23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 MART 1990 CUMHURİYET/15 HAVA OURUMU TURKIYE'DE BUGÜN meteorok)|i Genel Müdürtüğû'n- den alınan bılgiye göre. yurdun kuzwdoğıı kesimlefl parçalı bulut- lu. Oteki yerler az buiutlu ve açık geçecek. Marmara'da sabah sa- aöerinde sıs görülecek HAVA Sl- CAKLIĞI: Onemli bır değışıklik ol- mayacak. RÜZGÂR. Yurdun kuffiy kesimlerinde gûney, ötekı yerler- de kuzey ve batı yönlerden hafıf, ara sıra orta kuvvette esecek. De- nızlerimizde ruzgâr: Güney Ege ve Akdeniü'de kıble ve lodos, ötekı denızlerimizrJe kıble ve keşış- lemeden 3-5 kuvvetınde saatte 10-21 deniz mıli tıızla ese- cek. DENIZ. Hafif çalkantılı olacak, dalga yüksekliğı 05-1.5, yer yer 2 m. dolayınca bulunacak. Van Gölü'nde Hava: Az bufı/Ou geçecek. Ruzgâr kuzey ve doğu yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette esecek. Göl küçük dalgalı olacak. Adaia Map&arı Mıyaman Afyon Ağrı Ankara Antakya Anta>a Artvm Aydıd Batıkesv Bılecrt Bıngâ1 Bitlıs Bdo Bursa ÇanakfcaK Cofum Denzlı A 25° S 18" B 22° A 21° A 5° A 22° B 14° A 24° B !8° A 26° S 20° B 20° B 16° B 14° A 23° S 20° S 20° A 22° A 21* 8° Dryartsakır 5° Edime 6° Erzıncan 3°Erzurum 8° EsKışehır 4° Gaoaosp 3-Hjkön 9°lspara 3°lsomxıl 4 ° l m r 0° Kasömonu 0°Kaysen 3° Krklaıet 4°Kony3 0°KûOhya 3°MMatya B 20° 3°Maııısa A 25° 2° K Maraş A 5° 3° Mersm A 8° -6° Mujb A 23° 6°Muş B 21° 50 N,J(le -,7"= 1°Rıa B 13° 0°Samsun A 21° S 16° A 24° 6°Sıras B 9° -4° Telmdağ A 22° 0°Trata>n B 22° 3° ILicfiİı A 24° 9°Uşak A 20° 1°Van A 21° 3° Ytagat B 18° 0°Zonguloak A 25° 7° B 22° 9° A 22° 12° A 22» 6° B 12° 3° B *» 3° B «» 5° B 12° 4° A 18° 5° B 20° 7° A 18° 5" B 6° 2° A 16° -5° B 18° 6° 6 16° 0° A 21° 3° B 10° 0° B W 2° A 15° 3° ı buıutlu ' yajmurlu B-6ı,lu!lu G-güneşt S-sslt DUNYADA BUGUN lenıngrad ^ ^ • L Uoskova Bdgnd Berlın Bcnn Brjtse Budape$te Cenevre Cezayır Mde Dub* Frankfurt Gme Hefcmta Kahıre Kopenhag Kotn Ne» Ybrk Oslo Pans Prjg Rıyaû Roma Sjrfya Şam lelAvıv Iınus Varşova Mnedck • Pans X »Zurıfl J Madrıd'' ^ C«S «Beıgraö Kahıre» BULMACA SOLDAN 1/ Sağlık yönünden yapılan genel yokla- ma... Sıkıntı. 2/ Afri- ka'da ya^ayan, gövde- si kızıl kestane, ba- cakları beyaz cizgili memeli bir hayvan... Telefon sözü. 3/ To- pun içini silmekte kullanılan ucu fırçalı çubuk... Güneydoğu Anadolu bolgesinde daha çok kadınların ceşitli yerlerine yaptır- dıklan bir tür dövme 4/ Tropikal Ameri- ka'da yaşayaıı, tavuğa benzer bir kuş. 5/ Çifte derair atmış bir geminin zin- cirlerinin kanşmasını önlemek için kul- lanılan düzen 6/ tçel ilinde bir ilçe. 7/ Bir çeşit tatlı çörek... Bir tür yaban ke- disi. 8/ Gözleri görmeyen... Gemiler- de türlü işlerde kullanılan bir tür de- mir halka. 9/ Bahçelerin yeşillendiril- mesinde yararlanılan çok yıllık bitki... Belini. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Eli ya da ayağı sakat olan kımse... Manda pastırması. 2/ Yan- kı... Kansızlık. 3/ Şamanizm'in din adamlarına verilen ad... Sayı- lan göstermek için kullanılan işaretlerden her biri. 4/ Afrika zen- cilerinin çalı çırpıdan yaptıkları çardak gibi barınak. 5/ Divan şii- rinde meyhaneci, tasavvufta ise tarikat şeyhi anlamında kullanılan sozcuk 6/ Işıklı, nurlu 7/ Harman kaldınldıktan sonra yerde ka- lan toprak, çöp ve samanla karışık tahıl taneleri... Kimi giysilerin bol olması için yanlarına eklenen kumaş parçası. 8/ Ünsüzle biten bir sözcüğün, ünlüyle başlayan bir sözcüğe bağJanarak okunraa- sı... Karışık renkli. 9/ Hamurdan yapılan ve çogunlukla bayram gün- leri ikram edilen bir tür kokulu çörek... Evcil bir geyik. 60 YIL ÖNCE Cumhuriyet Radyo şirketi 25 MART 1930 İstanbul radyosunun tekrar faaliyete geçmesine karar verifmiştir. Son defa şirketin heyeti umumiye içtimaında verilen karar mucibince faaliyete geçmek için para teminine calısan şirket ilk yardımı hükümetten görmüş ve 15 bin lira almıştır. Esasen şirketin hükümetten matlubatı da vardır. Tel kaçakçılığı yOzünden mUşkülata düşcn şirketin bu kaçakçılığın men'i için kanun tanzim edilirken tatili faaliyet etmesi münasıp görülmüştür. Şirketin elyevm 2 bin abonesi vardır. M. Troçki Moskova'dan Avrupa gazetelerine verilen habere göre M. Troçki'nin ailesi tarafından Avusturyalı dostlarına gönderilen mektuplarda Troçki'nin tehlikelı surette hasta olduğu bildirilmektedir. Trokçi zatürreden muzdariptir ve iki haftadan beri yatrnaktadır. Bu sebeble M. Troçki her türlü fıkri rnesaisini terketmiştir. Verilen habere göre dostlan M. Troçki'nin tedavi için Fransa veya Almanya'ya gitmesine müsaade edilmesi hakkında yeniden teşebbüsatta bulunacaktır. 30 YIL ÖNCE Cumhuriyet Nükleer denemeler . 25 MART 1960 Demokrat Âyan Uyesi ve Demokrat Partinin Başkan adaylığı taliplerinden Hubert Humphrey, Âyan Meclisinde bir konuşma yaparak, "Nuklear denemelerin durdurulması mevzuunda Amerika ve Rusya tarafından Cenevre Konferansında ileri sürülen son teklifler, Sovyet Rusya ile Hnbert Humprey imzalanabilecek bir antlaşmanm metni üzerinde mutabık kalınmasım gitgide kolaylaşormaktadır" demiştir. 1yi haber alan kaynaklardan öğrenildiğıne göre, Birleşik Amerika Nüklear denemelerin durdurulması hususunda So\7etlerin son sürpriz teklifini doğrudan doğruya reddetraiyecek, fakat uzlasmaya imkân veren mukabil bir teklif ileri sürecektir. Bildirildiğine göre, Hariciye Vekili Herter silâhsızlanma mevzuunda daha mutedil bir siyaset takibine taraftardır Saidi Nursi Nurcuların arzuları hilâfına Saidi Nursi bugfin defnedılmıştir. Her ne kadar gömülme işi cuma günü için kararlaştırılmış ise de, tıbbi bakımdan yarına kalması mahzurlu görüldüğünden bugün gömülmesine saat 13 de karar verilen cenaze ikindi namazından sonra defnedilmiştir. Bu âni karar belediye hoparlörüyle ilân edilerek Nurcularla cemaatin Ulucamide toplanmaları sağlanmıştır. İkindi namazından sonra Ulucamide 10 bine yakın cemaatle kılınan cenaze namazından sonra tabut saat 14.20'de musalla taşından alınarak Dergâha götürülmüştür. GEÇEN YIL BUGUN Cumhuriyet Özal: Giderim 25 MART 1989 Başbakan Turgut Özal, yerel seçimden sonra bir erken genel seçim olasılığının "yüzde bir bile olmadığını" belirtirken, politikadan çekilebileceğini bir kez daha açıkladı. Özal, hiçbir zaman muhalefet lideri olmayacağını ifade ederken, "Partim olur, ama ben olmam, olmam, olmam" dedi. Başbakan özal, "Vallahi bu memlekette Süleyman Bey'i tekrar iktidarda görmek isteyenler çok olursa, buyurun yapın deriz. İnönü'yü bu haliyle iktidarda görmek isteyenler çok olursa buyurun yapın deriz. Seçim neticeleri, bizim bu işleri rahat göremeyeceğimiz bir nokuya gelirse ne haliniz *arsa görün derim" şeklinde konuştu. Başbakan Özal, anayasa değişikliği önerisi konusunda muhalefetin "ökuz altında buzağı" aradığını öne sürerek, "Evren kefil olabılır. Herkes yaptığı anayasayı beğenebilir. O anayasa belki Türkiye'nin geçiş sürcci içiıı işini görmuştür" değerlendirmesini yaptı. T4RT1ŞMA Savunman Muzaffer Polat'a Y anıt Iyi bir savunman, çağdaş bir hukukçu, her şeyden önce hiçbir kadına "iffetsiz" damgası vurmaz. Sayın Polat, bu yaklaşımı ile bir "yaşam kadını"nın savunmanlığıru da üstlenmez sanırım. Çünkü daha baştan bu kadınları "suçlu" olarak görüyor. Savunman Sayın A. Muzaffer Polat, Cumhu- riyet'in "Tarüşma" köşesinde 14Mart 1990 gü- nu yayımlanan yazısında, "Anayasa Mahkeme- si, Danıştay gibi yargı organlannı \ ıpratarak bir yeriere \'armayalım" buyurmuş. Kimsenin bu kurumlan yıpratarak bir yeriere varmak isteği yok Sayın Polat. Sözleriniz, buku- rumların eleştirilmelerine karşı olduğunuz izle- nimini yaratıyor. Bunu derken, pek sağlıklı ol- masa da, demokratik bir ülkede yaşadığınızı unutuyorsunuz. Bu kurumların koyduğu yasa- lar ne "Tann buyruğu" ne de "Damokles'in kı- lıcı"dır. Yazınızın butünunü ele alınca, üzulerek, ne kadar doyurucu olduğundan kuşku duyduğum "hukuk" bilginizi siper edindiğinizi gö- rüyorum. Sizinle hukuk üzerine tartışmaya girecek de- ğilim. Bir savunman olarak beni kuşkusuz tar- tışmanın başında mat edersinız. Oysa bir hukukçunun toplumsal kavramlar- dan, insan haklarından, özgürlüklerden de ya- rarlanması, bilgisini çağdaşlaştırması gerekir. Sayın Polat'uı bir savunman olarak bu kavram- lardan yararlanarak mesleğinin gereklerüıi ye- rine getırmek gibi bir kaygısı olmadığı anla- şılıyor. Iyi bir savunman, çağdaş bir hukukçu, her- şeyden önce hiçbir kadına "iffetsiz" damgası vurmaz. Sayın Polat, bu yaklaşımı ile bir "y«- $am kadınT'nın savunmanlığını da üstlenmez sanırım. Çünkü daha baştan bu kadınları "suçlu" olarak gûrüyor. Bir insana mesleğine dayanarak "iffetsiz" de- mek açık bir suçlamadır. Neye dayanarak bu yargıya varıyorsunuz? Bu kadınları çeşitli erkeklerle cinsel ilişkiyi alışkanhk haline getiren iffetsiz kadınlar olarak tanımlıyorsunuz. Bu kadınların cinsel özgürlUklerini kendi- lerinin sekteye uğrattığını söylüyorsunuz. Ama bir yaşam kadınının genelevlere neden, nasıl düştüğünü; erkeklerimizin, toplumumu- zun etkilerini göz ardı ediyorsunuz. Size göre ır- zına tecav üz edilen bir genç kız, ailesi, çevresı ve toplum tarafından dışlandığında, sonuçta ka- dın simsarlarının eline düşmesi onun if fetsizli- ğini mi gösteriyor? Cinsel özgurlüğüne kendi- si mi sekte vurmuş oluyor? Hadicanımsizde... Lütfen, söyler misiniz? Toplumsal ahlak yapımız bu kadar acımasız, onyargıcı olmasaydı; gelir dağılımı boylesine dengesizolmasaydı;eğitimsistemimizçağdışı olmasaydı genç kızlar, kadınlar bu yola düşer- lermiydi? Yukarıda beliruiğim sorunları olurnlu yönde aşmış bir toplumda bu işi kendi özgür iradele- riyle seçenler, sizin deyiminizle cinsel özgürlük- lerini sekteye uğratmış olurlardı. Bence, cinsel özgürlüklerini istedikleri yönde kullanmış olur- lardı. Oysa Türkiye"de bugün yaşam kadınları- nın cinsel özgürlükleri veinsanlıklan toplumu- muz tarafından ellerinden alınmış, onlan bu yo- la itenler damgalanmazken, bu kadınlar dam- galanmış, yok sayılmışlardır. Çok savunduğunuz hukuk sistemirniz de ya- şam kadınlarını damgalamıştır. Ama 64 yıl ön- ce, ama bugün... Böyle iffetsiz bir mesleğin ya- pıimasına hukuk sistemimizin izin vermesi ve de\letin çatır çatır vergisini alarak genelevleri kunımsallaştırması da çelişkinin cabası. lşte yollarımızburada ayrılıyor Sayın Polat. Biz hiçbir kadının veyaerkeğin cinsel konu- mu, ilişkileri nedeniyledışlanmamasını istiyo- ruz, sınıflandırmaya karşı çıkıyoruz. Yaşam ka- dınlarının da iffetli dediğiniz kadınlarla toplu- mumuzdaaynıhaklarasahipolmalarıgerekti- ğini savunuyoruz. Anayasa Mahkemesi'ni, Danıştay'ı yıprat- mak ne haddimize.. Ama bu kadınlara devlet eliyle "iffetsiz" damgasını vuran çağdışı anla- yışa karşı çıkmamıza engel olamazsınız... ZİHNİHASTÜRK Dikmen/Ankara OKURLARDAN Aliağada mavi yeşil ayrılacak Televizyonda, radyoda, basında her yaz gelen turistleri görürüz. Bunların Türkiye'ye gelmelerinın de tek nedeninin Türkiye'nin doğal yapısı, guzelliği ve güneşteh fazlasıyla faydalanmaları olduğunu biliriz. lşte turistlerin ve çevre halkının hem doğal yapısıyla, hem de geçim kaynaklannın çokluğundan dolayı sevdiği, yeşil ile mavinin öz kardeş olduğu Aliağa!... Aliağa'da halk geçim kaynağını denizden sağlarken devlet buraya bir rafineri yapmış. Amaç daha fazla kişinin iş sahibi olabilmesi. Ancak bu rafıneriden çevreye yayılan ve denize atılan atıklar hem çevrenin hem de denizin kirlenmesine neden oluyor. Bu da yörede geçim kaynağının başını çeken balıkçılığı baltalıyor. Bu günlerde Aliağa'ya bir de termik santral kurulması olasılığı kuvvet kazandı. Zaten rafineriden ve pisliğinden ürkmüş olan halk, buna haklı bir tepki gösteriyor. Eğer bu termik santral kurulacak olursa artık Aliağa'da mavi ve yeşil kucak kucağa olmayacak. Türkiye'run gurur kaynaklanndan biri de böylece tarihe karışacak. tkibin yılının olimpiyatlarının Türkiye'de yapılıp yapılmaması konusu devletimizi meşgul ederken, termik santralın Aliağa'da yapılıp yapılmaması konusunun bahsi bile geçmiyor. Unutmayahm ki bu cennet vatan bize atalarımızın hediyesi, torunlarımızın emanetıdir. Eğer bu cennet vatanı cehenneme çevirirsek emanetı koruyamamış oluruz ki buna da kimsenin hakkı yoktur. UFUK OKULU Trilyonluk kcy• İstanbul'da zenginlerin oturacağı yeni bir lüks semt doğuyor. İnşaat fırmaları, holdingler ve spekülatörler, Zekeriyaköy ve çevresindeki 20 milyon metrekarelik araziyi, villa, lüks konut yapmak amacıyla kapattılar. Yeni toprak imparatorlan kim? Ne yapacaklar? BORSADA HANGİ HİSSELER DAHA ÇOK KAZANDIRACAK? • Aracı kuruluşların ve borsa komisyoncularının tahminleri, favori hisseleri. Hisse senedi tahtalarındaki haftalık durum. Hangi hisseyi kim sattı, kim topladı? Panorama özel endeksi. Uzman kuruluş Strateji'nin borsa yorumu. Tuncay Artun: "Borsa endeksi 10.000 olur mu?" HİSSE SENETLERİNDE BÜYÜK ARTIŞ NİSANDA • İş Bankası tarafından tüm yurtta yapılacak hisse senedi satışlannda, fıyatlann nasıl belirleneceğini ve önce hangi hisselerin satılacağını açıklıyoruz. 101 yüdır borcu bitmeyen şirket. Abdülhamit döneminden kalan Anadolu Demiryollannın hâlâ borcunu ödüyoruz. Türkiye'de Amerikan tipi affleler doğuyor. Önümüzdeki 10 yılda aile tipi ve tüketim alışkanlıklan tamamen değişecek. Tunca Toskay: "Magic Box, özel olarak üretilecek antenlerle izlenecek." Ünlü Harvard Üniversitesi artık en büyük değil. Dûnya banş zengini olacak. Gorbaçov rüzgârlarıyla başlayan dünyadaki değişim, silaha harcanan paraların bundan böyle refaha harcanmasına yol açacak. Prof. Dr. İzzettin Önder, vergilendirmeyi ve vergi afhru yazdı. ANKARA NOTLAEI MUSTAFA EKMEKÇİ Danimarka Şarkısı... Danimarka'daki göçmenlerimizle ilgili gözlemlerim, izlenim- lerim var; ama önce Prof. Sadun Aren'in gözlemlerini, izlenim- lerini aktarmak istiyorum. Kopenhag'da, Türk-Kürt kökenlı göçmenlerle konuşurken, sözü "kadın" konusuna getiren Prof. Aren, konuşmasım şöyle sürdürmüştü: "Modernleşmenin, bu topluma (Danimarka toplumuna) uyma- nın düğüm noktası, 'kadın hakları' dediğimiz sorundur. Şimdi, duyuyorum ben, kızını okutmuyor, oğlunu okutuyor; onu da faz- la okutmuyormuş ya, para kazanmak için filan. Parayı kazanıp ne yapacaksın? Yaşayın yeter Çünkü, gelecek sosyal sıgorta- lardan falan karşılanıyor Onun için çocukları, çocuk yaşta ça- lıştırmayın. Kız çocuğu, erkek çocuğu diye ayırmak olacak şey değil. Ben, kız çocuğunu, erkek çocuğunu ayıran insana, bura- da, Türkiye'de belkı, çünkü orada herkes öyle düşünüyor diye- lim, artık orada da öyle düşünülmüyor ya, onu söyleyeyim, doğrusunu söylemek gerekirse, tam 'adam' muamelesı yapmam ben olsam. Bakıyorum, bir adam geliyor, diyor ki: İşte Benim kızım okuyup ne olacak? Oğlumu okutuyorum!' diyen adamı ben falakaya yatırırım! işkence yasak, ama bu olmaz! Bu, uygarlıkla ilgisi olan bir şey değildir Böyle bir insan, bu memlekette doğru dürüst yaşayamaz... Bu bilinirse, Yahu, bunlar böyle bir toplum! Nedense, kadın- ları böyle aşağılıyorlar!' derler. Ondan sonra, bir kere kız çocuk ları da kesinlikle erkek çocuklar gibi yetiştirmelıdir. Ayrıca da, yetişkın kızlar, kadtnlar da evliler de eşit olmalıdır. Insanlık bu- dur arkadaşlar. uygarlık budur. Bunu çözümlediğimiz gün, Tür- kiye bunu çözümlediğı gün, dunyanın düzeyine çtkar. Şimdi bu sorun dünyada tamamıyla çözülmüş değil. Burada da kadın- erkek arasında eşitsizlikler var hâlâ, ama bızdekıyle karşılaştı- rılmayacak eşitsizlikler. İşte, general olamıyorlar kadınlar. Genel müdür olmakta sıkıntı çekiyorlar örneğin. Bir fabrikanın genel müdürlüğüne, bir erkek, bir kadın başvurursa, Oanimarkalı er- kek yeğleniyor. Onlar, bunlarla, bu gibi farklılıkları ortadan kal- dırmaya uğraşıyortar. Biz, onlan da kaldırmak üzere, bu ise başlayalım. Böyle, ne denli vurgularsam yeridir. Çünkü bu, de- mokrasının, insan haklarmın, uygarlığın düğüm noktasıdır, kadın- erkek eşitliği, her konuda... Örneğin, şurada ûç tane bayan gördüm ben. Danimarka'da herhalde üç taneden çok bayan var. Onlar şarkı dinleyemezler mi yani? Onlar, bir yabancı, Türkiye'den gelmiş Mustafa Ekmek- çi'yi görmek istemezler mi? Beni görmek istemezler mi? Hüs- nü Okçuoğlu'nu görmek istemezler mi? Sizler istiyorsanız, niye onlar istemesin? Yani, böyle şeyler de olmaz. Yarı yarıya olması gerekir. Çünkü, yarısı kadın, yarısı erkek bu dunyanın, in- sanların... Sonra insanlığın evrensel değerleri vardır, onlarta filan ilgile- nin, ilgilenebıldiğiniz kadar tabii. Örneğin, müzik vardır, Beet- hoven Danimarkalı değildir. Mozart Danimarkalı değildir; yani bunlar için de yabancıdır o müzik. Onun için o, evrenseldir. Re- sim, müzeler var burada, bugün gittık, gördük. Yani, yarısından çoğu, zaten Danimarkalılar için de yabancı ressamların resim- leri. Evrensel resımler bunlar. Oünyanın her tarafını dolaşıyor, filan. Bunlarla filan da ilgilenmeye uğraşın. Gençler daha ken- dilerine yepyeni bir dünya yapabilirler. 20 yaşında, 30 yaşında, kırk yaşındaki insan gençtir 60 yaşından sonra, biraz zor olabi- lir. Ama altmışın altında herkes kendisini, böyle büyük değişik- liklere uğratabilir, dünyadan daha çok tat aiır, yaşamaktan daha çok tat alır yeni kuşaklar. Bir de hakaret görmekten kurtulur. Onun için bu gibi meselelerte uğraşın ve de Danimarka'nın meselele- riyle de uğraşın. Onun için ben, şaka olsun diye soylemedim. "Bir Danimarka şarkısı soyleyin" diye. Bir Danimarka şarkısını niye söyleyemeyeceksiniz? Danimarka'nın folkloru yok mu? Da- nimarka'nın köylüsu bir şey söylemez mi? işçisi bir şarkı söyle- mez mi? Söyler herhalde! Nasıl olur? Burada yıllarca otur, ondan sonra da hiçbir şey yok! Danimarka şarkısı yok, olmaz!.." Sadun Aren, özellikle gezimizin son günlerinde hep bu ko- nuyaağırhk verdi; göçmen sorunu üzerinde durdu. Danimarka^ nın, Kopenhag'dan sonra, ikinci büyük kenti olan Arhus'ta da özetle şunları söylemişti: " ...Danimarka'daki, yahut Türkiye'nin dışındaki tüm göçmen- ler, nasıl bir yaşam stratejisi düşünmelidirler? Bir de, bir dernek nasıl yönetilmelidir? Bu konuda da kısa birkaç şey söyleyece- ğim. Şimdi, bırinci nokta; yakında yerel seçimler olacakmış. Par- tilerin görüşleri var bırtanesine baktım 'Danimarka hükümetinin bir göçmen politikası yoktur!' diyor. Göçmenlerin de göçmen po- litikası yok, yani! Danimarka, bu göçmenlere ne yapacağını bil- miyor, ama gelen göçmen de ne yapacağını bilmiyor. Şimdi, bir kez, göçmenlerimizi kabaca ikiye ayırabiliriz: Bir kısmı. politik olanları bir tarafı bırakıyorum; geri dönecekler, geri dönmeye- cekler. Politik göçmen için de geçerlidir bu. Politik veya normal göçmen değil de, geri dönecek göçmen, dönmeyecek göçmen sorunu var. Benim gördüğüm kadanyla, hem burada, hem Al- manya'da, Fransa'daki görüşmelerimden çıkardığım sonuç, çok büyük bir kısmı dönmeyecek geriye. 'Döneceğım' filan diye çık- mış, ama sonra çocuğu olmuş, iş tutmuş; kendisi dönmek iste- se çocuğu dönmeyecek vs. vs. ' Üç yıl sonra döneceğim' diye gelmiş, eh daha çok kalırsa, daha çok emekhlik hakkı kazana- cak; onu kazanayım derken, çocuk liseye geliyor. Yani, büyük bir bölümü göçmen arkadaşlanmızın, yurtdışında... Şimdi, bu insanların kendilerine bir yaşam btçimi, stratejisi oluşturmaları gerekir, yoksa heba olurlar, yazık olur. Böyle, va- tan hasreti, bilmem ne, yaşlanır gider. Hayat halbuki, nerede ya- şıyorsan orada... Orası senin babanın malıymış gibi yaşayacaksın. başka çare yok yani, yoksa eğreti bir adam olur- sun. Eğreti adamdan hayır mı gelir? Hep misafir yaşanır mı dün- yada? Ona konuk ol, buna konuk ol, olmaz böyle, bir yerde evin olacak. Bunun için bir strateji oluşturmak gerek. Bunun oluştu- rulmasında, tabiı derneklerin, insanların yani sizlerin sözünüz olacak. Bu sözü, dernekleriniz aracılığıyla yansıtacaksınız. Ki- me? Hem Türkiye'ye, Türkiye'deki hükümetlere, ne kadar yar- dım edebilirlerse, hem yaşadığınız ülkenin hükümetlerine ya da öbür kuruluşlarına, yardım edebileceklere. Ve bir yaşam kurmak gerek. Bu yaşam nasıl bir yaşam olacak? Bir kez, insan kendi kimliğini, kişiliğini korumalı. Silinip gitmek, sapı silik, böyle bir adam. Ne Türk ne bir şey, filan. Böyle bir garip mahluk! O ol- maz. Türktür, Kürttür, yeni Türkiye'den gelmiştır, dili vardır, bu- nu koruyacak. Fakat arkadaşlar, bir de bir memlekette yaşryorsun, oraya da yabancı olunmaz. Demin söylediğim gibi, misafir de olunmaz. Hep misafir olunmaz. Oraya da sahip çıkmak lazım. Yani, oranın da adamı olmak lazım. Oraya da uymak, intibak et- mek lazım. Danimarka'ysa bu, Danimarka'ya da uymak lazım. Yoksa, beyhude bir yaşam olur..." EKONOMK YAŞAMINIZ DEĞİŞEBİLİR AaKAYBIMIZ Merhum Şükrü, Merhume Emine Saygılı'nın oğlu, Saadet, Erdoğan, Vural, Bilgin Saygılı'nın kardeşleri, Cevdet, Atilla, Metin Çiçek ve Ercüment Özgönüllü'nün dayıları, Zafer, Serpil, Nuray, Vedat, Birol Saygılı'nın amcaları ve Paİcize Saygılı'nın biricik eşi OĞUZ SAYGILr 24.3.1990 günü kaybettik. Acımız sonsuzdur. Cenazesi 25.3.1990 (pazar günü) Hacıbayram Camii'nde kılınacak öğle namazını müteakip Karşıyaka Mezarlığı'nda defnedilecektir. AJlah rahmet eyleye. AİLESİ VE EŞİ Dr. ZOİ POLMU Klinik Psikolog-Psikoterapist Rarıdevu: 144 04 47 Tuksıtn, Istıklâl Cad. Meşelık Sok. So: 12-14 Kat: 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle