25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Uzmanlar anababaları uyarıyor Sahibi: Cumhun>n Matbaacılılc ve Gazetecıhk Tark Anonim Şirketı adına N»*r N«H 0 Genel Yayın MudUnr H u u C«n«l. Müessese Müdürtl: tatmt VfiklıtH, Yazi Ijlen MUdürtr Okwy Göoeasta, • Haber Merkea Müdürt: Yalpa Btytr, Sayfa DÜZCTI Yönetmenı: AU Acv, • Temsilaler ANKARA: Akjael Tu, İZMİR: Hikmet Çtliakıy*, ADANA Cetal B»»lug>f tstanbul HabCTkn: Ertou Almtdız, Dış Haberier: Efguı Bakı, Ekonomı: Ce»gi* Turfcan, KOltur Cetaü l ster, Spor Daıujmanj. Abdiikadir YmctiaOM, Düzeftme: Refik Dnrlnç, Araştırma. Şakin Alpa), IşSendıka Şukraa Kctead, .Yurt Haberleri: Stcött Dofaa, Dızı Yazılaı: t n a Çalışkan, # Koordınatör: Abmel Koruisın, • Mali lşfcr: Erol Erkm, • Mubasebc KUm t » f • BütçcPlanJama: Sngi Oumbe^cotla • Rtklam: , Ek Yfcyınlar: HiUjı Akyoi 0 Idare: Hjbtyfıı Ganr, lîlctme ömfcr Çelik, Bılgifslem Nail laal. Btocr. tt Yaron Cumhunyet MatbMolık w Gaatedhk T.A£ TBrk Ocağı Cad. j 34334 In PK 24*ln»nbul Td: 512 05 05 (20 hu), Tcia: 22246 Ftı. (I) 526 60 72 © BSrolar Aafcm: Zıyı GöUlp Blv. Inkılap S No. 19/4, Tei: 133 II 4147, Tdet 42344 Fu. (4) 133 II 41/428 • I n d r H. Zıy» Btv. 1352 SJl/l, Tefc 13 12 30, Tetex. 52359 Fu: (51) 19 5] « # l l ı n İMOOCvl. H9S.No: ! lCtll.TH: 19 37 52 (4 hK). Tda: 62153. Fta: (71) 19 J7 52 TAKVİM: 4 MAYIS 1989 Imsak: 4.12 Güneş: 5.52 öğle: 13.06 Ikindi: 16.57 Akşam: 20.09 Yatsı: 21.43 Mşın şefkatle büyiiyen çocuk şunorık oluyor' Kendi yesin: Kemer'deki28. Pediatri Kongresi'nde konuşan Prof. Şükran Yalçındağ, aşırı şefkatle büyüyen çocukların ileride sorumsuz bir kişiliğe sahip olduğunu söyledi. Yalçındağ, Türkiye'de anababalann çocuğa "kendi yemiyor" diyeyemek yedirmelerini de eleştirdive "açlıktan ölmez bırakın kendi yesin " dedi. deyip zorla yediriyoruz. Bırakaliin yemesin, açlıktan ölecek hali KEMER 28. Türk Pediatri yok. Mutlaka yer. Çocuğun önüKongresi'ndeanncbabarun çocu ne yemegi, eline kaşıgı daha bir ğa gösterdiği aşın sevginin çocuk yaşındayken verip dokesaca yeta "şefkat hastahgı" oluşturduğu, mek ycmesini saglamalı" diye kobunun da ileri yaşta şımank ve so nustu. rumsuz bir kışiliğin ortaya çıkmasına etken olduğu bildirildi. Batı'da ailelerin kız olsun, erAntalya Kemer'deki Sinema k e k o l s u n Çocuğunu 18 yaşmda Tatil Köyu'nde yapılan kongrede serbest bırakarak hayata atılmakonuşan Türk Pediatri Kurumu l a r / i c i n ayrıJjnaJarını sağiadıklaBaşkanı Prof. Dr. Şükran Yalçın n m hatırlatan Prof. Yalçındağ, dağ, Türk topluraunda çocuğa Türkiye'de de bu kültürün yerleşaşın sevgi gösterildiğini, bunun da «nesuuiJ gerekii olduğuna inandıçocuk açısından olumlu bir olay & 1 " söyledi. olmadığmı söyledi. Türkiye'de çocuk ölümlerinin Yalçındağ, aşın sevginin "şef ailenin bilgisizliğinden kaynaklankat has(alıgı"nı oluşturduğunu dığını öne süren Prof. Şükran belirterek, "Bu durumdaki ço Yalçındağ, "Aileler çocuklannı cnklar büy üdiıkJeriodc verimsiz, Ç»l sevivoriar, anu çocuk hasla iş knramaz, bagımsız yaşayamaz, olduğanda ya doktora geç getirigeçimsiz, insan sevmeyen ve kişi yorlar ya da tedaviyi tam Iıksiz bir insan oluyoriar" dedi. aygalanuyorlar" dedi. RECEVÎT Thatcher'ın bîreyci kuşağı EDİP EMİL ÖYMEN LONDRA Bilgisayar tuşları ile milyonlar el değiştiriyor. Bir saniye bile gözünü ekrandan ayıramayan, aklı başka bir şeye takılamayan genç insanlar, bu değişime ne kadar hızla ve etkin aracı olurlarsa o kadar komisyon kazanıyorlar. Bu başdöndunicü faaüyetin bir kilometre ötesinde, Waterloo Köprüsu civarındaki modern sanat kompleksinin altında beton yarıklarda insanlar karton kutuiara girerek, üstlerine karton çekerek banruyor. Burada geçim dilendlikle. Köprünün hemen etrafı, kültur ve sanat inceliklerini satın almaya gelmiş "kültur tuketkileri" ile dolu. Çamurlanmaya, çarpılıp yamulmaya fırsatı olmayan pırıl pırıl arabalar, kartondan gecekondulann beş on metre uzerinden geçiyor. Thatcher'ın 10 yıllık dönemi piyasa ekonomisi açısından devrim yaratırken, devrimin bedehni toplumun bir kesimi odedi. Yoksullann daha da yoksullaştığı, refah devletinin sadece orta ve ust sınıfa bir anlam ifade ettiği bir dönem oldu bu. Basbakan Thatcher, "Yoksolluğun (anımı yoktur" diyerek, "Toplum yok, sadece bireyler vardır" diyerek sosyologlann kanını dondururken, kimden yana olduğunu, kimleri gözden çıkardığını gösteriyordu. Basbakan Margaret Thatcher bugün iktidara gelişinin 10. yılını ailesi ve iki aylık torunu ile kutluyor. 1987 genel seçiminde kendisine oy veren Ingiliz seçmeninin yüzde 42.3'ü de her halde bu kutlamaya katılıyor. Bugün aynı zamanda yerel seçim günü ve bir bölgede de ara seçim yapılıyor. "Toplumyok, bireyler var" diyen DemirLady, lOyılda "kendiçocuklarını" yetiştirdi Türkiye'de soğuk filzyon ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hacettepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya ve Kimya Mühendisliği bölümlerinden, Profesör Atilla Yıldız, Profesör Yuda Yürüm, Prof. Ahmet özdural ve Doçent Serdar Çelebi, soğuk füzyon deneyimini laboratuvarda gerçekleştirdiler. Bu konuda hazırlanan makale de bilgisayar ağı ile Avrupa'daki bilim çevrelerine iletildi. Türk bilim adamları, soğuk nükleer füzyon olayının gerçekleştirilmesinin konıtı olan nötron parçacıklarının üretilmesini ve ısı meydana getmesini geliştirilmiş dedektörlerle ölçtüler. İngiltere'deson 10 yılda Thatcher döneminde yetişen gençler "gemisini kurtaran kaptan" felsefesi içinde büyüdüler. Sosyal politikalara önem vermeyen Thatcher'ın saglık ve üniversitede "özelleştirme" çabaları toplumda giderek büyüyen tepkilere yol açıyor. Thatcher'ın çalışanlan konut sahibi yapma politikası başarılı oldu. A ncak Londra 'da beton kovuklarda yaşayanlar var. Basbakan Thatcher'a seçmen, il genel meclislerinde ve bir milletvekilliği ile yarın 10. yıl hediyesi sunacak mı? Bu sorunun cevabı, şu sorununkine bağlı: Modern bir toplumda devlet müdahalesi ne kadar olmalı? Bu soruya, Basbakan Thatcher'ın piyasa ekonomisi uygulamasından pay alanlar ile almayanlar farklı cevaplar veriyorlar. Thatcher ddneml Ingıltere son 10 yıldır uygulanan liberal özelleştirme programlan ile Thatcherın ıstedigı "bıreyci modele" yaklaşan ülke oldu. 'Kendi yesin' Prof. Yalçuıdağ, Bau ülkelerindeki topJumJarda çocuğa küçük yaşlarda sorumluluk duygusunun verildiğini anlattı ve "Biz çocuğa yemek yemesini dabi ögretraiyoruz. Hep 'aman çocuk yemiyor' Saglık ve Sosyal Yardıın Bakanlığı Ana ve Çocuk Sağlığı Genel Müdür Yardımcısı Cihangir özcan, Türkiye'de 01 ya? gnıbu bebek ölüm htzırun bizde 78 olduğunu hatırJanı. özcan, "aşı ktmpaayası"njn dünyada takdirle karşılandjğını belirtti. özel firmaJar, yakında metro da aynı akıbete uğrayacak. Thatcher'a göre taşımacılık, bir devlet görevi değildir... Aynı mantık ve uygulama, diğer sektörlerde de geçerli. Halkın 40 yıldır benliğine yerleşmiş olan Uiusal Saglık örgütü, yani hastaneler ve saglık hizmetleri, ayrıca eğitım ve üniversiteler, su ve elektrik sebekesi gibi dev kunımlar, ayrıca sanat faaliyetleri, hepsi kendine özgü Çok örnek verüebilir: Hükıi biçimlerde birer birer piyasa ekomet, Avrupa'dakinin aksine, ka nomisine uymakta. mu taşımacıliğını mali olarak desteklemiyor, "parayı, kaynagında KamusaJ hizmetlerin özelleştibulun" diyor. Metro ve otobüs fı rilmesi hizmetlerin pahalanması yatları ne kadar artsa da kaliteli demek. Bu arada devlet desteklehizmete yetmiyor. Kamu taşıma rinin kısılması, her koyun kendi cılığı yer yer özelleştırildi. bacağından asılır; gemisini kurtaLondra'nın simgesi olan iki ran kaptan; pahalılık yok, geçim katlı kırmızı otobüslerin yanı sı sıkıntısı vardır; ölen ölür, sağ kara alacalı renkli bajkalan türedi: lanlar bizimdir felsefesinin geçerli olması demek. Son öneri, üniversitelerin, "cezbedebüecekleri" öğrenci sayısı kadar devlet desteği vermek. Yani üniversiteyi de piyasaya açmak. Taiebe göre ödüîlendirme, "gereksiz" bölüm ve disiplinlerin ortadan kalkması için ideal çözüm. Gençler bilgisayar mühendisliği istiyorsa devlet bunu kolaylaştırsın, ama sosyolojiye ilgi yoksa, kapat gitsin, boşuna yer işgal etmesin. Thatcher döneminde özelleştirme sonucu 13 milyon kişi hisse senedi sahibi oldu. Halkın yüzde 64'u kendi evinde oturuyor. Yılda 20 milyon kişi ülke dışında tatile gidiyor. 10 milyon kişi de "yoksulluk çizgisi"nde ya da altında. Başbakan'a göre ise "Yolcsullugun tanımı yoktur". "Thatcber'uı çocuklan" kafa larını zenginliğe ve köşe dönmeye takmış durumda. "Independent" Gazetesi'nin yaptırdıgı bir kamuoyu yoklanıasında bu iyice belli. Gelecek genel seçimde yaşları 18 ile 30 arasında tam 11 milyon yeni seçmen olacak. Bunlar, Thatcher'ın çocuklan, onun başbakardığı ile büyüdüler. Başka yönetirn, başka hükümet bilmiyorlar. Fikir birliği sağlayarak yönetim (konsensus), sürekli ve kadrolu iş sahibi olmak, devlet planlama, işçi sendikası, devIetleştirme gibi kavramlara uzaklar. Bunlar oy kullanacak. Gençler en çok AIDS'ten korkuyor, nükleer savaş tehlikesinden, uyuşturucu alışkanlığından, çevre kirliliğinden, devletin kişinin hayatına kanşmasından, tedhiş ve yoksulluktan, hayvanlara eziyet edilmesinden korkuyor. Üçüncü dünyadaki yoksulluk alt sıralarda. Irk aynmına karşı çıkış ise en altta. Gençlerin büyük kısmı kendi işini kurmak istiyor. Ya da bir aşamada bunu gerçekleştkme umudunda. Kendi evinde oturmak, devletin sigortasına bel bağlamadan kendi özel sigortası ile emekli olmak, haftada bir kere pahalı bir restoranda yemek yemek, yılda iki kez ulke dışında tatile çıkmak, devlet hastanesi yerine özel hastanede bakım, Jaguar ya da BMVV gibi lüks bir araba, hisse senedi sahibi olmak, çocuklan için özel egitim ve şehir dışında ikinci bir.ev sahibi olmak istiyorlar, Bunlara kaçı uJasacak? Fırsat eşitsizliğinin arttığı, eğitimin artık arslarun ağzında olduğu, aydın solcuların ifadesiyle "tngiltere'nin balta girmemiş bir onnana dondugü" bu son on yıl, bir on yıl daha mı? Parti kongresinde en çok gençler bağırıyordu: "Bir on yıl daha" diye. Paris Camii İmamı öldü PARİS (AP) Bazı Müslüman kesimlerde Islam dünyasının en yetkili kişisi olarak kabul edilen, Paris'teki Büyük Cami'nin imamı Şeyh Abbas Ben Şeyh El Hacı, Paris'te dün gece geçirdiği kalp krizi sonucu öldü. Yaser Arafat'ın da kaldığı Carilon Hotel'inde rahatsızlanan Şeyh Abbas, helikopterle hastaneye kaldmlmasına rağmen kurtarılamadı. Şeyh Abbas'ın Arafatla göhişüp görüsmediği kesinlik kazanmadı. Uçakta doğdu THY bebeği ömür boyu bedava uçaeak tstanbul Haber Servfei AnkaraDüsseldorf seferini yapan THY uçağında Nimei Demir adlı kadın doğum yapU. Bebeği n doğumunu sağlayan kabin amiri Neriman Atagöksd'in adı verilen kuçıik Neriman önriirboyu THY uçaklannda ücretsiz seyahat edecek. Ankara'dan Düsseldorf'a uçan THY uçağında 28.4.1989 günu yolculardan Nimet Demir sancılandı. Uçak havadayken kabin amiri Neriman Atagöksel ve memurlarının müdahelesi sonucu Nimet Demir bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Bebeğin ve annenin sağJık durumunu garantiye almak için uçak Munih'e indi ve anne ile bebek bir kliniğe yatınldı. Neriman adı verilen bebeğe uçak yolculan aralarıııda para toplayarak hesap açtırdı. Münih'teki klinikten 1 Mayıs günü taburcu edilen anne ve bebek THY tarafından Düsseldorf'a götürüldü. THY'den yapılan açıklamada küçük Neriman'ın ömürboyu THY uçaklannda ücretsiz seyahatedeceği belirtildi. ' Neruda'nın evinde Nâzım'ın fotoğrafı Pablo Neruda'nın kütüphanesinde Nâzım Hikmet ile birlikte çektirilmiş fotoğrafları var. Bir vakıf tarafından işletilen evde, Neruda'nın zaman zaman kendi dünyasına çekildiği küçük bölme.ünlü ozanın yaşamından ilginç kesitler sunuyor. MUSTAFA BALBAY SANTIAGO Banyonun aynası buğulu. Sanki evin sahibi birkaç dakika önce duş alıp terk etmiş gibi. Canlı desenlerle süslü banyo perdesi yan aralık. Musluktan su damlıyor. tşte boylesine canlı tutuluyor Şili'nin dünyaca ünlü şairi Pablo Neruda'nın Santiago, Fernando Marquez de la Plata'daki evi. Neruda'nın 1973 yılında ölümünden bir süre sonra kurulan "Pablo Neruda Vakfı", evi bir müze haIine getirmiş. Ancak donuk, sadece yıllar öncesinin izini bırakan bir müze değil burası. fnsanJarı çeken, sıcak bir havası var. Muzeyi değil, halen oturulmakta olan bir evi doiaşıyoruz adeta. Vakfın sekreteri Cannen Elgueta Gonzalez bize rehberlik ediyor. Aslında buraya ev demek biraz zor. 45 konuttan oluşan küçük bir "yerleşim birimi" deyişi daha uygun. Bir tepenin yamacında inşa edilmiş 3 ayn bina ve geniş bahçedeki tropik ağaçlar bize bu çağrışımı yaptınyor. Salon, çoğu Afrika'dan ve Uzak Asya'dan getirilmiş biblolar, sus eşyaları ve deniz kabuklanyla dolu. Rehberimiz Bayan Gonzalez, her bir eşyanın orijinini anlatırken Neruda'nın yaşamından kesitler de veriyor. Sakin görunüşünün altında nasıl bir dinamizm yattığını, arkadaş canlılığını anlatıyor. Pencereler kuçük ve yuvarlak. Üst kata çok dik merdivenle çıkılıyor. Burası Neruda'nın kendi başına kaldığı, gizli bir dünyası. Daha sonra bahçeye iniyoruz ve dik merdivenleri çıkıp, "büyük salon"a geçiyoruz. Sağ köşede ilginç oyuncakiar var; kurmalı. Bayan Gonzalez oyuncaklan kuruyor. Biri müzik eşliğinde ritmik hareketlerle nargileyi çekip bırakıyor, diğer oyuncak da Osmanlı giyimli bir müzisyen, davula benzer bir alet çalıyor. Oyuncaklan çok seven Neruda, çalışma arasında bunlarla oynarmış. Salonun içinde, yarım bir merdivenle banyoya çıkıyoruz. Aynayı buğulu görünce Bayan Gonzalez şaşkınlığımızı anlayıp "Evi sürekli canlı tutuyoruz. Tüm altyapı donanımı sapasagjam. Bozulan bolümleri tamir ediyoruz. Evde sıcak su da sürekli mevcuttur" diyor. Neruda'nın Matilde ile yaşamını birlikte sürdürdüğu evin en ilgi çekici bölümü ise kütuphane. Daha doğrusu kütüphanede iç içe altı oda dolusu kitap. Yaklaşık 10 bin kitabını Şili Üniversitesi'ne bağışladıktan sonra ana kalanlar bunlar. Odalardan birinde Neruda'nın kitaplanndan dünyanın diğer dillerine çevrilenler var. İngilizce, Rusça, Çince kitaplar arasında bir de Turkçeye rastlıyoruz. Ahmet Arpad'ın 1975 yılında Turkçeye çevirdiği, Alan Yayıneılık'tan yayımlanan Yaşadığımı lliraf Ediyorum "Confıeso que he V'ivido" kitabı orta raflardan birinde. Kitaba birden uzanınca Bayan Gonzalez daha önce davranıp raftan alıyor ve "Evet, Türkçe" diyor ve ardından ekliyor: Nâzım Hikmel. Türkçe deyince Bayan Gonzalez'in aklına gelen ilk şey Nâzım Hikmet olmuştu. Daha sonra Neruda'nın diğer kütüphanesinde bulunan Nâzım Hikmet'in Rusça ve Ffansızca basılmış şiir kitaplanndan söz eden Bayan Gonzalez, "Bir ricam olacak" deyip devam ediyor: Nâzım Hikmet'in ana dili nasıldır merak ediyorura. Bir bölüm okuyabilir misiniz? 'Yaşadığımı Itiraf Ediyorum' kitabının Türkçesinden bir paragrafı cankulağıyla dinleyen Bayan Gonzalez, "Türkçe de güzel, şiir gibi" diyor. Ardından da Nâzım Hikmet'e duyduğu hayranlığı anlatırken kendisinin Türkiye'de yasaklı olduğunu söylemeye dilimiz varmıyor. Nâzım Hikmet, Neruda'nın evinin "arşiv" bölümünde yeniden söz konusu oluyor. Neruda'nın binlerce fotoğrafı arasında yaklajık 1015 tanesi Nâzım Hikmet'le Moskova'da ve Berlin Festivali'nde çekilmiş fotoğraflar. Nâzım Hikmet'le Neruda'nın dostluğunu Fransız turistler de zevkle diniiyor. Vakıf, Neruda'ya ait belgelerin hemen hemen tümünun fotokopilerini çekip dosyaladıktan sonra gösterime açık tutmuş. Isteyen bakıp inceleyebiliyor. Neruda'nın çalışma masası da hâlâ işlevini sürdumyor. Ziyaretimiz sırasında bir universite öğrencisi masada ödevini hazırlıyordu. Juan Agustin Figueroa Yavar başkanlığındaki Neruda Vakfı, bir ulusun sanatçısına nasıl sahip çıkması gerektiğini gösteren bir ornek. Evin bakımı, temizliği, her şeyi gönullulerce karşılanıyor. Santiago'da Nobel odüllu, Latin Amerika'run ozgürlük şairi Neruda'nın evini bulmak sorun değil. Taksi şoförüne, "Casa Pablo Neruda" (Pablo Neruda evi) dediğinizde 1520 dakikada sizi oraya ulaştıracaktır. Ancak once \akıf telefonunu arayıp randevu istemeniz gerekii. Şili'nin ünlü ozanının evi, anılarla birlikte "canlı" tutuluyor, masasında öğrenciler çahşıyor Dış Haberler Servisi 1901 yılından bu yana dünyaya geldiği Salzburg'daki evinde barındırılan Mozart'ın kafatasının gerçek olduğu saptandı. Salzburg Mozart Müzesi'nin isteği üzerine A vusturyalı ve Fransız bilim adamları, yaptıkları araştırma sonucu ünlü bestecinin ölümünden 50 yıl sonra söz konusu kafatasının Mozart'a ait olduğunu ileri süren anatomi uzmam Jacob Hirtl'in iddiasını doğruladılar. Der Spiegel'in haberine göre bilgisayar tomografısi ve elektron mikroskopunun yardımıyla gerçekleştirilen araştırmalar, Mozart'ın ön kafatasında çok seyrek rastlanan 'hatalı bir oluşum' butunduğunu gösterdi. Bundan ancak birkaç yıl one tarıfi yapılan bu "erken kemikleşme" bugüne dek yalntzca yeni doğan bebekterde gözlendi. Mozart'ın çıkık alnı da bir hastalığın belirtisi. Mozarthn fatası kafa TAEK: Çayları yakmak gerek CEMİL CİĞERİM SAMSUN Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Prof. Dr. Atilla Özmen, radyasyonlu çayiarın bulunduklan fabrikalarda yakılarak imha edileceğini söyledi. Prof. Dr. Özmen, "Yakmak en alulcı yol, çiinkü bölgedeki 43 fabrikada bulunan çaylann taşınması sırasında hiç kimse kamyonlan köyünden geçirmez, hacta ana yoilan da kesnaeye kalkaıiar" dedi. Ankara ve İslanbul'daki radyasyonlu çaylarm gömülerek imJıa edilecegininaçıkianmasından sonra Rize'dekı 49 bin ton radyasyonlu çay da gundeme geldi. 200 kilometrelik bir kıyı boyunca ÇayKur'a ait fabrikalarda ve çay depolarında koruma altına alınan radyasyonlu çaylann yakılarak imha edilmemesi halinde taşınması için 5 bin kadar kamyona gereksinim duyulacağıru soyleyen TAEK Başkanı Prof. Dr. Atilla Özmen, Cumhuriyet'e yaptığı acıkJamada şöyle dedi: ' 'Bizim amacımız bu çaylann piyasaya sünilraesini önlemekti. Bunda başarılı olduk. Şimdi iş imhasına kaldı. Bize göre bu çaylar tamamen çöp nileliğinde. Bir çopu nasıl imha edersenız buna da aynı imha usullerini uygularsınız. Bu nedenle radyasyonlu çaylann yakılması da miimkiin, atalması da mümkiin, gömülmesi de mümkun. Bııtun bu alternatifler iizerinde duruyonız. Fakal hangisine ei atsak balkbın lepki goriiyoruz. Kaş'ta yeni bir batık gemi KAŞ (AA) Antalya'nın Kaş ilçesinde, süngerciler tarafından bir batık gemi daha bulundu. 4 yıl önce bulunan ve yabancı arkeologlar tarafından incelemeye alınan eski Suriye batığından sonra süngerciler batık bir geminin yerini daha belirlediler. Bodrum Suattı Müzesi'nin arkeologlarmca batık gemiye dalışlar yapıldı. Sualtı arkeologları Yaşar Yıldız ve Bahadır Erkaya tarafından batık gemi ile ilgili çeşitli bulgular elde edildi. Kaş'ın Limanağzı mevkiinin 2 mil açığında, 1820 metre derinlikte bulunan batık geminin, 19. yüzyıla ait olduğu beliriendi. Gizli dünya Salon kapısımn tam karşısında raflar var. Rehberimiz rafları ileri doğru itince birden, şaşırıyoruz, yeni bir oda çıkıyor karşımıza. Oda, gemi kamarasını andırıyor. Silili ozan Pablo Neruda'nın evi ağaçlıklar arasında bir kus yuvası gibi sempatik ve anılaria yuklu Bilgisayarlı eğitîm başka b JHilli Eğitim bakanlarımn sık sık değişmesi ve Hasan Celal güzel ise daha "gerçekçi" bir yakiaşım istedi ve projelerin sürekliyenilenmesi nedeniyle bu konuda bir "kayııak okullarda bilgisayarlı eğitime geçilmesi konusu dokümam" raporu hazjrlattı. Bu raporda. "BDE nedir, nasıl yapılsürüncemede kaldı. TÜBİTAKeğitim için malıdır, Türk iddialı olduklarını, ihale açılırsa katılacaklarını dır?" konulan modeli ne olmalıaynntıh olarak işsöyledi. lendi. Ancak yine bakan değişti, TÜREY KÖSE İZMİR Ortaöğretim kurumlarında "beş yılda 1 milyon bilgisayar" projesi bir "başka bahara" kaldı. Projenin "hayalcT'liğinin yanı sıra "ilgili" bakanların sürekli değişmesinin de bu konuda sağlıklı gelişmeler olmasını engellediği bildirildi. TÜBİTAK Ankara Elektronik Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Hasan Güran, "Biz egitimde kullanılabilecek bir bilgisayar ürettik. Bakanlık asıl proje için ihale açarsa iddialı bicimde gumeye hazınz" dedi. Ege Üniversitesi Bilgisayar Araştırma ve Uygulama Merkezi Müduru Prof. Dr. Oğuz Manas da Hasan Celal Güzel'in bakanlığı döneminde hazırlanan rapor doğrultusunda çok yönlu çalışmalar yapılması gerektifini, soruna sadece "makine almak" olarak bakmanın yanlış olacağını söyledi. Ortaöğrenim kurumlarında BDE (Bilgisayar Destekli Eğitim) projesi sık sık "palron" değiştirdi. Vehbi Dinçerler'in bakanlığı döneminde konuya girildi ve 1.100 bilgisayar alınarak okullara dağıtıldı. Ardından Tınaz Tiniz, bakanlığı döneminde konuya sahip eıktı ve "beş yılda 1 milyon bilgisayar" hedefinı açıkladı. Titiz'den sonra konuyu ele alan şimdi konu yeni Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol'un ilgisini bekliyor. "Hangi firmalann konuya ilgili olduklannı ve o andaki ilişkilerini saptayabilmek için bu pilot proje başlatıldı. Biz Türkiye şartlarında iddialıyız. tlk kez eğitimde kullanılabilecek bir bilgisayar yapük. TÜBİTAK olarak bu konuda yeterli birikimimiz var. Bi| bilgisayan alıp koymak yeterli değil, asıl bu bilgisayarlara programlar yazmak önemli. Bakanlık tarafından daha önce alınan bilgisayarlardan yararlanılamadı. Makine alımını mümkun oldugunca çok az sayıdaki bilgisayarla, sistemlerie sınıriı (utmak gerekiyor. Yoksa yapılan çalışmalar boşa gidiyor." Doç. Dr. Hasan Güran, henüz asıl BDE projesiyle ilgili olarak bir gelişme olmadığmı vurguladı ve " 1 milyon bilgisayara gerek yok. Biz bir çalışma yaptık. 500600 bin civannda bilgisayar gerekii. Bu da hemen olmaz, yıllara dağıblmalı. Eger ihale açılırsa biz de girecegiz" dedi. Ozon için sıkı önlem HELSİNKİ (AA) Yerküreyi saran ozon tabakasının daha fazla delinmesini engellemek amacıyla daha sıkı önlemler alınacak. Helsinki'de BM gözetimınde düzenlenen konferansa kıtılan 80 ülke, 2000 yılına kadar, ozon tabakasına zarar veren kimyasal maddelerin üretiminin durdurulmasma ilişkin bir planı içeren deklarasyonu kabul etti. Deklarasyonun bağlaytcı nitelik taşımadığı, ancak 80 ülkenin, bu planı önümüzdeki yaz duzenlenecek başka bir konferansta resmen onaylamayı kabul ettikleri belirtildi. Bu arada "özel sektörün potansiyelini" görmek için birpilot proje başlatıldı. Projeye katılan şirketler "makinelerini" okullara yerleştirerek, tanıtma çabasına girdi. Bu pilot projeye TÜBİTAK da katıldı. Geliştırilen protopiye uygun olarak Hema adlı şirket bilgisayarları üretti. TÜBİFAK Ankara Elektronik Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü Mudürü Doç. Dr. Hasan Güran, üretilen 42 bilgisayarın Atatürk Anadolu I.isesi'neyerleştirildiğini belirterek şu bilgileri verdi: Bilgisayarlı eğitim Avrupa'da artık temel eğitim yöntemi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle