27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet îngiliz turistin beklentisi: Sahibı: Cumhurıyçt Maıbaacılık ve Gazetecılık Turk Anonım Şırkctı adına Nadir N«li • Genel Vayın Müduru H ı s u (emml. Mucssese MudurU: EnuK L>«klıgil. Yazı Işlerı Mudüru Ok«y G o o n a ı . # Haber Merkezi Muduru: Ykjçıa Baytr. Sayfa Duzenı Yonetmenr Ali Ac«f, 0 Temsıtcıler. ANKARA: Ahmel T«n. İZMİR Hikmel Çetiakay*. ADANA Criıl lstanbul Habelen trtıın Akjıldız. Dış Haberler ErgiM Bakı, Ekonomı OagU Tnriın. Kultur: Ctlal CflCT, Spor Danışmam Abdulkadir Yucclman, Duzelıme Rrfik Durbiş, Araşlırma Şalıiıı Alp*v, IşSendıka. Ş«kI M Krıcnci, Yun Haberleı Secdel Dogu. Dızı Yazılar: Kerem Ç«lışk«n, # Koordınator Ahmtl Konıls»n. • Malı tşlrr trol Erkui, • Muhascbe Bakm Yıner # ButçePlanlama: Srrçi Osmanbtşroglu • Reklam Ajşf Tonn. Ek Yayınlar Hulrn Ak>ol # Idarc Haseyin Gurer. Ijlelmc: Ondcr Çdik. Bılgjlsienı. Naii tıul. Bason ve Yayafi Cumhunyr! MaıbaaoJılc vr Gaznecıljk TA.Ş Türk Ocagj Cad 3 9 ' 4 I C a | a J o f 34334 Isı PK 246kıanbu! Ttl 513 05 05 (20 hal). T e t a 22246 Faı (I) 526 60 72 < Bunlar Ankır.: Zı>» GokaJp Blv Inkılap S N o 19/4, Trl. 133 11 4 M 7 , Tefcx 42344 F m : (, 133 II 41 428 % hmtr. H Zıya Blv 1352 S 2 ' 3 , Tel: 13 12 30, Tclr» 52359 Fa* <51| 19 53 ( # A«Uıw: InSnlı Cad JJ9S N o 1 Val 1. Tri 19 3 ' 52 (4 tıaı), T d « «2155, Fax (7lı l« 37 < TAKVtM: 17 TEMMUZ 1989 Imsak: 3.46 Güneş: 5.39 Öğle: 13.15 Ikindi: 17.13 Alcşanı: 20.41 Yatsı: 22.25 Gökdelen Tbplumsal yaşamın tanığı değil, zevkli 1972'de yüınsanatçısı' kıyılar EPİP EMİL ÖYMEN LONDRA İngiliz tur operatorleri tarafından 1985'te "keşfedilen" ve uç yıl süreyle tam bir hucuma uğrayan Turkiye kıyılarının bu yıl İngilizlerden büyük ölçude annması karşısında çeşitli görüşler ileri sürüluyor. Bir uzman, "Türkiye'nin herhalde genel bir turizm si>aseti yok. Kısa vadeii kâr amacıyla lüks otel iıtşaalı, orta sınıf turistleri hiçbir zaman çekmez" dıyor. Türkiye'yi çok iyi tanıyan bir gezgin, orta sınıf tngiliz turistin beklentisini şu sözlerle ifade ediyor: "İspanya veya Yunanistan'daki betonarme ormanlara islersek gidebiliriz. Biz, bozulmamış ve zevkli bir kıyı beklhoruz, gokdelenler değil." Dünyanın ve İngiltere'nin en buyük tur operatörü "Thompson"ın sozcusü, Geçen yıllarda Türkiye'ye yönelik siyasetimiz neyse bu >ıl da aynı oldu. Biz hiçbir iptale gitraedik", derken, diğer küçuk firmaların çok sayıda turu iptal ettikleri, bunun ise İngiltere'de faaliyet gosteren Turk turizm firmaiarım olumsuz etkilediği görüluyor. Aylar once iflas ettiği açıklanan "Turquise, Golden Horn" gibi firmaların, "orta boy" İngiliz fırmalarıyla bile rekabet edemedikleri ifade ediliyor. rı, Türkiye'yi "nıoda olmadan" once de tanıyan boîge uzmanları ve bazı turizm firmalarının temsilcilerinin, Turkiye turizminin bugün içinde bulunduğu bunaiıma ilişkin goruşlerini şöyle özetlemek mümkün: İstanbul her zaman gözde bir kenl. Tarih ve sosyal açılardan hiçbir zaman kimsenin vazgeçemeyeceği bir yer. Sadece lüks amaçlı, yüksek gelir gruplanna hitap eden pahalı işletmelere öncelik verip ortagelir gruplarıra dikkate almamak akıllıca olmadı. Turkiye, İspanya'nın bu konudaki hatasına düşmekten kurtulamadı. Doğa ile ilişkisi olmayan, çevresinde çoğu kez yardımcı turistik tesisler yer almayan, kütle halinde binalar turizme açıldı. Deniz kıyısında hemen her kasaba ve kentte mantar gibi biten binalar ile turizm yapılabileceği sanıldı. Doğa tahrip edilirken ortaya çıkan ve çoğu kez hiçbir insani boyut hesaplanmadan inşa edilmiş binalann, aynı yoMardan, en az 20 yıl önce geçmiş olan İspanya ve Yunanistan'ı da görmüş İngiliz turistlere hitap etmeyeceği, onlar tarafından çok basir ve ilkel bulunacağı düşümilmedi. Lüks ya da ortasıruf bütün işletmelerde kalifiye eleman sorunu çok açıktı. Elemanın dil bilmemesi büyük bir sorun sayılmazsa da otel hizmetlerine hiç alışkın olmayan, muşteri ile temasın nasıl kurulacağını bilmeyen personel, turistin işletme konusundaki kuşkularını arttırdı. Pekçok yerde altyapı inşaatlannın kışın tamamlanmaması. lurislik sayılan bir çok kentte yazın da (oztoprak içinde inşaatın siırmesi ve bunun getirdiği diizeılsizlik, tatil için az para ve zaman ajıran turistler için tam bir hayal kırıklığı oldu. Çok tanınmış beldelerde yıllardır çozulmeyen su ve kanalizasjon sonınlannı da buna eklemek gerek. Turistin "yolunacak kaz" gibi görünmesi, önce Arapları Istanbul'dan, şimdi de İngilizleri Türkiye kıyılanndan uzaklaştırdı. Kısa vadeii amaçlar ve çözümler için turisti "kazıklama" gereğini duyanlar, aynı turistin bir daha aynı yere geJmeyeceğini hiç hesaba katmadılar. Bir de tngiltere'ye özgü bir sonın bıitün bunlara eklendi. Orta sınıf Ingilizlerin ev sahibi olmak amacıyla ödedikleri banka ipotek faizleri surekli arttınldı. Her ay kira gibi ödenen miktann bir yılda halın sayılır oranda yiikselmesi uzerine İngilizler, Tiirkiye'de tatili birinci sırada önemli bir nokta olarak göstermeraeyi tercih ettiler. Nedim Günsür, yaşamın dramını ve sevinçlerini resimledi 140 y^ıüık tıp kitabı KONYA (AA) Konya'daki Feridun Nafız Uzluk Kitaphğı'nda 140 yıl önce yazılmış tıp bilimleriyle ilgili bir yazma eser bulundu. Konya Kültür ve Thrizm Vakfı Başkanı, şair ve araştırmacı Feyzi Halıcı tarafından bulunan "//mi Tıp" adlı 86 sayfalık yazma eserde yüz dolayında hastaltk ve bunlann tedavisi anlatıltyor. Feyzi Halıcı, hastalıklarm tedavileri bölümünde, ilaçlann tümünün bitki ve otlardan oluşmasının dikkat çekici olduğunu bildirildi. Paris'te Mahmut Makal'ın 'Bizim Köy'ünü okuyunca, soyut çalışmaktan vazgeçerek 'Kızamık' tablosunu yaptı. "Sanatı elit bir aydın topluluğunun güdümünde bırakan değil, aydm kesimi de içine alan bir resim dili oluşturmanm zorunluluğuna" inamyor. PORTRE / NEDİM GUNSUR ALPAY KABACALI "Gökyuzu sevdalısı". "Gurbetçinin ozaıtı", "Çocukluğun bayram sevinci..." Bunlar, Turgay Gönenç'in "Nedim Günsür" başlıklı şiirinden. Bir başka dizesinde, onu "Ölurau suskunun dokusuyla mühürle>en ressam" olarak niteliyor Turga> Gonenç. Hayır, çelişki yok! Gazelhan Mahmut Nedim Bey'in o|lu İstanbulJu amatör ressam ve gümrük memuru Abdurrahmen tzzet Bey ile Vidinli Mahmut Efendi'nin torunu Dikiliii Fatma Nigâr Hanım'dan ailenin ılçıincü çocuğu olarak doğan Nedim Günsür, acıyı küçuk yaşta, ortaokula giderken, babasını yitirince yaşayacak. Bu yaşamın dramı, resimlerine yansıyacak. Ama tablolarında yaşama seviııcini vermekten de geri durmayacak... Resim tutkusunun kökeni araştırıldığında, akşamlan lamba ya da mum ışığında resim yapan gümrük memuru babayla karşılaşılıyor. Bir de Afyon Ortaokulu'ndaki resim öğretme I924'te Ayvalık'ıa doğdu. Afyon Ortaokulu'nu bitirdı. Liseden ayrüarak Güzel Sanatlar Akademısi Resim Bolumu 'ne girdi (1942). Bedri Rahmı Eyul boğlu Alolyesi'nde öğrenimini lamamladı (1948) ve Fransa Hükümeti'nin bursunu kazanarak Parıs'e giıti. Alııyılsonra Turkiye'ye döndu. 1955'teKaradeniz Ereğlisi Ortaokulu resim oğretmenlığine atandı. 1958'de bu görevinden aynlarak tstanbul'a yerleştî. J'961'de yeniden aynı n:esleğe döndu veon yıl sureyle Beykoz Ortaokulu 'nda ücretli oğretmentikyaplı. tlk kişiselsergisi Paris'te bulunduğu sırada İstanbul'da, Maya Calerisi'nde açıldı (1951). Bugüne kadar 14 kişisel sergi açan, yun içinde ve dışında çeşitli karma sergilerle grup sergilerine katıIan Nedim Gunsur, 1963 'Ie26. Devlet Resim ve Heykel Sergisi 'nde Birincilik Ödulü, 1973 'te Cumhuriyet'ın 50. Yılı Sergisi'nde Atatürk Ödülu kazandı; GÛnsÛr "Soyutçuların resimleri satılmı 1972'de MHliyet Sanat Dergisi'nin oluşturduğu seyor. Bunlar bir örgüt kurdular. Rguraöf resim yapan çıcı kurul tarafından resim dalmda "Yıün Smaıçısı" ressamlara veryansın ediyortar" seçildi. ni var. Adı neydi, resim yapar mıydı, yaşıyor mu? Sonradan bu soruları çok sordu. yanıt alamadı. Ama öğretmeninin ilgisini, kendisini resme yöneltişini, başarılı öğrencilere küçuk sanat kitapları verişini hiç unutmadı... Ortaokulu İstanbul ve Afyon'da okudu. Liseye İzmir'de başladı. Sonuna değin götürmedi. Ayrıldı liseden, İstanbul'a geldı. Akademi'ye giriş sınavlarını kazandı. Ve Bedri Rahmi Eyüboğlu Atölyesi'nde oğrenime başladı... Orhan Peker, Mustafa Esirkuş, Leyla Gamsız, Fikret Otyam, Turan Erol vb. öğrenci arkadaşlarıyla "Onlar Gnıbu"nu kurdu. Grubun İstanbul ve Ankara'daki ser gileri yankılar uyandınyordu. "Oraya giderken yarı empresAltı yıllık akademi öğrenimi yonist tavuiar içerisindeydim" di"Paris'teki çalışma1948'de sona erdi. Öğrenciliği sü yor. resince yaptığı türn çalışmaJan de lanmda aktüel elkilenmeler altınğerlendiren seçici kurul, Fransa da kaldım. Yani, o sırada geçerhükümeti bursunun Nedim Gün likte olan akımlar, tarzlar bilinç sür'e verilmesini kararlaştırdı. altıma, çalışmalanma girdi. Bu elBurs, bir yıllıktı. Paris ise ucu kilenmeler sonucu soyuta, nonbucağı olmayan bir sanat denizi... figüratife kadar gittim." Dıl sorunu vardı; ezici görünuBedri Rahmi ve Eren Eyüboğmüyle Batı uygarlığı ve muzeler, lu, Paris'e gittiklerinde bu çalışyüzyılların kültür birikimi... Şaş maları görür, beğenirler. İstankınlık... Küçuklük, ezilmişlik bul'da, Maya Galerisi'nde bir serduyguları... gi düzenlenmesini sağlarlar. NeBir yıl için gittiği Paris'te am dim Gunsür'ün bu ilk kişisel sercasının desteğiyle, altı yıl kaldı. gisi ilgi uyandırır. Ama o, Paris'O duygulardan kurtuldu, çalışma te, başka arayışlar içerisindedir: ya başladı. Fernand Leger'nin, " O resimleri yaparken rahat Andre Lhole'un atölyelerine izle değildim. Sanatta kişilik diye bir vici olarak katıldı zaman zaman. olay var, yöresellik diye bir şey Eyüp'te Oyuncakçı Çıkmazı Tahta kamyonlar, aynalı beşikler, çift atlı arabalar, kaynana zınltıları, Eyüp leylekleri, cambaz, hokkabaz, minareler, düdüklü fmldaklar, hacıyatmazlar... Eyüp oyuncakçılığınm bu klasik eserleri artık yok. Oyuncakçı Çıkmazı'nda oturan son oyuncakçı da şoför oldu. NECATİ GÜNGÖR Eskiden plastik makineli tüfekler mi vardı? Eskiden kara şimşek modeli hızlının hızlısı arabalar, kelepçeli, tabancalı, kasklı "polizei" takımları mı vardı? Artık zaman değişmiş, çağ değişmiş, eski çamlar bardak olmuş, köprülerin altından akan sular silip süpürmüştü eskiye dair ne varsa!.. Şimdiki çocuklar uzaktan kumandalı helikopter uçuruyor; bir dokunuşla bataryaJı trenleri tünellerden aşırıyor; bilgisayar oyunlarının cimnastiğinde beyin hücrelerinin kıvılcımlan parıldıyor... Bundan yüz yıl, hatta elli altmış yıl öncesinin kısmetsiz veletleri, bu gavur icadı oyuncakları düşlerinde görseler, korkudan altlanru ıslatıp dudakları uçuklamaz mıydı? Korkan çocuklan için anababalar derin hocalara başvurmaz, evlere kurşun dökücü hatunlar çağnlmaz mıydı? Okunup üflenmiş küllü sulann birazı çocuğa şifa rüyetine içirilip kalanı da odasının dön bir yanına serpilmez miydi? O şehzadeler ki haşmetli sultan çocuklanydılar; saraylarda büyumüşler, zümrütlu, yakutlu, incili takkeler takınmışlardı; kürkJü keşmir kumaşından otesine gönül indirmezlerdi ya, eğlence deyince Karagöz, meddah ve hokkabazdan ötesini ne görmüş ne de duymuşlardı. camiyi yaptırmıştır... İtalyan yazar Amicis'e sorarsanız Eyüp, "Fevkalade bir sessizlige gomalmüş aristokratik bir mahalle gibi, uhrevi bir hüzünle beraber dünyevi bir hürmet hissini ilham eden bembeyaz, gölgeli ve şahane bir güzelliğe sahip bir mezar şehridir." Hey gidi, 1874'lerin yan filozof, yarı serüvenci Italyan yazarı! Hey gidi Amicis Usta! Dinler ve bizden öğren ki senin vasfettiğin o kutsal ve şahane güzel mahalle, şimdi bir semti hayal olmuş!... Asırlık selviler gitmiş, yerine sakil binalar dolmuş... Ölüm tasvirlerini guzelleştiren ve korkmadan seyrettiren o İslam sanatının zarif örneği mezar taşları yıkılmış, yer ile yeksan olmuş.. Ne bestekâr Zekai Dede Efendi'nin yerini bilen var, ne de yabani otIara boğulmuş Avni Lifij'in mezarının farkmda insanlar... Ya Haşim ya Ziya Osman Saba? Kimbilir onlann mezar taşları ne hal olmuş? Kadim Eyüp semti elden gider de Eyüp'ün simgesi oyuncakçılar kalır mı orada? Cami yine o cami, türbe yine yerli yerinde. Yine ıstanbul'un dört bir yanından inanmışlar gelip kurbanlar kesiyor Eyüp Sultan'a adanmış. Sunnet çocuklan, üzerlerinde, "kuvayı musalJaha"nın kıyafetlerine öykünülmüş urbalarla getirilip bu kutsai makam ziyaret ettiriliyor. Gelgelelim Eyüp oyuncaklan, bu geleneksel zanaat çoktan sıfın tüketmiş durumda! Oyuncak namına şimdi, ancak iki üç dükkânda satılan Eskişehir'in düduklü testisi ile, Tokat'ın dümbeleği kalmış... HaJit Şengöz, işte o nesh' tükenmiş Eyüp oyuncakçılanndan biri. Tam elli yıldan beri bu işin içinde, çocuklarının ekmeğini bu yoldan kazanıyor. Yalnızca kendisi değil, yıllar önce yitirdiği babası da geçimini oyuncakçılıktan kazanmıştı. Mesleksiz, garip bir Arnavut muhaciriyken Eyup'u mesken tutmuş; önceleri ağızlık, tespihti derken, bu oyuncak işinde karar kılmıştı baba Şengöz. Halit Usta o yıllarda ya altı yaşındaydı daha ya da yedi... Babasının becerikli ellerinden çıkan o rengârenk, çeşit çeşit oyuncaklardan daha cazip ne olabilirdi ki o yaşlarda? "Şimdi benim yaşımda olan herkes, o yıllarda, o tahta oyuncaklaria mutlaka oynamıştır!" diye anlatıyor Halit Şengöz. "Ne çeşitler vardı ama o zaman: Tahta kamyonlar, ayııalı beşikler, çift atlı arabalar, kaynana zınltıları, Eyüp leylekleri, cambaz, hokka(Arkası 15. Sayfada) Plastik çıktı, yüzlerce yıldır tahta oyuncağın merkezi olan semtte "zanaat" öldü var. Benım kultur birikimım, Türkiye. Bütün bunlar beni düşündıirüyor, daha sağlam bir yere basmam gerektiği sonucuna götünıyordu. Nitekim L«ger, o gıinlerdeki bir konuşmasında, moda akımlann tehlikeli bir seniven olduguna dikkati çekti. Birtakım akımlar. doğar doğmaz kayboluyordu. Geleneksel tavrın bırakılmaması, bu lavra yeni bir şeyler ekleyerek, çağdaş bir yonımla, kendi yolunda ilerieyebilmek gerekiyordu." Tam bu sırada, Mahmut Makal'ın Turkiye'de yankılar uyandıran kitabı, Bizim Kö> gelir Paris'e. Makal'ın vurguladıkları, Leger'nin soyledikleriyle bıitunleşir bir anlamda: Bir ressam, Batılı kalıplarla kendi toplumunu anlatıp yorumlayamaz. Sanat, kuramlardan değil, yaşamdan kaynaklandığına göre onun da kendi yasamından, kendi toplumundan yola çıkması zorunludur. Oturur, Mahmut Makal'ın anlattığı "kızamık" olayının tablosunu yapar. Boylece, daha oncekı resim çizgisinden uzaklaşmaya başlar; "figüratif" bir ressam olmaya yonelir. Turkiye'ye donüş, askerlik ve Karadeniz Ereğlisi Ortaokulu'nda resim öğretmenliği... Paris çok uzaklardadır artık. Zonguldak, bir maden ve madenciler keııtidir. Yerin altı, tuneller, oyuklar ve kapkara olmuş binlerce kömur işçisiyle dolu... Grizu patlamaları, göçukler, sakatlıklar, olümler... Yine de bitip tükenmeyen bir savaşım... Füzenle çizdiği beş madenci portresi, bir dönüm noktasını simgeler: "Sanatı elit bir aydın topiuluğunun güdümünde bırakan değil, a>dın kesimi de içine alan bir resim dili oluşturmanın zorunluguna" kesinlikle inanmıştır artık. Bu inanç, onu "toplumsal gerçekçi" tavır almaya götürur. Çorum Hitit Festivali ÇORUM (AA) Bu yıl dokuzuncusu kutlanacak olan Çorum Hitit Festivali yarın başlıyor. Çorum Belediye Başkanltğı yetkililerinden alınan bilgiye göre 1822 temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilecek festivalde Hitit uygarlığını yansıtan sergiler açılacak. Kültürel ve sanatsal faaliyetlerin ağırlıklı olacağı festivalde yerli ve yabancı folklor ekipleri ile ses sanatçılan gosteriler sunacak. Festivale, aralarında Devlet Halk Dansları Topluluğu'nun da bulunduğu yerli folklor ekiplerinin yanı sıra Polonya, Meksika, Yugoslavya, Arnavutluk ve Romanya'dan ekipler de kattlacak. Türk ilticacılar zorda LONDRA (AA) îngittere'nin Türk vatandaşlarma vize uygulamasma neden olan Türk ilticacıları barmdıran tslington Belediyesi, mültecilerin yemek ve barınma masraflarının 1,5 milyon sterline (5.2 milyar lıra) çtkması üzerine hükümetten yardım istedi. Londra 'nın kuzeyindeki Islington Belediyesi bir açıklama yaparak, parasızlık yüzünden yaklaşık 250 Türke artık bakamaz duruma geldiklerini belirtti. Hükümetin mali yardım yapmaması halinde Türklerin kendi kaderlerine terk edilme tehlikesiyle yüz yüze katacaklannı bildirdiler. Bu dönem lesimlerinden oluşan ikinci kişisel sergisi 1957'de İstanbul'da, Turk.Mman Kultur Merkezi'nde açılır. Ertesi yıl, İstanbul'a atanmak isteğine olumlu karşılık ^ımayınca, öğretmenlikten aynlır. Istanbu'.,'a yerleşir. Ancak, o yıllarda resim yaparak geçinmenin olanağı yoktur. Yeniden resim öğretmenliğine döner: On yıl (ücretli olarak) Beykoz Ortaokulu'nda resim öğretmeniiği... İstanbul, artık dört bir yanı gecekondularla çevrilmiş; fabrikalannda, şantiyelerinde gurbetçilerin çahştığı, sorunları çığ gibi büyu\en bir kenttir. Derken, Türkiye'den yun dışına göçler başlar... Nedim Günsür, toplumsal yaşamın bir tanığı olma isteğiyle, bütün bunları tuvaline aktarır slogana gitmeden ve kendi çizgisinden ödün vermeden... Zaman zaman bayram yerlerini, lunaparkları da resimler... "Ressam, kendi toplumunun insanı olmalı", diye bir kez daha vurguluyor Nedim Günsür. "Toplumdan bir şeyler almalı ve onu özümleyerek bir şeyler verebilmeli. Çağdaslık, evrensellik ondan sonra geliyor. Daha doğnısu, >aptığım şe> inandıncıysa, yaşaıımış bir şeyi sanatsal düzeve gelirebiliyorsa, o evrensel oluyor, çağdaş oluyor." Figüratif resmin "çağdısı" olduğu yolundaki göruşlere de şiddetle karşı çıkıyor: "Bu, çok yanlış bir görüş. Avnıpa'da böyle şey yok. Bir sanatçı. bizim avantgarde dediğimiz turde resim yapıyorsa, figüratif çalışan 'Bu kotu. modası geçti' demiyor hiçbir zaman. Batıda, külturden gelen bir esneklikle. hoşgörüyle karşılasırsmız. Turkiye'de bu iddiaiann ortaya atılmasının başka nedeni var: Çağdaşlık iddiasında olanlaıın soyut resimleri satılmıyor. Bunlar bir kampanya oluşturdular, daha doğrusu örgüt kurdular. İçlerin,de galeri sahipleri de var. Figüratif resim yapan ressamlara veryansın ediyorlar, 'bunlar çağdışı kaldı' diye. Böylece alıcıyı da cağdısılıkla tehdil ediyorlar. Oysa kendileri, Batı'nın taklitçisi durumuna geliyorlar." Birçok ressamımızın bize ozgu, topluma donuk, insani boyutu olan, geniş insan topluluğuyla di)'alog kuran bir resim düzeyine ulaştığını belirterek Türk resminin artık bir "ulusal kimlik" edindiği kanısında olduğunu açıklayan Nedim Günsür, bugunkü "resim piyasası" üzerine de şunları soyluyor: "Bu piyasa, Turkiye'de çok yeni. Şimdi birtakım >anlış şeyler olabiliyor. Galerilerin tavn da daha lam oluşmadı. Ancak, her şeye karşın ressamların satar duruma gelmesi, bir piyasanın oluşması, olumlu bir gelişme. Bu piyasa yavaş yavaş duzene girecek." Tarım ilacında kanser tehlikesi LONDRA (AA) Meyvelerin daha büyük olması için elmalara sıkılan "alar" adlı tarım ilacımn kansere yol açtığınm belirlenmesi üzerine, Amerika'dan sonra Ingiltere'de de yasaklanması için yoğun kampanya başlatıldı. tşçi Partisi'nin sağlık hizmetlerinden sorumlu gö/ge kabine sözcüsü Dr. David Clark, Avam Kamarası'na sunduğu bir soru önergesinde Amerika'daki Doğal Kaynakları Koruma Konseyi adlı bir baskı grubunun başarılı kampanyası sonunda, ABD yönetiminin gelecek yıldan itibaren alar ilacımn kullanımını yasakladığını hatırlatarak, Thatcher hükümetinin de fngiltere'de yapılan son testlerin ışığı altında söz konusu tarım ilacını yasaklamasım istedi. Herbert von Karajan öldü A.NIF (AA) Avusturyalı dünyaca unlü orkestra şefi Herbert von Karajan dun Salzburg yakınlarındaki evinde oldü. Karajan'ın kalp krizi sonucu öldüğii bildirildi. 81 yaşındaki Karajan, 30 yıl süreyle Berlin Filarmoni Orkestrası'nın şefliğini yürutmüş ve geçen nisan ayında bu görevinden istifa etmişti. Karajan, Salzburg Miızik Festivali'nin de mane\i yöneticisiydi. Salzburg'da doğan Herbert Von Karajan, orkestra yönetmeye başlamadan önce piyanoda "harika çocnk"tu. Çeşitli orkestralarla birlikte 90 albüm dolduran sanatçının Deutsche Grammofon yapımı olan 330 albümü 115 milyondan fazla satmıştı. Son zamanlarda Salzburg Festivali'ni muhafazakâr bir şekilde yönettiği konusunda Avusturya'da çeşitli eleştirilere hedef olan sanatçı, yaşasaydı 27 temmuzda Salzburg Festivali'nin açılışını gerçekleştirecek ve Viyana Filarmoni Orkestrası'm yönetecekti. 1908 yılında doğan sanatçı Viyana Müzik Akademisi ve Salzburg'daki Mozarteum'da oğrenim gördü. 1927'de Ulm'da Mozart'ın "Figaro'nun Düğünü" operasını hiçbir hazırlık yapmadan yoneten Karajan bu tarihten başlayarak yedi yıl boyunca Lflm Operası'nda şef olarak çalıştı. 19341941 arasında Aachen'da orkestra şefliği ve yöneticilik yaptı. 1938'den başiayarak Berlin Devlet Operası'nı ve zaman zaman Berlin Filarmoni Orkestrası'nı yönetmesi ününun yayılmasını sağladı. Sanatçının Nazi partisi üyesi olması, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra suçsuz bulunmasına karşın tepkilere yol açıyordu. Yine de savaşı izleyen yıllarda gösterdıği başarı ününün giderek yayılmasına ve dünyanın sayılı orkestra şefleri arasına girmesine neden oldu. Mannaris'te orman yangını MARMARİS (AA) Marmaris'in Çetebeli Köyü'nde dün öğle saatlerinde çıkan orman yangını 110 hektarlık bir alana yayıldı. Ilçeye 20 kilometre uzaklıktaki Çetebeli Köyü 'nde henüz belirlenemeyen bir nedenle çıkan yangın, rüzgârın etkisiyle kısa sürede büyüdü. Yangınm karayolu kenanndaki ağaç/ık/ı bölgeye kadar iterlemesi üzerine MarmarisÇetebeli Köyü karayolu bir süre trafığe kapandı. Yangını kontrol altına alma çalışmalarına, askeri birükler ve vatandaşlar da katılıyor. Eyüp'te rengârenk Ya dadılar, lalalar arasında el bebek gül bebek büyümüş şımarık konak veletleri nelerle oynamış, oyalanmış, eğlenmişlerdi? Yeşile, kırmızıya boyalı padişah kayıklanndan, aynalı beşiklerden, kırmjzı tüylü kuzulardan, tahta kıüç ya da kamış tüfeklerden, kınnaplı davullardan, zilli teflerden başka ne tanımışlardı? Evet, taa devri Osmani'den beri, Kınm Harbi'ni, Balkan Savaşlan'nı, Çanalckale'yi, MUli Mücadele yıllarını görüp geçirmiş, nice kuşaklar, nice çocuklar, oyuncak denilince, Eyüp oyuncakların Unutulan gizeliik Eyüplü küçuk kız, son oyuncakçılann son davullarından bıriyie. (Fotoğraf: Kayırıan Guven) dan başkasını bilmezlerdi... Bir ustalan, oyuncak dükkânları? Eyüp'e vasıl olduk... zamanlar, o semti mukaddes Hangi zamandan beridir o guzel Eyup dedikleri, payitahtın en Eyüp'te, çocukların hayallerini insanlar ecel atına binip de terki kadim mahallesi. Kutsallığı orabezeyen oyuncaklann ustalan ya dünya eylemişlerdi? Çocuklar gün dan gelir ki Hz.Pejgamberin ulu şar; sıra sıra dükkânlarda rengâ gün çoğalırken, eski oyuncakçılar sancaktarı Eyüp Sultan burada renk oyuncaklar satılırdı. Taa Os neden eksilmişlerdi boyuna? Bu şehit düşmüş, buraya gömülmüşmanlıdan beri ve yakın zamanla sualleri defterimize yazıp bir pa tur... İstanbul Fatihi Mehmet ra kadar... zar günü, "taaffün" eylemiş Al Han o mezan bizzat arayıp bulPeki şimdi neredeydi o oyuncak tınboynuz'un sularım yara yara muş ve üzerine şimdiki türbe ile Cazı dünyaya tanıtan isinı Ş E B N E M ATİYAS NEW YORK Atlantic Record ve Warner Communication'un uluslararası ilişkilerini yürüten, EastVVest plak şirketinin sahibi Nesuhi Ertegiin, önceki gün New York Mount Sınai tıp merkezinde öldu. 71 yaşındaki Ertegün, bir süre önce mide kanserı nedeniyle geçirdiği bir ameliyat sonucu tedavi altında bulunuyordu. Nesuhi Ertegun, ABD'de ilk caz profesorü olarak cazı dünyaya, hatta Amerika'ya tanıtan kişi olarak biliniyor. John Coltrane, Charles Mingus, Or nette Coleman, modern caz Quartet gibi devleri ilk keşfeden birı olarak Nesuhi Ertegün, yine ilk kez Ucla'da caz ve müzik dersleri verdi. Nesuhi Ertegün, Cazz Man adıyla bir plak şirketi kurdu. New Orleans müziğinde uzmanlaştı ve o yıllarda Jelly Roll Morton, Jimmy Noone, Kıd Ory'yi yayımladı. Kardeşi Ahmet Ertegün I947'de Atİantic Records'ı kurduktan bir sure sonra Nesuhi Ertegün Nevv York'a gelerek Atlantic Records'a katıldı. 1971 'de Atlantic Record Varner Comm. tarafından satın alındı. Nesuhi önceki yıl EastWesı plak şirketini kurdu. Nesuhi Ertegün öldü Açık deniz eğitimi ANKARA (AA) Deniz Harp Okulu öğrencilerinin açık deniz eğitimi dün başladı. Deniz Harp Okulu Komutanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, üçüncü sınıf öğrencileri bugün Sokutlu Mehmet Paşa gemisi ile saat 23.00'te Tuzla'dan denize açılacaklar. Girne, tskenderiye, Toronto, Köstence ve Odessa limanlarını ziyaret edecek olan öğrenciler, 15 ağustosta Tuzla'ya dönecekler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle