26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER zorlanan gençlerin anılarına elbette saygısızlık elmenı. tnanç ve yurtseverfikleri yolunda göğuslerinde kan çiçekleriyle binlercesini toprağa verdik onlann. Yaşayacaklan ne kadar güzel şeyler vardı o>sa... Ancak o kısa ömurlerine sığdırdıkları heyecan, umut, mutiuluk ve tatmini yaşayabilmek için kimi eski "omuzdaşlarının" ömürleri birkaç yuzyıl da olsa yetmez. Bu eski omuzdaşlar egemen sınıfın elleri kanlı temsilcilerinin karşısında perendeler atarken, yaranmak için yaltaklanırken;mezarlarda kemikleri sızlar mı acaba? Devrim demek, bir toplumdaki siyasal ve ekonomik yararlanma olanaklarının toplumuıj geniş kesimleri lehine hızla değişmesi demektir. Siyasal alanda kararlann alınmasında "katılımın" artması, ekonomik alanda "paylaşımın" dengelenmesi, "fırsat eşitliğinin" verilmesi demektir. Ve kimileri ne derse desin, biz devrimi hâlâ çok seviyoruz, uğruna mücadele ediyoruz ve çok özlüyoruz. Bilen ve gören bir gözle bakıldığı zaman insanlık tarihi, ezen ve ezılenin kavgasından baska bir şey değildir. Her şey ezen içindir, egemen olan içindir. En güzel sofralar da onlanndır, en yararlı kitaplar ve bilgiler de onlar içindir. başkaları hakkında karar verme yetkisi de onlardadır. Ezilene ise sadece çalışmak düşer. İnsanlar demokrasiyle kendi kendilerini (çoğu kez lafta) yönetmeye başladıkları zaman da durum pek değişmemiştir. Kitle iletişim araçlanm ellerinde bulunduranlar ve üretim araçlarının sahipleri, yani egemen sınıf, demokrasiyi de kendi koydukiarı sınırlar içinde oynamak isterler. Toplumdaki temel ilişkileri bozmayacak bir demokrasi. tşte devrimcı olmak bu temel ilişkileri, bu sömürii ilişkilerini bozmak için uğraşmak demektir. Ve kimileri ne derse desin, biz devrimi hâlâ çok seviyoruz, uğruna mücadele ediyoruz ve çok özlüyonız. lan vardır, düzenleri vardır. Ve egemenliklerini tehlikede gördükleri an yapamayacakları hiçbir şey yoktur. Yakın tarihe bir göz attığımız zaman açıkça görulur ki, emekçi kitleler ne zaman örgütlenmeye girişseler, ne zaman kendileriyle ilgili kararları kendileri alma yolunda birkaç adım atsalar, bilinen senaryolar sahneye konur. Kanlı pazarlann ardında da onlar vardır, 1 Mayıs 1977'lerin arkasında da onlar vardır, Kahramanmaraş'ın, Malatya'nın arkasında da onlar vardır. 1933'te Reichstag'ı yakanlar da onlardır. Allende'ye karşı kamyoncuların grevini körükleyenler de. Türkiye'de hiçbir tutucu (muhafazakâr) partinı.ı toplantı ya da kongresi devrimciler tarafından basılmamıştır. Oysa emekçi kitleler ne zaman yasal sınırlar içinde örgütlenmeye çalışsalar, toplantıları "milliyetçilik adına" basılır. Ve sonunda basanlardeP, basılanlar suçlu olur. Biz devrimi hâlâ çok seviyoruz ve uğruna mücadele ediyoruz. Tam ve eksiksiz bir demokrasi içinde sorunlarımjzı çözeceğimizi biliyoruz. Beceriksiz ve basiretsiz kimi politikacıların ellerinde çarçurolan ekonomik kaynaklarımızı geniş kitlelerin kararları doğrultusunda ve bu kitleler lehine yeniden harekete geçirdiğimiz zaman, şimdiki sahte darboğazlann ortadan kalkacağına inanıyoruz. Bu toplumun yetiştirdiği değerlerin emeklerinin ürününün bir avuç azınlık değil, yine bu topluma yöneldiği zaman sözde bunalımlann geride kaiacağıru büiyoruz. 17 TEMMUZ 1989 BizDe\Tİıııi Çok Se\iyoreız, Biz devrimi hâlâ çok seviyoruz ve uğruna mücadele ediyoruz. Tam ve eksiksiz bir demokrasi içinde sorunlarımızı çözeceğimizi büiyoruz. Beceriksiz ve hasiretsiz kimi politikacıların ellerinde çarçur olan ekonomik kaynaklarımm geniş kitlelerin kararları doğrultusunda ve bu kitleler lehine yeniden harekete geçirdiğimiz zaman, şimdiki sahte darboğazlann ortadan kalkacağına inanıyoruz. 12 Eylül'ün getirdiği yılgınlık ortamı içinde baş ABD'deki gelişmelerden iki noktada önemli ölçülayan bir tür "günah çıkarma" furyası yülardan de aynldığını görüyoruz: Bunlardan birincisi, yeberi süriiyor. Türkiye'de öğrenci hareketleri ni konumlannı içlerine sindiremeyen bu "eski genç1968'den çok önce başladıfı haJde, Batı'ya bir tür ler"in, geçmişlerini sürekli sorgulamaları ve karaöykünmeyle, kendilerine "68 kuşağı" adinı yakış lamaya çaJışmaJarıdır. lkincisi ise geçmişte geneltıran kimileri, yıllardan beri ne kadar yanılmış ol likle devlet ve resmi kurumlarca örgütlenmeye çadukJannı anlatıyorlar. Hem de düşünce ve saf de lışılan "sağcı gençlik"in nispeten niteliksiz kadroğiştjrmenin aydın olmamn bir gereği olduğunu sa larının bugün kamu sektöründe kimi köşe başlarıvunarak. Hem de kafalarında doğru diye bildikle nı ele geçinniş olmaları ve kadrolaşmalarıdır. rini hâlâ savunanları, tutuculuk ve bağnazlıkla itSoruna toplumbilimsel açıdan baktığunız zaman ham edebilecek kadar cüretkârhkla. Hem de bin görüntü budur ve bu görüntü enineboyuna irdelerce insan düşüncelerinden ötiirü hapishanelerde lenebilir. Ancak biz sorunu toplumbilimsel açıdan sonsuz sıkıntılar içindeyken. değiJ, moral açıdan ele almak istiyoruz. Ve soruEğer soruna salt toplumbilimsel açıdan bakar nu moral açıdan ele aldığımız zaman, sınıfsaJ bir sak, olayı anlamak mümkündür. Geçen yıllarda çözümlerne değil ister istemez bireysel bir yaklaşım Türkiye'de öğrenci hareketleri içinde lider olarak içinde oluyonız. gördüğümüz gençlerden önemli bir bölümü, top Devrimin ne olduğunu bilelim lumun üst gelir düzeyindeki ailelerin çoculdanydı. Bir tasmı da yüksek burokrat, subay, öğretmen vb. Biz devrimi severdiksevmezdik, seviyoruzgibi orta gelir düzeyinde ailelerden geliyorlardı. Bu sevmiyoruz tartışmasma girmek için önce devrimin çocuklar Türkiye'nin en iyi ukuilarında, Türkiye' ne olduğunu ammsamakta yarar var. Devrim elnin verebileceği en iyi egitimi ahnışlardı. Ve öbür bette, ellerindeki çakaralmaz tabancalarla devletin "lider niteliklerinden" öturü, hareket içinde lider silahlı kuvvetlerinin uzerine gitmek değildi. Ya da olarak ortaya çıkmaları doğaldı. Aynen yaşamla kitaplardan öğrenilen bir işçi sınıfı şablonuna nnın daha sonraki aşamaiarında farklı aJanlarda Türkiye'deki işçileri uyarlayarak hayal kurmak da başarıb olmaJarı ve öne çıkmalan gibi. Zaten Av değildi. Kapalı kapılar ardında karanhk pazarlıkrupa'da da ABD'de de buna benzer gelişmeler ol lar sonucu ortaya çıkan militan bozuntularınm dımuştu. Ancak Türkiye'deki gelişmelerin Avrupa ve şında, hain provokasyonlarla kendini savunmaya 'TEN OKURLARA.. OKAY GÖNENStN Yarısın Sonu H Prof. Dr. TOKTAMIŞ ATEŞ ızla çöken temmuz sıcağının ortasındaki uzun bayram tatilinin rehaveti, basına pek uygun bir ortam yaratmadı. Haziran ayı da gazete satışları açısından yine olumlu geçmedi. Promosyona ve rek/ama devam eden gazetelerden Günaydın (515 milyon lira), Güneş (619 milyon lira), Hürriyet (300 milyon lira), Milliyet (261 milyon lira), Bugün (215 milyon lira), satış artışı sağlamalarına karşın buyük harcama yapan gazetelerden Sabah (463 milyon lira), Tan (290 milyon lira), Gazete (195 milyon lira) ve Tercüman (74 milyon lira) tiraj kaybettiler. Satış servisimizin belirlemelerine göre haziran ayında gazetelehn günlük net satışları ve mayıs ayına göre artış inişleri şöyle oldu: 600 liralık gazete 105.939 500 liralık gazeteler Hürriyet Sabah Milliyet Türkiye Tercüman Yeni Asıt Güneş Günaydın Gazete Bugün Tan 462.000 404.403 338.254 133.800 84.285 38.138 400 liralık gazete 107.481 300 liralık gazete 433.336 250 liralık gazete 98.700 200 liralık gazeteler 357.276 266.982 +20.990 20.888 +1.610 •27.894 +45.890 19.046 16.403 3.688 +32.781 +51.767 10.776 Cumhuriyet 9.249 Bize veda edenlere giile güle... İçimiz bu yolda yitirdiklerimizia acısıyla dolu. Ama bize veda edenlere, üç kuruşa ve bir sırt sıvazlanmasına teslim olanlara da kızmıyoruz. Çünkü tarihi bilerek ve görerek okuyoruz ve onlann bu alandaki ilk örnekler olmadıklanm da biliyoruz. Çünkü ulusun zengin bağnndan onlardan çok daha iyilerinin fışkıracağı günlerin sesini duyuyoruz. Sahte ilişki, sevgi ve dostluklann; geçici doyum ve mutlulukların kimi zaman özlem ve pişmanlıklarla da dolu yapışkan dünyasından bize veda edenlere, güle gule. Biz devrimi hâlâ çok seviyoruz, uğruna mücadele ediyoruz ve kazanacağımızı biliyo Egemenlerin etkili silahlan Rejimin adı demokrasi bile olsa egemen sınıfın elinde çok etkili silahlar vardır. Her şeyden önce insanlan satın alacak para vardır. tnsanların bilinrneyen karşısındaki korkuları, yani din duygularının sömürüsü vardır. Üstıin ırk nıasalları vardır, ülke bütünluğünun tehlikeye duştuğü yalanlan vardır. Kitle iletişim araçlan onlann ellerindedir; oyun EVET/HAYIR AKBAL 10 Ocak 1989 günü Rahip Pierre, uluslararası bir dayanışma toplantısında şöyle konuşmuş: "Devrimin 200. yılında Marseyez1 deki kin dolu sözleri, aşk mesajı veren sözlerle değıştirelim." Fransjz ulusal marşı Marseyez'i Yüzbaşı Rouget de Usle yazmıştı. Yüzbaşının bilinen tek yapıtı bu marştır. Coşkulu bir gecede yaratılmış bir parçaydı bu. Bilinenin tersine Marseyez, Marsilya'da değil, Strasbourg'da yazıldı. Marsilyalı gönülluier Paris'e yürürlerken bu şarkı dillerinden düşmüyordu. Bu yüzden Marsilyalı diye anıldı bu devrim türküsü... "Pis kanlar tekerlek izlerini sulasın" diyordu gönülluier! Haydi yurttaşlar, birliklerinizi kurun, tiranhğa doğru yürüyelim. Kanlı bayrak havalarda dalgalanıyor... Şimdi diyorlar ki, okul çocukları bu düşmanlık ve kin dolu sözleri söylemesinler Marşı değiştirmek, sevgi dolu, barışçı sözcüklere yer vermek daha doğru olmaz mı? "Le Monde" gazetesinde bu konuda bir yazı yazan Jean Tollat diyor ki: "Pek çok devlet başkanı, başbakan 200. yıldönümü kutlamaları için Paris'e gelecek. Bu ülkelerin ulusal marşlanna ters düşen, kin ve öç alma sözleriyle dolu bu marşı onlara nasıl dinlefeceğiz? ingilizler Tanrı kralı korusun'; İtalyanlar 'Bir tek bayrak, bir tek umut altına toplanın ey İtalyanlar', Almanlar "Birliktelik, adalet ve özgürlük Alman yurdu için' diyorlar marşlarında... Avrupa Konseyi de marş olarak Beethoven'ın Dokuzuncu Senfonisi'nde yer alan Schifler'in "Mutluluğa ŞarkT'sını seçmiş. Avrupa Birliği kurulurken "kan içici despotlar". "acımasız kaplanlar" diye seslenmek niçin?" Toulet, Belçikalıların Hollandalılara karşı direnişlerini anlatan Brabançonne'u otuz yıl sonra değiştirdiklerini söylüyor Müzik aynı kalmış, ama öc alıcı, kan dökücü, kin ve nefret kokan sözler değiştirilmiş. Şimdi Belçikafılar 'Kral, yasa ve özgürlük' diyorlarmış marşlarında... Son olarak da Sovyetler Birliği'nde 1977 yılında ulusal marşın sözleri Stalinci havasından uzaklaştırılmış, müzik aynı, ama sözler değişik!.. Fransa'da da Rhenan cumhuriyetçileri Marseyez müziğinı Schifler'in 'Mutluluğa Şarkısı'nın sözleriyle söylemişler, Lamartine'in de Rouget de Lisle'in rnüziğine uyan bir 'Kara Marseyez' yazdığını da unutmamalı... Tek Pazar, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, dünya banşı, uluslararası anlaşmalar. Bütün bunlar barışçı bir dünya kurmanın ilk adımları... Ama ulusal marşlarm birçoğunda öç alma, kan dökme, kesip biçme sözleri insanlan birbiriyle çatışmaya sürüklüyor. Küçuk yaşta komşularına karşı acımasızca düşmanlık duygularıyla beslenen insanlar, dost, mutlu bir barış dünyasının yaratıcıları, öncüleri olabilirler mi? Rahip Pierre'in ilk adımını attığı, başka bir yazarın, Toulet'nin desteklediği bu ulusal marşları 'kansız' bir biçime sokma girişimi mutlu bir başlangıç olabilir mi? Tekerlek izleri pis kanlarla sulansıni' Kimin kanlarıydı bu 1789'da? Kralcıların, soytuların, monarşi yanlılarının, iç ve dış düşmanların... Böyle şarkılar topluluklan zaman zaman coşturur, uyarır, birlik sağlar. Ama bu 'kan' kokan şarkılar yıllarca, hatta yüzyıllarca yaşatılmalı mı? Bizim İstiklal Marşımız da ulusumuzun tehlikeli, korkulu bir ölüm kalım gününde yazıldı. "Korkma sönmez..." diye başlayan Mehmet Akif'in şiirinde de barışçı, dostça bir yaklaşım göremeyiz. 'Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar' dizesinde bile uygarlığa, gerçek uygarlığa bir düşmanca davranış yok mu? Bize saldıranlar kimlerdi? Sömürgeciler, emperyalistler!.. Ne ilgileri var onların, uygarlıkla, uygarlık yandaşlanyla! Hem sorarım size, dünyada hangi ülkenin ulusal marşı "Korkma..." diye başlar? Ulusal marşlar kin, nefret, düşmanlıkla dolup taştığı sürece insanhğın gerçek bir barış. dostluk, yakınlık, anlayış havasına geçmeleri, sürekli bir uyum içinde yaşamaları olanaksızdır. Tarih kitapları uluslann birbirlerine karşı gerçek ya da gerçek dışı düşmanca öyküleriyle doludur. Evet, geçmişte çok acı, çok kanlı işler oldu. Bunu her ulus yaptı. O sana, bu bana!.. Sürgit bu kanlı duşmanlıklar yaşatılmalı mı? Yoksa yeryüzünü bu yaşamı bir barış ve dostluk dünyası yaşamı yapmanın yolları aranmamalı mı? Kızımız ımi2 oldu Dost vc akrabalara müjdelcriz. 15.7.1989 OKURLARDAN İstanbuVu anlatıyvrum Eski şair ve yazarlannuz tstanbuVu anlatırken, körfezi, boğazı, kayıklan, canlı canlı yakalanan ve pişirilen balıkları ve bu balıkların etini yerken bir tarafıan denize ve diğer taraftan ormana bakarak bir iki bardak rakı atıştırarak keyiflenmeyi hep konu etmişlerdir... Dikkatle dinleyin htanbul'u anlatıyorunu Anadolu'da ve herhangi başka bir yerlerde htanbul'u eski yazar ve şairlerimizden dinleyenler bundan sonra İstanbuVu hayatterken funları bilmek zorundadırlar: tstanbula nu gelmek istiyorsunuz? a) Vesait beklerken saatlerce kuyruk beklemeye ve vesaite bindikten sonra tek ayak üzerinde durmaya ve akla gelmeyen kokuları teneffüs etmeye hazır mısınız? b) tstanbul'un kirli havasını teneffüs etmeye ciğerleriniz hazır ve dayanıklı mı? c) Deniz kenarına ve Haliç'e yaklastığmızda eğer devamlı nezJe değilseniz; burun mükozanız, koku alma duyunuz denizden gelecek pis yosun ve tuvalet kokulanna hazır ve dayanıklı mı? d) Trafik sorununu özel arabanızla çözmeyi düşünüyorsanız, arabamza yer bulma sorunu yanında sinirleriniz sağlam mı? e) Kulaklanmz eğer sağır değilse; gurültüye dayanıklı f) Tüm bunlardan daha zoru ekonominiz tstanbuVda yaşamaya elverisli mi? Daha doğrusu sizin için sıhhat mi, para mı mühimdir? Bakın bu konuda da sunu söylemek isterinu Benim babam Elbistan'ın Sevdilü Köyü'nün Han Mezrası'nda oturup sulu tarlalara sahipken, kırk dönümlük sulu tarlayı 5 (beş) göz köy damı ile biru'kte 120 liraya satıp Kacar Yaylası'na gitmis. Çevrede babama, "Sulu tarlayı koyunlarla değişip yaylaya gitme" demişler. Babam da "O Kacar Yaylası'nın bir tas suyunu buradaki sulu tarlalann tümune değişmem" demiş. Demiş ama bir yerde haksız da sayılmaz, çünkü annemle beraber beni de yaytada kazanmışlar.» g) Acaba sizler de neyin sonunda ne kazanabileceğinizi hesaphyor musunuz? Bütün bunlara razı iseniz ve romatizmanız yoksa haydi yolunuz açık olsun... Yine de hesabımzı iyi yapuıız. ÎBRAHİM ÖZDEMİR Em. Öğretmen Özel kolejlerin hazırlık sınıflarına Bu Kanlı Marşlar Ortadan Kalkmadan Beldibi de gidiyor Marmaris ve civan yanlış yerleşme ve yapılaşma yüzünden tas ve beton yığınlarına mağlup olurken, bu yö'rede sessiz sakin bir tatil geçirmek giderek hayal otmaya başladu Bu kapasite aşılması karşısında daha şimdiden turizm Marmaris'e bitisik Armutalan ve Beldibi'ne kaymaya başladu Armutalan dolmak üzere, Beldibi ise Marmaris'le birleşmiş durumda. Marmaris'e yakın bu yerin yamacını süsleyen ve sessiz bir görüntü kazandıran kaya silsilesi muhtarlık dahil hiç kimsenin görüşü alınmadan bir müteahhite kiraya verilmiştir. Kiralayan, yollan hemen yapıp gümbür gümbür dinamitler patlatarak Marmaris'e yakınlığındun dolayı maliyeti ucuz olan taşı kamyonlarla satıp para kazanırken, Beldibi'nin geleceği de bu sayede yok olmaktadır. Patlatılan dinamitler, tarım alanlannı etkilemiş, trafik de tehlikeli bir hal almıştır. Bu nedenle taşocağı sahibine veribniş bulunan ruhsatm iptalini isterken, bu yörenin turizm geleceğinin de kurtanbnasım dilemekteyiz. Beldibi Sakinleri / MARMARtS Bayramda televizyonda bir güldürü programı. Sunucu ve iki güldürü sanatçısı bir oyunun parodisini yapıyorlar, sunucu bir anahtar sözcük söylüyor, oyuna katılan bu sözcüğün ilk çağrıştırdığı sözcüğü söyleyecek; sunucu "gazete" diyor, komedyen (Arkosı iS.Sayfoda) Diş düsmanı tartar'a ve dis cürümelerine kamtlanan tpana AntiTartar, diş taşlanna ve diş cürümelerine karşı güçlüdür. Içerdiği Fluorid ile diş minelerini sertleştirir, diş çürümelerini önler. Bileşimindeki özel maddeler, yeniden diştaşı oluşumunu en aza indirger. İpana AntiTartar, günlük kullanımda diş çürümelerini de önleyen ideal "özel bakım" diş macunudur. Tartar (Diştaşı) Nedir? Tartar dişler üzerinde, özellikle diş ile dişetinin birleştiği bölgelerde biriken kireçleşmiş tabakalardır. Tartar "periodontal" hastahklara neden olur • İstenmeyen ağız kokulan oluşur. • Dişetleri çekiJir, iltihaplanır, sık sık kanar. • Dişlerin direnci azalır, sallanmaya başlar. • Diş çürümeleri hızlanır, Tartar, aynca, dişlerin görüniimünü de çirkinleştirir. Asiye Hasan İlhan İNGİLİZCE GRAMER Ing. Fer» İng. Mat. Tartar (Diştaşı) Nasıl Önlenir? Tartar, diş hekimleri tarafından temizlenir. Ancak, zaman içinde, dişlerin dişetiyle birleştiği bölgede yeniden tartar birikimi başlamaktadır. İpana AntiTartar, bu birikimi geciktirir, en aza indirger. Diş cürümelerine ve diştaşlanna karşı güçlü İpana AntiTartar, hergün, düzenli olarak kullanılmalıdır. Unutmayın! İpana AntiTartar özel formülü, güçlü etkisi. farklı tadıyla, günlük ve özel diş bakımı için geliştirilmiş. çağdaş bir ipana ürünüdür. Siz de, hergün düzenli olcrak İpana AntiTartar kullanın, diş minelerinizi sertleştirin, diş çürümelerini önleyin, diştaşlanndan arınmış. sağlıklı dişler kazanın! TEŞEKKUR 15.7.1989 günü doğan kızımız Bahar'm dünyaya gelişinde yardımlarını esirgemeyen, Gny.Dr. YUNUS GEDİKBAŞI Dr. BENGÜ KIR ANER Ebeler; Gökçen Yüksel, Nevin Öztürk, Aysel Avşar, Ecz.Peran (Atasoy) Bacak, Selman Bektaş ve tüm SSK Bakırköy Dogumevi personeline teşekkürü borç biliriz. DERSANELERI KADIKÖY 336 02 79 336 02 06 MALTEPE 352 24 21 ERENKÖY 359 30 68 363 77 86 ASÎYE HASAN İLHAN Sevgili 1727 Yaşmda Bayanlara AYLÂ Aramızdan ayrılışının altıncı yılında seni sevgi ve özlemle an2yoruz. ANNENKARDEŞLERfN INCILTERE'de İNGÎLİZCE'Vİ ucuza ogrenmek ıçın guventlır tek yol A U P A İ R iık vapmaktır DERIN LIMITED ŞTI B«Mkta*4st.T>t: 161 43 «687 Barbaro* •*. M«h»,p, M s. 2/9 diş macununuzu biliyoruz
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle