25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 TEMMUZ 1989 DİZİ YAZI CUMHURİYET/7 1. HaretötsonaermiştiveOrgeneralBedrettinDemirel'egörehiçkirnse Savaşanlar ve saklananlar Org. Demirel'in anıları Hazırlayan: Erbil Tuşalp 5 Morali bozulan subaylar vardı. Savaşın en zor günleri geçilmiş, zor günler bazı subaylarda derin izler bırakmıştı. Savaşın insan üzerindeki etkisinin kolayca anlaşılabıleceği örneklerle doluydu Bedrettin Paşa'mn günlüğü: "50. Piyade Alayı Komutanı Albay Karaoglanoglu'nun şehit olması üzerine, Alay Komutanlığı'na Piyade Albay Refik Eren atanmış ve bu subay 21 temmuz ögle üzeri Türkiye'den helikopterle bölgeye gönderilmişti. Bora harekâtından sonra 22 temmuz akşamı Darboğaz'a vardığımız zaman Albay Eren'i Boğaz Sancağf nda görmüş ve kendisine Pladini Plajı'na giderek alayının başına geçmesini rica etmiştim. O gece alayının başına gitmesi gereken albay, ertesi gün yine Darboğaz'da görülmüştü. Halbuki o gece Darboğaz ile Pladini plajı arasında zırhlı devriyeler ana ikmal yolumuzu kontrol altında bulunduruyorlardı. diğerinin başarısına ortak olamazdı Kıbrıs'a Nasıl Çıktık? Sayın komutanlanmızın birkaç saat için birer yemek yiyerek Kıbns'taki birliklerinı duşman karşısında bırakıp uçakları ile anayurda dönmeleri, genç subaylar üzerinde olumlu sonuç yaratmamıştı. Genç subaylar, yuksek rütbeli subayları sık sık ileri hatlarda, aralarında görmek istiyorlardı. Herhalde bu arzularında biraz haklıydılar." 1974 yılının temmuz ayı yurtta coşku, dünyada şaşkınlık içinde geçti. Yurtta \e dunyada Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kıbrıs'a gerçekleştirdiği çıkarma ile adadaki Türkleri güvence altna aldığı ve ateşkes ilan edilerek sıcak savaşın bitirildiği biliniyordu. Askeri alaııdaki savaşın bittiği, diplomatik alanda ise savaşın sürduğüne ilişkin ortak bir görüş vardı. Bedrettin Paşa'mn günlüğüne göre ise durum hiç de öyle değildi: "Temmuz ayı sonunda ve ağustos ayının ilk haftasında Kıbns'ta mevzii savaşlar, ateşkes yürürlükte oimasına rağmen bütün şiddetiyle devam ediyordu. 28. Tümen Kıbrıs'a gelmişti. Batı'da Siskilip bölgesinden 1023 rakımlı tepeye. oradan da güneyden kuzeye doğru, Lapta \e Karava'ya mahdut hedefli taarruzlara sevk ediliyordu. Mevzii savaşlar devam ediyor Çıkarma plajında bulunan Çakmak Tugayı da kıyı boyunca batı istikametinde taarruz ediyordu. Çakmak taarruzunun ilk hedefi Karmi ormanlarımn temizlenmesi, kıyı başının genişletilmesiydi. Bu taarruzlar gece ve gündüz devam etti. 1023 rakımlı tepe, Lapta, Karava ve Siskilip ele geçirildi. Bu taarruzlarda ilk hatlarda fedakârca çarpışarak, astlanna ornek olan 28. Tümen Komutanı silah arkadaşıraız Sayın Tümgeneral Osman Fazıl Polat'ı her zaman takdirle anarım. Ağustos ayımn başlannda çıkarma plajımız Pladini, daha uzaktan emniyet altına alınmıştı. Beşparmak dağlanna çıkıp plaja baktığımız zaman 20, 21 ve 22 temmuz günlerine kadar tehlikeli bir ateş ve imha çemberi altında sıkışıp kalındığım görmek mümkundu. Genç subaylara Beşparmak dağlanna çıkıp durumu kendi gözleriyle görmelerini tavsiye ediyordum." 10 ağustosta düşmanla temas çizgisini gözden geçiren Bedrettin Demirel, ikinci harekâtta da başan sağlanacağını söylemekte hiçbir sakınca görmüyordu. "Banş görüşmelerine esas olmak üzere, Türk, tngiliz ve Yunan subayları ile beraber , helikopterle temas hattımız üzerinde uçan Kurmay Albay Nezih Çakar iyi haberler getiriyordu. Düşmanın derinliklerinde esaslı kuvvetler ve hazırlıklar görünmüyordu. Brifingte ateş darbeleri Albay Eren'in 23 temmuz günü akşamına doğru alayının başına gittiğini duydum." Savaş kuşkulannı anlatan bir başka anısıda vardı Demirel Paşa'mn: "23 temmuz günü, 39. Tümen muharebe idare yeri, ileri unsurları ile Kocatepe'de yerleşmişti. Aynı gfln öğleden sonra karargâhta toplanan subaylar için kısa bir brifıng düzenlendı. Brifing bizzat tarafımdan yapılıyordu. Dinlemeyen ve anlamayan bazı subaylar bulunduğunu görüyordum. Onlan uyarmak, korku ve heyecanlannı yatıştırmak için bir çare düşündüm. En iyi çare olarak, yakından birkaç darbe ateş yapılmasını gizlice emir subayıma söyledim. Biraz sonra, yakından işitilen ateş darbeleri ile dinleyiciler uyarılmış oldular. Bazılarının çelik başlıklan ve haritalan düştü. Darbenin tesiri gidince arkadaşlanmız sakinleşti. Çünkü bu subaylann çoğu, henüz savaşa girmemiş ve silah sesini yakından duymamışlardı. Şimdi bu korku ve heyecanlan kısmen yatışmıştı." Savaş psıkolojisi, zaman zaman insanı olmayan şeyleri, olduğuna inandınyordu. Yenilemeyen heyecanlar düş görülmesine neden oluyordu: "24 temmuz sabahı 39. Tümen Destek Kıtaları Komutanı Albay Selahattin Pembecioğlu beyecanlı bir halde tümen karargâhına geldi. O gece Girne guneyinde evler arasında ve sürünme hendekleri içinde düşmanla yakından ateş muharebesi yaptıklarını söyledi. Söylediğıne göre şehit ve yaralı yoktu. Beraberce Girne'nin güneyine ve savaş yerine gittik. Orada düşman yoktu." Temmuz «yı sonunda w ajustos ayının ilk haftasında mevzii savaşlar, ateşkes yururlukte olmasına rağmen bütün şiddetiyle devam ediyordu. lanmasına da hiç ses çıkarmadı Bedrettin Paşa. örneğin kabul edilmez bir durum olan bir birligin başında iki komutan bulunmasına bile göz yumdu: "Ağustos ayı başında 49. Alay Komutanı Albay Nihat Toprak kolorduya atanmış, yerine Kurmay Albay Babür Madenci verilmişti. Yeni alay komutanının Kocatepe tümen karargâhına geldiği gün, moralinin bozuk olduğu göruluyordu. Kendisinin hemen alayının başına gitmemesini düşündük. Bu düşüncemizi Tuğgeneral Borataş doğruluyordu. Bu düşunce ile Albay Madenci'nin bir müddet eski alay komutaru ile beraber çalışmasına müsaade edildi. Fakat bu müsaadeye dayanarak ikinci banş harekâtı sonuna kadar eski ve yeni alay komutanları alayın başından ayrılmadılar." tavırla aynen şöyle demişti: Herkes kendisine düsen görevini yapmaktadır. Hiç kirase diğerinden östiin hizmet yaptığını zannetmesin. Oysa savaşta hizmetler ve fedakârhklar, banşta olduğu gibi farklı oluyordu. İlk hatlarda savaşan, şehit veya gazi olan bir kimse ile gerilerde, koprü altında, menfezlerde, ağaçlann dibinde saklanan, duvar diplerinde ağlayan kimselerin hizmetleri mukayese edilebilir miydi? Anlamlı yazılı teşekkürün amacı şimdi daha iyi anlaşılıyordu. Bu sözler bize hitap ediyordu. Korgeneral Nurettin Ersin'e toplantının sonunda yumuşak ve alçak bir sesle şunları söyledim: fa Kıbns'a gelmişti. Bu ziyaretlerinden birinde Kara Kuvvetleri Komutanı Sayın Orgeneral Eşref Akıncı da bulunuyordu. Orgeneral Aktulga'yı Kırnı Havaalanı'nda karşıladım ve beraberce kolordunun küçük brifing salonuna geldik. Salonda 25 kadar komutan ve karargâh subayı vardı. Sayın orgeneral son derece sinirli ve telaşlı görünüyordu. Konuşurken dudakları, elleri ve ayaklan titriyordu. Önce 'Bütün millet size şükran borçludur' dedi. Sonra konuyu değiştirerek aynen şunlan söyledi: Arkadaşlar, kahraman yaratmayacağız, hiç kimse kahıaman olmaya heveslenmesiu, herkes kendi görevini yapsın. Kahraman yaratılamavacağını üst makamlara arz ettim. Aktulga bu mesaja pek sevinmiş ve bizlerden bu savaşın nasıl cereyan ettiğine dair şifahen herhangi bir açıklama yapmamızı emretmemişti. Bu savaş hakkmda, tümeninden, kolordu ve ordu komutanlanna el yazısı ile kısa bir rapor gönderildiğini hatırlıyorum." Brifingdeki suskunluk Komutanlann biri gidip biri geliyordu. Her komutana brifmgler veriliyordu. 1 ağustos günü Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Eşref Akıncı geldi. Brifıng kürsüsünde Korgeneral Nurettin Ersin vardı: "Brifinge ilkin rütbesiz üniforması ile sayın kolordu komutanı başladı. O ana kadar yapılan savaşlann özetini heyecanlı bir tarzda açıklamaya çalıştı. Kolordu komutanımız, harekâtın gerçek seyrine ve 20, 21 ve 22 temmuz günleri cereyan eden muharebelerin iç yüzüne temas etmekten çekiniyordu. Açıklamalar bittiğinde Kara Kuvvetleri Komutanı sadece 'Bunları biliyoruz' demişti. Bu 'biliyoruz' kelimesi bizleri tatmin etmişti. 30 kadar subayın bulunduğu o toplantıda söz alarak harekâtın iç yüzünü ifade etmck istemedik. Bu hem moral bozacak ve hem de aramızda bulunanlardan bazılannı kırmış olacaktık. Özellikle yapılacak herhangi bir açıklama, o anda başımızda bulunan sayın komutanlanmızı da üzebilecekti. Biz bütün silah arkadaşlanmızı değerli birer komutan olarak görüyorduk. 20 ve 21 temmuzda yapılan başansız savaşlarda herhangi bir komutanın şahsen kusuru olamazdı. Hatalar barıştan itibaren yetersiz hazırlıklarda, teşkilatta, planlarda, konuş ve kuruluşlarda ve bazı karargâh subaylarımızın komutanlanna şirin görünme alışkanlıklanndaydı. Herkes susmayı tercih etmişti. Fakat Saym Kolordu Komutanı Nurettin Ersin'in, telaşlı bir tutum içinde herkesten önce Sayın Kara Kuvvetleri Komutanı'na şahsen brifing yapmasını içimden doğTU bulmadım. Onun bu açıklamaları, kendisinin bazı hatalar yapmış olduğunu anlamış olması endişesinden ileri geliyordu. On binden fazla Rum askeri Fakat duşman, cephemizin her kesiminde, her gün yeni bir tabur işareti göstererek, durum haritalanmızı kırmızı bir tarla haline getirmişti. Onlar gösteriyor, biz işaretliyorduk. Kolordu istihbarat subayı bu taburları teker teker sayıyordu ve tahminine gore karşımızda on binden fazla Rum askeri bulunuyordu. Mevcudu kabarık görülen Rum Milli Muhafız Ordusu'nun zayıf yönlerini artık iyice anlamıştık." İkinci harekâtın masa üzerindeki hazırlıkları da tamamlanmıştı. Kolordu karargâhından Kurmay Albay Eşret Bitlis'in hazırladığı taarruz planı da bitirilmis ve onaylanmıştı: Savaşanla saklananın farkı Teşekkür etmeyi seviyordu Bedrettin Paşa. Hele sırt sırta savaştığı arkadaşlarının elini sıkmaktan, onlann sırtını okşamaktan haz duyuyordu Temmuz ayının son haftasında Bora Özel SOVOŞan, Şe/îlt Başannın paylaşılmasıııdaki gerginlik Savaşta hizmetler ve fedakârhklar )arışta olduğu gibifarkhydı İlk hatlarda y *J • VCyü güZl İkişer günlük misafirler 39. Tümen Komutanı Bedrettin Demirel moralin yükseltilmesi için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Savaş sırasında izinlerin açık tutulmasından yana olmuştu: "Bazı küçuk rütbeli subaylann moralinin bozulduğu göruluyordu. Burada adlannı yazmaya lüzum görmediğim bu subayları sık sık tümen muharebe idare yerine getirip birer ikişer gün misafir ediyorduk. Morallerinin yerlerine gelmesine yardımcı oluyorduk. Sonra tekrar kıtalannın başlanna dönüyorlardı. Daima ileri hatlarda erleri ile birlikte toprak üstünde ve bir çukur içinde yatan genç tabur ve bölük komutanlannın, muharebe dunımu müsaade ettikçe, ara^ıra gerilerde dinlenmeleri faydalı olmuştur. Savaş sonrası alınan ileri karakol tertibatında, ileri hatlardaki birliklerin sık sık değiştirilmesi ile muharebe güçleri ve moralleri korunmuştur. Savaş içinde ve savaş sonrasında, personelin yüzde 5 oranında Türkiye'ye izinİi gönderilmesi moral bakımıııdan sayılmayacak kadar faydalar sağlamıştır. Moral desteğin bazen idari önlemlerle sağatinde her iki taburun subay, aitsubay ve erlerini Kocatepe'nin güneybatısında toplayarak kısa bir konuşma yaptım. Bu kısa konuşmalar etraftaki mücahitler ve gerilerde, köprü altında, ağaçlann dibinde saklanan, duvar diplerinde aglayan kimselerin hizmetleri mukayese edilebilir miydi? Ordu " Taarruz planı "Taarruz planımıza göre doğuda 39. Tumen; Lefkoşa'nın kuzeyinde 28. Tümen bulunuyordu. Her iki tümen de Magosa istikametinde taarruz edecekti. Ancak harekâtın ilk safhasında Serdarlı Timbu Havaalanı çizgisine kadar ilerlenebileceği düşünuluvordu. Bu çizgiden sonra, harekâtın daha doğuya doğru yöneltilip yöneltilemeyeceği gelişecek duruma bağlıydı. Taarruz planında en önemli görev, Bora özel Görev Kuvveti'ne verilmişti. Sukulesi, Hamitmandrası, Miamilye, Değirmenlik, Beyköy ve Serdarlı istikametinde dalma ve yarma yapacaktı. Harekât planlan yapılırken, taarruzun hiç durmadan Magosa kıyılarına kadar ilerlemesinden sakınılıyordu. Bir hamlede Magosa ve Larnaka kıyılarına kadar ilerlemek için eldeki kuvvetler yeterli görulmüyordu. Harekâtın büyük bir hızla gelişebileceği tahmin edilmiyordu. luyordu. Konuşmalanmda özellikle tankçı ve piyade arkadaşlarımın gözlerimle gördüğüm kahramanlıklannı övüyordum. Tank ve kariyer birliklerimizin her kesimde takdire değer fedakârhklar gösterdiklerini örnekleri ile Sayın komutanım, hiç kimse diğer bir belirtiyordum. Şehitlerimizi saygıyla anılmakimsenin başarısına ortak olamaz. Başkasılannı istiyordum, onlann manevi huzurlarınnın başanlannı gölgeleyerek bu başarıyı kenda bir iki dakika saygı duruşundu bulunuludisine mal edemez. Herhalde fedakârhklar yordu. takdir edilmelidir. Tarih unutmaz." Bu kısa teşekkür konuşmalanmdan birkaç gün sonra kolordudan yazılı bir teşekkür gel Kahraman yaratmayacağız di. Bu teşekküre önce bir anlam verememişBaşannın paylaşılmasındaki gerginlik bir tim. Sonra olayları birbirine bağlayınca, be anda her tarafa yayılda. Asıl başaranların hiç j m bu moral konuşmalanmın Kolordu Ko sesinin çıkamayacağı bir anlayışla yürüyen bir n mutanı Sayın Ersin'e yanlış intikal ettirildi kurumdu ordu. Yapılan ve yapılamayan, bağini anladım. şarılan ve başarılamayan her şeyden sorumBu anlamlı teşekkür yazısından sonra, Ko lu olan bir tek insan vardı. O da komutandı: lordu Karargâhı'nda yapılan uzun bir toplantı "Eylül sonu ve ağustos ayı başlannda Orsonunda Korgeneral Ersin anlamlı ve sert bir du Komutanı Orgeneral Suat Aktulga iki de heveslenmesin" diyordu. Oysa aramızdan kimse, kahraman olmak için hayatını ateşe Ordu komutanının bu sözleri dinleyenlerde birer şok tesiri yaptı. Aramızdan hiç kimse kahraman olmaya heveslenmemişti. Hiç kimse kahraman olmak için hayatım ateşe atmamıştı. Saym orgeneral, muharebeyi Adana'dan görilyordu. Birliklerimizin Adana ile olan irtibatlan yok denecek kadar az ve yUersizdi. 39. Tümen'in ilk savaş mesajını 39. Tümen Muhabere Tabur Komutanı Binbaşı KerimogIn 22 temmuz günü saat 15.00 sıralannda ordu komutanına ulaştırabilmişti. Binbaşı Kerimoğlu, Bora Özel Görev Kuvveti'nin başlannda generalleri olduğu halde Darboğaz'a saldırdıklarını bildirmişti, Sayın Orgeneral Yemekten sonra Türkiye Brifingten sonra Kara Kuvvetleri Komutanı'na sancak komutanı için kiralanmış iki kath salonunda bir yemek verildi. Yemekten sonra topluca resim çektirdik. Sonra kendilerini uğurladık. Onlardan aynldıktan sonra düşman karşısında arkadaşlarla yine baş başa kaldık. SCHECEK Çabuk çıkın, Makarios'u öldtirdtiler STELYO BERBERAKİS ATtNA 1974 Kıbns olaylannın üzerinden tam 15 yıl geçti. Bu süre içinde "Kıbns sonınu" olarak tanımlanan soruna somut hiçbir çözüm bulunamadı. Türkiye ile Yunanistan bu sonınu "ikili ajşkUer" dışmda tutmak istiyor. Ne var ki Türkiye ile Yunanistan ne zaman aynı masaya otursa Kıbns sonınu "gayri resmi" de olsa yine iki ülkenin gündemine geliyor. Bu sorunun çözümünü üstlenen Kıbns'taki toplumlar, Birlesmiş Milletler Genel Sekreteri şemsiyesi altındaki görüşmelerini sürdürüyorlar. Ancak her iki toplum lideri karşılıklı olarak Ankara ve Atina'nın "tam destegini" almadan hiçbir adım atmıyor. Bundan tam 15 yıl önce 15 Temmuz 1974 yılında Atina'daki albaylar cuntası yönetimi, Kıbrıs'ın legal Cumhurbaşkanı Makarios'a karşı düzenlediği darbe ile adadaki Türk ve Rum toplumlannın güvenliğini öngören Zürih ve Londra anlaşmaları ihlal edilmiş oldu. Kıbns üzerinde üç garantor devletten biri olan Türkiye, 20 temmuzda Kıbrıs'a bir askeri harekât düzenledi. Bu harekâttan sonra Yunanistan'daki cunta yönetimi devrildi ve yönetimin başına siyasetçiler geçti. Müzakereler o tarihte başladı ve halen sürüyor. Dimitris Kosmadopulos, o dönemde Yunanistan'ın Ankara Buyiikelçisi'ydi. Yeni görevine 1974'ün ocak ayında atanmıştı. Kosmadopulos Ankara'ya gelmeden önce, Iskenderiye'de konsolosluk, Libya'da müsteşarhk, Paris ve Ankara elçiliklerinde 1. sekreter, Berlin'de başkonsolosluk ve Cezayir'de büyükelçilik görevlerinde bulunmuştu. Dönemin Yunanistan Ankara BüyükelçisiDimitris Kosmadopulos, Tarabya'da denize girerken kıyıdan gelen sesle irkildi Ankara'da Bir Büyükelçinm Hatıra Defteri 1974yılında Yunanistan 'ın Ankara Büyükelçisi olan Dimitris Kosmadopulos, eski bir alışkanlığının sonucu günlük olayları kaleme alıyordu. Bu anılarını sonradan kitap haline getirdi. f * Ankara 'da Bir Büyükelçinin Hatıra Defteri'' adlı bu kitabında Kosmadopulos, osıcakAnkaragünlerindekideneyimlerini, Atina'ya ilettiği ve A tina 'dan aldığı' 'kripto'' mesajları, kendi düşüncelerini anlatıyor. Büyiıkelçi Kosmadopulos, Atina'daki cunta yönetiminin 15 Temmuz 1974'te Makarios'a karşı düzenlediği darbenin ertesi günü, büyükelçilik görevinden istifa etmişti. Kosmadopulos, cunta yönetiminin izlediği siyasete bu yöntemle karşı gelmişti. Ancak ortalık birdenbire kanşınca Kosmadopulos, Kıbrıs'a 20 temmuz günü yapılan askeri operasyon gününe kadar Ankarada kaldı. 21 temmuz günü Suriye üzerinden Atina'ya dönen Kosmadopulos, Yunanistan'ın yönetimine gelen sivüier tarafmdan 27 temmuzda yeniden Ankara'ya, büyükelçilik görevine gönderildi. 1976 yılına kadar Aııkara'da kalan Kosmadopulos, 1977 yılında emekliye ayKosmadopulos, eski bir alışkanlığının sonucu günlük anılarını kaleme alıyordu. Bu anılarını sonradan kitap haline getirdi. "Ankara'da Bir Büyükelçinin Hatıra Defteri" adlı bu kitabında Kosmadopulos, o sıcak Ankara günlerindeki deneyimlerini Atina'ya ilettiği ve Atina'dan aldığı "kripto" mesajları, kendi düşüncelerini anlatıyor. Ve cunta yönetiminin Kıbns sorununun bugünkü haline gelmesindeki sorumluluğunu açık bir biçimde ortaya atıyor. Kosmadopulos, temmuz ayı başlannda yıllık iznini almış, İstanbul'u ziyaret ettiği günlerde Atina'nın cunta yönetimi 15 temmuz gunü Makarios'u deviriyordu. Kosmadopulos, o gün Tarabya plajında güneşleniyordu. Kosma4opulos, o gunü şöyle anlatıyor kitabında: 15 T M M I Z 1974 • Amkara. Geeeyarısı. Oldu bitti. Atina'da yapılan hazırlıklar Kıbrıs'ın cinayetini öngöruyormuş demek. tstanbul'da Tarabya plajında basın ataşesi Surmelis ile denize giriyorduk. Sahilden epey açılrnıştık ki, Surmelis'in oğlu sahile geldi ve derhal dışan çıkmamız için bağırmaya başladı. "Çabuk dışan pkın, Makarios'u öldiirdüler." Az önce radyodan duymuştu haberi. Derhal çıktık ve aynı fılmlerde rastlanan bir süratle eşyalanmızı topladık. Ankara'ya giden ilk uçağa yer ayırttık. Uçakta Surmelis ile pek konuşma ihtiyacını duymamıştık. İkimiz de Kıbns'ta başlayan kardeş savaşımn ulusal bir felaketin başlangıcı olduğunu hissediyorduk. Ankara havaalanında bizi karşılayan elçiliğin danışmanı: "Hele şükür papazı temizlediler" derken ağzı kulaklarına varıyordu. Surmelis ile bakıştık. Makarios'un öldürüldüğü yolunda çıkan haberlerin en azından siyasi açıdan nelere yol açabileceğini idrak edemeyen Yunanlı bir dipiomat vardı karşımızda. Bu diplomatla hiçbir işbirliği yapamayacağım ortadaydı. Sefarete geldiğimde sekreterim Theodora, Türk Dışişleri Bakanı Güneş'e vekâleten (kendisi Çin'de bulunuyordu) Savunma Bakanı Hasan Işık'ın derhal beııi görmek istediğini söyledi. Yarm sabah saat 10.00 için randevulaştık." Kosmadopulos, burada anı defterine 16 temmuzda Hasan Esal Işık ile göruştukten sonra Yunan Dışişleri Bakanlıgı'na geçtigi teleks mesajını açıklıyon "16 Temmuz 1974 Ankara Büyükelçüiği'nden Yunanistan Dışişleri Bakanlıgı'na 16.7.1974 (saat 12.30) Kriptoteleks Sabah saat 10.00'da beni davet eden Sn. Işık ile görüştüm. Bana aynen şunlan söyledi: (Kıbns'a yapılan dünkü kabul edilmez müdahaleden sonra durum son derece ciddileşmiştir. Türkiye bu gelişmeler karşısında adadaki toplumlann haklannı güvence altına alan anlaşma ve sözleşmelere aykırı gelecek hiçbir hareketi kabul etmeyecektir. Türkiye, bu son derece ciddi olaya bugune kadar güvenle ve saygıyla baktığı tarafın kanşmış olduğuna yönelik belirtiler göTmektedir. Bu, iki komşu ve müttefik ülkenin ilişkilerini, samimiyetini ve işbirliğini olumsuz yönde etkileyecektir. Bu yöndeki niyetlerin ve sorumluluğun bütün Yunanistan için geçerli olduğunu söylemek istemiyorum. Çünkü Yunanistan yönetiminin kime bağlı olduğu, bu operasyon için kimin talimat verdiğini kimse bilemez. En son ümidimiz, iki ülke arasındaki ilişkileri tehlikeye atmak isteyenlerin sayıca az olmasıdır. Ancak Türkiye ile Yunanistan iki ayn cephede bulunmaktadır. Dünkü 15 temmuz operasyonu uzun zamandan bu yana planlanıyordu. Sonuç olarak Türkiye ile Yunanistan arasında samimi bir ilişki yoktur, ancak bu konuyu daha fazla yorumlamak istemiyorum. Lutfen Yunanistan hükümetinin konu ile ilgili resmi görüşlerini bize iletiniz. Darbeyi düzenleyenlerin kim ve amaçlarının ne olduğu hakkında Yunanistan hükümetinin tutumu nedir bize bildiriniz.) Kendisine şu anda konu ile ilgili bilgi vermekten yoksun olduğumu söyledim. Çünkü bu gelişmeler üzerinde şimdiye kadar hiçbir bilgim yoktu. Bunun üzerine bakan sözlerini şöyîe sürdürdü: (Türkiye oldu bittilere, bunlar her nereden gelirse gelsin, tahammül etmeyecektir. Kıbrıs'ın iç tüzüğü orada yaşayan iki toplumun güvencesini sağlamaktadır. Ancak Kıbns'a yapılan bu dış müdahale ile çok ciddi bir durum ortaya çıkmıştır. Türk hükümeti soğukkanlıhğım korumaktadır. Ancak hiçbir durumda adadaki dengenin bozulmasına izin veremez. Özellikle Kıbns'ta var olan Yunan rnuhafız gücüne destek için hiçbir erin ya da mühimmatın gönderilmeyeceğine dair güvence \eTİImesini talep ediyoruz.) Sn. Işık ile görüşmemiz 10 dakika sürdü. Sn. Işık, bu arada bu gelişmelere karşın Yunanistan hükümetinin Ankara'daki temsilcisine kasıtlı olarak bilgi \ermemiş olmasından ötürü duyduğu üzüntülerini dile getirdi. KOSMADOPLI;OS" ÜÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle