25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 HAVA DURUMU Meteorotoji Genel Müdurlüğü'rKlen alınan bılgıye göre yurdun kuzeybatı tesimlerı parçak buluflu, Marmara'nın doflusu, Karademz ile Iç Anadolu'nun Kuzeybatısı yer yer saflanak ve gökgurultulu sağanak yağışlı, ötekı yerler az buluttu ve acık geçecek \Wk StCAKLIĞ). Dejı$meyecek. RÛZGÂfl. Kuzey ve dogu yönlerden hafif, ara a raorta kuvvetfc esecek. Dencterimizde rüzBâr; AMâetVde gimbabsı ve to"akjalı olacak Oalga yuksettOı 0515 dos. öteta denBerimızde yıkjız ve ka açıkiarda yer yer 23 metre, görüş uzaklıgı 10 km. dolayında burayeMen 35 yer yer 6, Ege açıldann lunacak. Van ÖNü'nde hava, az Oulutlu ve açık geçecek. Ruzgâr n do f l u yunlerden hafif ara sıra orta kuvvette esecek. Göl da 7 kuvvetnde saatte 1021 yer yer ^ z e y taflf Ç*anWı ° t e a k Gurüş uaktyi K) km. dolaymda bulunacak. 27 Ege açıldannda 33 deniz rrili hızla esecek DENİZ Mutedil.yeryerkaba A B A A A A A A 6 A B B A A 8 B B B A HABERLER TÜRKIYEDE BUGÜN 34°23°Diyart>3lar A 26° 17° Edıme Y 37° 24° Erancan A 30° 15° Erajnun A 31° 14° Esloşehır A 30°16° Gasantep A 31°26°Gıresun B 36°23°Gumüşhane B 30° 15° HaMdrı A 36° 20° Isparta A 28° 18° Istanbul B 30° 16° tonr A 34°18°Kars A 32° 17° KasBronu B 24° 14° Kaysen A 28° 16° KifMareb Y 29°19°Konya A 28° 15° Kütanya A 33°2i°Maiaya A 42°23°Mamsa 30° 16° K Uaras 34°18°Mersn 30° 10» Uufft 28°15°Muş 38°2S°NıJ<te 27°20°CWu 27°M°Fte 32° 18° Samsun 32° 16° Sürt 26°18°Sinop 32°22°S«as 31° 14° letanlaO 25°13°Trab2Dn 31° 15° Tuncel 26° 18° Uşak 30° 18° Van 31° 15° Ytagat A A A A A A B B A B A Y 8 A A A A B 33° 38° 31° 34° 36° 30° 26° 27° 22° 20° 26» 18° 18° 15° 20° 21° DUNYADA BUGUN JP ^ ^^J»Lenıngrad l J Bılecık Bıngö BıtJs Botu Bura Çanakteie pooım Denol 39°22° 25° M° 28° H ° 28° 17° 26°20° 37° 18° 30° 18° 30° 14° 29° 17° 24° 18° Amslenlam Amman ADna BafrJat Barcatona Basei Bdgrad Btrtn Boraı Brükal Budapeşte Cenmc J A ac < B buiuüu K kaf' S »s* v 25° 42° 34° 39° 34° 28° 30° 23° e 24° B 24° e 24° A 24° A 36° Com A 43° Odde A 43° Oubayı F m M u n B 23° Gime A 34° Helsinto Y 20° A 39° Kooenlıas B 26° Köln 8 25° Leflrosa A 35° B A A A A A A B Lemngrad < 24° Londra i 24° Madnd /\ 32° Mılano /* 32° Montreal k 28° f 22° MostaM J 24° Murah K 28° OsJo t 19° i 27° Paris Prag <) 22° Rıyad /t 44° Roma <* 34° Solya /* 31° Sam /* 41° lelAm /* 30° Tunus /» 32° Varyjva t 20° vcnedft /* 33° Vıyana !1 22° VVashingionl i 24° Zurih Ii 23° MUŞERREF HEKİMOGLU AJNKARA...A1NKA İstanbul'u Öztüyorum 21 TEMMUZ 1989 BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Genellikle cami avlularında bulunan, çevresindeki musluklardan ve ortasındaki fıskıyeden su akan üıeri kubbeli havuz. 2/ Aynı ahır adına koşan yanş atlarına verilen ad... Altın. 3/ Çıplak vücut resmi... Bir mutfak aracı. 4/ Balkan Yanmadası'ndadağMbirbolge... Bir nota. 5/ Bir işi yaptırabilme gücü... Evcil bir hayvan. 6/ Türkiye*nin en yüksek Oçüncü tepesi. 7/ Buyruk... Kedi ya da köpek yavrusu. 8/ Dalgah, kıvrunh. 9/ Süzgeç, kevg i r Yıh 1947... 10yurttaş Meclise, terörü şikâyet ediyordu 'Senirkent Faciasf I ALPAY KABACALI İşkenceyi protesto Yeşilyun olayı, son günlerde yeniden gazete manşetlerine çıktı: önce Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin kararına ilişkin haber: Mardin 'in Cizre ilçesine bağlı Yeşilyurt köyü halkına dışkı yedirildiği yolundaki şikâyetler üzerine hakkında dava açılan Binbaşı Cafer Tayyar Çağlayan, Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanacak. Dava Cizre Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılmış, dosya "can güvenliği" gerekçesiyle Ankara 8. Asliye Ceza Mahkemesi'ne gelmiş, bu mahkeme suçun "ağır cezalık" olduğu gerekçesiyle görevsizlik karan vermişti. Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi de görevsizlik karan verince, anlaşmazlığın çözümü Yargıtay'a kuimıştı. Yüksek Mahkeme, sanık binbaşımn Ceza Yasası'nın 243. maddesi uyarınca yargılanması gerektiği kararına vardı. İkinci haberde, Yeşilyurt köyünün 23 Haziran 1989 i günü güveniik güçlerince j arandığı, sözü geçen binbaşı hakkında şikâyette bulunan köy muhtarınm iki kardeşiyle tanıklardan bir köylünün gözaltına almdığı belirtiliyordu. 14 Ocak 1989'u 15 Ocak 1989'a bağlayan gece yarısı yer alan olay gazetelere yansıymca Türkiye'de ve yurtdışında büyük yankı uyandırmış; bu konuyu ve yöredeki baskıları incelemek amacıyla Cizre'ye giden F.Alman gazeteciler, izin almadıkları gerekçesiyle Yeşilyurt köyüne sokulmamışlardı. Yetkililerin birbiriyle çelişkili açıklamalannm (bir ara tçişleri Bakanlığı, "iddialann doğru olmadığı saptanmıştır" yolunda bir açıklama da yapmıştı) ardından, olayla ilgili soruşturmayı yürütmüş olan Cizre C. Savalığı "görevsizlik" karan vererek dosyayı tlçe İdare Kurulu'na Yeşilyurt Senirkent'i çağrıştırıyor YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Kaplamacılıkta kullanılan ince tahta. 2/ Motorlu taşıtlann elektriğini sağlayan aygıt... Kum falj. 3/ Tavlada bir sayı... Sirke ya da limon tadında olan. 4/ Bir tür delikli balık ağı... Kır koşusu. 5/ Zarara uğrama îehlikesi... Briçte sanzatunun kısa yazılış. 6/ Kumtaşı... lcraat. 7/ Uye... Birbirlerine göre kan kocanın baba ve analarının her biri. 8/ Yumuşaklık... Vilayet. 9/ ftalyan RadyoTelevizyon Kurutnu'nun simgesi... Radyo ve televizyonda yayıtnlanmak üzere hazırlanmış küçük oyun. 60 YIL ONCE Cumhuriyet M. Troçki 21 TEMMUZ 1929 tngilterede yerleşebilmesine musaade edilmesi için M. Troçki tarafından 'Ingiltere hükümetine vuku bulan tahriri müracaatın metin ve meali hakkında A vam kamarasmda sorulan bir kaç suale cevap veren Dahiliye Nazın, M. Troçkinin evvela tıbbi bir tedaviye ihtiyaç gösteren 'ahvali sıhhiyesinin, saniyen tetebbüatı ilmiyede bulunmak ve kendi tercümei halinin tab ve neşrine bizzat nezaret etmek gibi esbabı ileri sürdüğünü söylemiş ve demiştir ki: M.Troçki'nin Ingiltereye gelmesine müsaade edildiği takdirde kendisinin umuru dahiliyemize müdahale etmeyeceğine ve hiç bir mitinge iştirak eylemeyeceğine ve memleketimizde herhangi bir siyasi rol oynamamağa dair mümaileyh, namına bazı kimseler tarafından hükümete teminat verilmiştir. M. Troçkinin bu müracaatı hakkında Sovyet hükümetinden bugüne kadar hiçbir tebliğ yapılmamıştır. M. Troçkinin Ingiltereye ademi kabulüne dair hükümeti sabıkaca verilen karar uzun teemmülden sonra ittihaz olunmuştur. Mumaileyhin tngilterede pek muhtefizane oturacağını hükümete temin etmiş olan zevatın hüsnüniyeti hükümetçe bir dakika bile dahi şüphe görülmemiştir. Ancak hükümet M. Troçkinin Ingiltereye gelmesine müsaade edildiği takdirde suiniyet sahibi bazı kimselerin maksatlannm terviç ve intacı için mumaileyhin burada bulunmasından herhalde istifade etmiye kalkışacaklarım hükümetin zannetmesi için bir takım sebebler vardır. Bu takdirde M. Troçki bir müşkülat ve gaile menbaı kesilecek olursa hükümet onun Ingiltereden müfarakatini temin edecek iktidara acaba haiz olacak mıdır? fr jma MkUıriM M hu.aU hik obh«« iidto rtmiyonız, Mut itf*t 4 Tjkkiye umıua BOURLA 90UKİS AEG Tdrion: t MM4HT Olay, Isparta'nın Senirkent bucağından (şimdi ilçe) on vatandaşın noter kanalıyla gönderdikleri 18 Ocak 1947 günlü 4ptolestot*nun Tasvir Gazetesi'nde yayımlanmasıyla kamuovunun malı oldu. Bir örneği de Büyük Millet Meclisi BaşkanlığYna yollanan "pıt>(esto"da, bucakta terör havası estirildiği ve işkence yapıldığı öne sttrülüyor; işkence ömekleri birbiri ardınca sıralanıyordu: 1. Jandarma davagı: Jandarma karakollarında, bir iskemlenin ayaklanna masum vatandaşlann ayakları geçirilip sandalye üzerine oturtulan jandarma erinin yardımıyla kıpırdamasına olanak verilmeden, ayakları patlayıncaya kadar 'asri falaka dayağı' aulmıştı. 2. Hayvanlar gibi...: Vatandaşlar, ağızlanna gem vurularak ya da gemsiz olarak, hayvanlar gibi üstlerine bindirilen jandarma erleriyle, çeşme yalaklanndan hayvanlar gibi su içmeye götürülmüşlerdi. 3. Isiatma: Rutubetli ve karanlık bodrumlarda hapsedilen vatandaşlann üzerlerine 2025 gaz tenekesi su dökülüyordu. 4. Pislik yedinne: Bucak halkı, şapkaları başlarından çıkartıldıktan ve içleri "ufak ve büyük pisliklerle doldurulduktan" sonra, bunlan başlanna giymeye ya da içlerindekileri içmeye zorlanıyorlardı. 5. Namusa saldın: Yüzüstü yere yatırılan bazı kişilere, "namuslarına saldırmaya yeltenilerek" korku ve dehşet veriliyordu. 6. Havuza atma: Soğuk gecelerde vatandaşlar, giysileriyle su dolu havuzlara atılarak boğazlarına kadar gelen su içinde ördek gibi yüzmeye zorlanmış, "boğma tehdiflcri" yapılmış; havuzdan çıkanldıklarında kıyasıya dövülmüşlerdi. On yurttaş, noter eliyle gönderdikleri yazıda, bütün bu işkencelerin gerekçesi olarak "sarhoşluk"lannın gösterildiğini; bu suçlamanın gerçek olduğu bir an için varsayılsa bile, ancak T. Ceza Yasası'na göre cezalandırılmalannın gerektiğini belirtiyorlar ve ekliyorlardı: "Şimdiye kadar bu işkence ve (eröriin önlenmesi için yaptığımız böliİD başvanılar bir sonııç vermemiştir. Zira dilekçelerimiz, kimden şikâyet edili\orsa onun etine verilmekte; korkutma ve baskıyla yapılan soruşturma sonunda bizler suçtan zarar gören değil, iftiracı olarak snçlanmaktayız. Bu işkence ve teröre bir son verilmeSİBİ..." Özlemin eski tadı yok, diyenler yanılıyor. Özlem güzel bir olay, sevdiğimiz bir dosta, bir sokağa, bir sofraya kavuşmak özlemi dayanılmaz boyutlara varıyor kımi zaman. Kanatlanıp uçmak, özlediklerimize ulaşmak istiyoruz. istanbul'a böyle bir özlemle koşarım her zaman. Kardeşlerım, yeğenlerim ile sevginin sıcaklh ğını duyarım. Fellini'nin filmlerinden sahneler oluşur evimizde; tartışmalar, kahkahalarlar bir beraberiiğin mutluluğunu yaşarım. Başka evlerde, sofralarda da dostluğun güzelliğini hissederim. Kuçükyalı mezarlığında annecığim ile ıçten bir söyleşinin rahatlığını... Sevdiğîm bir sokakta mutlu bir dönemin anılarını tazelerim. Elbet biraz da hüzünlenirim. istanbul'un güzelliğini böylesine hızla yitirmesi bana büyük hüzün verir doğrusu. Bir kentin güzelliğini böylesine çabuk yitirmesi, ayrıca şaşılası bir olay. Tarihini de, coğrafyasını da unutmuş gibi bir umursamazlık var her köşede. Başkent Ankara gibi İstanbul da arabesk bir dönem yaşryor artık. Gökdelenler vülalar, Boğaz'ı köpürten lüks tekneler... Ama bir yapaylık, oturmamışlık var. Parayı en yüce değer yapan politikayla vardığımız ortam bu hiç kuşkusuz. Bu ortamda İstanbul özlemi daha çok derinleşiyor galiba. Doğduğum, büyüdüğüm kentı yabancısı gibi dolaşıyor, evleri, sokaklan tanryamıyorum. Bağdat Caddesini tanıyamıyorum, Çiftehavuzlar'da, Caddebostan'da yürürken evleri. bahçeleri tanıyamıyorum. Vaktiyle hayran seyrettiğim Boğaz yollarını, yeşil tepeleri tanıyamıyorum. Eski Başkan Dalan'ın kulakları çınlıyor mu acaba? Kimi kıyıların betonlaşmasını içıme sindıremıyorum doğrusu. Bir dantel so ' külmüş de kaba bir şeritle kolalanmış gibi! Bir güzelliğı yok eder ~ ken başka bir güzellik üretilemezse sonuç bu oluyor elbet. Yeşil kayboluyor, mavı soluyor, hava kirleniyor, kent çirkinleşiyor. Yakacık'a "İstanbul'un balkonu" derlermiş vaktiyle. Çocukiuğumda gider, bağlarda üzüm yerdik. O çavuşüzümünün türü tükendi artık. O üzüme buğulu yeşilliğını, güzel tadını veren toprak da özünü, havasını çoktan yrtirdı. Havada ıslak bir ekşilık var şimdi. Bu çirkinlik. bu yozluk, bu yapaylık yalnız nüfus patlamasından mı kaynaklanıyor acaba? Çarpık kenöeşmenin, çarpık politikaların, tersıne kültür devrimlerınin etkisi yadsınabilir mi? İstanbul'u sevmeyenler güzelliğini değerlendirebilir, yeni güzedikler üretebilır mi? Ancak İstanbul'u sevmek de bir kültür olayı değil mi? İstanbul'u sevmek için yaşamak, gerçek sahibi olmak, güzellikleriyle bütünleşmek gerekiyor. Kültür varlıklarını korumak, sevgisizliğe, hoyratlığa karşı direnmek, tepki göstermek gerekiyor. Kuşkusuz böyle tepkiler de var. Nakkaştepe güzel bir örnek. İstanbul'a sevgiyle, saygıyla bakanlar Boğaz tepelerini tıraşlamıyor, güzellikler üretıyoriar; geçmışten gelecege köprüler kuruyorlar. Bir kültür birikimini en güzel biçimde sergiliyorlar. Son yıllarda denize, güneşe Ören'de kavuşurum, maviye Ege1 de bulanırım, ama Yeniköy'de Nadir Bey'lerin terasından seyrettiğim maviye hiç doyamam. Mavi bir bayram kutlarım oterasta. Boğazın en güzel gerçek mavisi o terasın önünde belki de.. Rengini yitirmeyen, soylu bir mavilik, Nadir Bey'in kişiliğı gibi. Kimi zaman özlem dinmiyor, daha da derinleşiyor. O terastan bu kez de büyük özlemle ayrıfdım. Söyleşiler yarım kalmış gibi. Güzel bir duygu bu, yasam bıtıyor da söyleşiler bitmiyor kimi zaman. Hasan Işık'ı da çok andık, Küçükçamlıca tepesine güzel bir rüzgar estirdik İstanbul söyleşileriyle. Anneciğim sık sık düşüme gırdi son haftalarda. Hastalık, ölüm olayları yoğunlaşırken beni uyardı mı, çağırdı mı karar veremedim. Ama Kuçükyalı mezarlığında gönlümü açtım ona. Sakın beni çağırma, yaşamak sevincimi henüz yitirmedim, daha güzel şeyler yaşayacağıma inanıyorum, dedim. Mezarını suladık, otlarını temizledik kardeşimle. İhsan Hanım nasıl gülümsedi kimbilir! Suyu evden taşıdık şiselerle. Bir bayram sabahı, mezartık hayli kalabalık, ama sular akmıyor ve İstanbul'un en güzel mezariık.Jarından biri burası. Bir kaç yıl önce karşıda deniz ve adalar vardı, şimdi bir toz bulutu kaplamış ortalığı. Gökdelenler denizi de, karayı da soldurmuş gibi. Bir mezarlık bile özlem duyuruyor kimi zaman. Güzel bir uy' ku, rahat bir soluk, dağlara tırmanmak, denizlere açılmak ve büyük kentlerde gürültüye, kalabalığa yeniden gülümsemek, daha güçlü, daha dirençli olmak, ölmeyecekmiş gibi yaşamaya soyunmak özlemi... istanbul da çok eski dostalara rastladım bu kez. Uzun yıllar sonra karşılaşıyoruz. Birbirimizi güç tanıyoruz nerdeyse. Zamanın hali nasıl acımasız oluyor! Insanlar nasıl değişiyor! Yine de okşayan sözlerle sesleniyoruz: Seni çok iyi gördüm. Hiç değişmemışsin. Biraz kilo almışsın. Ağarmış saçlar yakışıyor sana. Kimi içten, kimi laf ola... Elbet değiştik, değişiyoruz. Eski resimlere bakarken kimi zaman özümü tanımıyorum. Bu incecık kız ben miyim diyorum. Fena değilmişım, diyorum! Sonra da aynaya bakıyor, dilimi çıkarıyorum! Başka ne yapabilirim? Elbet değişeceğiz. Zaman ı durdurmak, gençliği, güzelliğı dondurmak olanağı yok. Ayrıca dondurmak insanı mutlu edebilir mi? Asıl olan yaşamak değil mi? Actsıyla sızısıyla, hastalığıyla sıkıntısı, sorunu, bunalımıyla yaşamı sürdürebilmek, bir savaş verebilmek değil mi? Saçlar ağarıyor, renkler soluyor, çizgiler değişiyor, ama değişmeyen çizgiler de oluşuyor o zaman. İnsanın gerçek resmi de o çizgilerle beliriyor bence. O çizgilere bakarken kimi dostlarımı daha çok seviyorum. X X X XXX Dayak ve korku Yeşilyurt halkı kendilerine ınsan aışkisı yedınldiğine ilişkin şikâyette bulununca başlanna gelmedık iş kalmayacak ve günlerini dayak korkusu içinde geçirecekJerdi. Işte dayak ytyen bir şoför, SHP Milletvekili Ekmen'e ayağındaki morlukları gösteriyor. (Fotoğraf: Cengız Mumay) göndermişti. Daha sonra Cizre Güveniik Komutanı Binbaşı Cafer Çağlayan 'ın görev yeri "idari tedbir" olarak değiştirilmiş; İçişleri Bakanlığı 'nca görevlendirilen iki mulkiye müfettişi, ilçeye giderek soruşturmaya başlamışlar; pekçok tanığın iddiaları doğrulayan ifadeleri üzerine de dava açılmıştt. Yeşilyurt olayı, tam 42 yıl önce yer alan Senirkent olayını çağnştınyor. Ancak Yeşilyurt olayı yargı aşamasında olduğundan, biz bu dizide yalnızca değişik bir ortamda ve değişik koşullar altında gerçekleşmiş"Senirkent faciası '7ı; yansıtmakla yetineceğiz. Başltca kaynağımız da, suçtan zarar görenler (mağdurlar) vekili A vukat Şefik Seren tarafından aynı yıl yayımlanan ve mahkeme dosyasına geniş yer veren kitapçık olacak. ları Meclise götürmeye kararlı olduğu soyleniyordu. Uluborlu C. Savası da Senirkent'e gitti ve yaptığı ilk soruşturmalann hemen ardından dava açtı. 30 YIL ONCE Cumhuriyet 54 ilçe il otmak istiyor 21 TEMMUZ 1959 tçişleri Bakanlığında teşkil edilen bir komisyonun, il haline gelmek isteyen ilçelerin durumunu incelemekte olduğu bildirilmektedir. Verilen bilgiye nazaran il haline getirilmek üzere müracaat eden ilçelerin sayısı şimdiye kadar 54'ü bulmuştur. Komisyon tarafından yapılan incelemeler neticelendikten sonra, Bakanlıkça hazırlanacak bir kanun tasarısımn, kış ayları içinde Meclise sevkedileceği ifade edilmektedir. Mezkur komisyonun ilk olarak Iğdır, Doğu Beyazıt, Bayburt, Şebinkarahisar, Divriği, Akhisar, Silifke, Bandırma, Karaman, Kilis, Develi, Kmkkale ve Merzifon üzerinde durduğu bildirilmektedir. LeylekKartal harbi Aydın Ortaklar civarındaki çiftçiler tarafından dağlarda devam etmekte toplanmışlardır. Yaralı olan leylekkartal savası leylekler tedavi edilmektedirler. civar kasabaların avcı ve Altın fiatları çiftçilerinin müdahalesi ile sona ermiştir. Fazla sayıda CumhuriyetI060010650 kuruş zayiat veren leyleklerin sağ Reşat 1400014100 kalanları yuvalarına Hamit 1140011500 dönmeye baslamışlardır. Gulden 96009650 Fakat sağ kalanlar da bitkin tngiliz 1280012850 ve yaralı haldedirler. Degussa 15901595 ölen leylekler avcılar ve Yerli 15901592 GEÇEN YIL BUGUN Cumhuriyet Polisiye fUm gibi mermi kullamldı. Asayiş Şube Müdürlüğü 'nden polis Çemberlitaş Vezir Han'da memuru Saim özdemir (40), bir kuyumcu atelyesini kurtarma operasyonu soymak isteyen dört sırasında seken bir kurşunla soyguncu, polisin müdahalesi gözünden yaralandı. üzerine beş kişiyi yedi saat Vezir Han 'da operasyonun süreyle rehin tuttuktan sonra tamamlanmasmdan sonra silahlı çatısma sonunda yapılan çalışmalarda, yakalandı. soygunculara ait olduğu belirtilen beş silah ve çok Soyguncuların elindeki beş sayıda mermi ele geçirildi. rehine de küçük sıyrıklarla Silahlann ikisinin Çek Vizör kurtanldı. tstanbul'da yedi saat süresince gerilime neden 16. birinin 14'lü Smith Wesson, birinin 7.65'lik olan olayın 37 dakikalık Vizör ve birinin de 6.35'lik kurtarma operasyonu bölümünde altı gaz bombast Astra marka olduğu beiirtildi. ve karşılıklı üç yüze vakın 21 TEMMUZ 1988 Tasvir Gazetesi, 28 ocak günü bu "protesto bildirimi"ni olduğu gibi yayımlıyor ve altına şu notu ekliyordu: "Ortaçağ işkence usuilerinin hortlamış ve delice şaha kalkraış çirkin öraeklerini veren bu facia gerçekten yaşanmışsa, tçişleri Bakanlığı bu kıistah e>lemci)er hakkında şiddetli soruşturma yaparak kamuovunun kanayan vicdanını yalıştırmava calışmalıdır. Eğer olay düzmeceyse, bu kez yine küstahça suç uyduran bu bedbaht iftiraalan en kesin şekilde cezalanduarak kamuoyunun ıstırap çeken duygulannı j'auştırmak gerekir." Bu yayının ardından tçişleri Bakanlığı, olay yerine Mülkiye müfettişi Nâzım Önel'i gönderdi. Adalet Bakanlığı da kendi müfettişlerinden Baha Soysal'ı olayı soruşturmakla görevlendirdi. Ve Tasvir Gazetesi muhabıri de Senirkent'e yollandı. tşin ilginç yanı, her ücünün de başlangıçta kimliklerini gizlemiş olmalanydı. Nâzım öner, kendisini "şarap tiiccan", Tasvir muhabiri ise "boya kimyageri" olarak tanıtmışlardı. Burada biraz durup, 1947 Türkiyesi'ne bir göz atmak gerekiyor: Yıllarca tek parti ile yönetilen Türkiye'de, tkinci Dünya Savaşı'ndan sonra çok partili demokrasiye gecme karan alınmış ve 1946'da Demokrat Parti kuruimuştu. Yeni parti, Cumhuriyet Halk Partisi içinden doğmuş olmakla birlikte, halkın iktidardan, "Milli Şer' rejiminden hoşnutsuzluklarını ortaya koyuyor ve "zayıf noktalar" üzerine giderek seçimleri kazanmaya çalışıyordu. Doğrusu, savaş döneminin ve savaş sonrasının yoksulluğunu yaşayan, "ceberrut devlet" antayışının çeşitli örnekleriyle yüz yüze gelen, kırsal kesimlerde jandarma dayağından bıkıp usanan yurttaşlar da Demokrat Parti'yi bir "kurtancı" olarak görüyorlardı. 1946 seçimlerinden sonra sandıklarda hile yapıldığı yolunda ciddi iddialar ortaya atıldı ve iktidarmuhalefet ilişkileri alabildiğine gerginleşti. 18 Aralık 1946'da Demokrat Partililer (DP), bütçe görüşmelerinde Meclisi topluca terk ettiler. Cumhurbaşkanı tsmet,İnönü, iki parti arasında yu "Çine Kaymakamı, köytin DP muşama ve DP'lilerin Meclis ça başkanını öldürmem için bana iışmalarına katılmasını sağladı. teklifte bulundu" demişti. 1947'nin 3 şubatında Burhan Demokrat Parti atakta Cabit Morkaya'nın seçim tutanaSenirkent Davası'na geçmeden, ğı, Mecliste CHP'lilerin oylarıyla reddedilince ilişkiler yine gergiu Senirkent üzerine de kısa bilgi veleşti. DP, 7 nisanda dört ilde ya relim: O tarihte Isparta ilinin Uluborpılan milletvekili ara seçimlerine lu ilçesine bağlı Senirkent bucağıkatılmadı. nın nüfusu 8 binin üzerindeydi. 12 temmuzda tsmet Inönii, "12 Bucağın Isparta'y'a uzaklıgı 75, Temmuz Beyannamesi" olarak ad Uluborlu ilçesine uzaklıgı 10 kilandınlan bildirisini yayımladı. Si lometreydi. Bucak halkının bir keyasi havayı yumuşatmayı amaçla simi bağcılıkla geçiniyor ve şarap yan cumhurbaşkanı, bildirisinde, üretiyor, toprak sahibi olmayanhükümet başkanı ve DP lideri ile lar da ilkel el tezgâhlannda dokugörüşmelerini anlatıyor; iki parti macılık yapıyorlardı. Bucak DP Yüzlerce şikâyetçi... Soruşturmaların sona erdirilmesi kolay olmadı. Ortada yüzlerce şikâyetçi ve yüzlerce tanık vardı; adliye ve Demokrat Parti binalarının önü insan kaynıyordu. Çevredeki bucak ve kasabalardan gelen "merakh"lara bile rastlanıyordu. Sanıklardan bucak karakol komutanı Gedikli Üstçavuş Sadık Ertan ile jandarma erieri Mehmel Tezcan, Yusuf Sarı, Aziz Doğan, Muharrem Tuter, Hasan Kamçının tutuklanması; başka yerde bulunan Mehmet Deveci ve Febmi Kırbaç'ın tutuklanmalan için karar ahnması ve Bucak MüdUr Vekili Halil Altınay'a görevden el çektirilerek onun yerine Keçiborlu Bucağı Müdüriı ŞemseHin Yavrn'nun getirilmesi, kaynaşmanın bir ölçüde yatışmasını sağladı. Yine de köylüler ve kasabalılar, yıllardır buraya tarafsız bir müfettişin gelmediğini soyleyerek çeşitli yolsuzluk ihbarlarında bulunuyorlardı. Mülkiye müfettişinin kapısı önüne, ellerinde şikâyet ya da yolsuzluk ihbarı dilekçeleriyle bekleyen iki üç yüz kişi birikmişti... Tutuklu sanıklar Uluborlu'ya gönderildiler. Senirkent halkı, tutuklu kaldıklan süre içerisinde yemek yemediklerini düşünerek işkencecilerine "yol azığı" getirmişlerdi. Bu, göz yaşartıcı bir "jesf'ti! Soruşturmanın sona erdiği işitilince, birkaç gün boyunca heyecanlı saatler yaşayan Senirkentliler adliye binası önünde toplandılar. Amaçları bir "teşekkiir mîtingi" yapmaktı. ,\ma bunun yolunu yontemini bilemiyorlardı. Demokrat Parti Başkanı kalabalığa seslendi: "Bu memlekette Allahın ve adaletin varlığına inanıyoruz. Onlar leşekkiire layık, fakal her tiiriii gösleriş isleklerinden uzaktırlar!" Bu sozlerden sonra halk dağıldı. 6 OİIT YURTDIŞINDA ÜNİVERSİTE EĞİTİMİ Gazetenin haberi AFYON Tasvir Gazetesi, Senkkentlinin protesto bildirimini 28 ocak günü yayımlıyor ve altına şu notu düşüyordu: "Ortaçağ işkence usuilerinin hortlamış ve delice şaha kalkmış çirkin örneklerini veren bu facia gerçekten yaşanmışsa, îçişleri Bakanlığı şu küstah ^^^^mmm eylemciler hakkında şiddetli soruşturma yaparak kamuoyunun kanayan vicdanını yatıştırmaya calışmalıdır. arasında karşılıklı güvenin yerleşmesini istiyor; muhalefetin güvence içinde çalışmalarını,surdüreceğini ifade ediyordu. Yine o tarihlerde gazeteler, birbirinden ilginç davalarla ilgili haberlerle dolup taşıyordu. Bunlardan biri, sonradan Ankara Valisi Nevzat Tandoğan'ın intihanna da yol açacak olan "Ankara Cinayeli Davası"ydı. Ankara'daki "Irkçılar Davası", 31 Mart 1947 günü beraatle sonuçlandı. Isparta'da, Demokrat Parti İl Başkam'nın başının taşla ezilerek öldurülmesi olayıyla ilgili dava sürüyordu; ancak mahkeme, "<:iyasi propagandaya alet edildiği" gerekçesiyle, duruşma haberlerinin yayımlanmasını yasaklamiştı. Aydın'da "Çakırbeyli Cinayeli Davası" görülüyordu. Sanık, duruşınada. Başkanı, 2 bini aşkın dokuma tezgâm sahibinin kurduğu Dokumacılar Kooperatifi'nin de yöneticiliğine getirilmişti. Dolayısıyla kooperatif, bucakta CHPDP çekişmesinin odak noktalarından biriydi. Olaylar kamuoyuna yansıymca, Demokrat Parti genel merkezi de "Senirkent Faciası"nm üzerine gitti: Jsparla il örgütüne gönderilen yazıda, kanıtların toplanması ve merkeze ayrıntılı bir rapor yollanması isteniyordu. Bunun üzerine Isparta'nın DP'li avukatlan, soluğu Senirkenl'te aldılar. Artık yurttaşlann şikâyet dilekçelerini yazıyorlar, her gun DP il merkezine rapor gonderivorlar, genel merkeze yollanacak geniş raporu hazırlamak uzere bilgi ve belge topluyorlardı. DP'nin, olay İngıltere, Almanya ve Fransa'da Üniversite veya Yüksek Lısans, İsvıçre'de de otelcilik eğitimi görmek ıstıyorsanız; bu konularda bilgi vermek üzere Schıller Internatıonal Unıversıty adına Mr. Ken Povvell kuruluşumuzun davetlisı olarak 2429 Temmuz 1989 tarihleri arasında merkezimizde olacaklardır. İlgilenen öğrencı ve/veyavelılerin görüşme için önceden randevu almaları onemle duyurulur. L EKSPOYURTDIŞI EĞİTİM DANIŞMANLIĞI Yıldız Posta Cad. Vılla Sok 74/2 Yuva 3 Apt 80280 EsentepeISTANBUL Tel (1) 16626721673968 Fax: (1) 1754410 TAPU VE KADAŞTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN SÜREC'Elü 1. Genel Müdürluğumuz Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde mevcuı Müdürlüklerimizde çalıştınlmak uzere Teknik Hizmetler sınıfından S0 adet Muhendis ile Genel İdare Hizmeti Sınıfından 100 adet Sicil Memuru kadrolarına açıktan atama yapılmak üzere sına\la eleman alınacaktır. 2. Sınava katılacak adaylarda aranan şartlar: a) 657 Sayılı Devlet Memurlan Kanunu'nun değişik 48. maddesinde belirtilen niıelikleri taşımak. b) Sına\ tarihi iıiharıvla 30 yaşını doidurmamış olmak, c) Erkek adaylann askerliğini yapmış veya enelettirmiş olmak, d) MIİHENDİS olarak atanacakların Harıta ve Kadasıro Jeodezi ve Foıoğrametri Yüksek Muhendis/Muhendisi yetiştiren en az döri yıl öğretim surdi fakultelerden birini bitirmiş \e hizmetin ozelliği nedeniyle erkek olmak, e) SİCİL MEMURU olarak alınacakların Hukuk, Siyasal Bilgiler, Gazi Üniversitesi lktisadi ve İdari Bilimler Fakultesi TapuKadastro Meslek Yüksek Okulu, Dokuz Eylul Üniversitesi Izmir Meslek Yuksek Okulu TapuKadastro Bolümü mezunu olmak. 3. Sınav için müracaat 18.07.1989 gunü başlayıp 02.08.1989 günü sona erecektir. 4. Sınava katılnıak isteyenlerin son muracaal tarihine kadar 2 adet foloğrafla birlikıe Tapu ve Kadastro Genel Müdurlüğu Personel Dairesı Ba^kanlığına şahsen basvurmaları gerekmekıedir. (Başvuru formu Personel Dairesi Başkanlığından temin edilecekıir.) 5. Sınas larıhi 5.08.1989 günu saat: 10.00'da Sına\ yeri: Tapu ve Kadastro Egilim Merkezi Oran Yo'u iızeri, OranÇankava
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle