23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURtYET/6 DÎZİ-RÖPORTAJ 14 MART 1990 BILGISAYARLAŞANYAŞAM O H H A V B i R S A L I Önce okur-yazarlık ve 'genel kültür'gerekli Bilgisayareğitimi sıfırdan başlarBilgisayar dünyasına 'yukarıdan giriş'in yolu, üniversitenin bilgisayar mühendisliği bölümünü bitirmekten geçiyor. Üniversite trenini kaçırmış olabilirsiniz. O halde bilgisayar kurslarından birini ziyaret edeceksiniz. Bir bilgisayar mesleği öğrenebi- lir miyim? Programa nasıl olu- rum? Sadece makineyi kullanma- yı öğrenraek, nerede ve kaça? Ve daha bir dizi sonı.. Evet, mesleklen anlattıktan sonra, bu külturün nasıl edinile- ceği sorusu gündeme gelıyor. Ön- ce şunu söyleyelim: "Ben ağ uz- manı veya teknik yardıma olmak istiyorunı" talebiyle biı yere baş- vurursaıuz, bilin ki, böyle özel uz- raanJık alanlarında eğitim veren hiçbir yer bulamazsınız. Önce, bir "bilgisayar genel kultüni" edineceksiniz.. Makine- yi kullanacak, "jşletim sistemlerini" tamyacaksınız. Bir- kaç "bilgisayar dili", programla- ma dili öğreneceksiniz. Bu diller üzerinde yetkinleşecek, "bilgisa- yarla çok iyi konuşan" olacaksı- nız. lşte bu "okur-yazarlık" dö- neminden sonra, iyi bir programcı olabilirsiniz. Gönlünuzde yatan bir bilgisayar mesleğinde Ust du- zeyde bir uzmanlığa doğru giden yolda ilerleyebilirsiniz. Bilgisayar dünyasına "yukar- dan giriş'Mn yolu üru\ersitenin "bilgisayar mübendisligi bolu- •ü"nü bitirmekten geçiyor. 4 yıl- bk bir eğıtim. Bilgisayar mühen- disi olarak nıezun oluyorsunuz. Kısa bir piyasa ve iş deneyimin- den sonra, aranan bir sistem çö- zümleyicı, sistem programcısı, çok iyi program yazıcısı oluyor- sunuz. Bogaziçi gibi " Ü B Ö pkmış" bir üniversitenin raezun- SANDALYE SİZİ BEKLİYOR — Bflgisayarcılar piyasada her an iş bulabiliyor. Üniversite trenini ka- çınnışsanız kurslara gidebilirsiniz. lan, yöneticilerinin söylediklerine tngilizce" oluyor. Istanbul Tek- ma>a gittiklerinde çok begeniü- nik Üniversitesi'nde (tTÜ) ise bil-göre, piyasada "kaptşılıyor", kısa zamanda yönetici konumuna yük- seiebihyo.rlar. ODTÜ, Bogaziçi, Ege, Yıldız ve Hacettepe uni\ersiteleri bilgi- sayar mühendisliği bölümleri, Prof. Oguz Manaslı'ya göre, "Hemen hemen aynı programı •yguluyorlar. Yazılım agırlıklı olarak. Egitim, ODTL ve Boğa- riçinde «t 100, Ege'de *. 80, Yıl- dız ve Hacettepe'de "o 70 gisayar eğitimi, daha çok dona- nım ağırlıklı. Aynca Biikent Üni- versitesi'nde de Bilgisayar Mü- hendisliği Bölumu var. Bogaziçi Üniversıtesi Bilgisayar Bölumu Başkanı Prof.Oguz To- sun, Avrupa ve ABD'deki üniver- sitelerde bilgisayar eğitimi düze- yi ile kendi okulları arasmda bir fark görmüyor. "Ögrencilerimiz oralara master veya doktora yap- yorlar". Tabii, laboratuvar ola- naklarının, kitap - yayın olanak- larının Avrupa ve ABD'de çok fazla olması, Türkiye'de eğitim gören öğrencilerin "biraz da olsa" geri kalmasına neden ola- biliyor. Bilgisayar bölümunden mezun olduktan sonra "'master" yapan- ların sayısı yuksek. Prof. Oguz Tosua'a göre bunun nedeni, "bil- gisayar alamada ogrenilecek bil- gi çok kapsamlı ve dörl >ıl içinde ogrenci bu bilginin bir kısmını alabiliyor. Bu alanda teknoloji çok hızlı gelisiyor ve degişiyor." Bir ikinci neden de master dere- cesi, daha iyi bir iş bulmak için akademik bir unvan oluyor. Bilgisayar mühendisliği bölü- munden başka, bazı universitele- rımizdeki meslek yüksek okula kapsamında, iki yıllık "bilgisayar programcılıgı" okullarının varlı- ğını çok kimse bilmiyor. Bogaziçi Üniversitesi'ne bağlı Bilgisayar Meslek Yuksek Oku- lu'nda eğitim, donanım ve yazı- lım ağırlıklı olarak iki bölumden oluşuyor. Donanım ağırlıklı eği- tim goren öğrenciler, makinenin butün birimlerini, gövdesini, bel- leğinı, mekanik kısımlannı, diski- nı vb. çok iyi öğrenip aranan bir teknik eleman olarak mezun olu- yorlar. Aynca prograrncılık eği- timi alan öğrencilerin de "piyasa- da tutulduklan" belirtiliyor. Do- nanım ağırlıklı eğitim sadece Bo- ğaziçi'nde var. Ege Üniversitesi'ne bağlı Mes- lek Yuksek Okulu da en az 6 bil- gisayar dili ögrenen "bilgisayar programcısı" yetiştiriyor. Meslek yuksek okulu bilgisayar bölümlerinden mezun öğrencile- rin, 3 aylık, 6 aylık veya bir yıllık bilgisayar kurslannı bitirenlere kı- yasla, programcılığ) çok iyi öğren- dıkleri belirtiliyor. "Üoiversite trenini" kaçırmış olabilirsiniz. O halde "bilgisayar kurslarT'nı ziyaret edeceksiniz. Burada, öncelikle, bilgisayar kurslarında ne öğrenebileceğinizi arastırdık. Eğer meraklıysanız, inatçıysanız, zamanjnız varsa, "alttan" başlayarak da üniversi- te bilgisayar mühendisliği mezu- nuna "tas çıkartacak" kadar bil- gisayar uzmanı olabilirsiniz! Ta- bii, yasınız epeyce geçse bile, bey- ninizin yeni bilgileri hızla alma, kavrama, sentezleme, uygulama yetilerinin henüz "yerli yerinde olması" koşuluyla.. Biliyorsunuz, herkesin biyolo- jik olarak en iyi öğrenme yaşı var- dır.. Bu yas "gençiik sınırlan için- de"dir genellikle. Ama, zekâsı, kavrama yetisi her zaman pırıl pı- nl olan orta ve daha uzenndeki insanlann sayısı da az değildir. SCRECEK TEKNOLOJİNİNBUGÜNÜ VE YARINI Yapayzekâlı 'makine' Sonı şu: tnsan, kendi zekâsı- na sahip bir makine-benzeriıü ya- ratabilır mi, yaratabilecek mi? Yoksa bilgisayarlann, robotlann yazgıları her zaman "insanıa kölesi" olarak kalmak mıdır? Olayın çok dışında kimseler için "lartışılması bile gereksiz" bir soru: "Hiç makine insan gi- bi olabilir mi?" Olayı biraz da- ha yakından ızleyen "tarafsız gözlemci" ye göre "valla bu ma- kineler her şeyi yapar." . Aslında bu sorımun yanıtı, bi- lim adamlan açısından da olduk- ça zor. Bilgisayar bilimcileri, "duşünurleri" arasında yoğun tartışmalara neden olan bir ko- nu. Bilgisayarlann bu yönü, yapay zekâ araştırma ve tartışmalanmn içeriğım oluştunıyor. 'Yapay ze- kâ'nın uğraş ve tartışma alanla- rını özetlersek bilgisayarlann bil- gileri işlemesi; fotoğrafları yo- rumlaması; konuşma dilini anla- ması; robotlara görrne, algılama, yön bulma duygu ve özellikleri- nın kazandınlması; kendi kendi- ne öğrenen bağımsız sistemler, yani uzman sistemler yaratılma- sı, insan beynindeki "sinir ağla- n"na benzer "suni ağlar" yara- tılması. Bunlar, insan beyninin temel fonksiyonlarıru, kısırakısım bil- gisayara kazandırmayı amaçla- yan çalışmalar. özdlikle siberne- tikçilerin, bilişimcilerin ve "öro- logların üzerinde çalıştıklan so- nuncu konu "nöron ağlan" ise doğrudan insan "gibi" çalışan bir "beyin" oluşturmayı he- defliyor. Bazı bilim adamlarına göre bılgisayarlar, insanın en temel ayırt edici özelliklerine, sezgiye, imgelemeye, belirleyici akıl ytt- riitme yetenegine, asla sahip ola- mayacaklar. Duygnlannı beyan edemeyecek, iradi davranamaya- caklar. "Bosuna agraşmasın- lar." Sonuçta, insanın talımatlan çerçevesinde "hizmet verecek- ler", "davraoacaklar." Sınırlı kaJmaya mahkûmlaı. Soz gelımi, yapay nöron ağla- rı üzerinde çalışan Dr. Daniel Nataum, Cumhurıyet Bilim Tek- nık'le bir söyleşısinde şoyle di- yor: "Yapay zekâ bir model, ha- kikisi olan bir şej yani. Bilgisa- yar çok akıllıca davraaıyor. An- cak gerçek bir zekânın motivas- >onu onda yok... tnsanda ben- lik kavramı var. Bu, insaea özerkligini veriyor ve her an de- gişen dunyada varlığını surdıir- meyi saglıyor. Dıs koşullar degis- tiginde, savunma onlemleri alı- sa/e", kazandıkları "deBeyim", rutelik ve özellıklerini, sözgelimi insanın mılyarlarca yıllık evrim sureciyle kıyaslayan bilim adam- lan, "durun bakalım, henuzisin başındayız" dıvorlar. Bu bilim adamlanndan özel- likle bıri, Amerika'nın ünlü MlT'sınde görevh, bilgi-işlem, yapay zekâ uzmanı, ve düşunür Marvin Minsky şoyle diyor: "insan, 3,5 milyar yıllık bir evrimin sonucu, 5 milyon yıl ön- ce ayaklannın üzerine dikildi, el- len serbest kaldı, beyni gelışti, bugunku insan oldu. Gunumuz- dekı akıllı makineler, insanın ev- yor. Bilgisayar ise var olmak için dış etkenlere bağımlı." Bılgisayarlar bugün, insamn ancak yıllarca uğraşarak altından kalkabileceği sorunlan bırkaç sa- at içinde çozebilecek bir duruma geldiler. Bir sıiper bilgisayar, milyarı aşan bir hesaplama işle- mini, bir saniyede (evet yanlış de- ğil, bir samyede) yapabi'iyor. "Konuşulanı" biraz anlayan, hafta "konusabilen" bilgisayar- lar var piyasada. Bilgisayarlann 15 yü gibi kısa bir zaman içinde aldıklan "rae- rimiyle kıyaslandığında, henüz ilk çağlannı yaşıyorlar. Gelişme- leri ancak böceklerinkiyle kıyas- lanabilir." Yıne Amerikalı bilgisayar "bilimcisi" Brian VVilliams' a göre yannın bilgisayarlarının ış- levleri, sadece bilgilendirme, problem çözme işlemleriyle sınır- lı kalmayacak. 50 yıl içinde ger- çek anlamda yaratma özellikle- rine kavusacaklar, örneğin ken- di basına buluş yapabilecekler. Peki, bu nasıl olacak? SİRECEK 14 Mart Tıp Bayramı kutlanırken rakamlar, ülkemizdeki tablonun "parlak" olmadığını ortaya koyuyor Türkiye'de sağhk sistemi 'hastalıkk' GÜNPÜZ İMŞİR Yeni bir 14 Mart'a girdiğimiz gün, ülkemizdeki sağlık gösterge- leri tüm dunyanın benimsediği "2000 yılında berkese saglık" he- defîne ulaşmaktan çok uzak. Ülkemizdeki son 10 yılda uygu- lanan sağlık politikalarına bakıl- dığında varılan son aşamanın 11er sey var. Ücretini odeyip alabilirsiniz" görüşüne dayandığı- nı ortaya koyuyor. Gerçekten de Türkiye doktor, hastane, hasta üç- geni açısından iç karartıcı manza- ralar sergiler, 1983'ten bu yana 6 sağlık bakanı değiştirirken, hâlâ kendine özgu milli sağlık poliüka- sını oluşturabılmiş değıl. 2000 yı- lına 10 kala sağlık hizmetlerinde özel sağlık hizmeti adı altında oturtulmaya çahşılan yeni düzen, Dünya Sağlık Teşkilatı da dahil ol- mak uzere birçok uzman tarafın- dan ağır bir dille eleştiriliyor. Son olarak uygulamaya konulan 'genel saglık taraması' politik bir şov olarak nitelendiriliyor. "Pohklinik kapılannda her gün bekleyen yüzlerce kişi", "saatler- ce bekleyen hasta muayene olma fırsaünı bulabiliyorsa, kendisine aynlan sadece birkaç dakika...", "ilkokul gibi açılan tıp fakultele- rindekı eğitim yetersizliği", "en ba- sit reçetenin karsıhğının biJe asgari ücreti asması..r, "doktordan dok- tor gibi, uzmandan gibi faydalan- masını bir türlü becerememek..." "sadece poliklinik hizmetinde ça- lıştırılan cerrahlar, uzmanlar...", "kamu sağlık hizmetinde fazlalık gibi bakılan diş hekimleri, ecza- cılar...", "koruyucu ve tedavi edi- ci hizmetlerin unutulması", "de- netimsiz hastaneler, laboratuvar- lar, muayenehaneler, teşhis ve te- davi poliklinikleri, özel sağlık ku- ruluşlan..", "sağlık hizmeünin yu- rütülmesinde politik eğilimlerin ağır basması, politik göriişü ağır basan kadroların oluşturulması..!', "üç ay sonrasına verilen ameliyat randevuları", "susuz, sedyesiz, aletsiz sağlık yapılanmalan" ha- len ulkemizde görulen sağhksız manzaralardan bazıları. Bu göstergeler ışığında sağlık alanında hızmeı veren personelin sayısı ise Sağlık Bakanhğı verile- rine göre 1989 yılı itibariyle top- lam 192 bin 609 kişi. Sağlık Ba- kanlığı, SSK, üniversite, diğer ka- mu kuruluşlan ve özel olmak uze- re çeşitlı kuruluşlarda çalışan sağ- lık personelinın unvanlarına gore sayıları ise şoyle: "402.502 hekim, 22318 uzman, 20.184 pratisyer. 9369 diş bekimi, 14567 eczacı, 18831 saglık memu- ru, 36903 hemşire, 25665 ebe." BUTÇEDEN SAĞLIĞA AYRILAN PAYLAR YILLAR 1923 1925 1930 1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1966 1967 1968 1969 1970 1971 ORANI %2.21 <7o2.64 <Po2.O2 <Çb2.53 %3.04 Vo3.11 %4.07 ^»5.18 %5.27 "%4.09 Ço3.9 *4.1 "%3.67 %3.54 %3.07 "dl.15 1972 1973 1974 1977 1978 1979 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 «o4.28 2.91 %3 •^4.28 V.4.20 •^2.93 %2.74 KUYRUK SİZİ BEKLİYOR Sağlık bütçesi azaldı 1979 yılında devlet bütçesinden sağlığa ayrılan pay yüzde 4.28'e ulaşırken bu oran yıllar içinde gidçrek düştü ve 1989 yılında sağlık için bütçeden yüzde 2.74 oranında pay aynldı. 1990 yıhnda Sağlık Bakanlığı'nın payı yüzde 3.89 olarak belirlendi. 2 trilyon 446 milyar 427 milyon liralık ödeneğin yüzde 71.5'i sağlık personelinin maaşlarını karşılıyor. Nüfusun \arısı açıkta Ülkede giderek "özel sağlık hizmeti" adı altında "parası olana her türlü tedavi" olanağı sağlanırken devlet güvencesi altındaki sağlık hizmeti geriliyor. Ülke nüfusunun, ancak yüzde 55.2'si sağlık sigortası kapsamında. Devlet ve SSK hastanelerinin durumu çok yetersiz. Kişi başına doktor, yatak, eczacı, hemşire sayıları da AT Hastaları önce kuyruklar karşılıyor. (Fotoğraf: Ugur Günyüz) S t a n d a i t l a n n i n ÇOk a l t i n d a . Sağlık hızmetleri bir cendereye dönüşmuş Turkiye'de cumhurıyet- ten bu yana devlet bütçesinden Sağlık Bakanlığı'na aynlan paylar incelendiğinde, çoğu zaman Afri- ka ülkelerinın bile gerisine düşul- düğü görüluyor. 1979 yılında but- çeden sağlığa ayrılan pay yüzde 4.28'e ulaşırken, bu oran her iler- leyen yıl biraz daha düşüp 1989 yı- lında 2.74'e kadar inmiş durum- da. Sağlık Bakanlığı'na 1990 Vlali Yıl Bütçe Tasansı'ndaaynlan öde- nek miktarı ise nufusu her yıl bü- yuk oranda artış gosteren ulke- mizde 2 trilyon 446 milyar 427 milyon lıra olarak hesaplandı. Bu odeneğın yuzde 71.5'i, yani 1 tril- yon 750 milyar lirası personel gi- derlerine ayrılırken, yuzde 13'ü olan 317 milyar lira dığer cari he- saplamalara, yüzde 12'si olan 304 milyar 482 milyon lira yatınm har- camalarına ve yuzde 3'iı olan 74 milyar 945 milyon lira da transfer harcamalarına aynldı. 1990 yıh butçesinde Sağlık Bakanlığı'mn payı ise genel bütçenin sadece yuz- de 3.89'unu oluşturuyor. Diğer Avrupa ülkelerine oranla son de- rece düşük olarak gostenlen temel sağlık hızmetlerine ayrılan pay ise 719 milyar lırayla gerçeklerden çok uzak bir rakam olarak ortaya çı- kıyor. 1988 yılı rakamlanna göre ulke- mizde 1275 kişiye bir hekim, 5621 kışıye bir dış hekımi, 3719 kişiye bir eczacı, 28" 1 ? kişiye bir sağlık memuru, 1393 kişiye bir hemşire duşerken, 2111 kişiye de bir ebe duşüyor. Bu oranlar ise AT ülke- lerinin çok altında değerler olarak karşımıza çıkıyor. DPT'nin 1985-1989 beş yıllık kalkınma programınd^ SSYB'ye bağlı yataklı tedavi kurumlannda 50 ve daha az yatağı bulunan has- tane ve sağlık merkezlerinde yatak kullanım oranı ise yüzde 25-30 du- zeyınde gosteriliyor. 1989 yılı programı aşamasında eksiklikle- rin temel nedeni olarak bu hasta- nelerdekı ya'ak kullanım oranının duşukluğu, ozellikle yeterlı sa>ıda uzman doktor istihdam edileme- yişine bağlanıyor. 1990 yılı prog- ramında ise şu çarpıcı gerçekler yer alıyor: "Ulkemizde 1989 yılı itibariyle 838 haslane, 133.833 hasta yatağı bulunmaktadır. On bin kişiye 24.3 yalak dusmekle birlikte mevcut vataklar yuzde 59 gibi düşük bir kapasite ile kullanılmaktadır. Ozellikle 50 ve daha az yataklı ka- mu hastanelerinde uzman hekim ve yardımcı sağlık personeli sayı- sının yetersizliği araç gereç eksik- liği nedeniyle yalak kullanım ora- nı yuzde 25-30 seviyesinde kal- maktadır. Yurt düzeyinde yatak *« personel dağılımında denge sağ- lanamamakta, koordinasyonsuz- luk nedeniyle personel araç gereç ve bina imkânlan etkin bir şekil- de kullaıulamamaktadır. Yatakla- rın ve personelin iller ve bolgeler itibariyle dağılımında dengesizlik devam etmektedir. Bu dengenin saglanmasında ozel sektor saglık yatınmlan katkısı yeterli olma- mıştır. Yataklann yüzde 37.0'si, hekimlerin yuzde 57'si üç büyük ilde bulunmaktadır." Sağlıksız bir 14 Mart 1990 14 Mart Tıp Bayramfna birçok eksikliklerle girilirken, baş- ta hekimler olmak uzere sağlık ça- lışanlarının sosyal ve ekonomik sı- kıntıları da giderilebilmiş değil. 1989 haziranında yapılan maaş iyileştirmeleri ise 'dağ fare doğurdu' şeklinde ifade ediliyor. Yeterli olmayan sağlık hizmet- lerinin bedelinin, halk ve doktor- lar tarafından odendiği ülkemiz- de başlıca eksiklikler, "Sağlıksız kentleşme ve altyapı eksiklikleri, çevre kirlenmesi, halkın ekonomik gücunün zayıflığı, eğitim düzeyi, kultürel faktörler yetersiz ya da dengesiz beslenme, kitle sporuna gerekli önemin verilmeyişi, sağlık örgütlenmelerinin yetersizliği ve tek elden yönetilmeyişı, kurumlar arasında eşgudum olmayışı, çağ- daş standartlara uygun yeterli sa- yıda yataklı kurumlann ve acil ba- kım merkezlerinin bulunmayışı, koruy-ucu iyileştirici sağlık hizmet- lerinin yetersizliği" olarak sırala- nıyor. Bunca eksiklikten kaynaklanan çeşitli sorunlar, sonuçta doktor- larla hastaları karşı karşıya geti- riyor. Doktorların sonınlan ise her yıl boyııtlanarak süruyor. Doktorların sorunlarının başında ekonomik nedenler gelirken diğer önemli bir sorunlannı da fazla nö- betler teşkil ediyor. Son derece olumsuz ortamlarda çalışmak du- rumunda bırakılan doktorların bırçoğu, Turk Tabipler Bırlıği'nin yaptığı kapsamlı bir araştırmaya gore gunde 150 poliklinik yapar- larken ortalama haftahk çalışma saatleri de 80 saate kadar ulaşa- bilıyor. Nöbetler, ödenen diışuk miktarlar ve fazlalıklan nedeniy- le "angarya olarak" kabul edilir- ken, bir >ıia indırilen mecburi hız- met yasasının da tamamen yurür- lukten kaldırılması isteniyor. Sağlıksız göstergeler Yapılan araştırmalar, DPT ve Sağlık Bakanlığı rakamlanna gore Türkiye'dekı sağlık gostergeleri alarm verici boyutlarda. Örneğin doktor sayısı yeterli olduğu halde, "dengesiz dagılım" nedeniyle dok- torların buyuk kentlerde toplan- ması sonucu, pek çok yörede dok- tor açığı yaşanıyor. Halen SSYB'de 575, SSK'da 700, univer- sitelerde 4 bini aşkın doktor açığı bulunuyor. Her 10 hekimden 6'sı buyuk kentlerde çalışırken kalkın- mada öncelikli yorelerdeki hasıa- nelerde önemli duzeyde doktor açığı dikkati çekiyor. Tunceh hariç 70 ilde gerekli pro- je>"e uygun sağlık mudurluğu bi- nası bulunmazken, Güneydoğu, Doğu Anadolu ve dığer bölgele- rın buyuk bir kısmında sağlık ocaklarının hali içler acısı durum- da bulunuyor. Ulkemizde her yıl 30 binden fazla çocuk zaturree va- kalarından olurken, 1989 yılında sıtmalı sayısı 12 binleri bulmuş durumda. 1989 yılınm ilk altı ayında 21 bin 268 veremli hasta tespit edilirken, birçok verem dis- panserde mikrofilm dahi bulun- madığı belirtiliyor. Ulkemizde ge- belik, duşuk ve doğuma bağlı ne- denlerden otürü her yıl 100 bin an- neden yaklaşık 150-200'u hayatı- nı kaybederken, anne ölüm hızı yuz binde 45.89 gibi önemli bir ra- kam olarak karşımıza çıkıyor. Ülke nüfusunun yuzde 13'ünü oluşturan 0-5 yaş grubu çocukla- rın yuzde 50'sınin çeşitli nedenler- den dolayı oldüğu Sağlık Bakan- lığı yetkililerince ifade ediliyor. Aynca Sağlık Bakanlığı verılerine göre şu anda hastanelerde 885 röntgen cihazından 646'sı, 963 ameliyat masasından 625'i, 978 ameliyat tavan lambasından 624'ü, 873 narkoz cihazından 564'u on ve daha fazla yaşta bu- lunuyor. 949 doğum masasından 71'i, 763 dişçi ünitesinden 110'u, 56 Eliza testi cihazından 4'ü ise ça- lışmıyor. 804 elektro kardiyogra- fî cihazından 127'si, 86 hemodiya- liz makinesınden 15'i, 298 kuvöz- den 30'u, 1543 mikroskoptan 170*i, 873 narkoz cihazından 101'i, 884 röntgen cihazından 4'ü hasta tedavisinde hiç kullanılamayaeak durumda oldukları için birçok hastane tıbbi cihaz mezarlığı du- rumunda. Yine 1990 kalkınma programın- daki rakamlara gore sağlık ocak- larının 4214'unde doktor, 836'sında hemşire, 360'ında sağ- lık memuru, 3169 sağlık evinde de ebe bulunmuyor. Ülke nüfusunun sadece yuzde 55.2'si sağlık açısın- dan sigorta kapsamında bulunur- ken, organ bağışı ve nakli konu- sundaki darboğazlar ıse henuz gi- derılebilmiş değil. Gunumuzde ça- lışmak ta olan 170 kan merkezin- den ancak 72'sı AIDS virusünu tespit edebilecek teknolojiye ulaş- mış durumda.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle