.
Bir insana mesleğine dayanarak "iffetsiz" de-
mek açık bir suçlamadır.
Neye dayanarak bu yargıya varıyorsunuz?
Bu kadınları çeşitli erkeklerle cinsel ilişkiyi
alışkanhk haline getiren iffetsiz kadınlar olarak
tanımlıyorsunuz.
Bu kadınların cinsel özgürlUklerini kendi-
lerinin sekteye uğrattığını söylüyorsunuz.
Ama bir yaşam kadınının genelevlere neden,
nasıl düştüğünü; erkeklerimizin, toplumumu-
zun etkilerini göz ardı ediyorsunuz. Size göre ır-
zına tecav üz edilen bir genç kız, ailesi, çevresı ve
toplum tarafından dışlandığında, sonuçta ka-
dın simsarlarının eline düşmesi onun if fetsizli-
ğini mi gösteriyor? Cinsel özgurlüğüne kendi-
si mi sekte vurmuş oluyor?
Hadicanımsizde...
Lütfen, söyler misiniz?
Toplumsal ahlak yapımız bu kadar acımasız,
onyargıcı olmasaydı; gelir dağılımı boylesine
dengesizolmasaydı;eğitimsistemimizçağdışı
olmasaydı genç kızlar, kadınlar bu yola düşer-
lermiydi?
Yukarıda beliruiğim sorunları olurnlu yönde
aşmış bir toplumda bu işi kendi özgür iradele-
riyle seçenler, sizin deyiminizle cinsel özgürlük-
lerini sekteye uğratmış olurlardı. Bence, cinsel
özgürlüklerini istedikleri yönde kullanmış olur-
lardı. Oysa Türkiye"de bugün yaşam kadınları-
nın cinsel özgürlükleri veinsanlıklan toplumu-
muz tarafından ellerinden alınmış, onlan bu yo-
la itenler damgalanmazken, bu kadınlar dam-
galanmış, yok sayılmışlardır.
Çok savunduğunuz hukuk sistemirniz de ya-
şam kadınlarını damgalamıştır. Ama 64 yıl ön-
ce, ama bugün... Böyle iffetsiz bir mesleğin ya-
pıimasına hukuk sistemimizin izin vermesi ve
de\letin çatır çatır vergisini alarak genelevleri
kunımsallaştırması da çelişkinin cabası.
lşte yollarımızburada ayrılıyor Sayın Polat.
Biz hiçbir kadının veyaerkeğin cinsel konu-
mu, ilişkileri nedeniyledışlanmamasını istiyo-
ruz, sınıflandırmaya karşı çıkıyoruz. Yaşam ka-
dınlarının da iffetli dediğiniz kadınlarla toplu-
mumuzdaaynıhaklarasahipolmalarıgerekti-
ğini savunuyoruz.
Anayasa Mahkemesi'ni, Danıştay'ı yıprat-
mak ne haddimize.. Ama bu kadınlara devlet
eliyle "iffetsiz" damgasını vuran çağdışı anla-
yışa karşı çıkmamıza engel olamazsınız...
ZİHNİHASTÜRK
Dikmen/Ankara
OKURLARDAN
Aliağada mavi yeşil ayrılacak
Televizyonda, radyoda, basında
her yaz gelen turistleri görürüz.
Bunların Türkiye'ye
gelmelerinın de tek nedeninin
Türkiye'nin doğal yapısı,
guzelliği ve güneşteh fazlasıyla
faydalanmaları olduğunu
biliriz.
lşte turistlerin ve çevre halkının
hem doğal yapısıyla, hem de
geçim kaynaklannın
çokluğundan dolayı sevdiği,
yeşil ile mavinin öz kardeş
olduğu Aliağa!...
Aliağa'da halk geçim kaynağını
denizden sağlarken devlet
buraya bir rafineri yapmış.
Amaç daha fazla kişinin iş
sahibi olabilmesi. Ancak bu
rafıneriden çevreye yayılan ve
denize atılan atıklar hem
çevrenin hem de denizin
kirlenmesine neden oluyor. Bu
da yörede geçim kaynağının
başını çeken balıkçılığı
baltalıyor.
Bu günlerde Aliağa'ya bir de
termik santral kurulması
olasılığı kuvvet kazandı. Zaten
rafineriden ve pisliğinden
ürkmüş olan halk, buna haklı
bir tepki gösteriyor. Eğer bu
termik santral kurulacak olursa
artık Aliağa'da mavi ve yeşil
kucak kucağa olmayacak.
Türkiye'run gurur
kaynaklanndan biri de böylece
tarihe karışacak.
tkibin yılının olimpiyatlarının
Türkiye'de yapılıp yapılmaması
konusu devletimizi meşgul
ederken, termik santralın
Aliağa'da yapılıp yapılmaması
konusunun bahsi bile geçmiyor.
Unutmayahm ki bu cennet
vatan bize atalarımızın hediyesi,
torunlarımızın emanetıdir. Eğer
bu cennet vatanı cehenneme
çevirirsek emanetı koruyamamış
oluruz ki buna da kimsenin
hakkı yoktur.
UFUK OKULU
Trilyonluk kcy• İstanbul'da zenginlerin oturacağı yeni bir lüks semt doğuyor.
İnşaat fırmaları, holdingler ve spekülatörler, Zekeriyaköy ve
çevresindeki 20 milyon metrekarelik araziyi, villa, lüks konut yapmak
amacıyla kapattılar. Yeni toprak imparatorlan kim? Ne yapacaklar?
BORSADA HANGİ HİSSELER DAHA ÇOK KAZANDIRACAK?
• Aracı kuruluşların ve borsa komisyoncularının tahminleri, favori
hisseleri. Hisse senedi tahtalarındaki haftalık durum. Hangi hisseyi kim
sattı, kim topladı? Panorama özel endeksi. Uzman kuruluş Strateji'nin
borsa yorumu. Tuncay Artun: "Borsa endeksi 10.000 olur mu?"
HİSSE SENETLERİNDE BÜYÜK ARTIŞ NİSANDA
• İş Bankası tarafından tüm yurtta yapılacak hisse senedi satışlannda, fıyatlann
nasıl belirleneceğini ve önce hangi hisselerin satılacağını açıklıyoruz.
101 yüdır borcu bitmeyen şirket.
Abdülhamit döneminden kalan Anadolu
Demiryollannın hâlâ borcunu ödüyoruz.
Türkiye'de Amerikan tipi affleler
doğuyor.
Önümüzdeki 10 yılda aile tipi ve tüketim
alışkanlıklan tamamen değişecek.
Tunca Toskay: "Magic Box, özel olarak
üretilecek antenlerle izlenecek."
Ünlü Harvard Üniversitesi artık en
büyük değil.
Dûnya banş zengini olacak.
Gorbaçov rüzgârlarıyla başlayan
dünyadaki değişim, silaha harcanan
paraların bundan böyle refaha
harcanmasına yol açacak.
Prof. Dr. İzzettin Önder, vergilendirmeyi
ve vergi afhru yazdı.
ANKARA NOTLAEI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Danimarka Şarkısı...
Danimarka'daki göçmenlerimizle ilgili gözlemlerim, izlenim-
lerim var; ama önce Prof. Sadun Aren'in gözlemlerini, izlenim-
lerini aktarmak istiyorum. Kopenhag'da, Türk-Kürt kökenlı
göçmenlerle konuşurken, sözü "kadın" konusuna getiren Prof.
Aren, konuşmasım şöyle sürdürmüştü:
"Modernleşmenin, bu topluma (Danimarka toplumuna) uyma-
nın düğüm noktası, 'kadın hakları' dediğimiz sorundur. Şimdi,
duyuyorum ben, kızını okutmuyor, oğlunu okutuyor; onu da faz-
la okutmuyormuş ya, para kazanmak için filan. Parayı kazanıp
ne yapacaksın? Yaşayın yeter Çünkü, gelecek sosyal sıgorta-
lardan falan karşılanıyor Onun için çocukları, çocuk yaşta ça-
lıştırmayın. Kız çocuğu, erkek çocuğu diye ayırmak olacak şey
değil. Ben, kız çocuğunu, erkek çocuğunu ayıran insana, bura-
da, Türkiye'de belkı, çünkü orada herkes öyle düşünüyor diye-
lim, artık orada da öyle düşünülmüyor ya, onu söyleyeyim,
doğrusunu söylemek gerekirse, tam 'adam' muamelesı yapmam
ben olsam. Bakıyorum, bir adam geliyor, diyor ki: İşte Benim
kızım okuyup ne olacak? Oğlumu okutuyorum!' diyen adamı ben
falakaya yatırırım! işkence yasak, ama bu olmaz! Bu, uygarlıkla
ilgisi olan bir şey değildir Böyle bir insan, bu memlekette doğru
dürüst yaşayamaz...
Bu bilinirse, Yahu, bunlar böyle bir toplum! Nedense, kadın-
ları böyle aşağılıyorlar!' derler. Ondan sonra, bir kere kız çocuk
ları da kesinlikle erkek çocuklar gibi yetiştirmelıdir. Ayrıca da,
yetişkın kızlar, kadtnlar da evliler de eşit olmalıdır. Insanlık bu-
dur arkadaşlar. uygarlık budur. Bunu çözümlediğimiz gün, Tür-
kiye bunu çözümlediğı gün, dunyanın düzeyine çtkar. Şimdi bu
sorun dünyada tamamıyla çözülmüş değil. Burada da kadın-
erkek arasında eşitsizlikler var hâlâ, ama bızdekıyle karşılaştı-
rılmayacak eşitsizlikler. İşte, general olamıyorlar kadınlar. Genel
müdür olmakta sıkıntı çekiyorlar örneğin. Bir fabrikanın genel
müdürlüğüne, bir erkek, bir kadın başvurursa, Oanimarkalı er-
kek yeğleniyor. Onlar, bunlarla, bu gibi farklılıkları ortadan kal-
dırmaya uğraşıyortar. Biz, onlan da kaldırmak üzere, bu ise
başlayalım. Böyle, ne denli vurgularsam yeridir. Çünkü bu, de-
mokrasının, insan haklarmın, uygarlığın düğüm noktasıdır, kadın-
erkek eşitliği, her konuda...
Örneğin, şurada ûç tane bayan gördüm ben. Danimarka'da
herhalde üç taneden çok bayan var. Onlar şarkı dinleyemezler
mi yani? Onlar, bir yabancı, Türkiye'den gelmiş Mustafa Ekmek-
çi'yi görmek istemezler mi? Beni görmek istemezler mi? Hüs-
nü Okçuoğlu'nu görmek istemezler mi? Sizler istiyorsanız, niye
onlar istemesin? Yani, böyle şeyler de olmaz. Yarı yarıya olması
gerekir. Çünkü, yarısı kadın, yarısı erkek bu dunyanın, in-
sanların...
Sonra insanlığın evrensel değerleri vardır, onlarta filan ilgile-
nin, ilgilenebıldiğiniz kadar tabii. Örneğin, müzik vardır, Beet-
hoven Danimarkalı değildir. Mozart Danimarkalı değildir; yani
bunlar için de yabancıdır o müzik. Onun için o, evrenseldir. Re-
sim, müzeler var burada, bugün gittık, gördük. Yani, yarısından
çoğu, zaten Danimarkalılar için de yabancı ressamların resim-
leri. Evrensel resımler bunlar. Oünyanın her tarafını dolaşıyor,
filan. Bunlarla filan da ilgilenmeye uğraşın. Gençler daha ken-
dilerine yepyeni bir dünya yapabilirler. 20 yaşında, 30 yaşında,
kırk yaşındaki insan gençtir 60 yaşından sonra, biraz zor olabi-
lir. Ama altmışın altında herkes kendisini, böyle büyük değişik-
liklere uğratabilir, dünyadan daha çok tat aiır, yaşamaktan daha
çok tat alır yeni kuşaklar. Bir de hakaret görmekten kurtulur. Onun
için bu gibi meselelerte uğraşın ve de Danimarka'nın meselele-
riyle de uğraşın. Onun için ben, şaka olsun diye soylemedim.
"Bir Danimarka şarkısı soyleyin" diye. Bir Danimarka şarkısını
niye söyleyemeyeceksiniz? Danimarka'nın folkloru yok mu? Da-
nimarka'nın köylüsu bir şey söylemez mi? işçisi bir şarkı söyle-
mez mi? Söyler herhalde! Nasıl olur? Burada yıllarca otur, ondan
sonra da hiçbir şey yok! Danimarka şarkısı yok, olmaz!.."
Sadun Aren, özellikle gezimizin son günlerinde hep bu ko-
nuyaağırhk verdi; göçmen sorunu üzerinde durdu. Danimarka^
nın, Kopenhag'dan sonra, ikinci büyük kenti olan Arhus'ta da
özetle şunları söylemişti:
" ...Danimarka'daki, yahut Türkiye'nin dışındaki tüm göçmen-
ler, nasıl bir yaşam stratejisi düşünmelidirler? Bir de, bir dernek
nasıl yönetilmelidir? Bu konuda da kısa birkaç şey söyleyece-
ğim. Şimdi, bırinci nokta; yakında yerel seçimler olacakmış. Par-
tilerin görüşleri var bırtanesine baktım 'Danimarka hükümetinin
bir göçmen politikası yoktur!' diyor. Göçmenlerin de göçmen po-
litikası yok, yani! Danimarka, bu göçmenlere ne yapacağını bil-
miyor, ama gelen göçmen de ne yapacağını bilmiyor. Şimdi, bir
kez, göçmenlerimizi kabaca ikiye ayırabiliriz: Bir kısmı. politik
olanları bir tarafı bırakıyorum; geri dönecekler, geri dönmeye-
cekler. Politik göçmen için de geçerlidir bu. Politik veya normal
göçmen değil de, geri dönecek göçmen, dönmeyecek göçmen
sorunu var. Benim gördüğüm kadanyla, hem burada, hem Al-
manya'da, Fransa'daki görüşmelerimden çıkardığım sonuç, çok
büyük bir kısmı dönmeyecek geriye. 'Döneceğım' filan diye çık-
mış, ama sonra çocuğu olmuş, iş tutmuş; kendisi dönmek iste-
se çocuğu dönmeyecek vs. vs. ' Üç yıl sonra döneceğim' diye
gelmiş, eh daha çok kalırsa, daha çok emekhlik hakkı kazana-
cak; onu kazanayım derken, çocuk liseye geliyor. Yani, büyük
bir bölümü göçmen arkadaşlanmızın, yurtdışında...
Şimdi, bu insanların kendilerine bir yaşam btçimi, stratejisi
oluşturmaları gerekir, yoksa heba olurlar, yazık olur. Böyle, va-
tan hasreti, bilmem ne, yaşlanır gider. Hayat halbuki, nerede ya-
şıyorsan orada... Orası senin babanın malıymış gibi
yaşayacaksın. başka çare yok yani, yoksa eğreti bir adam olur-
sun. Eğreti adamdan hayır mı gelir? Hep misafir yaşanır mı dün-
yada? Ona konuk ol, buna konuk ol, olmaz böyle, bir yerde evin
olacak. Bunun için bir strateji oluşturmak gerek. Bunun oluştu-
rulmasında, tabiı derneklerin, insanların yani sizlerin sözünüz
olacak. Bu sözü, dernekleriniz aracılığıyla yansıtacaksınız. Ki-
me? Hem Türkiye'ye, Türkiye'deki hükümetlere, ne kadar yar-
dım edebilirlerse, hem yaşadığınız ülkenin hükümetlerine ya da
öbür kuruluşlarına, yardım edebileceklere. Ve bir yaşam kurmak
gerek. Bu yaşam nasıl bir yaşam olacak? Bir kez, insan kendi
kimliğini, kişiliğini korumalı. Silinip gitmek, sapı silik, böyle bir
adam. Ne Türk ne bir şey, filan. Böyle bir garip mahluk! O ol-
maz. Türktür, Kürttür, yeni Türkiye'den gelmiştır, dili vardır, bu-
nu koruyacak. Fakat arkadaşlar, bir de bir memlekette yaşryorsun,
oraya da yabancı olunmaz. Demin söylediğim gibi, misafir de
olunmaz. Hep misafir olunmaz. Oraya da sahip çıkmak lazım.
Yani, oranın da adamı olmak lazım. Oraya da uymak, intibak et-
mek lazım. Danimarka'ysa bu, Danimarka'ya da uymak lazım.
Yoksa, beyhude bir yaşam olur..."
EKONOMK YAŞAMINIZ DEĞİŞEBİLİR
AaKAYBIMIZ
Merhum Şükrü, Merhume Emine
Saygılı'nın oğlu, Saadet, Erdoğan, Vural,
Bilgin Saygılı'nın kardeşleri, Cevdet,
Atilla, Metin Çiçek ve Ercüment
Özgönüllü'nün dayıları, Zafer, Serpil,
Nuray, Vedat, Birol Saygılı'nın amcaları
ve Paİcize Saygılı'nın biricik eşi
OĞUZ SAYGILr
24.3.1990 günü kaybettik. Acımız
sonsuzdur.
Cenazesi 25.3.1990 (pazar günü)
Hacıbayram Camii'nde kılınacak öğle
namazını müteakip Karşıyaka
Mezarlığı'nda defnedilecektir. AJlah rahmet
eyleye.
AİLESİ VE EŞİ
Dr. ZOİ POLMU
Klinik Psikolog-Psikoterapist
Rarıdevu: 144 04 47
Tuksıtn, Istıklâl Cad. Meşelık Sok. So: 12-14 Kat: 3