27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26^ EYLÜL 1989 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 Bombalı festival Büyük ödül olan Altın Deniz Kabuğu'nun Andrey Konçalovski ile Bolivyalı yönetmen Jorge Sanjines arasında paylaşıldığı festival, polisle Bask militanları arasındaki kanlı çatışmalara da sahne oldu. VECDİ SAYAR SAN SEBASTIAN 23 eylül akşamı sonuçlanan 37. San Sebastian Film Festivali'nde büyuk ödul "Altın Deniz KabugıTnu Andrev Konçalovski'nin Amerika'da gerçekleştirdığı "Homer ve Eddie" adlı fılmı ıle Bolivyalı ünlu yönetmen Jorge Sanjines'in "Yasaklı Ulus" adlı filmi paylaştı. Alman oyuncu Ingrid Caven, genç Macar yönetmen Ildiko Enyedi, Meksikalı Fdipe Cazals'in yanı sıra Yoselyani, tmamura, Berlanga, Schmid gıbı ustaların yer aldığı ]üri en iyi yönetmen ödülunü "Konsolos" adlı ilk fılmiyle San Sebastian'a gelen Polonyalı yönetmen Miroslav Bork'a verdi. Juri özel ödülunün sahibi ise, yazar yönetmen oyuncu olarak tspanyol sinemasının pek çok urününe imza atmış bir emektar, Fernando Fenımn Gomez oldu. San Sebastian'da filmlerın duzeyi pek parlak değitdi, ama politik atmosferin sıcaklığı önceki yılları aratmıyordu. Hafta başında sınırda öldurulen ikı ETA militamndan sonra önceki gun bır postacının elinde patlayan ve ölümune neden olan bombalı mektup bardağı taşıran son damla oluyor, polisle Bask militanları arasında kanlı çatışmalar günun olağan etkinliklerinden biri haline geliyordu. Londra Oteli'nin bannda içkisirıi yudumlayan Alman televizyoncusu kafasına yediği darbe>'i anlatırken, kapanış töreni sırasında olayların devam edip etmeyeceği tartışılıyor, San Sebastian her yıl olduğu gibı heyecanlı bir finaİe hazırlanıyordu. Geçen yıl da kapanış töreni öncesi göstencilerin üzerine yuruyen polis konuklann onunde gençleri coplamış, kadınları yerlerde suruklememiş miydi? Bir yanda havai fişekler yeri göğu inletirken, öte yanda bombalann patlamasına artık alışkındı San Sebastian1 ın konuklan. Her şeye hazırlıklı olarak gelmişlerdi kapanış torenıne. Smokinlere sıçrayan kanlar V\mileri için salt bir heyecan kaynağı, kimileri içinse düşundünlcu bir 37. SAN SEBASTIANFİLM SENLÎĞİ'NDEN HAYVANLAR ÎSMAIL GÜLGEÇ olayı Bette DavteH San Sebastian Fılm Şenliği'nin en görkemli olayı, Cınlü Amerikalı oyuncu Bette Davis'e aynlan toplu gösteriydi. Seksen küsur yaşına karşın, Bette Davıs'in elınden düşürmedığı sıgarasıyia katıldığı basın toplantısında yaptığı tonuşma, unutulor gibi değitdi. diği darbeden oturu zihni yetenekpolitik ders oluyordu. Basklı gençler akşamki gösteri lerini yitirmişti. Her an kafasına ye hazırlanadursun, konuklar jü bir polis copu yiyebilecefi korkurinin kararlarını tartışıyordu (bir sunu jüri üyeleri de duymuş olmahaftadır yaşadıkları kentte olup lıydılar. bitenlerle gerçekten ilgilenenlerin, Festival yöneticilerinin şaşkınETA'nın ne ıstediğini anlamaya lığı ise jürinin şaşkınlığını aratmıçalışanların sayısı oylesine azdı yordu. Jurinin kararı seçimde yaki). Biz de ister istemez katılıyo püan hatayı iyice belirginleştiriruz tartışmalara. Konçalovski'ye yordu. "A" kategorisi festivallerödül verileceğini kım düşunebılır den biri olan San Sebastian'da yadi ki? Iki toplum dışı bırey arasın nşmaya alınan bir fılmin ulkesi dıda gelişen dostluğu konu alan şında gösterilmemiş olması gerek"Homer ve Eddie" W boopi Gold miyor muydu FIAPF kurallarına berg ile James Belushi'nin oyun gore. "Homer ve Eddie"nin Avruları sayesinde ayakta duran sıra pa'da gösterime çıktığından juridan bir Amerikan yapımı idi. nin haberi olmayabilirdi, ama fes"Rain Man"i anımsatıyordu uzak tival yönetimi seçiminm sorumlutan uzağa, ama bu kez kahrama luğundan kolaylıkla sıynlamazdı. nımız çocukluğunda kafasına yeBuytik odülu paylaşan Bolivyalı devrımci yönetmen Sanjines, "Yasaklı Ulus" filmınde Kızılderilılerin trajik yazgısını gundemegetıriyordu. Film, sinematografik boyutlarından çok politik içeriği nedeniyle odullendırildıği izlcninıı veriyordu. Tıpkı San Sebastian Ödülu'nu kazanan Bask filmi "Dumanlı Giinler" gibi. San Sebastian Festıvalf nin Bask gerçeğı P İ K N İ K PİYALE MADRA ni görmezlikten gelmesi kaçınılmazdı anlaşılan. Soylentiler doğru ise festival yöneticileri festivalin aksatılmaması, zarar görmemesi konusunda ETA'dan güvence alıyordu her yıl. Fernando Fernan Gomez'in "Deniz ve ZamaıTı ise bir başka lspanyol gerçeğine parmak basıyordu. Jç savaş sonrası Arjantin'e göçmdş bir cumhuriyetçinin ailesini görmek uzere yıllar sonra Madrid'e gelişini anlatan Gomez, nostalji yüklu, sıcak birfilmgerçekleştirmişti. Festivalin kadın oyuncu odülünu Arjantinli yönetmen Carlos Sorin'in "Eversmile New Jersej" HIZU GAZETECİA£Cö£TŞ£^ filmindeki roluyle Mirjana JokoŞO UAÜNe. BAKTıKCA vic, erkek oyuncu oduiunu ıse PÖRT fcöşe O Y D R Macar yönetmen Gvula Gazdağın "Rehinelerin Öjkusü" adlı filmi ile Ari Berj kazanırken, FIPRESCI Ödulu'nun sahibi de Arjantinli Carlos Sorin oldu. Uluslararası Sinema Kulupleri Federasyonu tarafından verilen Don Kişot Ödulu Amerikalı genç zenci yönetmen Charles Lane'in "Kaldınm ÖykulerTne, 10 milyon peseta mtarındakı ve bir banka tarafından verilen genç sinema odulü ise Luksemburglu And> Bauscfl ile lspanyol Felipe Yega'ya verildi. Venedik'ten FIPRESC1 Ödulu ile gelen Krzysztof Kleslowski ise ÇİZGİLÎK KÂMtL MASARACI burada da OCIC Kıliseler Birlığı Ödulu ile değerlendırildi. Genç Polonyalı yöneımen Mtroslaw Bork'a verilen "Giimıiş Deniz Kabuğu" en iyi yönetmen odulu festivalin en az tartışılan odullerinden biri oldu. Bork, gerçek bir olaydan hareketle zeki bir gulduru gerçekleştirmışti. Kimi zaman muhendis, kimi zaman Parti Merkez Komitesi uyesı, kimi zamanda Avusturya konsolosu kımliğine burunurek pek çok kışıyi "çarpaa" soyguncunun yaşam oykusunu anlatırken gunumuz Polonya toplumunun gerçeklerıne, guncel sorunlarına ışık tutuyordu. Yanşmalı bolumde >er alan Belçikalı Marion Hansel'in "Maestro" adlı filmi de "Konsolos"takine benzer bir durumu konu alıyor, orkestra şefi rolü yapan kuçuk bir muzisyenle unlü bir şef arasındaki ilişkilen savaş yıllarının ortamı içinde anlatıyordu. Charles Aznavour'un sahte şef rolünde çizdıği kompozisyonun juri tarafından görmezlikten gelinmesi anlaşılır gibi değildi. Bu yıl Frankenstein filmlerinin unlü yonetmeni James VVhale ve Kieslowskiretrospektiflerininyanı sıra Latin Amerika melodramlarına ayrılan bolum de San Sebastian'da en çok ilgı goren programlardan binydi. Ama kuşkusuz bu yılın olayı Bette Davis'e aynlan toplu gösteriydi. Basın toplantısında karşımızda cazıbesinden, zekâsından hıçbir şey yitirmemiş bır Bette Davis vardı. Varsın seksen kusur yaşında olsun! Hele sahnede yaptığı konuşma unutulur gibi değildi. Ağır ağır kalkan kırmızı kadife perdenin ardında kursuye yaslanmış duran görkemli Bette Davis. Elinden duşurmediği sıgarası ile birlikte... Söze başlanıadan derin bir nefes çekiyor, salona doğru ufluyor. Salon ayakla, çılgınca alkışlıyor. Ve dışarda bombalar patlıyor. Ancak San Sebastian'da yaşanabilir böylesi. AĞAÇ YAŞKEN EĞİIİR KEMAL GÖKHAN GÜRSES Aydın olmak. Inancını yitirmemiş her demokrat gibi ben de inanıyorum ki, bu bir "geçiş süreci"ö\r. Ama tek endişem şu. Belki de "daimi geçiş sürecine geçiş" yaptık da, sonralan anlayacağız. işte aydın olmak, hele boylesı koşullarda çok çetin, sarp ve bir o kadar da anlamsız... Bugün pazar. Benı Oköy paklar. İnsan, alışkanlıklarının almanı genişletiyor, ne kadar dar mekanlarda ve sıkıştırılarak yaşasa da... Birbirine benzer tavırlar, seçimler hızla yaygınlaşıyor. "Moda ha? Hahhahhah..." Bizler, cem'i cümlemiz, cemaat yaşantılarımızdan kopup geldik. Benzer tavırlar gösteren bireyselleriz. Oköy'üe, bu köyde bir araya gelir, pek çok bunalır, az çok s e v i n i r i z , \ I n v . t ^ | c L « « O O 0 >. adlı romanından Phılip Kaufman'ın uyarladığı film ekim ayında Şışlı Site ve Kadıköy Moda sinemalarında gösterime girecek. Senaryosunu JeanClaude Carriere'ın yazdığı, görüntu yönetmenlığinı Sven Nykvısfm yaptığı filmde Tereza'yı Juliette Binoche (solda), Sabına'yı ise Lena Olın oynuyorlar. Fıimıki daida Oscar adayian arasına girmiş, geçen yıl da Amerikan eleştrmenlerince En İyı Film ve En İyi Yönetmen ödullenne değer görulmüştu. Fransa'da Mılan Kundera'nın Romanından sonra filmi Türkiye'de 14yaşayan Çekoslovak yazarDayanılmaz Hafifiıği" baskı yapan "Var fJmanın JTIVI PAVfS 27. NEW YORKFÎLMFESTtVALl'NDEN TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN Broadway başhbaşına şenlik Her şeyin en büyüğünün yapıldığı bu ülkede fılm şenliklerinin belki de en küçiiğü, en sevimlisi yapılıyor. Gösterilen yapıtlar, önceki şenliklerde izlediğim filmler. Şenlik dediğin de böyle olmalı. New York gibi bir kentte insana zaman bırakmalu MEHMET BASUTÇU alıştığı şarkılan bir kez de kaynağından, canlı olarak dinlemek güzel de, bir bölümü yıllardır her gece aynı gösteride oynayan sanatçılarm, coşkularından ister istemez bir şeyler yitirmiş olacaklannı düşünunce benim de coşkum azalıveriyor. Bu durum Broadway raüzikal endüstrisinin kaçımlmaz bir sonucu kuşkusuz. Salon Japonundan Fransızına dek yabancılarla dolu. ABD'nin başka eyaJetlerinden gelenler de az değil. Birçoğu, gösteri arasında bir bira içerken hemen sohbete başlayan sıcak insanlar... Salonda ve fuayede sigara içmek yasak olduğu için (şimdi de ABD'de iç hat seferi yapan tüm ucaklarda yasaklandı sigara içmek) tiyatronun önüne çıkanlan, bambaşka canlı bir gösteri daha beklemekte. Dört beş zenci çocuk, günün modası ritmik "break dance"i ustalıkla yapıyorlar. Bedenleri kıpır kıpır. UyumNEW YORK Uzun boylu, ince >apıh, sevimli bir zenci, Yedinci Avenue ile 55. Street'in kesiştiği noktadaki lokantanın önünde dunnuş, girip çıkanlardan birkaç dolar istiyor. Arada sırada da, yüzünde hınzır bir gülümseme>'le eklemekte: "Her tür kredi kartı kabul edilir." Çünkü, önünde durduğu, sabahın ilk saatlerine kadar dolup taşan sandviç lokantası "Carnegie Delicatessen"de hiçbir kredi kartı kabul edilmiyor. Bizde olsa, "bol kepçe" sıfatıru hemen yakıştıracağımız bu lokanta, her gün tam yirmi bir buçuk saat açık. Verilen sand\içlerin ekmekleri küçük mü küçük, ama içindeki etleri sormaym. Abartmıyorum, bir manga askeri doyuracak kadar çok, hem de nefis. Ayrıca düediğiruz kadar da salatabk turşusu var. Üstelik sirkesiz yapılmış, ev işi büyük büyük turşu salatalıklar... Sinemaseverler bu lokantayı, VVoody Aüetfın "Broadway Danny Rose" adlı fılininden anımsayacaklardır. Herkesin sırayla oturduğu yan yana dizilmiş uzun ve gösterişsu masalanyla alabildiğine sıcak ve popüler bir bavası olan "Carnegie"nin yemek listesinin tam ortasında, dikdörtgen içine alınmış bir sandviç çeşidi için şöyle not duşülmüş: 'Broadway Danny Rose"u iinlii eden sandviç." 250 gram ete ne ekmek yetiyor ne de salatahk turşusu... Kalkıp gitmenizi bekleyenler kuyrukta. Geriye kalamnı paket edip elinize veriyorlar. Ya ertesi gün yersiniz ya da kapıdaki zenciye verirsiniz... "Cats" müzikalinden sonra bu ziyafet, New York gecelerinin bambaşka tadını pekiştiriyor. Tam 1983 yılından bu yana kapah gişe oynayan "Cats" için yine yer yok. Ancak ayakta izlemek mümkün. Eski "Winter Garden" sa 19831ın ba y a u kapah t>9* "Cats" müzikali, New York kentinde 1983 yılından bu yana kapalı lonunun yarısını kaplayan yoğun ve biraz da gişe oynuyor. "Cats'e bılet bulmak çok güç Ancak ayakta izlemek mümkün. Seyirciler arasında ise ağır bir dekor içinde, kulaklarımızın yıllardır Japon ve Fransızından ABO'nın eyaJetlennden gelen Amenkalılara kadar çok çeşıöı ınsanlara rastlanıyor. lu bir devinim içinde, türlü soytanlıklarla izleyicileri kınp geçiriyorlar. Ûnlar, daha on sekiz yaşıru aşmadıklan için olacak, kredi kartı kabul edemiyorlar (!), ama şapkalan yeşil dolarlarla doluyor. Ne işim var Broadway'de? Ben buraya, 27. New York Film Şenliği'ni izlemek ıçın gelmiştim. Gelmiştim, ama müzikalden sandviçe dek her şeyin en büyüğunun yapıldığı bu ulkede, uluslararası sinema şenliklerinin belki de en küçüğü, en sevimlisi yapılmakta. 22 eylül 6 ekim tarihleri arasında toplam 27 film sunan festivalin programındaki yapıtlann dörtte üçü başka şenliklerde izlediğim yapıtlardan oluşuyor. Asünda şenlikte ilginç, güzel filmler sunulmakta. New Yorklu sinemaseverler, fazla koşturmadan "Alün Aslan" sahibi Siao Sieni in, Tavernier'nin, Kieslowski'nin, tmamuranm, Blier'nin ve diğerlerinin fılmlerıni izleyebilecek, Peter Brook'un ünlü "MahabharaU" sıyla beyazperdede tanışabilecekler. Şenlik dediğiniz de böyle olmalı zaten. New York gibi bir kentte insana yeterince zaman bırakmalı. "ATATÜRK* SOYADI İLK KEZ SOYLENIYORL 133* 'TE BuGÜN, TÜgK PİL KUHUMU BAŞKANI SAFFET AKIKAN, k SUL GADYOSU'HPA YAP776I KONUŞMAPA, ILJZ KEZ,6A2ı ft v<fe«2i VV. ICEMAL'PEN "ArA TÜKK"' ADIYLA SÖZETMİŞTI. LAMAfJ SOIftPI yASAS/NA GÖ/SE UE/S Ş £ l Bıg SOYAPI ALACAKTt AfZALtlC AYIAJOA ÇI/C4•Şf* KILHN NIZAMMAME, SOyADl KAYPINI Kİ YIL LA SINt&LANPIIZMAKmYCH. BU SÛ/eE IÇ/IVPE SOYAPI ALMAYANLARA HÛKOMEr GÖISEI/lrL£fil AP eulACAKr/. 2A KASfM İ934 'TE, MECLlS KASAR/YIA, 6AZf MUS7AFA tCEAJAL'E "ATArU&£" SOyAPI t/E&LMif, ÇIICARILAN yASAYlA gu SOYAPtMI H/C8'£ TÜgK VATAUPAŞINIM ALMAMASl TÜRK VE DÜNYA KARİKATÜRÜNDEN Fethi Giircan Mermertaş Wolfgang Schubert (F. Almanya)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle