23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER mayanlar, YÖK'ün denetim ve gözetimi altında, Türkçe ve parasız (ucuz) öğretim mi yapacaklar? seköğretimde dil sorunu, ülkemizin ceografık (ttalyanca) durumuna, jeopolitik (Fransızca) konurnuna ve Ciostratejik (tngilizce) konuşlandınlmasma, Seçkinler kulübüne katılmak mı? Davos ruhuna ve Sovyetler'deki demokratik gelişmelerle saydam yapılanmalara paralel olarak tarDuyulanlar doğmysa, yükseköğretim sorunları tışmaya açilmalıdır. Konunun önceliği başkanlık sena hükümetimizce bulunan çözum yolu, Boğaziçi, çimlerinden daha duşük değildir ülkemizin geleOrta Doğu, Bilkent kulübüne katılmaktır. Sayın ceği açısından... Güngör Evren'in, işte bu çözüme "hayır" dediği anlaşılıyor. Siyasi partilerimizden ses seda cıkmıyor, Sonuç ama özgün üniversitenin hiç de orijinal olmayan yaKesinleşmis bir karar ya da kararname yok, ama pısal sorunlan önümüzdeki yıllarda siyasaJ çekiş biz yine de hazır ve ihtiyath olmalıyız: "Kötü para me ve çatışmalara yol açacaktır. Hukümet desteği ile kötü ekonominin iyi para ile iyi ekonomiyi piile uygulanan özgünleşmenin, akademik özerklik yasadan kovalaması" kuralı, eğitim kesiminde geve özgürlük sorunlarına nasıl bir çözüm ya da ço çerli olsa da olmasa da düşülecek hatanın, alınazümsüzlük getireceği önceden kestirilemez. Ancak, cak yanlış karann bedelini ulusça biz ödeyeceğiz. bütün gizleme (kamuflaj) ve şirin gösterme (mak Kimin kimi kovacağı da her zaman belli olmuyor. yaj) çabalarına karşın, yeni üniversite paralı, tngi Kiralann Dolar'la yeni moda güvencelerin IXMark: lizce, fen/sanat ve meslek ağırhklı ve YÖK'süz ola la ödenmesi, ekonomimizin sağlığını mı gösteriyor, cağa benzemektedir. Eh, kim beğenmez, hangi akılL yoksa sığlığıru mı? Kestirmek zordur. Belki PAFistemez böylesine çağdaş bir özgünleşmeyi? Tabii, lar PtFlerin huzurunu bozuyor; belki de, PİFler özgün (orijinal) olamayacak "taşralılar" dışında! PAFlan eğitim piyasasından silip süpürecek! GöBoğaziçi, ODTÜ ve Hacettepe rektörlerinin savunduğu yabancı dille, paralı öğretime, Anadolu rektörlerinin neden dolayı karşı çıkmış olabileceği tahmin edilebilir (Cumhuriyet, 24 temmuz). rünen köy o ki, özgün üniversite, tek vakjf üniversitesinin yapısal, siyasal ve kurumsal güvencesi olacak, sorunlanm paylaşarak yalnızlığını giderecektir. Ancak, şu iki soruyu yarutlamanın kolay olmayacağmı sanıyorum. 1 Tevhidi Tedrisat Kanunu (1924) Ue 1933 Üniversite Reformu'nun yüzüncü yılını hangi dil ve hangi gönül huzuru ile kutlayacagız? 2 Ya da, acaba, hatırlayıp kutlamak gereğini duyacak mıyız? O gücü bulacak mıyız? İki yarımdan bir bütün; iki yanhştan bir doğru; iki yankıdan bir ezgi; iki hatadan bir sevap çıkmadığına göre, 1990*lann tarihinin yaalacağı 2000'li yıllara, bu çorbada tuzumun bulunmadığım kanıtlamak istedim, bencilce. Sözümün özü şu ki: özgün üniversite uygulamaşı, biriki seçkin kummda geçici mali rahatlıklar sağlarken; yükseköğretim kurumlanrun çoğunu, umarsız sorunlarla karşı karşıya bırakacaktır. Sayılan artacak, düzeyleri düşecektir. Eğitim ve dil sorunlannın yazboz, evirçevir yöntemiyle çözümlenmediğini bilenlerin dikkatinesunulm&ii bizden olsun. Özgim Üniversiteye Doğru Knrgıriar ve Kuruntıılar özgün üniversite uygulamaşı, yaratacağı ikili tutumla çeşitli, çatışmalara yol açacaktır. İlk akla gelen, PİF (Paralı, îngilizce Fen) ile PAF (Parasız, Anadilde Fuzuli) bilimler çekişmesidir. Boğaziçi Doçentlerinden Alptekin, Îngilizce öğretimi bilimsel tanık ve akademik kanıtlarla savunurken; 1. U. Profesörlerinden Tahsin Yücel, Ingilizceyi, "Medrese'nin Osmanlıcası"na benzetiyor. Prof. Dr. BOZKURT GÜVENÇ Yüsekögretim kummlarımız 12 Eylül'ün getirdiği eziklikten sıyrıldı sıyrılıyor; akademik sayguılığa yeniden kavuşuyor diye umutlanırken... Şimdi de bir özgün (orijinal) üniversite çıktı... Sözü söylemi çok, ama doğru dürüst bir bileni yok. özgün iiniversitenin kararname ile kunılamayacağı anlaşılınca, kanun tasarısı hazırlanıyormuş. Milli Eğitim Bakanı ile Başbakan, YÖK'ten gelen paralı Üniversite ve öğretim harçlanna zam yapılması önerisine "sıcak" bakıyormuş. Kesin karar henüz verilmemiş, ama farklı sistemler tek tek taranıp inceleniyormuş. önümüzdeki ekimde bütün çalışmalar tamamlanınca "özgün (orijinal) üniversite" uygulamasına geçilecekmiş (Gıineş, 17 Temmuz 1989). Ne ki üniversite rektörleri, ÖzaTın yeşil ışık yaktığı özgün (orijinal) üniversite modeliyle paralı yükseköğretime (nedense) karşı çıknuşlar (Güneş, 24 temmuz). "Nedense" diyorum, çunku gerekçeleri belli değil. |ini kestirmeye çalışırken, ilk somut tepki İTÜ'den duyuldu. Yabana dille yapılacak meslekiteknik öğtetimin işlevsel ve külturel sakıncalan uzerinde duran Rektör Yardımcısı Güngör Evren, ileri teknolojinin ve bilim dilimizin gelişmesi için Türkçe öğretimin sürdürülmesi tezini inançla savundu (Cumhuriyet, 6 Haziran 1989). İTÜ'de zaten Türkçe öğretim yapıldığına göre bu savunma kime, neye karşıydı? özgün olması yolunda tTÜ'ye bir telkin mi gelmişti? Gelişmelere "Yükselcöğretimde yabancı dil" sorunu açısından yaklaşan Cem Hamuloğlu, konuya açıklık kazandırdı (Cumhuriyet, 24 temmuz). Okullar, öğretmenler ve bakanlar tatildeydi, ama yükseköğretimde "model" sonınu ülkenin gündemindeydi! Basına sızan/sızdınlan ipuçlarından, özgün üniversitenin getireceği yenilikler ortaya çıkıyordu: Paralıyı (vaıiıklıyı) gözetim, Yabancı dille (tngilizce) öğretim, Fen/sanat/meslek ağırlıklı eğitim, "Mütevelli Heyet benzeri" denetim, YÖK'ten bağımsız özyönetim. Kamuoyuna "özgün" (orijinal) diye sunulan bu paketin neresi özgün? Biraz dikkatle bakılınca, düşünülen modelin devlet katında beğeniien, hükümetçe desteklenen, Basında övülen özel bir üniversitemize benzediği görülüyor. Şayet özgün (orijinal) Universiteler özel Bilkent'e benzeyecekse; özgun ola PENCERE 5 EYLÜL 1989 PİFPAF çekişmesi ~ Yönlerden yükselen sesler Dünya sistemleri ne zaman taransa, derin kaygılarla kıvranır; ulusal varlık (kimlik) bilinci ne zaman uykuya dalsa Ozan sözüyle düslerimde sayıklar dururum. Burada ele alınacak oluşum ve gelişmelerle ilgili haberlerin geçerlik/güvenirlik derecesini bilemiyorum. Korkulu düşlerimin gerçek dışı, kişisel bir kurgu olması dileğiyle sunuyorunı. Özgün üniversitenin ne tür bir yenilik getirece özgün üniversite uygulamaşı, yaratacağı ikili tutumla çeşitli çatışmalara yol açacaktır. tlk akla gelen, PİF (Paralı, Îngilizce Fen) ile PAF (Parasız, Anadilde Fuzuli) bilimler çekişmesidir. Boğaziçi doçentlerinden Alptekin, tngilizce öğretimi bilimsel tanık ve akademik kanıtlarla savunurken; t.Ü. pro1 fesörlerinden Tahsin Yücel, tngilizceyi, "Medrese nin Osmanlıcası"na benzetiyor. Sorunlar, Kanadada yayımlanmış makaleler, Afrika'dan seçilmiş benzer uygulamalarla sınırlı değildir. tslam dünyasından, Britanya Milletler Topluluğu'ndan, Porto Rico ya da Marcos Cumhuriyetj'nden daha başka Örnekler de bulunabilir. PİF mi PAF mı? tkili oluşumu kabul ya da reddetmeden önce, özgün sistemin yarar ve zararlannı emekli dil öğretmeni özmen Karan'ın çizdiği "Türkilizce" çerçevesinde özenle değerlendinneliyiz (Cumhuriyet, 3031 temmuz). Yük HESAPLAŞMA BURHANARPAD 12 Eylül 1980in Türkiye Cumhuriyeti'nin yakın geçmişinde olup bitenler arasında önemli bir yeri vardır. Anarşiyi yok etmek gerekçesıyle yapılmış olan bir askeri darbenın ilk günudür. Gerçi 27 Mayıs 1960 da benzeri anlam taşır. Yine de 12 Eylül çok apaçıktir Beş generalin oluşturduğu cunta, 27 Mayısçılar'ın (dış görünüşüyle de olsa) demokrasiyi kurmak varsayımını gerçekleştirmek isteğınden ötürü bir kurucu meclis ve yeni bir anayasa oluşturmuş, demokratça koşullara elden geldiğınce saygı göstererek yapılan seçimler sonucu yönetimi bırakmıştır. 12 Eylül 1960 günü yapılan askeri harekât, bütün katılığıyla 'darbe'dir. Politika araştırmalanyla un yapmış yazar ve yayınct Bülent Habora son kitabı "Ne Dedi? Ne Oldu?"da 12 Eylül üzerine ilginç görüşler ileri sürüyor. Daha doğrusu Kenan Evren'in değişik yerlerde ve günlerde yaptığı konuşmalardan parçalar aktararak çelişkileri ve tutarsızlıkları gözler önüne koyuyor. "... Türk toplumuna yaraşır bir anayasa ve seçim kanunuyla partiler kanunu hazırlamayı ve bunlara paralel düzenlemeleri yapmayı müteakip insan hak ve hüniyeUerine saygılı, milli dayanışmayı ön plana alan sosyal adaleti gerçekleştirecek, ferdin ve toplumun huzur, güven ve refahına önem veren özgürlükçü, demokratik, laik ve sosyal hukuk kurallanna dayalı bir yönetime ülke tdaresini devredecektir." (12 Eylül 1980) "... Her yerde ifade ettiğim gibi btzfer, beş kişHik Mlllf Guvenlik Konseyi üyeleri uzun süre bu makamda oturmak nıyetinde değiliz. Kanuni düzenlemeleri, seçim sıstemini, partiler kanunu yaptıktan sonra en kısa zamanda idareyi gelecek parlamenter kişilere teslim edeceğiz. Bundan emin olabilirsiniz. Bizim makam ve mevkkJe gözümüz yoktur. Bu hırsımız yoktur." (2 Ekim . 1980) "Bu aday şekline de razı oldum. Çıksın benim karşıma adaylar. Ama büyük bir çoğunluk bdyle şey olmaz dediler. Böyle bir ortamda adayların birbirleriyie çekişmesi sonucu cumhurbaşkanı seçiminin çok mahzurları olur dediler. Şimdi iki, üç, dört aday çıkacak... Birbirimizle yarışacak mıyız?.. Hiç propaganda yapmadan seçim olmaz. Devletin bugünkü hali propagandaya elverışli değil. O halde bu şekilde olsun dedim. Kabul ettim bu usulü." (2 Kasım 1982) "Konsey uyesi arkadaşlarıma gelince, onların da benimle bir dönem beraber çalışması, değerli fikirlerini almam gereği ağır bastı. Bu ışe beraber başladık, beraber aynlınz dedik. Hayat boyu Meclis üyeliği teklif edenler de oldu. Hiçbirimiz kabul etmedik. Ayrıldıktan sonra ölünceye kadar dokunulmazlık hakkı tanıyalım dediler. Bunu da kabul etmedik. Bizım dokunulmazlık zırhına ihtiyacımız yok." (2 Kasım 1982). "Herhangi bir kimse çıkıp da 'Konsey verdiği şu sözü yerine getirmedi' diyemez. Bu bakımdandır ki, konsey gönlü rahat ve huzur içerisinde bu görevi yeni partamentoya devrediyor..." (7 Arahk 1982). Bülent Habora 12 Eylülcüler donemini şu sözlerle kapatryor: "Kurtarılmış bölgeler, mafya cinayetteri, irtica saldınlan, karaborsa, kaçakçılık, üç kâğılçılık, yağma, talan, soygun, vurgun... Eğitim rezaJet, sağlık rezaJet, politika rezalet. Demokrasi yok, özgürlük yok, insan haklan yok... Işkence var, fişleme var, baskı var, devlet terörü... Zenginler tok, yoksullar aç..." Huzur ve güven, gerçekten var mı acaba? OKURLARDAN Kuşkusuz arabalan Marmaris'te bavullanna sığmaz) bunlar için Marmanstçmelertıtrizm Marmaris arasında yürekler Marmarislçmeler arasmdaki uzaklık 8 kilometredir. Yazlan acısı bir ulaşun sorunu sergilenir. düzgünce asfalt zemini olan bu güzergâh uzerinde irili Her nedense Marmaris ve ufakh yüz dolaymda otel ile lçmeler belediyeleri insan bunun iki katı sayıda tasmayı minibüs ve taksi pansiyon yer alır. Yörede şoförlerinin insaftna bırakmıştır. Burada taksi nisan ayından başlayarak tarifeleri büyük kentlerden ekim sonuna kadar uzayan bile yüksek obnak üzere turizm seıonunda buraya binilemeyecek kadar gelen yabancı ve yerli pahahdır. Mimbüsler ise, 14 turistlerin kendi arabalan kisilik arabalara 2022 kişi buhmmuyorsa Od çoğu uçakla gelen yabana turisttir. doldururlar. Yolaa trafik polisi denetimi iki, üç haftada bir göstermelik yaptlır. Denetim anında minibüstt ve ayaktaysann şoför ücretini peşin aldığı halde sizi yan yolda arabadan indiriverir. tlk duraklardan binmiyorsanız minibüslere binme sansımz pek azdır. Gene Marmaris Belediyesi'nin traktörden bozma 'Çekçek' arabalannın ne denti yetersiz kaldıklan ilk bakısta görülmektedir. üstelik lçmeler minibüslerinin gereksiz rekabeti yüzünden çekçekler yan yola kadar gidip gelmektedir. Kısaca, Marmaris ve çevresinde turizm sezonunda ulaşun evlere senliktir. YUİarca önce Akçay'da yaptığımız bir tatilde yöre < belediyesinîn ta tzmir'e kadar otobus işlettiğini güzel bir ant olarak anımsıyor ve simdüerde Marmaris*te turizmin neresinde olduğumuzu üzülerek görüyomz. M. ALİ YAĞCI tstanbui Ne Dedi? Ne Oldu? iki gizemli sözcük, olağanüstü çekimleriyle çağdaş dünyanın gündemindedir: Bağımsızlık.. özgüriuk.. ikisi arasında yeterince kesin bir sınır çizilemiyor; konuşmalarda birbirinin yerine kullanılabiliyor; bir kişinin bagımsızlığından ya da bir toplumun özgüriüğünden de söz açılabiliyor; ama birincisi daha çok ülke, klırum, devlet için geçerti; ikincisi kişiye özgü sayılıyor. Daha başka deyişle bağımsızlık bir ülkenin özgüriüğüdür; özguriuk kişinin bağtmsızlığıdır. Eskiden kölelik vardı; insanın insana kölelıği hukuka bağlanmış, yasalarla pekiştirilmişti. Çok uzun süren bir savaşımla kölelik çeşitleri aşama aşama kaldırıldı; özgürlük hukuku evrenselleşti; "insan Haklan Bildirisi" kişi bağımsızlığının anayasastna dönüştü. Çağımızın insanı "özgür kişidir." * Ne var ki "İnsan Haklan Bildirisi" kâğıt üzerindedir. Bu kâğıdın yaşama dönüşmesi için kişinin özgürlüklerini benımsemesi, özümsemesi, kimliğiyle özdeşleştirmesi gerekiyor. Eğer dünyanın herhangi bir ülkesinde yaşayan insan, insan haklarından habersizse elden ne gelir? iran'da, Suudi Arabistan'da, Körfez şeyhliklerinde "ş&riat hukuku"r\u benimseyen bir kadının çağdaş özgürlüklere ne kadar uzak yasadığım kestirmek çok guçtür. Özgürlük insanda önce bir bilinç sorunudur. Türkiye'de yaşayan; ama insan haklan ve temel özgurtükleri savunmak için yeterli donanımdan yoksun kimselere ne diyebiliriz? özgürlük biiincinden yoksun bir yurttaşın eksikliği, hiç kuşkusuz hepimizin eksikliğidir. Böyle birinin durumu nedir? O kişi kâğıt uzerinde yurttaş sayılsa bile, toplum yaşamında horlanır, itilir kakılır, aşağı görulür, haklarını savunamaz. • Bağımsızlık da özgürlük gibı bir bilinç sorunudur; tarihte kişinin özgurteşmesiyle halkların bağımsızlaşma süreçleri birbiriyle bağıntılıdır. Ne var ki ingiltere'de devletin bağımsızlığı ve kişinin özgürtüğü geçerliyken Hindistan'da her ikisi de yoktu. Bu durum, uzun süre ne ingilizi ne de Hintliyi rahatsız etmıştir. Çünkü bu alanda bilinç ışımamıştı. 1789 devrimi İnsan Haklan Bildirisi'nin bayrağını yükseltiyordu; ama Fransa'nın Afrika'daki sömürgelerinde ne bağımsızlık vardı ne insan haklan gecerliydi. Mustafa Kemal 2 Temmuz 1920'de Anadolu'nun isteğini kısaca vurguluyordu: "Vaşamak isteyen ulusumuzun isteği bir sözcukte özeOenebilir ve gayat meşrudur: Bağımsızlıkl.." (Söylev ve Demeçler 4'üncü cilt, sayfa 344). Ne var ki günümüzde Türkiye'yi içten içe kemiren bir propaganda var; diyorlar ki "Bağımsızlığm modası geçmiştir; artık 'karşılıkiı bağımlılık' geçerlidir. Çünkü dünya bütünleşıyor, örgütieni yor; biz bu akımın dışında kalamayız." Daha çok Amerikan güdümcülerinin savundukları bu görüş, bir temel yanlışı içermektedir: "Karşılıklı bağımlılık" ancak iki bağımsız devletin ya da ülkenin arasındakı ilişkileri dile getirebilir ve ancak bu eşitlik jçinde çağdaş bir değer taşıyabilir. Özgürlük bilincine erişmemiş bir kişinin şu ya da bu partıye girmesi nasıl çağdaş bir anlam taşımıyorsa, bağımsızlık biiincinden yoksun bir toplumun uluslararası alanda karşılıklı bağımlılığa hevesJenmesi, kimliğini büsbütün eritmesi demektir. Çağımız özgürlukler çağıdır. Her alanda özgürlukler yayılmakta, derinleşmektedir; yerel yönetimlerin özerklikleri en küçük birimlere kadar toplumların kendi kendilerini yönetmeleri gereğinden doğuyor; universitelerin özerklikleri de bir ülkede bilim alanlannın bağımsızlaşması için kaçınılmazdır. Çağımızın devleti kendi içinde demokratikleşmek için kişiye özgürlük, kurumlara özerklik tanımak zorunda kalıyor. Türkiye bağımsızlığının bilincini körleterek "karşılıklı bağımlılık" felsefesine kendisini kaptırırsa, Amerikan uyduluğunun çağdışıfığında kendi kendisini aldatmış olur. ve Bağımsızlık VEFAT VE TEŞEKKÜR 25 Ağustos 1989 tarihinde Ankara'da kaybettiğimiz değerli varlığun, sevgili annem MÜZEYYEN FBrMTın cenaze törenine katılan, evimize gelen, telefonla arayarak acılannuzı paylajan tum yakınlanma, akrabalanma, dost ve arkadaşlanma teşekkür ederim. BODRUM Cumhuriyet Kitap Kulübü Temsilciliği Zengin kitap ve kaset çeşitleriyle hizmetinizde ANNEME Oralarda, EylOlün Be$'i, hep yeşıl mavi mavi bakacak deniz akşamlanna; örtOnür kiraz bahçeleri Ebrulan ya$lı perdeler ve kmk bir iskemlenin ardındaki ben, alev soyununım pcnccı euıden • Ataum Cad » » Toprak I Seram;ı> OZEL BORA •» A^maMıaşı 1 r SÜRÜCÜ KURSU BCE SÛRÛCÛ SERTİFİKASIVERİÜR ÜSKÜDAR343 6781 KOZYATAĞI3624733 MALTEPE352 2121 TARABYA162 0818 OKULUMUZDA26. DÖNEM KAYITLARI BAŞLAMlŞTIR Baba, ben de agladım Rayamda onu gOrdum hep MgU/hm Atatürk Cad. Toprak Seramik karşısı Izgi Pasajı No: 83 HALtT BEDtRBOZ UAKA SAGLIKLİ BIH YASAM Cumhuriyet Kitap Kulübü Sivas Temsilciliği TÜRKİYE AİLE SAĞUĞI VE PLANLAMASIVAKFI EvUMc Oanışmanhğı Kadın Hastahklan Çocuk S«ğhğı ve Hastabktan At GebeMc Unı ve takibi Laboratuvar KİTAP ŞENLİ6İ 4 Eylül4 Ekim Yer: Çbınlar Park Kahvesi 8 aylık bebeğe bakabilecek, Koşuyolu civanna yakm oturan deneyimü ve kültürlü bayan aranıyor. NTTELİKLİLİNYİT KÖMÜRÜ ALINACAKTIR Ankara'da 198990 ısıtma sezonunda kullanılmak üzere, kalite kontrolü yapılarak, Soma eşdeğeri düşük kükürtlü linyit kömürü alınacaktır. Konuyla ilgilenen özel sektör kuruluşlarının 11 Eylül 1989 tarihine kadar şirketimiz merkezine müracaatlarıricaolunur. ADRES: BELKO ANKARA KÖMÜR VE İHTİYAÇ MADDELERİDAĞITIM LTD. ŞTİ. ŞÖLEN SK. NO:8 ÇANKAYA/ANKARA 385 53765691245 Tel: 144 04 23 Saat: 13.0017.00 arası 1979 YILI ICRA PL 467 TEDBIB UYARINCA SIGARA SAĞLIĞA ZARARLICHR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle