Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 AĞUSTOS 1989 DtZt YAZI CUMHURİYET/7 v»*' r* »»•»«•» • Çöl akar Mağrip'in iki yanından Nedim Gürsel'in Guneşte renkler dalgalanıyor Kum tepelen yavaşça yer degıştınyordu Bır yılan gıbı kıvrıla duzeie ılertıyordu çol Sankı o ıterlıyor, bız yenmızde duruyorduk Köyluter, rjevelenn üzennde yaslı ve uykusuzdular Seyir Defteri 4 boncuk, baharat dükkânlarını. Vitrinsiz bir dükkânın içine baktım. Gördüğüm, oyuktan ibaret daracık bir mekândı. Terli, yorgun adamları, çarşaflı kadınları da anımsıyorum. Tuhaf bir dünya bu Mağrip çarşıları. Denizi de anımsıyorum. boyunca E vet, anımsıyorum. Demirciler çarşısını, D uvarlar kahveler...yürüdüm. Caddeler, palmiyeler, Kahvelerde duvar örse vurulan çekiç seslerini. Giysileri, incik halıları, halılarda çöl aslanları. Surlardan içeriye, eski kente girdiğimde çocuklar, kediler ve çöp tenekeleriyle oynuyorlardı. Medina'nın bağırsak gibi kıvrılan daracık sokaklarında erkekler yorgun, kadınların eli kınalıydı. Tuhaf bir keder vardı bakışlarında. lam geleneğının bu uzak dunyasında da kuyu o tnsanları çevresıne toplayan bır unsur yanı Palmıyelerle havuzu gördum ılkın Son ra da o yalnız, kederlı portakal ağacnla, duvarlardakı nefis resımlerı Naıf turde şeylerdı Mavı ağaçlar, kaleler, yelkenlı gemıler, denız savaşlan Cezayır Lımanı. Rodos Sonra Kâbe, kadırga bıçımınde bır kent Toplar, bayraklar, carruler Barbaros'un dunyası "Barbaros donanmayla seferden geliyor" dıye yazan şaır mı daha ıyı anlattı bu dunyayı, yoksa Beşıktaş'ta Barbaros Mevdanfndakı 1 yoksullar parkından soz eden şaır mı Bey 'ın sarayında fazla oyalanmadan sokaklara çıktım Yorgun ve ter kokan erkeklerın arasına karıştım hemen Kadınlar görunurde yok Erkekler, hep onlar, kaşabyaları ıçınde bır gıdıp bır gelıyorlar kahvelerı doldurma dan once Sokaklarda ışkembe, bumbar, et, kan kokusu Çocukluğumun kurban bayramlarından kurtulmak ıçın kuçuk pencerelerı, kırmızı kıremıtlenyle uçuruma sarkan eskı evlenn önu sıra yuruyup bır Fransız lokantasına gırdım 8 Agastos 1981, Tums. Habıb Burgıba Caddesı'nın kuştarı Ağaçlann sık yapraklanna gızlenmışler goremıyorum Seslen odama dek gelıyor ama Ha\a yasetnın kokuyor Aşağıda kalabahk cadde, duvarlar ve paimıyeler Mavıbeyaz bır kent Tunus, sıcaksa da>anılır gıbı değıl Pancur ları kapatıp yatağa bırakıyoıum çıplak govdemı Tepemde vantılatordonupduruyor Sa bah benı geçırmeden önce bacaklarını ıkı yana açmış hasır koltukta oturuyordun Yeşıl gıysm vardı uzennde, saçlanru ensende top lamış, dalıp gıtmıştın odanın boşluğuna Dışarda, Parıs çatılarınm uzennde gokyuzu kapalıydı Ayakkabılannın bağcıklarını gördum Sonra vuvarlak dız kapaklannı, beyaz tenı nı Az önce Pans'ten sesın geldı Incecık, yakın Kentlerı, dağları ve koyakları aşarak Ak denız'ın uzennden geçıp burada, Habıb Burgıba Caddesı'ndekı bu otel odasında yakaladı benı Şımdıyse parmaklann gövdemde d o laşıyor Gozlenmı kapatıp kendunı yokluğuna bırakmadan önce Rımbaud'nun, şıırı ve kohne Avrupa'yı yırmı bır yaşında bırakarak Harrar çöllerıne kaçan Rımbaud'nun bır dızesı çakıvor belleğımde "Sıcak ulkelerden doDen kan dokuetı sakallan i)ileştınr kadınlar." 12 \£«Mos 19*1, Habdia. Surlarla çevnlı bır kent Mahdıa Mavı be>az Tunus'ta gorduğum tum kentlerı ozetleyebılır bu ıkı renk Yolda kum fırtınası baş ladı Inanılmaz bır şey Çölden esen kızgın rüzgâr kumları arabanm camına yığıyordu Sonra hızı çoğaldı rüzgârın, durmak zorunda kaldık Phılıppe dıreksıyondaydı, AnneMarıe onun yanında Arkada ağzından salyalar akan Bobı'yle yalnızdım Korkuyla bırbırımıze baktık, konuşmadan Uç eskı dost, bır guzel çoban kopeğı, Mahdıa yolunda savrulup gıdecektık az kaldı. Uç gun sonra duyacaklar, ölümuzu soğuk suyla yuyacaklardı Neyse, derken ruzgâr yavaşladı, fırtına dındı Az sonra da kent, surları, mazgalları, beyaz duvarları, yorgun develen ve tek tuk palmıvelenyle uzaktan göründu Uzun sure sokaklarda yuruduk Kör duvarlar golgesız kaldınmlar boyunca lç avlula rın sennlığını, yıkanmış taşlığa serılen bır kılımı, avlunun dıbınde kurumuş kalmış nar ağacını duşundum Kadınlar taşhkta oturmüşlar konuşuyorlardı Şışman, sevecen kadınlar Bızım Anadolu'dakıler gıbı Az once arabadayken <,ol akıp gıdıvordu ıkı yanımızdan Güneşte renkler dalgalanıyor, kum tepelen yavaşça yer değıştınyordu Bır yılan gıbı kıvnla duzele ılerlıyordu çöl Sankı o ılerhyor bız yerımızde duruyorduk Sonra SahePe gırdık Paimıyeler, tek tuk zeytın ağaçları başladı Köyluler develenn uzennden yasb ve uykusuzdular Mahdıa'nın tozlu, daracık sokaklarından geçerek denız kıyısındakı tnezarhğa vardık Gel de Valerj 'yı anımsama "Lstnnde guvercinier gezen şu rahat damın / Kalbi atar ardında bırkaç mezarla çamın. / Şaştnaz oğle zamanı ateşlerle >araür / Denizi, denizi, hep yenı baştan denizi." Denız ateşten yaratılmış gıbı burada Ve olum evlerde kol gezıyor 14 4gustotı 1981. La Cbebba. Bır ay ıçın kıraladığımız vılladakı odamda genış bır yatak, gece lambası, masa ve kâğnlar var Bır de denıze bakan pencere Yazmak ıstıyorum, yazamıyorum Yazamayınca da yazmanın ımgelemın ıçıne yerleşmek olduğu nu duşunuyorum Bır sozcuk, yaşamın ımbı ğınden suzulse de bır başkasına ulaşır İmgelemın zengmlığınden, beklenmedık çağrışımlardan yola çıkarak Çok değışık şe>Ier gordum şu son gunler de Alışmadığım manzaralar, vaha kentlerı, çolde yıldızlar Belkı de bunun ıçın yazamı yorum Anımsıyorum, ama guneşı ıçen kör duvarlan, surlann ıçıne çekılmış, kapılan surgulennuş toprak tengı kentlen Guneşı Sıcakta dolaştığım daracık sokaklan, çarşıları Körler çarşılarda baharat kokulanna gore yolla nnı bulurlarmış Evet, anımsıyorum Demır ciler çarşısını, orse vurulan çekıç seslerını Gıysılen, ıncık boncuk baharat dukkânlan nı Vıtnnsız bır dükkânın ıçıne baktım Gor duğum ovuktan ıbaret daracık bır mekândı Terlı, yorgun adamları, çarşaflı kadınları da anımsıyorum Tuhaf bır dunya bu Mağrıp çarşıları Denizi de anımsıyorum Akşam ayı , şığında çıkan ruzgârı, Sfax'ta balıkçı teknelerını, dalgaları Tozlu, uzun yolları Yaşa mımın bıtıp tukenmek bılmeyen yollarını Odamın mavı badanah duvarlan uzertme gelıyor Korkuyorum Dönuşte, sakat bır çol yorgununu lyıleştırecek rrusın7 Rımbaud, \ • • * 29 Rasım 1985, Marakeş Marakeş Fas'ın guneyınde, dorukları karlı Atlas dağlarının eteklenne doğru yayılan, ya yıldıkça da genışleyıp buyüyen bır vaha kentı Afrıka'dan Akdenız'e tuz ve altın taşıyan kervanların, ağır, yorgun devererle yanık yuzlu "mavi adamlar"ın, yanı Batı Sahra'da yaşa yan goçebelerın konakladıklan bır duzluğe kurulmuş Kentın kırmızı duvarlı evlerıyle palmıyelerı arasından gökyuzüne yükselen Ku tubıa mınareM, Islamın 12 yuzyıldan bu yana Marakeş'te yerleştığını kanıtlıyor Guney den gelen Berber kökenlı Almohadlerın vaptırdığı, eskı ve güzel bır camı Kutubıa Çevre sınde kıtapçı dukkânlan varmış Şımdıvse, dukkânların boş arsasında çocuklar top oynuyor Marakeş'te gunlerımı, eskı kentın gınşınde, bır zamanlar mahkumların ıdam edıldığı "CamaaelFııa" yanı "Olu Canlar Alanı"nda geçırdım Bu alan şımdıye dek hıçbır ulkede, hıçbır kentte görmedığım, beruenne seruven roman lannda bıle rastlamadığım bır kargaşanın, akıl almaz bır şenhğın trajık mekânını oluşturu vor Trajık dıyorum, çunku Olu Canlar Alanı'nı dolduran ınsan yuzlen yoksullukla bu yunun, en acı gerçekle gerçekustunun kaıışı mından yapılmış korku filmlerını andırıyor Körler Cumhunyetı'yle Düencıler Krallığı nın denetımınde bır alan Yılan yutanlarla dış çekenler, yanık seslı hafızlarla şıfalı ot satanlar, peçelı kadınlarla genç kızlar, sakalar. berduşlar, sakatlar, çocuklar ozellıkle de zey tın kurusu, esmer çocuklar' bır renk denızınde, devımp duran kalabalığın gıderek boz renklı çöl akşarruna karıştığı bır tuhaf karabasanda bağırıp çağırmadalar Seslı harflen yutarken "H"ları alabıldığıne çatlatarak ko nuşuyorlar Kotu bakışlı çırkın bır adam çol farelenm yarıştınyor Bır başkası kaval çalıp yılan oynatıyor Kapkara bır celaba var uzennde ve sakallan ağarmış Imam kılığında bırı Mıraç gecesmı anlatıyor tekbır getıren kala balığa Muhammed'ın Mekke'den Kudus'e, oradan da en yuksek makamlara nasıl yukseldığını dınhyorum Yuzu guneşten yanmış kör âşık kemanıyla "Leyla ve Mecnun"un acıklı sonunu terennum edıyor Ve çorbacılar, sakatatçılar, köftecıler, yağcılar, yoğurtçular Sonra hançerden bılezığe, naneden duğmeye akla hayale gelebılecek her şeyın satıldığı carşı Ve olu ışıkta kızarmış balıklarla, kelleler Duvarlar boyunca yurudum Caddeler, pal mıveler, kahveler Kahvelerde duvar halıları, halılarda çol aslanları Surlardan ıçerıye, eskı kente girdiğimde çocuklar, kediler ve çöp tenekeleriyle oynuyorlardı Medina'nın bağırsak gıbı kıvrılan daracık sokaklarında erkek ler vorgun, kadınların ellerı kınalıydı Tuhaf bır keder vardı bakışlarında Ve vuruduklerı sokaklar eskı bır kentın güngormuş sokakları\dı Ama ne tuhaf, sankı bu dunyada değılmışler gıbı, ağır aksak, valpalayarak vuruvorlardı Aralık bır kapidan ıç avluya baktım havuz. mavı çınıler, duvardakı halıda Kâbe Bu beklenmedık, karşıma ansızın çıkıveren dunvanın gızını çözmeye çabalarken kapı, tokmağındakı Hazretı Fatma'nın elıyle bırlıkte kapanıverdı yuzume Dışanda kaldım Musluman Marakeş gerçek yuzunu, evlenn ıçını gostermedı bana Yahudı mahallesının ıkı katlı, balkonlu evlerımn onu sıra yuruyup Olu Canlar Alam'na çıktım yenıden Bu kez varşıva doğru yurudum Kemerlenn altından geçeı geçmez guzel bır serınlık vurdu yuzume Yıkanmış dukkânla rın, ınuk boncuk satan ıhtıvarların onunden geçtım Ve bırden aynaların ıçınde buldum kendımı Yuzüm bın bır parçaya bolundu Ne redevım ben şımdı, ellerım, gozlerım, bakışlarım nerede' Bu serın çarşının aynalarında kırılıp dokulen, dökuldükçe de renkten renge. bıvımden bıçıme gıren kendı surettm mı, versız vurlsuz bır yabanunın korkunç havalı nu yoksa1 Almmdakt kırışıklıklar derın uçu rumlara dönüştü, sakalım nedense bakır reng > Ve ağzım burnum çıfıt çarşısı Kım vurdu bana. nasıl dağılıp parçalandım bmle' Ve parvalarımın her bırı bır başka yere ne vakıt savruldu' Tunus'ta Kasbah Meydanı Sağda OarEIBey, ortada Buyuk Camı Aşağıda Ikalabalık caddeler, duvarlar ve paimıyeler Mavıbeyaz bır kent Tunus Sıcaksa dayanılır gıbı degıl Marsılya'da, kız kardeşının sevecen yakınlığmda, yorgunluktan öldu, çolde yaptığı uzun vuruyuşlerden sonra Bır dunya kaçkınıydı, benımse suçum yalnızca dunyavı merak etınek Dışarda denız dalgalı Ruzgâr, çölu onune katmış getırıyor Tenımde denızın degıl çolun tuzu var Tenımde senın ozlemın, govde nın yokluğu Uzakta bır yerlerde ezan okunuyor Kuçuk bır avlunun kuytusunda gıde rek soluvor nar ağacı Gece yarısı bır eve gınyorum Tahta oymalı buyuk kapı gurultuyle kapanıyor ardımdan Gerı donebılecek mıydım ? Yoksa burada, >uksek duvarlarla çevnlı bu avlunun kuytusunda yalnız mı geçıreceğım gerıde kalan gunlenmı'' zesı'nde gorduğum mozayığı arumsadım Burnu gumuş kakmalı, yelkenı ruzgârda şışmış bır gemı dalgalan aşıyordu Yunuslar pınl pınldı tez gıden gemının bordasmda V elken dıreğıne bağlı Odısseus sırenlerın seslerını du>up çıldırmıştı Kureklerın dovduğu kırçıl denızın ötesınden seslenen kuş govdelı kadınların aşka çağnsıydı kulaklarında çınlayan Bu çağrıda olum vardı, donuş umudu değıl Buradaysa unutuşun tatlı yemışı \ar \alnızca Mavı boyalı bır tahta kapının onune oturdum Guneş zeytınlerın arkasından batıyordu Bır an kendımı çolde \uıurken gordum Uzakta, gunler geceler boyu suren bır >uruyuşun sonunda, beyaz bır kent belırdı Susuzluktan olmek uzereydım Yuksek duvarlarla çevnlı, hem çok uzak, hem elımı uzatsam dokunabıleceğım kadar \akın bır kent Bır serap mıvdı9 Olmayan suda yansıyan vuzun muydu yoksa9 Senı unuttum ışte Bakışını, beyazlığım, yuzunu unuttum Yaşadıklarırnızı da Mavı kapının önunde batan guneşe karşı oturmuş bır yabancıyım artık Bılemeyeceğm kadar uzağım sana Ve gemıve donme umudu hıç mı hıç yok 2 * Mart 1977, K o n s l a n l i o Gorduğum en ılgınç kentlerden bırı Konstantın Kartal yuvası gıbı kayaların uzenne tunemış Sokaklan uçurumlara açılıyor, asma koprulerden geçerek gıdıyorsunuz bır mahal leden otekıne Konstantın'de oturanlar ıçın şoyle buyrulmuş "Sızler Allah'ın sevgılı kullarısınız. Genelde kargalar ınsanlann uslune pisler, siz kargalann ustune pıslı\orsunuz." Kentın kalabalık sokaklarında dolaşırken yolumu yıtırdım kendımı, asma koprunun yanındakı uçuruma bakan sarı badanah koh ne bır evın opunde buldum Sokak dık bır eğımle aşağıya, dıbınde Rummel'ın aktığı kayalık uçurumun eşığıne dek ıruyordu EN ın al çak tavanlı odalanndan bırınde esmer tenlı, ağzı kopuk ıçınde bır kadının, ^rap atlarının hızıyla ustume çıktığını duşundum Çıplak tım yatakta Açık pencereden saydam bır gok yuzu görunuyordu, lekesız, pınl pınl kadın odaya sessKce gırmış, arkasını pencereye do nerek soyunmadan uzerıme gelmıştı Benı dıpsız boşluğuna, ruzgârlı derın uçurumlarma çekmek ıçın Bu ımgenın Konstantın'de geven "Necma" romamyla bır ılgısı olabılcceğını sonradan duşundum Okuduğumda, uzun sure kateb Vasın'ın romanının etkısındc kalmıştım Ama o kıtapta ağzı kopuklu bır kadın anımsamıvo rum Romanın kahramanı Ne>.ma, her erke ğın başka turlu gorduğu, bır turlu dc ele gı çıremedığı tuhaf bır kadındı Tuhat olduğu olvude de çarpıcıydı Henuz bağımsızlığını el de etmemış Cezavır'ın aeleı^ektekı Mingesıvdı bır bakıma Guzeldı C,ckı^ı\dı Ama mı geseldı, kımlığı belırsız bır kadındı dıyeıeğım Bey'ııı sarayında U avluva açılan pem.ereler Dışarıya, sokağa kapalı bıı nıınıaıı A\ luda bır kuyu Batı'da ücak nc>sc burada, Is V.. 21 Aftastos 1 9 * 1 ,fe.1C e a . Sıcak ve yorgunluk Ihtıyarlar, beyaz gıysılerı ve başlarında şeşyalarıvla evlenn onune oturmuşlar Ara sokaklardan bır olu kedırun sıcakta dağılan kokusu gelıyor Dunyanın bır ucundayım ışte Yolları duşunuvorum. Omur bıter >ol bıtmez Cebınyana'dan yaya bır saat uzakta, toprak damın altında on kışıydık Yoksulluğu gordum Zevtın ağacının golgesınde uyuklayan sıska eşeğı, tavuklan, fırında pışen arpa ekmeğımn dumanını gördum El Cem'de gorkemlı bır Roma tıyatrosu var O zamanlar, yanı Röma devrınde, şım dıkınden daha uygarmış bu bolge Tıyatronun tepesınden kente baktım Yıne beyaz, kor duvarlar Sıcakta zeytın ağaçlan bezgındıler Az once, kentın sokaklarında dolaşırken her evde bır duvar halısı olduğunu duşundunı Renklen solmuş halılarda çatal boynuzlu geyıkler, çöl aslanları, Bedevüer vardı Güzel yuzlu Muhammed'ı duşundum Yuzunu bıl medığımız, hıçbır zaman da bılemeyeceğımız guzel yuzlu peygamberı Hıra Dağı'ndakı ma ğarasında yalnızdı Cebraıl ona ılk kez gorunduğunde kımseler yoktu çevresınde Korkup tıtremeye başlamıştı O sırada aşağıda, Mek ke'nın çarşısında ınsanlar kendı uğraşlarındaydılar Hıçbırının >akında olacaklardan Allah'ın yuce varlığından, Islamın keskın kı lıcından haberı yoktu Bır deve kervanı Surıye'ye gıtmek uzere hazırlık yapıyordu belkı Ne tuhaf, çolun goruntusu Islamla ılgılı çağrışımlara yol açıyor belleğımde Dedemı, başında sıyah takkesıyle, Kur'an okurken du şunuyorum Elıf, lâm, râ' Yunus suresım Marakeş'ın kırmızı duvarlı evlerıyle paimıyeler arasından gokyuzune yükselen Kutubıa mınaresı Islaokuyor Tıtreven sesı dışarda. avludakı du mın 12 yuzyıldan bu yana kentte yerleştırjını kanıtlıyor Guneyden gelen Berber kokenlı Almohadlerın tun yapraklarım hışırdatıyor Dedernın me yaptırdığı, eskı ve guzel bır camı Kutubıa zarı Akhısar'da şımdı, ama ben nerdeyım'' Gabes Gabes'te vahanın serınlığı ve tım Paimıyeler, bır de yuzme havuzlu luks otelsahlar Ne kadar ığren<, yaratıklar Tanrım' Ilk ler var Otellerde de kuzeylı sarışın kadınlar • • *• kez bu kadar yakından gordum tımsahlan Tarıhın en eskı sınagoglanndan bırını gezdık, 24 AgııM** 1981, Matnala. Gece otelde sıcaktan uyuyamadım Sabaha çarşıda dolaştık Lotus yıyenlenn ulkesınde Goruntu değıştı bırden Duz ulkenın ılk en karşı, hava bıraz serınlcyınLe dalmı^ım Fa> yım, unutuşun uzak adasında "Bızımkılergebelerı Guneş dağların ardından batarken ton seslenyle uyandım Balıkesır'deyım san den kim >edıyse lolusun bal gıbı >emi>ını / toprak damlı evlerde, hatta mağaralarda >a kı Az sonra tavtonla ıstasyona gıdeceğız, ba kendınden geçlı ve donmek istemedı bır daha gcmı>e " Gemıye donememek Ithake'şayan ınsanların arasmda dolaşıyoruz Oto bamı karşılamaya den uzakta olmek Burada, tuzu tenımı yabusle bu yoreye gelen turıstlerden ne farkımız • • •• ¥ kan bu denızın kıyısında Odı^eus gıbı derın var kı 7 Oysa Anne Marıe ınsanlarla Arap«,a 25 AgBMtos 1981, O r b a . bır unutu^u >aşamak Tunus'la, bu \olculu konuşabılıyor, ben de bır Musluman olarak onlarla bırlıkte dua edebıhyorum Dumduz bır ada burası Eııgebesız, ı^orak ğun ılk durağı Tunus kentındekı Burdo Mu StİRECEK